Bir
Resmî Tarih Denemesi: “Abhazya Tarihi”
Birinci baskısı Abhazca olarak 1992’de Abhazya'nın
Sohumi kentinde yapılan Doç. Dr. Valeri Beygua’nın (Başlangıçtan 1921 yılına
kadar - Özet) “Abhazya Tarihi” (“Apsını Atowrıh”) başlıklı eseri Mahinur Tuna
tarafından Türkçe'ye çevrildi ve “As Yayın” tarafından da yayınladı (Mayıs
2000). Böylelikle (“son dönemde”) kapağında “Abhaz” ve/ya “Abhazya” kelimesi
geçen (benim bildiğim) üçüncü bir kitap daha Türkiye'de yayınlanmış oluyor.
1990’da Yura G. Argun’un “Abhazya’da Yaşam ve Kültür”
(“Yakhet’i Apsuwa Rıbzazariy Rıkulturiy”/ Sohumi, 1976) ve 1993’te de Gerg
Amıcba’nın “Ortaçağ’da Abhazlar- Lazlar” (“Zaatüî Abjarafüışıkusakoa Rkhaan Apsnı
Apolitikat Tagılazaaşa”/ Sohumi, 1983) adlı eserleri Hayri Ersoy ve Yalçın
Karadaş’ın çevirileriyle Nart Yayıncılık tarafından Türkçe’ye kazandırılmıştı.
“Abaza”, “Abhaz” ve “Abhazya” konularına ilişkin uzun makaleleri de içeren
Hayri Ersoy ve Aysun Kamacı’nın “Çerkes Tarihi” (Tümzamanlar Yayıncılık, 1992),
Hayri Ersoy’un “Dili Edebiyatı ve Tarihi ile Çerkesler” (Nart Yayıncılık, 1993)
ve Özdemir Özbay’ın, “Dünden Bugüne Kuzey Kafkasya” (Kafkas Derneği Yayınları,
1995 ve 1999) başlıklı kitapları da
diğerleriyle “bu külliyat”a eklenmelidir.
Valeri Beygua’nın “Abhazya Tarihi” başlıklı kitabına yönelik (benim
bildiğim) ilk ve tek “eleştiri” Özalp Göneralp’den geldi. Bu “eleştiri”nin,
birçok bakımdan önemli bir “örnek” oluşturduğuna kuşku yok. Ancak bu
“eleştiri”nin en önemli tarafı, “Kuzey Kafkasya Camiası”ndan iki kişinin basın
yoluyla mektuplaşmalarına da yol açmış olmasıdır. Göneralp’in “eleştiri”si, “Tarih
ve Toplum Dergisi”nde yayınlandı. Göneralp, “çevirmen” ve “çeviri”ye ilişkin
olarak şu ifadeleri kullanıyor:
“Bütün çabalarına karşın, kitabın
çevirmeninin deneyimsiz olduğunu, ayrıca çeviri, üslup, terminoloji, düzelti
sorularının aşılmasında kendisine yardımcı olabilecek bir ekibe de sahip
bulunmadığını belirtmeliyiz. (...) Kitabın çevirisinde karşılaştığımız sorunlu
kısımlarla yanlışlar... ele aldığımız örneklerle sınırlı değildir. Bu nedenle
kitap, konuya vakıf kimselerden oluşturulacak bir çalışma grubu tarafından
yeniden gözden geçirilmeli, sorunlu kısımları tekrar çevrilmelidir. (...)”
Çevirmen Tuna da, yine “Tarih ve Toplum Dergisi”nde
şöyle “cevap” veriyor:
“(...) ... derginizin kitap tanıtımı
sayfasında yer alan kitabımız, Sayın Özalp Göneralp’ ın gayretleriyle bir kitap
ve tanıtımından çok çevirmen hatası yakalama amacına yönelik olup kitabın
içeriği hakkında en ufak bir şey belirtmemektedir.”
Göneralp’in, “Abhazya Tarihi”ne ilişkin “eleştiri”si
esas olarak “çeviri”de geçen “Kuzey
Kafkasya ve Kuzey Kafkasyalılar”la ilgili “etnik vb. terimler”in gerek kitabın
kendi içinde gerekse Türkiye’deki “camia” tarafından “kullanılan” terimlerle
neden uyumlu olarak kullanılmadığı noktasında odaklanmaktadır. “Fotoğraflar” ve “Arşiv Hakkında” ve “Doğru
Olarak Anlaşılması Hemen Hemen İmkânsız Olan Cümle Örnekleri” başlıkları
altında da yine “bazı eleştiriler” getiriyor.
Beygua’nın “Abhazya
Tarihi” başlıklı kitabı “birçok bakımdan”, ama özellikle ve öncelikle,
sosyolojik gerçekleri inkâr ederek Abhazlara “komşu olarak yaşayan halklara
karşı” düşmanca yaklaşımlar sergilediği için eleştiriye muhtaçtır.
