“Tarım,
eğitim ve dış politika değişmez devlet politikaları olmalı!”
[Ön açıklama:
Bugünkü misafirim çay üreticisi Avni Ertaş. Kendisini 1993 yılı yazında İstanbul-
Aksaray’da Avukat Ahmet Hulusi Kırım’ın yazıhanesinde tanıdım. 1993 yılı 15 Kasım’ında
ilk sayısı yayımlanacak olan “Ogni Kültür Dergisi”nin kuruluş faaliyetlerinin
başlangıcında kendisiyle beraberdik. Fındıklı’da doğa ve çevre duyarlığıyla HES’lere
karşı verilen mücadelelerin içinde yer aldı. Üretim ve emekten hiç kopmamış
aydın bir köylü olarak, çay üreticilerinin emek mücadeleleri içinde de hep yer
aldı. Lazcaya da son derece hakim. TBMM çatışı altında çay üreticilerinin
sorunları ve çözüm yollarına ilişkin yaptığı kısa ancak etkili konuşma büyük
dikkat çekti. Avni Ertaş’ın en önemli özelliği, çay üreticisi olup emek mücadelesi
ile HES’lere karşı mücadeleden hiç kopmaması ve bu haklı mücadeleleri hep meşru
zeminlerde, her platformda, her zaman yürütüyor olması. Bir diğer özelliği de
bu mücadeleleri bir siyasî parti adına yürütmemesi; ancak her siyasî parti ile bu
konularda diyaloğa açık olması. Kendisiyle bir söyleşi yaptım. 1993 yılında
İstanbul’da yayımlamaya çalıştığımız “Ogni Kültür Dergisi” süreci, HES’lere
karşı verdiği çevre ve doğa mücadelesi ile çay üreticilerinin emek mücadelesi
üzerine kısaca konuştuk. 19. VII. 2024; Ali İhsan Aksamaz]
Ali
İhsan Aksamaz: Ben sizi çok iyi tanıyorum. Kendinizi okuyucularımıza
kısaca tanıtır mısınız?
Avni
Ertaş: 1964 yılında dünyaya geldim. Çocuk yaşta anne ve
babam ile birlikte gece, gündüz, yağmur, güneş demeden çalıştım. İlk ve orta
okulu köyde okudum. Lise eğitimi için ilçe merkezine indim. 1977 -78 yılları
olması nedeniyle de siyasal bilgi, bilinç kazanma dönemlerim oldu; böyle
diyebilirim. 1984 yılında Isparta Meslek Yüksek Okulu İnşaat Bölümünde okudum.
Bazı nedenlerle okulu bıraktım. Sonra A.Ö.F’de İş İdaresi Bölümü derken
askerlik ve evlilik... Bir oğlum var adı Hasret; malûm Sivas'ta yakılan dostum
Hasret Gültekin’in anısına... Uzun yıllar İstanbul’da yaşadık ve şimdilerde
Rize Fındıklı’da Meyvalı Köyünde yaşıyoruz. Üretim alanlarında ve doğal yaşam
alanlarımızı koruma ve savunma mücadelesiyle birlikte var olmaya gayret
gösteriyoruz.
Ali
İhsan Aksamaz: Türk Devletinin, Soğuk Savaş yıllarının
sonlarında, “Türkçeden Başka Dillerle Yapılacak Yayınlar Hakkında” 12.04.1991
tarihinde 3713 no’lu kanunla değişiklikler yapmasından sonra İstanbul’da ortaya
çıkmaya başlayan “Laz Kültür Hareketi” sürecine ilişkin sormak istiyorum önce.
