11 Mart 2021 Perşembe

“8 Mart”ı hatırlarken…

 


 

 

“8 Mart”ı hatırlarken…

 

 

 “8 Mart”ın tarihçesini ve günümüzdeki anlamını herkes çok iyi biliyor. O sebeple de bilinenleri bir kez daha burada tekrarlamak istemiyorum. Onun yerine Cumhuriyet tarihimizin ilk örgütlü ve bilinçli kadın emekçi direnişini ve bu direnişin adsız kahramanlarını gündeme getirmenin daha doğru olduğunu ve “8 Mart”ın ruhuna da çok daha uygun düştüğünü düşünüyorum. 

“Şeyh Said İsyanı” sebebiyle, zamanın hükümetlerinin çıkarttığı ve uygulamaya koyduğu 578 sayılı ve 4 Mart 1925 tarihli “Takrir- i Sükûn Kanunu”yla her türlü örgütlenme ve hak arama  yasaklandı. Bu kanunun etkileri yalnızca genç Cumhuriyetin doğusunda değil, bütün Türkiye’de de hissedildi. Her türlü muhalefet yasaktı. Kanun, yürürlükten kalktıktan sonra da etkisini sürdürdü.

“İş Kanunu’nun, sendikaların ve sendikal örgütlenmenin, sağlık sigortası, emekli maaşının olmadığı yıllardı. “Maaşlı” değil, “ücretli” olmak esastı. Günlük çalışma süresi 12 saati aşıyordu. Tatil günü yoktu.  Geçim endeksi yoktu. Kadınların doğum izni yoktu. 

Bu şartlarda illegal olarak örgütlenmek zorunda kalan “İzmir İşçileri Sendikası Birliği”; (Süheyla) Safiye Topçuoğlu, Malöş (Makbule İzmirli) ve Sökeli (Melek Topçuoğlu) önderliğinde, bir İngiliz- Amerikan ortaklığı olan “Glen Tabacco Fabrikası”nda kadın emekçileri örgütlemeyi başardı. Kadın emekçiler, gizlice örgütlenme ve bir hak arama mücadelesine girişti.


     MAAŞ YOKTU. ÜSTELİK ERKEK İŞÇİLER DAHA FAZLA “ÜCRET” ALIYORDU

 

“İzmir- Glen Tabacco Fabrikası”nın kadın emekçilerinin 1929’daki bu hak arama mücadelesi, günümüzde çeşitli sebeplerden dolayı bilinmemesine ve dolayısıyla da sahiplenilememesine rağmen, Cumhuriyet Türkiyesi’nin anlamlı miraslarından biridir.

Fabrikadaki kadın emekçiler, Süheyla önderliğinde bir oturma eylemi başlattılar. Bir karton parçasına da tek taleplerini yazdılar: “Ücretlerimize yüzde on zam istiyoruz!” Emekçi kadınlar yerde oturuyor ve hiç konuşmuyorlardı. Kendilerini, işlerinin başına dönmeye ikna etmeye çalışan işveren temsilcilerine ve kolluk kuvvetlerine, sürekli olarak parmaklarıyla bir taleplerinin yazılı olduğu karton parçasını, bir Süheyla’yı işaret ediyorlardı.

 

ZAMANIN HÜKÜMETLERİ TARAFINDAN İLLEGAL ÇALIŞMAK ZORUNDA BIRAKILAN İZMİR İŞÇİLERSENDİKASI BİRLİĞİNİN KADINLAR KOMİTESİ ÜYELERİ (1929): SÜHEYLA, MALÖŞ, SÖKELİ

 

Emekçi kadınların sarsılmayan örgütlülüğü ve dayanışmasını gören işveren temsilcileri, üretim mevsiminin en sıkışık olduğu bir dönemde emekçileri karşılarına almayı ve maddî zarara uğramayı göze alamadı. İşveren temsilcileri ve kolluk kuvvetleri rasyonel davrandı.  Eylem, iki buçuk saat içinde başladı ve başarıyla da bitti. Kadın emekçilerin talepleri yerine getirilmekle kalmadı, aynı zam erkek emekçilere de yansıtıldı. O yıllarda erkek emekçilerin kadın emekçilerden daha fazla ücret aldıklarını, bilmeyenler için hatırlatmakta fayda var.

“İzmir- Glen Tabacco Fabrikası”ndaki kadın emekçilerin bu hak arama direnişi başarıyla sonuçlandı. Ancak direnişin önderleri mimlendi ve daha sonra sürekli takibata uğradılar.

