11 Temmuz 2024 Perşembe

Ogni Kültür Dergisi [Anı- 1]

 

 




 

Ogni Kültür Dergisi [Anı- 1]

 

 

“Ogni Kültür Dergisi”nin ilk sayısı 15 Kasım 1993 tarihinde yayınlanmıştı; bugün yıldönümü. “Ogni Kültür Dergisi”nin ilk sayısı yayınlanana kadar olan sancılı süreci belge, bilgi ve tanıklık ışığında kısaca ele alıp kendi penceremden değerlendirmek istiyorum. 

1989 yılı. Belirtmekte fayda var; internetin ve cep telefonunun olmadığı yıllardı. Doğru ve yanlış bilgiye ulaşmak şimdiki gibi bir tuş ötede değildi. Üstelik bir de aydınlarda dinî, mezhebî, ideolojik, siyasî, fraksiyonel taassup bugünkünden çok daha fazlaydı; “Soğuk Savaş” yıllarıydı. Biri diğerinin yayın organını okumuyor; okumak isteyen olursa da grupsal taassup, ekonomik şartlar, korkular ve benzeri olumsuzluklar geçit vermiyordu. Daha önce de belirttiğim gibi, hiçbir şey şimdiki gibi internet sayesinde bir tuş uzaklığında ve bedava değildi.

“Komün Dergisi”, daha ilk sayısında Cemal Şener imzasıyla Lazlara ilişkin bir makale yayınlamış: “Lazların Tarihine Kısa Bakış/ Trebizond- Abhazya arasındaki sahil ülke”. “Komün Dergisi Yayın Kurulu”, Lazlara ilişkin o makalenin daha ilk sayıda yayınlanmasına hangi saikle karar verdi? Bilemiyorum! Antrparantez Lazlara ilişkin o makalenin, daha sonra Cemal Şener’in sahibi olduğu “Ant Yayınları”ndan 1992’de çıkacak olan “Lazlar’ın Tarihi” adlı kitaptan çok büyük ölçüde alıntı yapılarak yazıldığını, yayınlandığını belirtmeliyim. Aslında Cemal Şener’in o makalesinin bir benzerinin 1979’da İstanbul’da çıkan “Çveneburi Kafkasoloji Dergisi”nin 6-7. ortak sayısında (Hayri Hayrioğlu) H. Vantang Hinkiladze’nin Türkçeye tercümesiyle “Lazların Tarihi” başlığıyla yayınlanmış olduğunu burada belirtmekte fayda var. Ancak, o makalenin, bugün ulaşılan daha doğru bilgilerle, o gün kısmen yanlış, kısmen eksik olduğu ve eleştirel katkıya muhtaç olduğu aşikâr. Ancak bütün bunlar, ne H. (Hayri Hayrioğlu) Vantang Hinkiladze’nin ne de Cemal Şener’in ne makalelerinin değerini azaltıyor ne de kendilerinin aydın tutum ve davranışına halel getiriyor. Bunu belirtmek isterim. Sağlıklarında, “Lazlar’ın Tarihi” adlı kitaba olan eleştirilerimi hem (Hayri Hayrioğlu) H. Vantang Hinkiladze ve hem de Cemal Şener’e önce sözlü olarak ilettiğimi ve daha sonra da makale olarak yazdığımı burada belirtmeliyim.

O döneme ilişkin sonradan yazan, konuşan kimseler de oldu. Ancak yazan ve konuşan kişilerin, kendilerini ön plâna çıkartmaya çalıştıkları, yanlarında o süreçte beraber oldukları arkadaşlarını tamamen ya da çok büyük ölçüde yok saydıkları ve belki de başka kaygılarla “Komün Dergisi Yazı Kurulu”nun bu sürece katkısını yok saydıkları açıkça görülüyor. Bu konuda, şimdi aramızda bulunmayan Lütfü Baykal’ın bana söyledikleri var. Kendisi, bir öğrencimin yakın akrabasıydı.  Bunu belirtmeliyim. Dediğim gibi, “Komün Dergisi”, 1. sayısında Cemal Şener’in Lazlara ilişkin bir makalesini yayımlamıştı.

Hayri Hayrioğlu’nun, Muhammed Vanilişi ile Ali Tandilava’nın 1963’de Sovyetler Birliği’nde, Tiflis’te, yayımlanan ortak kitaplarından özetleyerek Türkçeye çevirdiği “Lazlar’ın Tarihi” adlı çalışmasını Cemal Şener, sahibi olduğu Ant Yayınları’ndan 1992’de yayınladı. Kitabı, Hayri Hayrioğlu adına Ant Yayınları’na, Cemal Şener’e ulaştıranın Mehmet Ender Savcın olduğunu biliyorum; Hayri Hayrioğlu söylemişti. Cemal Şener’in makalesinin 1989’da yayınlandığını göz önünde bulundurursak, Hayri Hayrioğlu’nun çalışmasının Cemal Şener’in eline o sıralarda ulaşmış olduğu anlaşılıyor. “Komün Dergisi Yayın Kurulu”nda alınan bir kararla Ahmet Hulusi Kırım’ın “A Aktüel Dergi”nden Haşim Akman’a beyanat vermesi, Ant Yayınlarının kitabı yayınlamasının ardından gelmesi yukarıdaki kronolojik yaklaşımımı doğrulamaktadır.  Cemal Şener’in şu dediklerini de hatırda tutmak gerekiyor:

“Türkiye’de Laz sayısı çok değil. Doğu Karadeniz’de 100 bin kişi ya var ya yoklar. Bu sayıyı dikkate alarak, kitabı yayımlarken çok düşündük. Ama sonuç beni şaşırttı. Şimdiye kadar Çerkesler’le, Aleviler’le, Kürtler’le ilgili kitaplar yayımladım. Diyebilirim ki, onların nicel ağırlıklarına rağmen, kendilerine yönelik kitaplara Lazlar kadar ilgi göstermediler. Türkiye’de 20 milyon Alevi var. Alevilikle ilgili kitaba 100 bin Laz’ın “Lazlar’ın Tarihi”ne gösterdiği ilgiyi göstermedi. Türkiye’nin dört bir yanından telefon yağıyor. Birçok yerde adam bürokrat, genel müdür vb. özel şoförünü gönderip kitap aldırıyor. Bu dönemde kitap siparişi bitti, hele tek kitap siparişi hiç yoktur. Ne var ki ben, Anadolu’nun dört bir yanından aldığım tek kitap siparişlerinden bezdim.”

