Kazım Koyuncu’yu Bir
Kez Daha Anarken
Kazım
Koyuncu, 25 Haziran 2005’te aramızdan ayrılmıştı. Kazım Koyuncu, İstanbul’a
okumak için gitti. Lazlığının farkına da orada vardı. Lazca’nın ölüyor olduğunu
orada anladı. İstanbul’da yalnızca kimliğinin; Lazlığının, Lazca’nın farkına
varmadı, bütün Türkiye’yi gördü; Türkiye’nin anadillerini, kimliklerini,
kültürlerini; farklılıklarını gördü; tanıdı. Emek mücadelesini, kimlik
mücadelesini, dayanışma ve mücadeleyi de gördü. Kazım Koyuncu, yalnızca Laz
kimliğiyle değil, bu ülkenin aydını kimliğiyle de safını belirledi ve elinden
geldiğince güzel günler için mücadele etti. Düşleri vardı.
Kazım Koyuncu, Türkçe şarkılar söyledi. Kazım Koyuncu, Lazca şarkılar söyledi.
Kazım Koyuncu, Kürtçe şarkılar söyledi. Kazım Koyuncu, Hemşince şarkılar
söyledi. Kazım Koyuncu, Gürcüce şarkılar söyledi. Kazım Koyuncu, Megrelce
şarkılar söyledi. Ömrü olsaydı, belki Abhazca, Çeçence, Çerkesçe, Zazaca şarkılar da söyleyecekti. Türkiye’nin çeşitli
yerlerine gitti. Avrupa’ya gitti. Tiflis’e gitti. Zugdidi’ye gitti. Yaşasaydı,
mutlaka Sokhumi’ye de, Soçi’ye de gidecekti. Diyarbakır’a gitmişti!
“DENİZLERİN ÇOCUKLARINDAN DAĞLARIN ÇOCUKLARINA SELÂM!”
Kazım Koyuncu, İstiklal’ Caddesi’nin, Beyoğlu’nun, Taksim’in ışıltılı cadde ve
sokaklarının değil, Tarlabaşı’nın, Dolapdere’nin, Kasımpaşa’nın karanlık,
içinde bin bir dert, sıkıntı ve belâ barındıran sokaklarının da çocuğuydu.
Dertli insanların dertleriyle o da dertlendi. Yalnızca okumuş-yazmış
entelektüellerin, aydınların dostu değildi. Mendilci çocukları, tinerci
gençleri, fahişeleri, travestileri de tanıdı; ekmeğini, soğanını, tuzunu
onlarla da paylaştı. Onlarla da dost oldu. Onları da, düşlerindeki güzel günler
için mücadeleye katmaya çalıştı; kendince çaba gösterdi. Düşlerini hiç
terketmedi!
Kazım Koyuncu, hak mücadelesi veren işçilerle yan yana durdu. Onlara destek
verdi. Köylülerin HES’lere karşı
verdikleri mücadelede onlarla da beraberdi. Gerektiğinde yürüdü. Gerektiğinde
koştu. Gerektiğinde pankart taşıdı. Gerektiğinde şarkı söyledi. Gerektiğinde de
sustu. O’nun yapmaya çalıştığı kameralara poz vermekten çok öte bir şeydi.
Kazım Koyuncu, Diyarbakır’a gitti. Yüzbinlerce kişiye şarkılar söyledi. Lazca
da, Kürtçe de, Arapça da, Megrelce de, Türkçe de. Kazım Koyuncu, Diyarbakır’ı
da Hopa kadar seviyordu. Yaşasaydı, kuşkusuz Diyarbakır’a yine gidecek ve barış
mesajları verecekti. Bu ülkede yaşayan herkesin kendi kimliklerinin
farkındalığıyla kardeşleşmelerine katkı sunacaktı. Diyarbakır’daki Newroz
kutlamalarında yüzbinlerce kişiye söyledikleri hatırdadır: “Denizlerin
çocuklarından Dağların çocuklarına selam getirdim!” Kazım Koyuncu, Tiflis’e de
gitti. Zugdidi’ye de gitti. Gürcüce, Megrelce, Lazca şarkılar söyledi. Orada da
Diyarbakır’da verdiği mesajı verdi; dostluk dedi; kardeşleşme dedi;
anadillerimiz dedi. Halkların kimliklerini unutmadan, yaşatarak
kardeşleşme mesajları verdi hep.
Kazım Koyuncu, Artvin’de, Bergama’da siyanürle altın aranmasına karşı çıktı.
Kazım Koyuncu Akkuyu’daki nükleer, Gökova’daki termik, Fırtına Vadisi’ndeki
HES’lere karşı mücadele etti. Kazım Koyuncu, deniz ile karayı birbirinden
ayıran Samsun-Sarp sahil yoluna da karşı çıktı. Kazım Koyuncu, vicdanî red
hakkını da savundu.
