12 Mayıs 2022 Perşembe

Laz Aydınlarının girişimine basından tepkiler

 

 

 

 


 

Laz Aydınlarının girişimine basından tepkiler

 

(Ön açıklama: Avukat Ahmet Hulusi Kırım ile arkadaşlarının 30 yıl önce Laz kimliğini yaşatmak adına yaptıkları çalışma ve açıklamalar zamanın basınında büyük yankılar uyandırmış, olumlu- olumsuz tepkiler almıştı. Hem Ahmet Hulusi Kırım ile arkadaşlarının söylediklerinin hem de onların bu söylediklerine olumlu- olumsuz tepki gösterenlerin söylediklerinin eleştirel katkıya muhtaç olduğu aşikâr. Ancak 30 yıl önce bütün bu söylenenler, bir döneme ışık tutmaları sebebiyle artık günümüzde tarihî birer önemli belge. Daha önce Haşim Akman’ın A Aktüel Dergisinin 66. sayısında yayımlanan haber- söyleşisini yeniden yayına hazırladığım gibi,  o dönemde Ahmet Hulusi Kırım ile arkadaşlarının Laz kimliğini yaşatmak adına yaptıkları çalışma ve açıklamalara basından gelen olumlu- olumsuz tepkileri de yeniden yayına hazırladım ve konuya ilgi duyan okuyucuların bilgisine sunuyorum.  Ayrıca belirtmeliyim; o dönemin iki önemli suskun tanığıyla olan söyleşilerim de yakında burada yayınlanacak. Ali İhsan Aksamaz)

+

 


Ali Sirmen, “Şimdi de bu mu çıktı?”, Milliyet Gazetesi, 11 X 1992

 

 “Etnik Kimliklerini, Ortak Tarih ve Kültürel Değerlerini Yaşatmak İstiyorlar”/ “Lazlardan Alternatif Vakıf” (Cumhuriyet Gazetesi, 19 Ocak 1993):

“Her Karadenizli Laz mı? Kimine göre eğer kişi Karadeniz bölgesindeki bir yerde doğmuşsa, ona “Laz” denir. Ve fıkralarımızın çoğu “Lazın biri…” diye başlar. En güzel Laz fıkralarını da yine Karadenizliler anlatır. Ancak Karadenizli’ye “Sen Laz mısın?” diye sorulduğunda çoğu, “Bizden ötesi Laz” yanıtını verir.

            Günümüzde bazı Karadenizliler kendilerinin “Laz” olduğunu kabul ediyorlar ve geçmişte Lazistan diye anılan bir bölge olduğunu vurgulayarak Lazların Türkiye’de yaşadığı bölgenin sınırlarını çiziyorlar. Lazlara göre Çayeli ile Pazar arasındaki Kemer Deresi’nden başlayıp sınır kapısı Sarp’a kadar uzanan bölge Lazistan’ın Türkiye’deki bölümünü oluşturuyor. Lazistan’ın diğer bölümü Gürcistan’da kalıyor.

            Vakıf kurma çalışmaları sırasında “Bölücülük mü yapıyorsunuz?”, “Devlet mi kuruyorsunuz”, “Size mi kaldı?” gibi eleştirilerle karşılaştıklarını belirten Avukat Cemil Memişoğlu, bunları söyleyenlerin kendilerinin görüş ve düşüncelerini bilmediğini vurguluyor. Türkiye’de ve dünyada Lazların evrensel olarak var olduğunu anlatan Memişoğlu şunları söylüyor: Biz mikro milliyetçiliği savunmuyoruz. Ancak, dünyadaki gelişmeyi göz ardı edemeyiz. Türkiye’deki etnik kökenli toplulukları göz ardı edemeyiz. Bizler bu sınırlar içinde gönül birliği ile yaşamayı ve etnik kimliğimizi sürdürmeyi istiyoruz.”