Ancak bilmeyenler için kronolojiyi hatırlatmak istiyorum: 3713 no’lu kanunla
değişiklikler yapılması; Ant Yayınlarının 1992 yılında “Lazlar’ın Tarihi” adlı
özet çeviri kitabın yayınlaması; Avukat Ahmet Hulusi Kırım’ın A Aktüel
Dergisinden Haşim Akman’a verdiği röportaj ve bilgilerin aynı derginin 1992/ 66.
sayısında yayınlanması; Bahçelievler Alyans Düğün Salonunda yapılan toplantı;
Bugün Gazetesinin bir hafta süren yayını; ardından gelen korku ile panik ve
“Ogni Kültür Dergisi” sürecinin başlaması. Kronoloji böyle. Siz, bütün bu
süreçlerin içindeydiniz. Bu sürece
ilişkin değerlendirmelerinizi bizimle paylaşır mısınız? Bugün Gazetesinde bir
hafta süren yayını nasıl değerlendiriyorsunuz? Günümüzdeki “Laz Kültür
Hareketine” ilişkin de değerlendirmelerde bulunur musunuz? Lazca, bazı
insanların “ana dili”, bazı insanların da “ikinci dili”. Her hâlükârda da Lazca
günden güne ölüyor. 21 Şubat “UNESCO’nun Ana Dili Günü”nde TBMM kürsüsünde
Lazca adına yaşananlara ilişkin de neler söylemek istersiniz?
Avni
Ertaş: Öncelik şunu ifade etmek isterim ki, bir enstitüsü
veya vakıf konusu çok net olarak hafızamda şu an yok. Alyans Düğün Salonunda
ve diğer toplantıları da "ne yapabiliriz" toplantısı olarak
görüyordum ve öyle bakıyordum. Dolayısıyla bir hedef konmuş planlı bir çalışma
olarak görmedim, ki zaten Ogni Dergisi süreci de biraz bu tartışmalar içinden
çıktı. Türkçeden başka bir dil konusu hassas bir konu elbette özelikle Kürt
halkının dilini, kültürünü baskılayan genel olarak ülkede bulunan herkesi Türk
kabul eden bir anlayış var, vardı; evet fakat köprünün altından sular aktı ve
bugün durum dünden çok farklı. Ben bu alanı tamamen kültür ve birikim tarihî
bir birikim ve özelikle de bir miras olarak görüyorum. Kimse, kimsenin kültürel
birikiminden rahatsız olmaması gerekir ve bu ortak akıl ve de iyi niyet
gerektirir. Yani atom maddenin bir parçası denebilir fakat atom aynı zamanda
bir bomba. Nereden bakmak lâzım?! Kurt; elma, armut içinde yaşar, kemirgen bir
canlı yok değil, kurt yırtıcı vahşi bir hayvan hangisi. İşte şeffaf demokratik
bir ortam bütün bu netleşmenin panzehiri bence. Bu arada Lazca ve Lazlar
hakkında gününde yapılan iyi niyetli de olsa çalışmaları sevmiyorum. Lazca ve
Lazların temel ihtiyacı ortaklaşa farklılığın giderilmesi bu alanda hiçbir
çalışma yok desem yeridir. Evet birçok şey yapılıyor çoğu ekonomik kaygı
taşıyor ve yaşanan sorunları gidermiyor. Örn: Ardeşenli biri yazdığı eseri
Ardeşen aksanı ile. Arhaviden biri bir şeyler yapıyorsa kendi aksanı ile.
Fındıklı farklı diğer bölgeler farklı ve ne yazıktır ki bazı kelimeler bazı
ifadeleri diğer bölge anlamıyor. Yine örn: Ardeşen aksanında köpek; laççi diyor. Fındıklı aksanında köpek;
coğori diyor Tamamen birbirinden ayrı ve bu farklılık çok var. Bunun
giderileceği ortaklaşan bir çalışmanın gerekliliği ortada. Fakat mevcut
çalışmalar bu alanı boş bırakıyor.
Ali
İhsan Aksamaz: Siz Doğa ve çevre mücadelesinden,
HES’lere karşı mücadeleden hiç kopmadınız. Meşru zeminlerde, haklı bir
mücadeleyi kaçak dövüşerek değil, akıl ve bedeninizi ortaya koyarak açık açık yürüttünüz.
