10 Mayıs 2024 Cuma

“Dil, Tarih, Kültür, Gelenekleriyle Lazlar” Kitabı Üzerine Röportaj

 

 

 




“Dil, Tarih, Kültür, Gelenekleriyle Lazlar” Kitabı Üzerine Röportaj

 


Sırrı Öztürk: “Dil, Tarih, Kültür, Gelenekleriyle Lazlar” isimli kitabınız, yayınlarımız arasında, “Halkların Tarih- Kültür Dizisi”nden 5. kitap olarak yayımlandı. Bu ve benzeri konuları içeren pek çok yayın faaliyeti bulunmaktadır. Ancak tecimsel bir amacı olmayan ve kolektif üretimi öne çıkaran bir kurum olarak Kolektifimiz, belli bir sistematiğe uygun olarak ülke  ve bölge emekçi halklarının bazı sorunlarına ışık tutan eserlerin yayımlanmasını uygun ve doğru bulmaktadır. Bir yandan resmî tarih ve resmî ideolojiler, öte yandan dünya emekçi halklarının ulusal- sosyal- evrensel ölçekte kurtuluşunu din ve etnisiteyi öne çıkarak çözüm yöntemi üretileceğini manipüle eden anlayışların kuşatmasında, bu konu, ana ekseninden kaydırılmak isteniyor. Hakim gerici sınıfların, emperyalizmin binbir kuşatması altında, dünya emekçi halklarının sosyal kurtuluşu, bir yanıyla insanın ve insanlığın kurtuluşu demek oluyor. Bu türden çalışmaların alabildiğine  nesnel gerçekliği yansıtması, bilimsel bilgi ve bilinç taşıması gerekiyor. Dil, tarih kültür ve gelenekleriyle varolan emekçi halkları yok sayan, ya da asimile etmeyi düşünen anlayışlar, insanlığın en büyük hazinesini de tahrip etmiş oluyorlar. Dünyamızın ezilen ve sömürülen bütün emekçi halklarının kendi dil, tarih, kültür ve geleneklerini özgürce ifade ederek öğrenmesi, geliştirmesi ve bu yoldaki talep ve ihtiyaçlarının karşılanması, insanın, insanlığın sosyal kurtuluşu için  hem bir ‘köşe taşıdır’, hem de gereklidir. Fakat ne yazık ki evrensel ölçekte hakim gerici sınıflar ve emperyalizm “işçi sınıfı, emekçiler, ezilen ve sömürülen halklar” denildiğinde binbir kuşatmaya giriyor, bilimsel olmayan demagojilerle bu yolda eser verenleri susturup sindirmeye çalışıyor. Bu ve benzeri konular hakkında siz nasıl bir değerlendirme yapıyorsunuz?

Ali İhsan Aksamaz: Kolektifinizin, “Halkların Tarih- Kültür” anabaşlığı altında da kitaplar yayınlamasını olumlu buluyor ve destekliyorum. Nitekim bu dizinizden (biri benim çalışmam) dört kitabın yayınlanmasına her aşamada katkıda bulundum.  Ancak bu diziden daha önce yayınlanan iki kitapla ilgili eleştiri hakkımı şimdilik saklı tutmak istiyorum. Bunlarla ilgili bir makale hazırlığında olduğumu belirtmekle yetiniyorum.

“Bazı Yayınevleri”nin ticarî amaçlarla “etnisite”yi ön plana çıkaran politikalarını doğru bulmuyorum. Özellikle Sovyetler Birliği’nin dağılmasından sonraki dönemden başlamak üzere  Türkiye’de “etnisite” ile ilgili telif ve çeşitli dillerden tercüme birçok kitap yayınlandı. Bunların çok genel anlamda olumluluk taşıdığını söyleyebilirim. Ancak bu kitapların çoğunda “milliyetçi”, yeni resmî ideoloji yaratma veya aktarma eğilimleri ağır basan, komşularına “kimlik” dayatmaya çalışan yönelişler ne yazık ki söz konusudur. Bu alanda tam bir karmaşa hüküm sürmektedir. “Çeşitli kaygılar”la yayınlanan bu kitaplar, okuyucuyu yanlış bilgilendirmekte ve yönlendirebilmektedir.

Zaten “etnisite” genelde çok “zor” bir konudur. Bu “zorluk” sadece konunun kendisinin karmaşıklığından değil, konuyla ilgili terminolojinin yabancılığından da kaynaklanmaktadır. Genel olarak “etnisite” olarak kodlanan “konu”nun Türkiye özelinde sağlıklı olarak tartışılabilmesi, anlaşılabilmesi ve çözüm yollarının üretilebilmesi için anlaşılabilir terminolojiyle konuşmanın daha doğru olacağına inanıyorum. İç/ dış irili- ufaklı resmî ideolojilerin dayattığı terimlerle sosyal olay ve olguların değerlendirilebilmesi pek mümkün görünmemektedir. Bu sebeple “etnisite”, “etnik grup”, “azınlık”, “diyalekt”, “lehçe” , “şive”, “ağız” vb. terimleri kullanmaktan genel olarak kaçınıyorum. Kullanmak zorunda kaldığım hallerde bunlar tırnak içinde anlaşılmalıdır. “Literatür”de “Milliyetler Meselesi” olarak bilinen bu “konu”nun Türkiye’de tartışılmaya başlanması sanıldığının aksine çok yenidir. Daha doğrusu Sovyetler Birliği’nin çözülmesinden sonraki dönemle birlikte gündeme gelmiş bulunmaktadır.

Dayatılan terim ve “önkabul” veya “önyargılar”la konuya yaklaşım, bu zaman diliminde de sağlıklı değerlendirmeler yapılabilmesini engellemiştir. “Konu” bakirdir. Objektif tespitlere, değerlendirmelere ve politikaların üretilmesine ihtiyaç vardır. Bunlar yapılmadığı sürece “konu”nun siyasî, ticarî vb. amaçlarla kullanılmaya çalışılması tehlikesi, mikro milliyetçiliklere yönelmesi tehlikesi kaçınılmazdır. Sovyetler Birliği’nin 1930’lu yılların sonlarına kadar uyguladığı “milliyetler politikası” olumlu ve olumsuz yönleriyle, günümüzde de farklı ana dilleri olan “etnik gruplar”ı bünyesinde barındıran ülkeler için önemli bir “örnek”tir. Bu “miliyetler politikası” irdelenmelidir. Avrupa Topluluğu’nun bu “konu”daki uygulamaları da önemli bir “referans”tır.

“Konu” hakkındaki “cehalet” gırtlak boyudur. Bunun sorumlusu tek başına şüphesiz resmî ideoloji ve onların uygulamaları değildir. “Konu”yu yıllarca sloganlarla geçiştirerek, “Lenin Yoldaş şöyle dedi”, “Stalin Yoldaş bunu dedi” diyen ve Sovyetler Birliği’nin “milliyetler politikası”nı irdelemeden bu politikaları ima etmiş olan “muhalif sol” da en az diğerleri kadar sorumludur.  Sovyetler Birliği’nin “miliyetler politikası”nı günümüzde eleştirenleri  “emperyalizmin safında sosyalizme saldıranlar” olarak nitelendiren bir anlayış da kolaycıdır. Yanlıştır. Sovyetler Birliğinin “milliyetler politikası” irdelendiğinde, gecikmiş “ulus- devletler”i ve bunların resmî tarih ve ideolojilerini yaratmanın “doğal” sonucu olarak bazı dil ve kimliklerin yok sayıldıkları ve yok edilmeye çalışıldığı sürecin 20. yüzyılda yalnızca kapitalist eksendeki ülkelerde değil, Sovyetler Birliği’nde de yaşandığı açık seçik görülecektir. Böylesi bir çaba “miliyetler sorunu” konusuna kuşkusuz katkı sağlayacaktır.

“Yerel Kültürler” ve “Yerel Diller” veya “Konuşanları sayıca (daha) az olan diller” bulundukları ülkelerin ve bütün insanlığın ortak zenginlikleridir. Binlerce yıllık geçmişe sahip olan bu zenginlikler ister yüz kişilik bir köyde yaşıyor olsun, ister çok daha fazla sayıdaki insan tarafından toplu veya dağınık çok daha geniş yerleşim birimlerinde yaşatılıyor olsun geleceğe taşınabilmelidir. “Yerel Kültürler” ve “Yerel Diller” veya “Konuşanları sayıca (daha) az olan diller”yaşamalı, geliştirilebilmeli ve her türlü kitle iletişim araçlarıyla gelecek kuşaklara aktarılabilmelidir.

 

Soğuk Savaş sonrası Türkiye’de “etnisite” üzerine tercüme ilk yayınlar

 


Sırrı Öztürk: Genel ve yaygın bir kanı olarak “Lazlar” üzerine eser verenler arasında gerek yaş, gerekse donanım olarak sizin kitabınız daha çok öne çıkıyor. Kitabınız hakkında siz nasıl yankılar ve izlenimler alıyorsunuz?

Ali İhsan Aksamaz: Lazlar ve diğer Kafkasya kültür kökenli halklarla ilgili telif ve tercüme kitap ve makalelerim hakkında olumlu tepkiler alıyorum. İnsanların bu konulara susamış olduklarını görüyorum. Bu konularda insanlara katkı sağlıyor olmaktan mutluyum.

Sırrı Öztürk: Kimileri tecimsel rekabet anlayışlarıyla, kimileri de gerici veya ırkçı- faşist yöntemlerle amacını aşan yönelişleriyle size ve eserinize sataşmaktadır. Bunlara karşı neleri söylemek istiyorsunuz?