“İzmir- Glen Tabacco Fabrikası” kadın emekçilerin haklı direnişinden habersiz olmak, nasıl Türkiye İşçi Sınıfının tarihini iyi bilmemek gibi bir anlama geliyorsa, bu direnişi örgütleyen enternasyonalist Süheyla’yı tanımamak, hayat hikâyesini bilmemek ve adını her “8 Mart”ta Clara Zetkin ile beraber anmamak da büyük bir vefasızlık anlamına geliyor.

18. ve 19. yüzyıllarda, Doğu Karadenizin kır yoksulları için ekmek kapısı İstanbul ve İzmir değil, büyük ölçüde Çarlık Rusyası topraklarıydı: Batum, Anaklia, Zugdidi, Poti, Tiflis, Oçamçire, Sohum, Soçi, Kiev, vb. kentler ve çevreleri. O zamanlar Osmanlı Türkiyesi’nin çok farklı etnik köken ve dinlerden Doğu Karadenizli kır yoksulları ekmeklerini Çarlık Rusyası topraklarında arıyordu

Günümüz Rize/ Pazar’ın “Elmalı” (değiştirilen Lazca adı: “K̆uzik̆a/ კუზიკა”) köyünden Ali Usta da ekmeğini Çarlık Rusyası topraklarında arayan binlerce Doğu Karadenizli emekçiden biriydi.

 Ali Usta’nın çocuklarından Safiye (Topçuoğlu), Çarlık Rusyası’nın    Ставрополь/  Stavropol kentinde 1909’da doğdu. Çok iyi bir eğitim aldı.  Bunu yanı sıra önce piyoner ardından da komsomol oldu. Daha sonra da ailesiyle birlikte İzmir’e yerleşti.

 

TOPÇUOĞLU AİLESİ, S.S.C.B.’DEN GELDİKLERİ YILLARDA

 

Safiye (Topçuoğlu), 1932’de önce TKF Kongresi İzmir delegeliğine ve ardından da Merkez Komitesi asil üyeliğine seçildi. Yürütme Komitesinde de görev verildi. Türkiye’de o dönemde suç sayılan sendikal faaliyetleri örgütleyenlere yönelik tutuklamalar başlayınca yurtdışına çıkmak zorunda kaldı.1936’da İstanbul’a döndü. 1946’da kurulan Türkiye Sosyalist Partisine yoldaşları destek verdi. “Gerçek” adlı gazetenin yayınlanmasına önderlik etti. 21 Şubat 1976’da vefat eden Safiye Topçuoğlu İzmir’de toprağa veridi.

Safiye Topçuoğlu, hayatı boyunca enternasyonalizme ve temelleri Gazi Mustafa Kemal (Atatürk) ve Vladimir Lenin tarafından atılan Türkiye Cumhuriyeti- Sovyet Rusya Dostluğuna hep sadık kaldı. Safiye Topçuoğlu, Cumhuriyet Türkiyesi’nin kadın emek mücadelesinin öncüsüdür.

 


 CUMHURİYET TÜRKİYESİNİN İLK EMEKÇİ KADIN DİRENİŞİNİN ÖNDERİ: SAFİYE TOPÇUOĞLU (STAVROPOL, 1909-  İZMİR, 21 ŞUBAT 1976)

 

+


(Önerilen okumalar: Ahmet Hulusi Kırım, “Ekim Devrimi Aynasında Tek Ülkede Sosyalizm”, El Yayınları, İstanbul, 2016;  Ali İhsan Aksamaz, “Yürekli Bir Laz Kadını: Bedia Hala”, sonhaber.ch, 6 VI 2020; İbrahim Sırrı Topçuoğlu, “Savaş Yarası- 1, 2 (Anı)”, Kendi Yayını, Güryay Matbaası, İzmir, 1975;  İbrahim Sırrı Topçuoğlu, “Türkiye’de İlk Sendika Sarıkışla’da/ 1932”, Öncü Kitapevi, İstanbul, 1975; İbrahim Sırrı Topçuoğlu, “Neden 2 Sosyalist Partisi-1946/ TKP Kuruluşu ve Mücadelesinin Tarihi- 1, 2, 3”, Kendi Yayını, İstanbul, 1976; İbrahim Sırrı Topçuoğlu, “Savaş ve Dostluk/ Türk- Sovyet İlişkileri”, Kendi Yayını, İstanbul, 1979; Rasim Yılmaz, “Türkiye Lazları ve Laz Kültürü”, 08haber.com, 19 V 2017;Süleyman Nuri, “Uyanan Esirler/ Çanakkale Siperlerinden TKP Yönetimine”, Tüstav Yayınları, İstanbul, 2002)

 

aksamaz@gmail.com

 

 https://sonhaber.ch/8-marti-hatirlarken/