Kazım Koyuncu; bir insan, bir Laz, bir aydın ve bir sanatçıydı. Kardeşleşme
mesajları veren bir sanatçıydı.
POPÜLER KÜLTÜR’ÜN OBJESİ DEĞİLDİ
Biz O’na Dina diyorduk ve öyle tanıyorduk. O, bu adı çok seviyordu. Dina 1972
yılında Hopa’da doğmuş. İlköğretimi ve lise’yi Hopa’da okumuş. Üniversitede
okumak için İstanbul’a gitmiş. İstanbul Üniversitesi Siyasal Bilgiler
Fakültesi’nin öğrencilerinden biri olmuş, ancak politik sebeplerden okulunu
bırakmış.
1990 yılında, “Çağdaş Sanat Atölyesi”nde çalışmaya başlamış. 1991 yılında Ali
Elveri adlı arkadaşıyla birlikte “Dinmeyen” adlı müzik grubunu kurmuş. Aynı
yıl, “Çağdaş Sanatçılar”ın oynadığı “Faşizmin Korku ve Sefaleti” adlı piyesin
müziğini yapmış. Bu grup, “Sisler Bulvarı” adlı bir de albüm yapmış. 1993’te
yakın arkadaşı Sarigina ve diğer arkadaşlarıyla birlikte “Zuğaşi Berepe” adlı
müzik grubunu kurdu. Bu müzik grubu, “Ogni” adlı dergiden sonra Laz kültürü
için çok önemli bir barınak oldu. “Zuğaşi Berepe”nin 1995 yılında çıkardığı ilk
albümün adı (“Bilmiyoruz”)/ “Va
Mişk’unan”dır. Bu müzik grubuna ait diğer albümlerin adları da şöyle: “İgzas”,
“Bruxell Live”. “Bruxell Live”, 1997’de Med Tv’de canlı verilen konser
kaydıdır. “Zuğaşi Berepe”, 1999’da dağıldı. Bundan sonra Dina başka projelerde
rol aldı ve solo albümler yapmaya başladı.
Dina’nın güzel sesi vardı. Muhalifti. “Popüler Kültür”ün objesi değildi.
Şarkılarıyla binlerce dinleyici çılgına dönüyordu. Dina için, müzik piyasasının
lordları da çılgına dönüyordu. Dina’nın terinden para kazanmak için çılgına
dönüyorlardı.
Dina ”Gülbeyaz” ve “Sultan Makamı” adlı televizyon dizileri için müzikler
yaptı. Bütün Türkiye, Dina’nın adını duydu. Popüler sanatçılardan biri oldu.
Bu, O’nun milâdı idi. Meşhurdu. Dina, şimdi başka bir yolu izleyecekti. Artık
popüler’di. Dina’nın terinden para kazanmak isteyenler, basın alanında da büyük
güce sahiptiler. Böylece magazin basın her gün Dina’nın haberlerini vermeye
başladı.
Dina hastalandı. Hastalığının kanser olduğu anlaşıldı. Bu kötü hastalıktan
kurtulmak için, iyileşmek için, kemoterapi için hastanelere gidiyordu. Son güne
kadar ümidi vardı. Kavgası vardı kötülükle.
“YERYÜZÜNE ŞARKILAR SÖYLEDİK”
Kazım Koyuncu, 33 yaşında; 25 Haziran 2005’te aramızdan ayrıldı. Hayata
veda ettiği gün ölümsüzleşti. Ardından da bir efsane haline geldi. Onu
ölümsüzleştiren ve çok kısa bir sürede de efsane haline getiren taşıdığı
kimliği ve verdiği mücadeledir. Yaşarken sergilediği duruş çok önemlidir. Şan,
şöhret ve paraya tapmadı. Kazım Koyuncu’nun mirası yalnızca; sesi, sanatçılığı
ve albümleri değil. Onun müzikalitesi konusunda son kararı şüphesiz müzik
otoriteleri verebilir. Bizi ilgilendiren ve hep ön plâna çıkarmamız gerekense;
Kazım Koyuncu’nun duruşu ve mücadelesidir. Kazım Koyuncu’nun mirası budur.
Kazım Koyuncu’yu sağken de, günümüzde de önemli ve aranır kılan da bu mirasıdır.
Onun bir
mesajı vardı. Bugünden Kazım Koyuncu’nun yaptıklarına ve söylemlerine
bakıldığında bu mesaj çok daha iyi algılanıyor: O, Türkiye’de ve Dünyada
yaşayan herkesin kendi anadilleri, kimlikleriyle kardeşleşmesini istiyordu.