Ali İhsan Aksamaz: Eleştiri bir katkıdır. Bunlardan faydalanılmalıdır. Ancak bugüne kadar çalışmalarımla ilgili eleştiri almadım. Sözünü ettiğiniz sataşmalar konusunda bir değerlendirme yapmak istermiyorum. Çünkü bunlar eleştiri değildir. Dolayısıyla da bunları ciddiye almam söz konusu olamaz.

Sırrı Öztürk: İmzanız ve “Genel Yayın Yönetmeni” sıfatınızla pek çok organda adınız geçiyor. Bu bir paradoks mudur? Bize de bazı eleştiriler geliyor bu konuda. Önce ‘Ogni’, ‘Tarih ve Toplum’, ‘Çiviyazıları’ ‘Özgür Üniversite’, ‘Mjora’, ‘Sima’, ‘Yeni Kafkasya’ ve benzeri dergi, gazete ve yayınevlerinde imzanız öne çıkıyor. Bu konuyu açıklığa kavuşturur musunuz?

Ali İhsan Aksamaz: Bu bir paradoks değildir. Bağımsızlığını koruyan kişinin talep olduğu hallerde “konu”ya duyarlı yayın organlarına makale yazması doğaldır. Ancak yaşadığım bazı olumsuz tecrübelerden sonra, bugün bu konuda seçici davranmak gerektiğini düşünüyorum.

 

 

Sorun Polemik Marksist İnceleme- Araştırma Dergisi, Sayı 2, Şubat 2002

 


Sırrı Öztürk: TC Devleti coğrafyasında “Milliyetler Meselesi”ni çeşitli ve çok yönlü anlayışların uzantısında gündeme taşıyan eserler bulunuyor. Konuyu; Bilimsellik ve Sosyalizm dışı yöntemlerle çarpıtıp din ve etnisiteyi öne çıkararak ya da sömürerek işleyenler de var. Bu türden anlayışların arkasında da emperyalizmizmin parmağı var doğallıkla. Dil, tarih, kültür ve geleneklerini (kimliklerini) öğrenmek isteyenlerin siyasî talepleri bulunmamaktadır. Konuyu bilimsel ve nesnel gerçekliği içinde yansıtmaya aday çalışmaların önündeki engeller sorunun dürüst ve ilkeli biçimde tartışılmasını engelliyor, bir bakıma…Sizin konumunuzda olan bir araştırmacı- yazar olarak gündeminizi nasıl gerçekleştireceksiniz? Bu konuları hangi yöntemle işleyeceksiniz? Büyük bir susuzlukla bu konulara olan merak, talep ve ihtiyaçlar nasıl karşılanmalıdır?

Ali İhsan Aksamaz: Şüphesiz bu “konu”nun da bezirgânları vardır. Buna en başta değinmiştim. Bilimsellikten ve objektiflikten uzak eğilimlerle “konu”ya katkı sağlanması mümkün değil.

“Konu”yu doğallığında değerlendirmez ve çözümü için politikalar üretmez ve bu doğrultuda çalışmazsanız, kimin ekmeğine yağ süreceğiniz açıktır!

Şu anda üzerinde çalıştığım konu, Sovyetler Birliği’nin Kafkasya’daki “Milliyetler Politikası”dır. Bu çalışmamın ilgilenenlere yararlı olacağını düşünüyorum. Burada rehberim bilimsellik ve objektifliktir.

Sırrı Öztürk: Dünya ölçeğinde ezilen, sömürülen, asimile edilen emekçi halkların dil, tarih, kültür ve gelenekleri yanısıra, insanın ve insanlığın sosyal kurtuluşunu gerçekleştirmesi nihaî bir amaç olarak  bazı araştırmacıların önemli konusu olageldiği bilinmektedir. Türkiye coğrafyasını baz olarak ele alacak olursak etnik özellikleri farklı kesimlerin aydın ve entelektüelleri bu konuya nasıl yaklaşıyor? Özelikle Kafkasya emekçi halklarının arayış ve yönelişleri üzerine ülkemizdeki uzantılarının nasıl bir tavır geliştirmesi gerekiyor? Emperyalizmin Yakın Doğu’dan sonra Avrasya ve  Kafkasya’ya müdahalesi sürecinde “Millî Mesele” konusu nasıl incelenmelidir? Nasıl inceleniyor bu hayatî mesele? Söz konusu yazarlar din ve etnisiteyi öne çıkaran “yorum” ve “değerlendirmeleriyle” kime/ kimlere hizmet ediyorlar objektif konumlarının bir gereği olarak?

 

Sırrı Öztürk, Ali İhsan Aksamaz (Cağaloğlu- Çatalçeşme, 5 I 2002)

 

Ali İhsan Aksamaz: Farklı kesimlerin aydın ve entelektüellerinin “konu”ya yaklaşımları ne yazık ki içler acısıdır. Bunu ilgi ve çalışma alanım Kafkasya ile örneklendirmek isterim. Türkiye’deki Kafkasya kültür kökenli aydın ve entelektüelerin yayınladıkları telif ve tercüme kitap ve makaleler esas olarak , Çarlık Rusya’sı öncesi Kafkasya ve Çarlık Rusya’sının Kafkasya’yı ele geçirdiği dönemle ilgilidir. Kuzey Kafkasyalıların Ruslara karşı olan direnişleri ağırlı olarak işlenir. Anti- Rus duygular yüksek seviyededir. Günümüzdeki “etnik çatışmalar”ın sebeplerini oluşturan, Sovyetler Birliği’nin Kafkasya’daki “Milliyetler “Politikası”nı sorgulayan kitap ve makaleler hemen hiç bulunmamaktadır. Nüfus olarak daha az halklara “siyasî ve kültürel haklar” verilirken, sayıca bunlardan daha fazla halkların neden “yok sayıldıkları”na hiç kafa yoramamaktadırlar. Kafa yormadıkları bir diğer konu ise Türkiye’deki durumlarıdır. Bunları göz ardı ederek yapılan her çalışma şüphesiz başkalarına ve onların çıkarlarına  hizmet etmektedir.  Asıl üzücü olanı, adına yazdıkları insanların dil ve kültürlerinin her geçen gün hızla yok oluşa gitmesidir!

İçi boş şablonik lâfların edilmesine imkân sağlayan ve bu lâfları edenlerin önemli kişiler olarak görünmelerine yarayan “siyasî haklar” tartışması çerçevesinden “etnisite” konusuna yaklaşılır ve “çözümler” bulunmaya çalışılırsa, sonuç bugünkü çözümsüzlüğü, karmaşayı ve “Yerel Kültürler” ve “Yerel Diller” veya “Konuşanları sayıca (daha) az olan Diller”in yok oluşu doğrultusunda hareket etmeyi gerektirir.

“Konu”ya “Kültürel Haklar” çerçevesinden bakılmalıdır. Böylelikle sadece “konu”nun sağlıklı olarak tartışılmasına ve çözüm yollarının aranmasına katkıda bulunmakla kalınmayacak, bağlantılı bizim olan ve daha doğru olan terimlerin ortaya çıkmasına da katkıda bulunulmuş olacaktır. Bizim olan bir model ortaya çıkabilecektir. Tek şart her türlü resmî ideolojiye karşı uyanık olmaktır, bilimsel ve objektif olmaktır.

Burada esas sorumluluk “muhalif sol”a düşmektedir. Çünkü onlar,  “Milliyetler Konusu”yla ilgili, “bizim de yayınlarımız olsun” yaklaşımıyla mikro milliyetçi çalışmaları gözü kapalı yayınlayabilmektedirler. Oysa onların çok önceden bu “konu” hakkında somut çözüm politikaları oluşturmuş olmaları gerekirdi. Meydanı boş bırakmayabilirlerdi. Bu tavırlarının sebeplerinin irdelenmesi de başlı başına bir çalışma konusudur. Bir ülkeyi yönetmeye namzet olarak kendilerini lanse edenlerin bu konulara çoktan kafa yormuş olmaları gerekmez miydi?!

Bu sohbetimizde, Sovyetler Birliği’nin (özelde Kafkasya ile ilgili) “Milliyetler Politikası”na sıkça “göndermeler”de bulundum. Bunu açmamı istediğinizi sanıyorum. Okuyuculara katkı sağlayacağı düşüncesiyle ben de ana hatlarıyla üzerinde durmak isterim.

Sovyet Yönetimi iktidara gelince, bazı “etnik gruplar”ı  “birlik cumhuriyeti”, bazı “etnik gruplar”ı “özerk cumhuriyet” ve bazı “etnik gruplar”ı da “özerk bölge” temelinde örgütlendirerek “siyasî haklar” vermiştir. “Siyasî haklar” verilmeyen bazı “etnik gruplar”a ise yalnızca “kültürel haklar” verilmiştir. Gerek “siyasî haklar” temelinde “kültürel haklar” verilen “etnik gruplar” gerekse yalnızca “kültürel haklar” verilen “etnik gruplar” dışında kalan “bazı etnik gruplar” Sovyet yönetimi tarafından önce “kültürel haklar”a kavuşturulmuş sonra da bu hakları iptal edilmiştir. Mesela  1926 nüfus sayımlarında varlıkları tescil edilmiş olan bazı “etnik gruplar” daha sonra yok sayılmışlardır. Burada sormak gerekiyor. Hangi kıstaslarla hangi “etnik gruplar” bu statülere kavuşturulmuş veya yok sayılmışlardır. Bütün bunlar sorgulanmalıdır.

