21 Temmuz 2023 Cuma

Çakma Kahramanlara Değil, Barışa İhtiyacımız Var!

 

 


 

 

Çakma Kahramanlara Değil, Barışa İhtiyacımız Var!

 

CHP Artvin Milletvekili Uğur Bayraktutan’ın son klibini youtube’de gördüm; izledim. CHP’nin resmî internet sitesi de bu milletvekilinin o klipteki sözlerini ayrıntısıyla aktarıyor. Milletvekilinin yalnızca sözleri değil, sözlerini ifade ettiği zaman da ilginç. Bütün bunlar üzerinde durmak gerekir.

 Amerikalı Sarai Sierra’nın katledilmesine ilişkin haberleri hatırlarsınız. Katil zanlısı Ziya Tasalı’nın basında “Laz Ziya” şeklinde lanse edilmesi, Lazları oldukça rahatsız etti. Bu rahatsızlık sosyal paylaşım sitelerinde de sıkça dile getirildi. Hatta Laz Kültür Derneği Başkanı Mehmedali Barış Beşli de konuya ilişkin bir açıklama yaparak basını haber yaparken dikkatli davranmaya çağırdı.

Katil zanlısının adı Ziya Tasalı olmasına rağmen, basının ısrarla “Laz Ziya” adlandırmasını kullanması Uğur Bayraktutan’ın da dikkatini çekmiş. 21 Mart 2013 günü Meclis Genel Kurulu’nda yapmış olduğu konuşmada bu konuya da değinmiş. Uğur Bayraktutan, konuşmasına Lazların Doğu Karadeniz Bölgesi’nde yaklaşık dört bin yıldır yaşadıklarını belirmekle başlıyor. Daha sonra söyle devam ediyor: “1514 yılında Yavuz Sultan Selim’in (გონიო) Gönye Kalesi’ni işgaliyle beraber Osmanlı İmparatorluğu toprakları altında yaşamını idame ettiren Lazlar diye bir topluluk var, Laz kökeninden gelen Türk yurttaşlarımız var.” Milletvekili sözü daha sonra Sarai Sierra’nın katledilmesine getiriyor: “O öldürme olayının failiyle ilişkili ne yazık ki Türkiye Radyo Televizyon Kurumu da başta olmak üzere bazı yaygın organlarında, bazı yayın kurumlarında “Laz” ibaresiyle, “Laz Ziya isimli kişi” diye bir ibare geçti. Karadeniz’den ve Lazlardan yüzlerce şikâyet telefonları aldım. Tepkilerini ve öfkelerini bana bizzat ilettiler.”

Uğur Bayraktutan’ın bu konuyu dile getirmesi ve basında katil zanlısı “Laz Ziya”nın şahsında bütün Lazların katilmiş gibi gösterilmesine karşı bir tavır koyması yerinde bir davranıştır. Hatta Ortak Vatan vurgusu yapması; Çanakkale Savaşı’nda hayatını kaybeden sayısız Laz gençlerinden birisinin temsili mezarına ait mezar taşının fotoğrafını göstermesi;  Arhaveli İsmail’in şahsında Lazların anti-emperyalist safta yer tutmuş olmalarına dikkat çekmesi oldukça önemlidir. Ancak Uğur Bayraktutan, birden “Laz Ziya” konusunu ve Lazların Ortak Vatan Emekdaşlığına katkılarını ve anti- emperyalist duruşlarına ilişkin ifadeleri bırakıyor ve sözü Mustafa Kemal’e ve “Ne Mutlu Türküm Diyene” ifadesine getiriyor. Şöyle devam ediyor: “Laz kökenli vatandaşlarımız “Türk’üm” demekten büyük onur duyuyorlar. Mustafa Kemal’in “Ne mutlu Türk’üm diyene!” lafını asla ırkçılık olarak algılamıyorlar. Onu kendilerine şiar ediyorlar, o mücadele içerisinde yaşamlarına devam ediyorlar.”

