Atmaca
Atmaca bir kuş türünün adıdır. Evrensel ismi ise “Accipiter Nisus”tur.
Göçmendir. Ender olarak da memleketimizde konakladığı olur. İsmi,
yırtıcılığının simgesi olarak kullanılır. Literatürde, atmaca avı diye bir av
çeşidinin ismi bulunmamasına rağmen, kuşun kendisi ava konu değildir.
Atmaca avı, atmacanın içgüdüsel eğilimlerinden yararlanılarak bıldırcın avlama
yöntemlerini içerir. Bu avda öldürme yoktur. Birbirini izleyen enteresan birkaç
avdan oluşur. Yani bir avlar zinciridir. Doğu Karadeniz yöresinde yaygındır.
Yurdun diğer yörelerinde, kökü Doğu Karadeniz’de olmak kaydı ile münferit
uygulamalara rastlanmaktadır. Doğu Karadeniz’deki bu alışkanlık kadimden
gelmektedir. Konunun kaynağı hakkında hiçbir bilgiye sahip değiliz. Ancak bazı
gözlemler, bu avın önce Sicilya Adası’nda Romalılar tarafından geliştirildiği
ve oradan da Kafkas yöresine götürüldüğü hakkında bazı izlenimler vermektedir.
Lazların milat yıllarındaki meşhur Doğu Karadeniz göçleri ile bu av çeşidinin
de yöreye yayıldığı ve günümüze kadar ulaştığı çok güçlü bir olasılık olarak
karşımıza çıkmaktadır.
Konuyu, ancak 1931 yılına kadar ulaştıran, tarihi bulgulara rastlanıyor.
Örneğin, Revina Savaşında Yıldırım Bayazıt’a esir düşmüş bulunan Eflâk Prensi
Mirça’nın, burada esarette iken padişahla bir anlaşma imzaladığı ve birçok
vaatlerle kendisini serbest bıraktığını ve bu vaatlerin içinde, yılda 20 adet
şahinin de sultana gönderilmesi şartının var olduğu biliniyor.
Ayrıca Otlukbeli Savaşı’nda Uzun Hasan’ın yanında bulunmuş, İtalyan asıllı elçi
Barbaro’nun hatıratında, Sultan Fatih’in bu sefere sevk ettiği insan gücü ve
harp levazımatı anlatılırken, bunlara ilâveten 50 adet şahin, 200 adet doğan,
3000 adet Atmaca, 3000 adet de bu hayvanlara av yaptıracak yardımcı kişinin
yığınak yerine gelmiş olduğu yazılmaktadır.
Fatih Sultan Mehmet gibi büyük yetenek sahibi bir sultanın ne düşünerek bu
uygulamaya girdiği hakkında herhangi bir yoruma gerek olmadığı kanısındayız.
İçinde moral düşüncesinin ağırlıkta bulunduğu ilk akla gelen olasılık olmak
lazımdır. Bu belgeli tarihi olaylarla özümsenerek, konunun tarihin derinlerine
gittiğini görebiliyoruz. Konu, son yıllara kadar yeterli ciddiyetle ele
alınmamış, bir yörenin önemli kültür ögelerinden biri olarak öne çıkan bir
olgu, maalesef gerekli ilgiden yoksun kalmıştır. Bilâkis, çok azda olsa komedi
ağırlıklı forumlarda bazen Lazları simgeleyen bir materyal olarak kullanılmaya
çalışılmıştır.
Hâlbuki Atmaca, bir yörenin önemli bir kültür öğesidir ve bu özelliği ile de
ciddiyetle üzerinde durulması gerekmektedir. Son yıllarda, meselenin daha bir
ciddiyetle ele alınır olması, konuyu özümseyenlerin içini ısıtmaktadır. Bu
gelişmeyi de bir kaç televizyon kanalında, atmacaya yer verilmesine borçluyuz.