İkinci Dünya Savaşı sırasında “Almanlar ile işbirliği” yaptıkları gerekçesiyle bazı “etnik gruplar” da “sürgün”e gönderilmiştir. Karaçay-Balkarlar, Çeçen- İnguşlar, bazı Müslüman ve Protestan Gürcüler, Hemşinliler, Ahıska Türkleri, Lazlar, Kürtler, “Pontus(lu)lar (“Rumlar”)” bu uygulamadan “ nasipler”ini almışlardır. Neden? Oysa Ruslar da dahil “Almanlar  ile işbirliği” yapmayan hiçbir “etnik grup” yoktu!

Bütün bunlar sorgulanmalıdır. Sovyetler Birliği’nin çöküş arefesinde, çöküş sırasında ve sonrasında ve de günümüzde Kafkasya’da yaşanan “etnik çatışmalar” sorgulanmalıdır. Bütün bunlar “muhalif sol”un boynunun borcudur.

At gözlüğü takarak ve sloganlarla olay ve olguların “değerlendirilmesi” dönemi artık kapanmıştır! (5 Ocak 2002)

 

 

Millî Gazete, 21 VIII 2002


 

 [Önerilen okumalar: “Abhazya Parlamentosu’nun Açıklaması”, Apsadgıl Derneği’nin Abhazca ve Türkçe yayınlanan yayın organı “Abazamyüa”nın 2 (3) nolu sayısı/ Aktaran: “Kafkasya Yazıları”, Sayı 6, Çiviyazıları Yayınevi, İstanbul, 1999/ sonhaber.ch/ circassiancenter.com.tr; “Abhazya’da Yayınlanan Lazca Ders Kitapları”, 23 XII 2023, abhazpostasi.com/ circassiancenter.com.tr; Ahmet Garip, “İçinde Temel fıkrası olmayan bir kitap: Lazlar, Millî Gazete, 21 VIII 2002; Ahmet Özkan Melaşvili, “Gürcüstan”, Kendi Yayını, Aksiseda Matbaası, İstanbul, 1968; “Ahmet Özkan Melaşvili ve Hayri Hayrioğlu’yu Andık”,  4-5 VII 2011, yusufbulut.com/ demokrathaber.org/ circassiancenter.com.tr [Ali İhsan Aksamaz, “Laz Aydınları ve Sorumluluk, Sorun yayınları, İstanbul, 2011]; Ali İhsan Aksamaz, “Yok Sayma ve/ veya Kimlik Dayatma Üzerine İki Örnek”, Kafkasya Yazıları, Sayı 6, Çiviyazıları Yayınevi, İstanbul, 1999; Ali İhsan Aksamaz, “Sovyetler Birliği’nin Milliyetler Politikası ve Kafkasya”, Tarih ve Toplum Dergisi, Sayı 199, İletişim Yayınları, İstanbul, 2000/ Yeni Türkiye, Sayı 74, Yeni Türkiye Stratejik Araştırmalar Merkezi, Ankara, Ankara, 2015/ sonhaber.ch/ circassiancenter.com.tr; “Bazı Laz Aydınları Arasında Geciken Hesaplaşmalar ve Unutulan Kimlik Mücadelesi”, 21 VIII 2011,  circassiancenter.com.tr; “Bilinçli Olarak Geciktirilmiş Bir Değinme”, Tarih ve Toplum Dergisi, Sayı 161, Mayıs 1997; Bir Resmî Tarih Denemesi: “Abhazya Tarihi”,  Sorun Polemik Dergisi, Sayı 7, Yaz 2003; “Demagoji uzmanları”, 05 VI 2002 (Ali İhsan Aksamaz, “Doğu Karadeniz’de Resmî İdeolojiler Kuşatması”, 2. Baskı, Belge Yayınları, İstanbul, 2011); E. Gürsel Ersoy, “Yetersiz Bir Laz Kültürü Araştırması”, “Demokrasi Gazetesi”, 6 IV 1997; Erol Karayel, “Evet Her Yol Mubah… “Kafkasya Yazıları, Sayı 4, Çiviyazıları Yayınevi, İstanbul, 1998; Fahrettin Çiloğlu, “Gürcülerin Tarihi”, Ant Yayınları, İstanbul, 1993;  Fahrettin Çiloğlu, “Her Yol Mubah mı?”/ “Kafkasya Konusunda Yanılgılar ve Yanlışlar”,  Kafkasya Yazıları, Sayı 3, Çiviyazıları Yayınevi, İstanbul, 1998; Hasan Uzunhasanoğlu, “Lazca Bir Dialekt (Ağız, şive) Değil, Bir Dildir!”, 21 VIII 2019, sonhaber.ch/ circassiancenter.com.tr; Isqenderi Chitaşi, (Tıpkıbasım, sözlük; yayına hazırlayan: İrfan Ç. Aleksiva), “Oxesapuşi Supara” (“Lazca Matematik Kitabı”), Geoaktif Yayınları, İstanbul, 2012; Isqenderi Chitaşi, (Tıpkıbasım, sözlük; yayına hazırlayan: İrfan Ç. Aleksiva), “Çquni Çhara- Albonişi Supara” Laz Kültür Derneği Yayını, İstanbul, 2012; İbrahim Bayrakoğlu- İrfan Ç. Aleksiva, “Büyük Tasviyede Lazlar”, Dil, Tarih, Kültür Dergisi Ogni, Sayı 7, Laz Kültür Derneği Yayını, İstanbul, 2017;  İrfan Çağatay Aleksiva, “Gürcü milliyetçiliğinin (Kartvelizm’in) Lazları keşfi”, 1, 2 ve 3. Bölümler, 1 Aralık 2020, 1 Ocak 2021 ve 1 Şubat 2021, jinepsgazetesi.com; “İskender Tzitaşi’den Mektuplar/ Sovyet dönemi- Kızıl Lazistan- Laz okulları”, (Rusçadan çeviren: Eren Mühürcü) Lazika Yayın Kollektifi, İstanbul, 2014; İsmail Avcı Bucaklişi , “Lazlar Üzerine Kartvelist Tezler”, lazuri.com; “Kafkasyalı Aydınlara Açık Mektup”, 08 VIII 2011, demokrathaber.org; “Lazlar, Çerkezler ve Kürtler…”, 1995 (Ali İhsan Aksamaz, “Doğu Karadeniz’de Resmî İdeolojiler Kuşatması”, 2. Baskı, Belge Yayınları, İstanbul, 2011); M. I. Isayev, “National Languages in the U.S.S.R/  Problems and Solutions”, Progress Publishers, Moscow, 1977; Murat Özden, “Ulusal Sorun ve Çerkeslerin Konumu”, Kendi Yayını, Doğan Basımevi, İstanbul, 1979; Murat Özden, “Çerkes Siyasallaşmasının Öncüleri”, Apra Yayıncılık, İstanbul, 2020; “National Geographic’in Doğu Karadeniz'i”, Sorun Polemik Dergisi, Sayı 6, Bahar 2003;  Ömer Asan, “Pontos Kültürü”,  Belge Yayınları, İstanbul, 1996; “Resmî Tarih Resmî Tarihe Karşı: Hemşin Gizemi”, Sorun Polemik Dergisi, Sayı 4, Güz 2002; Sinan Adalı: “İnkâr Kitapları”, Kafkasya Yazıları, Sayı 6, Çiviyazıları Yayınevi, İstanbul, 1999; Orhan Bayramin/ “Sima Vakfı’nın Açıklaması”, Özgür Kocaeli Gazetesi, 19 III 1999; Osman Nuri Mercan, “ Lazlar ve Gürcüler aynı halktandır”, Yeni Ülke Gazetesi, Ekim 1992;  Parna- Beka Çiladze, “Türkiye’de Gürcüler ve Lazlar, iki dergi ve iki önder…”, 11 IX 2019, tetripiala.wordpress.com; “Soviet Nationalities Policy in Practice”, The Bodley Head, London, 1967; “Sovyetler Birliği döneminde Kafkasya Halkları”,  Tarih ve Toplum Dergisi, Sayı 189, Eylül 1999; “Sovyetler Birliğinin Milliyetler Politikası ve Kafkasya”, Tarih ve Toplum Dergisi, Sayı 199, Temmuz 2000 (Ali İhsan Aksamaz, “Doğu Karadeniz'de Resmi İdeolojiler Kuşatması”, 2. Baskı, Belge Yayınları, İstanbul, 2011); “Yerel Diller: Ana Dilleri Yaşatmak mı? Öldürmek mi?”, Sorun Polemik Marksist İnceleme- Araştırma Dergisi Sayı 5, 2002/ Sima Dergisi, Sayılar 5 ve 6, Sima Laz Vakfı Yayını, Fotosan Ofset, İzmit, 2002- 2003/ circassiancenter.com.tr]

[Kaynak: Ali İhsan Aksamaz,  “Dil, Tarih, Kültür, Gelenekleriyle Lazlar Kitabı Üzerine” Sorun Polemik Marksist İnceleme- Araştırma Dergisi, Sayı 2, Şubat 2002 (Sorun Yayınları)]

 

aksamaz@gmail.com

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

5 Mayıs 2024 Pazar

1 Mayıs 2010 ve ‘Laz’ Dernekleri (ARŞİV)

 

 

 


 

1 Mayıs 2010 ve ‘Laz’ Dernekleri (ARŞİV)

 

1 Mayıs 2010’un, en azından İstanbul ve Ankara’da yaşayan Laz aydınları açısından farklı geçeceğini, yeni bir başlangıç olacağını ve bunun gelecek yıllar için Türkiye’nin hemen her yerindeki Laz Aydınlarının gözünde de önemli bir örnek oluşturacağını ümit etmiştim.

