9 Temmuz 2020 Perşembe

“Ahmet Özkan Melaşvili’yi kim öldürdü?”

 

 

 

“Ahmet Özkan Melaşvili’yi kim öldürdü?”



Bu makalemde, 2019’da yayınlanan iki kitaptan, Pridon Khalvaşi’nin ‘Omri’/’Ömür’ ile Şanver Akın/ Şalva Tevzadze/ Saba Artvineli’nin ‘Sandro’nun Hayatı’ adlı kitaplarından ve yine Şanver Akın/ Şalva Tevzadze/ Saba Artvineli’nin son yıllarda facebook ortamında yazdıklarından faydalanarak Ahmet Özkan Melaşvili cinayeti üzerinde durmak istiyorum.

Gürcü Kültür Merkezi Derneği Başkanı Fehmi Uzal Ustiaşvili, “Ahmet Özkan Melaşvili’yi kim öldürdü?” başlıklı kısa bir makale kaleme aldı. Fehmi Uzal Ustiaşvili, 5 Temmuz 1980’de Bursa Yediselviler Mahallesi Dip Sokak’taki evinin önünde uğradığı silâhlı bir saldırıda hayatını kaybeden Yüksek Mimar Ahmet Özkan Melaşvili için adalet istedi. Makalesi, 4 Temmuz’da ‘Gürcü Haber Portalı’nda yayınlandı.

Fehmi Uzal Ustiaşvili, “Adaletin arşivinde ‘faili belli olmayan’ bir cinayet dosyası var! Bu soru tam 40 yıldır ortada duruyor. Gürcü Dernekleri sayfalarında, ‘O’nu Anmak Gürcü Kültürünü Yaşamaktır,’ diye yazıyor! Her yıl Melaşvili, İnegöl/ Hayriye Köyü’ndeki mezarı başında yaptıkları ile, anıları ile ve dualarla anılıyor! Bu seremoni yıllardı tekrarlanıyor,” diyor.





 

GÜRCÜ KÜLTÜR MERKEZİ DERNEĞİ BAŞKANI FEHMİ UZAL USTİAŞVİLİ, GÜRCİSTAN CUMHURBAŞKANI SALOME ZURABİŞVİLİ İLE

 

 

Fehmi Uzal Ustiaşvili şunları da vurguluyor:

40 yıl sonra bunun hukukî bir karşılığı, zaman aşımından dolayı cezaî bir sorumluluğu yok! Ama ahlakî bir sorumluluğu var. En başında Melaşvili’nin yakın çalışma arkadaşları, çevresi ve günümüz Gürcü aktivistlerin tamamı bu sorumlulukta pay sahibidir.”

Fehmi Uzal Ustiaşvili, bir de çağrıda bulunuyor:

Derhal  Ahmet Özkan Melaşvili İçin Adalet’ girişimi oluşturulmalıdır! Bu girişim, Mecliste gurubu bulunan partilerle görüşmeli, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nden konuyla ilgili araştırmasoruşturma komisyonu talep etmeli ve bunun takipçisi olmalıdır. Ahmet Özkan Melaşvili artık siyah kurdele ile değil, karanfillerle anılmalıdır!”

 

Fehmi Uzal Ustiaşvili, 6 Temmuz 2015’de de bir çağrıda bulunmuştu:

“Melaşvili ailesini dışarıda tutarak; ‘bu cinayet neden aydınlatılmak istenmiyor?’ diye sormayan, bu konuda bilgi sahibi olup da bunu genç kuşaklarla paylaşmayan herkesi kınıyoruz!”

Fehmi Uzal Ustiaşvili, 26 Haziran 2018’de yaptığı açıklamada 2015’den sonra Ahmet Özkan Melaşvili’yi anma programlarına son verdiklerini açıklıyor ve şöyle diyordu:

 “Türkiyeli Gürcülerin aydınlanması mücadelesinde katledilen ve hesabı sorulamayan Ahmet Melaşvili için artık başka şeyler yapmak gerekiyordu! Ve bu görüşümüzü her yerde ve özellikle ölüm yıldönümlerinde yeniden ve yeniden gündeme getirmeye devam ettik ve etmeye de devam edeceğiz. Evet, Melaşvili cinayetini aydınlatmak Gürcüler için onur meselesi olmalıdır! Bu nasıl olabilirdi? Aradan 35 yıl geçmiş! Bize göre bu siyasî bir cinayetti. Siyasî cinayetlerde zaman aşımı yoktur. Dosyanın yeniden açılması varislerin onayı ile mümkün! Varislerin talebi ile Cumhuriyet Savcıları harekete geçer, Gürcü camiası da buna destek verirse, konu meclis soruşturmasına kadar gidebilirdi. Dedik ki, Ahmet Melaşvili’nin varislerinden biri vekâlet versin, avukat arkadaşlarımız bununla ilgili Cumhuriyet Savcılığına soruşturmanın yeniden başlatılması için başvursunlar. Biz de gereken her türlü desteği verelim. Gerekirse kamuoyunu da arkamıza alarak, TBMM’ne kadar götürelim, Meclis soruşturmasına kadar taşıyalım.


Bu, hem yurttaşı olduğumuz Devlet için, hem de biz Gürcüler için namus meselesidir. Kısa ve özetle, ‘aile yakını arkadaşımız, varislerinin buna ikna edilemez,’  dedi. Acıların yeniden gündeme getirilmesine katlanamayacaklarını aktardı. Yapacak bir şey kalmamıştı!


Biz de, o şartlarında bu konuyu fazla dillendirmeden, ilân ettik: Halkın mücadelesine rehber olmuş isimlerin varislerine, rızasına terk edilmesi ne kadar doğrudur! Tartışmalıyız! Ahmet Melaşvili’nin mezarında huzur bulması için, kuru kuruya anmalar yapmak, mezarı başında dua etmek yetmez! Acilen bu cinayetin nedenlerini, faillerini ortaya çıkarmak ve hesaplaşmak lazım! Gelin bu 38 yıllık suskunluk haline son verelim!”

 

 

 

“AHMET ÖZKAN MELAŞVİLİ İÇİN ADALET GİRİŞİMİ OLUŞTURULMALIDIR”

 

 

 

Fehmi Uzal Ustiaşvili’nin daha önceki yıllardaki çağrıları gibi, bu yılki çağrısı da cevapsız kaldı.

Fehmi Uzal Ustiaşvili’nin 2020’de sorduğu soruya Çerkes Aydınlarının yayınladığı ‘Nıbceğu’/ ‘Yoldaş’ adlı dergi 1980 yılından şöyle cevap veriyor:

 “Gürcüstan adlı kitabın yazarı ve ‘Çveneburi Kafkasoloji Dergisi’ yayın müdürü yüksek mimar mühendis Ahmet Özkan (Melaşvili) Bursa’da faşist katiller tarafından katledildi. Ahmet ağabey 05.07.1980 Cumartesi sabah saat 8.30’da oğlu İberya Özkan ile birlikte işe gitmek üzere evinden çıktığında pusudaki faşist canilerin yaylım ateşi ile karşılaştı. Oysa Ahmet Ağabey’in kimse ile kişisel bir düşmanlığı yoktu. O, masallardaki melekler kadar saf ve yüreği sevgi dolu bir insandı. Karıncayı bile incitmek istemezdi. Ama ABD emperyalizminin paralı uşakları olan ülkücü faşistler Ahmet Özkan’a kıymakta tereddüt etmediler. Çünkü o, Kafkaslı Kafkas halklarımızın kültürünü savunuyor ve onların kültür mirasına sahip çıkıyordu.”



 

ÇERKES AYDINLARININ YAYIN ORGANI “NIBCEĞU”: AHMET AĞABEY’İN KİMSEYLE KİŞİSEL DÜŞMANLIĞI YOKTU”

 

 

Fehmi Uzal Ustiaşvili’nin aynı sorusunu 6 Temmuz 1980 tarihli Aydınlık Gazetesi şöyle cevaplıyor:

“ Bursa’da devrimci bir genç ve babası yaylım ateşine tutuldu/ Saldırıda baba Ahmet Özkan öldü, oğlu İberya Özkan ağır yaralandı. DGSA öğrencisi olan İberya Özkan 3 gün önce de İGD’liler tarafından yaralanmıştı. Baba Özkan ise MHP’liler tarafından tehdit ediliyordu.