            Turizmci Mecit Çakırusta, çocukluğunda Lazca konuşulduğu için öğretmenleri ve ailesi tarafından azarlandığını belirterek sözlerini şöyle sürdürüyor: Türkiye’de birçok etnik topluluk yaşıyor. Misak-ı Milli hudutlarının çizilişinde Lazların emeği vardır. Dolayısıyla Lazların bu memlekette hakları vardır, söz sahibidirler. Bizler küçülmek değil, bütünleşmek, büyümek istiyoruz. Kavga değil, barış istiyoruz.”

            Vakıf kurma çalışmalarını sürdüren Lazlar Anadolu’da her zaman var olduklarını savunuyorlar ve bu konuda aynı şeyleri söylüyorlar: “Bizler hep vardık. Bizler Anadolu’da her zaman vardık. Bizler ne Ermeniyiz, ne Pontusuz, ne Gürcüyüz, ne Türk’üz. Bizler Lazız. Ve yaşamımızı böyle sürdüreceğiz.”

 


Cemal Şener, “Lazların Tarihine Kısa Bakış”, Komün, sayı 1, 1989

 

*

“Karadenizliler Vakıf İçin Ne Diyor?”

-Algan Hacaloğlu (CHP Milletvekili): “Çoğulcu bir demokrasi kurmak amacındayız. Çoğulculuğu günlük yaşama, devlet yapısına, kültüre yaşatmamız lazım. Anadolu’da bir kültür mozaiki var. Mozağin taşlarını oluşturan değişik tondaki farklı inançları, folklarları, dillerin geliştirilmesine olumlu bakıyoruz.”

-Adnan Kahveci (ANAP Milletvekili): “Birinci sınıf vatandaşlıktan, ikinci sınıf vatandaşlığa geçmek tenzili rütbedir. Bu da Karadeniz fıkrası galiba. Yine Karadenizliliklerini gösterdiler. Birinci sınıf vatandaşlıktan, ikinci sınıf vatandaşlık. Ben şimdiye kadar Türkiye’yi Lazların yönettiğini zannederdim.”

-Hikmet Hurşit Ağaoğlu (ANAP İstanbul İl Yönetim Kurulu Üyesi): “Bu çalışmayı son derece olumlu buluyorum. Türkiye’de Lazlar ile ilgili kütüphanelerde bile bilgi yok. Tarihi yazmakta bir mahsur yok, lisan alfabesini bulmakta bir mahzur yok. Ancak kesinlikle fanatik ve etnik düşünceye karşıyım, olay, tarih ve kültür yönünden alınırsa içindeyim.”

-İbrahim Cevahir (İşadamı): Nereden çıktı bu, Laz olarak 1,5 ilçe vardır. Bir ilçe Rize’de, bir de yarısı Artvin’de olan bir ilçe. Biz şovenizme iyi bakmayız.”

Hasan Ekinci (DYP Milletvekili): “Anavatan Partisi Laz Vakfıdır. İkinci vakfa ne gerek var. Enteresan, zannetmiyorum Laz Vakfı olacağını.”

-Halit Dumankaya ( ANAP Milletvekili): “Karadeniz Vakfı var, Rize Vakfı var. Yeterince bölünmüşlük var zaten. O da kurulsa pek bir şey değiştirmez.”

-Süleyman Hatinoğlu (ANAP Milletvekili): Böyle bir vakfa kesinlikle hayır derim. Bölgeciliği ve ırkçılığı kamçılar.”

-Mustafa Parlak (ANAP Milletvekili): “Türkiye’de etnik ayrımcılığın bulunduğu bir anda böyle bir vakfın yararlı olacağına inanmıyorum.” (Deniz Teztel, Cumhuriyet)”

 

***

 


“Birlik Ve Beraberliğe En Çok İhtiyacımız Olduğu Dönemde Çatlak Bir Ses: Türk Değil Laz’ız!” (Bugün Gazetesi, 31 Ocak 1993):

            Laz Vakfı kurucularından avukat Cemil Memişoğlu “Türkiye’deki etnik kökenli toplulukları göz ardı edemeyiz. Biz ne Gürcüyüz, ne Ermeniyiz ne de Türk’üz. Bizler Laz’ın şeklinde açıklama yaptı.

