Laz
Aydınlarının girişimine basından tepkiler
(Ön
açıklama: Avukat Ahmet Hulusi Kırım ile arkadaşlarının 30 yıl
önce Laz kimliğini yaşatmak adına yaptıkları çalışma ve açıklamalar zamanın basınında
büyük yankılar uyandırmış, olumlu- olumsuz tepkiler almıştı. Hem Ahmet Hulusi
Kırım ile arkadaşlarının söylediklerinin hem de onların bu söylediklerine
olumlu- olumsuz tepki gösterenlerin söylediklerinin eleştirel katkıya muhtaç
olduğu aşikâr. Ancak 30 yıl önce bütün bu söylenenler, bir döneme ışık
tutmaları sebebiyle artık günümüzde tarihî birer önemli belge. Daha önce Haşim
Akman’ın A Aktüel Dergisinin 66. sayısında yayımlanan haber- söyleşisini yeniden
yayına hazırladığım gibi, o dönemde
Ahmet Hulusi Kırım ile arkadaşlarının Laz kimliğini yaşatmak adına yaptıkları
çalışma ve açıklamalara basından gelen olumlu- olumsuz tepkileri de yeniden
yayına hazırladım ve konuya ilgi duyan okuyucuların bilgisine sunuyorum. Ayrıca belirtmeliyim; o dönemin iki önemli suskun
tanığıyla olan söyleşilerim de yakında burada yayınlanacak. Ali İhsan Aksamaz)
+
Ali
Sirmen, “Şimdi de bu mu çıktı?”, Milliyet Gazetesi, 11 X 1992
“Etnik Kimliklerini, Ortak Tarih ve Kültürel
Değerlerini Yaşatmak İstiyorlar”/ “Lazlardan Alternatif Vakıf” (Cumhuriyet
Gazetesi, 19 Ocak 1993):
“Her Karadenizli Laz mı? Kimine göre eğer kişi
Karadeniz bölgesindeki bir yerde doğmuşsa, ona “Laz” denir. Ve fıkralarımızın
çoğu “Lazın biri…” diye başlar. En güzel Laz fıkralarını da yine Karadenizliler
anlatır. Ancak Karadenizli’ye “Sen Laz mısın?” diye sorulduğunda çoğu, “Bizden
ötesi Laz” yanıtını verir.
Günümüzde
bazı Karadenizliler kendilerinin “Laz” olduğunu kabul ediyorlar ve geçmişte
Lazistan diye anılan bir bölge olduğunu vurgulayarak Lazların Türkiye’de yaşadığı
bölgenin sınırlarını çiziyorlar. Lazlara göre Çayeli ile Pazar arasındaki Kemer
Deresi’nden başlayıp sınır kapısı Sarp’a kadar uzanan bölge Lazistan’ın
Türkiye’deki bölümünü oluşturuyor. Lazistan’ın diğer bölümü Gürcistan’da
kalıyor.
Vakıf
kurma çalışmaları sırasında “Bölücülük mü yapıyorsunuz?”, “Devlet mi
kuruyorsunuz”, “Size mi kaldı?” gibi eleştirilerle karşılaştıklarını belirten
Avukat Cemil Memişoğlu, bunları söyleyenlerin kendilerinin görüş ve
düşüncelerini bilmediğini vurguluyor. Türkiye’de ve dünyada Lazların evrensel
olarak var olduğunu anlatan Memişoğlu şunları söylüyor: Biz mikro
milliyetçiliği savunmuyoruz. Ancak, dünyadaki gelişmeyi göz ardı edemeyiz.
Türkiye’deki etnik kökenli toplulukları göz ardı edemeyiz. Bizler bu sınırlar
içinde gönül birliği ile yaşamayı ve etnik kimliğimizi sürdürmeyi istiyoruz.”
Turizmci
Mecit Çakırusta, çocukluğunda Lazca konuşulduğu için öğretmenleri ve ailesi
tarafından azarlandığını belirterek sözlerini şöyle sürdürüyor: Türkiye’de
birçok etnik topluluk yaşıyor. Misak-ı Milli hudutlarının çizilişinde Lazların
emeği vardır. Dolayısıyla Lazların bu memlekette hakları vardır, söz
sahibidirler. Bizler küçülmek değil, bütünleşmek, büyümek istiyoruz. Kavga
değil, barış istiyoruz.”