Bu sözlerinden de açıkça anlaşılıyor ki, Uğur Bayraktutan esas olarak bu konuları dillendirmek istiyormuş. Dört bin yıllık Laz kimlik geçmişine; Çanakkale Savaşı’na; Ortak Vatan Emekdaşlığına vurgusu meğerse peşrevmiş. Uğur Bayraktutan sözü “bölücülere” de getiriyor ve devam ediyor: “Lazlara diyorlar ki bölücüler: “Sizin başka bayrağınız yok mu, sizin başka bayrak talebiniz yok mu?” diye Lazlara bölücüler bu şekilde bugüne kadar talepte bulundular. Lazlar onlara ne dediler biliyor musunuz? Ellerinin tersleriyle ittiler ve Lazlar şöyle söylediler: “Bizim bayrağımız Anıtkabir’de dalgalanıyor, Anıtkabir’de dalgalanıyor.”

Hangi “bölücüler,” hangi Lazlara ne teklifte bulunmuş? Yine hangi Lazlar, Anıtkabir’deki bayrağı işaret etmiş?! Uğur Bayraktutan, bütün bu senaryoları ayaküstü nasıl yazıyor? Bilmiyorum. Bildiğim bir şey var: Ne Lazların ve ne de başka etnik gruplardan insanların bu ülkenin ne bayrağı ve ne de sınırları ile ilgili sorunu yoktur.

Uğur Bayraktutan’ın derdi Lazlarla,  Laz kimliğini de savunmak olmadığı açıkça görülüyor. Düpedüz şov yapıyor. Lazları kullanmaya çalışıyor. Uğur Bayraktutan, kendisini Lazların hamisi olduğu fikrine kendisini öylesine inandırmış ki: “Bu Laz kökenli Türk vatandaşları içerisinde her siyasal düşünceden akımlar var, sağcısı var, solcusu var, devrimcisi var, ülkücüsü var, ilericisi var ama Laz vatandaşlarımızın, Türkiye Cumhuriyeti kimliği taşıyan bu vatandaşlarımızın içerisinde bir tane bile vatan haini yok.”

Uğur Bayraktutan,  modası çoktan geçmiş “Soğuk Savaş Dönemi”nin “uyanık kasaba politikacısı” rolünü üstleniyor. Model aldığı politikacı tiplemelerini Aziz Nesin’in hikâyelerinde çok okumuştuk. Konuşmanın başında Lazların haklarını, hukuklarını, kimliklerini savunuyormuş gibi yapıyor, sonra da CHP’nin tek parti yönetiminin resmî ideoloji ve resmî tarih tezlerinin savunuculuğunu yapıyor. Üstelik samimi değil. Bir yandan CHP’nin tek parti yönetiminin resmî ideoloji ve resmî tarih tezlerinin savunuculuğuna savunuyor öte yandan da Laz kimliğini savunuyormuş gibi yapıyor. Bu resmî ideoloji ve resmî tarih tezleri Laz kimliğini bitirme noktasına getirmedi mi?! Bu ne çelişkidir?! Söylediklerini ciddiye almak da mümkün mü?

2004’te TRT Lazcayı anadil yayınları arasına almadığı zaman Uğur Bayraktutan, hangi tepkiyi gösterdi?! Bu öğretim yılında Lazca okullarda seçmeli anadillerinden biri olamadı. Uğur Bayraktutan, bu konuda hangi tepkiyi gösterdi? Uğur Bayraktutan’ın öncelikle, bir yöre milletvekili olarak Lazcanın yaşatılması konusunda bir duruşunun olması gerekirdi. Bu konuda kendi kendisiyle yüzleşmesi ve hesaplaşması gerekir.

