Çakma
Kahramanlara Değil, Barışa İhtiyacımız Var!
CHP Artvin Milletvekili Uğur Bayraktutan’ın son
klibini youtube’de gördüm; izledim. CHP’nin resmî internet sitesi de bu
milletvekilinin o klipteki sözlerini ayrıntısıyla aktarıyor. Milletvekilinin
yalnızca sözleri değil, sözlerini ifade ettiği zaman da ilginç. Bütün bunlar
üzerinde durmak gerekir.
Amerikalı Sarai Sierra’nın katledilmesine
ilişkin haberleri hatırlarsınız. Katil zanlısı Ziya Tasalı’nın basında “Laz
Ziya” şeklinde lanse edilmesi, Lazları oldukça rahatsız etti. Bu rahatsızlık
sosyal paylaşım sitelerinde de sıkça dile getirildi. Hatta Laz Kültür Derneği
Başkanı Mehmedali Barış Beşli de konuya ilişkin bir açıklama yaparak basını
haber yaparken dikkatli davranmaya çağırdı.
Katil zanlısının adı
Ziya Tasalı olmasına rağmen, basının ısrarla “Laz Ziya” adlandırmasını
kullanması Uğur Bayraktutan’ın da dikkatini çekmiş. 21 Mart 2013 günü Meclis
Genel Kurulu’nda yapmış olduğu konuşmada bu konuya da değinmiş. Uğur
Bayraktutan, konuşmasına Lazların Doğu Karadeniz Bölgesi’nde yaklaşık dört bin
yıldır yaşadıklarını belirmekle başlıyor. Daha sonra söyle devam ediyor: “1514 yılında Yavuz Sultan Selim’in (გონიო) Gönye Kalesi’ni işgaliyle beraber
Osmanlı İmparatorluğu toprakları altında yaşamını idame ettiren Lazlar diye bir
topluluk var, Laz kökeninden gelen Türk yurttaşlarımız var.”
Milletvekili sözü daha sonra Sarai Sierra’nın katledilmesine getiriyor: “O öldürme olayının failiyle ilişkili ne
yazık ki Türkiye Radyo Televizyon Kurumu da başta olmak üzere bazı yaygın
organlarında, bazı yayın kurumlarında “Laz” ibaresiyle, “Laz Ziya isimli kişi”
diye bir ibare geçti. Karadeniz’den ve Lazlardan yüzlerce şikâyet telefonları
aldım. Tepkilerini ve öfkelerini bana bizzat ilettiler.”
Uğur Bayraktutan’ın bu
konuyu dile getirmesi ve basında katil zanlısı “Laz Ziya”nın şahsında bütün
Lazların katilmiş gibi gösterilmesine karşı bir tavır koyması yerinde bir
davranıştır. Hatta Ortak Vatan vurgusu yapması; Çanakkale Savaşı’nda hayatını
kaybeden sayısız Laz gençlerinden birisinin temsili mezarına ait mezar taşının
fotoğrafını göstermesi; Arhaveli
İsmail’in şahsında Lazların anti-emperyalist safta yer tutmuş olmalarına dikkat
çekmesi oldukça önemlidir. Ancak Uğur Bayraktutan, birden “Laz Ziya” konusunu
ve Lazların Ortak Vatan Emekdaşlığına katkılarını ve anti- emperyalist duruşlarına
ilişkin ifadeleri bırakıyor ve sözü Mustafa Kemal’e ve “Ne Mutlu Türküm Diyene”
ifadesine getiriyor. Şöyle devam ediyor: “Laz
kökenli vatandaşlarımız “Türk’üm” demekten büyük onur duyuyorlar. Mustafa
Kemal’in “Ne mutlu Türk’üm diyene!” lafını asla ırkçılık olarak algılamıyorlar.
Onu kendilerine şiar ediyorlar, o mücadele içerisinde yaşamlarına devam
ediyorlar.”