Şimdi de bu av çeşidinin yapılış ve uygulanışının bazılarına kısa başlıklarla
bir göz atalım:
Yukarıda da bir nebze değindiğimiz gibi, atmaca avı zincirinin birinci halkası,
çekirge ve danaburnu avı ile başlar. Bu iki zararlı haşere, ღაჯო /Ğaçonun” tutulmasında
kullanılır. Ğaço, genel yapısı itibariyle, Atmacayı tutma yöntemlerine en uygun
düşen bir kuş türüdür. Çekirgenin kullanıldığı alet ქანდარა/
“kandara” denilen bir tuzaktır. Son zamanlarda bu alet tamamen terkedilmiş
olduğundan fazla teferruata girmeye gerek görülmemiştir.
ღვაფა/ ğvapa (danaburnu),
özel yapılmış kafeste kullanılır. Kafesin bir kapağı ve teşkilatlanmış
çubukları vardır. Aldatıcı bir yatay çubuk, ğaçonun tam ğvapaya uzanacağı yere
yerleştirilmiştir. Ğaço değneğe ayağını basınca değnek, ucundan bağlı olduğu
yaydan kurtulur. Yayın diğer ucundaki kafes kapağını kapatarak kuşun kafes
içinde hapsedilmesini temin eder.
Bu arada kuş, ğvapayı öldüreceği için ğvapa muhafaza altına alınmıştır. Bu
uygulama, ğvapanın teminindeki güçlüğün getirdiği bir sonuçtur. Çünkü ğvapa,
sulak yerlerde ve eski gübrelerin içinde yaşar. Buralar kazınarak güçlükle
yakalanır. Ancak Atmaca tutkusu, içinden ğvapa çıkarmak için gübrelerin
kazılması gibi pis bir işi cazip hale getirmektedir. Zincirin ikinci
halkasında, ğaçoyu tutmak ve onu eğiterek o işe yarayışlı hale getirmek
gayretleri vardır.
Ğaço da Atmaca gibi göçmendir. Et yer. Su içme ihtiyacı hemen hemen hiç yoktur.
Su ihtiyacını yediği etten karşılar. Onun için kuşun beslenmesine çok itina gösterilir.
Örneğin Ğaçoya ince kuş eti veya dana yüreği yedirilir. Hem de tazeden taze.
Ğaço bir değneğin ucuna 20 - 30 cm iplikle bağlıdır. Yemi, yetişebileceği bir
mesafede aynı değneğe bağlanmış ve ucu da bıçakla lime lime kesilmiştir.
Kuş, bu yemi yemeye ve uçunca tekrar değneğine dönüp konmağa alıştırılır.
Kıvamına gelince de gözlerinin üzerindeki tüylere meşin bir kapak yapıştırılır.
Mum ateşinde ısıtılmak suretiyle kabuklaştırılan meşin kapak, gözlerine
dokunmayacak ve alttan da değneğini ve yemini görebilecek tarzda zift veya uhu
ile tüylerin üzerine yapıştırlmaktadır. Bu, kuşun, atmacanın kendisine doğru
süzüldüğünü görmemesi için mutlaka yapılması gerekli bir yöntemdir. Bu durumda,
artık kuş, atmaca tutmaya hazır demektir ve av zincirinin de üçüncü bölümü
başlamış olur.
Bu yöntemde atmaca, sezonunda geçit verdiği yerlerde, siperlerin içinde
beklenerek tutulur. Siperlerin ucunda 2,5-3 m.lik iki değneğin arasında gerilmiş
ancak orta alanları tabaklanabilen bir üçgen ağ vardır. Atmaca karşı tepelerden
gelmeye başlayınca kuş bu ağın önünde değneğinden uçurulur. Kuş, alışkanlığı
sebebiyle tekrar değneğe gelir. Bu harekete bir kaç kez devam edildikten sonra
atmaca, kuşu görünce kapmak için harekete geçer. Kuşa doğru süzülmeye başlar.
Bu aşamada artık kuşun
ağın önünde tutulması veya değnek parmaklar arasında çevrilerek kuşun
kanatlarını hafifçe açması kâfi görülmelidir.