Vakıf
kurma çalışmalarını sürdüren Lazlar Anadolu’da her zaman var olduklarını
savunuyorlar ve bu konuda aynı şeyleri söylüyorlar: “Bizler hep vardık. Bizler
Anadolu’da her zaman vardık. Bizler ne Ermeniyiz, ne Pontusuz, ne Gürcüyüz, ne
Türk’üz. Bizler Lazız. Ve yaşamımızı böyle sürdüreceğiz.”
Cemal
Şener, “Lazların Tarihine Kısa Bakış”, Komün, sayı 1,
1989
*
“Karadenizliler Vakıf İçin Ne Diyor?”
-Algan Hacaloğlu (CHP Milletvekili): “Çoğulcu bir
demokrasi kurmak amacındayız. Çoğulculuğu günlük yaşama, devlet yapısına,
kültüre yaşatmamız lazım. Anadolu’da bir kültür mozaiki var. Mozağin taşlarını
oluşturan değişik tondaki farklı inançları, folklarları, dillerin
geliştirilmesine olumlu bakıyoruz.”
-Adnan Kahveci (ANAP Milletvekili): “Birinci sınıf
vatandaşlıktan, ikinci sınıf vatandaşlığa geçmek tenzili rütbedir. Bu da
Karadeniz fıkrası galiba. Yine Karadenizliliklerini gösterdiler. Birinci sınıf
vatandaşlıktan, ikinci sınıf vatandaşlık. Ben şimdiye kadar Türkiye’yi Lazların
yönettiğini zannederdim.”
-Hikmet Hurşit Ağaoğlu (ANAP İstanbul İl Yönetim
Kurulu Üyesi): “Bu çalışmayı son derece olumlu buluyorum. Türkiye’de Lazlar ile
ilgili kütüphanelerde bile bilgi yok. Tarihi yazmakta bir mahsur yok, lisan
alfabesini bulmakta bir mahzur yok. Ancak kesinlikle fanatik ve etnik düşünceye
karşıyım, olay, tarih ve kültür yönünden alınırsa içindeyim.”
-İbrahim Cevahir (İşadamı): Nereden çıktı bu, Laz
olarak 1,5 ilçe vardır. Bir ilçe Rize’de, bir de yarısı Artvin’de olan bir
ilçe. Biz şovenizme iyi bakmayız.”
Hasan Ekinci (DYP Milletvekili): “Anavatan Partisi
Laz Vakfıdır. İkinci vakfa ne gerek var. Enteresan, zannetmiyorum Laz Vakfı
olacağını.”
-Halit Dumankaya ( ANAP Milletvekili): “Karadeniz
Vakfı var, Rize Vakfı var. Yeterince bölünmüşlük var zaten. O da kurulsa pek
bir şey değiştirmez.”
-Süleyman Hatinoğlu (ANAP Milletvekili): Böyle bir
vakfa kesinlikle hayır derim. Bölgeciliği ve ırkçılığı kamçılar.”
-Mustafa Parlak (ANAP Milletvekili): “Türkiye’de
etnik ayrımcılığın bulunduğu bir anda böyle bir vakfın yararlı olacağına
inanmıyorum.” (Deniz Teztel, Cumhuriyet)”
***
“Birlik
Ve Beraberliğe En Çok İhtiyacımız Olduğu Dönemde Çatlak Bir Ses: Türk Değil
Laz’ız!” (Bugün Gazetesi, 31 Ocak 1993):
Laz
Vakfı kurucularından avukat Cemil Memişoğlu “Türkiye’deki etnik kökenli
toplulukları göz ardı edemeyiz. Biz ne Gürcüyüz, ne Ermeniyiz ne de Türk’üz.
Bizler Laz’ın şeklinde açıklama yaptı.
*
Bunların
Amacı ne?