Bursa Yediselviler Mahallesi Dip Sokaktaki evlerinden çıkan Yüksek Mimar Mühendis Ahmet Özkan ve İstanbul DGSA Mimarlık Bölümü öğrencisi TİKP taraftarı devrimci genç İberya Özkan pusu kuran bir katilin silahlı saldırısına uğradı.

Bursa’da dün sabah saat 08:30 sıralarında meydana gelen saldırıda başından 3 kurşun yarası alan Ahmet Özkan olay yerinde yaşamını yitirdi. Yaralanan oğlu İberya Özkan ise, Bursa Tıp Fakültesi Hastanesinde tedavi altına alındı. Yapılan ameliyat sonucu sağlık durumu iyiye giden Türkiye İşçi Köylü Partisi taraftarı devrimci genç İberya Özkan ifadesinde saldırganın beyaz giyimli uzun boylu ve gözlüklü bir şahıs olduğunu, MHP’lilerin etkin olduğu bir semtte bir süre önce faşistler tarafından tehdit edildiğini belirtti. 3 MHP’li tarafından yolu kesilen İberya Özkan bundan 3 gün önce de İstanbul’da İGD’lilerin saldırısına uğrayarak bıçakla yaralanmıştı. Olaydan sonra babası Ahmet Özkan, İberya’yı Bursa’ya götürmüştü. Gürcistan göçmeni olan Yüksek Mimar Mühendis Ahmet Özkan Gürcü Halk sanatını tanıtmak için çeşitli hikâye ve şiir çevirileri yapmış ve yayınlamıştı.”

 

 

4 VE 6 TEMMUZ 1980 TARİHLİ AYDINLIK GAZETESİ’NİN HABERLERİ

 

5 Temmuz 1980 tarihinde gerçekleşen bu silâhlı saldırı ve cinayete ilişkin haberler, zamanın gazete ve dergilerinde de hemen hemen yukarıdaki haberlerdeki gibi benzer içeriklerle yer aldı. Bu iki haberin içeriğinden de anlaşıldığı üzere Ahmet Özkan Melaşvili cinayetinin taa baştan beri ‘siyasî’ bir amaçla işlendiği düşünülmüş. Cinayetin ‘faşistler’ tarafından işlendiğine inanılmış. 12 Eylül 1980 Askerî Darbesiyle de ‘kamuoyu’nun bu cinayete de ilgisi giderek azaldı.

 ‘Çveneburi Kültürel Dergi’, 13 yıl aradan sonra, 1993’de tekrar yayınlanmaya başladı. Derginin sahibi ve sorumlu müdürü Şevket Şirin. Yayın kurulu ise şu isimlerden oluşuyordu: Ragıp Atay, Hasan Çelik, Fahrettin Çiloğlu, Hayri Hayrioğlu, Osman Nuri Mercan, İberya Özkan, Mustafa Yakut ve İsmail Yazıcı.

Derginin ‘biyografi bölümü’nde Ahmet Özkan Melaşvili’nin uzunca bir hayat hikâyesine yer veriliyor. Dergi yayın kurulu, bu hayat hikâyesini ‘Çveneburi’ imzasıyla yayınladı. ‘Çveneburi’, cinayetin ‘faşistler’ tarafından değil, ‘faili meçhul karanlık gizler güçler’ tarafından işlendiğini duyurarak Nıbceğu’/ ‘Yoldaş’ Dergisini ve Aydınlık Gazetesini 13 yıl sonra tekzip etmekle kalmıyor, ‘derin devleti’ de işaret etmiş oluyordu. ‘Çveneburi’, Ahmet Özkan Melaşvili cinayeti hakkında şunları yazıyordu:

“Onun yaşamı boyunca yaptığı tüm çalışmalarını çekemeyen faili meçhul karanlık gizli güçler, 5 Temmuz 1980 Cumartesi günü saat 09.00’da oğlu ile birlikte evden çıkınca baba-oğul Melaşvili’ye pusu kurdu ve O’na kıymakta tereddüt etmeyen insanlık dışı caniler tarafından Ahmet Özkan (Melaşvili) boynuna giren tek kurşunla o anda öldü. Oğlu ise biri baldırından, diğeri ise sağ omuz, akciğer ve boynuna giren iki kurşun ile ağır yaralı olarak kurtuldu.”

