19 Temmuz 2024 Cuma

“Tarım, eğitim ve dış politika değişmez devlet politikaları olmalı!”

 

 

 


 

 

 

“Tarım, eğitim ve dış politika değişmez devlet politikaları olmalı!”

 

[Ön açıklama: Bugünkü misafirim çay üreticisi Avni Ertaş. Kendisini 1993 yılı yazında İstanbul- Aksaray’da Avukat Ahmet Hulusi Kırım’ın yazıhanesinde tanıdım. 1993 yılı 15 Kasım’ında ilk sayısı yayımlanacak olan “Ogni Kültür Dergisi”nin kuruluş faaliyetlerinin başlangıcında kendisiyle beraberdik. Fındıklı’da doğa ve çevre duyarlığıyla HES’lere karşı verilen mücadelelerin içinde yer aldı. Üretim ve emekten hiç kopmamış aydın bir köylü olarak, çay üreticilerinin emek mücadeleleri içinde de hep yer aldı. Lazcaya da son derece hakim. TBMM çatışı altında çay üreticilerinin sorunları ve çözüm yollarına ilişkin yaptığı kısa ancak etkili konuşma büyük dikkat çekti. Avni Ertaş’ın en önemli özelliği, çay üreticisi olup emek mücadelesi ile HES’lere karşı mücadeleden hiç kopmaması ve bu haklı mücadeleleri hep meşru zeminlerde, her platformda, her zaman yürütüyor olması. Bir diğer özelliği de bu mücadeleleri bir siyasî parti adına yürütmemesi; ancak her siyasî parti ile bu konularda diyaloğa açık olması. Kendisiyle bir söyleşi yaptım. 1993 yılında İstanbul’da yayımlamaya çalıştığımız “Ogni Kültür Dergisi” süreci, HES’lere karşı verdiği çevre ve doğa mücadelesi ile çay üreticilerinin emek mücadelesi üzerine kısaca konuştuk. 19. VII. 2024; Ali İhsan Aksamaz]

 

Ali İhsan Aksamaz: Ben sizi çok iyi tanıyorum. Kendinizi okuyucularımıza kısaca tanıtır mısınız?

 

Avni Ertaş: 1964 yılında dünyaya geldim. Çocuk yaşta anne ve babam ile birlikte gece, gündüz, yağmur, güneş demeden çalıştım. İlk ve orta okulu köyde okudum. Lise eğitimi için ilçe merkezine indim. 1977 -78 yılları olması nedeniyle de siyasal bilgi, bilinç kazanma dönemlerim oldu; böyle diyebilirim. 1984 yılında Isparta Meslek Yüksek Okulu İnşaat Bölümünde okudum. Bazı nedenlerle okulu bıraktım. Sonra A.Ö.F’de İş İdaresi Bölümü derken askerlik ve evlilik... Bir oğlum var adı Hasret; malûm Sivas'ta yakılan dostum Hasret Gültekin’in anısına... Uzun yıllar İstanbul’da yaşadık ve şimdilerde Rize Fındıklı’da Meyvalı Köyünde yaşıyoruz. Üretim alanlarında ve doğal yaşam alanlarımızı koruma ve savunma mücadelesiyle birlikte var olmaya gayret gösteriyoruz.