*

            Bunların Amacı ne?

            “Her Karadeniz’li Laz değildir” diyen Laz vakfı üyeleri, “Eskiden Trabzon’a kadar olan bölüm Lazdı. Şimdi Rize’nin içinde ve Trabzon’da Laz yaşamıyor. Orada yaşayanların bir kısmı Rum’dan dönmedir. O bakımdan Rizeliler bizden değildir” dedi.

Haritada LAZİSTAN’ın yerini gösterdiler

*

Kurucu üye avukat Ahmet Kırım “Ninelerimiz, dedelerimiz hep Lazca konuşurlar. Gelenek, göreneklerimiz, yemeğimiz, içkimiz, müziğimiz farklı. Tarihimiz de olduğuna göre bu kültürü neden geliştirmeyelim” dedi ve şöyle devam etti; 

“KÜRTLERİN ÇABALARI…”

–“Dünyadaki gelişmeler ve Anadolu’nun asli haklarından olan Kürt’lerin çabaları bizde de kendi kimliğimizi geliştirme anlayışının yüzeye çıkmasına neden oldu. Biz, dil, kültür ve ulusal demokratik haklar diyebileceğimiz haklarımızı almak istiyoruz.

KAFAYI DEĞİŞTİRMEK GEREKİYOR”-

 “TC devletinin tek ulus, tek devlet anlayışıyla yürümediği, en azından sağlıklı bir şekilde yürümediği görülüyor zaten. O bakımdan kafayı değiştirmek gerekiyor. Bize ve bizim gibi başka azınlık milliyetlere de kendi kimliklerini muhafaza edebilme olanağının sağlanması şarttır. (…)


*



“Türk Değil Laz’ız!”

Kendilerine “Laz Aydınları” sıfatını takan bir grup Karadenizli, “Laz ırkının demokratik hakları” için kolları sıvadı.

Lazların haklarını korumak ve Laz tarihini kültürünü, araştırıp geliştirmek amacıyla kısa adı LAV olan bir de Laz Vakfı kuracak. Vakfın kuruluş çalışmalarını yürütenlerden Avukat Cemil Memişoğlu, Laz Vakfı’nın temel amacının Lazları Laz kimliğine kavuşturmak olduğu olduğunu belirtiyor. Memişoğlu, vakfa katılmak için Türkiye’nin dört bir yanından telefonlar yağdığını (!) belirterek, “Biz ne Gürcü’yüz, ne Ermeniyiz, ne de Türküz. Bizler Laz’ız” diyor.

Bu sözleriyle ırkçı bir amaçla yola çıktıklarını ortaya koyan Memişoğlu, “Türkiye’deki etnik kökenli toplumları göz ardı edemeyiz. Bizler bu sınırlar içinde gönül birliği ile yaşamayı ve etnik kimliğimizi sürdürmeyi istiyoruz” diye konuşuyor.

BÖLÜCÜLÜK DEĞİL Mİ?

Karadenizlilere genel olarak verilen bir sıfat olan Laz sözcüğü, Laz Vakfı’nın kuruluş çalışmalarıyla birlikte yeni bir tartışmanın konusu olmaya aday görülüyor. Böyle bir ayırımı, Karadenizlilerin de büyük kısmı benimsemiyor. Laz sözcüğü de Karadenizliler arasında bir grup tarafından kabul görürken bir grup tarafından kabul edilmiyor.

Vakfın kuruluşuna öncülük edenler, çeşitli sorulara da muhatap oluyor. Bazı çevreler bu girişimi “bölücülük” olarak niteliyor. Kuruculardan Avukat Ahmet Kırım, eleştirilere şöyle karşılık veriyor:

“Ninelerimiz, dedelerimiz hep Lazca konuşurlar. Biz de Lazca biliriz. Gelenek, göreneklerimiz, yemeğimiz, içkimiz, müziğimiz hep farklı. Tarihimiz de olduğuna göre bu kültürü neden geliştirmeyelim. Neden bunun altında farklı bir amaç aranıyor?”