(FDKP) “Fındıklı Dereleri Koruma Platformu”nun kuruluşu, mücadeleleri,
başarıları ve bugününe ilişkin neler söylemek isterseniz? Genelde insanlar, birçok
konuya olduğu gibi doğa ve çevreye de yeterince duyarlı değil. Aslında gelecekte
yaşayabileceğimiz felâketlerin de pek farkında değiller. “Çevre, doğa,
geleceğimiz,” deyip bizzat doğa ve çevreye zarar veren insanları da görüyoruz. “Fındıklı
Dereleri Koruma Platformu”nun mücadelesinde ayırım gözetmeden insanlardan,
bütün siyasî partilerden, aydınlardan yeterince destek gördüğünü düşünüyor
musunuz? Bütün bunları değerlendirir misiniz? Hatırlarsınız, sokak çeşmeleri
kurutuldu. Su, 1993’ten itibaren pet şişelerde ve su istasyonlarında satılmaya
başlandı; İstanbul için söylüyorum. Su, gıda, enerji tedarik zincirleri
konusunda büyük sıkıntılar yaşanıyor, bu sıkıntıların artarak yaşanacağı da öngörülüyor.
Bütün bunlar sizin yaşadığınız Fındıklı’ya nasıl yansıyacak? Neler söylemek
istersiniz. Dünya ve ülkümüzdeki bütün bu gidişatı nasıl değerlendiriyorsunuz?
“Muhalif
gazete ve TV’lerden yeterince destek göremedik”
Avni
Ertaş: Çok genel bir konu ve aslında dünyamızın temel
sorunu; "su" yaşam kaynağı. Çok uzun süre anlatacak, 17 yıllık
mücadele sürecini dökecek değilim fakat bugün hala 24 HES projesi, taş ocakları
ve maden projeleri için bir kazma vurulmuş değil. Sorunun içinde var zaten. Hiç
bir siyasi parti ayırımı yapılmadan belki de örnek bir mücadele yaşandı,
yaşanıyor. Şunu ifade etsem belki her şeyi anlatır. Bir gün yanlarında tercüman
ile birlikte birileri geldi. Bizimle konuşmak, bizi anlamak istediklerini söylediler.
Biz öncelikle herkese olduğu gibi, “kimsiniz ve bu çalışma kime yaratacak
nerede kullanılacak” diye sorduk. Yanıt;
gelen insanlar Zabatista adına geldiklerini, bizi, mücadeleyi
duyduklarını ve anlamak istediklerini ifade ettiler. Biz de sorulan soruları
yanıtladık. Şok oldular ( bu onların ifadesi). Ana akım medya yer verirken
açık, açık ve üzülerek ifade etmek gerekirse, muhalif gazete ve TV’lerden yeterince
destek göremedik. Örnek; biz bir dava süreci yaşadık. Altı duruşma oldu ve
sekiz ay on gün ceza aldık. Bütün bu yargılanma süreçlerini TV kanalına video
olarak ilettim. Fakat hiçbiri duyarlı olmadı, geri dönüşüm olmadı. Çevre, doğa,
sağlık, gıda özelikle suyu gelecekte insanlığın ve aslında bütün canlıların
temel sorunu olacağını görüyorum. Akademi, siyaset, bir parça bilim insanları
bile günlük gündemleri konuşmaktan, derine, özüne, en tehlikeli olana zaman
ayıramıyor. Ancak başa gelince... İşte sorun olduğunda sorunu konuşuyoruz… Hep
geç kalıyoruz.
Ali
İhsan Aksamaz: Çay tarımının bugünkü durumu, nedense
Türkiye kamuoyunun bilgisi dışında. Konu pek gündeme getirilmiyor. TBMM’de konu
gündeme getiriliyorsa da, çözüm yolları üretilmiyor, sorunun toptan çözümü için
bütün siyasî partiler hep beraber bu konuda da projeler üretip uygulamaya
koymuyor. Bu konuyu nasıl değerlendiriyorsunuz? Şimdi hatırlayabildiğim
kadarıyla, 2 Haziran 2021 tarihinde İYİ Parti TBMM Grup Salonunda misafir
olarak bir konuşma yaptınız. Yaptığınız o konuşma çok çarpıcıydı; kutlarım.