Ali İhsan Aksamaz: Türk Devletinin, Soğuk Savaş yıllarının sonlarında, “Türkçeden Başka Dillerle Yapılacak Yayınlar Hakkında” 12.04.1991 tarihinde 3713 no’lu kanunla değişiklikler yapmasından sonra İstanbul’da ortaya çıkmaya başlayan “Laz Kültür Hareketi” sürecine ilişkin sormak istiyorum önce. Ancak bilmeyenler için kronolojiyi hatırlatmak istiyorum: 3713 no’lu kanunla değişiklikler yapılması; Ant Yayınlarının 1992 yılında “Lazlar’ın Tarihi” adlı özet çeviri kitabın yayınlaması; Avukat Ahmet Hulusi Kırım’ın A Aktüel Dergisinden Haşim Akman’a verdiği röportaj ve bilgilerin aynı derginin 1992/ 66. sayısında yayınlanması; Bahçelievler Alyans Düğün Salonunda yapılan toplantı; Bugün Gazetesinin bir hafta süren yayını; ardından gelen korku ile panik ve “Ogni Kültür Dergisi” sürecinin başlaması. Kronoloji böyle. Siz, bütün bu süreçlerin içindeydiniz.  Bu sürece ilişkin değerlendirmelerinizi bizimle paylaşır mısınız? Bugün Gazetesinde bir hafta süren yayını nasıl değerlendiriyorsunuz? Günümüzdeki “Laz Kültür Hareketine” ilişkin de değerlendirmelerde bulunur musunuz? Lazca, bazı insanların “ana dili”, bazı insanların da “ikinci dili”. Her hâlükârda da Lazca günden güne ölüyor. 21 Şubat “UNESCO’nun Ana Dili Günü”nde TBMM kürsüsünde Lazca adına yaşananlara ilişkin de neler söylemek istersiniz?

 

Avni Ertaş: Öncelik şunu ifade etmek isterim ki, bir enstitüsü veya vakıf konusu çok net olarak hafızamda şu an yok. Alyans Düğün Salonunda ve diğer toplantıları da "ne yapabiliriz" toplantısı olarak görüyordum ve öyle bakıyordum. Dolayısıyla bir hedef konmuş planlı bir çalışma olarak görmedim, ki zaten Ogni Dergisi süreci de biraz bu tartışmalar içinden çıktı. Türkçeden başka bir dil konusu hassas bir konu elbette özelikle Kürt halkının dilini, kültürünü baskılayan genel olarak ülkede bulunan herkesi Türk kabul eden bir anlayış var, vardı; evet fakat köprünün altından sular aktı ve bugün durum dünden çok farklı. Ben bu alanı tamamen kültür ve birikim tarihî bir birikim ve özelikle de bir miras olarak görüyorum. Kimse, kimsenin kültürel birikiminden rahatsız olmaması gerekir ve bu ortak akıl ve de iyi niyet gerektirir. Yani atom maddenin bir parçası denebilir fakat atom aynı zamanda bir bomba. Nereden bakmak lâzım?! Kurt; elma, armut içinde yaşar, kemirgen bir canlı yok değil, kurt yırtıcı vahşi bir hayvan hangisi. İşte şeffaf demokratik bir ortam bütün bu netleşmenin panzehiri bence. Bu arada Lazca ve Lazlar hakkında gününde yapılan iyi niyetli de olsa çalışmaları sevmiyorum. Lazca ve Lazların temel ihtiyacı ortaklaşa farklılığın giderilmesi bu alanda hiçbir çalışma yok desem yeridir. Evet birçok şey yapılıyor çoğu ekonomik kaygı taşıyor ve yaşanan sorunları gidermiyor. Örn: Ardeşenli biri yazdığı eseri Ardeşen aksanı ile. Arhaviden biri bir şeyler yapıyorsa kendi aksanı ile. Fındıklı farklı diğer bölgeler farklı ve ne yazıktır ki bazı kelimeler bazı ifadeleri diğer bölge anlamıyor. Yine örn: Ardeşen aksanında  köpek; laççi diyor. Fındıklı aksanında köpek; coğori diyor Tamamen birbirinden ayrı ve bu farklılık çok var. Bunun giderileceği ortaklaşan bir çalışmanın gerekliliği ortada. Fakat mevcut çalışmalar bu alanı boş bırakıyor.