Atmaca ağa vurur. Torbalanma dolayısı ile dik duran ve siperin sonuna hafifçe
iliştirilmiş bulunan ağın geçtiği değnekten biri ilişikli olduğu yerden kurtulur
ve ağın torbalanmasını tamamlayarak atmacanın ağdan çıkmasını önler. Öteki ağ
ise yerde zaten sabittir. Atmaca ağdan çıkarılır ve bu kez de eğitimine geçilir
ki, böylece de avlar zincirinin dördüncü bölümü başlamış olur.
Atmaca, eğitimine son derece yatkın karakteri ile hem şekli hem yapısı
itibariyle ile insanın içini ısıtan bir kuştur. Ağırlığı 180-300 gram arasındadır.
Erkeği dişisinden küçüktür. Avda dişisi kullanılır.
Eğitimin ilk safhası insana alıştırılması çabaları ile başlar.
İnsana alıştırılması, yumurta yemeğe alıştırılması 3-5 gün sürer. Bundan sonra
da, uzaklardan beri yeme gelmesi, insan ve köpekten saymadan onların yanında
yemek yemesi ve daha çok canlı kuşa dalması gibi alışkanlıklar sürecine
girilir. Bu sürecin, uzun sürmesi ve alışkanlıkların güçlenmesi, verimli
sonucun teminatı olmaktadır.
Bu aşamadan sonra sıra, işin nihaî safhası olan bıldırcın avına gelmektedir.
Bıldırcına av köpeği ile çıkılır. Atmaca avuca alınır ve köpeğin yerden
kaldırıp uçuracağı bıldırcına salınır. Atmaca, bıldırcını yakalar ve yemek için
yere oturur. Atmacanın yanına gidilerek bıldırcını pençelerinden alınmakta ve
ikinci bıldırcın için süreç yeniden başlamaktadır.
Fıkraların çoğu atmacayla ilgilidir.
Adamın biri atmacayı bıldırcına salmış; atmaca bıldırcını kaptığı gibi Rus
hududundan karşıya geçmiş. Avcı da bir yolunu bulup atmacasını almak için
karşıya geçiyor. Hudut muhafızları bunca tedbirler alınmasına rağmen hududu
geçebilen bu atmacacıya hayret ederek:
- Rus hududunun nereden başladığını bilmiyor musun? Bizim tarafımıza niçin
geçtin?
Adam:
- Atmaca zamanında Laz’ın hududu olmaz! Ne saçmalıyorsunuz? diye cevap vermiş.
[Kaynak: M. Recai Özgün, “Atmaca” (Ali
İhsan Aksamaz, “Dil-Tarih-Kültür-Gelenekleriyle Lazlar”, 1. Baskı, Sorun
Yayınları, 2000; 2. Baskı, Belge Yayınları, İstanbul, 2014)]
[Önerilen
okumalar: Ali İhsan Aksamaz, “Yetersiz Bir Laz Kültürü Araştırması”
Kafkasya Yazıları, Sayı 6, Çiviyazıları Yayınevi, İstanbul, 1999/
circassiancenter.com.tr; Ali İhsan Aksamaz, “M. Recai Özgün Vefât Etti”,
“Tatara Tititiri…”, Sima Dergisi, Sayı: 7, Sima Laz Vakfı Yayını, Fotosan
Ofset, İzmit, 2005; Ali İhsan Aksamaz, “Lazlara İlişkin İki Kitabın Hikâyesi ve
Tanıklıklarım- Anılarım”, 14 II 2013, yusufbulut.com/ circassiancenter.com.tr; Cemil
Telci: “Çay üreticileri de özel şirketlerin insafına kaldı!”, 19. VI. 2021,
sonhaber.ch/ circassiancenter.com.tr; “Atmaca”,