“Her
Karadeniz’li Laz değildir” diyen Laz vakfı üyeleri, “Eskiden Trabzon’a kadar
olan bölüm Lazdı. Şimdi Rize’nin içinde ve Trabzon’da Laz yaşamıyor. Orada
yaşayanların bir kısmı Rum’dan dönmedir. O bakımdan Rizeliler bizden değildir”
dedi.
Haritada LAZİSTAN’ın yerini gösterdiler
*
Kurucu üye avukat Ahmet
Kırım “Ninelerimiz, dedelerimiz hep Lazca konuşurlar. Gelenek, göreneklerimiz,
yemeğimiz, içkimiz, müziğimiz farklı. Tarihimiz de olduğuna göre bu kültürü
neden geliştirmeyelim” dedi ve şöyle devam etti;
“KÜRTLERİN ÇABALARI…”
–“Dünyadaki gelişmeler
ve Anadolu’nun asli haklarından olan Kürt’lerin çabaları bizde de kendi
kimliğimizi geliştirme anlayışının yüzeye çıkmasına neden oldu. Biz, dil,
kültür ve ulusal demokratik haklar diyebileceğimiz haklarımızı almak istiyoruz.
KAFAYI DEĞİŞTİRMEK
GEREKİYOR”-
“TC devletinin tek ulus, tek devlet
anlayışıyla yürümediği, en azından sağlıklı bir şekilde yürümediği görülüyor
zaten. O bakımdan kafayı değiştirmek gerekiyor. Bize ve bizim gibi başka azınlık
milliyetlere de kendi kimliklerini muhafaza edebilme olanağının sağlanması
şarttır. (…)
*
“Türk Değil Laz’ız!”
Kendilerine “Laz
Aydınları” sıfatını takan bir grup Karadenizli, “Laz ırkının demokratik
hakları” için kolları sıvadı.
Lazların haklarını
korumak ve Laz tarihini kültürünü, araştırıp geliştirmek amacıyla kısa adı LAV
olan bir de Laz Vakfı kuracak. Vakfın kuruluş çalışmalarını yürütenlerden
Avukat Cemil Memişoğlu, Laz Vakfı’nın temel amacının Lazları Laz kimliğine
kavuşturmak olduğu olduğunu belirtiyor. Memişoğlu, vakfa katılmak için
Türkiye’nin dört bir yanından telefonlar yağdığını (!) belirterek, “Biz ne
Gürcü’yüz, ne Ermeniyiz, ne de Türküz. Bizler Laz’ız” diyor.
Bu sözleriyle ırkçı bir
amaçla yola çıktıklarını ortaya koyan Memişoğlu, “Türkiye’deki etnik kökenli
toplumları göz ardı edemeyiz. Bizler bu sınırlar içinde gönül birliği ile yaşamayı
ve etnik kimliğimizi sürdürmeyi istiyoruz” diye konuşuyor.
BÖLÜCÜLÜK DEĞİL Mİ?
Karadenizlilere genel
olarak verilen bir sıfat olan Laz sözcüğü, Laz Vakfı’nın kuruluş çalışmalarıyla
birlikte yeni bir tartışmanın konusu olmaya aday görülüyor. Böyle bir ayırımı,
Karadenizlilerin de büyük kısmı benimsemiyor. Laz sözcüğü de Karadenizliler
arasında bir grup tarafından kabul görürken bir grup tarafından kabul
edilmiyor.
Vakfın kuruluşuna
öncülük edenler, çeşitli sorulara da muhatap oluyor. Bazı çevreler bu girişimi
“bölücülük” olarak niteliyor. Kuruculardan Avukat Ahmet Kırım, eleştirilere
şöyle karşılık veriyor:
“Ninelerimiz,
dedelerimiz hep Lazca konuşurlar. Biz de Lazca biliriz. Gelenek,
göreneklerimiz, yemeğimiz, içkimiz, müziğimiz hep farklı. Tarihimiz de olduğuna
göre bu kültürü neden geliştirmeyelim. Neden bunun altında farklı bir amaç
aranıyor?”
