(Ön
açıklama: 1994’de, Abhazya seyahatimden döndükten hemen sonrasıydı. Avukat Ahmet
Hulusi Kırım, “Hoca, Birikim Dergisi’den aradılar. Etnik gruplarla ilgili bir dosya
hazırlıyorlarmış. Lazlarla ilgili de bana ulaştılar,” diyerek bir telefon numarası
ve bir isim yazan küçük bir pusulayı bana uzattı. Ben, “Belki başka yazmak
isteyenler de olabilir. Diğer arkadaşlara da söylediniz mi?” diye sordum. “Yahu
Hoca, aramızda bu işi yazacak senden daha fazla araştıran kimse mi var? Lütfen,
Birikim ile bağlantı kur! Gereğini yap!” dedi. Bunun üzerine çok geçmeden pusuladaki
telefonu aradım, adı belirtilen kişiyle bağlantı kurdum: Abdullah Onay.
Böylelikle “Birikim Dergisi” ile bağlantı kurmuş oldum; tanıştık. Aslında böylelikle
hem “Birikim Dergisi” ve hem de “Tarih ve Toplum Dergisi” ile bağlantı kurmuş
oluyordum. İleride her iki yayın organında da birçok makalem yayımlanacaktı. Bu
vesileyle de birçok kişiyi tanıyacaktım. O zamanlar cep telefonu yoktu, internet yoktu
henüz. Şimdiki gibi değildi. Nihayetinde aşağıdaki makaleyi kaleme aldım;
Birikim Dergisi’ne götürdüm ve 1995’de yayınlandı. Birikim’in 1995/ 71- 72. sayısı
kısa sürede üç baskı yaptı. Bugünkü bilgi, birikim, kaynak, imkân ve
değerlendirmelerimle o gün böyle bir makale yazabilseydim, kuşkusuz çok daha
farklı bir makale ortaya çıkacaktı. Makalemi şimdi ben de eleştirebilirim; eksik
yönleri var. Aşağıdaki makaleyi okurken hem bütün bunları hem Türkiye’deki o
zamanki siyasî, psikolojik vb. ortamı da göz önünde bulundurmak gerekiyor.
Yıllar sonra, aşağıdaki makalenin yazıldığı ve yayınlandığı yıllarda, adı ve sanı
bilinmeyenler, daha doğrusu, hiç bir şeyden haberi olmayanlanlardan bazıları,
makalemin başlığına takılmışlar: “Kafkasya kültür kökenli bir topluluk: Lazlar”. Efendim
neden “halk” dememişim de “topluluk” demişim… Düşünmemeliler: “Bugün Gazetesi”,
1993’de bir hafta boyuncu “anti- Laz” kampanya yürütüken siz nereleredeydiniz? Amaç
üzüm yemek mi bağcı dövmek mi?! Bu insanların takıldıkları bir başka konu da
makalemin “Birikim Dergisi”nde
yayınlanmasıydı. Neden Birikim’de, neden “Sosyalist bir dergide” yazmışmışım…Bu
ve benzeri yaklaşımların, makalemin içeriğiyle ilgili eleştirel katkı değil, haset
ve kıskançlıktan kaynaklanan sataşma olduğunu bildiğimden hep sessizliğimi korumayı
tercih ettim. Bütün bunlar bilinmeli. Yine belirtmeliyim; günümüzde “Ogni
Kültür Dergisi”ne yönelik de, İsmail Avcı Bucaklişi ile Hasan Uzunhasanoğlu’nun
1999’da yayınlanan “Lazca- Türkçe Sözlük”üne yönelik de eleştirel katkıda
değil, sataşmalarda bulunanlara rastlayabiliyoruz. Biz o günkü imkânlarla o kadarını
yapabildik; hâlâ da bu alanda yazıyoruz. Eleştirel katkıda bulunmak yerine sataşanların
gerçek amacı gerçekten de Laz Dili ve Tarihine sahip çıkmaksa, geçmişin bütün o
olumlu ve olumsuz tebrübelerinden de faydalanarak günümüzde daha iyi
çalışmaları ortaya koyabilirler. Hiçbir engel yok. Bilsinler ki, talep etmeleri
hâlinde kendilerine her türlü arşiv katkısı sunmaya da hazırım. 14 VI 2022. Ali
İhsan Aksamaz)
+
Kafkasya kültür kökenli bir topluluk: Lazlar
GİRİŞ
“Laz” denildiğinde, okumuşunun, okumamışının
“yüzündeki alaysı tebessümle” verdiği cevaplar tarihsel ve bilimsel
gerçeklerden çok, kulaktan dolma yanlış bilgileri içerir. Acaba “Temel
fıkraları”, “Pontus dönmesi iddiaları”, “Topal Osman irtibatlandırmaları”
Lazları tanımıyor mu? Geçtiğimiz yıllarda yayımlanan Lazların Tarihi, Türkiye’de
Etnik Gruplar, Kavimler Kapısı-1 vb. kitapların Lazlar
hakkında vermeye çalıştıkları bilgiler ne kadar doğru?
Lazlar hakkında bilgi edinmek isteyenlerin ilk
başvurabilecekleri kaynaklar, bazı ansiklopedilerin ilgili maddeleri ve bazı
kitapların Lazlardan da bahseden bölümleridir. Gerek ansiklopediler ve gerekse
kaynak olarak ansiklopedileri alan kitapların Lazlar hakkında bize vermeye
çalıştıkları bilgiler aydınlatıcı olmaktan çok uzaktır. Daha doğrusu, bu
bilgiler eksik, yanlış, tahrifatlı ve yanıltıcıdır. Günümüzde Türkiye’de Lazlar
hakkında ciddi, bilimsel çalışmalar yapılmamış olması; araştırma ihtiyacının
belirmemiş olması, ansiklopedilere, sözlüklere ve kitaplara yansıyan eksik ve
yanlış bilgilerin zaman içerisinde meşruiyet kazanmasına, doğru olarak kabul
görmesine ve aktarılmasına neden olmuştur.
Soğuk Savaş’ın bitmesiyle, Sovyetler Birliği’yle
bağlantılı ve onun lehineymiş gibi görülerek sakıncalı bulunan her türlü kavram
ve oluşumun artık Türkiye’de yavaş yavaş tartışılır hale gelmesiyle birlikte,
Lazlar hem kendilerini sorgulamaya başladılar, hem de kendileriyle ilgili
birtakım bilimsel çalışmaların yapılmaya başlamasına yol açmış oldular.
Yeni dünya dengelerinin dayattığı toplumların yeniden
yapılanma süreci, Doğu ve Güney-doğu Karadeniz Bölgesi’nin antik Kolhida
Uygarlığı’nın günümüzdeki temsilcilerinden olan Lazları da etkiledi.
Geleneksel Kukla, Karagöz, Meddah, Ortaoyunu ve
fıkraların, ağzı kalabalık, karşısındakine konuşma fırsatı vermeyen, aklı kıt
bir rol üstlendirdiği “Laz” kimdir?
Türkiye’de yaşayan 47 etnik gruptan biri tasnifine
sokularak değerlendirilmeye çalışılan “Laz” kimdir?
Cumhuriyet tarihinin şaibeli kişilerinden biri olarak
nitelendirilen Topal Osman’la özdeşleştirilmek istenen “Laz” kimdir?
1789’un açtığı yolda uluslaşma sürecini sanayileşerek
yaşayamayan Türkiye’de “bir Türk boyu” ve Gürcüstan’da Kolhida Uygarlığı’nın
diğer temsilcisi olan Megrellerle birlikte “bir Gürcü boyu” olarak
nitelendirilen “Laz” kimdir?
Kimi çevrelerde, kültürlerine sahip çıkmaları
Güney-doğu Anadolu olaylarıyla irtibatlandırılmak istenerek “bölücü”; kimi
çevrelerde, Kürtlerin mücadelesini pasifize etmek için, diğer “Kafkasya Kültür
kökenlilerle birlikte” devlet tarafından himaye gördükleri imâ edilmeye
çalışılan “Laz” kimdir?