Anti- emperyalizm ve yurtseverlik önemli özelliklerdir. Uğur Bayraktutan, bu çelişkili tutum ve davranışlarıyla anti-emperyalist bir tutum sergilemiş olmuyor, yurtseverlik yapmış da olmuyor. Yalnızca klişe üç- beş lâfla hamaset yapıyor; ortalığı bulandırmaya çalışıyor. Bu noktada yalnızca kendi kendisiyle yüzleşip hesaplaşması gerekmiyor. Aynı zamanda da “millî şefli” CHP’nin de geçmişiyle yüzleşip hesaplaşması gerekiyor. İşe Cumhuriyet Gazetesi arşiviyle başlayabilir. “Millî şef” İsmet İnönü’nün iktidarını korumak için nasıl Hitler Almanya’sı ile anlaştığını, ardından da yine aynı “millî Şef”in iktidarını korumak için ABD’ye yanaştığını ve gizli anlaşmalar yaptığını bilmiyor mu?! Bu konuda Haydar Tunçkanat’ın Kaynak Yayınları’ndan çıkan “İkili Anlaşmaların İçyüzü” adlı kitabı okumasını öneririm. Uğur Bayraktutan, samimi ise, “anti-emperyalist Söylemleri”nin içini doldurmalıdır.

Aslında Uğur Bayraktutan’ın hamaset dolu sözlerine hemen her gün basında rastlıyoruz. O anlamda bu milletvekilinin, bu bilindik hamaset dolu sözlerini ciddiye almayabilir; güler geçerdim. Gel gör ki, kendisinin Artvin milletvekili olması; hamaset dolu sözlerine Lazları garnitür olarak kullanmaya çalışması ve Lazların hamisiymiş rolünü üstlenmesi, beni bu satırları kaleme almaya yöneltti.

Uğur Bayraktutan’ın, Meclis’te konuşmasını yaptığı gün, kimilerine göre sayıları bir milyonu aşan bir halk kitlesi Diyarbakır Meydanı’nda Newroz kutlamaları yapıyordu. Bütün anti-emperyalistler ve yurtseverler o günü bir kucaklaşma ve kardeşleşme günü olarak gördüler. Akan kan duracak, gelecek barışla ülke kaynakları yatırıma aktarılacak, refah yükselecek ve bu yükselen refah bu ülkenin her vatandaşına yansıyacak. Bütün bu gelişmelerle, “Soğuk Savaş Dönemi”ne ait ne varsa silinip gidecek. Bu ülkenin aydınları, Diyarbakır’daki Newroz kutlamalarına böyle bakar.

21 Mart’taki Newroz kutlamalarına Laz sanatçı Niyazi Koyuncu da Lazca ve Türkçe şarkılarıyla renk kattı. Niyazi Koyuncu, o gün Diyarbakır Meydanı’nda önemli bir mesaj verdi. Bu ülkede yaşayan herkesin barışması, kardeşleşmesi açısından bir Laz’ın da mesaj vermesi önemliydi. Niyazı Koyuncu, Lazlar adına konuşmadı. Bir Laz olarak konuştu. Aynı ağabeyi Kazım Koyuncu’nun yıllar önce o meydanda konuştuğu gibi. Niyazi Koyuncu’nun, o gün o meydanda bulunması önemliydi. Orada bulunmakla, bu ülkede yaşayan herkesin kardeşleşmesine; Lazcanın geleceğe kurumsal olarak taşınma mücadelesine ve Devlet ile BDP arasındaki iradeye katkıda bulunmuştur. Niyazi Koyuncu, o günkü duruşuyla bu ülkenin evlâdı olduğunu göstermiştir. Niyazi Koyuncu, bu anlamda Lazcanın da gurudur.

Uğur Bayraktutan’ın Meclis’teki konuşması işte tam da Niyazi Koyuncu’nun Diyarbakır’da kardeşlik mesajları verdiği zamana denk geliyor. Şimdi pazılın parçaları daha belirginleşmiş oluyor. Milletvekilinin amacı ne “Laz Ziya”yı ne de dört bin yıllık Laz kimlik geçmişi. Uğur Bayraktutan Ankara’dan Diyarbakır’daki Niyazi Koyuncu’ya mesaj göndermeye çalışıyor. Uğur Bayraktutan’ın o talihsiz konuşmasından sonra, sosyal paylaşım sitelerinde Niyazi Koyuncu’ya karşı bir hakaret, bir linç kampanyasının başlatıldığını görüyoruz.

