19 Ağustos 2024 Pazartesi

Ramazan Kosanoğlu’nun Makaleleri ve Düşündürdükleri [Arşiv]

 



 

Ramazan Kosanoğlu’nun Makaleleri ve Düşündürdükleri [Arşiv]

 

27 Şubat 2013 tarihinde lazca.org’da “Lazların Neyi Eksik?” başlıklı bir makale yayınlandı. Makalenin yazarı Ramazan Kosanoğlu. Aynı yazarın, “Önlem alınmazsa, Köylerde Bile Unutulacak” başlıklı bir başka da makalesi yine aynı yerde 22 Ocak 2013 tarihinde yayınlanmıştı. Her iki makalenin de ortak özelliği Laz kimliği, Laz diline odaklanmış olması. Ramazan Kosanoğlu, aynı zamanda makalelerini yayınladığı sitenin de yöneticilerinden bir tanesi. İnternet ortamında ve facebook sayfalarında benim hatırımda kaldığı kadarıyla elli binden fazla bir insan kitlesine hitap ediyorlar. Ramazan Kosanoğlu önemli bir insan. Onun önemi yalnızca onbinlerce insana hitap eden bir internet sitesinin yöneticilerinden birisi olmasından kaynaklanmıyor. Ramazan Kosanoğlu’nun esas önemi, yukarıda başlıklarını aktardığım makalelerine de yansıyan fikirlerinden kaynaklanıyor; Laz kimliği ve Laz kimliğinin ölmesini değil, yaşamasını ve kurumsal olarak geleceğe aktarılmasını istiyor. Bunun da tek tek kişilerin çabasıyla değil, kolektif bir duruş, kolektif bir üretim ve kolektif bir mücadeleyle olabileceğinin bilincinde. Kolektif adının lâfta kalmamasını istiyor. Laz kimliği ve Laz dilinin yaşamasından yana olan herkesin samimiyetle beraber hareket etmesini istiyor ve beraber durmaktan, üretmekten ve mücadele etmekten kaçanlara sitemde bulunuyor; eleştirler getiriyor.

 Ramazan Kosanoğlu haklı. Ben bu makalemde bu yazarın, benim adımı da anarak yazdığı makalesi ve diğer makalesi üzerinde kısaca duracağım. Konuya ilişkin katkısına ben de  açıklık getirmeye çalışacağım. Hemen belirtmeliyim; Ramazan Kosanoğlu’nun yapmaya çalıştığı eleştirel katkı, Laz aydınlarının hemen hiç alışık olmadıkları bir çaba. Laz aydınlarının eleştiriye hiç tahammülleri yoktur; çünkü entelektüel bir davranış şekli olan eleştiriyi, dostça bir tavır olarak değil, düşmanca bir yaklaşım ve giderek de kendilerine bir hakaret olarak sayarlar. Bu davranışlarının asıl sebebi, kendilerini bu işlerin merkezlerinde bir yerlerde görüyor olmalarından kaynaklanmaktadır. Böyle olunca da, birbirlerinden ayrı duran grupçuklar ortaya çıkmakta; bu da Laz kimlik mücadelesine, Laz dilini geleceğe kurumsal olarak taşıma çabalarına zarar vermektedir. Asıl mesele; küçük olsun, benim olsun, olmazsa da yok olsun, mantığıdır. Bu anlayış terkedilmelidir. Ramazan Kosanoğlu’nun yazdıkları işte bu bakımlardan önemlidir. 

Ramazan Kosanoğlu çok önemli bir tespitte bulunuyor: “Lazca Ölüyor.” Ramazan Kosanoğlu, tedbir alınırsa, Lazcanın ölmeyeceğini, geleceğe taşınacağını belirtiyor. Tedbir denilince de şu noktalara dikkat çekiyor:  TRT Lazca yayın yapan televizyon kanalı açmalıdır. Okullarda anadil dersleri konulmalıdır. Üniversitelerde Lazca bölümleri açılmalıdır.” Bütün bunlarla bağlantılı olarak da şunları söylüyor: “Lazcanın müfredatı yok. Öğretmeni yok. Okulu yok. Talim Terbiyeden geçmediği için de resmî olarak dil olarak bile görülmüyor. Neden? Bir şeyler eksik, bir yerde hata var. Kusurlarımız nelerdir?”

