“Kılıçdaroğlu’nun Lazca Hassasiyeti” (ARŞİV)
Yukarıdaki başlık bana ait değil. Kemal Kılıçdaroğlu’nun gıyabında eleştiri
konusu yaptığım internet sitesinin yayınladığı haberin başlığı. Bu başlıkla,
Kemal Kılıçdaroğlu’nun Lazca’ya olan duyarsızlığı ve umursamazlığına daha kolay
dikkat çekebileceğimi düşünüyorum.
İnternet ortamında bu konu hakkında yapacağınız kısa
bir gezinti sizi Genca ARTI “İstihdam Fırsat Eşitliği Yaratma Projesi”
kapsamında düzenlenen bir etkinliğe götürüyor. Kemal Kılıçdaroğlu’na ilişkin bu
habere, lazebura ve lazhaber adlı internet sitelerinden de ulaşmak mümkün.
Lazebura, bu haberle ilgili olarak Milliyet Gazetesi’ni kaynak göstermiş (7
Nisan 2011). Lazhaber ise aynı haberi, “Kılıçdaroğlu ‘Lazca’ için ne dedi?”
başlığı altında vermiş. Lazhaber, kaynak belirtmediğine göre, haberi kendi
hazırlamış.
Lazhaber’in yukarıda aktardığım başlığı altında ise bir fotoğraf yer alıyor.
Fotoğrafın sağ yarısında Kemal Kılıçdaroğlu görülüyor. Fotoğrafın sol yarısında
birileri var. Ancak onlar flu hale getirilmiş ve üzerlerine iki spot yazılmış.
Üstteki spotta, “Kılıçdaroğlu’nun ‘LAZCA’ Hassasiyeti”, hemen altındaki spotta
ise, “Rize’den 1 Milletvekili çıkaracağım” ifadeleri yer alıyor. İlk spottaki
“Lazca” ile ikinci spottaki “1 Milletvekili” kırmızı harflerle yazılmış.
Kemal Kılıçdaroğlu ve onun misyonundaki politikacıların Lazca ve
Anadolu’nun diğer anadilleri konusundaki duyarsızlıklarını Sağır Sultan bile
duydu. Hele hele nabza o anlık şerbet vermek için ayak üstü ettikleri ve oy
avcılığına yönelik samimiyetten uzak sözleri hâlâ kulaklarımızdadır. Bu
sebeple, Kemal Kılıçdaroğlu’nun kendisine Lazca konusunda sorulan net bir
soruya, net bir cevap verememesini anlayışla karşılayabilirdik. Çünkü
partisinin bu konuda bir düşüncesi ve projesi yok. Daha doğru söylemle, CHP’nin
Türkiye’nin diğer anadilleri konusundan bihaber olduğu kesin.
Gel gör ki, lazhaber’in Ardeşen merkezli bir internet sit1esi olması,
Kemal Kılıçdaroğlu Lazca konusunda hassasmış gibi, “Kılıçdaroğlu’nun
‘LAZCA’Hassasiyeti” başlığını atması ve ardından da okuyucu da “Lazca” eşittir
“1 Milletvekili” anlamına gelen imaj oluşturmaya çalışması, bizi lazhaber’in o
haberini, Kemal Kılıçdaroğlu’nun söylediklerini ve CHP’nin anadilleri
konusundaki duyarsızlığını mercek altına almaya yöneltti.
Hem adının hemen başındaki “Laz” kelimesinden hem de bu makaleye konu
olan haberde “Lazca” eşittir “1 Milletvekili” şeklinde bir imaj oluşturmak
istemesinden, lazhaber adlı internet sitesinin Laz kimliği ve dili konusunda
son derece duyarlı olduğu izlenimini uyandırmaya çalıştığını belirtmeliyim.
Öyleyse; lazhaber sitesinde eksikliği açıkça görülen Lazca yayın konusunda da
kendisini en kısa zamanda geliştirmeli ve Lazca makaleler ve Lazca haberler
yayınlayarak adıyla mütenasip hale gelmelidir.
Şimdi gelelim Kemal Kılıçdaroğlu’na. Lazca konusunda
sorulan soruya ve verdiği cevaba. CHP Genel Merkezi’ndeki MKY salonundayız.
Salon etkinlik için düzenlenmiş. Kemal Kılıçdaroğlu internetin karşısında.
“İmaj maker”ının ve diğer danışmanlarının kendisine hangi tavsiyelerde
bulunduğunu bilemiyoruz. Yaklaşık yarım saat kadar kendisine sorulan soruları
cevaplamış.