‘Çveneburi Dergisi’nde yer alan bu uzunca biyografiden sonra, Ahmet Özkan Melaşvili’nin Türkiye’de Gürcü kimliğini yaşatmak için verdiği mücadeleler sebebiyle ‘derin devlet’ tarafından katledildiğine daha da fazla inanıldı. Oğlu İberya Özkan ise, bugüne kadar bu konuda hiç konuşmadı.

Sorun Yayınları Kolektifi’nden Sırrı Öztürk, saldırıda esas hedefin İberya Özkan olduğunu, Ahmet Özkan Melaşvili’nin, oğlunu korumak için kendisini kurşunlara siper ettiğini birkaç kez bana anlatmıştı.

Şanver Akın/ Saba Artvineli/ Şalva Tevzadze, cinayet konusunda şunları yazıyor:


“Oğlu İberya, babasını dinlemez ve o zaman popüler olan Maocularla birlikte hareket eder. Türkiye’de 1979-1980 anarşinin en yoğun olduğu zamandı. Mahalleler sağ ve sol olarak bölünmüştü. Ahmet Bey, Bursa’da Sağcıların/ faşistlerin hâkim olduğu mahallede oturuyordu. 1980 yılının Şubat Ayı’nda ben kendisini Bursa’da ziyaret ettim ve durumun vahametini orada gözlerimle gördüm. Ben evindeyken İberya akşam geç vakit yaralı olarak eve döndü. Mahallede eve gelirken faşistler saldırmış. Durum çok ama çok mühimdi.

Ben Ahmet Beye ‘Seni İsveç’e götüreyim. Ben, buraya gelirken Avukat ve İsveç Sosyal Demokrat Partisinden Milletvekili Hans Gören Franck'la görüştüm siyasî iltica konusunda yardımcı olacak,’ dedim. Ahmet Bey, ‘Hayır, ben vatanımı terk etmem. Ben Sosyal Demokrat’ım ve CHP üyesiyim. Bana kimse dokunmaz,’ dedi ve ben de öbür gün eli boş olarak İsveç’e geri döndüm.”

Şanver Akın/ Saba Artvineli/ Şalva Tevzadze, cinayette ‘derin devlet’in rolü olduğuna ilişkin iddialar da bulunduğunu söylüyor ve şöyle devam ediyor:

“Bu konuda ‘derin devlet’ varsayımı da var. Bilmiyoruz. Cinayet bugüne kadar aydınlatılmadı. İkinci varsayım faşistlerin, Maocu İberya’yı hedef almış olabilecekleri ve Ahmet Bey’in kaza kurşununa hedef olması. Türk yetkililer, bu cinayeti aydınlatmalılar. Türkiye’de ve Gürcüstan’da yaşayan milyonlarca Gürcü bunu bekliyor.”

 

 

AHMET ÖZKAN MELAŞVİLİ, GÜRCİSTAN SSC ZİYARETLERİ SIRASINDA YETKİLİLERLE

 

 

Ahmet Özkan Melaşvili’nin KGB tarafından öldürüldüğüne ilişkin iddialar da var. Şanver Akın/ Saba Artvineli/ Şalva Tevzadze, bu iddiayı yersiz buluyor:

“Türkiyede bazı aklı evvel Gürcü 'Aydınları', bu cinayeti KGB/Sovyet İstihbaratına mal etmeğe çalışıyorlar. Ben buna kesinlikle ihtimal vermiyorum. Ben, 1970'li yıllarda birkaç defa Ahmet Bey ve eşi Yüksel Hanımla Gürcüstan’a gittim. Ahmet Bey ilk Gürcüstan’a gittiği zaman ‘Yurt dışında Yaşayan Gürcülerle Kültürel İlişkiler Derneği Başkanı Sn. Otar Gigineişvili, onu Tbilisi hava alanında çiçeklerle karşılamış ve evinde de misafir etmişti.”