“A Aktüel Dergisi”nden Haşim Akman’ın, en azından Cumhuriyet Tarihi boyunca, “Lazlar’ın Tarihi” adıyla ilk defa bir kitap yayımlayan Ant Yayınları’nın sahibi Cemal Şener’e ulaşması ve kendisiyle bir söyleşi yapması sıra dışı bir davranış değil. “A Aktüel Dergisi”nin aynı sayısında onunla yapılan söyleşinin yanı sıra Ahmet Hulusi Kırım ile de yapılan bir söyleşiyi yayınlandı.  Haşim Akman’ın bu haber- söyleşisi “A Aktüel Dergisi”nin 1982/ 66. sayısında şu başlıkla yayınlandı: “Laz Enstitüsü Kuruluyor”.

1992’de, o zamanlar, Molla Gürani caddesindeki Akasya Lisesi’nde İngilizce öğretmeni olarak çalışıyordum. Sabahleyin Fındıkzade otobüs durağındaki gazete bayinin tezgâhındaki “A Aktüel Dergisi” dikkatimi çekti. Dergiyi şöyle bir karıştırdım. Haşim Akman’ın haber- söyleşisiyle karşılaştım: “Laz Enstitüsü Kuruluyor”. Ayaküstü haber- söyleşiyi okudum. Okula yetişmeliydim. Dergiyi yerine bıraktım. Akşam eve dönüşte satın alırım diye düşündüm.

Akşam okul çıkışı parayı uzatıp gazete bayisinden “A Aktüel Dergisi”ni isteyince, “Kalmadı, Abi, “dedi. Etraftaki bütün gazete bayilerine gittim. Taa Aksaray’daki UFO’nun yanındaki gazete bayisine kadar gittim. Dergi kalmamış. Sonra, o zamanlar oturduğumuz Çapa’daki, Pazartekke’deki bütün gazete bayilerine de gittim. Dergi oralarda da kalmamış. Şaşırdım kaldım.

Aradan birkaç gün geçti. O zamanlar, babası, Sabah Gazetesi’nin üst düzey yöneticilerinden olan bir öğrencim vardı. “A Aktüel Dergisi”ni ondan rica ettim. Aradan bir 10- 15 gün geçti.  Öğrencim, bir gün bir sarı dosyayı bana iletti.  “Buyrun, Hocam! Babam gönderdi. Selâm söyledi. ‘Hoca kusura bakmasın, dergi idarehanede kalmamış. Ancak ciltli arşivden fotokopi gönderebiliyorum’, dedi,” dedi. Belki bir gün sahaflarda “A Aktüel Dergisi”nin orijnalini bulurum diye içimden geçirdim. Hem öğrencime hem de velisine teşekkür ettim.

Önceden Ahmet Hulusi Kırım’ı tanımıyorum, adını da hiç duymamıştım. Çok sonradan çok farklı kişilerden duyduğuma göre, “A Aktüel Dergisi”nde “Laz Enstitüsü Kuruluyor” diye haber- söyleşi çıkınca konuya ilgi duyan çok sayıdaki insan önce A Aktüel Dergisi’ne ulaşmış. Oradan Ahmet Hulusi Kırım’ın telefonunu alarak kendisine ulaşmışlar.

Ahmet Hulusi Kırım’a telefonla ulaşıp tanışan kişiler arasından bir “Laz Kültür Vakfı Girişim Komitesi” kurulmuş. Bu “girişim komitesi”,  kitlesel bir toplantı düzenlemeye karar vermiş. Sonunda da 5 Aralık 1992 tarihinde Bahçelievler Alyans Düğün Salonunda kimilerine göre 200, kimilerine göre 100- 50 kişilik bir toplantı düzenlenmiş. Ahmet Hulusi Kırım, o gün orada, Alyans Düğün Salonundaki bu katılımcılara bir konuşma yapmış. Yaptığı o konuşmanın metnini bir fotokopisini 20 yıl kadar sonra bana verdi. “Arşivinde bulunsun, Hoca,” dedi.

Şimdi de “Laz Kültür Vakfı Girişimi”nin kesintiye uğraması ya da uğratılması konusuna gelmek istiyorum. “Komün Dergisi Yayın Kurulu”nun kararıyla 1989’da başlayan ve 1992 Ekim ayına kadar devam ettiğini değerlendirdiğim “Laz Kültür Vakfı Girişimi” süreci o zamanki “Bugün Gazetesi”nin bir hafta süren yayınıyla kesintiye uğruyor.

Gazetenin muhabir(ler)i Ahmet Hulusi Kırım’dan önceden randevu alıyor. Ahmet Hulusi Kırım’ın avukatlık yazıhanesi ve “Komün Dergisi”nin idarehanesi de olan dairede “Bugün Gazetesi” muhabir(ler)i ile randevu gününde bir araya geliniyor. O gün orada traji- komik olaylar yaşanıyor. Gazeteci(ler) tarafından masaya bir harita konulup “Hadi, Lazistan”ı parmağınızla işaret edin de iyice görelim,” demişler.

Gazeteci(ler), Ahmet Hulusi Kırım, Cemil Memişoğlu, Yüksel Yılmaz ve Avni Ertaş bir araya geliyorlar; sohbet ediyorlar. Bir de fotoğraf çektiriyorlar. “Bugün Gazetesi”nin muhabir(ler)i soruyor orada bulunanlar cevaplıyor. Görüşme bitiyor. İçlerinde görevini yerine lâyıkıyla getiren insanların huzuruyla muhabir(ler)i yolcu ediyorlar.

Burada, o güne ilişkin üç tanıklığı aktarmak istiyorum.

Ahmet Hulusi Kırım özetle şunları söylemişti: “Bugün Gazetesinden aradılar; röportaj yapmak istediklerini söylediler. Arkadaşlara telefon ettim. Cemil Memişoğlu, Mecit Çakırusta, Yüksel Yılmaz, Avni Ertaş Geldi… Fazla bir şey konuşmadık. Ben yalnızca, Aktüel Dergisinin o sayısını verdim; ‘Bundan faydalanıp yazarsınız,’ dedim… Masa başında fotoğrafımızı çektiler… Daha sonra, bir hafta süren o yayın oldu... Mahkemeye verdim; bir şey çıkmadı… Gürcüler bizim bu faaliyetlerimizden rahatsız oldu. Gazetenin yönetmeni Ünyeli Gürcü’ymüş.”

