11 Ağustos 2024 Pazar

Muhatabının Bugüne Kadar Anlayamadığı Mektup

 

 

 

 

 


 

Muhatabının Bugüne Kadar Anlayamadığı Mektup

 

 

 

 

Sayın S. K.,

Konu: http://www.lazebura.net/index.php/content/view/707/32/#jc_allComments

Bilgi için: Lazebura editörüne de gönderildi.

 

 

 

Uğraştığımız bu kültürel dava, toplumsal bir konudur ve kolektif çalışma ruhunu gerektirir. Bu konu akıldan hiç çıkarılmamalıdır. Uğraştığımız konu kültüreldir, ancak siyasi iradeyi gerektirir. Bu da hiç unutulmamalı. Bugüne kadar bu konuda siyasi bir irade oluşmadı; var olan siyasi iradeler de bu konuya nedense ilgi göstermedi. Geriye bu konuyla şurasından, burasından dil, tarih ve kültür ile uğraşan bir avuç aydın kalıyor. Bir avuç küçük burjuva. Zamanında ustaların tanımını yaptıkları küçük burjuva özellikleri üzerinde taşıyan; halleriyle, tavırlarıyla, ilişkileriyle, yaşayışlarıyla bir avuç küçük burjuva. Küçük burjuvanın kaypak ve egoist davranış biçimi bize yön verdiği için; bu olumsuz özelliklerimizi törpüleyemediğimiz ve birlikte üretmenin gereğini kavrayamadığımız için bu haldeyiz. Durum bu. Birkaç aydınız. Bir şeyler yapıyoruz. Üretiyoruz. Bunu yaparken küçük burjuva özelliklerimiz hep bizi teslim alıyor. Bir türlü yaptığımız için toplumsal bir iş olduğunu ve kolektif çalışmaya ihtiyacımız olduğunu hiç aklımıza getirmiyoruz. Bu halimizle; öncelikle kendimizi, arkadaşlarımızı ve toplumumuzu bir şekilde sömürdüğümüzü neden anlamıyoruz?

 

Öncelikle bir tespit yapmalıyız: Lazca ölüyor. Lazcayı ölmekten kurtarmalıyız. Bunu nasıl yapabiliriz? Lazcayı nasıl yaşatabiliriz? Nasıl geliştirebiliriz? Gelecek kuşaklara zenginleştirerek nasıl aktarabiliriz? Görevimiz bu.

 

TRT, Lazca yayın yapmıyor. Neden? Eğer biz, yukarıda saymaya çalıştığım olumsuzlukların pençesinde bütün enerjimizi birbirimizi yıpratmak için harcamıyor olsaydık; Lazca, TRT’de sahipsiz kalır mıydı?  Lazca, Hititçe değil, konuşulan bir dil. Lazca zenginleştirilmelidir, yazılı hale getirilmelidir.1993’e kadar Lazcanın yaşatılması konusunda engelleyici olan sistemdi. O tarihten itibaren Lazca gelişemediyse, bunun sorumlusunun sistem olmadığı açıktır.

 

Şimdi senin yazdıklarına gelelim. Yazdığın o makalenin, Lazcaya ne gibi bir katkısı var? (Keşke makaleni Lazca yazabilseydin.) Bir kere böyle bir yazıyı kaleme alman doğru değil. İnsanlar arasındaki suni ayrılıkları derinleştirmeye hizmet ediyorsun. Madem kendini tutamadın, mektup olarak muhataplarına gönderseydin.

Bunun dışında tarzın da yanlış. 20 sene diyorsun. Kişileri ön plana çıkartıyorsun. Doğru olan kişileri ön plana çıkarmak değil. Yapılan işlerin ne gibi olumluluklara yol açtığını belirtmeliydin. 

 

Ben bu işlerin kişiselleştirilmesine karşıyım. Ancak; hem elektronik posta adresime yazını gönderiyorsun hem de siteye asıyorsun. Madem siteye asacaktın, makaleni bana neden gönderdin? Makalene benim adımı da karıştırdın. Bana karşı geçmişte yürütüldüğünü söylediğin provokatif faaliyetleri doğru bulmadığını ancak sekiz sene sonra açıklamak ne kadar ciddi olduğunu gösteriyor. O zaman o provokasyonları yapanlarla dosttun, şimdi değil. Aklınca şimdi beni yanına alıp onları deşifre ediyorsun. Bu yaptığın tipik bir küçük burjuva davranışı. Farkına varabiliyor musun? Bırak bu Bizans oyunlarını!

 

TRT’nin Lazca yayın yapmasına ilişkin neden çalışma yapmıyorsun? Lazca yayın yapılması konusunu neden tartışmaya açmıyorsun? Bu konuda neler düşünüyorsun? Ne gibi projelerin var?

 

Sen herkesin üstünde bir şahsiyet değilsin. Ancak kendi adına konuşabilir ve sonuçları topluma zarar veren konularda yorum yapabilirsin. Keyfine göre bir kronoloji oluşturmaya çıkarmışsın. O kronoloji yanlış. Zaten kronolojilere ihtiyacımız yok. Kendin de dahil olmak üzere kahramanlar yaratmaya çalışmışsın. Kahramanımız yok. Zaten kahramanlara ihtiyacımız da yok. Lazcaya ihtiyacımız var. Şu noktada Lazcayı yaşatmak için ne yapabiliriz. Bu konuya kafa yormalıyız.