Bu makalede, Türkiye ve Gürcüstan’ın toprak
bütünlüklerine saygı ve Türkiye’de ve Kafkasya’da yaşayan etnik kökenleri çok
farklı insanların birlikteliği, kardeşliği temelinden hareketle Doğu ve Güney-doğu
Karadeniz’in otokton halkı olan Lazların tarihleri, dinleri, dilleri ve
kültürleriyle ilgili bilgi vermeye çalışacağım.
KISACA TARİH
Lazların en eski tarihleri, Kolhida kültür ve yönetim
alanıyla yakından ilişkilidir. “Kolhida” adından ilk kez, MÖ 8. yüzyıla ait
“Urartu Yazıtları’nda” bahsedilmiştir. MÖ 3. yüzyılda yaşamış olan Rodoslu
Apollonius, “Argo” adlı eserinde Kolhida ve Kolhidalılar hakkında ayrıntılı
bilgi vermektedir. Kolhida’yı Apollonius’un eserinde ön plana çıkartan
Kolhida’nın sahip olduğu yeraltı ve yerüstü zenginlikleriydi. Kolhida’nın
zamanının önemli bir bölgesi olduğunu gösteren diğer bir kanıt da,
Homeros’un Odyssesia adlı eserinde Kral Aietes’in ülkesi
olarak anılmasıdır.
Günümüzde Gürcüstan’ın batısında yapılan arkeolojik
kazılar, gün ışığına çıkartılan en eski antik kent ve diğer yerleşim birimleri
ve diğer bulgular Kolhida’nın maddi zenginliklerini ve kültürünü gözler önüne
sermektedir. Yapılan bilimsel çalışmalar, Kolhida’nın da içinde bulunduğu
bölgenin “Eski Taş Devri’nden beri” insanların yaşam alanı olduğunu
göstermiştir. Ünlü tarihçi Amasyalı Strabon ve Bizanslı Suidas Kolhida’nın
zengin altın rezervlerine dikkat çekmektedir.
Kolhida kültür alanının sınırları batıdaki Psov Nehri,
kuzeyde Kafkas Sıradağları, doğuda Suram etekleri ve güneyde de Karadeniz’i
izleyerek Trabzon’a kadar uzanmaktaydı. Tarafsız tarihçiler, Kolhida Kültürünü
Laz, Gürcü ve Abhaz halklarının süreç içinde yarattıkları “ortak bir kültür”
olarak tanımlamaktadırlar. MÖ 6. yüzyılda kurulan “Kolhida Devleti” ise,
Karadeniz kıyısındaki “Gagra” civarında “Çoruh” ağzına kadar olan bölgeyi
kapsamaktaydı.
Bugün Türkiye’nin Rize ve Artvin illerine bağlı Pazar,
Ardeşen, Fındıklı, Arhavi ve Hopa ilçeleriyle Gürcüstan’a bağlı Acara Özerk
Cumhuriyeti’nin Batum kentinde oturan ve Müslüman olan ve kendilerini “Laz”
olarak tanımlayan ve Gürcüler tarafından “Çani” olarak tanımlanan bu insanlar
ve onların Hıristiyan olan akrabaları Megreller, bugün olduğu gibi “Helenistik
Çağ’da” da Soxumi’den başlamak üzere Trabzon’un doğu sahillerine kadar olan
bölgede yaşamaktaydılar.
Eskiden Kolhida kültür ve yönetiminin bulunduğu
bölgede MS 3. yüzyılda Gürcülerin ve Abhazların “Egrisi”; Romalıların ve
Bizanslıların “Lazika” dedikleri krallık ortaya çıktı. Lazika Krallığı
Apsilyalıları, Abazgialıları ve Svanları da yönetimi altına aldı.
Mahmut Goloğlu, miladın birinci yüzyılı içinde
Kafkasya’dan batıya doğru büyük bir göç dalgası olduğunu, Lazların Doğu
Karadeniz’e yerleştiklerini, Lazların bu göçleri karşısında ülkesini
koruyamayacağını anlayan Pontus Kralı II. Polemon’un miladın 63. yılında
hükümetini Romalılara teslim ettiğini, ülkesinin Roma’nın bir eyaleti haline
geldiğini ve bu eyalete “Pontus Polemanyakos” adı verildiğini belirtmektedir.
Böylelikle Lazlar, Kolhida Kültür alanı içinde yeralan Güney-doğu Karadeniz
Bölgesi’ne de etnik adlarıyla gelip yerleşmiş oluyorlardı.
Kolhida Krallığı’nın mirasçısı olduğu çeşitli Helen
kaynaklarınca belirtilen Lazika (=Egrisi) Krallığı döneminin büyük devletleri
olan Roma/Bizans ve Pers İmparatorluklarının rekabet ve savaş alanına dönüştü.
Bu döneme ilişkin ayrıntılı bilgiler 6. yüzyıl Bizans tarihçisi
Prokopius’un Wars isimli eserinde anlatılmaktadır.
5. yüzyıldan başlamak üzere Çin ve Hindistan’a
bağlanan ticaret yollarını ele geçirmek isteyen Bizans ve Pers İmparatorlukları
için Karadeniz kıyıları stratejik bir öneme sahipti.
Lazika Krallığı’nın Rion havzasının güney kesimi, 5.
ve 6. yüzyıllardaki Bizans-Pers Savaşları nedeniyle nüfusunun tamamına yakını
yitirmişti. Bu yüzden bu bölge Kartli’den sığınan Gürcüler için yerleşim alanı
oldu. Böylelikle günümüzde Müslümanları Laz (=Çani), Hıristiyanları Megrel
olarak adlandırılan insanlar arasındaki etno-bağ kardeş Gürcü halkının
yerleşerek oluşturduğu tampon bölgeyle (=Guria/Acara) kopuyordu; aynı halk ikiye
bölünerek kendi mecralarında gelişmeye başlıyordu.
8. yüzyıla gelindiğinde, Bizans-Pers Savaşlarından ve
dönemin dengelerinden oldukça güç kaybeden Lazika Krallığı ortadan kalkmıştı.
Bu bölge nüfusunu Megrel-Lazlar, Gürcüler ve Abhazlar oluşturuyordu. Bu bölgede
Abhazya Krallığı tarih sahnesine çıkıyor ve 780’lerde sınırları Nikopsia
(=Tuapse)’dan Çoruh Irmağı’na kadar uzanıyordu. Kendisini Abhaz Kralı ilân eden
Leon 8. yüzyılın sonunda Bizans İmparatorluğu’nun egemenliğinden kurtuldu. Eski
Lazika Krallığı’nın Çoruh vadisinden Trabzon’a kadar olan bölgesi ise Bizans
İmparatorluğu’nun yönetiminde kaldı.
Bağımsızlığın elden gitmesiyle Lazika’da ülke
bütünlüğü bozulmuş oldu, Lazika toprakları ikiye bölündü. Güney-doğu Karadeniz
Bölgesi günümüz Lazlarının, Doğu Karadeniz Bölgesi ise Megrellerin yaşama
sahası haline geldi.
Latinlerin 1204’te İstanbul’u işgal etmeleriyle Bizans
İmparatorluğu zaafa uğradı. Bu gelişmeler, Gürcü Kraliçesi Tamara’nın,
Krallığının sınırlarını Trabzon’u da içine alacak şekilde genişletmesine
yardımcı oldu. Trabzon Krallığı’nın başına Kraliçe Tamara’nın yakın akrabası
Prens David Kommenon geçirildi. Trabzon yöresine de Lazlar yerleştirildi ve
Trabzon Krallığı’nda önemli görevler üstlendiler.
Trabzon Krallığı üzerindeki Gürcü etkinliği ve
Lazların Bizans boyunduruğundan kurtulması Bizanslıları rahatsız ediyordu.