Mecit Çakırusta’nın söyledikleri de özele şöyle: “O gün hastaydım… Ahmet Bey telefon edip çağırdı. “Gazeteciler röportaj yapacak. Mutlaka gel,” dedi. Hasta olmama rağmen gittim… 1960’lı yıllarda TİP’te faaliyet gösterdim. Genel Başkan Mehmet Ali Aybar ile bir gazetede çıkan bir fotoğrafım yüzünden büyük sıkıntılar yaşamıştım… Gazeteciyi gözüm tutmadı. Ahmet Beyi uyardım… Midemdeki ağrı fazlalaştığı için oradan ayrıldım. Bunca yıllık avukat; böyle olabileceğini düşünemedi mi?! Bugün Gazetesindeki o haberlerin sorumlusu Ahmet Bey. Beni dinlemedi…”

Yüksel Yılmaz’ın anlattıkları da özetle şöyle “Ahmet Bey, telefon etti, gittim... Bugün Gazetesi muhabirine, gazetede çıktığı gibi hiç kimse hiçbir şey söylemedik. Yalnızca fotoğraf çektirdik… Gazeteyi, Ahmet Bey mahkemeye verdi. Duruşmalara katıldım. Defalarca mahkemeye gittik.”

Gel gör ki kendileriyle yapılan söyleşi adı geçen gazetede yayınlanınca başlarından kaynar sular dökülüyor. Bugün Gazetesi’nin 31 Ocak 1993 günlü nüshası şu sürmanşetle yayınlanıyor: “Birlik Ve Beraberliğe En Çok İhtiyacımız Olduğu Dönemde Çatlak Bir Ses: Türk Değil Laz’ız!” Bununla da kalmıyor. Gazete 1 Şubat1993 tarihli nüshasında şöyle bir haber yayınlıyor: “Laz Vakfı’na Büyük Öfke Yağdı: “Biz Karadenizliler Sapına Kadar Türküz!”

Sonradan öğrendiğime göre,  Bugün Gazetesi’nin o yayınlarından sonra “Laz Kültür Vakfı Girişimi”ne destek verenler, Alyans Düğün Salonundaki toplantıya katılanlar her gün korkudan ölüp ölüp diriliyorlar. Bunları o günleri yaşayanlardan duydum. “Bugün Gazetesi”nin aynı minvaldeki yayını 7 Şubat 1993 tarihine kadar devam ediyor. “Bugün Gazetesi”nin bir hafta süren bu yayınına ilişkin Ahmet Hulusi Kırım’ın röportajı var. Kâmil Aksoylu’nun yazdıkları var.

Ben buraya kadar olan süreçlerin hiçbirinin içinde değildim. Ancak 1993 Haziran’ından sonra hem bu süreçte yer alanlarla, Ahmet Hulusi Kırım, Cemil Memişoğlu, Yüksel Yılmaz ve Avni Ertaş ile  bu sürecin dışında kalanlarla tanışma ve bütün bu gelişmelere ilişkin bilgilerini alma imkânım oldu. 

Ahmet Hulusi Kırım ile Kâmil Aksoylu’nun bütün bu süreçlere ilişkin söylediklerinin, yazdıklarının kaynaklarını vereceğim.

Başlangıçta bu süreçlere sıcak bakan ve destek olan ancak “Bugün Gazetesi”nin bir hafta süren yayınından sonra bu işlerle ilişkilerini tamamen kesen insanların düşünceleri bugüne kadar hiç duyulmadı. Benim bu insanlardan bazılarıyla çeşitli zamanlarda konuşma imkânım oldu. Bu insanlardan bazıları başlangıçta Ahmet Hulusi Kırım’ın “Komün Dergisi” sahibi ve yazı işleri müdürü olduğunu bilmedikleri, korkudan ve “tavşanlıktan” değil, bir fraksiyonun yandaşı gibi görülmek istemediklerden ilişkilerini kestiklerini üstüne basa basa söylediler.

Bu süreçlerle ilişkilerini kesen insanlardan bazıları da, aslında bu sürece zarar veren ve sonlanmasına sebep olanın bizzat “Bugün Gazetesi”ne ucu açık beyanlarda bulunanlar ve fotoğraf verenler olduğunu söylediler.

 “Bugün Gazetesi”nin bir hafta süren yayınları, belki de bazı insanların “bu çevre” ile ilişkilerini kesmelerine bahane oldu. Bilemiyorum. Haberin yayınlandığı gazetede, muhabir(ler)in ad(lar)ı belli değil. Ahmet Hulusi Kırım’dan gazeteyi dava ettiklerini duydum. Rahmetli Yüksel Yılmaz da aynı yönde bilgi vermişti. Ancak hem o davanın nasıl geliştiği ve sonuçlandığı konusunda hiçbir kesin bilgim yok.

Daha önce de belirttiğim gibi, buraya kadarki bu süreçlerin hiçbirinde yoktum. Bütün bu konularda sonradan öğrenebildiğim kadarıyla da bölük pörçük bilgim var. Ben, Laz aydınlarından önce, Ant Yayınları’ndan çıkan “Lazlar’ın Tarihi” adlı kitap sebebiyle Gürcü aydını, İnegöl’den Hayri Hayrioğlu’nu tanımıştım.

“Lazlar’ın Tarihi” adlı kitabı 1992’de okumuştum. Bu kitabın zaman zaman kendi içinde çelişkilere düşen bilgilendirmelerini görünce, Laz Tarihini araştırmaya koyuldum. Bu konuda en büyük yardımcım Aydınlık Gazetesi arşivi oldu. Daha doğru söylemek gerekirse, bu gazetenin arşivinde o zaman çalışan çok eski arkadaşım Meriç Özeller, birçok bilgi ve belgenin fotokopisini bana ulaştırmıştı. Laz konusuyla ilgilenenlerin isim, telefon numaraları ve adreslerini de vermişti. İşte bu vasıtayla Hayri Hayrioğlu’na ulaştım. Yalnızca yayınlandığından on beş gün kadar sonra  “A Aktüel Dergisi”nde çıkan haber- söyleşiyi okudum. Yayınlandığı sırada “Bugün Gazetesi”nin bir hafta süren o yayınından haberim hiç olmadı.

Ancak 1993 Haziran’ının ikinci yarısından sonra, bütün bunlar yaşandıktan çok sonra Ahmet Hulusi Kırım’ı telefonla aradım; yüz yüze tanışmak istedim. Ahmet Hulusi Kırım ile 1975 yılında DGB’den tanıdığım, daha sonra Pencere Yayınları’nın sahibi olan Muzaffer Erdoğdu vasıtasıyla tanıştıktan sonra, “Bugün Gazetesi” ve yaptığı yıkıcı etkisinden haberim olabildi.