Bu sözlerinden de
açıkça anlaşılıyor ki, Uğur Bayraktutan esas olarak bu konuları dillendirmek
istiyormuş. Dört bin yıllık Laz kimlik geçmişine; Çanakkale Savaşı’na; Ortak
Vatan Emekdaşlığına vurgusu meğerse peşrevmiş. Uğur Bayraktutan sözü
“bölücülere” de getiriyor ve devam ediyor: “Lazlara
diyorlar ki bölücüler: “Sizin başka bayrağınız yok mu, sizin başka bayrak
talebiniz yok mu?” diye Lazlara bölücüler bu şekilde bugüne kadar talepte
bulundular. Lazlar onlara ne dediler biliyor musunuz? Ellerinin tersleriyle
ittiler ve Lazlar şöyle söylediler: “Bizim bayrağımız Anıtkabir’de
dalgalanıyor, Anıtkabir’de dalgalanıyor.”
Hangi “bölücüler,” hangi
Lazlara ne teklifte bulunmuş? Yine hangi Lazlar, Anıtkabir’deki bayrağı işaret
etmiş?! Uğur Bayraktutan, bütün bu senaryoları ayaküstü nasıl yazıyor?
Bilmiyorum. Bildiğim bir şey var: Ne Lazların ve ne de başka etnik gruplardan
insanların bu ülkenin ne bayrağı ve ne de sınırları ile ilgili sorunu yoktur.
Uğur Bayraktutan’ın
derdi Lazlarla, Laz kimliğini de
savunmak olmadığı açıkça görülüyor. Düpedüz şov yapıyor. Lazları kullanmaya
çalışıyor. Uğur Bayraktutan, kendisini Lazların hamisi olduğu fikrine kendisini
öylesine inandırmış ki: “Bu Laz kökenli
Türk vatandaşları içerisinde her siyasal düşünceden akımlar var, sağcısı var,
solcusu var, devrimcisi var, ülkücüsü var, ilericisi var ama Laz
vatandaşlarımızın, Türkiye Cumhuriyeti kimliği taşıyan bu vatandaşlarımızın
içerisinde bir tane bile vatan haini yok.”
Uğur Bayraktutan, modası çoktan geçmiş “Soğuk Savaş Dönemi”nin
“uyanık kasaba politikacısı” rolünü üstleniyor. Model aldığı politikacı
tiplemelerini Aziz Nesin’in hikâyelerinde çok okumuştuk. Konuşmanın başında
Lazların haklarını, hukuklarını, kimliklerini savunuyormuş gibi yapıyor, sonra
da CHP’nin tek parti yönetiminin resmî ideoloji ve resmî tarih tezlerinin
savunuculuğunu yapıyor. Üstelik samimi değil. Bir yandan CHP’nin tek parti
yönetiminin resmî ideoloji ve resmî tarih tezlerinin savunuculuğuna savunuyor
öte yandan da Laz kimliğini savunuyormuş gibi yapıyor. Bu resmî ideoloji ve
resmî tarih tezleri Laz kimliğini bitirme noktasına getirmedi mi?! Bu ne
çelişkidir?! Söylediklerini ciddiye almak da mümkün mü?
2004’te TRT Lazcayı
anadil yayınları arasına almadığı zaman Uğur Bayraktutan, hangi tepkiyi
gösterdi?! Bu öğretim yılında Lazca okullarda seçmeli anadillerinden biri
olamadı. Uğur Bayraktutan, bu konuda hangi tepkiyi gösterdi? Uğur
Bayraktutan’ın öncelikle, bir yöre milletvekili olarak Lazcanın yaşatılması
konusunda bir duruşunun olması gerekirdi. Bu konuda kendi kendisiyle yüzleşmesi
ve hesaplaşması gerekir.