“Lazlar” ve “Laz Muhammet/ Yazar M. Recai Özgün”, 16 VII2013, lazca.org; M. Recai Özgün,
“Lazlarda Çocuk Oyunları”, Kafkasya Yazıları, Sayı: 1, Çiviyazıları Yayınevi,
İstanbul, 1997; M. Recai Özgün, “Kaza’nın Kahvesi”, Kendi Yayını, 1978;M. Recai Özgün, “Atmaca”,
Kendi Yayını, İstanbul, 1994; M. Recai Özgün, (Yayına Hazırlayan: Ali İhsan
Aksamaz), “Lazlar” Çiviyazıları Yayınları, Çiviyazıları Yayınevi, İstanbul, 1996; M. Recai Özgün, “Hürriyet”,
Kafkasya Yazıları, Sayı: 2, Çiviyazıları Yayınevi, İstanbul, 1997; M. Recai
Özgün, “Ölüm”, Kafkasya Yazıları, Sayı: 3, Çiviyazıları Yayınevi, İstanbul,
1998; M. Recai Özgün, “Kurtuluşumuzun Öyküsü (Büyük Nutuk Penceresinden)”, Sima Laz Vakfı Yayını, Fotosan Ofset,
İzmit,1998; M. Recai Özgün, “Edebiyat Dili Olarak Lazca”, Kafkasya Yazıları, Sayı: 7, Çiviyazıları
Yayınevi, İstanbul, 1999; M. Recai Özgün, “Bir Dergi Üzerine”, Mjora/ Lazepeşi
Nena, Sayı 2, Çiviyazıları, İstanbul, 2000; Melahat Bul, “Lazca ile Mücadele
Kolu Başkanlığından Laz Kültürünün Araştırılmasına Uzanan Bir Yol: M. Recai
Özgün”, Mjora/ Lazepeşi Nena, Sayı 1, Çiviyazıları, İstanbul, 2000; M. Recai
Özgün, “K̆alivi”; Sima Dergisi, Sayı: 2, Sima Laz Vakfı Yayını, Fotosan Ofset,
İzmit, Sima Laz Vakfı Yayını, Fotosan
Ofset, İzmit, 2001; M. Recai Özgün ile Haber& Söyleşi, Yeni Kafkasya Gazetesi, Sayı 8, Nisan 2003; M.
Recai Özgün: “Laz insanının, Kurtuluş Savaşımıza olan katkılarını dile getiren
bir roman üzerinde çalışıyorum!”, circassiancenter.com.tr; M. Yılmaz Avcı ile
Haber& Söyleşi, Yeni Kafkasya Gazetesi, Sayı 6, Ekim 2002; M. Recai
Özgün, (Redaksiyon: Ali İhsan Aksamaz), “Laz Muhammed “, Çiviyazıları
Yayınevi, İstanbul, 2004; “M. Recai
Özgün vefat etti”, 12 VII 2004, hopam.com; M. Recai Özgün, “Gzalepe”, “Ğura”,
Sima Dergisi, Sayı: 7, Sima Laz Vakfı Yayını,
Fotosan Ofset, İzmit, 2005; “M. Recai Özgün”, 17 V 2012, arhavizyon.com;
“M. Recai Ozgün (1924 - 2004)”, kolkhoba.org; “M. Recai Özgün”,
tr.wikipedia.org; Mecit Çakırusta ile Haber& Söyleşi, Yeni Kafkasya
Gazetesi, Sayı 9 (zamanında yayınlanamadı), 2003; Mustafa Bayındır, “Aramızdan
ayrılışının 5. yılında M. Recai Özgün’ü anıyoruz”, Skani Nena/ Laz Kültür Derneği Yayın Organı,
Sayı: 2, Temmuz 2009, İstanbul; Orhan Bayramin ile Haber& Söyleşi, Yeni
Kafkasya Gazetesi, Sayı 5, Mayıs 2002; Orhan Bayramin: “Laz Edebiyatı 1996’dan fersah
fersah ileride!”, 16 III 2021, sonhaber.ch/ gurcuhaber.com/
circassiancenter.com.tr; “3. Okuma Gününde “Lazlar”, 6 X 2007 lazuri.com; Yılmaz
Avcı, “M. Recai Özgün’ün Ardından”, Sima Dergisi, Sayı: 7, Sima Laz Vakfı
Yayını, Fotosan Ofset, İzmit, 2005]
https://www.circassiancenter.com/tr/atmaca/