KÜRTLER ÖRNEK OLDU
Kürtleri örnek
aldıklarını belirten Avukat Ahmet Kırım, birlikte yaşama şartının herkesin
milli kimliğine saygı göstermek olduğuna değinerek şunları söylüyor:
“Esas olarak dünyadaki
gelişmeler ve Anadolu’nun asli halklarından olan Kürtlerin çabaları bizde de kendi kimliğimizi
geliştirme anlayışının yüzeye çıkmasına neden oldu.
Biz, dil, kültür ve
ulusal demokratik haklar diyebileceğimiz haklarımızı almak istiyoruz. Bunun
dışında amacımız ayrışmak, değil. Yine birlikte olmak. Ama kendi kimliğimizi muhafaza edip gönüllü
birliği sağlayabilmek. Bizim amacımız bu. TC devletinin tek ulus, tek devlet
anlayışıyla yürümediği, en azından sağlıklı bir şekilde yürümediği görülüyor
zaten.
O bakımdan bu kafayı
değiştirmek, beraberliğin de gönüllü olmasını sağlamak gerekiyor. Bize ve bizim
gibi başka azınlık milliyetlere de kendi kimliklerini muhafaza edebilme
olanağının sağlanması şarttır. Beraberlik ancak bundan sonra olabilir.”
NE GEREK VAR?
Ahmet Kırım, buna niçin
gerek duyulduğunu ise şöyle açıklıyor:
“Şimdiye kadar yoktu
ama bu insanlar eksikliğini hissediyorlardı. Konuştuğumuzda ben Laz’ım diyor.
Laz gibi yaşıyordu. O açıdan değişen bir şey yok. Lazistan’daki insanlar özel
hayatlarında nasıl yaşıyorsa onlar da öyle yaşıyordu.
Veya bir eğlenceye
gittiğinizde, bizim milli çalgımız kemençe değil tulumdur, birisi tulum
çaldığında oradaki insanları tutamazsınız. Bu kendiliğinden gelir, horon tutar.
Ne kadar asimile ederseniz edin, eninde sonunda Laz’dır.”
LAZ KİME DENİR?
Ahmet Kırım, kimin Laz
olup olmadığını da açıklıyor ve şunları söylüyor:
Bir insanın Laz olması
için önce Laz dilini bilmesi gerekir. Rizeliler Laz değildir. Hele her
Karadenizlinin Laz olduğunu düşünmek iyice yanlış bir düşüncedir.
Eskiden Trabzon’a kadar
olan bölüm Laz’dı. Şimdi Rize’nin içinde ve Trabzon’da Laz yaşamıyor. Orada
yaşayanların bir kısmı Rum’dan dönmedir. Çünkü Bizans döneminde Bizanslılar Laz
krallığını yıktıktan sonra kendi vatandaşlarını, Pontusluları getirip oraya
yerleştirdiler. O bakımdan Rizeliler bizden değildir. Rizeliler fanatiktir.
Lazlarsa değildir. Lazistan hudutları TC devleti sınırları içinde Çayeli ile
Pazar arasındaki Kemer deresinden başlayıp sınır kapısı olan Sarp’a, oradan da
Abhazya’ya kadar devam eder ki, Abhazya’daki nüfusun da yüzde 20 kadarı
Laz’dır. Gürcistan’da da Lazlar vardı. Yani o kuşağı devam ettiren bölüme
Lazistan diyebiliriz.”
***
“Laz Vakfı’na Büyük Öfke Yağdı: “Biz
Karadenizliler Sapına Kadar Türküz!” (Bugün Gazetesi,1 II 1993):
-Dün telefonla ve faksla BUGÜN’e ulaşan yüzlerce
Karadenizli, Laz Vakfı kuran avukat Cemil Memişoğlu ve arkadaşlarının
sözleriyle tavırlarını kınadı.