Ahmet Hulusi Kırım, tanışmamızdan sonra, o zamanlar her hafta Pazar günleri yaptıkları toplantılara benim de katılmamı istedi. O günden sonra o toplantılara ben de katılmaya başladım. Ahmet Hulusi Kırım, ilk toplantıda, beni orada bulunanlara prezante ederken “Özgür Gündem Gazetesi”nde Lazlara ilişkin bir makalemi göstererek, “Aksamaz Hoca” da Laz Tarihiyle ilgileniyor, araştırıyor, yazıyor, “deyince orada bulunanların ne kadar tedirgin olduğunu bugün bile hatırlıyorum.  

Birkaç Pazar günü Ahmet Hulusi Kırım’ın ofisinde yapılan toplantılara katıldım. 15- 20 kişilik toplantılar oluyordu. Toplantıya katılanları tanımaya çalıştım. Neyi, ne kadar bildiklerini öğrenmeye çalıştım. Konuştukları tek şey “Bugün Gazetesi”nin bir hafta süren yayınlarıydı. Gazeteye kızıyorlardı. Ancak gazetenin neden öyle bir yayın yaptığına ve bu yayınlara istemeyerek de olsa neden çanak tutulduğuna hiç kafa yormuyorlardı. Hele de bir basın açıklaması yapmak akıllarına hiç gelmiyordu. Zamanın Özgür Gündem Gazetesi yayın yönetmeninin de o döneme ilişkin söylediklerini şimdi hatırlıyorum. Bugün Gazetesi’nin yayınından sonra mağdurlardan görüş almak istemişler. Ancak çağrıları cevapsız kalmış.

Aslında bazıları bu Pazar toplantılarda bu konularda başka türlü, özel konuşmalarımızda başka türlü konuşuyorlardı.  Ayrıca belirtmeliyim; o zamanlar içlerinden bir tek Mecit Çakırusta’yı tanıyordum; çocukluğumu biliyordu, babamın arkadaşıydı.

O Pazar Toplantılarına katılanlardan adlarını hatırlayabildiklerim; Ahmet Hulusi Kırım, Mecit Çakırusta, Yüksel Yılmaz, Ali Osman Öziskender, Mehmedali Barış Beşli, Avni Ertaş, İsmail Avcı, Nizamettin Alkumru, Saltuk Deniz.  

İki ya da üç Pazar Toplantısının havanda su dövmeyle geçtiğini gördüm. Bir gün okuldan çıktıktan sonra doğruca Ahmet Hulusi Kırım’ın ofisine gittim. Kendisiyle özel konuştum. “Ben, sizlerin bir Laz Enstitüsü oluşturabilecek bilgi ve birikimde olduğunuzu düşünerek Lazcamı ilerletmek ve Laz Tarihini öğrenmek için sizlerle Ayı Muzo (Muzaffer Erdoğdu) vasıtasıyla bağlantı kurdum. Görüyorum ki, bu iş bildiğim gibi çıkmadı. Bu toplantıları yapmakla ne amaçlanıyor, ben onu da hiç anlamadım. Kusura bakmayın, bu tür anlamsız toplantılarda artık işim olmaz. Ben, sizi tanımaktan memnun oldum. Arada gelir, sizi ziyaret ederim, “ dedim.  Ahmet Hulusi Kırım, “Yapma ya Hoca! Sen de gidersen, vaziyeti görüyorsun, bu iş biter! Lütfen ayrılma; toplantılara katıl!” dedi. “Peki,” dedim, “ Ancak benim bir önerim var. Bir dergi çıkartalım. Bu şartla toplantılara katılırım, “dedim. Ahmet Hulusi Kırım, “Önümüzdeki Pazar günkü toplantıda önerini sun!” dedi.

Toplantı günü önerimi sundum. O sıralarda “Özgür Gündem Gazetesi”nde Lazlara ilişkin bir diğer yazım yayınlanmıştı. Ondan da haberleri olmuş. Bana kuşkuyla bakıyorlardı. Derginin içeriği, finansmanı ve dağıtımı konusunda önerilerimi sundum. Dergi çıkartma önerim o toplantıda kabul görmedi. Bazılarının, bana kuşkulu gözlerle baktıklarını bugün bile hatırlıyorum. Ben de “Eyvallah” deyip toplantıyı da binayı da palas pandıras terk ettim.

Aradan kısa bir süre geçti. Bir akşam Ahmet Hulusi Kırım, beni evden telefonla aradı. “Hoca, yarın okul çıkışı geliver. Dergi meselesine sıcak bakan arkadaşlarla bir toplantı yapacağız. Aramızda olursan, memnun olurum,” dedi.  “Hay hay,” dedim.  Ben de son derece memnun oldum.

Ertesi gün okul çıkışı gittim; buluştuk. Toplantıda hatırladığım kadarıyla Ahmet Hulusi Kırım, Mecit Çakırusta, Yüksel Yılmaz, Avni Erbaş, İsmail Avcı ve Memedali Barış Beşli vardı.

O toplantıya katılanlara neden bir dergi çıkartmanın önemli olduğunu anlatmaya çalıştım. Düşünce ve yaklaşımlarını öğrenmeye çalıştım. Ahmet Hulusi Kırım hariç, orada bulunanların hiç birinin kanunî prosüdür ve teknik bakımından bir derginin nasıl çıktığına ilişkin hiçbir bilgisi yoktu. Bu konularda hiç bir şey söyleyemediler. Ancak derginin içeriğine ilişkin soruları vardı. Ne yazacaklardı, nasıl yazacaklardı bilemiyorlardı. Ahmet Hulusi Kırım açıklamalarda bulundu. Ben, uzun süredir araştırmalar yaptığım için elimde dergide yayımlanabilecek makaleler vardı. İnegöl’den Hayri Hayrioğlu da daha önce bazı çalışmalarını bana göndermişti. Bana göre makale sorunu yoktu.

Şimdi hatırlayabildiğim kadarıyla, bir dergi çıkartmaya yönelik bu toplantılar aşağı yukarı 1993 Ekim’in ikinci yarısına kadar sürdü. Bu toplantılara katılanlar bazen değişiyordu. Ancak dergi süreci başlamıştı. Son derece mutlu oldum. Gürcülerin daha önceden çıkmış ve çıkmakta olan dergileri ve yayınları vardı; Çerkeslerin- Abazaların daha önceden çıkmış ve çıkmakta olan dergileri ve yayınları vardı;  Kürtlerin daha önceden çıkmış ve çıkmakta olan dergileri ve yayınları vardı. Lazların bir dergileri, yayınları neden olmayacaktı ki?!