Ramazan Kosanoğlu, Laz kimliği ve Laz dilinin yaşamasına ilişkin çabalarda Laz aydınlarının rolüne dikkat çekiyor ve şöyle devam ediyor: “Şunu demeye getiriyorum: Geçmişte anadili ve kültürü yok sayılıyordu. Günümüzde ise, Lazca dersler  kimi kurumlarda verilmeye başlanmışken Laz dernekleri, Laz aydınları bu sorunların çözümünde öncü ve aktif olmalıdırlar.”

Ramazan Kosanoğlu, yazdıklarıyla da Laz aydınlarına bir çağrıda bulunuyor: “Gelin hep beraber Lazca ana dili dersleri müfredatını birlikte hazırlayalım, Millî Eğitim Bakanlığı’na sunalım. Bu müfredata uygun olarak da okullarda okutulacak ders kitaplarını birlikte hazırlayalım.” Yazarın dedikleri açık ve net. Laz aydınları bütün bunları bilmiyorlar mı?! Neden gereğini yapmıyorlar. Yazar, eleştiriyor, sitemde bulunuyor ancak Laz aydınlarının bugüne kadar böylesi çabalarda neden hiç başarılı olamadıkları üzerinde yoğunlaşmıyor. Başarı süreklilikte saklıdır. Bir başarının da gerçekleşebilmesi için, o konuda mücadelede edenlerin bir bayrak yarışı içinde olduklarının bilincinde olmaları gerekir. Böyle bir bilinç var mı? Bu sorgulanmalıdır. Yakın zamanda, Laz aydınlarının beraber kolektif duruş ve mücadelelerine ilişkin Ramazan Kosanoğlu’nun ve benim dışımda başkalarının da fikir beyan ettiklerini hatırlatmak isterim: İrfan Ç. Aleksiva ve Munir Yılmaz Avcı. Her ikisinin konuya ilişkin görüşleri yine lazca.org’da yayınlanmıştı.

Neticede, 93 sürecinin oluşturduğu Laz aktivistlerin, Lazca TV girişimine tıpkı Hükümetin Lazca eğitim adımında olduğu gibi hazırlıksız yakalandıklarını söylemek gerekir. Bununla birlikte, TV girişimi, bu insanların inisiyatifinde olmadığı için başarıyla sonuçlanması daha muhtemel görünüyor doğrusu. Gönlümüz bu sürecin başarıyla neticelenmesinden yana, ama mutlaka Lazcaya hassasiyetle yaklaşılmalı ve amaç Lazcanın yaşatılması olmalı. Bu bilinçte insanların işin içine katılmaları sağlanmalı.”

 4 Ocak 2013 tarihinde yayınlanan bu sözler İrfan Ç. Aleksiva’ya ait.

Yılmaz Avcı da 28 Şubat 2013’de konuya ilişkin görüşlerini şöyle dile getiriyor:Şunu iyi bilmeliyiz ki, her kafadan çeşitli seslerin yükseltildiği ve maalesef birçoğunun sadece kendini ön planda tutma gayreti gösterdiği bir platformda bir birlik tesis edilip ilgili kurumlarla tek ses olarak muhatap olamadığımız müddetçe bizim bu seslenişlerimiz sadece çatlak birer ses olarak yankılanır. Kısacası biz organize olmuş ve kendi dersini çalışmış biri olmalıyız ki, ilgili kurumların isteklerine tek ses olarak cevap verebilmeliyiz. Bunu halletmenin yolu ise tüm aydınların bir araya gelip fikir birliği oluşturmaları ile mümkün olur.”

26 Şubat 2013’de Firdevs Feriloğlu’nun “Nor Radyo”da sunduğu “Şk’uneburi K’aidepe” adlı programa konuk olan İsmail Güney Yılmaz’ın da Laz aydınlarının dağınık durumlarına ve “Laz Kültür Hareketi”ne ilişkin önemli sözler ettiğini burada belirtmeliyim.  