Anti- emperyalizm ve
yurtseverlik önemli özelliklerdir. Uğur Bayraktutan, bu çelişkili tutum ve
davranışlarıyla anti-emperyalist bir tutum sergilemiş olmuyor, yurtseverlik
yapmış da olmuyor. Yalnızca klişe üç- beş lâfla hamaset yapıyor; ortalığı
bulandırmaya çalışıyor. Bu noktada yalnızca kendi kendisiyle yüzleşip
hesaplaşması gerekmiyor. Aynı zamanda da “millî şefli” CHP’nin de geçmişiyle
yüzleşip hesaplaşması gerekiyor. İşe Cumhuriyet Gazetesi arşiviyle
başlayabilir. “Millî şef” İsmet İnönü’nün iktidarını korumak için nasıl Hitler
Almanya’sı ile anlaştığını, ardından da yine aynı “millî Şef”in iktidarını
korumak için ABD’ye yanaştığını ve gizli anlaşmalar yaptığını bilmiyor mu?! Bu
konuda Haydar Tunçkanat’ın Kaynak Yayınları’ndan çıkan “İkili Anlaşmaların
İçyüzü” adlı kitabı okumasını öneririm. Uğur Bayraktutan, samimi ise,
“anti-emperyalist Söylemleri”nin içini doldurmalıdır.
Aslında Uğur
Bayraktutan’ın hamaset dolu sözlerine hemen her gün basında rastlıyoruz. O
anlamda bu milletvekilinin, bu bilindik hamaset dolu sözlerini ciddiye
almayabilir; güler geçerdim. Gel gör ki, kendisinin Artvin milletvekili olması;
hamaset dolu sözlerine Lazları garnitür olarak kullanmaya çalışması ve Lazların
hamisiymiş rolünü üstlenmesi, beni bu satırları kaleme almaya yöneltti.
Uğur Bayraktutan’ın,
Meclis’te konuşmasını yaptığı gün, kimilerine göre sayıları bir milyonu aşan
bir halk kitlesi Diyarbakır Meydanı’nda Newroz kutlamaları yapıyordu. Bütün
anti-emperyalistler ve yurtseverler o günü bir kucaklaşma ve kardeşleşme günü
olarak gördüler. Akan kan duracak, gelecek barışla ülke kaynakları yatırıma
aktarılacak, refah yükselecek ve bu yükselen refah bu ülkenin her vatandaşına
yansıyacak. Bütün bu gelişmelerle, “Soğuk Savaş Dönemi”ne ait ne varsa silinip
gidecek. Bu ülkenin aydınları, Diyarbakır’daki Newroz kutlamalarına böyle
bakar.
21 Mart’taki Newroz
kutlamalarına Laz sanatçı Niyazi Koyuncu da Lazca ve Türkçe şarkılarıyla renk
kattı. Niyazi Koyuncu, o gün Diyarbakır Meydanı’nda önemli bir mesaj verdi. Bu
ülkede yaşayan herkesin barışması, kardeşleşmesi açısından bir Laz’ın da mesaj
vermesi önemliydi. Niyazı Koyuncu, Lazlar adına konuşmadı. Bir Laz olarak
konuştu. Aynı ağabeyi Kazım Koyuncu’nun yıllar önce o meydanda konuştuğu gibi.
Niyazi Koyuncu’nun, o gün o meydanda bulunması önemliydi. Orada bulunmakla, bu
ülkede yaşayan herkesin kardeşleşmesine; Lazcanın geleceğe kurumsal olarak
taşınma mücadelesine ve Devlet ile BDP arasındaki iradeye katkıda bulunmuştur.
Niyazi Koyuncu, o günkü duruşuyla bu ülkenin evlâdı olduğunu göstermiştir.
Niyazi Koyuncu, bu anlamda Lazcanın da gurudur.
Uğur Bayraktutan’ın
Meclis’teki konuşması işte tam da Niyazi Koyuncu’nun Diyarbakır’da kardeşlik
mesajları verdiği zamana denk geliyor. Şimdi pazılın parçaları daha
belirginleşmiş oluyor. Milletvekilinin amacı ne “Laz Ziya”yı ne de dört bin
yıllık Laz kimlik geçmişi. Uğur Bayraktutan Ankara’dan Diyarbakır’daki Niyazi
Koyuncu’ya mesaj göndermeye çalışıyor. Uğur Bayraktutan’ın o talihsiz
konuşmasından sonra, sosyal paylaşım sitelerinde Niyazi Koyuncu’ya karşı bir
hakaret, bir linç kampanyasının başlatıldığını görüyoruz.