Lazlar, Trabzon yöresinde Bizans İmparatorluğu için bir tehdit unsuruydu.
Lazların Bizanslılarla mücadelesi, 1453’te
Osmanlıların Bizans İmparatorluğu’na son vermeleriyle bitti. II. Mehmet’in
Trabzon Krallığı’nı 1461’de ele geçirmesiyle de Lazlar Osmanlı yönetimine
girmiş oldular.
Lazların süreç içinde Müslümanlığa geç(iril)meleriyle
de Osmanlı tebası olmaları pekiştirildi. Osmanlı yönetimi, Güney-doğu Karadeniz
bölgesini onbir idari bölgeye ayırdı. Her bölgeyi bir Laz Derebeyi yönetiyordu.
Trabzon vakayinameleri Lazlardan ayrı ayrı sözetmektedir. Kâtip Çelebi Lazların
“itaatsiz” olduklarından bahseder.
19. yüzyılda 1814-1817, 1818-1821 ve 1832-1834 yılları
arasında bölgede Osmanlı yönetimine karşı geniş çaplı başkaldırılar ortaya çıktı.
Trabzon Valisi Osman Paşa, bu isyanlara son vermek için Laz Derebeylerinin
nüfuzunu kırmaya çalıştı, ancak başarılı olamadı.
1851’de Acara bölgesi, Yukarı Gurya ile birlikte yeni
kurulmuş olan “Lazistan Sancağı’na” bağlandı ve Batum sancak merkezi oldu.
Ancak Batum’un 1878’de Rusların eline geçmesiyle sancağın merkezi Rize oldu.
Şemsettin Sami, bu yeni sancak alanının sahil boyunca uzunluğunun 120 km. ve
genişliğinin 25-30 km. arasında olduğunu, Lazistan Sancağı’nın Rize, Atina
(=Pazar) ve Hopa isimleriyle üç kazaya, 6 nahiyeye bölündüğünü ve 364 köyü
içerdiğini Kâmüs-ül Alâm adlı eserinde belirtmektedir.
Ünlü akademisyen Niko Marr, 1910 Lazistan
Raporu adlı eserinde, Hopalı Faik Efendi’nin Lazca’nın yazılı hale
gelmesi için çalıştığını, bu nedenle Sultan Abdülhamit döneminde
tutuklandığını, sürgün edildiğini ve daha sonra da Laz halkının düşmanları
tarafından katledildiğini yazmaktadır.
1914’te İstanbul’da kurulan “Laz Talebe Cemiyeti” ve
yine İstanbul’da 1919’da kurulan “Laz Tekâmül-ü Milliye Cemiyeti” bu yüzyılın
başlarında Lazların kültürel özgürlük bağlamında da olsa çalışmalar
yaptıklarını göstermektedir.
Cumhuriyet dönemiyle birlikte yönetime hakim olan “tek
ulus”, “tek dil” anlayışı çerçevesinde “Lazistan Sancağı” lâğvedildi. Eskiden
“Lazistan Sancağı” içinde yeralan günümüzün Pazar (=Atina), Ardeşen, Fındıklı
ilçeleri Rize iline; Arhavi ve Hopa ilçeleri Artvin iline bağlandı. Bu yöredeki
tarihsel yerleşim birimlerinin adları değiştirildi.
1984’te Türkiye Lazlarına yönelik olarak hazırlanan
Laz Alfabesi (Lazuri Alfabe) ve Osman Tamturuli’nin “Lazuri Berepeşeni”
(Çocuklar için Lazca) kitabı, 1992 yılında kendisini deklere eden “Laz Dilini
ve Kültürünü Araştırma Vakfı Girişim Komitesi”, 1993 yılından beri düzenli
olarak çıkan “Ogni” (Duy) adlı kültür dergisi ve “Zuğaşi Berepe” (Denizin
Çocukları) adlı müzik grubu Türkiye’deki Lazların siyasi olmayan ancak kültürel
nitelikli faaliyetlerine örnek sayılabilir.
NÜFUS DAĞILIMI VE YERLEŞİM
Lazlar, otokton oldukları Güney-doğu Karadeniz
Bölgesi’nde kitlesel olarak yaşamaktadırlar. Ayrıca Rusların Kafkasya’da
hakimiyet kurmalarından sonra; 1877-1878 Osmanlı-Rus Harbi’nden sonra; 16 Mart
1921 tarihli Türk-Rus anlaşmasından sonra da Türkiye sınırları dışında kalan,
otokton oldukları diğer bölgelerden göçederek Türkiye’nin batı bölgelerine
kitlesel olarak yerleşmişlerdir. Bu yerleşim bölgelerinden bazıları şunlardır:
BOLU: Akçakoca (Merkez); Düzce (Konuralp),
Ballar, Kabalak (Lazhamidiye), Osmanca, Suncuk (Lazsuncuk), Şekerpınar
(Lazşekerpınar), Yayla (Lazşerefiye), Yazlık (Lazyazlık),
BURSA: Gemlik (Merkez); Katırlı,
İSTANBUL: Beykoz (Merkez);
Dereseki, Kaynarca Mah.; Üsküdar (Merkez); Reşadiye; Yalova (Merkez); Akköy,
Kadıköy, Kurtköy, Safran (Paşaköy), Üvezpınar, Delipazar, Kaplıca; Çınarcık,
Ortaburun,
KOCAELİ (Merkez): Çubukluosmaniye, Suadiye
(Çepni); Derbent, Maşukiye, Kestanelik; Karamürsel (Merkez): Altınova,
Çamçukur, Güzelyalı (Ereğli/Güzelkıyı), Osmaniye (Uzundere), Safiye (Çiftlik),
Suludere, Yalakdere, Senaiye (Başkiraz),
SAKARYA (Merkez): Çaybaşı, Yeniköy
(Lazçaybaşı), Değirmendere, Karataş; Akyazı (Merkez): Hasanbey, Kazancı,
Dokurcun, Kayabaşı, Karapürçek, Hocaköy; Geyve: Doğançay, Maksudiye; Hendek
(Merkez): Kocadöngel (Kocatöngel); Sapanca (Merkez): Akçay, Balkaya, Dibektaş,
Erdemli (Ulviye/İstanbuldere), Fevziye, Hacımercan, İkramiye, Kurtköy,
Memnuniye, Şükriye, Selamiye,
ZONGULDAK: Bartın, Amasra,
Çakrazova.
Türkiye’de güncel, etnik ve linguistik esaslara dayalı
bilimsel ve sağlıklı veriler bulunmadığından Türkiye’de ne kadar Laz bulunduğu,
anadili ve ikinci dili Lazca olan insanların gerçek sayılarını verebilmek
zordur. Ancak çeşitli dönemlerde yapılan ve “Linguistik” anlamdaki veriler
aktarılabilirse de, bunların da kesin veriler olduklarını söylemek mümkün
değildir.
V. Cuinet, La Turxuie
D’Asie adlı çalışmasında (Paris, 1892) Lazistan Sancağı’nın nüfus
yapısı hakkında şu istatistiki bilgileri vermektedir:
Laz Müslüman: 138.820; Rum
Ortodoks: 16.000; Ermeni Gregoryan: 5.000; Ermeni Katolik: 100; Latin Katolik:
40; Yahudi: 40, Toplam: 160.000.
Yeni idari taksimatları ve ilçeleri de gösteren 1927,
1935, 1940, 1945, 1950, 1955, 1960 yıllarına ait nüfus verileri ise şöyledir:
1927 Yılında: Rize (Merkez):
99.724; Pazar: 41.626; Hopa; 30.157, Toplam: 171.507.
1935 Yılında: Rize (Merkez):
111.084; Pazar: 48.757; Hopa: 35.818, Toplam: 195.659.
1940 Yılında: Rize (Merkez):
120.411; Pazar: 52.353; Hopa: 35.501, Toplam: 208.265.