Pridon Khalvaşi, Ahmet Özkan’ın Bursa’daki evinde. Baş başa konuşuyorlar. 1968’de ‘Gürcüstan’ adlı kitabın yayınlandığı tarihten önceki bir zaman dilimi olmalı. Ahmet Özkan Melaşvili,  yayınlamayı düşündüğü ‘kitabı’ hakkında Pridon Khalvaşi’ye şunları söylüyor:

“Bir kitap yazdım, Gürcistan üzerine, adı da ‘Gürcüstan’. Buralılar için istiyorum bunu. İçinde Gürcüce metinler de olacak. Fakat olaylar Türkçe anlatılıyor… Fakat bundan önce sana başka bir şeyden söz edeceğim. Dergi çıkarmak istiyoruz. İki ayda bir ya da üç ayda bir. Bakalım, ne şekilde becerebiliriz. Dergide  Gürcüce ve Türkçe metinler bir arada olacak. Ancak bu dergiye ‘Kartvelebi’  adını vermek istiyoruz. Senin tavsiyen ne olur?”

 

 

 Pridon Khalvaşi,  ‘Kartvelebi’ adının uygun olmadığını söyleyince Ahmet Özkan Melaşvili şu karşılığı verir: 

“Peki, başka bir ad buluruz. Doğru söylüyorsun, bunlar Gürcistan adından nefret ediyorlar. Dergi Stockholm’de basılacak. Orada bir Çveneburi var, iyi bir çocuk, ‘Cumhuriyet Gazetesi’ onu İskandinav ülkelerine yolladı. Adı Şanver, Gürcüce soyadı Tevzadze.

Pridon Khalvaşi, Ahmet Özkan’n yayınlamayı düşündüğü derginin adı konusunda bir öneride bulunuyor:

 

“Bak, sen bu Şanver’e Çveneburi dedin, değil mi? Burada da pek çok yerde bunu duyuyorum. Buralı Gürcüler birbirine Çveneburi diyorlar. Siz de bu dergiye ‘Çveneburi’ adını verseniz olmaz mı? Bu kelime zaten bizimki, Kartveli anlamına gelmiyor mu? Ne bileyim, biraz düşünün. Böyle bir ad yönetim için de rahatsız edici olmaz ve kabul edilir olabilir.”

 

‘Çveneburi’  ancak  9 yıl sonra Türkiye’de değil İsveç’te, Ahmet Özkan Melaşvili tarafından değil Şanver Akın/ Saba Artvineli/ Şalva Tevzadze yayınlanacaktır.

Ahmet Özkan Melaşvili, ‘Gürcüstan’ adlı kitabının kapak resmi olarak Aziz Giorgi tasvirini düşünmektedir.  Pridon Khalvaşi, kitabın kapağı konusunda da Ahmet Özkan Melaşvili’ye dostça tavsiyede bulunmaya devam eder:

“Gel sen ve ben bir şeyi açıkça söyleyelim, sevgili Ahmet, bu resim, kapakta olan, Aziz Giorgi, biliyorsun değil mi? Bu Hıristiyanlık sembolü. Bundan dolayı burada rahatsız edilebilirsin. Gel bunu değiştirelim. Müslüman bir ülkedesin ve burada basılmış kitapta, buralı bir yazarın kitabında açık biçimde Hıristiyanlıkla ilişkili... Tek kelimeyle söylersem, beni anlarsın sanırım, kitaba karşı nahoş bir şey çıkmasın. İşte bu beni kaygılandırdı.”

 

Ahmet Özkan Melaşvili’nin, Pridon Khalvaşi’ye ‘yazdığım kitap’ diye gösterdiği kitap, aslında 1960’lı yılların başında Moskova’da ‘Progress Publishers Yayınevi’ tarafından Fransızca olarak yayınlanmış ‘République Socialiste Soviétique de Géorgie’adlı kitabın Türkçe’ye tercümesidir. Kitap ‘redakte’ de edilmiş ve SSCB’nin zamanındaki resmî çizgisinden de epey uzaklaştırılarak ‘anti-Sovyet’ ve ‘anti-Rus’ bir içeriği de büründürülmüştür.  Şanver Akın/ Saba Artvineli/ Şalva Tevzadze de yazdıklarında kitabın menşeine  de değiniyor.