-Laz kelimesinin Türklerden ayrı bir milleti değil
belirli bir bölgede yaşayan halkı anlattığını söyleyen vatandaşlar, Lazca diye
bir dil de bulunmadığını söylediler.(…)
*
“Karadenizli Türktür”
Dün
telefonla ve faksla BUGÜN’e ulaşan yüzlerce Karadenizli, Laz Vakfı kuran Cemil
Memişoğlu ve arkadaşlarının “Türkiye’de etnik kökenli toplulukları göz ardı
edemeyiz. Biz ne Gürcüyüz, ne Ermeniyiz, ne Türküz. Bizler Lazız” şeklindeki
sözlerini kınadı.
Laz kelimesinin Türklerden ayrı bir milleti değil
belirli bir bölgede yaşayan halkı anlattığını söyleyen vatandaşlar, Lazca diye
bir dil de bulunmadığını söylediler. Lazların ve Lazca’nın en fazla folklorik
bir unsur olarak algılanabileceği vurgulandı. (…)
***
“Bir Bu Eksikti!” (Necati Zincirkıran,
Bugün Gazetesi, 2 II 1993):
“Türkiye’deki etnik
kökenli toplulukları göz ardı edemeyiz. Biz ne Gürcü’yüz, ne Ermeniyiz, ne de
Türküz”. Bizler Laz’ız” diye bir iddiayı savunmak acaba doğru mudur?
Hele, böyle bir
iddianın da ötesine giderek: “TC devletinin tek ulus, tek devlet anlayışıyla
yürümediği, en azından sağlıklı bir şekilde yürümediği görülüyor zaten. O
bakımdan kafayı değiştirmek gerekiyor” gibi düşünceler ileri sürmek bize göre
yanlıştır.
Böyle olduğu içindir
ki, “Laz Vakfı” yöneticilerinin konuşmaları tepki yaratmış, bizzat Karadenizliler:
“
“Biz sapına kadar
Türk’üz. Laz kelimesi, Türklerden ayrı bir milleti değil, belirli bir bölgede
yaşayan halkı tanımlamaktadır” demişlerdir.
Türkiye’de demokrasi
olgunlaşıp geliştikçe, kim bilir daha ne saçmalıklarla karşı karşıya geleceğiz.
Sovyet Sosyalist
Cumhuriyetler Birliği özgürlüğe kavuştu, birlik bitti! Her kafadan ayrı ayrı
sesler çıkmaya başladı. Cumhuriyet dağıldı. Sadece cumhuriyetler mi? Aynı
Cumhuriyet içinde bulunan ayrı etnik kökenliler birbirlerini boğazlamaya
başladı.
Acaba Türkiye’de böyle
mi olsun isteniyor?
Eskiden kimse ne Kürt
ne Laz olduğunu söylerdi. Kürt, Mardinli, Diyarbakırlı, Bitlisli, yani
nereliyse oralı olduğunu söylemekle yetinirdi. Laz da Oflu, Rizeli veya
Trabzonlu deyip geçerdi. Hepsi bu kadar!
Galiba demokrasiyi biz
yanlış algılıyoruz! Demokrasi elbette özgürlükler sistemidir. Bu sistem içinde
insanlar düşüncelerini serbestçe söyleyecek, gerektiğinde onu eyleme
geçireceklerdir. Ne var ki, iyi bilinmelidir ki, demokrasilerde milletin
çoğunluğunun düşüncesi ve kararı sonuçları belirler. Türk milletinin çoğunluğu
bu tür saçmalıklardan hoşlanmıyor ve bunlardan rahatsızlık duyuyor.
Laz Vakfı, şayet varsa
Laz dili, kültürü ve geleneklerini inceleyebilir, hatta onları yaşatabilir.
Kendilerinin sınırladıkları yerlerde şayet bu kültür bir değer taşıyorsa, onu
ekonomik potansiyele de dönüştürebilir. Oralarda turizm yapar, el sanatları,
hediyelik eşya gibi değerler yaratabilir. Fakat amacı belli olan bir vakfı
siyasi emeller uğruna kullanmaya kalkışmak sistemin özgürlükçü demokrasi bile
olsa bölücülüktür ve de yasalara göre suçtur.
Karadenizliler bugüne
dek devlete karşı hiçbir hareketin içinde olmamış, aksine ülkemizin en
yaratıcı, çalışkan ve de ekonomik hayatında bu vasıfları ile öne geçmiş
insanlarıdır.