1945 Yılında: Rize (Merkez):
110.446; Pazar: 51.483; Hopa: 35.246, Toplam: 197.175.
1950 Yılında: Rize (Merkez):
71.830; Çayeli: 36.170; İkizdere: 19.012; Fındıklı: 11.260; Pazar: 54.500;
Hopa: 27.198, Toplam: 219.970.
1955 Yılında: Rize (Merkez):
79.927; Ardeşen; 17.981; Çamlıhemşin: 9.326; Çayeli: 33.061; Fındıklı: 11.467;
İkizdere: 17.380; Kalkandere: 12.280; Pazar: 30.545; Arhavi: 13.293; Hopa:
14.877, Toplam: 240.137.
1960 Yılında: Rize (Merkez): 97.236;
Ardeşen: 20.784; Çamlıhemşin: 10.245; Çayeli: 39.498; Fındıklı: 13.000;
İkizdere: 19.890; Kalkandere: 14.746; Pazar: 34.148; Arhavi: 12.393; Hopa:
16.409, Toplam: 278.349.
1965 yılı nüfus sayımına göre; Devlet İstatistik
Enstitüsü’nün kendi tanımlaması olan “İslâm Azınlık Dilleri” başlığı altında
verilen istatistiki bilgi ise şöyledir: Anadili Lazca olanlar: 26.007; ikinci
bir dil olarak Lazca konuşanlar: 59.101.
Devlet İstatistik Enstitüsü’nün bu verileri, Lazların
yoğun olarak yaşadıkları bölgelerdeki ve diğer yörelerdeki nüfusları gözönünde
bulundurulduğunda sağlıklı gözükmemektedir.
DIŞ LAZLAR
Gürcüstan Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti’nin Acaristan
Özerk Cumhuriyeti’nde de otokton halk olan Lazlar ile Abhazya Özerk
Cumhuriyeti’nde yaşayan Lazlar (1926 sayımlarına göre; Abhazya’da 1.875 kişi),
Sovyet yönetiminin ilk yıllarında oldukça özgürdüler. Nüfus sayımlarına, 1926
yılına kadar, kendi etnik kimlikleriyle kaydedildiler. Laz okulları açıldı. Laz
çocukları kendi anadillerinde de eğitim görmeye başladılar. Lazca 1920’li
yıllarda yazılı bir dil haline geldi, Latin Alfabesine dayalı bir alfabe kullanıma
konuldu. Ders kitaplarının yanı sıra, kültür hayatıyla ilgili kitaplar
yayımlanmaya başladı. Lazca Tiyatro eserleri sergilendi, gazete, broşürler
çıkartıldı. Bu süreç içerisinde Mçita Muru3xi (Kızıl Yıldız)
adlı bir gazetede yayıma başladı. 1939’dan başlamak üzere nüfus kayıtlarına
“Gürcü” olarak kaydedildiler. 1937-1938 meşhur Stalinist tutuklama ve sindirme
döneminde Lazların büyük bilimadamı, şair ve Lazca okullar direktörü olan
İskender 3itaşi katledildi. Laz halkının önderleri baskılara
uğradı, Laz halkının kültür özgürlüğü gaddarca engellendi. 1949’da da Batı
Gürcüstan Bölgesi’nden binlerce Laz Kazakistan’a sürüldü. Toplam nüfusları
20.000’e indirildi. Bu insanlar sürgün edildikleri yerlerde eritilmeye
çalışıldı. Stalin’in “Sovyet Ulusu” yaratma rüyaları Laz halkını yokolma
tehlikesiyle yüzyüze getirdi.
DİL: LAZURİ NENA
Dilbilimciler Lazca ve Megrelce’yi Kolhida (=Zan)
dilinin zaman içinde ikiye ayrılmış ve kendi başlarına gelişmiş iki ayrı kolu
olarak tanımlarlar. Megrel-Lazca dili Güney Kafkas dil ailesinin bir koludur.
Güney Kafkas Dil ailesi (=Kartvel Dilleri) Megrelce, Lazca, Svanca ve
Gürcüce’den meydana gelir. Megrelce ve Lazca arasında yüzde 70-80 arasında
karşılıklı anlaşma sözkonusudur. Kolhida dilinin kelime hazinesinin bir kısmı
Lazca’da, bir kısmı da Megrelce’de yaşamaktadır.
Lazca, Çoruh Nehri’nden başlamak üzere Atina’ya
(Pazar) kadar Güney-doğu Karadeniz kıyıları boyunca ve Lazların bulundukları
diğer yerlerde kullanılmaktadır.
Megrelce, Rioni Nehri’nin kuzey kesimlerinde 3xenis3ari’nin
batısında ve Rioni’nin ağzından başlamak üzere yukarılara doğru Oçamçire’ye
kadar bütün Karadeniz kıyıları boyunca konuşulmaktadır.
35 harf bulunan Laz Alfabesi 1984 yılından beri
Türkiye Lazları tarafından derleme ve yayın çalışmalarında yoğun olarak kullanılmaya
başlanmıştır.
Gürcüstan Megrelleri ve Lazlar ise Kartuli Alfabe’yi
kullanmaktadırlar.
DİN
Lazların Hıristiyanlığı 6. yüzyıl içerisinde kabul
ettiklerine dair birtakım iddialar varsa da, bu Lazika Kralı Tsaté’nin 523
yılında İstanbul’da vaftiz edildiğini yazan Theophanes’in açıklamalarına
dayanmaktadır. Bu konuda kaynaklık eden John Malalas, Kral Tsaté’nin siyasî
nedenlerden dolayı eski dinleri olan Paganlık’tan yana tutum takındığını ve 523
yılında tekrar Hıristiyanlığa dönerek, ikinci kez vaftiz edildiğini
yazmaktadır. Oysa ki, Lazlar bu tarihten çok önceleri de Hıristiyandı.
Hıristiyanlığın, Lazlar arasında yayılması 4. yüzyıl
içinde olmuştur. Tarihçi Prokopius, Bizans Kralı Justinian’ın Kudüs çölündeki
bir “Laz Mabedini” tamir ettirdiğini ve Lazların komşularına bile Papaz
gönderdiklerini yazmaktadır.
Lazların Müslümanlıkla tanışmaları Osmanlı
İmparatorluğu’nun yöreyi etki alanına almasından sonra 1461 yılından başlamak
üzere olmuştur. Lazların zorla Müslümanlaştırıldıkları şeklinde birtakım iddialar
varsa da, bu iddialar Osmanlı İmparatorluğu’nun bölge dengelerine özen gösteren
yaklaşımıyla çelişir gözükmektedir. Ancak kısmi zorlamaların olduğu
söylenebilir.
1523 tarihli Tapu Tahrir-387. defterin 734-743.
sayfalarına dayanarak bu konuda bilgi vermeye çalışan Mehmet Önder, Rize, Atina
(Pazar) ve Arhavi kazalarına ait nüfus verilerinde, Rize kazasına bağlı
6.467’si Hıristiyan, 561’i Müslüman olmak üzere toplam 7.028 hane; Atina
(Pazar) kazasına bağlı yerlerde 3.096’sı Hıristiyan, 584’ü Müslüman olmak üzere
3.680 hane olduğunu; Arhavi kazasına bağlı Fındıklı’dan Çoruh nehri ağzına
kadar olan bölgede 2.659’u Hıristiyan, 310’u Müslüman olmak üzere toplam 2.969
hane bulunduğunu yazmaktadır.
Dolayısıyla bu rakamlar, 1523 yılında Rize kazasına
bağlı yerlerde nüfusun yüzde 92’sinin Hıristiyan, yüzde 8’inin Müslüman; Atina
(Pazar) kazasına bağlı yerlerde yüzde 84’ünün Hıristiyan, yüzde 16’sının
Müslüman; Arhavi kazasına bağlı yerlerde yüzde 89.5 Hıristiyan, yüzde 10.5
Müslüman olduğunu göstermektedir.