Türkiye’de akan kanın durmasını istediği ve ülkeye barış gelmesi için çaba gösterdiği için kendisine yönelik başlatılan bu linç kampanyasına ilişkin Niyazi Koyuncu, Posta Gazetesi’ne şunları söylüyordu: “ İlk katıldığım Nevruz kutlamasıydı. Ben sanatla uğraşan biriyim, sanatçı diyemiyorum, kendime. Benim ülkemde yaşanan her olaya insanî açıdan baktım, siyasî açıdan değil. Sadece insanî açıdan bakınca, geçtiğimiz günlerde Sinop'ta yaşanan olaylar, linç kültürü, tahammülsüzlük beni korkutuyor. Nevruz için beni aradıkları zaman tereddüt etmeden kabul ettim. Sahnede olduğum sırada zaman zaman suiistimal edildiğim birkaç an olsa da bu etkinlikte olmaktan mutluyum. Bu ülkede yeterince kan döküldü. Bunun durması için her çabayı desteklemek zorundayım. Benim ülkem, tüm insanların birlikte yaşayabileceği bir coğrafya. Bugün de buna inandın. Farklılıklar bizim bağımızdır. (…) Barış varsa ben orada olmak isterdim, yeterince kan gördük, yeterince insan öldü. Bir Karadenizli olarak orada oldum, anadilimde şarkı söyledim oradaki insanlara, onlar da beni bağırlarına bastı.”

Sosyal paylaşım sitelerinde kimlikleri ve niyetleri meçhul kişilerin Niyazi Koyuncu’ya yönelik yazdıklarını ciddiye almak mümkün değil. Hiç şüphe yok, onu 21 Mart’ta Newroz kutlamalarında sahneye çıkartan irade Niyazi Koyuncu’nun kişisel güvenliğini de sağlayacaktır.

Burada asıl sorgulanması gereken, Uğur Bayraktutan’ın Meclis’teki o konuşmasıyla Niyazi Koyuncu’ya yönelik bu hakaret ve linç kampanyasının ortaya çıkmasındaki rolüdür. Nitekim yörede politika yapan CHP’li Saltuk Deniz, sahibi olduğu Ardeşen merkezli Toplum Gazetesi’ne yazdığı 22.03. 2013 tarihli “Diyarbakır, Nevruz, Lazca Şarkı” başlıklı makalesinde Niyazi Koyuncu’ya karşı yürütülen bu hakaret ve linç kampanyasına destek olmuştur: “Ne yazık ki Niyazi Koyuncu, Kazım Koyuncu’nun kardeşi olması, Laz olması ve Lazca şakı söylemesi amacıyla çağrılmış. Niyazi Koyuncu üzerinden Laz kimliğinin BDP ve PKK tarafından oluşturulan iradeye ortak yapılmak istendiği için çağrılmış. Konseri izlediğimiz zaman bunu görüyoruz. Bu nedenle Niyazi Koyuncu’nun konser teklifi geldiği zaman bunu kamuoyuna açıklaması ve tartışılmasını sağlaması ve müziklerini söylemiş olduğu halkının duyarlılıklarına dikkat etmesi gerekiyordu. Sanatçı olmak kendiliğinden bir halkı temsil etmek yetkisini vermez. Bir halkın müziklerini söylemek başka bir şeydir bir halkı temsil etmek ayrı bir şeydir. Çünkü çok net bir şekilde orada konserle yapılmaya çalışılan BDP ve PKK iradesine ortaklaştırılmaya çalışılan bir Laz kimliğidir. Konu bu kadar açık ne nettir. Konser için gelen davetin kamuoyunun gündemine getirilmesi gerekiyordu. Böylelikle konu tartışılır ve ona göre karar verilirdi. Ama tepkiler olacağı düşünüldüğü için sürprize bırakılmıştır. Ve gerçekten de sürpriz olmuştur. Nevrozu düzenleyenlerin bu tür yaklaşımı doğru da değildir. Aynı zamanda ahlaki de değildir. Bunların “Halkların kardeşliği” sloganını da ne kadar içtenliksiz bir şekilde kullandıklarının bir kanıtıdır.” Saltuk Deniz, makalesinde Niyazi Koyuncu’ya demediğini bırakmadıktan sonra, bir de alay eder gibi şu satırları eklemiş: “Not: Niyazi Koyuncu eleştirilebilir ama ona hakaret etmeye ya da vatan haini gibi lanse etmeye kimsenin hakkı yoktur.”