KÜRTLER ÖRNEK OLDU

Kürtleri örnek aldıklarını belirten Avukat Ahmet Kırım, birlikte yaşama şartının herkesin milli kimliğine saygı göstermek olduğuna değinerek şunları söylüyor:

“Esas olarak dünyadaki gelişmeler ve Anadolu’nun asli halklarından olan Kürtlerin  çabaları bizde de kendi kimliğimizi geliştirme anlayışının yüzeye çıkmasına neden oldu.

Biz, dil, kültür ve ulusal demokratik haklar diyebileceğimiz haklarımızı almak istiyoruz. Bunun dışında amacımız ayrışmak, değil. Yine birlikte olmak. Ama  kendi kimliğimizi muhafaza edip gönüllü birliği sağlayabilmek. Bizim amacımız bu. TC devletinin tek ulus, tek devlet anlayışıyla yürümediği, en azından sağlıklı bir şekilde yürümediği görülüyor zaten.

O bakımdan bu kafayı değiştirmek, beraberliğin de gönüllü olmasını sağlamak gerekiyor. Bize ve bizim gibi başka azınlık milliyetlere de kendi kimliklerini muhafaza edebilme olanağının sağlanması şarttır. Beraberlik ancak bundan sonra olabilir.”

NE GEREK VAR?

Ahmet Kırım, buna niçin gerek duyulduğunu ise şöyle açıklıyor:

“Şimdiye kadar yoktu ama bu insanlar eksikliğini hissediyorlardı. Konuştuğumuzda ben Laz’ım diyor. Laz gibi yaşıyordu. O açıdan değişen bir şey yok. Lazistan’daki insanlar özel hayatlarında nasıl yaşıyorsa onlar da öyle yaşıyordu.

Veya bir eğlenceye gittiğinizde, bizim milli çalgımız kemençe değil tulumdur, birisi tulum çaldığında oradaki insanları tutamazsınız. Bu kendiliğinden gelir, horon tutar. Ne kadar asimile ederseniz edin, eninde sonunda Laz’dır.”

LAZ KİME DENİR?

Ahmet Kırım, kimin Laz olup olmadığını da açıklıyor ve şunları söylüyor:

Bir insanın Laz olması için önce Laz dilini bilmesi gerekir. Rizeliler Laz değildir. Hele her Karadenizlinin Laz olduğunu düşünmek iyice yanlış bir düşüncedir.

Eskiden Trabzon’a kadar olan bölüm Laz’dı. Şimdi Rize’nin içinde ve Trabzon’da Laz yaşamıyor. Orada yaşayanların bir kısmı Rum’dan dönmedir. Çünkü Bizans döneminde Bizanslılar Laz krallığını yıktıktan sonra kendi vatandaşlarını, Pontusluları getirip oraya yerleştirdiler. O bakımdan Rizeliler bizden değildir. Rizeliler fanatiktir. Lazlarsa değildir. Lazistan hudutları TC devleti sınırları içinde Çayeli ile Pazar arasındaki Kemer deresinden başlayıp sınır kapısı olan Sarp’a, oradan da Abhazya’ya kadar devam eder ki, Abhazya’daki nüfusun da yüzde 20 kadarı Laz’dır. Gürcistan’da da Lazlar vardı. Yani o kuşağı devam ettiren bölüme Lazistan diyebiliriz.”

***

 


 

 “Laz Vakfı’na Büyük Öfke Yağdı: “Biz Karadenizliler Sapına Kadar Türküz!” (Bugün Gazetesi,1 II 1993):

-Dün telefonla ve faksla BUGÜN’e ulaşan yüzlerce Karadenizli, Laz Vakfı kuran avukat Cemil Memişoğlu ve arkadaşlarının sözleriyle tavırlarını kınadı.