1923’de imzalanan Lozan Antlaşması’yla bölgedeki
Hıristiyan Pontuslu unsurların Yunanistan’a gönderilmesi olayı da, bu bölgede
zorla Müslümanlaştırma iddialarıyla çelişmektedir. İddia edildiği gibi, sistemli
bir Müslümanlaştırma olmuş olsaydı 1923’e kadar bölgede Hıristiyan nüfus hiç
kalmazdı.
Ayrıca Ortodoks Hıristiyan olan Lazların, İstanbul
Fener Patrikliği’nin emperyal politikalarına hizmet etmemeleri, çelişkilerinin
bulunması Osmanlı yönetiminin bu bölgeyi ele geçirdikten çok sonra bile göz
ardı edemeyeceği bir realiteydi.
Bugün tamamı Müslüman olan Lazlar içinden, Türkiye’nin
hemen her yöresinden “şeyh”, “şıh” çıkmış olmasına rağmen, “bu tür din
adamları” çıkmamıştır. Bunun en önemli nedeninin, Müslümanlığı yakın bir
zamanda kabul etmeleri ve yörenin dağlık, engebeli ve bireyciliğe dayalı
doğasından kaynaklandığı söylenebilir.
Sarp sınır kapısının 1988’de açılmasıyla, bölünen Laz
aileler yeniden kucaklaşma imkânı bulmuş, sınır ötesindeki Laz, Megrel ve
Gürcülerin Türkiye Lazlarıyla “yeniden tanışmaları” özgürce gerçekleşmiştir.
Lazların kendi dillerini konuşan Megrel-Lazlarla
kucaklaşmaları ve ortak değerleri paylaştıkları Gürcülerle tanışmaları
“kültürel gelişme” açısından olumluluklar göstermektedir. Gürcüstan’a yüksek
öğrenime giden Laz gençlerinin bazılarının, atalarının eski dini olan
Hıristiyanlığı yeniden seçmeleri ise gözlenen olgulardandır.
LAZCA İLE İLGİLİ AKADEMİK ÇALIŞMALAR
Lazca ile ilgili akademik çalışmaların geçmişi
Almanya’da oldukça eski bir tarihe sahiptir. Rosen, 19. yüzyılın
ortalarında “ilk Lazca grameri” yazmıştı. Kluge de I. Dünya Savaşı sırasında
alan çalışması yaparak “Lazca metinler” derlemiştir. Avusturyalı coğrafyacı
Stratud Sauer de Lazlarla yoğun olarak ilgilenmiştir. 1930’lu yıllarda ünlü
Fransız dilbilimci Prof. Georges Dumézil’in de “Contes Lazes” adıyla
yayımladığı (Institut d’éthnologie, Paris, 1937) kitapla Lazca metinler üzerine
çalışmıştır.
Prof. Niko Marr’ın 1910’da “Lazistan Sancağı’na”
yaptığı seyahat esnasında “Coğrafya ve etnografya” üzerine çalışmıştır. Niko
Marr ilk kapsamlı Lazca grameri hazırlamıştır.
Günümüzde Gürcüstan’da Laz dili ile ilgili çalışmalar
tanınmış Megrel dilbilimci Guram Kartozia tarafından 40 yıldan
beri sürdürülmektedir.
Ayrıca Arnold Çikoba da Lazca üzerine
çalışmalar yapmış ve Lazca-Megrelce karşılaştırmalı bir sözlük hazırlamıştır.
Jgenti ve Joseph Kipşidze de Lazca üzerine çalışmalar yapan
dilbilimcilerdendir.
Hollandalı dilbilimci Tine Amse De Jong’un
400 sayfalık Lazca-İngilizce bir sözlük çalışması ise basılmayı beklemektedir.
1992’de Almanya’da kurulan ve başkanlığını Wolfgang
Feurstein’in sürdürdüğü “Güney Kafkas Dilleri ve Kültürleri Derneği” Lazca
ile ilgili kurumsal çalışma yapan önemli bir birimdir.
KÜLTÜR
Lazların maddi ve manevi kültürlerinin Batı Gürcüstan
yöresiyle yakından bağlantıları vardır. Aynı şekilde Lazların Pontuslularla da
ortak yönlerinin bulunduğunu söylemek olasıdır.
Lazlar iyi birer yapı ustası olarak da bilinirler.
Yarı kâğir tipte yapmış oldukları evler mimari açısından önemli bir yer tutar.
Günümüzde bile, dağ köylerinde, “Noderi” denilen,
“İmece” komşular arasındaki yardımlaşmanın en güzel örneklerindendir.
Atmaca ile avlanma Lazlar arasında tutkunluk
derecesinde yaygındır. Balıkçılık da yapan Lazlar, çok yakın zamanlara kadar
kayıklarını kendileri inşâ etmekteydiler.
Aile büyüğü yaşlı kadın “Dadi” diye adlandırılır ve
bilgeliğine saygı duyulur. Yabancıların bulunduğu ortamlarda bile kadınlar
konuşmalara katılabilir ve görüşlerini açıklayabilirler.
İslâmlık öncesi bazı inanışlar hâlâ varlığını
sürdürmektedir. Lazlar arasında en çok korkulan ve “Toli” diye adlandırılan
nazardır. “Toli”ye karşı her vadide ayrı ayrı korunma büyüleri uygulanır. Bu
büyü ve muskalar evlerin damlarına asılmaktadır. Lazların büyük bir çoğunluğu,
çürüme ayı olan temmuzda bağırarak denize atlayan “Germakoçi” denen orman
insanının varlığına inanır.
Lazların maddi ve manevi kültürlerine ilişkin veriler,
alan çalışması yapacak yerli ve yabancı bilimadamlarının ilgisini oldukça
çekecek zenginliktedir.
LAZ AYDINLARI NE İSTİYOR?
Laz aydınları “etnik milliyetçiliği” tasvip etmiyor ve
etno-politik örgütlenmelere sıcak bakmıyorlar, ancak dillerinin yaşatılması
konusunda duyarlık gösteriyorlar. Kafkasya kültür kökenli olduklarının
bilincinde olan Laz aydınları, yayın organlarında diğer Kafkasya kültür kökenli
halklar olan Gürcüler, Çerkesler, Abhazlar, Çeçenlerin dayanışması çerçevesinde
bir yayın politikası izliyorlar.
Evrensel değerlere inanan Laz aydınları, yeni
savaşlar, iç ve dış göçler, düşmanlıklar, kamplaşmalar ve yeni sınırlar değil,
dillerini özgürce konuşup geliştirebilecekleri, kendilerini korkusuzca ifade
edebilecekleri demokrasinin tüm kurum ve kurallarıyla işlediği, çoğulcu,
katılımcı bir Türkiye’yi özlüyorlar.
Kaynaklar
-Aktüel Dergisi, sayı 66, 8-14 Ekim 1992.
-M. Münir Aktepe, Tuzcuoğulları İsyanı,
İ.Ü.Ed.Fak., Tarih Dergisi, Cilt III, sayı 5-6, İstanbul, 1953.
-Ali İhsan Aksamaz, “Yaşadıkları Coğrafya’nın
Otoktonları: Lazlar”, Özgür Gündem, 19 Temmuz, 1993.
-Ali İhsan Aksamaz, “Lazlara Gülmenin Dayanılmaz
Hafifliği”, Özgür Gündem, 15 Haziran 1993.
-Peter Alford Andrews, Türkiye’de Etnik
Gruplar, Ant/Tüm Zamanlar Yayımcılık, 1992, İstanbul.
-Gerg Amicba, Ortaçağ’da Abhazlar, Lazlar,
Nart Yayıncılık, 1992, İstanbul.
-Metin And, Geleneksel Türk Tiyatrosu,
İnkılap Kitabevi, İstanbul, 1985.
