“8
Mart”ı hatırlarken…
“8 Mart”ın tarihçesini
ve günümüzdeki anlamını herkes çok iyi biliyor. O sebeple de bilinenleri bir
kez daha burada tekrarlamak istemiyorum. Onun yerine Cumhuriyet tarihimizin ilk
örgütlü ve bilinçli kadın emekçi direnişini ve bu direnişin adsız
kahramanlarını gündeme getirmenin daha doğru olduğunu ve “8 Mart”ın ruhuna da çok
daha uygun düştüğünü düşünüyorum.
“Şeyh Said İsyanı” sebebiyle, zamanın hükümetlerinin
çıkarttığı ve uygulamaya koyduğu 578 sayılı ve 4 Mart 1925 tarihli “Takrir- i
Sükûn Kanunu”yla her türlü örgütlenme ve hak arama yasaklandı. Bu kanunun etkileri yalnızca genç
Cumhuriyetin doğusunda değil, bütün Türkiye’de de hissedildi. Her türlü
muhalefet yasaktı. Kanun, yürürlükten kalktıktan sonra da etkisini sürdürdü.
“İş Kanunu’nun, sendikaların ve sendikal örgütlenmenin,
sağlık sigortası, emekli maaşının olmadığı yıllardı. “Maaşlı” değil, “ücretli”
olmak esastı. Günlük çalışma süresi 12 saati aşıyordu. Tatil günü yoktu. Geçim endeksi yoktu. Kadınların doğum izni
yoktu.
Bu şartlarda illegal olarak örgütlenmek zorunda
kalan “İzmir İşçileri Sendikası Birliği”; (Süheyla) Safiye Topçuoğlu, Malöş (Makbule
İzmirli) ve Sökeli (Melek Topçuoğlu) önderliğinde, bir İngiliz- Amerikan
ortaklığı olan “Glen Tabacco Fabrikası”nda kadın emekçileri örgütlemeyi başardı.
Kadın emekçiler, gizlice örgütlenme ve bir hak arama mücadelesine girişti.
“İzmir- Glen Tabacco Fabrikası”nın kadın emekçilerinin
1929’daki bu hak arama mücadelesi, günümüzde çeşitli sebeplerden dolayı bilinmemesine
ve dolayısıyla da sahiplenilememesine rağmen, Cumhuriyet Türkiyesi’nin anlamlı miraslarından
biridir.
Fabrikadaki kadın emekçiler, Süheyla önderliğinde
bir oturma eylemi başlattılar. Bir karton parçasına da tek taleplerini yazdılar:
“Ücretlerimize yüzde on zam istiyoruz!” Emekçi kadınlar yerde oturuyor ve hiç
konuşmuyorlardı. Kendilerini, işlerinin başına dönmeye ikna etmeye çalışan
işveren temsilcilerine ve kolluk kuvvetlerine, sürekli olarak parmaklarıyla bir
taleplerinin yazılı olduğu karton parçasını, bir Süheyla’yı işaret ediyorlardı.
Emekçi kadınların sarsılmayan örgütlülüğü ve
dayanışmasını gören işveren temsilcileri, üretim mevsiminin en sıkışık olduğu
bir dönemde emekçileri karşılarına almayı ve maddî zarara uğramayı göze alamadı.
İşveren temsilcileri ve kolluk kuvvetleri rasyonel davrandı. Eylem, iki buçuk saat içinde başladı ve
başarıyla da bitti. Kadın emekçilerin talepleri yerine getirilmekle kalmadı,
aynı zam erkek emekçilere de yansıtıldı. O yıllarda erkek emekçilerin kadın
emekçilerden daha fazla ücret aldıklarını, bilmeyenler için hatırlatmakta fayda
var.
“İzmir- Glen Tabacco Fabrikası”ndaki kadın
emekçilerin bu hak arama direnişi başarıyla sonuçlandı. Ancak direnişin
önderleri mimlendi ve daha sonra sürekli takibata uğradılar.
“İzmir- Glen Tabacco Fabrikası” kadın emekçilerin
haklı direnişinden habersiz olmak, nasıl Türkiye İşçi Sınıfının tarihini iyi
bilmemek gibi bir anlama geliyorsa, bu direnişi örgütleyen enternasyonalist
Süheyla’yı tanımamak, hayat hikâyesini bilmemek ve adını her “8 Mart”ta Clara
Zetkin ile beraber anmamak da büyük bir vefasızlık anlamına geliyor.