Tabelalarında “Laz” adı geçen, biri İstanbul’da diğeri Ankara’da kurulu iki ayrı derneğin yöneticilerinin, en az bir ay önceden 1 Mayıs’ı İstanbul veya Ankara’da beraber kutlama çalışmalarını planlamak üzere bir araya gelmeleri gerekirdi. İlk olarak bir koro oluşturulmalıydı. Repertuarında ise, öncelikle Lazca 1 Mayıs Marşı ve diğer devrimci marşlar yer almalıydı. 1 Mayıs kutlamaları sırasında taşımak üzere güncel sosyal-sınıfsal konulara ilişkin Lazca pankartlar da hazırlanmalıydı. Emperyalist- kapitalist saldırıya ve çay ve fındık üretimindeki çok yönlü sömürüye de dikkat çeken Lazca bir bildiri Türkçesiyle beraber kaleme alınmalıydı. 1 Mayıs kutlamaları sırasında bu bildirinin dağıtılması da planlanmalıydı. Sonra 1 Mayıs kutlamalarına, İstanbul’da mı, Ankara’da mı katılınacağına karar verilmeliydi. Buna göre hareket edilmeliydi. Meydanda da tek bir pankart altında, Skidas Arti Pukria (“Yaşasın Bir Mayıs”) pankartı altında da yürünmeliydi. Bu türden kolektif bir etkinliğe büyük bir ihtiyaç vardı. Fakat olmadı.

Diyelim ki bu iki ayrı dernek yöneticileri 1 Mayıs’a ilişkin bir araya geldi, görüştü. 1 Mayıs kutlamalarına birlikte katılma kararı aldı. Yine diyelim ki bu derneklerin üye ve taraftarlarında, sempati duydukları siyasî grup pankartları altında yürüme eğiliminin ağır bastığı görüldü. O zaman da üye ve taraftarlarının yer alacağı yürüyüş kollarında, kendi kimliklerini ifade edecek poster ve Lazca dövizler taşımaları yönünde bir düzenleme yapılabilirdi. Katılıma ilişkin olarak belirttiğim her iki ihtimal veya bir üçüncüsü için Lazca sloganlar, poster ve Lazca-Türkçe bildiri önceden hazırlanmalıydı. Basın da hesaba katılmalıydı.

Bu dernek yöneticilerinin, 1 Mayıs’ta kendi kimlikleriyle tanınmaları yolunda bu basit düzenlemelere gitmeleri imkânsız veya çok mu zordu?! Bu derneklere, zengin mücadele geçmişleri ve cesur, yiğit önderlerini sahiplenmek yakışırdı.

İnsanlığın sosyal-sınıfsal ve evrensel kurtuluş mücadelesinde diğer emekçi halkların olduğu gibi Lazlar da hep vardı. Rusya’da Çarlık otokrasisine  karşı Bolşevikleri desteklediler. Büyük Ekim Devrimi’ne katıldılar. 14 Temmuz 1919'da TKF’nin kurucu komitesini Mustafa Suphi, Maksut Ekşi, Ali Rıza Keskin, Mustafa Börklüce, Murat Sarı ve Kadir Erzurumlu ile birlikte oluşturan Osman Topçuoğlu, Rize/ Pazar kökenli Laz bir Bolşevik’ti. Osman Topçuoğlu, yoldaşları ile birlikte Anadolu ve İstanbul’u karış karış dolaşmış, buralarda  faaliyet gösteren çeşitli sosyalist-komünist-komünizan gruplar, sendikalar ve öncü işçilerle bağlantı kurmuş, örgütlenme çalışmalarına başlamıştır. Bütün bunların sonucunda, 10 Eylül 1920’de, Bakû’de yetmiş beş delegenin katılımı ve devrimci ve komünist grupların da tek bir çatı altında toplandığı TKF’nin oluşturulması 1. Kongreyle gerçekleştirilmişti. “Komünist Enternasyonal” tarafından da tanınmış olarak ve “22 bin kişilik kendi Kızıl Ordusu’yla” TKF kurulmuştu. Bu hareketin Kırım’da yayınlanan Yeni Dünya adlı yayın organı ise, Laz kayıkçılar tarafından Anadolu’ya taşınıyordu.

Bu derneklerin yöneticileri; İskender Tzitaşi, Hasan Helimişi adıyla özdeşleşen yüzlerce Laz Bolşevik kadronun, parti disiplini içinde ve illegalite şartlarında Doğu Karadeniz’de örgütlenme çalışmaları yapmış ve mücadele etmiş olduğunu bilmeliydiler.

İş Kanunu’nun olmadığı, sendika kurmanın, grev yapmanın resmen yasak olduğu, çalışma saatlerinin on iki saati aştığı, tatil gününün olmadığı, kadınların doğum izni haklarının, geçim endeksinin olmadığı, sendikanın adının anılamadığı  1929 yılında, İzmir’de kurulu olan İngiliz-Amerikan ortaklığı  Glen Tobacco’da “Sendika Kadınlar Komitesi”ni örgütleyerek emek tarihinin en anlamlı sayfalarından birini yazan öncü kadın emekçilerden birisi olan Laz kökenli işçi Safiye Topçuoğlu’nu hatırlamamak mümkün mü?!

Bu dernek yöneticilerinin, Topçuoğlu Osman, İskender Tzitaşi, Hasan Helimişi, Adsızlar ve kadın emekçi önder Safiye’yi yok saymaları ve tam da bu önderlerin anılacağı ve mücadelelerini yaşatmak ve kimlik mücadelesi için ciddî adımların atılacağı yegâne yer olan 1 Mayıs alanında sloganlarıyla, posterleriyle, bildirileriyle, basın açıklamalarıyla yer almamaları üzerinde bir defa değil, onlarca düşünmeleri gereken bir durumdur.

Eleştiri-özeleştiri mekanizmalarının çalışmasıyla kazanılacak büyük bir dünya vardır. Bu kısacık yazımızla da hem eleştirinin katkı olduğunu bir kez daha vurgulamış oluyoruz, hem de bu görevimizi gerçekleştirmeyi amaçlıyoruz.

“1 Mayıs Alanları” aynı zamanda, farklı milliyetlerden insanların emekdaşlık paydasında buluşacakları önemli bir zemindir. Böylece emperyalist-kapitalizmin milliyetler meselesini kullanmasının etkileri azaltılabilir; halkların birbirlerini boğazlamasının önüne geçilebilir. Bu dernek yöneticileri 2010 1 Mayıs’ında böylece önemli bir fırsatı ellerinden kaçırmış oldular. 1 Mayıs’ta sağlayacakları böyle bir beraberlik, sadece iki derneğin içindeki insanları değil, diğer insanları da etkileyecekti. Dernekler hatalarını, eksikliklerini daha kolayca görecek, eleştiri ve özeleştiriyle herkes kendisine bir düzen vermek zorunda kalacak, tek kelimeyle önemli bir başlangıç ve güçlü bir atılım yapılabilecekti. Kimi Laz Aydınlarının küçük burjuva kendini beğenmişliklerinden kurtulmaları, mikro-milliyetçiliğe kaymalarının önlenmesinde diğer insanlarla emekdaşlık dayanışması temelinde hareket edilmesi önemli bir örnek oluşturacaktı.

1 Mayıs 2010’un, Laz aydınları açısından önemli bir yol ayrımı olduğu görülmektedir. Artık önlerinde iki yol bulunmaktadır: Ya birleşecekler ve emperyalist-kapitalizmin emeklerini ve ürünlerini sömürmesine ve kimliklerinin en belirgin özelliği olan anadillerinin yok edilmesine karşı birlikte direnecekler ve diğer milliyetlerden halkların aydınlarıyla da emekdaşlık paydasında buluşup Abhazya konusunda da örnek olacaklar. Ya da bugünkü dağınıklık devam edecek, sistemin inkâr-imha-asimilasyon politikaları karşısındaki yabancılaşmalar hızla artacak ve böylelikle zamanla farkında bile olmadan halkları birbirine karşı kışkırtanların dümen suyuna girerek emperyalist-kapitalizmin karanlık sularında pupa yelken yol alınacaktır. (4 V 2010)

[Kaynak: Ali İhsan Aksamaz, “1 Mayıs 2010 ve ‘Laz’ Dernekleri”, Sorun Polemik Marksist İnceleme- Araştırma Dergisi, Sayı 41, Mayıs 2010 (“Laz Aydınları ve Sorumluluk”, Sorun Yayınları, İstanbul, 2011)]


 

+

1 Pukrik̆a 2010 do “Lazuri” Ocumalepe

 

 

1 Pukrik̆a 2010-k mcveşi orapes na rt̆uşen ekole, Mp̆oli do Ankaras na skidunan Lazuri gamantanerepeşi oʒ̆k̆omilobaşen çkvaneri na mek̆ilasunt̆u, ağani ar moçk̆va na iqvasunt̆u do eyakti Turkiaşi emedeni iri sotis na skidunanLazuri gamantanepeşi tolisti ar misali na ʒ̆opxasunt̆u, ma mepşveret̆i, 