Ali İhsan Aksamaz: Siz Doğa ve çevre mücadelesinden, HES’lere karşı mücadeleden hiç kopmadınız. Meşru zeminlerde, haklı bir mücadeleyi kaçak dövüşerek değil, akıl ve bedeninizi ortaya koyarak açık açık yürüttünüz. (FDKP) “Fındıklı Dereleri Koruma Platformu”nun kuruluşu, mücadeleleri, başarıları ve bugününe ilişkin neler söylemek isterseniz? Genelde insanlar, birçok konuya olduğu gibi doğa ve çevreye de yeterince duyarlı değil. Aslında gelecekte yaşayabileceğimiz felâketlerin de pek farkında değiller. “Çevre, doğa, geleceğimiz,” deyip bizzat doğa ve çevreye zarar veren insanları da görüyoruz. “Fındıklı Dereleri Koruma Platformu”nun mücadelesinde ayırım gözetmeden insanlardan, bütün siyasî partilerden, aydınlardan yeterince destek gördüğünü düşünüyor musunuz? Bütün bunları değerlendirir misiniz? Hatırlarsınız, sokak çeşmeleri kurutuldu. Su, 1993’ten itibaren pet şişelerde ve su istasyonlarında satılmaya başlandı; İstanbul için söylüyorum. Su, gıda, enerji tedarik zincirleri konusunda büyük sıkıntılar yaşanıyor, bu sıkıntıların artarak yaşanacağı da öngörülüyor. Bütün bunlar sizin yaşadığınız Fındıklı’ya nasıl yansıyacak? Neler söylemek istersiniz. Dünya ve ülkümüzdeki bütün bu gidişatı nasıl değerlendiriyorsunuz?


 

“Muhalif gazete ve TV’lerden yeterince destek göremedik”

 


Avni Ertaş: Çok genel bir konu ve aslında dünyamızın temel sorunu; "su" yaşam kaynağı. Çok uzun süre anlatacak, 17 yıllık mücadele sürecini dökecek değilim fakat bugün hala 24 HES projesi, taş ocakları ve maden projeleri için bir kazma vurulmuş değil. Sorunun içinde var zaten. Hiç bir siyasi parti ayırımı yapılmadan belki de örnek bir mücadele yaşandı, yaşanıyor. Şunu ifade etsem belki her şeyi anlatır. Bir gün yanlarında tercüman ile birlikte birileri geldi. Bizimle konuşmak, bizi anlamak istediklerini söylediler. Biz öncelikle herkese olduğu gibi, “kimsiniz ve bu çalışma kime yaratacak nerede kullanılacak” diye sorduk. Yanıt;  gelen insanlar Zabatista adına geldiklerini, bizi, mücadeleyi duyduklarını ve anlamak istediklerini ifade ettiler. Biz de sorulan soruları yanıtladık. Şok oldular ( bu onların ifadesi). Ana akım medya yer verirken açık, açık ve üzülerek ifade etmek gerekirse, muhalif gazete ve TV’lerden yeterince destek göremedik. Örnek; biz bir dava süreci yaşadık. Altı duruşma oldu ve sekiz ay on gün ceza aldık. Bütün bu yargılanma süreçlerini TV kanalına video olarak ilettim. Fakat hiçbiri duyarlı olmadı, geri dönüşüm olmadı. Çevre, doğa, sağlık, gıda özelikle suyu gelecekte insanlığın ve aslında bütün canlıların temel sorunu olacağını görüyorum. Akademi, siyaset, bir parça bilim insanları bile günlük gündemleri konuşmaktan, derine, özüne, en tehlikeli olana zaman ayıramıyor. Ancak başa gelince... İşte sorun olduğunda sorunu konuşuyoruz… Hep geç kalıyoruz.