Laz kimliği, dili konusunda duyarlı olduğu anlaşılan
bir genç sorusunu soruyor. Soruyu soranın konuya vakıf olduğu da anlaşılıyor:
“Lazca için ne gibi çalışmanız var?” Bu soruya Kemal Kılıçdaroğlu, iki cevap
verebilirdi. İlki: “Üzgünüm, bu konuda herhangi bir çalışmayı bugüne kadar
yapamadık. Ancak en kısa zamanda ilgili arkadaşlara talimat vereceğim. Konunun
uzmanı yerli ve yabancı uzmanlardan oluşan bir grup oluşturulsun. Hemen
çalışmaya başlayalım. Tabi sizlerin de yardımlarınızı bekliyoruz.”
Ya da Kemal Kılıçdaroğlu şöyle diyebilirdi:
“Arkadaşlar uzun zamandır konu üzerinde çalışıyorlar. Size bir sürprizim de
var. Nasrettin Hoca ve Keloğlan masalları Lazca’ya çevrildi. Yakında kitapları,
ses kayıtlarıyla birlikte il, ilçe örgütlerimize göndereceğiz. Ayrıca CHP’nin
televizyon kanalımdan da diğer anadillerle birlikte Lazca yayın yapma konusunda
çalışıyoruz.”
Şimdi Kemal Kılıçdaroğlu’na sorulan soruyu bir kez
daha duyalım: “Lazca için ne gibi çalışmanız var?” Kemal Kılıçdaroğlu
cevaplıyor: “Herkesin kendi anadilini öğrenmesini istiyoruz.” Eğer soru;
“Herkesin kendi anadilini öğrenmesini istiyor musunuz?” olsaydı Kemal Kılıçdaroğlu’nun
cevabı doğru olacaktı. Kemal Kılıçdaroğlu’nun soruyu anlamadığı veya çok iyi
anladığını ancak partisinin bu konuda hiçbir çalışması olmadığı için böyle
kaçamak cevap verdiğini anlıyoruz. Kemal Kılıçdaroğlu, soruya ilgisiz bir cevap
verdiğini biliyor olmalı ki eklemiş: “Lazca’yı 1976’da yaptığım bir
minibüs yolculuğu sırasında ilk kez duydum.”
Yukarıda da belirtmiştim. Kemal Kılıçdaroğlu gibi politikacıların birçok
konuda ve özellikle de Lazca gibi anadilleri konusunda söylediklerini,
söyleyeceklerini ciddiye almak mümkün değil! Çünkü en azından yerel parti
teşkilatlarıyla ilgili bu konularda yapılmış ortak çalışmaları yok. Fikirleri
yok. Düşünceleri yok. Projeleri yok. Somut önerileri yok. Yalnızca
sıkıştıklarında ayaküstü söyledikleri ve sonradan unuttukları lâkırdıları var.
Burada açıkça görüyoruz: Kemal Kılıçdaroğlu,
Lazca konusunda sınıfta kaldı. Ancak hemen hatırlatayım: Kemal Kılıçdaroğlu’nun
sınıfta kaldığı dil sadece Lazca değil. Kendi anadilinden de sınıfta
kaldı. “32. Gün” adlı TV programda, kendisine Kürtçe veya Zazaca bilip
bilmediğine ilişkin soru yöneltildiğinde, Tunceli’deki ailesinin “Dersimce”
konuştuğunu ancak kendisinin bu dili bilmediğini söylemişti. Zazaca dememek
için, nüfus sayımlarında devletin resmî olarak kullandığı söylemin bile dışında
bir terim uydurarak kendi anadilini tanımlamaya çalışan Kemal
Kılıçdaroğlu’nun Lazca konusunda samimiyetsiz davranması kuşkusuz bu durumda o
kadar da yadırganacak bir durum olmasa gerek. Lazca konusunda kendisine sorulan
net bir soruya açıkça cevap verememesine karşılık, Kemal Kılıçdaroğlu’nun
söylediklerini bulunmaz Hint kumaşı gibi görüp üstüne üstlük bir
de “Kılıçdaroğlu’nun Lazca Hassasiyeti” şeklinde başlık atanlar, ümit
ederim şimdi hiç de doğru bir davranış sergilemediklerini kavrayabilmişlerdir.
Kemal Kılıçdaroğlu, yeri geldiği zaman CHP için
devleti kuran parti tanımlamasını yapmaktadır. Partisinin “köklü” bir geçmişe
sahip olmasının, kendisine bir referans kaynağı olduğunu düşünüyor olmalı. Ne
var ki, geçmişlerine eleştirel yaklaşmaları gerektiğini hâlâ akıllarına
getirememektedirler. Kemal Kılıçdaroğlu, kendisine sorulan Lazca’ya ilişkin
soruya ustaca kaçamak cevap veriyor. Ancak ben kendisine, “köklü” geçmişiyle
övündüğü partisinin Lazca’ya yönelik uygulamaları konusunda bazı tanıklıkları
aktarmak isterim.