Karadeniz Türkiye’ye
çok sayıda Başbakan, Bakan vermiş, üst düzey bürokrat yetiştirmiş bir
bölgemizdir. Bilim ve fikir hayatımıza da bakarsak orada da Karadenizlileri
görürüz.
Karadenizliler
Türkiye’nin rengidir, gözbebeğidir. Zeka, espri, çalışkanlık ve yaratıcılığın
simgesidir. Bugünkü görünüşü ile Karadeniz, Türkiye’nin en parlak gelecek vaat
eden bölgesi durumundadır.
Böyle olan bir bölgenin
halkının, saçma-sapan düşünceler ve ayrılıkçı fikirler karşısında tepki
göstermesi doğaldır.”
***
“Laz Vakfı’na Lanet!”
(Bugün Gazetesi,4 II 1993):
-Karadenizliler, Laz Vakfı kuran ve “Türk Değil
Laz’ız” diye açıklama yapan kişilere lanet yağdırmaya dün de devam etti.
-Ortak açıklama yapan Trabzon, Rize ve Artvin kültür
ve yardımlaşma dernekleri “Kurtuluş Savaşı’nda bağımsızlık için canlarını veren
Doğu Karadenizlilerin bölücü hareket heveslisi gibi gösterilmesi esef
vericidir” dediler.
-Açıklamada “Yöre halkının Türk kimliği ile bir
sorunu yoktur. Trabzon ile Rize halkının Rum dönmesi olduğu yolundaki iddiayı
da şiddetle reddederiz” denildi.
*
BUGÜN’ÜN NOTU:
“BUGÜN, teröre ve bölücülüğe karşı olduğunu
haberleriyle bugüne kadar defalarca ispat etmiş bir gazetedir. BUGÜN, Lazların
ayrı bir millet olduğu ve Lazca diye bir dil bulunduğu iddialarına da karşıdır.
Ancak bazı kişiler açık kimlikleriyle ortaya çıkmış, aleni olarak Laz Vakfı
kurmuş ve Lazlar konusunda açıklamalar yapmışsa, BUGÜN bunu görmezden gelemez.
Gazetecilik kafayı kuma gömenlerin veya taş kafaya gelirken gözlerini
kapayanların mesleği değildir. Saygılarımızla.”
*
Karadenizliler, Laz
Vakfı kuran ve “Türk değil Laz’ın” diye açıklama yapanları kınamaya dün de
devam etti.
Ortak açıklama yapan
Trabzon, Rize ve Artvin kültür ve yardımlaşma dernekleri “Kurtuluş Savaşı’nda
bağımsızlık için canlarını veren Doğu Karadenizlilerin bölücü hareket heveslisi
gösterilmesi esef vericidir” dediler.
Açıklamada şu görüşlere
yer verildi:
“Türkiye Cumhuriyeti
yurttaşlığı kimliğini yeterli görmeyip kendine bir takım etnik kimlikler arayan
insanlar her zaman çıkacaktır.
Ancak kendilerini
Lazların temsilcisi sayan bazı (kimliği tanınmamış) kişilerin ve dış kaynaklı
ayrılıkçı odakların sözcülüğünü yapanların (Türk değil Laz’ız) biçimindeki
ifadelerini (Trabzon ile Rize halkının çoğunluğu Rum dönmesidir) şeklindeki
çirkin açıklamalarını şiddetle reddediyoruz. Bu tür kışkırtmalar, ülkeyi etnik
ayrılıklara bölerek iç çatışmaları körüklemeye ve ülke bütünlüğünü bozmaya
yöneliktir. Bu ve benzeri bölücü davranış ve hareketlere karşı bölge halkının
duyarlı olduğundan, azim ve inançla bunlara karşı savaşacağından kimsenin
kuşkusu olmasın. Yöre halkının Türk kimliği ile bir sorunu yoktur ve bundan
kıvanç duyar.”
İmzalar: Sabahattin
Sağıroğlu, Trabzon Kültür ve Dayanışma Derneği Başkanı. Temel Eryılmaz, Rize
Kültür ve Dayanışma Derneği Başkanı. Ahmet Vehbi Melek, Artvin Kültür ve
Dayanışma Derneği Başkanı.