-Yura G. Argun, Abhazya’da Yaşam ve Kültür,
Nart Yayıncılık, İstanbul, 1990.
-Toktamış Ateş, “Ogni Dergisi”, Cumhuriyet,
27.11.1993.
-Mahmut Ayaz, “Özerklikten Cumhuriyete: Abhaz-Gürcü
Çatışması”, Aydınlık gazetesi, 20 Temmuz 1993.
-Şehzat Ayartepe, Lazların Tarihçesi,
Karadeniz Haber Gazetesi, 1 Aralık 1976.
-Hasan Aykan/ Hayri Ersoy, Rus Gözüyle
Kafkasya ve Kafkasyalılar, Nart Yayıncılık, İstanbul, 1994.
-Aleksandre Bennigsen, “Kafkasya’da İslâm”,Yalova
Kuzey Kafkas Dergisi, Sayı 13-14, Ocak 1994.
-Mustafa Butbay / Ahmet Cevdet Canbulat, Kafkasya
Hatıraları, Türk Tarih Kurumu Yayınları, Ankara, 1990.
-Ruşen Çakır, “Laz Kültürel Rönesansının eşiğinde”, Cumhuriyet
Kitap Eki, sayı 131.
-Fahrettin Çiloğlu, Gürcülerin Tarihi, Ant
Yayınları, 1993, İstanbul.
-Fahrettin Çiloğlu, “Çöküşün Eşiğinde”, Çveneburi Kültürel
Dergi, Ocak-Şubat 1994, sayı 7, İstanbul.
-Wolfgang Feurstein, Lazische Abwehrzauber,
Georgica, Heft 12, Jena-Tbilissi, 1989.
-Wolfgang Feurstein, “Bir Alman Gözüyle Lazlar”, Ogni,
Sayı 2, Ocak 1994.
-Mahmut Goloğlu, Anadolu’nun Milli Devleti Pontos,
Ankara, 1973.
-Michael Grant, Myths of the Romans and Greeks,
Weidenfield and Nicolson, London, 1962.
-Bedri Habiçoğlu, Kafkasya’dan Anadolu’ya
Göçler, Nart Yayıncılık, İstanbul, 1993.
-Talat Halman, Şiirlerle Laz Karadeniz
Fıkraları, Bilgi Yayınevi, 1992.
-İslâm Ansiklopedisi, (Abazalar maddesi),
Cilt 1, Milli Eğitim Basımevi, İstanbul, 1965.
-İslâm Ansiklopedisi, Cilt 4, (Gürcüstan
maddesi), Milli Eğitim Basımevi, 1964.
-İslâm Ansiklopedisi, (Lazlar maddesi), Cilt
7, Maarif Basımevi, İstanbul, 1957.
-Guram Kartozia, Lazuri Tekstebi-II,
Tbilisi, 1993.
-M. Lordkipanidze / I. Katcharava, A. Glimpse
of Georgian History, Tbilisi, 1983.
-David Marshal Lang, The Georgians,
Frederick A. Praeger, Newyork, 1966.
-Fahri Lazoğlu, Lazuri Alfabe, Almanya,
1984.
-Kazakistan’a sürülen Lazlar, Radio Liberty, Ocak
1989. (aktaran: Ogni Kültür Dergisi, Sayı 1, Kasım 1993).
-Mariam Lordkipanidze, The Abkhazians and
Abkhazia, Tbilisi, 1990.
-Noder Lomouri / Ali İhsan Aksamaz (çev.), “Egrisi /
Lazika Krallığı’nın Tarihi”, Ogni Kültür Dergisi, Sayı 5,
Temmuz-Ağustos 1994.
-V. Minorsky, Lazlar, İslâm Ansiklopedisi,
Maarif Basımevi, İstanbul, 1957.
-Burhan Oğuz, Türkiye Halkının Kültür
Kökenleri-I, İstanbul, 1976.
-Mehmet Önder, “‘Lazların Tarihi’ bu mu?” Tarih
ve Toplum Dergisi, Şubat 1993.
-Sabahattin Önkibar, “Lazistan Safsatası”, Türkiye gazetesi,
2.2.1993.
-Sandwith, M.D., The Siege of Kars,
London, 1856.
-Sevinç Sokullu, Türk Tiyatrosu’nda
Komedya’nın Evrimi, Kültür Bakanlığı, Ankara, 1979.
-Ali Sirmen, “Şimdi de Bu mu Çıktı?”, Milliyet,
11.10.1992.
-Sadık Şendil, Yedi Kocalı Hürmüz,
Tiyatro-Film Yayıncılık, İstanbul.
-Dr. Tevfik Tarkan, Rize-Hopa Yöresi Coğrafi
Etüdü, Erzurum, 1973.
-Osman Tamturuli, Lazuri Berepeşeni,
Almanya, 1984.
-Tarık Zafer Tunaya, Türkiye’de Siyasal
Partiler 2, Hürriyet Vakfı, İstanbul, 1986.
-Tempo Dergisi, Sayı 31, 29 Temmuz - 4
Ağustos, 1990.
-Tomorrow Global Çevre Dergisi, sayı 3, 15 Temmuz - 15
Ağustos 1993.
-Türk Ansiklopedisi (Lazlar maddesi),
Cilt 22.
-Türk Ansiklopedisi, Cilt 19, (Gürcüstan
maddesi).
-Bilge Umar, Türkiye’deki Tarihsel Adlar,
İnkılap Kitabevi, İstanbul, 1993.
-Muhammed Vanilişi / Ali Tandilava, Lazların
Tarihi, Ant Yayınları, 1992, İstanbul.
-Stefanos Yerasimos, Milliyetler ve
Sınırları, İletişim Yayınları, İstanbul 1994.
-Yurt Ansiklopedisi, Cilt 1, 9, Anadolu
Yayıncılık, 1982, 1983, İstanbul.
-İskender 3itaşi, Lazuri Alboni,
Soxumi, 1935.
-İskender 3itaşi, Okitxuşeni
Supara, Mazurani Fila, Soxumi, 1937.