Sonunda bir dergi çıkartma konusu lâftan fiiliyata dönüşmek üzereydi. Bu dergi süreci artık ete kemiğe bürünecekti. Bir gün Ahmet Hulusi Kırım ile oturdum, konuştuk. Onun tecrübesi vardı. Ben de 1975’ten beri çırak olarak da olsa yayın işlerinin içindeydim. Bora Yayınlarında Gani Bozarslan ile çalışmıştım. TÜR-DA da Işık Soner ile çalışmıştım. Dergi yayınlamak için şekil şartları, yani bir vergi levhası ve bir de sorumlu yazı işleri müdürü lâzımdı.

Ahmet Hulusi Kırım’a sordum; “Derginin sahibi kim olacak? Yazı işleri müdürü kim olacak? Siz derginin sahibi ve sorumlu yazı işleri müdürü olur musunuz? “Hoca,” dedi, “Benim “Komün Dergisi”nden mahkûmiyetim var. Sorumlu yazı işleri müdürü olmama bu kanunî engel var.” “O halde ben derginin sorumlu yazı işleri müdürü olayım, siz de derginin sahibi olun. Nasılsa, vergi levhanız var,” dedim.  Ahmet Hulusi Kırım, “Dediğim gibi benim mahkûmiyetim var, sen de Devletin atadığı bir öğretmensin. Bak Hoca; gençlerden birileri olmalı. Hem böyle görevler onları geliştirir. Biz her işi üstlenemeyiz ki!” dedi.

Sonraki toplantıların birinde konu açıldı. Mehmedali Barış Beşli, sahip ve sorumlu yazı işleri müdürü olmayı gönüllü olarak üstlendi. Bir firmada vergi mükellefliği de varmış. Bu kanunî formaliteler Mehmedali Barış Beşli sayesinde çözülmüştü. Artık sıra dergiye bir ad vermeye gelmişti. Benim iki önerim oldu; biri “Nergi/ Fidan”, diğer “Noğa/ Kent”. İlgi ve onay görmedi bu ad önerilerim. Dergiye ad verme toplantısına katılanlar çeşitli önerilerde bulundular. Bunlar da kabul edilmedi. Büyüğümüz Mecit Çakırusta, “Ben daha önce bir romanda okudum; daha önce de Rusya’da bir dergi çıkmış. Adı da ‘Ogni’! Lazca bu ad. “Duy, anla!” anlamına geliyor. Derginin adı ‘Ogni’ olsun, “dedi. Orada bulunanlar bu öneriyi kabul etti. Ben de. Benim için derginin adı değil, çıkması önemliydi. Bu aşamadan sonra Ahmet Hulusi Kırım ve Mehmedali Barış Beşli’nin üstlendikleri fedakârlığı hiçbir zaman unutamam.  

Ahmet Hulusi Kırım, avukatlık yazıhanesinin bir odasını Mehmedali Barış Beşli’ye kiralıyormuş gibi o emektar daktilosuyla bir kira kontratı hazırladı; her ikisi de imzaladı. Ahmet Hulusi Kırım, Emniyet Müdürlüğü Basın Şubesine verilmek üzere mevkute beyannamesini yine emektar daktilosuyla yazdı. Gerekli diğer evrakı temin etmesini Mehmedali Barış Beşli’ye söyledi. Bir de vergi mükellefi numarası gerekiyordu. Dediğim gibi, Mehmedali Barış Beşli, daha önceden bir vergi mükellefliği olduğunu söyledi. O numara da gerekli evrağa yazıldı. İmzalar atıldı.

Artık sıra bütün bu evrağın Emniyet Müdürlüğü Basın Şubesine teslimine geldi. Bu işi, Mehmedali Barış Beşli yapacaktı. Başvuruyu yaptı. On beş gün kadar sonra “Ogni Kültür Dergisi”nin idarehanesine Emniyet Müdürlüğü Basın Şubesinden bir polis memuru gelmiş ve bir tebligatta bulunmuş. “Ogni Kültür Dergisi”nin başvurusu kabul edilmemiş. Mevkute beyannamesine, derginin dili Türkçe- Lazca yazılmıştı. Oysa yazı işleri müdürünün lise diplomasında “yabancı dili” İngilizce yazıyordu. Sebep buymuş. Yeniden mevkute beyannamesi düzenlendi, Lazca çıkarıldı. Bütün bunları Ahmet Hulusi Kırım yaptı. Mehmedali Barış Beşli, düzeltilmiş evrağı tekrar İstanbul Emniyet Müdürlüğü Basın Şubesine teslim etti.  Aradan bir on beş gün sonra Emniyet Basın Şubesinden tekrar bir polis memuru gelmiş ve tebligatta bulunmuş. Başvuru kabul edilmiş. Son derece sevinmiştik.

 Eğer Ahmet Hulusi Kırım’ın bu rehberlik ve yardımları olmasaydı, “Ogni Kültür Dergisi”ni yayınlamak mümkün olmayacaktı. Bu konuda kendisine müteşekkirim. Mehmedali Barış Beşli gibi bir gencin fedakârca, derginin sahipliğini ve sorumlu yazı işleri müdürlüğünü Türkiye’nin o günkü karışık siyasî ikliminde üstlenmesi her türlü takdirin üstünde.  “Bugün Gazetesi”nin bir hafta süren karşı kampanyasıyla “Laz camiası” çalkalanırken, bu görevleri o şartlarda üstlenebilmesi cesurane bir davranış.    

 “Ogni Kültür Dergisi” resmiyet kazanmasından sonra sıra finansal kaynak oluşturmaya gelmişti. Dergiye yalnızca yazı desteği değil, finansal destek de vermemiz gerekiyordu. Para aramızda toplandı. Dergi çıkınca üst fiyatından birkaç dergi satın alarak da katkı sağlayacaktık. Bunu kararlaştırdık. Ayrıca derginin bazı gazete bayilerinde ve kitapçılarda da satılmasını sağlamalıydık. “Ogni Kültür Dergisi”, ona kolektif bir ruhla destek olan herkesin dergisi olduğu için herkes görevler üstlendi. Bu konudaki kayudatı Ahmet Hulusi Kırım tuttu. Kayıt- kuyudattan Ahmet Hulusi Kırım ve Mehmedali Barış Beşli sorumluydu. Âdeta karınca gibi çalışıyor, bağlantılar kuruyorduk. Yeni yüzler ziyaretimize geliyordu. Bu yeni yüzlerden biri de Mehmet Yavuz Türköz idi.