Arhavili M. Recai Özgün şunları
anlatıyor: “…Otuzlu yıllarda okullarda Temizlik ve İntizam Kolu, Kızılay
Kolu... gibi isimlerle çalışma kolları oluşturulurdu... Bunlar arasında “Lazca
Konuşanlarla Mücadele Kolu” diye bir kol daha vardı. Ben dördüncü ve beşinci
sınıfta iken bir müddet bu kolun başkanlığını yaptığımı hatırlıyorum... Bu
işi... faydalı olduğuna inanarak yapardık. Çünkü talebeler de öğretmenler de
Laz kökenli idiler ve Türkçeleri meramlarını ifade edemeyecek kadar bozuktu...“
“Lazca Konuşanlarla Mücadele Kolu”ndaki faaliyetlerime
bir anlam veremezdim. Çünkü okulda tamam; Lazca konuşanlara ihtarımı yapardım,
ama eve gelince, köye çıkınca hiç Türkçe bilmeyen babaannem, dedem, komşuma hiç
etkili olamıyordum. Hâl böyle olunca, onlarla ben de Lazca konuşuyordum... Bir
çocuğun ikiyüzlü gelişmesinde felâket etkili olacak bir uygulama. Ayrıca
onlara, “Lazca konuşmayın” demek, “Siz hiç konuşmayın” anlamına geliyordu.
Çünkü Lazcadan başka dil bilmiyorlardı. Böyle bir teklif, onların aklımızdan
şüphelenmelerini gerektiriyor ve şaşkın şaşkın gülmelerine vesile oluyordu. Bu
çok büyük bir çelişki idi. Çocuk ruhumda oluşan bu çapraşık duygular, beni
konunun nedenlerini anlamaya doğru iterdi ama hiçbir izah tarzını da
bulamazdım. Bu konudaki pozisyonumu iki yüzlülük imiş gibi algılardım ve
hatırladığıma göre utanır ve sıkılırdım.”
Ardeşenli Mecit Çakırusta şunları söylüyor: “…
1930’lu yıllarda ilkokul tahsilimi… yaptım… Okulda Lazca konuşmak yasaktı.
Yalnızca okulda değil, dışarıda da konuşulmayacaktı. Bunun tespiti için de, talebeler
arasında görevliler vardı. Öğretmen, Lazca konuşanları tespit edip kendisine
isimlerini getirenleri ödüllendiriyor ve talebeleri ispiyonculuğa teşvik
ediyordu. Lazca konuşanları da -yine talebelere yaptırdığı- özel fındık
ağacından çubuklarla avuçlarını kırbaçlıyordu veya parmaklarımızı birleştirip
tırnaklarımıza cetvelle vuruyordu. Bu tutum ve davranışın bana yaptığı
psikolojik tahribatın yaşam boyu uzun zamanımı aldığını, bu aşağılanma,
suçluluk ama bu suç ve yabancılık bende hep var olacaktı. Üstümden
atamayacaktım…”
1939 doğumlu olan Hopalı Yılmaz Avcı’nın da
hatırladıkları şöyle: “ ... Okullar açıldığı gün öğretmenimizin okulda
Lazca konuşmayı yasaklaması ile beraber bizim de en önemli iletişim kaynağımız
kesilmiş oldu. Ancak teneffüslerde, öğretmenden uzak olduğumuz noktalarda
kontrollü olarak Lazca konuşabiliyorduk… Tabii bu arada yakayı suçüstü ele
verenler de mutlaka cezalarını çekiyorlardı. (...) O büyük mücadele sonunda,
öğretmenin galip geldiğini söylemeye her halde gerek yok !