 Saltuk Deniz, bu talihsiz satırları, Uğur Bayraktutan’ın Meclis’teki o konuşmasından aldığı cesaretle bu kampanyaya katıldığına kuşku yok.  Yine aynı şekilde kendisinin de kimi CHP’lilerin de Niyazi Koyuncu’ya yönelik hakaret ve linç kampanyası değirmenine su taşıdığı görülüyor.

 Aynı gün İsmail Avcı Bucaklişi Lazca.org’a yazdığı “Gün Anlama Günü” başlıklı makaleyle, Niyazi Koyuncu’ya sahip çıktığını göstermeye çalışıyor: “Niyazi, insan olanın, yürekli bir sanatçının yapması gerekeni yaptı. Laz dilinin yaşaması için yıllarını veren biri olarak beni gururlandırdı. Mutlu etti. Barış sürecini yürüten koca bir devlet ve o devleti oluşturan halkın seçtiği bir hükümet duruyor ortada. Diyarbakır’da da devletin savcısı, hakimi, istihbaratı, polisi, bilumum kamu görevlisi mevcut. Herhalde, kimilerine bütün bunları pas geçip, gencecik bir sanatçıya yüklenmek daha kolay, daha az riskli geliyor! Otuz yıldır kan ağlıyor bu topraklar. Anadolu’nun bu denli uzun bir süre acı çektiğini ben tarihte okumadım. Artık yeter! Zaman, gerçek anlamda kardeş olabilmek için çabalama zamanı, Zaman kardeşliğin ne olduğunu anlama zamanı.”

Aydoğan Topal, Ayla Yılmaz, Ayşenur Kolivar, Bayar Şahin, Belma Baş, Budak Akalın, Efkan Şeşen, Elif Ergezen, Elin Can Vayiç, Erdal Bayrakoğlu, Ferda Sönmez, Filiz Gazi, Fuat Saka, Gökhan Birben, Grup Helesa, Haldun Açıksözlü, Hürdağ Aydın, İbrahim Karaca, Karmate, Kazım Koyuncu Kültür Merkezi, Marsis, Mehmet Gümüş, Metin Yılmaz, Okşan Dede, Resul Dindar, Selçuk Balcı, Seyhan Kaya, Uğur Sönmez, Yaşar Kurt’dan oluşan sanatçı ve gruplar da ortak bir bildiri yayınlayarak Niyazi Koyuncu ile Dayanışma gösterdi: “Newroz bayramında sahne almasının ardından sosyal medyada Niyazi Koyuncu’ya karşı başlatılan linç kampanyasını kınıyoruz. Milliyetçi hezeyanların adresi sanatçılar değildir. Sanatın ve sanatçının yeri, insanlık adına barışın yanıdır. Bu sorumlulukla Diyarbakır’da “Birbirimizi anlayabilmek için aynı dili konuşmak zorunda değiliz”  diyerek sahne alan Niyazi Koyuncu bizim ortak sözümüzü söylemiştir. Biz düğünlere de bayramlara da katılırız. Newroz ise Kürt halkının bayramıdır. Bayramları kutlu olsun. Rengârenk kültürümüz ve dillerimizle yıllardır bir arada yaşayan biz Karadenizliler hiçbir dili ve kültürü yok saymadık, sayamayız. Aynı dili konuşmak zorunda değiliz ama biliyoruz ki akan gözyaşlarımızın rengi hep aynı. Biz cenazelerin değil, düğünlerin davetlisi olmak istiyoruz. Bu nedenle dün olduğu gibi bugün de sözümüzü ve sesimizi barışa adadık.”