Tabelape mutepeşis “Lazuri” noç̆ars, ar teri Mp̆olis majura Ank̆aras arti majuranişen elak̆ideri jur ocumaleşi maktalepe ok̆ok̆atuşi rt̆es, 1 Pukrik̆a Mp̆olis varna Ank̆aras artot oxvamuşi dulyapeşa oʒ̆k̆omilu şeni, minimi ar tuta ʒ̆oxleşen. İrişen  ʒ̆oxle, ar k̆oro oʒ̆opxinuşi rt̆u. Rep̆ert̆uaristi iptinirot Lazuri 1 Pukrik̆aşi Marşi do majura magektaluri marşepe dodgituşi rt̆u. 1 Pukrik̆aşi oxvamupeşi vaxitis otiru şeni andğaneri ndğaşi sosialur-sinifuri temapete Lazuri p̆ank̆art̆epeti oxaziruşi rt̆u. İmp̆erialist̆ur- k̆ap̆it̆alist̆uri mek̆ap̆aşa do çai do txirişi omralus dido k̆eleni gamaşkvalati moʒ̆irasunt̆es Lazuri ar ognapa oç̆aruşi rt̆u Turkuli muşi k̆ala. do 1 Pukrik̆aşi oxvamupeşi vaxitis aya ograpati xalkis meçamu op̆alanuşi rt̆u. Ok̆vaçxe 1 Pukrik̆aşi oxvamapeşa Mp̆olisi, Ank̆arasi ok̆atuşeni gonk̆vatuşi rt̆u. Amuteti ogzaluşi rt̆u. Meydanisti ar teri p̆ank̆art̆işi tude, Skidas Arti Pukrik̆aşi  p̆ank̆art̆işi tude ok̆ogzaluşi rt̆u. Aşo k̆olekt̆iuri ar xvenoba zade domaçirt̆es. Mara var iqu.

Visimadat, aya jur ocumaleşi maktalapek ok̆ok̆ates do ok̆isinapes 1 Pukrik̆a şeni. 1 Pukrik̆aşi oxvamupeşa artot ok̆atuşa gonk̆vates. Xolo visimadat, aya ocumalepeşi mak̆ature do mak̆elepes unonan ogzalu didopete, namuşa semp̆ati na uğunan p̆olit̆ik̆uri grup̆iş p̆ank̆art̆epeşi tude. Emindrosti mak̆ature do mak̆elepe na igzalasunt̆es ogzalobaşi k̆elepes, ti-mutepeşi minoba na oʒ̆irasunt̆u p̆ost̆eri do Lazuri dovizepe otiruşi gzas oʒ̆opxobape axvenasunt̆u. Ok̆atu şeni jile na mint̆u giʒ̆vat k̆arta jur albatoba varna ar çkva masumani şeni Lazuri sloganepe, p̆ost̆eri do Lazuri-Turkuli ar ognapa ʒ̆oxleşen oxaziruşi rt̆u. P̆resasti oʒ̆k̆omilu ç̆irt̆u.

Aya ocumalepeşi maktalepe şeni, 1 Pukrik̆as ti-mutepeşi minobabepe oçinapuşi gzas aya k̆artandğaluri oʒ̆opxobaşa oʒ̆k̆omilu dido ç̆k̆uaşgale varna meç̆ireli rt̆ui?! Aya ocumalepes namskvasunt̆u xampa ok̆ok̆idinu anderi do gurami do  kimoli mutepeşi omancelu.

K̆oçinobaşi sosialur- sinifuri do kianuri moşletinobaşi ok̆ok̆idinus majura maamage xalk̆epes na rt̆u steri Lazepesti irioras kort̆es. Bolşevik̆epes numxvaces Çarobaşi ot̆okrasiaşa medgineri Rusias. Ak̆ates Didi Gimuaşi Gektalas. 14 Xʒala 1919-s, Turkiaşi K̆ominust̆uri Firk̆aşi magedgale k̆omisia Mustafa Suphi, Maksut Ekşi, Ali Riza Keskin, Mustafa Borkluce, Murat Sari do Kadir Erzurumlu k̆ala na doʒ̆opxu Osman Topçuoğlu rt̆u Otenaşi oput̆e K̆uzik̆a cinconi Bolşevik̆i.

Topçuoğlu Osmanik goxteret̆u Anatolia do Mp̆olişi k̆arta sva gzamşinepe k̆ala artot, akonaşepes na ixandept̆u çkvadoçkva sosialist̆-k̆omunist-k̆omunizanuri grup̆ape, sendik̆ape do goʒ̆oncğoneri madulyepe k̆ala artikartisoba qveret̆u, Oteşkiluşi odulyobas kogeç̆k̆eret̆u. Aşopeteti 10 St̆aroşina 1920-s, Bakus,  75 delegat̆işi ok̆atu do magektale do k̆omunist̆uri grup̆epek ar ç̆eriş tude na ok̆oibğes TK̆F-şi oʒ̆opxoba Maartani K̆ongrete ixorʒilineret̆u. “K̆omunist̆uri İnt̆ernasionali”şk̆elen çinerot do “22 vitoş k̆oçoni ti-muşi Mç̆it̆a Armia”te k̆ideri rt̆u TK̆F. Aya k̆ank̆alas K̆irimis gamiçkvineri Yeni Dünya (“Ağan Kiana”) coxoni organoti, Lazuri mafeluk̆epeş k̆elen itirinet̆es Anadoliaşa.

Aya ocumalepeşi maktalepe oçkinuşi rt̆es; İskender ʒ̆itaşi, Xasan Helimişişi coxote na içkinen oşepete Lazuri Bolşevik̆i k̆adropek, p̆art̆iaşi disip̆linite do illegaliteşi xalis Yulva Uçamzoğas oteşkiluşi odulyape na qveret̆es do k̆abğa na meçeret̆es.

Dulyaşi k̆anoni na var t̆u, sendik̆a ok̆idu, grev oxvenu ofiʒialurot yasaxi na rt̆u, Oxanduşi orape 12 saat̆i na mek̆ilapt̆u, moşvacinoni ndğa na var t̆u, Oxorcalepes dorinoburi hak̆k̆epe na var uğut̆es, oskiduşi endeksi na var t̆u, 1929 ʒ̆anas,  İzmiris k̆ideri İnglisur-Amerik̆anur mali Glen Tobaccos “Oxorcaluri Sendik̆aşi K̆omit̆et̆i” oʒ̆opxute amagişi ist̆oriaşi irişen maanoni gverdepeşen ar teri na doç̆aru goʒ̆oncğoneri oxorca maamagepeşen ar teri na ren Lazuri cincon madulye Safiye Topçuoğlu uşunu iqveni?!

Otenkidu-timuşi otenkiduşi mek̆anizmasi oxandute momiqvasunonan didi ar kianak elamidgirnan. Aya mk̆ule ç̆arateti hemi otenkidu omxvacu na ren ar çkva farate tkvanda otku minonan, hemiti aya dulya oxvenu meviğirapt.

“1 Pukrik̆aşi Meydanape” ren dido beciti ç̆k̆onepeti artneri oras, namus na çkvadoçkva milliyetepeşen k̆oçepek emektaşobaşi odudes na ok̆ok̆atasen. aşopete imp̆erialist̆-k̆ap̆italizmişi milliyetepeş meseleşi oxmaruşi p̆at̆inobape amʒik̆anen; xalk̆eşi arti majura oşkvidu dodginaps. Aya ocumalepeşi maktelepes var amxares aşote ar beciti fursat̆i 2010-şi 1 Pukrik̆as 1 Pukrik̆as, entepes na aqvasunt̆u  aşo ar artotobak xvala jur ocumaleşi doloxe mitxanepe var, majura mitxanepesti minç̆asunt̆u Ocumalepes çilatobape mutepe, ubağunobape mutepeşi umosi perpote ažirasunon, otenkidu do ti-muşi otenkidute k̆artayis azirasunt̆es oç̆iroba mutepeşi, edo aşopeteti ti-mutepeşi onʒ̆orinuşi  gzalepe ožiramu entepes aqvasunt̆es, ar nenate beciti ar moç̆k̆a do menceli ar ʒ̆oxlegamaxtimoba ixvenasunt̆u. Namtini Lazuri gamantanerepeşi ç̆it̆a-burjuvaluri ti-moʒ̆ondobapeşen omendralus moçitu, mik̆ro-nasionalist̆obaşa dololumu dodginus, majura k̆oçepe k̆ala emektaşobaşi ok̆omxvacobaşi temelis oxandu şeniti iqvasunt̆u dido beciti ar misali.

1 Pukrik̆a 2010, Lazuri gamantanerepe şeni dido ceti ar ok̆ont̆alure na ren, k̆aixeşa ižiren. ʒ̆oxle mutepeşi jur gza nudgitun: Varti ok̆ok̆atasunonan do imp̆erialist̆-k̆ap̆it̆alizmişa amagi mutepeşi do xeşupi gamaşvalu do minoba mutepeşi irişen beciti peri na ren nana mutepeşi meskurinuşa medgineri artot nodginasunonan do majura millliyetepeşen gamantanerepe k̆alati emektaşoşabi odudes ok̆omç̆k̆eşute Abxaziaşi temasti misali iqavasunonan. Varti andğaneri goşobğeroba naqonasunon, sist̆emaşi movaru-gondinu-moşiru p̆olit̆ik̆apete oxark̆upe arşvacisobate manžinasen do aşopete oraş doloxe uçkinutenti xalk̆epeşi arti majuras na memğezupanpeşi domenişi ʒ̆k̆arişa omxvacute imp̆erialist̆-k̆ap̆it̆alizmaşi mʒ̆k̆upi ʒ̆k̆arepes gzas gedginasunonan p̆up̆aş yelk̆enonot. (4 Pukrik̆a 2010)


1 Mayıs 2012 ve 2013 katılım görüntüleri:


   







                                                                                                                      


 
    https://www.kitapyurdu.com/yazar/ali-ihsan-aksamaz/367.html 

 


https://www.circassiancenter.com/tr/1-mayis-2010-ve-laz-dernekleri/


 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Geçmişten İki Örnek: 1 Mayıs (ARŞİV)

 

 


Geçmişten İki Örnek: 1 Mayıs (ARŞİV)

 

I.1 Mayıs 2010 ve “Laz” Dernekleri

1 Mayıs 2010’un, en azından İstanbul ve Ankara’da yaşayan Laz aydınları açısından farklı geçeceğini, yeni bir başlangıç olacağını ve bunun gelecek yıllar için Türkiye’nin hemen her yerindeki Laz Aydınlarının gözünde de önemli bir örnek oluşturacağını ümit etmiştim.