Kazım Koyuncu’nun duruşu, eylemleri ve söylemleri açık ve nettir:
“ ... Kötü şeyler gördük, savaşlar,
katliamlar, ölen-öldürülen çocuklar gördük. Kendi kültürünü, kendi dilini,
kendisini kaybeden insanlar, topluluklar gördük. Yanan köyler, kentler,
ormanlar, hayvanlar gördük. Yoksul insanlar, ağlayan anneler, babalar, her gün
bile bile sokaklarda ölüme koşan tinerci çocuklar gördük. Biz de öldük. Ama her
şeye rağmen bu yeryüzünde şarkılar söyledik...”
“Noderi” (“imece”), ilksel komünal üretim, paylaşım ve
mülkiyet ilişkilerinin Lazca’daki adıdır. Kazım Koyuncu’nun sergilemeye
çalıştığı duruşun temelinde, Laz halkının “noderi” geleneğinin derin izlerinin
de olduğu açıkça görülüyor. Kazım Koyuncu, büyürken ve öğrenirken Laz halkının
ve diğer halkların dayanışmacı bilge geleneklerinden beslenmiş ve daha sonra da
onların hak ve kimlik mücadelesine bilgisi, gücü ve cesareti oranında destek
vermeye çalışmıştır.
Kuşkusuz aile ve akraba ortamında bazı donanımlar edinmişti.
Politik bir duruşu da oluşmuştu. Liseyi bitirdi. İstanbul’a gitti. SBF’ne
girdi. Orada edindiği ilişkiler, kişisel gelişimine çok olumlu katkılar yaptı;
hak mücadelesinin daha da farkına vardı. Başarılı bir öğrenci olmadığını
duymuştum. Okulu sevmemiş. İlgi alanı başkaydı. Müziğe gönül vermişti. Müzikle
ilgilenen binlerce gençten yalnızca bir tanesiydi. 1993 sonuna kadar onu yakın
çevresi dışında pek kimse de tanımıyordu. 1993 Kasım’ında Ogni Dergisi’nin yayınlanmaya
başlamasıyla beraber, Kazım Koyuncu kendi kimliğine ilişkin de donanımlı hale
gelmeye başladı. Solisti olduğu Lazca sözlü rock müzik yapan “Zuğaşi Berepe”
(“Deniz’in Çocukları”) ile beraber yavaş yavaş tanınmaya başladı. Basının Lazca
sözlü rock müziğe ilgisi büyüktü. Bu durum “Zuğaşi Berepe”yi, “Zuğaşi Berepe”
de Kazım Koyuncu’yu önplana çıkardı. “Zuğaşi Berepe”nin “Va mişk’unan”
(“Bilmiyoruz”) adlı ilk kasetine Ogni Dergisi’nin maddi- manevi desteği
önemliydi. “Zuğaşi Berepe”nin dağılmasından sonra, Kazım Koyuncu yoluna tek
başına devam etti. Kendisini daha da geliştirdi. Yeni öğrendikleriyle
müzikalitesini de daha nitelikli hale gelmeye başladı.
Kazım Koyuncu, politikacı değildi, ancak doğru
politik söylemlerini ve hak mücadelesini hiç bir zaman bırakmadı. Zaten onu
ölümsüzleştiren de yalnızca söylediği şarkılar değil, bu söylem ve
mücadelesiydi. Ona bu şarkıları söyletenin de o söylem ve mücadelesi olduğunu
hatırlamak gerek. Şan, şöhret, para kazanayım da keyfime bakayım, demedi. Tam
tersine fedakârca mücadele etti. Lazca şarkılar söyledi. Diğer dillerde
şarkılar söyledi. Lazca’nın farklı bir dil olduğunu Türkiye’de çoğu kişi ondan
öğrendi. Yalnızca Lazca şarkı söylemekle kalmadı; Lazca’yı çeşitli
platformlarda savundu. Doğayı kirletenlerle mücadele etti. Karadeniz otoyolunun
doğaya zarar vereceğinin düşünüyordu. Buna karşı da kavga verdi. Emek
mücadelesinde yerini aldı. Ülkemize barışın gelmesi için mesaj vermek amacıyla
Diyarbakır’a gitti ve kardeşlik şarkıları söyledi.
Kazım
Koyuncu, düzgün duruşu olan bir Laz aydını olduğu için Harbiye’deki
anfi tiyatroda onbinlerce insan ağladı. Mendil satan çocuklar ağladı. Tinerci
gençler ağladı. Fahişler ağladı. Travestiler ağladı. İşçiler ağladı. Köylüler,
kentliler ağladı. Türkler, Kürtler, Gürcüler, Zazalar,, Abhazlar- Abhazlar
ağladı. Halk ağladı. Gözyaşlarıyla da Trabzon’a, oradan da Hopa’ya uğurlandı.
