Doğu
Karadeniz'de Resmi İdeolojiler Kuşatması/ Birinci Baskıya Sunuş
Sovyetler Birliği'ni oluşturan on beş birlik
cumhuriyetinin çözülme sürecine girmesi, bu ülke içinde ve dışında birçok
gelişmeyi de beraberinde getirdi. Öncelikle bu ülkede “etnik çatışmalara” tanık
olundu. Sovyetler Birliği'nin çözülüşüyle başlayan süreç ise, bu ülkenin
“milliyetler politikasının” da sorgulanmasını gündeme getirdi. Aynı süreçte,
ülkemizde varlıkları bilinmekle beraber resmî ideolojinin yok saydığı ve
kendilerini kültürel anlamda bile olsa ifade kanallarını tıkadığı “etnik
gruplar”ın da kendilerini şu ya da şu şekilde ifade etmeye başladığını
görüldü. Resmî ideolojinin emrindeki resmî tarih tezleri, bu “etnik gruplar”ın
geçmişlerini karartma konusunda hatırı sayılır bir ölçüde yol kat etmiş olsa
da, ülkenin yaşayan dilleri bütün dayatmaları yine bu süreçte etkisiz kılmaya
başlamıştır.
Literatürde “milliyetler meselesi,” çok genel
kullanım ifadesiyle “etnisite” Türkiye’de hemen hiç kafa yorulmamış bir
alandır. “Sağ” ve “sol”un da “etnisite” konusunda resmî ideoloji ve resmî tarih
tezleriyle hiçbir sorunu olmamış, aynı politikaları gütmüşlerdir. “Muhalif
sol” da “etnisite”nin bir “sorun” olduğunun farkına varamadığı için
“politikalar” geliştirememiştir.
Dün olduğu gibi bugün de “sağ” ve “sol”, “soğuk
savaş yılları”nda olduğu gibi “etnisite”ye ilişkin resmî tezleri birbirleriyle
yarış halinde sahiplenmektedir. Anayasa ve bazı yasalardaki değişikler “somut
gerçeklikler” ve ihtiyaçtan hareketle değil, sırf AB'ye girebilmek umuduyla
gerçekleştirilmektedir. “Muhalif İslâmî kesim”, kendisini de inkâr eden resmî
ideolojinin etkisinden kendisini kurtaramadığı için henüz “etnisite” konusunu
görememektedir.
“Muhalif Sol”, “Lenin Yoldaş şöyle dedi” ve “Stalin
Yoldaş bunu dedi”yi henüz aşamamıştır. Bunların, Sovyetler Birliği'nin “milliyetler
politikası”nı eleştirenleri “emperyalizmin safında sosyalizme saldırmakla,
emperyalizme hizmet etmekle” suçlamaları da politikasızlıklarının açık bir
göstergesidir. Sovyetler Birliği'nin tutarsız “milliyetler politikası”
yalnızca bu ülke içindeki bazı milliyetlerle ilgili olumsuzluklara sebep
olmakla kalmamıştır; diğer ülkelerdeki resmî ideolojilerin baskısı altındaki
milliyetlerin de bu olumsuzluklardan derinden etkilenmelerine ve sahipsiz
kalmalarına sebep olunmuştur.
Meselâ Sovyet yönetiminin Kafkasya'da uyguladığı
“milliyetler politikası” incelendiğinde, “birlik cumhuriyeti”, “özerk
cumhuriyet” veya “özerk bölge” siyasî örgütlendirme temelinde “kültürel hak”
veya siyasî örgütlendirme temelinde olmayan “kültürel hak” gibi kavramlarla yüz
yüze gelinmektedir.
Sovyet yönetiminin 1930'lu yılların sonlarına kadar
Kafkasya'da uyguladığı “milliyetler politikası”nı ele alacak olursak, bu politikanın
olumlu ve olumsuz yönleriyle günümüzde de farklı ana dillerini konuşan çeşitli
“etnik grupları” bünyesinde barındıran ülkeler için önemli bir “örnek”
oluşturduğu görülecektir. Bu dönemde Kafkasya’da uygulanan “milliyetler
politikası” kendi içinde bir bölgeden diğerine veya bir “etnik gruptan”
diğerine yönelik tutarsızlıklar taşımasına rağmen, kendilerine ait ana dilleri
olan sayıca daha az “etnik gruplardan” bazıları çeşitli temellerde “kültürel
haklara” kavuşmuştur.
Yaklaşık son on yıldan bu yana “etnisiteye” ilişkin
olarak Türkiye'de yayımlanan telif ve tercüme eserler, başlarda çok genel
anlamda resmî ideoloji ve resmî tarih tezlerinin etkilerinin şu ya da bu ölçüde
kırılmasında katkı sağlamışsa da, bu eserler somut tespitler yapmak ve özgün
çözüm yolları göstermekten uzaktır. Meydan günümüzde “mikro-milliyetçi
unsurların” eline kalmıştır. Yeni resmî ideolojiler ve yeni resmî tarih tezleri
yaratılmaya çalışılmakta, “kimliğimi ifade ediyorum”un adına insanların kafası
bulandırmaktadır ve insanlara “kimlik” dayatılmaya çalışılmaktadır. Bunların
telif ve tercüme eserleri “post-modern zamanlarda” bazı yayınevlerinin ekmek
kapısı haline gelmiştir; şimdilerde “etnisite” satıyor.