Açıkça görülüyor ki, Laz aydınları Laz kimliği ve Laz dilinin yaşaması konusunda duyarlılık gösteriyorlar. Ancak yine açıkça görülüyor ki, Laz aydınlarının tutum ve davranışlarında birşeyler eksik. İşte bu noktada, Ramazan Kosanoğlu’nun yazdıklarının eksik kaldığını görüyorum. Aydın öncelikle kendisiyle yüzleşmeli ve hesaplaşmalı. Sonra da Kendi ana dilini, kendi kimliğini yok sayan asimile eden resmî ideoloji ve resmî tarih tezleriyle yüzleşmeli ve hesaplaşmalıdır; bunlara karşı politik bir duruşu olmalıdır. Bunlar yapılmadığı sürece, çabalar bireysel kalacaktır. Bireysel çabalar, bireyleri ön plana çıkarmaya çalışacaktır, bugüne kadar olduğu gibi. Böye olunca da bolca edilen kolektif kelimesi havada kalacak, bireyin egosunu saklamaya yönelik sisli bir alan oluşturacaktır, bugüne kadar olduğu gibi. Bu bireycilikler hırçındır, egoisttir, dedikoducudur. Bu bireyci yaklaşım sahipleri tribünlere oynar, şov yapar, esasa gelmez. Bunların eleştiriye tahammülleri olmadığına yukarıda dikkat çekmiştim.  Bireyci çabalar ise, boynuna davul asıp tokmakçı arayanların işlerine benzer.

Laz aydınlarının bugüne kadarki bireyciliklerine ve olumsuzluklarına rağmen, Laz kimliği, Laz dili nasıl geleceğe taşınacak?! Başlangıç yüzleşme ve hesaplaşmadan geçer. Şöyle bir hatırlayalım: 1984’te Batı Almanya’da “Fahri Lazoğlu Alfabesi”ni oluşturma çabaları ilk meyvelerini verdi. Kimdi bunlar? Neler yaptılar? Şimdi ne yapıyorlar? Geçmişi şimdi nasıl değerlendiriyorlar. 1992’de bir Laz Vakfı Girişim Komitesi Oluşmuş. Bunlar kimdi? Neden bu işe giriştiler? Neden çabucak havlu attılar? Şimdi geçmişlerine ilişkin ne düşünüyorlar? 1993 Kasım’ında “Ogni Kültür Dergisi” çıktı? Bu dergi neden çıktı? Neden altı sayı yayınlanabildi? O dergiyi çıkaranlar şimdi ne yapıyor? “Ogni Kültür Dergisi”ni şimdi nasıl değerlendiriyorlar? İstanbul’da Laz Kültür Derneği kuruldu? Neden ayrışmalar yaşandı? Bu yapılardaki insanlar şimdi neler yapıyorlar? Bütün bu vb. oluşum ve yapılar sorgulanmalı? Neden hep başarısız olundu? Bir başka önemli konu da, diline ve kimliğine sahip çıkmak isteyen kimi samimi insanların bu işlerden ellerini, eteklerini neden çektikleri ve yıldıklarıdır. Bu durumdan kimler sorumlu? Bireycilik bu insanlara nasıl etki etmiştir?

Laz kimliği ve Lazca anadil mücadelesi kolektif bir konudur. Kolektif vicdan, kolektif duruş ve kolektif mücadeleyi gerektir. Bu kısa makaleyi Ramazan Kosanoğlu’nun  yazdıklarıyla bitirmek istiyorum: Laz Dernekleri, Laz Aydınları, ortak bir platformda fikir jimnastiği yapabilecekleri, güncel olayları değerlendirebilecekleri, sorunları konuşabilecekleri ve çözüm arayacakları ortak bir zeminde birleşmelidirler.”

 

 [Kaynak: Ali İhsan Aksamaz, “Ramazan Kosanoğlu’nun Makaleleri ve Düşündürdükleri“, 05. 03. 2013, lazca.org]

 


[Önerilen okumalar: Ali İhsan Aksamaz, “Bazı Laz Aydınları Arasında Geciken Hesaplaşmalar ve Unutulan Kimlik Mücadelesi", 21. VIII 2011, circassiancenter.com.tr; Ali İhsan Aksamaz, “Laz Aydınları Deklarasyonu  (Katkı)", 30. X. 2012, lazca.org/ circassiancenter.com.tr; Munir Yılmaz Avcı, “Tek ses olarak muhatap olamadığı mız müddetçe bizim bu seslenişlerimiz sadece çatlak birer ses olarak yankılanır", 31. O5. 2013, lazca.org]


aksamaz@gmail.com

 

https://www.circassiancenter.com/tr/ramazan-kosanoglunun-makaleleri-ve-dusundurdukleri/