Uğur Bayraktutan’ın Meclis’te yaptığı o konuşma işte bütün bu gelişmelere sebep oldu. Uğur Bayraktutan’ın Lazları sahiplenme noktasında hiç de samimi olmadığı açıkça görülüyor. Aynı şekilde anti- emperyalizm söylemlerinin de samimi olmadığı anlaşılıyor. Uğur Bayraktutan, artık “Soğuk Savaş Dönemi” yapılanmalarının bittiğinin farkında. Bu saatten sonra artık duruşunu değiştiremeyeceğine göre bir dönem daha milletvekilliğini garantilemek istiyor olmalı. Bu hezeyanlarının bu şekilde okumak gerekiyor.

Barış olmadan kardeşleşme, demokrasi,  birlikte üretme, refah ve bu refahtan her bir bireyin adilce istifade etmesi mümkün değildir. Sanayi üretimlerinin artması, ticaretin, tarımın, turizmin gelişmesi ve bütün bunlarla da ülkede işsizliğin azalması ve refahın artması işte bu barışa bağlıdır. Artık CHP’nin tek parti döneminden kalma uygulamalarının sonuna gelinmiştir. Böylelikle de, “Soğuk Savaş”ın son kalesi de düşecektir.  Dünya başka bir dünya, Türkiye başka bir Türkiyedir.

Rahmetli Kazım Koyuncu da o meydanda barış mesajları vermiş ve Lazca şarkılar söylemişti yıllar önce.  Aynı şekilde kardeşi Niyazi Koyuncu da aynı meydandaydı. Aynı barış mesajlarını verdi. Sosyal paylaşım siteleri üzerinden Niyazi Koyuncu’ya karşı yürütülen hakaret ve linç kampanyasının kaynağı olarak gördüğüm CHP’li Uğur Bayraktutan ve Saltuk Deniz’i kınıyorum; hatalarını tamir etmeye çağırıyorum.

Niyazi Koyuncu, aynı Kazım Koyuncu gibi barış elçisidir; kardeşleşmenin müjdecisidir; cesur bir kahramandır. (yusufbulut.com, 27 III 2013)

 


 

(Önerilen okumalar: Ali İhsan Aksamaz, “Kazım Koyuncu’yu anarken”,  Özgür Gündem Gazetesi, 25 VI 2012; Ali İhsan Aksamaz, “ Kazimişi Orapa/ Kazım’ın Sevdası”, yusufbulut.com, 05 VII 2015; “Diyarbakır'da Newroz Lazca da kutlandı”, haberimvan.com, 21 III 2013; İsmail Bucaklişi, “Gün anlama günü”, lazca.org, 31 V 2013; “Lazca bablekan”, Yeniden Özgür Gündem Gazetesi, 22 III 2003; “Meclis”te Laz tartışması”, haberturk.com, 21 III 2013; Memedali Barış Beşli’ Basın açıklaması: “Lazlar Bir Cinayetle Anılmak İstemiyor”, 19 III 2013, stgm.org.tr; Niyazi Koyuncu: “Newroz'a bir daha olsa yine giderdim”, demokrathaber.org, 31 III 2013; Niyazi Koyuncu: “Yalakalık için değil barış için söyledim”, magazinsortie.com, 31 III 2013;  Saltuk Deniz, “Diyarbakır, Nevruz, Lazca Şarkı”, Toplum Gazetesi,  Ardeşen, 22 III 2013; “Sözümüz Koyuncu’yla ortaktır”, milliyetsanat.com, 25 III 2013) 

 

Niyazi Koyuncu’nun Devlet okullarındaki anadili derslerine çağrısı:

 https://www.youtube.com/watch?v=TzXRS8sqCCY

 

aksamaz@gmail.com

 

 

https://www.circassiancenter.com/tr/cakma-kahramanlara-degil-barisa-ihtiyacimiz-var/