-Laz kelimesinin Türklerden ayrı bir milleti değil belirli bir bölgede yaşayan halkı anlattığını söyleyen vatandaşlar, Lazca diye bir dil de bulunmadığını söylediler.(…)

*

“Karadenizli Türktür”

            Dün telefonla ve faksla BUGÜN’e ulaşan yüzlerce Karadenizli, Laz Vakfı kuran Cemil Memişoğlu ve arkadaşlarının “Türkiye’de etnik kökenli toplulukları göz ardı edemeyiz. Biz ne Gürcüyüz, ne Ermeniyiz, ne Türküz. Bizler Lazız” şeklindeki sözlerini kınadı.

Laz kelimesinin Türklerden ayrı bir milleti değil belirli bir bölgede yaşayan halkı anlattığını söyleyen vatandaşlar, Lazca diye bir dil de bulunmadığını söylediler. Lazların ve Lazca’nın en fazla folklorik bir unsur olarak algılanabileceği vurgulandı. (…)

 

***

 

 “Bir Bu Eksikti!” (Necati Zincirkıran, Bugün Gazetesi, 2 II 1993):

“Türkiye’deki etnik kökenli toplulukları göz ardı edemeyiz. Biz ne Gürcü’yüz, ne Ermeniyiz, ne de Türküz”. Bizler Laz’ız” diye bir iddiayı savunmak acaba doğru mudur?

Hele, böyle bir iddianın da ötesine giderek: “TC devletinin tek ulus, tek devlet anlayışıyla yürümediği, en azından sağlıklı bir şekilde yürümediği görülüyor zaten. O bakımdan kafayı değiştirmek gerekiyor” gibi düşünceler ileri sürmek bize göre yanlıştır.

Böyle olduğu içindir ki, “Laz Vakfı” yöneticilerinin konuşmaları tepki yaratmış, bizzat Karadenizliler: “

“Biz sapına kadar Türk’üz. Laz kelimesi, Türklerden ayrı bir milleti değil, belirli bir bölgede yaşayan halkı tanımlamaktadır” demişlerdir.

Türkiye’de demokrasi olgunlaşıp geliştikçe, kim bilir daha ne saçmalıklarla karşı karşıya geleceğiz.

Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği özgürlüğe kavuştu, birlik bitti! Her kafadan ayrı ayrı sesler çıkmaya başladı. Cumhuriyet dağıldı. Sadece cumhuriyetler mi? Aynı Cumhuriyet içinde bulunan ayrı etnik kökenliler birbirlerini boğazlamaya başladı.

Acaba Türkiye’de böyle mi olsun isteniyor?

Eskiden kimse ne Kürt ne Laz olduğunu söylerdi. Kürt, Mardinli, Diyarbakırlı, Bitlisli, yani nereliyse oralı olduğunu söylemekle yetinirdi. Laz da Oflu, Rizeli veya Trabzonlu deyip geçerdi. Hepsi bu kadar!

Galiba demokrasiyi biz yanlış algılıyoruz! Demokrasi elbette özgürlükler sistemidir. Bu sistem içinde insanlar düşüncelerini serbestçe söyleyecek, gerektiğinde onu eyleme geçireceklerdir. Ne var ki, iyi bilinmelidir ki, demokrasilerde milletin çoğunluğunun düşüncesi ve kararı sonuçları belirler. Türk milletinin çoğunluğu bu tür saçmalıklardan hoşlanmıyor ve bunlardan rahatsızlık duyuyor.

Laz Vakfı, şayet varsa Laz dili, kültürü ve geleneklerini inceleyebilir, hatta onları yaşatabilir. Kendilerinin sınırladıkları yerlerde şayet bu kültür bir değer taşıyorsa, onu ekonomik potansiyele de dönüştürebilir. Oralarda turizm yapar, el sanatları, hediyelik eşya gibi değerler yaratabilir. Fakat amacı belli olan bir vakfı siyasi emeller uğruna kullanmaya kalkışmak sistemin özgürlükçü demokrasi bile olsa bölücülüktür ve de yasalara göre suçtur.

Karadenizliler bugüne dek devlete karşı hiçbir hareketin içinde olmamış, aksine ülkemizin en yaratıcı, çalışkan ve de ekonomik hayatında bu vasıfları ile öne geçmiş insanlarıdır.