 

Ben, saydığın ve saymak istemediğin bütün süreçlerde bulundum; bu işlerle ilgili insanları her yönleriyle tanıdım. İnsanların olumsuzluklarını törpüleyip Lazcayı yaşatmak noktasında bir araya gelebileceklerine hep inandığım için, şahsi bir şeyler yazılmasına her zaman karşı oldum. O sebeple yazılarında adım bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da geçmesin lütfen.

 

Nasıl oldu? Oldu. Bugüne ulaştık. Önümüzdeki görev Lazcayı zenginleştirerek yaşatmak. Bu konuda kolektif adımlar atmalıyız

 

Başarı dileklerimle.

 (01. 12. 2006)

Ali İhsan Aksamaz

 

 

[Önerilen okuma: Ali İhsan Aksamaz, “Bazı Laz Aydınları Arasında Geciken Hesaplaşmalar ve Unutulan Kimlik Mücadelesi”, 21. VIII. 2011, circassiancenter.com.tr]


+



“(MUHATABINA GÖNDERİLMEDİ)

 

Sayın S. K.,

 

Toplumumuzda "Şark Kurnazlığı" olarak adlandırılan davranış biçimini alışkanlık haline getirmiş; özü ve sözü bir olmayan; ne yaptığını bilmeyen; insanları kullanan ve sömüren; bildiğini zannettiği Lazcayı, keçiye “Abdurrahman Çelebi” dendiği yerde kullanan ve siyasi ambalajıyla, ticarî rant elde etmeye çalışan;  üstelik kendisini de dünyanın merkezi zanneden; bazıları ciddî derecede klinik vaka kişi veya kişilerle, bu özellikleri taşıdıklarını anladığım an, bir bahaneyi kullanarak ilişkimi kestim veya ilişkinin karşı taraftan kopartılmasını sağladım. Yoldaşça ilişkileri sürdürmenin, birlikte üretmenin önemini kavramamış ve bu kardeşlik coşkusundan nasibini almamış kimselerle bu özellikleri taşıdıkları sürece ilişki sürdürmek, sağlıklı ve bir şeyler üretmek isteyen bir kişinin ruhsal sağlığı ve üretkenliği açısından ciddî bir engeldi. Öyle de. Ancak geçmişte, yukarıdaki olumsuz özelliklerden bir veya birden fazlasını taşıyan ve arkamdan ileri geri konuşan, sağa sola provokatif ihbar mektupları gönderen hiçbir zavallıya kin duymuyorum. Cahil ve hastaya hiç kızılır mı? Ben; cehaletin okuyarak; hastalığın tedavi ile iyileştirileceğine inananlardanım. Eğer insan dürüstse zaten hatasından dönecektir.

 

 

Olayları şahsileştirmek hiç sevmediğim bir konu. Ancak benim de bildiğim bazı konular var. Ben, kimsenin namusuna el uzatmadım, şerefiyle oynamadım; kimsenin parasını çarpmadım. Lazlığı kullanarak para kazanmaya şiddetle karşı çıktım. Parayla işim olmadı. Eski müvekkillerimin eski dava dosyalarını başkalarına göstermedim. Kolektif para ve araçlara el koymadım. Hesap vermekten kaçmadım. Lazların sırtına basarak şöhret olmayı aklımdan geçirmedim. Ölmüş insanları kullanmadım. Maddî manevî gücüm yettiğince Lazcanın yaşamasına destek verdim. Kimseyi keyfim için kullanmadım. Benim için önemli olan Laz dili ve kültürünü savunacak insanların yetişmesine katkıda bulunmaktı. Bak; ben bütün süreçlerin içindeydim. Hiçbir yerde eskiden birlikte olduğum insanlar hakkında ileri geri konuştuğumu, röportaj verdiğimi, yazdığımı duydun mu, gördün mü? Hatalı İnsanların, zamanı gelince doğru düşüneceklerine inanıyorum.  Sen sekiz sene sonra bir itirafta bulunuyorsun. Dediğin doğru olabilir. Ancak bir kıymeti yok. Beni kullanmaya çalışmışsın. Bu açıkça görülüyor. Sekiz sene sırf işine geldiği için susmak hangi ruh halinin ürünüdür? Ancak sana kızmıyorum.

 

Benimle Lazcanın yaşatılması noktasında ilkeli ve yoldaşça ilişkiler geliştirebilirsin. İhtiyacımız olan bu. Lazcada buluştuktan sonra, bu son çocukluğuna da eskileri gibi ancak güleceğiz.

 

Selam ve Başarı dileklerimle.

(01. 12. 2006)

Ali İhsan Aksamaz”


https://www.circassiancenter.com/tr/muhatabinin-bugune-kadar-anlayamadigi-mektup/

 

https://www.kitapyurdu.com/yazar/ali-ihsan-aksamaz/367.html?srsltid=AfmBOoo_5N7A1b29SDqQ32ErKHmgW0p-ozRkESceMzWNTNmqBHM0Nhit