Artık “Ogni Kültür Dergisi” resmiyet kazanmıştı. Tarifsiz büyük bir sevinç içindeydik. Dergi çıktıktan sonra yapılacak işler, görevler inceden inceleye plânlanmıştı. Sıra, derginin çıkacağına ilişkin tanıtımlara gelmişti. Ahmet Hulusi Kırım’ın çevresi oldukça geniştir; bunu herkes bilir. Basın- yayın, dizgi- matbaa camiasında çok fazla tanıdığı var. Bu geniş çevresini “Ogni Kültür Dergisi” için âdeta seferber etti. Daha dergi çıkmadan tanıtım konusunda da büyük yardımları oldu. O zamanın “Aydınlık Gazetesi”nde çalışan arkadaşı Hüseyin Şimşek, bizlerle söyleşiler yaptı.

“Aydınlık Gazetesi”, “Ogni Kültür Dergisi” ile”Zuğaşi Berepe”yi okuyucularına tanıttı. Bu haber- söyleşi, “Aydınlık Gazetesi”nin 15 Ekim 1993 tarihli nüshasında yayınlandı. Hüseyin Şimşek’in bu haber- söyleşisi, araştırmacı- yazar Yılmaz Erdoğan’ın bizimle tanışmasını da sağlamış oldu. Meğerse kendisi “Aydınlık Gazetesi” okuyucusuymuş. Arada bir de “Aydınlık Gazetesi”nde yazıları yayınlanıyormuş. Ahmet Hulusi Kırım’ın telefonunu Aydınlık Gazetesi”nde almış. Bizimle görüşmek istediğini söyledi. Ahmet Hulusi Kırım, kendisiyle telefonda benim konuşmamı istedi, konuştuk. Kendisini “Ogni Kültür Dergisi”nin ofisine davet ettim. Severek kabul etti. Daha dergi çıkmadan bir yazarımız daha olmuştu. Nitekim kısa süre sonra ziyaretimize geldi. Bizlerle tanıştı. Bir parçamız oldu. Hemen her gün ofisimize gelmeye başladı. Enerjisiyle bizlere ışık saçtı. Daha sonra, 27 Mart 1994 Yerel Seçimlerinde DEP’ten Üsküdar Belediye Başkanı Adayı olduğunu hatırlıyorum. Ancak DEP, o seçimlere girmeyince seçilemedi. Kendisinin bu ilişkileri ve Nokta Dergisi’ne yaptığı açıklamalar arkadaşlar arasında hoşnutsuzluk yarattı. Aydınlık Gazetesi’nde “Ogni Kültür Dergisi”nin yayınlanan bir ilânla ilgili yaşanan bir sorun da onu arkadaşlardan tamamen uzaklaştırdı. Ben kendisiyle ilişkimi yakın zamana kadar sürdürdüm. Epey zamandır kendisinden haber alamıyorum.

Artık sıra “Ogni Kültür Dergisi”nin 1. sayısında yayınlanacak yazılara gelmişti. O ana kadar dergi sürecinde bizimle olan arkadaşlardan biri, iş ciddiye binince ayak diremeye, yan çizmeye başladı. Gerekçesi de şuydu: “Ben, sizin dergi için bu yazdıklarınızın doğru olduğunu nereden bileyim?!” Arkadaş, ipe un seriyordu. Yapacak bir şey yoktu. Birkaç arkadaş da bu arkadaşa hak verdi. Dergi süreci akamete uğrayacak gibi gözüküyordu. Ancak Yılmaz Erdoğan, yumruğunu masaya vurdu; “Kardeşim,” dedi, “Ya bu dergiyi burada hep beraber çıkartırız ya da ben kendim bir dergi çıkarırım! Haberiniz olsun!”  Yılmaz Erdoğan’ın bu sözleri âdeta insanları silkeledi. Ayak direyen arkadaş, arkasını dönüp çekip gitti. Bir daha da kendisini bu ortamlarda görmedim.

Ahmet Hulusi Kırım, “Ogni Kültür Dergisi” için yazdığımız makalelerin müstear isimlerle yayınlanması konusunda bizi ikna etti. Kendisi de, ben de, derginin sahibi ve yazı işleri müdürü bile müstear isimlerle yazdık. Bir tek Yüksel Yılmaz kendi adını kullandı, bir de Yılmaz Erdoğan. Ahmet Hulusi Kırım, Ahmet Hacaloğlu; Ali İhsan Aksamaz, Ali İslamoğlu; İsmail Avcı, Çuta Noxlams; Mehmedali Barış Beşli, Sarigina Beşli müstear isimleriyle yazıyordu.

Daha önce de söylediğim gibi, araştırmacı- yazar Yılmaz Erdoğan’ın aramıza katılması bize güç kattı. Dergiye destek olan insanların ortak kararıyla demokratik bir şekilde “Ogni Kültür Dergisi”nin 1. sayısında yayınlanacak makaleleri belirledik. Beşinci sayıya kadar da bu demokratik uygulama devam etti.

Derginin yayınlanma aşamasında yine Ahmet Hulusi Kırım devreye girdi. Dizgici dostlarıyla bağlantı kurdu. Makaleleri dizdirdi. Kapak hazırlandı. Dizgi ve teknik hazırlığı Dönüşüm Yayınları yaptı, katkı sağladı.  Derginin diğer sayılarının dizgi ve teknik hazırlığının da Dönüşüm Yayınları tarafından yapıldığını söylemeliyim.

Birinci sayının tahsihleri yapıldı. Tekrar dizgici arkadaşa gidildi. Yazım hataları düzeldi. Artık sıra derginin matbaada basım işlemine gelmişti. Bu konuda da yine Ahmet Hulusi Kırım devreye girdi. Matbaacı tanıdığına dizgileri ulaştırdı ve derginin 1. sayısının baskısını sağladı.  “Ogni Kültür Dergisi”nin 1. sayısının baskısı da diğer sayılarının baskısı gibi Yön Matbaacılık tarafından yapıldı. Hem dizgi ve hem de baskılar, Ahmet Hulusi Kırım sayesinde önceden beş kuruş ödemeden onun şahsî kredisiyle gerçekleşti. Derginin 1. sayısını 15 Kasım 1993 akşamı görmüş olduk.  Yön Matbaasında büyük bir coşku yaşadık.