Bu arada, Ev-kur
Mağazaları sahibi Yılmaz Gülbay da açıklama yaparak, Laz Vakfı kurulmasını
protesto etti ve “Türk değil Laz’ız” diyenleri ağır bir dille kınadı.”
***
“Laz Vakfı Yüzünden Herkese Rezil Olduk!”
(Bugün Gazetesi,7 II1993):
-“Türk değil Laz’ız” şeklinde demeç veren Laz Vakfı
yöneticileri en büyük tepkiyi Karadenizli vatandaşlardan aldı.
-Ardeşen, Arhavi, Çayeli, Pazar, Fındıklı ve Hemşin
Kültür ve Dayanışma Derneği yöneticileri bir araya gelerek “Laz Vakfı”
yöneticilerine tepkilerini dile getirdiler.
-Laz Vakfı yöneticilerinin açıklamalarından sonra
sokağa çıkmaya utanır hale geldiklerini belirten Ardeşen Kültür ve Dayanışma Derneği
Başkanı Cemil Cahit Akdeniz, “Komşumun biri kapıma gelip, “Siz ayrı bir devlet
kurmak istiyormuşsunuz” dese ne derim ben?” şeklinde konuştu.
-Dernek yöneticileri bölgede yaşayan herkesin öz be
öz Türk olduklarını tekrarladı.
Sebahattin
Önkibar: “Lazistan Safsatası”, Türkiye Gazetesi, 2 II 1993
+
(Önerilen
okumalar: Ali Sirmen, “Dünyada Bugün/ Şimdi de bu mu çıktı?”,
Milliyet Gazetesi, 11 X 1992; “Avukat Ahmet Kırım öncülüğünde bir grup Laz aydını
enstitü kurmak için harekete geçti”, Çveneburi Kültürel Dergi, sayı 1 (8), Bude
LDT. ŞTİ, Bursa, 1993; Cemal Şener, “Lazların Tarihine Kısa Bakış”, Aylık
Siyasi Dergi Komün, sayı 1, Hasat Yayıncılık, İstanbul, 1989; Haşim Akman’ın
haber- söyleşisi: “Laz Enstitüsü Kuruluyor”, (A Aktüel Dergi, sayı 66, 8 X 1992) 13 VII 2017, sonhaber.ch/
circassiancenter.com.tr; Kâmil Aksoylu, “Tarihe Tanıklık/ Laz Kültürel
Hareketi/ 93 Süreci” (“Laz Kültürü”, Phoenix Yayınları, Ankara, 2009); Mehmedali
Barış Beşli, “Tarihe Karşı Kısa Tarih”, Mjora Lazepeşi Nena, sayı 1,
Çiviyazıları Yayınevi, İstanbul, 2000; Mehmet Ender Savcın, “Gürcistan’da
akrabalarımız var!”, 11 X 2020,
sonhaber.ch/ circassiancenter.com.tr; Sebahattin Önkibar, “Politika Günlüğü/
Lazistan Safsatası”, Türkiye Gazetesi, 2 II 1993; Selma
Koçiva: “Son Aktif Yıllarımı Laz Edebiyatına Vermek İstiyorum!”, 24 II 2021; sonhaber.ch/ gurcuhaber.com/ circassiancenter.com/ turklaz.com/
avrupaforum4.org; Ümit Bayazoğlu, “Sıkıcı bir Laz fıkrası/ Polis
emeklisi Hayri Hayrioğlu’nun başımıza ördüğü püskülü belâ”, EP/ Ekonomi
Politika, sayı 31, 27 VI 1993)
+
Avukat
Ahmet Hulusi Kırım’ın konuşma metni (15
XII 1992, İstanbul- Bahçelievler “Alyans Düğün Salonu “):
https://sonhaber.ch/laz-aydinlarinin-girisimine-basindan-tepkiler/
http://www.circassiancenter.com/tr/laz-aydinlarinin-girisimine-basindan-tepkiler/