Hopa’daki cenazesine Sarpi’den, Zugdidi’den, Tiflis’ten gelen Lazlar,
Megreller, Gürcüler da katıldı. Türkler, Hemşinliler, Poşalar, Ruslar oradaydı.
Ümit Kıvanç, “Kazım için belgesel bir film” hazırladı: “Şarkılarla Geçtim
Aranızdan”. Gürcistan’da ise Yönetmen გიორგი კალანდია/ Giorgi Kalandia da, ლაზეთის მაფშალია “Lazetişi Mapşalia” (Lazistan’ın
Bülbülü”) adlı bir başka belgesel film çekti.
BİRİ
GÜRCİSTAN’DAN DİĞERİ TÜRKİYE’DEN İKİ KAZIM KOYUNCU BELGESELİ
Bugün daha iyi anlaşılıyor ki, Kazım Koyuncu, cesur bir insandı; kardeşleşmenin
köprüsüydü. Onu, her 25 Haziran’da, yılda bir kez yuvarlak sözlerle anmak, O’na
haksızlık. O’nun duruşuna, mücadele anlayışına uygun bir şeyler söylemek gerek;
yazmak gerek.
KAZIM KOYUNCU İLE İLGİLİ TÜRKİYE’DE YAYINLANAN KİTAPLAR
Bizim bildiğimiz Kazım
Koyuncu, insanî değerleri tüketen ve sömüren kapitalist yabancılaşmaya yakın
bir yerlerde durmuyordu. “Sistemin şarkıcıları”ndan birisi hiç de değildi. Onun
onurlu mirasına sahip çıkabilmek için, bu mücadelenin bilincinde olmak ve Kazım
Koyuncuları çoğaltmak gerekiyor.
Şimdi arkadaşı
Sarigina’nın yıllar önce sözlerini yazdığı şarkıda Kazım Koyuncu’ya kulak verelim:
*”Komişkun,
Muruntskhi çima vikaçare
Leta sordasen
Ti goyomaktasen
Kapula kale si bzirare
‘Hayde’ mitsvare
Ernesto steri
Vidat Muruntskhepeşi opşa na on ar ntsa tudeşa”*
*(“Biliyorum
Bir yıldız yağmuruna tutulacağım
Toprak çökecek
Başım dönecek
Arkamda seni bulacağim
Bana “haydi’ diyeceksin
Ernesto gibi
GidelimYıldızların bol olduğu bir gökyüzünün altına”)
(Önerilen Okumalar: Ali İhsan
Aksamaz, “Lazca Yaşadıkça Yaşayacak Bir
Adam Kâzım Koyunu”, 05 V 2006, hopam.com; Ali İhsan
Aksamaz,” Kâzım Koyuncu’yu Anarken”, 25 VI 2012,
Özgür Gündem Gazetesi, İstanbul;
Ali İhsan
Aksamaz, “Denizin Çocuğu
Kazım Koyuncu”, Özgür Gündem Gazetesi, 26 IX 2012, İstanbul; Ali İhsan Aksamaz, “Hopa ve Lazları Anlatan Bir Kitap: Bedia Xala”, yusufbulut.com,
07 XII 2012; Ali İhsan Aksamaz, “Kâzım Koyuncu, Nekrofili ve Vali” 15 X 2013, yusufbulut.com;
Ali İhsan
Aksamaz” Kâzım'ın Sevdası/ Kazimişi Qoropa”, 05 VII 2015, yusufbulut.com;
Birol Öztürk, “Kazım Koyuncu- Didou Nana”, Yason, 2014, İstanbul; Birol Öztürk,
“Kazım Koyuncu”, Gece Kitaplığı, 2018, Ankara; Hüseyin Şimşek, “Zuğaşi
Berepe”/Denizin Çocukları”, Aydınlık Gazetesi, 29 X 1993, İstanbul; Kazım Koyuncu: “Kenarda Kalanların Sesiyim!
Neden?”, Karadeniz Haber Gazetesi, 04 V 2005, Trabzon; Paluri Arzu Kal Demirçi,
“Şair Ceketli Çocuk”, Chiviyazıları, 2017, İstanbul; Uğur Biryol, “Kazım’ın
Sevdası/ Kazimişi Oropa”, İletişim Yayınları, 2015, İstanbul)
14 V 2020
Ali İhsan Aksamaz
https://www.youtube.com/watch?v=fg8AhB-4zhg
http://circassiancenter.com/tr/kazim-koyuncuyu-bir-kez-daha-anarken/
+