TABLOLAR
Adları değiştirilen
yerleşim birimleri (eski ve yeni adlarıyla):
Xopa (Hopa):
* Amç̆işe (Kuledibi Mahallesi); “Dimit̆ali, Nozoğameni”
* Bucaği (Termik Mahallesi); “Gelektoni, P̆et̆roğali, Genaxvale, Zenisi, Mapaʒ̆k̆ari,
Giaurmezare, Nosit̆ane, Neferepuna, K̆iriç̆veri, K̆ik̆ivati, Loriginže,
Oç̆otura”
* Şkaxopa (Orta Hopa Mahallesi); “Ç̆it̆ağali, Zuğap̆icişzeni, Ç̆urç̆ağali,
Tolokro”
*Sundura (Sundura Mahallesi); “Nadirati, Kilise, Budiati, Dimit̆iti, Xopaʒ̆k̆ari”
*Mşke (Cumhuriyet Mahallesi); “Rak̆anok̆vaçxe, Nonç̆ona, Paxurati, Dimʒxu,
Nok̆andale, Binexepuna, Meç̆urç̆a, Nobağule, ʒ̆alenidixa, Jilenidixa, Viya, ʒ̆k̆aqeni,
Batuği, Didiqona, Ç̆it̆aqona, Noxurmeni, Mskibuğali, Abano, Mşkecenişzeni,
Kvamurgi, Didiruba, Ç̆it̆aruba, Paʒxaşçai, ʒxemurişruba, Seç̆evati, Nobrinconi,
Xelimefendişzeni, Doguronişemti”
*Azlağa/Abuisla (Esenkıyı); “İsina, K̆azoni, Paçati, K̆aravati, Xaldağa, Caxçe,
Doloqala, Qomurzeni, Meç̆ağali, P̆ap̆ati, Meleniqona, Mskibuğali, Gubi,
Çxalurişdixa, Oxvame, İsiyati, Xeşegza, P̆ap̆ilati, Noğa, Mont̆raʒeri,
Jilengola, ʒ̆alengola, K̆alendere, Ok̆epe, Mtutik̆vata, K̆opmişi, Bozlobiya, Mʒ̆ipurzeni,
Burbuşoxvame, Zenoba, K̆ok̆ogza, Nost̆oni, Nobagene, Nomoxeli, Dobirance,
Sot̆ira, Kvamçire, P̆lak̆işti”
*Ançoroxi (Pınarlı); “ʒ̆k̆arqina, Gvarci”
* Ardala (Eşmekaya); “Zendidi”
* Buçe (Güvercinli); “Gargadina, Dobradidi, Kulavati, Barade, Dobraʒina, İnixi,
K̆oru, Nobağule, Ot̆oroce, Xçingelağureri”
* Zalona (Koyuncular),
*Jurp̆ici (Yoldere),
*K̆araosmanie (Karaosmaniye),
* K̆ise (Sugören); “Zennati, Naşeni, P̆ap̆ilati, Caboiti, İsina, ʒxueti”
* Limani (Limanköy); “Mʒ̆k̆oşsirti, Badişqona, Xocaşqona, Gaçaşqona,
Dingişzeni, Kvamajura, Kvamurgi, K̆aralişzeni, K̆arağaç̆işzeni, Loboda,
Muraşzeni, Sinak̆ati, Ç̆it̆azeni, Xçeşona, P̆ap̆aʒ̆k̆ari, K̆amp̆arona, Kuçvati,
Moç̆veri, Jilengele, Limangele, Maniak̆eti, Nobagene, Kutanaşocaği,
Efkarişrak̆ani, Rak̆anişofut̆e, ʒxenişk̆ap̆ula”
* Maiskioput̆e (Dereiçi); “İlaati, K̆ak̆alepuna, K̆it̆rati, Maqarona, Mele,
Mollaoğlişçereme, Nobinceni, Yamağişçereme, Oisire, Omkire, P̆ap̆uloğlişçereme,
Uçaşepuna, Poteliti, Ğup̆unoğlişocaği, Çxona, ʒapaşçereme, Çerkesişoput̆e,
Xalbaşoput̆e, Xacmeduli”
* Mak̆riali/ Noğedi (Kemalpaşa); “Ağapeşoput̆e (Sonbaylar Mahallesi),
Ç̆it̆anoğedi (Koha Mahallesi), Xalbaşi (Kibaroğlu Mahallesi), Çançxara,
Mak̆rialʒ̆k̆ari, Quliganisi, Soveli (Selimiye); “P̆ot̆raʒ̆k̆ari, Uşkirepuna,
Poteliti, Kvat̆axeri, Ğink̆iti, Çeboğlişqona, Xçeşona”
* Mxigi (Başköy), “Merk̆uleti, Nok̆araveni, P̆ep̆enati, Noşkerç̆veri, K̆oxara,
Ayano, Bati, Neferepuna, Ğecepuna, Nobagene, Kvamurgi, Mskibuğali, Şkasoti,
Ondğulapu, Varangiti, Burta, Burtaşğali, Mtutik̆vata, Poru, Poruşğali,
Pat̆maşk̆uçxe”
*Osmanie (Osmaniye),
*P̆anç̆oli (Yeşilköy); “Balaxina, Zenimele, K̆ot̆ili, Nobağule, Obicana,
Op̆urmole, P̆at̆işt̆oba, T̆abo, T̆aç̆k̆uri, Çexçina, Dimit̆ali, Kvadidi,
Op̆umuğali, Kvamostomeri, Zelik̆alani, Nosuğeni, Bağade, Oktisari, Zelena,
Metibci, Golaktoni, Mşkena, Mşkelepuna”
*P̆eroniti (Çamlıköy); “Not̆ağane, Melenp̆eronti, K̆ut̆unati, Miyaneti,
Bangleti, Buyukleti, Nocağeni, Mʒ̆k̆eri, Xusuk̆ani, İsina, Abano, Ğaldidi,
Cixa, Gediğişi, Gargadina, Mskibuğali, Nežepuna, Kvamʒiti, Dişkua”
* Moleni Sarpi (Sarp); “Kvaç̆aç̆i, Qonaquru, K̆onaği, Gulbaxçe, P̆ap̆ati, Ruba,
K̆olombuli, Nežiştude, Papulişqona, Mʒxulişqona, K̆iliçocaği, Kvaepuna,
Xurmaşqona, Oç̆inaxuşoput̆e, Xincipeteri, Eksavati, K̆eremitxana, Cgirola,
Rok̆epuna, ʒ̆amangana, Golaskiocaği, Bogina, Nomskibeni, Arabişqona, Nopaʒxeni,
Çaişp̆ici, Atoinaği, Rak̆ani, Oxvame, Ğaldidi, Mʒxulepuna, Ğarva, Geç̆va,
Qomurzeni, Oç̆inaxuşoput̆e, Didimegza, Ç̆it̆amegza, Qomurqona”
*Sumcuma (Üçkardeş); “Demiroğlişqona, Orç̆alişqona, Kvanoğamisa, Çivilişqona,
Cgirola”
* Koprici (Köprücü); “Armutduzi, Esentepe, Xalbaşi, Xemşillikoyi, Banik̆i, Baʒxana,
Gubi, İnç̆k̆ale, K̆azarma, Mağara, Ç̆aneti, Xacoğlişdaği, Cefuk̆a”
*Şana (Kayaköy),
*Çauşli (Çavuşlu),
* ʒ̆k̆arişti (Subaşı); “Kuşanasti, Sauzurgi”
*Ç̆anç̆axuna (Çamurlu),
* Xemşilluği (Kazimiye),
*Xendek̆i (Hendek),
*Xigoba (Başoba)
Borçxa
(Borçka):
*Jurxinci (Çifteköprü); “Gurşati, Omjore, Xoxara, Civati”
*Saxandro (Fındıklı); “Başkoyi, T̆aginže, Ç̆armak̆iti”
*Çxalazeni (Düzköy); “Vardvaniti, Tapla, Txoriti, K̆ont̆iati, Yastaroni,
T̆amaxeni, Çirati, Ç̆ati, Ç̆aniti, Ç̆armati, Amalani, Ayano, Bogati, Boroxmeti,
Gorgodi, Dobiradidi, Tutunluği, Txiruna, Rak̆ani, Saliskuri, T̆aşgemi, Kvamʒ̆k̆ili,
Çirdila, ʒ̆k̆artoli, Ç̆ink̆ağali, Ç̆k̆onuna, Xamik̆ovanluği, Cgirazeni”
*Xanduzi (Demirciler); “Dak̆varğali (Küçükköy), Vaneti, K̆ostaneti
(Kestanelik), Lepati, Makreti (Topçular), Mirvati, Ovru, P̆anç̆urati