Siyasî partiler, TBMM’de ne yazık ki üretimden kopmamış donanımlı insanları
görmek istemiyorlar. Liderler, sizin gibi insanlar için kontenjan haklarını
kullanmıyorlar. Konuşmanız sırasında, salonda oturan bazı Milletvekillerinin
bile ne kadar rahatsız olduklarını gözlemleme imkânım oldu. Bugün Türkiye’de
çay üreticisi büyük sorunlar yaşıyor. Çay fabrikalarında mevsimlik işçilerin
sorunları var. Millî çay tarımımız ve çay üreticilerimiz günden güne artan zorluklarla
karşılaşıyor. Kaçak çay millî çay tarımımızı tehdit ediyor. Sorunlar ve bu sorunların
kesin çözümüne ilişkin önerilerinizden bahseder misiniz?
“Doğu
ve Güneydoğuda Anadolu’da bizim çay içilmiyor”
Avni
Ertaş: TBMM'de yaptığım söz konusu konuşmanın son cümlesi
şu: “Bir ülke için tarım, eğitim ve dış politika değişmez devlet politikaları
olmalı.” Çok iyi hatırlıyorum. Temel noktalar belirlenmeli ve hükümetler
değişir bu politikalar değişmez denmelidir. Elbette el sürülemez günün
ihtiyaçlarına uygun hale getirilmez politikalar değil bunlar. Fakat 10 yılda
bir ülkenin üç kere bakanı ve beş kere de eğitim politikası değişmez ki… Ben,
ülkemizin zenginliği olarak toprağını görüyorum. Örnek; birçok insan bilir
Bilbilan diye bir yayla var; daha çok Hopa ve Kemalpaşalı insanlar gider,
Ardahan tarafında; gittim gördüm. O yayla 35 - 40 yıllığına bana verilsin, bu
ülkenin bütün et ihtiyacını yarı fiyata karşılama garantisi verebilirim, net...
Ya da ülkemizde fındık üretimi, dünyada fındık üretimi bizden sorulur. Fakat
gelir elde etmekte sınıfta kalıyoruz. Çay, bu ülkede, Doğu ve Güneydoğuda Anadolu’da
bizim çay içilmiyor. Neden? Kaçak ve hiçbir şeye benzemeyen boyalı çay
içiyorlar. Kaçağa göz yuman kim? O insanlara bir yıl yarı fiyatına yerli çay
temini yapılsın yine kârlıyız. Her alanda olduğu gibi çay ve benzeri
üretimlerde de planlama yok. İki kardeşten biri AK Parti Rize İl Başkanı diğeri
Çaykur Genel Müdürü. Başka söze gerek
yok!
Ali
İhsan Aksamaz: 1991'den sonra ortaya çıkan tek
kutupluluğun Balkanlar, Kafkaslar ve Ortadoğu’da insanlara yaşattığı trajedileri
gördük, görüyoruz. Anlaşıldığı kadarıyla günümüzde artık bu tek kutupluluk, çok
kutupluluğa evrilme arifesinde. İki kutupluluk sonrası nasıl büyük trajediler
yaşandıysa, çok kutupluluk öncesi de trajediler yaşanıyor; Rusya Federasyonu’nun
Ukrayna operasyonu, Gazze’de yaşananlar, son olarak da masum insanlara karşı Moskova’da
bir tiyatro salonunda yaşanan katliam… Artık dünyada yeni saflaşmalar yaşanıyor.
Bölgesel iş birlikleri artıyor. Amerikan Dolarına karşı millî paralarla
uluslararası ticaret konusu gündeme geliyor. Bütün bu yaşananları nasıl
değerlendiriyorsunuz? Yarının dünyası, içinde yaşadığımız bölge ve Türkiye’nin
geleceğine ilişkin beklenti, umut ve öngörülerinizden bahseder misiniz?