Karadeniz Türkiye’ye çok sayıda Başbakan, Bakan vermiş, üst düzey bürokrat yetiştirmiş bir bölgemizdir. Bilim ve fikir hayatımıza da bakarsak orada da Karadenizlileri görürüz.

Karadenizliler Türkiye’nin rengidir, gözbebeğidir. Zeka, espri, çalışkanlık ve yaratıcılığın simgesidir. Bugünkü görünüşü ile Karadeniz, Türkiye’nin en parlak gelecek vaat eden bölgesi durumundadır.

Böyle olan bir bölgenin halkının, saçma-sapan düşünceler ve ayrılıkçı fikirler karşısında tepki göstermesi doğaldır.”

***


 “Laz Vakfı’na Lanet!” (Bugün Gazetesi,4 II 1993):

-Karadenizliler, Laz Vakfı kuran ve “Türk Değil Laz’ız” diye açıklama yapan kişilere lanet yağdırmaya dün de devam etti.

-Ortak açıklama yapan Trabzon, Rize ve Artvin kültür ve yardımlaşma dernekleri “Kurtuluş Savaşı’nda bağımsızlık için canlarını veren Doğu Karadenizlilerin bölücü hareket heveslisi gibi gösterilmesi esef vericidir” dediler.

-Açıklamada “Yöre halkının Türk kimliği ile bir sorunu yoktur. Trabzon ile Rize halkının Rum dönmesi olduğu yolundaki iddiayı da şiddetle reddederiz” denildi.

*

BUGÜN’ÜN NOTU:

“BUGÜN, teröre ve bölücülüğe karşı olduğunu haberleriyle bugüne kadar defalarca ispat etmiş bir gazetedir. BUGÜN, Lazların ayrı bir millet olduğu ve Lazca diye bir dil bulunduğu iddialarına da karşıdır. Ancak bazı kişiler açık kimlikleriyle ortaya çıkmış, aleni olarak Laz Vakfı kurmuş ve Lazlar konusunda açıklamalar yapmışsa, BUGÜN bunu görmezden gelemez. Gazetecilik kafayı kuma gömenlerin veya taş kafaya gelirken gözlerini kapayanların mesleği değildir. Saygılarımızla.”

*

Karadenizliler, Laz Vakfı kuran ve “Türk değil Laz’ın” diye açıklama yapanları kınamaya dün de devam etti.

Ortak açıklama yapan Trabzon, Rize ve Artvin kültür ve yardımlaşma dernekleri “Kurtuluş Savaşı’nda bağımsızlık için canlarını veren Doğu Karadenizlilerin bölücü hareket heveslisi gösterilmesi esef vericidir” dediler.

Açıklamada şu görüşlere yer verildi:

“Türkiye Cumhuriyeti yurttaşlığı kimliğini yeterli görmeyip kendine bir takım etnik kimlikler arayan insanlar her zaman çıkacaktır.

Ancak kendilerini Lazların temsilcisi sayan bazı (kimliği tanınmamış) kişilerin ve dış kaynaklı ayrılıkçı odakların sözcülüğünü yapanların (Türk değil Laz’ız) biçimindeki ifadelerini (Trabzon ile Rize halkının çoğunluğu Rum dönmesidir) şeklindeki çirkin açıklamalarını şiddetle reddediyoruz. Bu tür kışkırtmalar, ülkeyi etnik ayrılıklara bölerek iç çatışmaları körüklemeye ve ülke bütünlüğünü bozmaya yöneliktir. Bu ve benzeri bölücü davranış ve hareketlere karşı bölge halkının duyarlı olduğundan, azim ve inançla bunlara karşı savaşacağından kimsenin kuşkusu olmasın. Yöre halkının Türk kimliği ile bir sorunu yoktur ve bundan kıvanç duyar.”

İmzalar: Sabahattin Sağıroğlu, Trabzon Kültür ve Dayanışma Derneği Başkanı. Temel Eryılmaz, Rize Kültür ve Dayanışma Derneği Başkanı. Ahmet Vehbi Melek, Artvin Kültür ve Dayanışma Derneği Başkanı.