Tabelalarında “Laz” adı geçen, biri İstanbul’da diğeri Ankara’da kurulu iki ayrı derneğin yöneticilerinin, en az bir ay önceden 1 Mayıs’ı İstanbul veya Ankara’da beraber kutlama çalışmalarını planlamak üzere bir araya gelmeleri gerekirdi. İlk olarak bir koro oluşturulmalıydı. Repertuarında ise, öncelikle Lazca 1 Mayıs Marşı ve diğer devrimci marşlar yer almalıydı. 1 Mayıs kutlamaları sırasında taşımak üzere güncel sosyal-sınıfsal konulara ilişkin Lazca pankartlar da hazırlanmalıydı. Emperyalist- kapitalist saldırıya ve çay ve fındık üretimindeki çok yönlü sömürüye de dikkat çeken Lazca bir bildiri Türkçesiyle beraber kaleme alınmalıydı. 1 Mayıs kutlamaları sırasında bu bildirinin dağıtılması da planlanmalıydı. Sonra 1 Mayıs kutlamalarına, İstanbul’da mı, Ankara’da mı katılınacağına karar verilmeliydi. Buna göre hareket edilmeliydi. Meydanda da tek bir pankart altında, Skidas Arti Pukrik’a (“Yaşasın Bir Mayıs”) pankartı altında da yürünmeliydi. Bu türden kolektif bir etkinliğe büyük bir ihtiyaç vardı. Fakat olmadı.

Diyelim ki bu iki ayrı dernek yöneticileri 1 Mayıs’a ilişkin bir araya geldi, görüştü. 1 Mayıs kutlamalarına birlikte katılma kararı aldı. Yine diyelim ki bu derneklerin üye ve taraftarlarında, sempati duydukları siyasî grup pankartları altında yürüme eğiliminin ağır bastığı görüldü. O zaman da üye ve taraftarlarının yer alacağı yürüyüş kollarında, kendi kimliklerini ifade edecek poster ve Lazca dövizler taşımaları yönünde bir düzenleme yapılabilirdi. Katılıma ilişkin olarak belirttiğim her iki ihtimal veya bir üçüncüsü için Lazca sloganlar, poster ve Lazca-Türkçe bildiri önceden hazırlanmalıydı. Basın da hesaba katılmalıydı.

Bu dernek yöneticilerinin, 1 Mayıs’ta kendi kimlikleriyle tanınmaları yolunda bu basit düzenlemelere gitmeleri imkânsız veya çok mu zordu?! Bu derneklere, zengin mücadele geçmişleri ve cesur, yiğit önderlerini sahiplenmek yakışırdı.

İnsanlığın sosyal-sınıfsal ve evrensel kurtuluş mücadelesinde diğer emekçi halkların olduğu gibi Lazlar da hep vardı. Rusya’da Çarlık otokrasisine  karşı Bolşevikleri desteklediler. Büyük Ekim Devrimi’ne katıldılar. 14 Temmuz 1919'da TKF’nin kurucu komitesini Mustafa Suphi, Maksut Ekşi, Ali Rıza Keskin, Mustafa Börklüce, Murat Sarı ve Kadir Erzurumlu ile birlikte oluşturan Osman Topçuoğlu, Rize/ Pazar kökenli Laz bir Bolşevik’ti. Osman Topçuoğlu, yoldaşları ile birlikte Anadolu ve İstanbul’u karış karış dolaşmış, buralarda  faaliyet gösteren çeşitli sosyalist-komünist-komünizan gruplar, sendikalar ve öncü işçilerle bağlantı kurmuş, örgütlenme çalışmalarına başlamıştır. Bütün bunların sonucunda, 10 Eylül 1920’de, Bakû’de yetmiş beş delegenin katılımı ve devrimci ve komünist grupların da tek bir çatı altında toplandığı TKF’nin oluşturulması 1. Kongreyle gerçekleştirilmişti. “Komünist Enternasyonal” tarafından da tanınmış olarak ve “22 bin kişilik kendi Kızıl Ordusu’yla” TKF kurulmuştu. Bu hareketin Kırım’da yayınlanan Yeni Dünya adlı yayın organı ise, Laz kayıkçılar tarafından Anadolu’ya taşınıyordu.

Bu derneklerin yöneticileri; İskender Tzitaşi, Hasan Helimişi adıyla özdeşleşen yüzlerce Laz Bolşevik kadronun, parti disiplini içinde ve illegalite şartlarında Doğu Karadeniz’de örgütlenme çalışmaları yapmış  ve mücadele etmiş olduğunu bilmeliydiler.

İş Kanunu’nun olmadığı, sendika kurmanın, grev yapmanın resmen yasak olduğu, çalışma saatlerinin oniki saati aştığı, tatil gününün olmadığı, kadınların doğum izni haklarının, geçim endeksinin olmadığı, sendikanın adının anılamadığı  1929 yılında, İzmir’de kurulu olan İngiliz-Amerikan ortaklığı  Glen Tobacco’da “Sendika Kadınlar Komitesi”ni örgütleyerek emek tarihinin en anlamlı sayfalarından birini yazan öncü kadın emekçilerden birisi olan Laz kökenli işçi Safiye Topçuoğlu’nu hatırlamamak mümkün mü?!

Bu dernek yöneticilerinin, Topçuoğlu Osman, İskender Tzitaşi, Hasan Helimişi, Adsızlar ve kadın emekçi önder Safiye’yi yok saymaları ve tam da bu önderlerin anılacağı ve mücadelelerini yaşatmak ve kimlik mücadelesi için ciddî adımların atılacağı yegâne yer olan 1 Mayıs alanında sloganlarıyla, posterleriyle, bildirileriyle, basın açıklamalarıyla yer almamaları üzerinde bir defa değil, onlarca düşünmeleri gereken bir durumdur.

Eleştiri-özeleştiri mekanizmalarının çalışmasıyla kazanılacak büyük bir dünya vardır. Bu kısacık yazımızla da hem eleştirinin katkı olduğunu bir kez daha vurgulamış oluyoruz, hem de bu görevimizi gerçekleştirmeyi amaçlıyoruz.

“1 Mayıs Alanları” aynı zamanda, farklı milliyetlerden insanların emekdaşlık paydasında buluşacakları önemli bir zemindir. Böylece emperyalist-kapitalizmin milliyetler meselesini kullanmasının etkileri azaltılabilir; halkların birbirlerini boğazlamasının önüne geçilebilir. Bu dernek yöneticileri 2010 1 Mayıs’ında böylece önemli bir fırsatı ellerinden kaçırmış oldular. 1 Mayıs’ta sağlayacakları böyle bir beraberlik, sadece iki derneğin içindeki insanları değil, diğer insanları da etkileyecekti. Dernekler hatalarını, eksikliklerini daha kolayca görecek, eleştiri ve özeleştiriyle herkes kendisine bir düzen vermek zorunda kalacak, tek kelimeyle önemli bir başlangıç ve güçlü bir atılım yapılabilecekti. Kimi Laz Aydınlarının küçük burjuva kendini beğenmişliklerinden kurtulmaları, mikro-milliyetçiliğe kaymalarının önlenmesinde diğer insanlarla emekdaşlık dayanışması temelinde hareket edilmesi önemli bir örnek oluşturacaktı.