Avni
Ertaş: Dünya maalesef ciddî tehdit altında. Özelikle “Yeni
Dünya Düzeni” diye ifade edilen ve fakat düzensizliği dayatan bu süreç, zayıf
olanın canı çıksın süreci… Aslında örtülü olarak “Soğuk Savaş Dönemi” devam
ediyor. Sadece Gazze’de yaşatılan vahşet gösteriyor ki kimse kimse için riske
girmiyor. Dünyanın yeni bir ekonomik kriz ve bunu aşmak için savaşlar dönemine
girdiği görülüyor. İşte en son ABD'de Başkan Adayına suikast yapıldı. Bu ne
demek?! Bana göre, kimse güvende değil... Elbette ülkemize de yansımaları
olacak. Bu anlamda uluslararası sermayenin Ortadoğu oyunu henüz bitmedi. Bu
nedenle bir süre daha mevcut iktidarın yerinde kalacağını, muhalefetin
belediyelerle idare edeceğini düşünüyorum. Kemal Kılıçdaroğlu’nun seçilmemesi
için oynanan oyunlar gösteriyor ki AK Parti İktidarı şekil değişir biçim
değişir fakat devam eder. Ta ki yerine yeni bir AK Parti dizayn edilene kadar…
8 yıl ANAP İktidarı ve hemen 22 yıl AK Parti İktidarı…Yeni bir siyasî parti ve
bir 10 yıl da onunla niye olmasın?!
Ali
İhsan Aksamaz: Zaman ayırdığınız için teşekkür ederim.
Avni
Ertaş: Ben de teşekkür ederim.
(Önerilen
okumalar: Ali İhsan Aksamaz, “Ogni Kültür Dergisi”, Anı- 1,
15. XI. 2015, circassiancenter.com.tr; “Fındıklı halkı ÇED toplantısı için bir
araya geldi”, 2 III 2017, evrensel.net; “Fındıklı’da plaformun açıklaması”,10
XII 2009, pazar53.com; “Fındıklı'da yargılanan yaşam savunucularının duruşması
ertelendi”, 18 I 2023; birgun.net; “Fındıklı'lı Avni Ertaş İYİ Parti Gurup
toplantısında Rize ve Çay Konuştu”, 03 VI, 2021, rizetvhaber.com; “Fındıklı’da
HES karşıtları oturma eylemi başlattı”, 24 III 2024; suhakki.org; Haşim Akman:
“Laz Enstitüsü Kuruluyor”, A Aktüel Dergisi, sayı 66, 8- 14 Ekim 1992/ Haber-
söyleşiyi yeniden yayına hazırlayan: Ali İhsan Aksamaz, 13 VII 2017,
sonhaber.ch/ circassiancenter.com.tr; “Isırgan Otlu HES Protestosu!”, 25 VII
2012, bianet.org; İsmail Akyıldız, “Ben böyle bir şey görmedim!” -Fındıklı’dan
Avni Ertaş İkizdere Direnişi’nde”, 27 IV 2021, yesildirenis.com; Mecit
Çakırusta: “Ben bu işe ana lisanımı yaşatmak için girdim!”, Yeni Kafkasya Gazetesi, Sayı 9, 2003/ circassiancenter.com.tr;
“Yaşam Savunucusu Avni Ertaş: “Yine mi haklı çıktık? HES Cinayettir”, 11 X 2023,
kuzeyteve.com;Yılmaz Erdoğan: “Ogni Kültür Dergisi” ikinci çocuğum olarak
kucağımdaydı!” ,7 VI 2022, sonhaber.ch/circassiancenter.com.tr; “Yürürlükten
kaldırılan hükümler”, Resmî Gazete, 12/ 4/ 1991, Sayı: 20843, mevzuat.gov.tr)
Avukat Ahmet
Hulusi Kırım’ın konuşma metni (İstanbul- Bahçelievler Alyans
Düğün Salonu ):