Yakın bir geçmişte
bazıları “sol” bazıları da “sağ” cenahta yer alırken Türkiye'deki resmî
ideoloji ve resmî tarih tezlerinin etkisinde
“kültürel ve dilsel” aidiyetlerinin farkına varamayan ve birbirleriyle
de vuruşan aynı “etnik grubun bazı aydınlarının” bile günümüzde omuz omuza
mikro-milliyetçiliğe soyunmaları tehlikeli sonuçlara yol açabilecek bir gelişme
olarak karşımızda durmaktadır.
Günümüzün “yorgun demokrat” veya onların “çömezi”
hüviyetli “post-modern” mikro-milliyetçiler, “dayatılan alanda dayatılan
kavramlarla etnisite bezirgânlığı” yapmaktadır. Resmî ideolojinin bastırdığı
kimliklere aidiyet duyan bu insanlar, kendilerini yok sayan anlayışa duydukları
kini, aynı resmî ideolojinin yok saydığı bir başka kimliğe yönelerek çıkarmaya
çalışmaktadırlar. Hem de resmî ideolojinin kendilerine bu alanda sunduğu engin
tecrübeyle! Bu mikro-milliyetçiler, eğer başka coğrafyalarda aidiyet duydukları
milliyetin bir de “devleti” varsa daha da pervasızca hareket edebilmekteler. Gidip
hayatlarının bundan sonraki kalan kısımlarını “vatanlarında” tamamlamayı göze
alacak cesaretleri nedense hiç bulunmayan bu “post-modern dönem”
mikro-milliyetçiler, halkları birbirlerine düşman etmeye çalışarak tehlikeli
oyunlar oynamaktalar.
“Etnisite”, resmî ideoloji yok sayıcılığı ile
mikro-milliyetçiliğin şovenizmi arasında sıkışıp kalmıştır. “Etnisite” kültürel
özellikli olmakla beraber politik bir konudur. Dolayısıyla da ülkenin somut
gerçekliğinden hareketle politikalar üretecek politik irade ve kararlılığa
ihtiyaç vardır.
Bu kitapta yer alan makaleler, Kafkasya ve
Türkiye'de yaşayan “Kafkasya Kültür kökenli” “etnik gruplarla” ilgili olup
tamamına yakını daha önce “Tarih ve Toplum,” “Yeni Kafkasya” ve “Sorun Polemik”
adlı periyodiklerde yayınlanmıştı. Gözden geçirilen ve gerektiğinde ara başlıklar
konulan bu makaleler, kendi aralarında bir devamlılığı sağlayacak şekilde
sıralanmıştır.
Makalelerin bir
arada yayınlanmasını teklif eden ve yapıcı eleştirileriyle bu kitaba katkıda
bulunan “Sorun Kolektifi”ne şükranlarımı sunarım. (27. VII. 2003)
+
[Önerilen okumalar: Ali İhsan Aksamaz, “Lazlar, Çerkezler ve
Kürtler…”, 1995/ circassiancenter.com.tr; Ali İhsan Aksamaz, “Pontos Kültürü”ne
Dipnot”, Kafkasya Yazıları, Sayı 7, Sonbahar, Çiviyazıları Yayınevi,
İstanbul, 1999; Ali İhsan Aksamaz,
“Bilinçli Olarak Geciktirilmiş Bir Değinme”, Tarih ve Toplum Dergisi”, Sayı
161, Mayıs 1997, İletişim Yayınları/ circassiancenter.com.tr; Ali İhsan
Aksamaz, “Yetersiz Bir Laz Kültürü Araştırması” Kafkasya Yazıları, Sayı 6,
Çiviyazıları Yayınevi, İstanbul, 1999/ circassiancenter.com.tr; Ali İhsan
Aksamaz, “Demagoji uzmanları!”, 05. VI. 2002/ circassiancenter.com.tr; Ali
İhsan Aksamaz, “Resmî Tarih Resmî Tarihe Karşı: “Hemşin Gizemi”, Sorun Polemik
Marksist İnceleme- Araştırma Dergisi, Sayı 4, Güz 2002, Sorun Yayınları/
circassiancenter.com.tr; Ali İhsan Aksamaz, “National Geographic”in Doğu
Karadeniz’i”, Sorun Polemik Marksist İnceleme- Araştırma Dergisi, Sayı 6, Bahar
2003/ circassiancenter.com.tr; Ali İhsan Aksamaz, “Bir Resmî Tarih Denemesi:
Abhazya Tarihi”, Sorun Polemik Marksist İnceleme- Araştırma Dergisi, Sayı 7,
Yaz 2003/ circassiancenter.com.tr; Ali İhsan Aksamaz, “Doğu Karadeniz'de Resmi
İdeolojiler Kuşatması/ İkinci Baskıya Sunuş”, circassiancenter.com.tr, 26. III.
2010]
https://www.circassiancenter.com/tr/dogu-karadenizde-resmi-ideolojiler-kusatmasi/