Ali İhsan Aksamaz: Çay tarımının bugünkü durumu, nedense Türkiye kamuoyunun bilgisi dışında. Konu pek gündeme getirilmiyor. TBMM’de konu gündeme getiriliyorsa da, çözüm yolları üretilmiyor, sorunun toptan çözümü için bütün siyasî partiler hep beraber bu konuda da projeler üretip uygulamaya koymuyor. Bu konuyu nasıl değerlendiriyorsunuz? Şimdi hatırlayabildiğim kadarıyla, 2 Haziran 2021 tarihinde İYİ Parti TBMM Grup Salonunda misafir olarak bir konuşma yaptınız. Yaptığınız o konuşma çok çarpıcıydı; kutlarım. Siyasî partiler, TBMM’de ne yazık ki üretimden kopmamış donanımlı insanları görmek istemiyorlar. Liderler, sizin gibi insanlar için kontenjan haklarını kullanmıyorlar. Konuşmanız sırasında, salonda oturan bazı Milletvekillerinin bile ne kadar rahatsız olduklarını gözlemleme imkânım oldu. Bugün Türkiye’de çay üreticisi büyük sorunlar yaşıyor. Çay fabrikalarında mevsimlik işçilerin sorunları var. Millî çay tarımımız ve çay üreticilerimiz günden güne artan zorluklarla karşılaşıyor. Kaçak çay millî çay tarımımızı tehdit ediyor. Sorunlar ve bu sorunların kesin çözümüne ilişkin önerilerinizden bahseder misiniz?

 


“Doğu ve Güneydoğuda Anadolu’da bizim çay içilmiyor”

 

Avni Ertaş: TBMM'de yaptığım söz konusu konuşmanın son cümlesi şu: “Bir ülke için tarım, eğitim ve dış politika değişmez devlet politikaları olmalı.” Çok iyi hatırlıyorum. Temel noktalar belirlenmeli ve hükümetler değişir bu politikalar değişmez denmelidir. Elbette el sürülemez günün ihtiyaçlarına uygun hale getirilmez politikalar değil bunlar. Fakat 10 yılda bir ülkenin üç kere bakanı ve beş kere de eğitim politikası değişmez ki… Ben, ülkemizin zenginliği olarak toprağını görüyorum. Örnek; birçok insan bilir Bilbilan diye bir yayla var; daha çok Hopa ve Kemalpaşalı insanlar gider, Ardahan tarafında; gittim gördüm. O yayla 35 - 40 yıllığına bana verilsin, bu ülkenin bütün et ihtiyacını yarı fiyata karşılama garantisi verebilirim, net... Ya da ülkemizde fındık üretimi, dünyada fındık üretimi bizden sorulur. Fakat gelir elde etmekte sınıfta kalıyoruz. Çay, bu ülkede, Doğu ve Güneydoğuda Anadolu’da bizim çay içilmiyor. Neden? Kaçak ve hiçbir şeye benzemeyen boyalı çay içiyorlar. Kaçağa göz yuman kim? O insanlara bir yıl yarı fiyatına yerli çay temini yapılsın yine kârlıyız. Her alanda olduğu gibi çay ve benzeri üretimlerde de planlama yok. İki kardeşten biri AK Parti Rize İl Başkanı diğeri Çaykur Genel Müdürü.  Başka söze gerek yok!

 

Ali İhsan Aksamaz: 1991'den sonra ortaya çıkan tek kutupluluğun Balkanlar, Kafkaslar ve Ortadoğu’da insanlara yaşattığı trajedileri gördük, görüyoruz. Anlaşıldığı kadarıyla günümüzde artık bu tek kutupluluk, çok kutupluluğa evrilme arifesinde. İki kutupluluk sonrası nasıl büyük trajediler yaşandıysa, çok kutupluluk öncesi de trajediler yaşanıyor; Rusya Federasyonu’nun Ukrayna operasyonu, Gazze’de yaşananlar, son olarak da masum insanlara karşı Moskova’da bir tiyatro salonunda yaşanan katliam… Artık dünyada yeni saflaşmalar yaşanıyor. Bölgesel iş birlikleri artıyor. Amerikan Dolarına karşı millî paralarla uluslararası ticaret konusu gündeme geliyor. Bütün bu yaşananları nasıl değerlendiriyorsunuz? Yarının dünyası, içinde yaşadığımız bölge ve Türkiye’nin geleceğine ilişkin beklenti, umut ve öngörülerinizden bahseder misiniz?