Kitap, tarihin “oldukça
karanlık dönemleri”ne ilişkin olarak “kesin bilgiler” vermesi bakımından da
oldukça ilgi çekici. Tuna, kitabın “önsözü”nde kitabı Türkçeye çevirmesinin
sebeplerini de açıklıyor:
“Valeri
Beygua’nın bu kitabını okur okumaz, çevirmeye karar verdim. Çok geniş bir zaman
diliminin, kronolojik bir biçimde, bu denli kısa anlatılması hoşuma gitti.
Ayrıca, bilimsel şekilciliğe kaçmadan ve dipnotlara dalmadan, ders kitabı gibi
olmasını da pek sevdim. Bu kitabı herkes okusun istedim…”
Çevirmen, “bilimsel
şekilcilik” ve “dipnotlar”dan hoşlanmadığını söylüyor. Böyle olunca da, “Gürcü Krallığının temeli bilindiği gibi
Abhaz Krallığına dayanıyordu. O yüzden pek çok yabancı yazar Gürcistan’a
Abhazya diyordu. Gürcülere de Abhaz diyorlardı.”(s. 38) cümlesinde olduğu
gibi, “tarihsel bilimsel tespitler” havada kalmaktadır.
Beygua, “Abhaz ulusu”nun geçmişini “çok geriler”e
götürmektir :
“...7. yüzyılın başlarında ... Abhaz
boyları çoktan ulusal birlik oluşturmuşlar, kendilerini tek bir ulus kabul
etmeye başlamışlardı. Lider olarak Abasgları kabul etmişler, onların etrafında
toplanmışlardı. Çünkü ekonomik, politik hakimiyet Abasgia’nın elindeydi. Ayrıca
Abazgia, Bizans’a daha yakındı ve onların politikalarını uyguluyordu. Bizans’tan
da iyi destek alıyordu. Bu tarihlerden itibaren Abhazlar tek bir ulus olma
yolunda ilerlemeler kaydediyor, politikalarını çiziyor, ileriye yönelik
hedeflerini belirliyorlardı...” (s. 27-28)
Beygua, yine 7. yüzyılın başında,”Abhaz ulusal
dili”ne vurgu yapıyor: “Abhaz etnik boyları konsolidasyona gidince,
dillerindeki, diyalekt farkları da zamanla yok olmaya başladı. Abhaz ulusal dilini
oluşturmada liderliği Apsilya diyalekti aldı...” (s. 28) Ancak neden
Abasgia diyalektinin değil de Apsilya diyalektinin “Abhaz ulusal dili”nin
“liderliği”ni yaptığı konusuna değinmiyor.
Beygua, Çarlık Rusyasının yönetimindeki bu
topraklarda “doğal göç ve ekonomik, ticarî ve sosyolojik prosesler”i de
kabullenmek istememektedir:
“(...) Megreller... Abhazya’ya
dolduruldu. Önceleri işçi ve kiracı olarak geliyorlardı. Bazı tavad-aamısta
arazilerinde çalşmak üzere gelen bu Megrel ameleler, zamanla para kazandıkça,
ayaklarının üstünde durmaya başladılar. Toprak alıp, ekip biçmeye, burada
doğup, büyüyen kimseler gibi yaşamaya başladılar.
Sürgünden önce Abhazca’dan başka ses
duyulmayan bu ülkede, şimdi bin bir dil konuşuluyordu. Her çeşit insan vardı.
Ama ayrı bir gerçek de her an fark edilip, hissediliyordu. Burası Abhazya idi
ve çoğunluk hâlâ Abhazlardan oluşuyordu. Ev sahipleri de Abhazlardı. Bunu
herkes görüyor ve bunun böyle olduğunu gayet iyi biliyordu.
1897 yılında Rusya’da yapılan genel
nüfus sayımında Abhazya’da 58.000 Abhazın yerleşik olarak yaşamakta olduğu
tespit edildi. Yine aynı yıl buraya gelip yerleşen Megrel ve Gürcü sayısı da
hemen 25.000’e ulaştı. Ermeniler 6.000, bir o kadar da Rus vardı (...)” (s.
lll)
Beygua, 19.yüzyılın sonlarında bu topraklardaki
“doğal ekonomik, ticarî ve sosyolojik prosesler”in doğal sonuçlarından da
rahatsızlık duymaktadır:
“... Abhazya’yı Gürcüler ve Megreller
ele geçirmek üzereydi, bütün ekonomik merkezler onların elindeydi...” (s.
130)
Beygua’nın komşu halklara yönelik düşmanlığı
“günümüz”ü de aşmakta, “geçmiş”e kadar uzanmaktadır. Lazika (Egrisi) ve Kartli
(İberya) krallıklarıyla ilgili verdiği “bazı bilgilerin” yanlış veya çelişkili
ve bu krallıklarla ilgili kullandığı “etnik vb. terminoloji”nin de “karışık” olduğu anlaşılmaktadır.