Türkiye’de akan kanın
durmasını istediği ve ülkeye barış gelmesi için çaba gösterdiği için kendisine
yönelik başlatılan bu linç kampanyasına ilişkin Niyazi Koyuncu, Posta
Gazetesi’ne şunları söylüyordu: “ İlk
katıldığım Nevruz kutlamasıydı. Ben sanatla uğraşan biriyim, sanatçı diyemiyorum,
kendime. Benim ülkemde yaşanan her olaya insanî açıdan baktım, siyasî açıdan
değil. Sadece insanî açıdan bakınca, geçtiğimiz günlerde Sinop'ta yaşanan
olaylar, linç kültürü, tahammülsüzlük beni korkutuyor. Nevruz için beni
aradıkları zaman tereddüt etmeden kabul ettim. Sahnede olduğum sırada zaman
zaman suiistimal edildiğim birkaç an olsa da bu etkinlikte olmaktan mutluyum.
Bu ülkede yeterince kan döküldü. Bunun durması için her çabayı desteklemek
zorundayım. Benim ülkem, tüm insanların birlikte yaşayabileceği bir coğrafya.
Bugün de buna inandın. Farklılıklar bizim bağımızdır. (…) Barış varsa ben orada
olmak isterdim, yeterince kan gördük, yeterince insan öldü. Bir Karadenizli
olarak orada oldum, anadilimde şarkı söyledim oradaki insanlara, onlar da beni
bağırlarına bastı.”
Sosyal paylaşım
sitelerinde kimlikleri ve niyetleri meçhul kişilerin Niyazi Koyuncu’ya yönelik
yazdıklarını ciddiye almak mümkün değil. Hiç şüphe yok, onu 21 Mart’ta Newroz
kutlamalarında sahneye çıkartan irade Niyazi Koyuncu’nun kişisel güvenliğini de
sağlayacaktır.
Burada asıl
sorgulanması gereken, Uğur Bayraktutan’ın Meclis’teki o konuşmasıyla Niyazi
Koyuncu’ya yönelik bu hakaret ve linç kampanyasının ortaya çıkmasındaki
rolüdür. Nitekim yörede politika yapan CHP’li Saltuk Deniz, sahibi olduğu
Ardeşen merkezli Toplum Gazetesi’ne yazdığı 22.03. 2013 tarihli “Diyarbakır, Nevruz, Lazca Şarkı”
başlıklı makalesinde Niyazi Koyuncu’ya karşı yürütülen bu hakaret ve linç
kampanyasına destek olmuştur: “Ne yazık
ki Niyazi Koyuncu, Kazım Koyuncu’nun kardeşi olması, Laz olması ve Lazca şakı
söylemesi amacıyla çağrılmış. Niyazi Koyuncu üzerinden Laz kimliğinin BDP ve
PKK tarafından oluşturulan iradeye ortak yapılmak istendiği için çağrılmış.
Konseri izlediğimiz zaman bunu görüyoruz. Bu nedenle Niyazi Koyuncu’nun konser
teklifi geldiği zaman bunu kamuoyuna açıklaması ve tartışılmasını sağlaması ve
müziklerini söylemiş olduğu halkının duyarlılıklarına dikkat etmesi
gerekiyordu. Sanatçı olmak kendiliğinden bir halkı temsil etmek yetkisini vermez.
Bir halkın müziklerini söylemek başka bir şeydir bir halkı temsil etmek ayrı
bir şeydir. Çünkü çok net bir şekilde orada konserle yapılmaya çalışılan BDP ve
PKK iradesine ortaklaştırılmaya çalışılan bir Laz kimliğidir. Konu bu kadar
açık ne nettir. Konser için gelen davetin kamuoyunun gündemine getirilmesi
gerekiyordu. Böylelikle konu tartışılır ve ona göre karar verilirdi. Ama
tepkiler olacağı düşünüldüğü için sürprize bırakılmıştır. Ve gerçekten de
sürpriz olmuştur. Nevrozu düzenleyenlerin bu tür yaklaşımı doğru da değildir.