 

 

PRİDON KHALVAŞİ VE SABA ARTVİNELİ, AHMET ÖZKAN MELAŞVİLİ’Yİ DE ANLATIYOR

 

 

 

Pridon Khalvaşi’nin yazdıklarından, Sovyet Yönetimi’nin, temelleri Viladimir Lenin ve Mustafa Kemal Atatürk zamanında atılan ve öncelikle birbirlerinin toprak bütünlüklerine karşılıklı saygıyı esas alan Türk- Sovyet Dostluğu’nun bozulmaması ve Ahmet Özkan Melaşvili’nin de Fransa’daki Menşeviklerin kontrolüne daha fazla girmemesi için çok çaba harcadığı anlaşılıyor.

Şimdi Ahmet Özkan Melaşvili cinayetine dönersek şunları söyleyebiliriz: Soğuk Savaş Yılları’nda NATO ittifakı içinde yer alan bir ülkenin vatandaşı olarak  ‘anti- Sovyet’ ve ‘anti-Rus’ eğilimli bir ‘kültür adamı’ olan Ahmet Özkan Melaşvili’nin ‘derin devlet’ tarafından hedef alınması birçok açıdan mümkün gözükmüyor. Üstelik o dönemde ‘Çerkes’ ‘kültür adamları’ da Türkiye’de benzer ‘kültürel faaliyetler’de bulunuyor ve bu faaliyetlerinden dolayı ‘derin devlet’ tarafından hedef alınmıyorlardı. O zamanın ruhuna uygun olarak ‘anti- Sovyet’ ve ‘anti-Rus’ eğilimli Kafkasya Kültür Kökenli Aydınlar hedef değildi. Siyasî sebeplerden dolayı da Ahmet Özkan Melaşvili’nin hedef alınması söz konusu değildi. Kendisi öldürüldüğü sırada CHP üyesiydi.

Hedefin Ahmet Özkan Melaşvili değil de, siyasî sebepten oğlu İberya Özkan olduğu iddiası da gerçekçi gözükmüyor. İberya Özkan’ın yayın kurulunda yer aldığı ‘Çveneburi Kültürel Dergi’ de, katilin ‘faili meçhul karanlık gizler güçler’ olduğunu yazıyor. Ancak yazıda bu ‘karanlık gizli güçler’den kimlerin kastedildiği anlaşılmasın diye özel bir çaba gösterildiği anlaşılıyor. Kullanılan ifadelerden bir ‘kent efsanesi’ yaratılmaya çalışıldığı da hemen anlaşılıyor.  

Pridon Khalvaşi ve Şanver Akın/ Saba Artvineli/ Şalva Tevzadze’nin, Ahmet Özkan Melaşvili’nin başına bir iş gelmemesi için çaba harcadıkları yazdıklarından açıkça görülüyor. Dolayısıyla da bu cinayetin arkasında KGB’nin olduğu iddiası birçok açıdan havada kalıyor.

O halde “Ahmet Özkan Melaşvili’yi kim öldürdü ve oğlunu kim yaraladı?”

Geriye bir tek ihtimal kalıyor. O da o saldırının ‘siyasî’ bir amaçla yapılmadığıdır.  Bu durumda da Ahmet Özkan Melaşvili’nin cinayetin sebebinin  Çerkes Aydını Aydın Osman Erkan cinayetinin sebebine benzer olduğunu söylemek yanlış olmayacak.

Bugüne kadar  susanlar, ‘Ahmet Özkan Melaşvili için Adalet’ isteseler bile,  Ahmet Özkan Melaşvili’nin  arkasına sığınarak çeşitli açılardan nemalananlar acaba buna izin vermek zorunda kalabilirler mi?! Bunu zaman gösterecek.

Ahmet Özkan Melaşvili için Adalet!

 

(Önerilen Okumalar: “Şanver Akın Konuşuyor”, shangulishialiihsanaksamaz.blogspot.com, 07 IV 2020; Ali İhsan Aksamaz, “Gürcü Aydnlarının Yayıncılık Faaliyetleri, sonhaber.ch, 29 III 2020; Ali İhsan Aksamaz, “Sandro’nun Hayatı”, sonhaber.ch, 16 IV 2020; Pridon Khalvaşi (Çeviren: Erdoğan Şenol), “Omri”/ “Ömür”, Gece Kitaplığı, 2019, Ankara;  Saba Artvineli, “Sandro’nun Hayatı”, Cinus Yayınları, 2019, İstanbul)

 

 

 

(08 VII 2020)

Ali İhsan Aksamaz

aksamaz@gmail.com