18. ve 19. yüzyıllarda, Doğu Karadenizin kır
yoksulları için ekmek kapısı İstanbul ve İzmir değil, büyük ölçüde Çarlık
Rusyası topraklarıydı: Batum, Anaklia, Zugdidi, Poti, Tiflis, Oçamçire, Sohum,
Soçi, Kiev, vb. kentler ve çevreleri. O zamanlar Osmanlı Türkiyesi’nin çok
farklı etnik köken ve dinlerden Doğu Karadenizli kır yoksulları ekmeklerini
Çarlık Rusyası topraklarında arıyordu
Günümüz Rize/ Pazar’ın “Elmalı” (değiştirilen Lazca
adı: “K̆uzik̆a/ კუზიკა”) köyünden Ali
Usta da ekmeğini Çarlık Rusyası topraklarında arayan binlerce Doğu Karadenizli
emekçiden biriydi.
Ali Usta’nın
çocuklarından Safiye (Topçuoğlu), Çarlık Rusyası’nın Ставрополь/
Stavropol kentinde 1909’da doğdu. Çok iyi bir eğitim aldı. Bunu yanı sıra önce piyoner ardından da
komsomol oldu. Daha sonra da ailesiyle birlikte İzmir’e yerleşti.
TOPÇUOĞLU AİLESİ, S.S.C.B.’DEN GELDİKLERİ
YILLARDA
Safiye (Topçuoğlu),
1932’de önce TKF Kongresi İzmir delegeliğine ve ardından da Merkez Komitesi
asil üyeliğine seçildi. Yürütme Komitesinde de görev verildi. Türkiye’de o
dönemde suç sayılan sendikal faaliyetleri örgütleyenlere yönelik tutuklamalar
başlayınca yurtdışına çıkmak zorunda kaldı.1936’da İstanbul’a döndü. 1946’da
kurulan Türkiye Sosyalist Partisine yoldaşları destek verdi. “Gerçek” adlı
gazetenin yayınlanmasına önderlik etti. 21 Şubat 1976’da vefat eden Safiye
Topçuoğlu İzmir’de toprağa veridi.
Safiye Topçuoğlu,
hayatı boyunca enternasyonalizme ve temelleri Gazi Mustafa Kemal (Atatürk) ve
Vladimir Lenin tarafından atılan Türkiye Cumhuriyeti- Sovyet Rusya Dostluğuna hep
sadık kaldı. Safiye Topçuoğlu, Cumhuriyet Türkiyesi’nin kadın emek
mücadelesinin öncüsüdür.
CUMHURİYET TÜRKİYESİNİN İLK EMEKÇİ KADIN DİRENİŞİNİN ÖNDERİ: SAFİYE TOPÇUOĞLU (STAVROPOL, 1909- İZMİR, 21 ŞUBAT 1976)
+
(Önerilen okumalar: Ahmet
Hulusi Kırım, “Ekim Devrimi Aynasında Tek Ülkede Sosyalizm”, El Yayınları,
İstanbul, 2016; Ali İhsan Aksamaz,
“Yürekli Bir Laz Kadını: Bedia Hala”, sonhaber.ch, 6 VI 2020; İbrahim Sırrı
Topçuoğlu, “Savaş Yarası- 1, 2 (Anı)”, Kendi Yayını, Güryay Matbaası, İzmir,
1975; İbrahim Sırrı Topçuoğlu,
“Türkiye’de İlk Sendika Sarıkışla’da/ 1932”, Öncü Kitapevi, İstanbul, 1975;
İbrahim Sırrı Topçuoğlu, “Neden 2 Sosyalist Partisi-1946/ TKP Kuruluşu ve
Mücadelesinin Tarihi- 1, 2, 3”, Kendi Yayını, İstanbul, 1976; İbrahim Sırrı
Topçuoğlu, “Savaş ve Dostluk/ Türk- Sovyet İlişkileri”, Kendi Yayını, İstanbul,
1979; Rasim Yılmaz, “Türkiye
Lazları ve Laz Kültürü”, 08haber.com, 19 V 2017;Süleyman Nuri, “Uyanan Esirler/ Çanakkale Siperlerinden TKP
Yönetimine”, Tüstav Yayınları, İstanbul, 2002)