Bu arada, Ev-kur Mağazaları sahibi Yılmaz Gülbay da açıklama yaparak, Laz Vakfı kurulmasını protesto etti ve “Türk değil Laz’ız” diyenleri ağır bir dille kınadı.”

***

 

 “Laz Vakfı Yüzünden Herkese Rezil Olduk!” (Bugün Gazetesi,7 II1993):

 

-“Türk değil Laz’ız” şeklinde demeç veren Laz Vakfı yöneticileri en büyük tepkiyi Karadenizli vatandaşlardan aldı.

-Ardeşen, Arhavi, Çayeli, Pazar, Fındıklı ve Hemşin Kültür ve Dayanışma Derneği yöneticileri bir araya gelerek “Laz Vakfı” yöneticilerine tepkilerini dile getirdiler.

-Laz Vakfı yöneticilerinin açıklamalarından sonra sokağa çıkmaya utanır hale geldiklerini belirten Ardeşen Kültür ve Dayanışma Derneği Başkanı Cemil Cahit Akdeniz, “Komşumun biri kapıma gelip, “Siz ayrı bir devlet kurmak istiyormuşsunuz” dese ne derim ben?” şeklinde konuştu.

-Dernek yöneticileri bölgede yaşayan herkesin öz be öz Türk olduklarını tekrarladı.

 

 


Sebahattin Önkibar: “Lazistan Safsatası”, Türkiye Gazetesi, 2 II 1993

+

(Önerilen okumalar: Ali Sirmen, “Dünyada Bugün/ Şimdi de bu mu çıktı?”, Milliyet Gazetesi, 11 X 1992; “Avukat Ahmet Kırım öncülüğünde bir grup Laz aydını enstitü kurmak için harekete geçti”, Çveneburi Kültürel Dergi, sayı 1 (8), Bude LDT. ŞTİ, Bursa, 1993; Cemal Şener, “Lazların Tarihine Kısa Bakış”, Aylık Siyasi Dergi Komün, sayı 1, Hasat Yayıncılık, İstanbul, 1989; Haşim Akman’ın haber- söyleşisi: “Laz Enstitüsü Kuruluyor”, (A Aktüel Dergi, sayı 66,  8 X 1992) 13 VII 2017, sonhaber.ch/ circassiancenter.com.tr; Kâmil Aksoylu, “Tarihe Tanıklık/ Laz Kültürel Hareketi/ 93 Süreci” (“Laz Kültürü”, Phoenix Yayınları, Ankara, 2009); Mehmedali Barış Beşli, “Tarihe Karşı Kısa Tarih”, Mjora Lazepeşi Nena, sayı 1, Çiviyazıları Yayınevi, İstanbul, 2000; Mehmet Ender Savcın, “Gürcistan’da akrabalarımız var!”,  11 X 2020, sonhaber.ch/ circassiancenter.com.tr; Sebahattin Önkibar, “Politika Günlüğü/ Lazistan Safsatası”, Türkiye Gazetesi, 2 II 1993; Selma Koçiva: “Son Aktif Yıllarımı Laz Edebiyatına Vermek İstiyorum!”, 24 II 2021; sonhaber.ch/ gurcuhaber.com/ circassiancenter.com/ turklaz.com/ avrupaforum4.org; Ümit Bayazoğlu, “Sıkıcı bir Laz fıkrası/ Polis emeklisi Hayri Hayrioğlu’nun başımıza ördüğü püskülü belâ”, EP/ Ekonomi Politika, sayı 31, 27 VI 1993)


+

Avukat Ahmet Hulusi Kırım’ın konuşma metni  (15 XII 1992, İstanbul- Bahçelievler “Alyans Düğün Salonu “): 




+

aksamaz@gmail.com

 

 https://sonhaber.ch/hasim-akman-laz-enstitusu-kuruluyor/

https://sonhaber.ch/laz-aydinlarinin-girisimine-basindan-tepkiler/



http://www.circassiancenter.com/tr/laz-aydinlarinin-girisimine-basindan-tepkiler/