Önceden belirlediğimiz gibi, derginin dağıtımı konusunda da işbölümü yapmıştık. Diğer arkadaşların derginin dağıtımını hangi noktalara yaptığını hatırlayamıyorum. Aradan çok uzun zaman geçti. Ben, UFİ yanındaki gazete bayisine, Sahaflar Çarşısı’ndaki bir kitapçıya ve Cağaloğlu’daki Sosyal Yayınlar satış reyonuna dağıtım yapmayı üstlendim. Her yeni sayıyı götürdükçe bir önceki sayının iadesini ve yapılan ödemeleri de Ahmet Hulusi Kırım’a gününde ilettim. Derginin dağıtım işlerine katkıda bulunan diğer arkadaşların da aynı yolu izlediklerini sanıyorum. En başta arkadaşlara söylediğim gibi, ben para ve hesap işlerine hiçbir zaman karışmadım.

Bir gün okulda dersim bitip de Aksaray’daki “Ogni Kültür Dergisi” ofisine gidince kapıyı Lütfü Baysal açtı. Gülerek “Hadi Hoca, gözün aydın! Millî oldunuz! “dedi. Bir anlam veremedim. “Hayırdır?!” dedim. “1. sayı İstanbul 1 Nolu DGM tarafından toplatılmış, dava açılmış,”dedi. “Şaka mı?” diye sordum. Ahmet Hulusi Kırım da teyit etti. Öğlen saatlerinde Emniyet Müdürlüğü Basın Şubesinden bir polis memuru gelmiş ve toplatma kararını orada bulunan Mehmedali Barış Beşli’ye tebliğ etmiş. Polis memuruna, büroda bulunan bir miktar dergi tutanak karşılığında teslim edilmiş.

Aslına bakarsanız, dergide yayınlanan yazılar önceden defalarca hem hukukçu gözüyle Ahmet Hulusi Kırım tarafından hem de benim tarafımdan defalarca gözden geçirilmişti. Biz bu  konuda oldukça dikkatliydik. Buna rağmen, İstanbul 1 Nolu Devlet Güvenlik Mahkemesinde neden dava açıldığını ve dergi hakkında toplatma kararı verildiğini ben şahsen hiç bir zaman anlayamadım. Zaten dava kısa süre sonra beraat ile sonuçlanacaktı.

“Ogni Kültür Dergisi”nin 1. sayısının, İstanbul 1 Nolu Devlet Güvenlik Mahkemesi tarafından toplatıldıktan sonra bazı Laz aydınlarının, önceden satın aldıkları dergileri geri getirip, kapıdan içeri bile girmeden kafalarını uzatarak  “Biz size söyledik! Çıkartmayın dedik. Dinlemediniz! İşte gördünüz mü, bizim dediğimiz oldu! Haklı çıktık! Oh olsun!” tavrını sergilemeleri oldukça şaşırtıcı olduğu kadar moral bozucuydu da.

“Ogni Kültür Dergisi”nin 1. sayısı toplatıldıktan sonra gerek Yılmaz Erdoğan, gerek ben her gün ısrar ve inatla “Ogni Kültür Dergisi”nin ofisindeydik. Ahmet Hulusi Kırım zaten hep oradaydı. Derginin İstanbul 1 Nolu DGM tarafından toplatılması ve dava açılması bizleri etkilemedi. Tam tersine kamçıladı. Üstelik hemen 2. sayının hazırlıklarına hiç zaman kaybetmeden başladık. (15. XI. 2015)