“Ulus kavramı”nın
ortaya henüz çıkmadığı, bölge halklarının prens veya kralların yönetiminde
yaşadıkları dönemlerde, bu egemenlerin birbirleriyle olan sürtüşme, çatışma ve
savaşlarını bile Beygua, “ulusal mücadele”ymiş gibi yansıtmakta bir sakınca
görmemektedir. “Abhazlarla komşu halklar arasındaki düşmanlığın çok eskiler”e
ve Abhazlar açısından “haklı sebepler”e dayandığını da kendince ispatlamakta ve
her nedense (!) “İngur ve Kodor arasında da Abhaz halkının yaşadığı”na
özellikle vurgu yapmaktadır:
“...13. yüzyı1ın
sonunda ve 14. yüzyıl başında Megrel Kralı, Abhaz Kralının topraklarından epey
bir kısmını almış, Kodor kıyılarına kadar, özellikle de sahil boyuna Megreller
gelip yerleşmişlerdi. İngur ve Kodor arasında yaşayan Abhaz halkı gibi, Abhaz
Kralına bağlı diğer soylu yöneticiler de bu durumdan çok üzüntü duyuyordu.
15. yüzyılda Abhaz topraklarını geri almak için Çaçbaların liderliğini yaptığı
Abhaz feodalleri halkı ayaklandırmaya karar verdi. Kuşkusuz İngur ve Kodor
arasında yaşayan Abhaz halkı da onları destekliyordu. Ulusal bilinç mükemmeldi.
Bu yüzden halk büyük ayaklanmalar yaptı. Megrelya ağır darbeler aldı.” (s.
44)
Beygua, 15. yüzyılda,
yine “ulus kavramı”nın ortada bile olmadığı bir dönemde “Abhaz ulusal
bilinci”nin “mükemmelliği”ni keşfetmekle yetinmiyor, 17. yüzyılda, “Abhazcayı
unutan Abhazlara anadilleri”ni öğretmenin epey zaman aldığını da tespit etme
becerisi (!) gösteriyor ve Megrel düşmanlığı yapıyor:
“Abhazların, Megrelya’ya kaptırdıkları
toprakları geri alma çabaları 1670’li yılların başından 1680’li yılların
sonlarına kadar sürdü. Özellikle de Abhaz Kralı Şüarah Çaçba Abhazya
sınırını İngur Nehri kıyılarına kadar ulaştırdı. Üç yüzyıl Megrel baskısı
altındaki Abhaz topraklarında yine Abhaz sesini duyurmak, yansıtmak gerekti.
Ama bu pek kolay bir iş değildi.” (s.48)
Kitabın üçüncü sayfasındaki alt başlıkta “
Başlangıçtan, 1921 yılına kadar (Özet)” açıklaması yer almasına rağmen, gerek
“Yazardan” gerekse de “Son Söz” bölümlerinde “günümüz”e ilişkin “değinmeler”de
bulunulmaktadır. Bu “değinmeler,” “genel kabul gören kaynaklar”a ve istatistikî
bilgilere dayanmadığı gibi, kullanılan “dil” de şovendir:
“... 6. yüzyılda Abhazya, Bizans Kolonisi oldu.
Aynı zamanda da bir Hıristiyan ülkesi haline geldi. İşte o zaman ... Abhaz
feodal beylikleri konsolidasyona geçti. 8. yüzyılda Abhazlar, tüm Kafkasya’yı
titretecek olan Abhaz Devleti’ni, Abhazya Krallığı’nı kurmuş oldular.”
Beygua, “Abhaz ulusu” kavramına “tarihin
derinliklerinden günümüze kadar” ve sıklıkla kitabında vurgu yapmasına rağmen,
bunların “dönemlere göre üretim, paylaşım ve mülkiyet ilişkileri” konusunda
bilgi vermekten kaçınıyor. “Zorunlu göç” ya da “sürgün”de yalnızca Rusları
suçlamakta Abhaz toplumundaki “apısha” (kral), “ah” (derebeyi),
“amısta-ambısta” (özdenler), “ınkhvü” (halk), “atü” ( köleler) arası
ilişkilerin “savaş” ve bu “zorunlu göç” ya da “sürgün”e etkisi konusunda bir
yorum getirmemektedir.
Komşu diğer “küçük” halklarla karşılaştırıldığında,
Sovyet Yönetimi’nin Abhaz halkına oldukça cömert davrandığını Beygua kabul
etmek zorundadır. Tek başına “resmî istatistikî verileri” bile bu gerçeği
ortaya koymaktadır. Ancak 1943 doğumlu, “Sovyet nesli”nden olan Beygua
Sovyetler Birliği’nin çözülüşünden hemen sonra, yani 1992’de her nedense (!)