 

Avni Ertaş: Dünya maalesef ciddî tehdit altında. Özelikle “Yeni Dünya Düzeni” diye ifade edilen ve fakat düzensizliği dayatan bu süreç, zayıf olanın canı çıksın süreci… Aslında örtülü olarak “Soğuk Savaş Dönemi” devam ediyor. Sadece Gazze’de yaşatılan vahşet gösteriyor ki kimse kimse için riske girmiyor. Dünyanın yeni bir ekonomik kriz ve bunu aşmak için savaşlar dönemine girdiği görülüyor. İşte en son ABD'de Başkan Adayına suikast yapıldı. Bu ne demek?! Bana göre, kimse güvende değil... Elbette ülkemize de yansımaları olacak. Bu anlamda uluslararası sermayenin Ortadoğu oyunu henüz bitmedi. Bu nedenle bir süre daha mevcut iktidarın yerinde kalacağını, muhalefetin belediyelerle idare edeceğini düşünüyorum. Kemal Kılıçdaroğlu’nun seçilmemesi için oynanan oyunlar gösteriyor ki AK Parti İktidarı şekil değişir biçim değişir fakat devam eder. Ta ki yerine yeni bir AK Parti dizayn edilene kadar… 8 yıl ANAP İktidarı ve hemen 22 yıl AK Parti İktidarı…Yeni bir siyasî parti ve bir 10 yıl da onunla niye olmasın?!

 

Ali İhsan Aksamaz: Zaman ayırdığınız için teşekkür ederim.

 

Avni Ertaş: Ben de teşekkür ederim.

 

 


(Önerilen okumalar: Ali İhsan Aksamaz, “Ogni Kültür Dergisi”, Anı- 1, 15. XI. 2015, circassiancenter.com.tr; “Fındıklı halkı ÇED toplantısı için bir araya geldi”, 2 III 2017, evrensel.net; “Fındıklı’da plaformun açıklaması”,10 XII 2009, pazar53.com; “Fındıklı'da yargılanan yaşam savunucularının duruşması ertelendi”, 18 I 2023; birgun.net; “Fındıklı'lı Avni Ertaş İYİ Parti Gurup toplantısında Rize ve Çay Konuştu”, 03 VI, 2021, rizetvhaber.com; “Fındıklı’da HES karşıtları oturma eylemi başlattı”, 24 III 2024; suhakki.org; Haşim Akman: “Laz Enstitüsü Kuruluyor”, A Aktüel Dergisi, sayı 66, 8- 14 Ekim 1992/ Haber- söyleşiyi yeniden yayına hazırlayan: Ali İhsan Aksamaz, 13 VII 2017, sonhaber.ch/ circassiancenter.com.tr; “Isırgan Otlu HES Protestosu!”, 25 VII 2012, bianet.org; İsmail Akyıldız, “Ben böyle bir şey görmedim!” -Fındıklı’dan Avni Ertaş İkizdere Direnişi’nde”, 27 IV 2021, yesildirenis.com; Mecit Çakırusta: “Ben bu işe ana lisanımı yaşatmak için girdim!”, Yeni Kafkasya Gazetesi, Sayı 9, 2003/ circassiancenter.com.tr; “Yaşam Savunucusu Avni Ertaş: “Yine mi haklı çıktık?  HES Cinayettir”, 11 X 2023, kuzeyteve.com;Yılmaz Erdoğan: “Ogni Kültür Dergisi” ikinci çocuğum olarak kucağımdaydı!” ,7 VI 2022, sonhaber.ch/circassiancenter.com.tr; “Yürürlükten kaldırılan hükümler”, Resmî Gazete, 12/ 4/ 1991, Sayı: 20843, mevzuat.gov.tr)

aksamaz@gmail.com

 

 https://sonhaber.ch/cay-ureticisi-avni-ertas-ile-soylesi/

 https://www.circassiancenter.com/tr/tarim-egitim-ve-dis-politika-degismez-devlet-politikalari-olmali/

 

Avukat Ahmet Hulusi Kırım’ın konuşma metni  (İstanbul- Bahçelievler Alyans Düğün Salonu ):