Aynı zamanda ahlaki de değildir. Bunların “Halkların kardeşliği” sloganını da
ne kadar içtenliksiz bir şekilde kullandıklarının bir kanıtıdır.” Saltuk Deniz,
makalesinde Niyazi Koyuncu’ya demediğini bırakmadıktan sonra, bir de alay eder
gibi şu satırları eklemiş: “Not: Niyazi Koyuncu eleştirilebilir ama ona hakaret
etmeye ya da vatan haini gibi lanse etmeye kimsenin hakkı yoktur.”
Saltuk Deniz, bu talihsiz satırları, Uğur
Bayraktutan’ın Meclis’teki o konuşmasından aldığı cesaretle bu kampanyaya
katıldığına kuşku yok. Yine aynı şekilde
kendisinin de kimi CHP’lilerin de Niyazi Koyuncu’ya yönelik hakaret ve linç
kampanyası değirmenine su taşıdığı görülüyor.
Aynı gün İsmail Avcı Bucaklişi Lazca.org’a
yazdığı “Gün Anlama Günü” başlıklı
makaleyle, Niyazi Koyuncu’ya sahip çıktığını göstermeye çalışıyor: “Niyazi, insan olanın, yürekli bir
sanatçının yapması gerekeni yaptı. Laz dilinin yaşaması için yıllarını veren
biri olarak beni gururlandırdı. Mutlu etti. Barış sürecini yürüten koca bir
devlet ve o devleti oluşturan halkın seçtiği bir hükümet duruyor ortada.
Diyarbakır’da da devletin savcısı, hakimi, istihbaratı, polisi, bilumum kamu
görevlisi mevcut. Herhalde, kimilerine bütün bunları pas geçip, gencecik bir
sanatçıya yüklenmek daha kolay, daha az riskli geliyor! Otuz yıldır kan ağlıyor
bu topraklar. Anadolu’nun bu denli uzun bir süre acı çektiğini ben tarihte
okumadım. Artık yeter! Zaman, gerçek anlamda kardeş olabilmek için çabalama
zamanı, Zaman kardeşliğin ne olduğunu anlama zamanı.”
Aydoğan Topal, Ayla
Yılmaz, Ayşenur Kolivar, Bayar Şahin, Belma Baş, Budak Akalın, Efkan Şeşen,
Elif Ergezen, Elin Can Vayiç, Erdal Bayrakoğlu, Ferda Sönmez, Filiz Gazi, Fuat
Saka, Gökhan Birben, Grup Helesa, Haldun Açıksözlü, Hürdağ Aydın, İbrahim
Karaca, Karmate, Kazım Koyuncu Kültür Merkezi, Marsis, Mehmet Gümüş, Metin
Yılmaz, Okşan Dede, Resul Dindar, Selçuk Balcı, Seyhan Kaya, Uğur Sönmez, Yaşar
Kurt’dan oluşan sanatçı ve gruplar da ortak bir bildiri yayınlayarak Niyazi Koyuncu
ile Dayanışma gösterdi: “Newroz
bayramında sahne almasının ardından sosyal medyada Niyazi Koyuncu’ya karşı
başlatılan linç kampanyasını kınıyoruz. Milliyetçi hezeyanların adresi
sanatçılar değildir. Sanatın ve sanatçının yeri, insanlık adına barışın
yanıdır. Bu sorumlulukla Diyarbakır’da “Birbirimizi anlayabilmek için aynı
dili konuşmak zorunda değiliz” diyerek sahne alan Niyazi Koyuncu bizim ortak
sözümüzü söylemiştir. Biz düğünlere de bayramlara da katılırız. Newroz ise Kürt
halkının bayramıdır. Bayramları kutlu olsun. Rengârenk kültürümüz ve
dillerimizle yıllardır bir arada yaşayan biz Karadenizliler hiçbir dili ve
kültürü yok saymadık, sayamayız. Aynı dili konuşmak zorunda değiliz ama
biliyoruz ki akan gözyaşlarımızın rengi hep aynı. Biz cenazelerin değil,
düğünlerin davetlisi olmak istiyoruz. Bu nedenle dün olduğu gibi bugün de
sözümüzü ve sesimizi barışa adadık.”