1944 doğumlu Fındıklılı Nurdoğan Demir’in, o yıllara ilişkin olarak
yazdıkları ise şöyle: “…O yaşımda başka bir dilin varlığını bile
bilmiyordum. Lazca konuşmayacaktım da ne konuşacaktım ki? Yoksa biz, hani şu
öğretmenlerimizin konuştuğu dilden mi konuşacaktık? Öğretmenler Türkçeyi bana
göre çok güzel konuşuyorlardı. Açıkçası imreniyorduk. Ama o dilden bildiğimiz
on kelimeyi geçmiyordu ki, nasıl olacaktı bu iş? O zamanlar bizim için “Lazca
konuşma” demek, “Hiç konuşma” demekle eşti. İlk zamanlar adeta ağzımız
kilitlenmişti. Dilsiz kalmıştık… “
Yavuz Bahadıroğlu yaşadıklarını şöyle kaleme
almış: “Arkadaşlarımdan biri (hangisi olduğunu hatırlayamıyorum) kolundaki
kırmızı kollukla çok havalı duruyor karşımda. Kırmızı kolluğun üstüne nakış
iğnesiyle ablasının işlediği beyaz yazıyı sökmeye çalışıyorum: “Lz. Kl. Bşk.”…
Anlamını çıkaramayınca da soruyorum: “Ne yazıyor?..”
“Lazca Kolu Başkanı” diyor gururla, “Başöğretmen seçti.”(…)
“Ne işe yarıyor?” diye soruyorum bu kez.
“Lazca konuşanları Başöğretmene şikâyet edeceğim.”
“Yani şimdi ben Lazca konuşsam da söyler misin?”
Kısa bir tereddütten sonra karşılık veriyor: “Evet, vazife vazifedir.”
“Peki sen evinde hiç Lazca konuşmaz mısın?”
Bu soruya uzun süre cevap veremediğini, sonra da kem-kümlerle geçiştirdiğini
hatırlıyorum. Çünkü hepimizin ailesinde olduğu gibi, onun ailesinin yaşlıları
da doğru düzgün Türkçe bilmiyordu. Ailemizle iletişim kurmak için hepimiz evde
Lazca konuşmaya mecburduk. (…)
Konu zaman içinde öylesine abartıldı ki, günün birinde
tek kelime Lazca konuştuğum için Laz öğretmenimden enseme okkalı bir şaplak
yedim.
Yıllar sonra bir köy düğününde bunun hesabını yarı şaka yarı ciddi sorduğumda
gülmüş, “Vaktiyle Köy Enstitülerinde bize ‘tek lisan, tek vatan, tek millet’
diye öğretmişlerdi” demişti.
Bilmez olur muyum? Biliyorum ve ana dilde konuşamamanın, yazamamanın,
okuyamamanın acısını bugün bile içimde hissediyorum…”
Bütün bu tanıklıkların, CHP’nin tek parti diktatörlüğü
altında ve onun şekillendirdiği yıllarda yaşandığını biliyoruz.
Kemal Kılıçdaroğlu, kendisine Lazca ile ilgili bir
soru sorulduğunda popülist davranmıştır. Anadili Lazca olan Metin Lokumcu’nun
mezarını ve evini ziyaret ederken bile. Tunceli’de yapacağı seçim mitingi için
hazırlanan Zazaca billboard afişlerin, CHP Genel Merkezi’nin uyarısıyla
kaldırıldığını bilmeyen yok.
Bütün bunlar, Kemal Kılıçdaroğlu’nun da, CHP’sinin de
Türkiye’nin diğer anadillerine karşı aynı tek parti diktatörlüğünün CHP’si gibi
davrandığının işaretleridir. Eğer Kemal Kılıçdaroğlu, Türkiye’nin diğer
anadilleri konusunda samimiyetini göstermek istiyorsa, o yılların kötü mirasını
reddetmelidir. Bununla birlikte de Lazca gibi Türkiye’nin diğer anadilleriyle
ilgili samimi, kalıcı, kurumsal adımlar atılması konusunda inandırıcı
çalışmalar başlatmalıdır. Yoksa Lazca konusunda bugün söyledikleri gibi yarın
söyleyecekleri de inandırıcı olmayacaktır. (demokrathaber.org; 7 VIII 2011)
+
(Önerilen okumalar: Ali İhsan Aksamaz, vd.,
“Anadilde Eğitim ve Azınlık Hakları, Sorun Yayınları, İstanbul, 2005; Ali İhsan
Aksamaz, “Türkiye’nin Anadil Zenginliği”, 27 XII 2007, circassiancenter.com;
Ali İhsan Aksamaz, “CHP-TRT ve Lazca”, Sorun Polemik Dergisi, sayı 38, Sorun
Yayınları, İstanbul, 2009; Yavuz Bahadıroğlu, “Kürtler, Lazlar ve
sizler- bizler” Yeni Akit Gazetesi, 5 X 2009)
https://www.demokrathaber.org/kilicdaroglunun-lazca-hassasiyeti
https://sonhaber.ch/kilicdaroglunun-lazca-hassasiyeti-arsiv/
https://www.circassiancenter.com/tr/kilicdaroglunun-lazca-hassasiyeti/