1 Mayıs 2010’un, Laz aydınları açısından önemli bir yol ayrımı olduğu görülmektedir. Artık önlerinde iki yol bulunmaktadır: Ya birleşecekler ve emperyalist-kapitalizmin emeklerini ve ürünlerini sömürmesine ve kimliklerinin en belirgin özelliği olan anadillerinin yok edilmesine karşı birlikte direnecekler ve diğer milliyetlerden halkların aydınlarıyla da emekdaşlık paydasında buluşup Abhazya konusunda da örnek olacaklar. Ya da bugünkü dağınıklık devam edecek, sistemin inkâr-imha-asimilasyon politikaları karşısındaki yabancılaşmalar hızla artacak ve böylelikle zamanla farkında bile olmadan halkları birbirine karşı kışkırtanların dümen suyuna girerek emperyalist-kapitalizmin karanlık sularında pupa yelken yol alınacaktır. (4 V 2010)

[Kaynak: Ali İhsan Aksamaz, “1 Mayıs 2010 ve ‘Laz’ Dernekleri”, Sorun Polemik Marksist İnceleme- Araştırma Dergisi, Sayı 41, Mayıs 2010 (“Laz Aydınları ve Sorumluluk”, Sorun Yayınları, İstanbul, 2011)]

 


 

 1 Pukrik̆a 2010 do “Lazuri” Ocumalepe

 

 

1 Pukrik̆a 2010-k mcveşi orapes na rt̆uşen ekole, Mp̆oli do Ankaras na skidunan Lazuri gamantanerepeşi oʒ̆k̆omilobaşen çkvaneri na mek̆ilasunt̆u, ağani ar moçk̆va na iqvasunt̆u do eyakti Turkiaşi emedeni iri sotis na skidunanLazuri gamantanepeşi tolisti ar misali na ʒ̆opxasunt̆u, ma mepşveret̆i, 

Tabelape mutepeşis “Lazuri” noç̆ars, ar teri Mp̆olis majura Ank̆aras arti majuranişen elak̆ideri jur ocumaleşi maktalepe ok̆ok̆atuşi rt̆es, 1 Pukrik̆a Mp̆olis varna Ank̆aras artot oxvamuşi dulyapeşa oʒ̆k̆omilu şeni, minimi ar tuta ʒ̆oxleşen. İrişen  ʒ̆oxle, ar k̆oro oʒ̆opxinuşi rt̆u. Rep̆ert̆uaristi iptinirot Lazuri 1 Pukrik̆aşi Marşi do majura magektaluri marşepe dodgituşi rt̆u. 1 Pukrik̆aşi oxvamupeşi vaxitis otiru şeni andğaneri ndğaşi sosialur-sinifuri temapete Lazuri p̆ank̆art̆epeti oxaziruşi rt̆u. İmp̆erialist̆ur- k̆ap̆it̆alist̆uri mek̆ap̆aşa do çai do txirişi omralus dido k̆eleni gamaşkvalati moʒ̆irasunt̆es Lazuri ar ognapa oç̆aruşi rt̆u Turkuli muşi k̆ala. do 1 Pukrik̆aşi oxvamupeşi vaxitis aya ograpati xalkis meçamu op̆alanuşi rt̆u. Ok̆vaçxe 1 Pukrik̆aşi oxvamapeşa Mp̆olisi, Ank̆arasi ok̆atuşeni gonk̆vatuşi rt̆u. Amuteti ogzaluşi rt̆u. Meydanisti ar teri p̆ank̆art̆işi tude, Skidas Arti Pukrik̆aşi  p̆ank̆art̆işi tude ok̆ogzaluşi rt̆u. Aşo k̆olekt̆iuri ar xvenoba zade domaçirt̆es. Mara var iqu.

Visimadat, aya jur ocumaleşi maktalapek ok̆ok̆ates do ok̆isinapes 1 Pukrik̆a şeni. 1 Pukrik̆aşi oxvamupeşa artot ok̆atuşa gonk̆vates. Xolo visimadat, aya ocumalepeşi mak̆ature do mak̆elepes unonan ogzalu didopete, namuşa semp̆ati na uğunan p̆olit̆ik̆uri grup̆iş p̆ank̆art̆epeşi tude. Emindrosti mak̆ature do mak̆elepe na igzalasunt̆es ogzalobaşi k̆elepes, ti-mutepeşi minoba na oʒ̆irasunt̆u p̆ost̆eri do Lazuri dovizepe otiruşi gzas oʒ̆opxobape axvenasunt̆u. Ok̆atu şeni jile na mint̆u giʒ̆vat k̆arta jur albatoba varna ar çkva masumani şeni Lazuri sloganepe, p̆ost̆eri do Lazuri-Turkuli ar ognapa ʒ̆oxleşen oxaziruşi rt̆u. P̆resasti oʒ̆k̆omilu ç̆irt̆u.

Aya ocumalepeşi maktalepe şeni, 1 Pukrik̆as ti-mutepeşi minobabepe oçinapuşi gzas aya k̆artandğaluri oʒ̆opxobaşa oʒ̆k̆omilu dido ç̆k̆uaşgale varna meç̆ireli rt̆ui?! Aya ocumalepes namskvasunt̆u xampa ok̆ok̆idinu anderi do gurami do  kimoli mutepeşi omancelu.

K̆oçinobaşi sosialur- sinifuri do kianuri moşletinobaşi ok̆ok̆idinus majura maamage xalk̆epes na rt̆u steri Lazepesti irioras kort̆es. Bolşevik̆epes numxvaces Çarobaşi ot̆okrasiaşa medgineri Rusias. Ak̆ates Didi Gimuaşi Gektalas. 14 Xʒala 1919-s, Turkiaşi K̆ominust̆uri Firk̆aşi magedgale k̆omisia Mustafa Suphi, Maksut Ekşi, Ali Riza Keskin, Mustafa Borkluce, Murat Sari do Kadir Erzurumlu k̆ala na doʒ̆opxu Osman Topçuoğlu rt̆u Otenaşi oput̆e K̆uzik̆a cinconi Bolşevik̆i.

Topçuoğlu Osmanik goxteret̆u Anatolia do Mp̆olişi k̆arta sva gzamşinepe k̆ala artot, akonaşepes na ixandept̆u çkvadoçkva sosialist̆-k̆omunist-k̆omunizanuri grup̆ape, sendik̆ape do goʒ̆oncğoneri madulyepe k̆ala artikartisoba qveret̆u, Oteşkiluşi odulyobas kogeç̆k̆eret̆u. Aşopeteti 10 St̆aroşina 1920-s, Bakus,  75 delegat̆işi ok̆atu do magektale do k̆omunist̆uri grup̆epek ar ç̆eriş tude na ok̆oibğes TK̆F-şi oʒ̆opxoba Maartani K̆ongrete ixorʒilineret̆u. “K̆omunist̆uri İnt̆ernasionali”şk̆elen çinerot do “22 vitoş k̆oçoni ti-muşi Mç̆it̆a Armia”te k̆ideri rt̆u TK̆F. Aya k̆ank̆alas K̆irimis gamiçkvineri Yeni Dünya (“Ağan Kiana”) coxoni organoti, Lazuri mafeluk̆epeş k̆elen itirinet̆es Anadoliaşa.

Aya ocumalepeşi maktalepe oçkinuşi rt̆es; İskender ʒ̆itaşi, Xasan Helimişişi coxote na içkinen oşepete Lazuri Bolşevik̆i k̆adropek, p̆art̆iaşi disip̆linite do illegaliteşi xalis Yulva Uçamzoğas oteşkiluşi odulyape na qveret̆es do k̆abğa na meçeret̆es.

Dulyaşi k̆anoni na var t̆u, sendik̆a ok̆idu, grev oxvenu ofiʒialurot yasaxi na rt̆u, Oxanduşi orape 12 saat̆i na mek̆ilapt̆u, moşvacinoni ndğa na var t̆u, Oxorcalepes dorinoburi hak̆k̆epe na var uğut̆es, oskiduşi endeksi na var t̆u, 1929 ʒ̆anas,  İzmiris k̆ideri İnglisur-Amerik̆anur mali Glen Tobaccos “Oxorcaluri Sendik̆aşi K̆omit̆et̆i” oʒ̆opxute amagişi ist̆oriaşi irişen maanoni gverdepeşen ar teri na doç̆aru goʒ̆oncğoneri oxorca maamagepeşen ar teri na ren Lazuri cincon madulye Safiye Topçuoğlu uşunu iqveni?!

Otenkidu-timuşi otenkiduşi mek̆anizmasi oxandute momiqvasunonan didi ar kianak elamidgirnan. Aya mk̆ule ç̆arateti hemi otenkidu omxvacu na ren ar çkva farate tkvanda otku minonan, hemiti aya dulya oxvenu meviğirapt.

“1 Pukrik̆aşi Meydanape” ren dido beciti ç̆k̆onepeti artneri oras, namus na çkvadoçkva milliyetepeşen k̆oçepek emektaşobaşi odudes na ok̆ok̆atasen. aşopete imp̆erialist̆-k̆ap̆italizmişi milliyetepeş meseleşi oxmaruşi p̆at̆inobape amʒik̆anen; xalk̆eşi arti majura oşkvidu dodginaps. Aya ocumalepeşi maktelepes var amxares aşote ar beciti fursat̆i 2010-şi 1 Pukrik̆as 1 Pukrik̆as, entepes na aqvasunt̆u  aşo ar artotobak xvala jur ocumaleşi doloxe mitxanepe var, majura mitxanepesti minç̆asunt̆u Ocumalepes çilatobape mutepe, ubağunobape mutepeşi umosi perpote ažirasunon, otenkidu do ti-muşi otenkidute k̆artayis azirasunt̆es oç̆iroba mutepeşi, edo aşopeteti ti-mutepeşi onʒ̆orinuşi  gzalepe ožiramu entepes aqvasunt̆es, ar nenate beciti ar moç̆k̆a do menceli ar ʒ̆oxlegamaxtimoba ixvenasunt̆u. Namtini Lazuri gamantanerepeşi ç̆it̆a-burjuvaluri ti-moʒ̆ondobapeşen omendralus moçitu, mik̆ro-nasionalist̆obaşa dololumu dodginus, majura k̆oçepe k̆ala emektaşobaşi ok̆omxvacobaşi temelis oxandu şeniti iqvasunt̆u dido beciti ar misali.