şovenizmin batağına saplandığı için komşu “küçük” halkların dayanışmasını
savunmak yerine boğazlaşmalarının “entelektüel” altyapısını oluşturma telâşı
içindedir. “Abhazya Tarihi” dikkatle incelendiğinde, daha önce “aynı cenah”tan
kişiler tarafından Türkçe’ye çevrilen “Abhazya’da Yaşam ve Kültür” ve “Ortaçağ’da
Abhazlar, Lazlar” başlıklı kitaplarla bile “temel konularda” büyük çelişkiye
düştüğü görülmektedir. Kitabı Türkçe’ye çeviren Tuna’nın bu iki kitabı dikkate
almamış olması ve “dipnot katkısı”nda bulunmaksızın kitabı yayına hazır hale
getirmiş olması, istemeden de olsa Beygua’nın “resmî tarih” yaratma çabalarına
destek verdiği anlamına gelmektedir. Beygua’nın kitabını adeta didik didik
ederek “çevirmen hataları”yla ilgili olarak “Tarih ve Toplum Dergisi”nde
yaklaşık üç sayfalık bir “eleştiri”yi kaleme alan Göneralp’in de, Beygua’nın
“resmî tarih” yaratma çabalarını “görmemesi” dikkat çekici!
Özetle;
Beygua’nın “Abhazya Tarihi”, Abhazlarla komşu diğer halklar arasındaki
dostluğun yalnızca “dün”ünü ve “bugün”ünü değil, “yarın”ını da karartmaya
çalışmaktadır. Beygua,”Son Söz”ünde bir yandan, “...düzmece tarihlerle
Abhazlar’ı yeniden yok etme teorileri üretmeye başladılar.” diye rahatsızlığını
dile getirirken diğer yandan kendisi de “resmî tarih” dayatmaya çalışan “benzer
tarih çalışmalar”da olduğu gibi,”etnik terimler”i, “coğrafî bölge adları”nı ve
“siyasî yapılar”ı dönemlere göre değil, “Abhaz merkezli” olarak, tarihsel
kesintisizlik ve kapsayıcılık içinde vermektedir.
Kitabın bundan sonraki
baskıları, hiç kuşku yok çevirmen Tuna’nın “resmî tarih” yaratmaya yönelik
çabaları eleştiren “dipnot katkı”sına ve özeleştirine oldukça muhtaçtır.
Ayrıca bu kitaba yönelik eleştirilerin de bunlarla birlikte yayınlanması
anlamlı olacaktır. (1. III.
2003)
[Konuyla bağlantılı önerilen okumalar: Özalp
Göneralp, “Kitabiyat: Abhazya Tarihi Üzerine Yeni Bir Kitap”, Tarih ve Toplum Dergisi, Sayı
210, Haziran 2001, İletişim Yayıncılık, İstanbul; Bedri Habiçoğlu, “Kafkasya’dan Anadolu’ya Göçler”, Nart
Yayıncılık, İstanbul, 1993; Igor Marykhuba, “About The Abkhazians And Abkhazia”, Republic
of Apsny, City of Sukhum, 1993; Zafer Süren, “Kafkasya’dan
Göçlerde Sosyal Yapı”, Tarih ve
Toplum Dergisi, Sayı 199, Temmuz 2000, İletişim Yayıncılık,
İstanbul; Mahinur Tuna, “Okurlardan Mektup: Abhazya Tarihi Üzerine...”, Tarih ve Toplum Dergisi, Sayı
212, Ağustos 2001, İletişim Yayıncılık, İstanbul; Yuri Voronov (Reviewed by),
Mariam Lordkipanidze, “The Abkhazians and Abkhazia”, The Institute of Language,
Literature and History, Sukhum, Abkhazia (Institut Français D’etudes
Anatoliennes Istanbul, Bibliotheque Inv. No. 15 340 (COLL LXIII/29); Ali İhsan
Aksamaz, “Sovyetler Birliği’nin Milliyetler Politikası ve Kafkasya”, Tarih ve Toplum Dergisi, Sayı
199, Temmuz 2000, İletişim Yayıncılık, İstanbul/ circassiancenter.com.tr/
sonhaber.ch]
[Kaynak: Ali İhsan Aksamaz, “Bir Resmî Tarih Denemesi: Abhazya
Tarihi”, Sorun Polemik Marksist İnceleme- Araştırma Dergisi,
Sayı 7, Yaz 2003 (“Doğu Karadeniz’de Resmî İdeolojiler Kuşatması”,1. Baskı,
Sorun Yayınları, 2003; 2. Baskı, Belge Yayınları, İstanbul, 2011)]
https://www.circassiancenter.com/tr/bir-resmi-tarih-denemesi-abhazya-tarihi/