[Önerilen okumalar: Ali İhsan Aksamaz ,”Lazlara Gülmenin Dayanılmaz Hafifliği”, Özgür Gündem Gazetesi, 15. VI. 1993/ sonhaber.ch/ circassiancemter.com.tr/ gurcuhaber.com; Ali İhsan Aksamaz, “Yaşadıkları Coğrafyanın Otohtonları: Lazlar”, Özgür Gündem Gazetesi, 19. VII. 1993, sonhaber.ch/ circassiancemter.com.tr; Ali İhsan Aksamaz, “Kafkasya Kültür Kökenli Bir Topluluk: Lazlar”,https://birikimdergisi.com/dergiler/birikim/1/sayi-71-72-mart-nisan-1995/2270/lazlar/4980/ birikimdergisi.com/ circassiancenter.com.tr; Ali İhsan Aksamaz, “Laz Kültürel Kimliğini Yaşatma Çabaları”, circassiancenter.com.tr/ [Kolektif, (Editörler: Tanıl Bora, Murat Gültekingil), “Modern Türkiye’de Siyasî Düşünce, Milliyetçilik, Cilt 4, Sayfa: 924- 926”, İletişim Yayınları, 1. Baskı, İstanbul, 2002]; Ali İhsan Aksamaz, “Yamakhoğlu Yüksel Yılmaz (Öldü mü?!)”, Sima Dergisi, Sayı 7, Sima Laz Vakfı Yayını, Fotosan Ofset, İzmit, Mart 2005/ circassiancenter.com.tr; Ali İhsan Aksamaz: “Kafkasya ve Türkiye’deki Kafkasya ile ilgileniyorum” [Yaşar Güven söyleşisi/ Emeğe ve dillere saygılı herkes beraber çalışmalıdır!”], Jineps/ Ulusal Yaygın Aylık Siyasî Gazete, Yıl 1, Sayı 3, Şubat 2009, İstanbul/ circassiancenter.com.tr; Ali İhsan Aksamaz, “Bazı Laz aydınları arasında geciken hesaplaşmalar ve unutulan kimlik mücadelesi, 21. VIII. 2011, circassiancenter.com.tr; Ali İhsan Aksamaz, “Lazlara ilişkin iki kitabın hikâyesi ve tanıklıklarım- anılarım”, 14. II. 2013, yusufbulut.com/ circassiancenter.com.tr; Ali İhsan Aksamaz, “OGNİ başarısız oldu mu?”,  12. IX. 2013, yusufbulut.com/ circassiancenter.com.tr; Ali İhsan Aksamaz, “Laz Aydınlarının Yayıncılık Faaliyetleri”, 21. III. 2015, yusufbulut.com/ sonhaber.ch/ circassiancenter.com.tr; Ali İhsan Aksamaz, “İçindekilerle Ogni Kültür Dergisi (1993-1994)”,  12. XI. 2020, sonhaber.ch/ circassiancenter.com.tr; Ali İhsan Aksamaz, “Laz Aydınlarının girişimine basından tepkiler”,  14. V. 2022, sonhaber.ch/ circassiancenter.com.tr; “Ana dillerin “ağız, şive, lehçe ve diyalekt” farklılıklarını öne sürenler, bu anadilleri küçümsemek için bunu yapıyorlar”, 19. VI. 2012 , [Semih Akgün söyleşisi]/ cherkessia.net; Cemal Şener, “Lazların Tarihine Kısa Bakış/ Trebizond- Ahbazya arasındaki sahil ülke”, Komün Dergisi, Sayı 1, 1. XI. 1989, İstanbul; “Demokratik Gürcüler Platformu’ndan Nevzat Kaya’nın Röportajı”,  FB/ Meta; Demokrat Gürcüler Platformu, 23. IV. 2011, circassiancenter.com.tr; “Demokratik Gürcüler Platformu Olarak Laz Aydını Ahmet Hulusi Kırım ile Yaptığımız Röportaj”,13. VIII. 2011, groups.google.com; “Anadilleriyle ilgili insanların söyledikleri hamaset dolu lâflarının içini bir proje etrafında doldurmak üzere bir araya gelmeleri ve neyi nasıl yapacakları konusunda işbaşı yapmaları gereklidir.”,  28. VII. 2011, [Semih Akgün söyleşisi]/ cherkessia.net; “Etnik Kimliklerini, Ortak Tarih ve Kültürel Değerlerini Yaşatmak İstiyorlar”/ “Lazlardan Alternatif Vakıf” ,Cumhuriyet Gazetesi, 19. I. 1993; Haşim Akman, “Laz Enstitüsü Kuruluyor”, A Aktüel Dergisi, Sayı 66, 8- 14 Ekim 1992/  sonhaber.ch/ circassiancenter.com.tr; İsmail Avcı Bucaklişi, “Laz Dergiciliği”, 1. XI. 2017, jinepsgazetesi.com; İsmail Güney Yılmaz, “90'lar: Laz Kültür ve Kimlik Hareketinin Doğuşu”,  7. I.  2015,  bianet.org; Kâmil Aksoylu, “Tarihe Tanıklık/ Laz Kültürel Hareketi/ 93 Süreci” (“Laz Kültürü”, Phoenix Yayınları, Ankara, 2009); “Laz kültür hareketi”, tr.wikipedia.org; Mecit Çakırusta: “Ben bu işe ana lisanımı yaşatmak için girdim!”, 2003, “Yeni Kafkasya Gazetesi”/ circassiancenter.com.tr; Memedali B. Beşli, “Vicdanen malul bir devir bu devir”, Ütopya Mevsimlik Hayat Bilgisi Kitabı 6, Piya- Zed Yayın, İstanbul, Ocak 1999; Mehmedali Barış Beşli, “Tarihe Karşı Kısa Tarih”, Mjora Lazepeşi Nena, sayı 1, Çiviyazıları Yayınevi, İstanbul, 2000; Mehmet Ender Savcın:  “Gürcistan’da akrabalarımız var.”, 11. X. 2020, /  sonhaber.ch/ circassiancenter.com.tr; Metin Sever, Baran Dural, “DEP’in Seçim Stratejisi/ Kürt- Laz- Çerkez İttifakı”& Yılmaz Erdoğan: “DEP’e saygı duyuyoruz”, Nokta Dergisi, Sayı 12/ 6, Nokta Yayınları, 30. I. 1994; Metin Sever, “Kaf Dağı’nın bu yüzü/ Türkiye’deki Kafkasya- 11/ Lazca bir Dergi: OGNİ”, Radikal Gazetesi, 17. XII. 1997; Murat Karadeniz (Editör), Ahmet Hulusi Kırım, Ali İhsan Aksamaz, İsmail Avcı, “Ogni Dergisini Çıkaranlar Ogni Sürecini Anlatıyor”, 1, 2, 3 ve 4. bölümler; 14- 18. V. 2016, Noğa TV, youtube; Murat Karadeniz (Editör), İsmail Bucaklişi, “Anadilde Yayıncılık Paneli- 1 ve 2”, 20- 21. V. 2016, Noğa TV, youtube; Naki Özkan, “Artık Lazlar’ın da bir dergisi var/ Nuh Peygamber de Lazca konuşuyormuş!” EP/ Ekonomi Politika, sayı 53, 28. XI. 1993; “Ogni”, tr.wikipedia.org; Parna- Beka Çilaşvili, “Türkiye’de Gürcüler ve Lazlar, iki dergi ve iki önder…”, 11. IX. 2019, tetripiala.wordpress.com; Sarigina Beşli, Sayfa 1, “Ogni Kültür Dergisi”, Sayı 5, Temmuz- Ağustos 1994, İstanbul; Sırrı Öztürk,  “Dil, Tarih, Kültür, Gelenekleriyle Lazlar Kitabı Üzerine Röportaj”, Sorun Polemik Marksist İnceleme- Araştırma Dergisi, Sayı 2, Şubat 2002, Sorun Yayınları, İstanbul/ sonhaber.ch/ circassiancenter.com.tr; Talip Kaynar, “Türkiye’de ana dili konusunda büyük bir kavram karmaşası var!” , Özgür Gündem Gazetesi, 13. VI. 2006, İstanbul/ sonhaber.ch/ circassiancenter.com.tr; T. C. İstanbul 1 Nolu Devlet Güvenlik Mahkemesi (Ek- 1: Mahkeme Tutanağı), [İsmail Avcı, “Lazlarda Sosyokültürel Değişim”], nek.istanbul.edu.tr, Ümit Bayazoğlu, “Sıkıcı bir Laz fıkrası/ Polis emeklisi Hayri Hayrioğlu’nun başımıza ördüğü püskülü belâ”, EP/ Ekonomi Politika, sayı 31, 27. VI. 1993; Yılmaz Erdoğan, “Ogni Kültür Dergisi ikinci çocuğum olarak kucağımdaydı!”, 07. VI. 2022, sonhaber.ch/ circassiancenter.com.tr]

 

aksamaz@gmail.com

 

https://www.circassiancenter.com/tr/ogni-kultur-dergisi-ani/

https://www.kitapyurdu.com/yazar/ali-ihsan-aksamaz/367.html?srsltid=AfmBOoo_5N7A1b29SDqQ32ErKHmgW0p-ozRkESceMzWNTNmqBHM0Nhit