Uğur Bayraktutan’ın
Meclis’te yaptığı o konuşma işte bütün bu gelişmelere sebep oldu. Uğur
Bayraktutan’ın Lazları sahiplenme noktasında hiç de samimi olmadığı açıkça
görülüyor. Aynı şekilde anti- emperyalizm söylemlerinin de samimi olmadığı
anlaşılıyor. Uğur Bayraktutan, artık “Soğuk Savaş Dönemi” yapılanmalarının
bittiğinin farkında. Bu saatten sonra artık duruşunu değiştiremeyeceğine göre
bir dönem daha milletvekilliğini garantilemek istiyor olmalı. Bu hezeyanlarının
bu şekilde okumak gerekiyor.
Barış olmadan
kardeşleşme, demokrasi, birlikte üretme,
refah ve bu refahtan her bir bireyin adilce istifade etmesi mümkün değildir.
Sanayi üretimlerinin artması, ticaretin, tarımın, turizmin gelişmesi ve bütün
bunlarla da ülkede işsizliğin azalması ve refahın artması işte bu barışa
bağlıdır. Artık CHP’nin tek parti döneminden kalma uygulamalarının sonuna
gelinmiştir. Böylelikle de, “Soğuk Savaş”ın son kalesi de düşecektir. Dünya başka bir dünya, Türkiye başka bir Türkiyedir.
Rahmetli Kazım Koyuncu
da o meydanda barış mesajları vermiş ve Lazca şarkılar söylemişti yıllar
önce. Aynı şekilde kardeşi Niyazi
Koyuncu da aynı meydandaydı. Aynı barış mesajlarını verdi. Sosyal paylaşım
siteleri üzerinden Niyazi Koyuncu’ya karşı yürütülen hakaret ve linç kampanyasının
kaynağı olarak gördüğüm CHP’li Uğur Bayraktutan ve Saltuk Deniz’i kınıyorum;
hatalarını tamir etmeye çağırıyorum.
Niyazi Koyuncu, aynı
Kazım Koyuncu gibi barış elçisidir; kardeşleşmenin müjdecisidir; cesur bir
kahramandır. (yusufbulut.com,
27 III 2013)
(Önerilen
okumalar: Ali İhsan Aksamaz, “Kazım Koyuncu’yu
anarken”, Özgür Gündem Gazetesi, 25 VI
2012; Ali İhsan Aksamaz, “ Kazimişi Orapa/ Kazım’ın Sevdası”, yusufbulut.com, 05
VII 2015; “Diyarbakır'da Newroz Lazca da kutlandı”, haberimvan.com, 21 III 2013;
İsmail Bucaklişi, “Gün anlama günü”, lazca.org, 31 V 2013; “Lazca bablekan”,
Yeniden Özgür Gündem Gazetesi, 22 III 2003; “Meclis”te Laz tartışması”,
haberturk.com, 21 III 2013; Memedali Barış Beşli’ Basın açıklaması: “Lazlar Bir
Cinayetle Anılmak İstemiyor”, 19 III 2013, stgm.org.tr; Niyazi Koyuncu: “Newroz'a
bir daha olsa yine giderdim”, demokrathaber.org, 31 III 2013; Niyazi Koyuncu: “Yalakalık
için değil barış için söyledim”, magazinsortie.com, 31 III 2013; Saltuk Deniz, “Diyarbakır, Nevruz, Lazca
Şarkı”, Toplum Gazetesi, Ardeşen, 22 III
2013; “Sözümüz Koyuncu’yla ortaktır”, milliyetsanat.com, 25 III 2013)
Niyazi Koyuncu’nun Devlet okullarındaki anadili
derslerine çağrısı:
https://www.youtube.com/watch?v=TzXRS8sqCCY
https://www.circassiancenter.com/tr/cakma-kahramanlara-degil-barisa-ihtiyacimiz-var/