1 Pukrik̆a 2010, Lazuri gamantanerepe şeni dido ceti ar ok̆ont̆alure na ren, k̆aixeşa ižiren. ʒ̆oxle mutepeşi jur gza nudgitun: Varti ok̆ok̆atasunonan do imp̆erialist̆-k̆ap̆it̆alizmişa amagi mutepeşi do xeşupi gamaşvalu do minoba mutepeşi irişen beciti peri na ren nana mutepeşi meskurinuşa medgineri artot nodginasunonan do majura millliyetepeşen gamantanerepe k̆alati emektaşoşabi odudes ok̆omç̆k̆eşute Abxaziaşi temasti misali iqavasunonan. Varti andğaneri goşobğeroba naqonasunon, sist̆emaşi movaru-gondinu-moşiru p̆olit̆ik̆apete oxark̆upe arşvacisobate manžinasen do aşopete oraş doloxe uçkinutenti xalk̆epeşi arti majuras na memğezupanpeşi domenişi ʒ̆k̆arişa omxvacute imp̆erialist̆-k̆ap̆it̆alizmaşi mʒ̆k̆upi ʒ̆k̆arepes gzas gedginasunonan p̆up̆aş yelk̆enonot. (4 Pukrik̆a 2010)

II. Oldukça Önemli Bir Gün: Rize/ Fındıklı; 1 Mayıs 2013

Dünün tarihi 1 Mayıs 2013 idi. Laz Kimlik Mücadelesinde çok önemli bir ilk yaşandı. Laz Aydınları; Lazcanın anavatanında, Lazca pankartlarla, Laz Halk Önderi ve Yazılı Laz Edebiyatının öncüsü İskender Tzitaşi’nin fotoğraflarıyla, Laz sanatçı Hasan Helimişi’nin fotoğraflarıyla yürüdüler. Dün, Laz Aydınları Rize/ Fındıklı’da; tesadüfî olarak değil, iradî olarak biraraya geldiler. Kimliklerinin ve verdikleri kimlik mücadelesinin en önemli unsuru, anadilleri Lazcaya ilişkin Lazca dövizlerle yürüdüler. 1 Mayıs kutlamalarına böylesi bir katılım bir ilktir. Bu katılım, aynı zamanda da Laz Kimlik Mücadelesinde de oldukça önemli bir dönemeçtir.

Kasım 1993, “Ogni Dergisi”nin yayınlandığı tarihtir. Laz Aydınları, “Ogni Dergisi”yle iradî olarak kimlik mücadelesi başlatmışlar ve önemli kazanımlar kazanmışlardır. Kasım 1993, Laz Kimlik Mücadelesi için, Lazcanın geleceğe kurumsal olarak taşınma mücadesinde önemli bir milattır. Aynı şekilde, 1 Mayıs 2013 tarihi de Laz Kimlik Mücadelesinde önemli dönüşümün ve atılımın başlangıcıdır. Demek ki, artık Laz Aydınları yalnızca yayınevi idarehanelerinde, dernek lokallerinde değil, artık panellerde de, meydanlarda da yerlerini alacaklar.

Dün Fındıklı’daki 1 Mayıs kortejinde ve mitinginde Lazca pankartlarıyla yer alan Laz Aydınları, bütün bu güzel gelişmelerin de müjdecisidirler. Laz Aydınlarının, 1 Mayıs’a iradî olarak katılmaları önemliydi. Önemli olan bir konu da, bileşimleriydi. Çok farklı yaş, meslek ve siyasal görüştendiler. Ancak Laz kimliği için, Lazcanın geleceği için, biz de varız, demek için bir araya geldiler. Bu katılımın bir başka önemi de var. Bu mesaj, hem Lazcanın vatanındaki Laz Aydınlarına hem de büyük şehirlerde yaşayan bütün Laz aydınlarına: “Bakın, biz bir araya geldik; bir arada durabiliyor ve taleplerimizi dillendirebiliyoruz; birlikte bir şeyler yapabiliyoruz. Gelin; sizler de bir arada durun! Kolektif duruş, kolektif bilinç ve kolektif mücadele ile hakkımızı, hukukumuzu; kimliğimiz, emeğimizi, doğamızı savunabiliriz!” Bu mesaja kulak vermek gerek.

 

Aslında Nisan başında da ortak bir duruş sergileyerek, “Laz Aydınları Deklarasyonu”nu yayınladılar. Bu ve 1 Mayıs 2013 önemli bir başlangıçtır.

 

Geçen yıl, Laz Aydınları olarak; Çerkes, Gürcü ve Laz Aydınlarıyla beraber ortak kortej oluşturmuş ve İstanbul, Taksim Meydanı’nındaki 1 Mayıs kutlamalarına kendi taleplerimizi dillendiren Lazca dövizlerle, Lazca sloganlarla da katılmıştık. Daha önce de Ankara’daki Laz Aydınları da, 1 Mayıs kutlamalarına birkaç kez katılmışlardı. Bütün bunlar çok önemli. Ancak “1 Mayıs 2013- Fındıklı” bütün bunların ötesinde bir anlama sahip.

Fındıklı’daki 1 Mayıs kortejine katılanları, taşıdıkları Lazca dövizleri internet üzerinden gördük; kendileriyle görüştük. Sevindik; o arkadaşlarımızı hemen kucaklamak, bağrımıza basmak istedik, gözlerimiz buğulandı. Mücadelenin esas sahipleri artık meydandaydı.

 

Bu tür durumlarda hep, kaç kişi oldukları sorulur. Bunun bir önemi yok. Önemli olan, o gün, orada, bir arada ve Lazca sloganlarla olmaktı; arkadaşlar da oradaydı. Fotoğraflardan gördüklerimiz, tüylerimizi diken diken yaptı. Demek Laz Kimliği, Laz Dili sahipsiz değil. Öğrendiğimize göre, arkadaşlar iradî olarak biraraya gelmişler ancak, çok daha önceden fazla hazırlık yapmamışlar. Buna rağmen, çok önemli mesajlar vermeyi başardılar.

 

Lazca sloganlar içeren dövizleri taşımak; İskender Tzitaşi’nin, Hasan Helimişi’nin fotoğraflarını taşımak Laz kimlik Mücadelesinde de önemli bir duruşu ifade ediyor. Bu 1 Mayıs, kuşkusuz çok tartışılacak, eksiklikler üzerinde de durulacak. Önümüzdeki 1 Mayıslar için önemli bir örnek olacak. Hopalı Faik Efendi, Osman Topçuoğlu, Safiye Topçuoğlu, Fahri Kahraman, Şehzat Ayartepe, M. Recai Özgün, Nurdoğan Abaşişi, Metin Lokumcu, Yaşar Turna, Yüksel Yılmaz Mehmet Yavuz Türköz ve diğerleri. İsak Zvania ve diğerleri. Bütün bu insanlar, bugünkü mücadale ortam ve ruhuna sahip olmamıza katkı sunan insanlar.

 

“1 Mayıs 2013- Fındıklı”dan Laz Aydınları bir görev çıkarıyor: “İlköğretim okullarında Lazcanın seçmeli ders olabilmesi için, müfredat programını, ders programını kolektif bilinçle hazırlayacağız. Bu müfredatı, programı Talim Terbiye Kurulu’na kolektif bir anlayışla 100 kişiyle sunacağız; takipçisi olacağız. Aynı şekilde Lazca ders kitabını da birlikte hazırlayacağız. Bütün bu işleri hep beraber takip edeceğiz; aynı “Laz Aydınları Deklarasyonu”na imza koyduğumuz ve savunucusu olduğumuz gibi.”

 

Laz Aydınları, çeşitli konularla farklı düşünebilirler, fakat Laz Kimliğini ve Lazcayı kurumsal olarak yaşatmak ve geleceğe taşımak konusunda beraber durmak zorundadırlar, beraber üretmek zorundadırlar. Birlikte durdukları zaman, bireyciliği ve bireyciliğin ortaya çıkardığı dedikodu kültürünü de kısa sürede ortadan silebileceklerdi. İşte o zaman iş üretiyor olabileceklerdir. Bütün bunlara her birimiz kafa yormalıyız. İskender Tzitaşi’yi hatırlayalım. Onun, Stalin’e yazdığı mektubu okuyalım. İskender Tzitaşi Paneli’ne ilişkin sesli ve yazılı materyalleri izleyelim, okuyalım. Yaklaşık seksen yıl önce, Laz Aydınları neler yaptılar. Bunların peşinde koşalım; yeni bilgi ve belgeleri ortaya çıkaralım, sahiplenelim. Eleştiriden- özeleştiriden korkmayalım. İşte o zaman İskender Tzitaşi çizgisini yakalayabilir, anlamlı mücadeleler verebilir ve kazanımlar edinebiliriz.

 

Laz Kimliğini ve Laz Dilini yok sayan bütün resmî ideoloji ve resmî tarih tezleriyle yüzleşmenin de, hesaplaşmanın da, kalıcı kazanımlar elde etmenin tek anahtarı Laz Aydınlarının bir arada durmasıdır.

 

Dün Fındıklı’daki korteje ve mitinge katılan Laz Aydınları duruşlarıyla önemli barışçı mesajlar verdiler. Bu mesajlara kulak verelim. Dün, onlar bize güzel bir ders verdiler.

 

Kasım 1993’den sonra, bir başka önemli başlangıca tanıklık etmemizi sağlayan Laz Aydınlarına bin selâm olsun!

 

[Kaynak: Ali İhsan Aksamaz, “Oldukça Önemli Bir Gün: Rize/ Fındıklı; 1 Mayıs 2013”, lazca.org/ demokrathaber.org, 2 V 2013)

 

 





1 Mayıs 2012 ve 2013 katılım görüntüleri:







 

 

https://sonhaber.ch/gecmisten-iki-ornek-1-mayis-arsiv/

 

https://www.circassiancenter.com/tr/1-mayis-2010-ve-laz-dernekleri/ 


https://www.kitapyurdu.com/yazar/ali-ihsan-aksamaz/367.html