(Pancarlı), Sulaniti, T̆ronoput̆e, Piçxeti, Put̆k̆arati”, Mamanati (Elmalık);
“Bakana, Bağup̆ici, Gelvoxunale, K̆alva, Moğveni, Oxormele, Ğaldidi, Ğarğoma”
Arkabi
(Arhavi):
* K̆ap̆istona/K̆apisre (Kale Mahallesi),
*Musazade (Merkez Mahallesi),
*P̆ayant̆e (Hacılar Mahallesi),
* Ç̆armati (Cumhuriyet Mahallesi),
*Başkoyi (Başköy); “Eladixa, Mastak̆a, ʒ̆alenopa, ʒ̆k̆armele”
*Baxta (Kireçlik),
*Cgirazeni (Kemerköprü); “Ğalat̆a”
*Gidreva (Dereüstü), “Gogva”
* Gyaznoyona (Güneşli); “Takamandeni, Exrema, Noncexeli, Op̆urmole, Borgali,
K̆ik̆inʒaşrak̆ani, Mç̆eşiğali, Kvagamarderi, Kvak̆unʒ̆uli”
* Durmati (Ulaş); “Armoni”
*K̆amp̆arna (Dikyamaç); “Zeni, ʒ̆k̆armele (Akıncılar), Kvadesmindi, Kvamurgi, ʒ̆k̆arini,
İsieti, Nopandreni, Ank̆ona, Gemrak̆ani, Tuntuşona, Maxi, P̆rak̆i, Jinokoe, ʒaşona,
Kamileturiğali, Karmat̆eğali, Nişağule, Pezurgi, ʒ̆k̆ak̆ut̆uli, Op̆urmole,
Exrema, K̆ik̆inʒaşrak̆ani, Ç̆k̆eşiğali, Hekalemp̆ici”
* K̆op̆t̆one (Gürgencik); “Bogina, K̆ağaç̆luği, Meaç̆veri, P̆lak̆i, Poğari,
Kvak̆unʒ̆uli, Şk̆ap̆aci, ʒ̆inek̆geç̆k̆aperi, Ç̆uburepuna, Şk̆ap̆acuriğali”
*K̆ordeliti (Konaklı); “K̆adoğlidaği, T̆ak̆ozişt̆oba, Ceğani”
*K̆ut̆uniti; Jilenk̆ut̆uniti (Tepeyurt), ʒ̆alenk̆ut̆uniti (Şenköy),
* Lome (Yolgeçen),
* Napşiti (Şahinler); Jilennapşiti (Yukarı Şahinler), “Gencironi,
Xçinigelağureri, Ap̆onğala, K̆ik̆ivati”, ʒ̆alennapşiti (Aşağı Şahinler),
* Nobağleni (Yıldızlı),
* Yak̆oviti (Kavak); “Lancğona, T̆uk̆mene, Agara”
* Ortakoyi (Ortacalar),
*Ot̆alaxe (Sırtoba); “Ç̆anç̆axepuna, Orç̆i”
* P̆ap̆ilati (Arılı),
*P̆ot̆ocuri; Jilenp̆ot̆ocuri (Soğucak), ʒ̆alenp̆ot̆ocuri (Dülgerli),
* Jilenk̆ap̆isre (Güngören),
* Sidere (Derecik); “Cibagati”
* Suxuleti/Kuʒubeti (Küçükköy); “Gulavati”
* Sumğali (Üçırmak); “Met̆iberi, Kvaxerxi”
* Sumepeti (Üçler),
*Parexi (Boyuncuk),
* Ç̆uk̆alvati (Kestanealan),
*Pilargeti (Ulukent /Balıklı); “Bardi, Bağva, Emeniati, Luk̆umxalina,
Jinpilargeti, Bardiduzi, Bağuditi, Borʒi, Gampu, Gursuşona, Dadişona,
Ezizişona, Elimeşduzi, İlyasişona, İnç̆urna, İsina, İşonona, K̆amp̆arnaşp̆ici,
K̆ayabaşi, K̆inyazişona, K̆oruluği, K̆ot̆ilişona, K̆oparmalişi, Livanzeni,
Mağara, Meyak̆ap̆inoni, Met̆iberi, Mokteri, Noxoceni, Oine, Omatxore, Omjore,
Omurğali, Op̆urmole, Oflişduzi, P̆ant̆aşona, Sap̆arişona, T̆op̆işona, Uçadaği,
Kelalişona, Kvanusa, Kçingelağureri, Ğvarği, Ğuşobğe, Çebinaşi, ʒ̆k̆artoli,
Xanumişduzi, Xacalişona, Caşona, Fit̆ozişona, Karmat̆eğali, Borxina, Nezepuna”
Viʒ̆e
(Fındıklı):
*Abunoğa/Abusufla (Aksu Mahallesi); “Elak̆re, Vak̆eli, Mek̆avrati, Oç̆urç̆ale,
P̆erp̆u, Kuba”
* Gesiya (Tatlısu Mahallesi),
*Viʒ̆enoğa (Merkez Mahallesi),
* Toroʒi (Liman Mahallesi),
* Paçva/K̆alo (Yeni Mahalle),
*K̆urt̆ume (Ilıca Mahallesi),
*Ğavra (Hürriyet Mahallesi); “Atmacapeşavla, Aleskiri, Budiva,
Serbasanepeşavla, T̆airoğlişavla, Çebinapeşavla, K̆enk̆e, Noomeni, ʒ̆k̆arğali,
Abugza, Avlaşgomtumani, Bazuğişavla, Gergavati, K̆oru, Meaxvaloni, Mʒ̆k̆opuna,
Nermanati, Nok̆epreni, Nolivadeni, Nonçxomeni, Nost̆ameni, Noğali, Omerişavla,
Oxorişgomtumani, Jilenlivadi, ʒ̆alenlivadi, ʒ̆k̆artiğali, Ç̆ala
*Mek̆iskiri (Sahil Mahallesi),
* Abuulya (Çağlayan); “Balabani, Lavaşa, Nane, Ortakoyi, P̆ai, Kvaşxinci,
Açxozli, Axvani, Gurcizeni, Lağubi, Mağluti, Sağlari, Simaoni, T̆aşçimağara,
Pandiʒ̆k̆ari, Peʒanʒori, Kokro, Xamzazeni, Cehernemğali, Cumenik̆i, Fidanluği,
Asisai, Gegza, Golagza, T̆unya, İsina, K̆oruluği, Mont̆raʒeri, Nodik̆eni,
Puksi, Kakaskuri, Kvakçe, Ğalişka, Ğaluça, Ğecidolokʒaperi, ʒ̆oğori, ʒ̆oʒ̆oloni
* Gurupiti (Yeniköy); “ʒ̆alengurupiti, Jilengurupiti, ʒ̆alenxemşilati,
Jilenxemşilati, Borgali, Gargadona, Gebironi, Doxmeli, Duduskuri, Duvanişona,
Zurgi, İsina, K̆irk̆i, Luk̆umxalona, Luxexeri, Nežepuna, Nobağule, Nok̆alive,
Nolivade, Nomk̆yapule, Nosik̆ale, Nopat̆eni, Nokumeni, Nokurdeni, Noç̆ağane,
Nt̆raʒeri, Ok̆inçe, Omeritente, Omerişʒ̆k̆ari, Omjore, Omjoreşk̆udeli, Onçxore,
P̆orp̆oli, T̆obalonduni, Kvanç̆oreri, Şak̆uçxe, ʒ̆k̆arti, ʒ̆k̆aroşumoni,
Ç̆orç̆ona, Cinarezurgi
* Mzuğu (Sulak); “Danžona, Zadixa, K̆arbağu (Şentepe), Met̆askuri, Okura,
Senozli, Geçxap̆oni, Zeni, Tesmeşe, Tikme, İdra, İsina, Meşeduzi, Nežona,
Oğlik̆oni, Sk̆alağali, Skibazeni, T̆obalaxt̆i, Kvakçe, Şk̆ivazeni, ʒ̆k̆armele,
Calepuna, Caşobğe”
*Moʒxora (Kıyıcık); K̆ont̆ive
* Sumla (Sümer); K̆ut̆uniti, Nomarak̆i, Yaiç̆i, Sermeni, Sumlanoğa, Kvaxule,
Ğoncoti, Xazara, Baçkağali, Selimi, T̆obaşduzi,
* Rak̆anik̆a (Tepecik); “P̆et̆eskiri, Zebeliti, K̆oloci, Nomandreni, Ç̆açxuri”
* T̆revendi (Derbent); “ʒ̆alent̆revendi, Jilent̆revendi, Bindva, Nap̆eti,
Armoini, Delaxmet̆işavla, Gemçvati, Tudenst̆asi, Turkiştudele, K̆urt̆uğali,
Nolobeni, Okti, Suconduzi, ʒ̆alenğali, ʒ̆k̆arigza, ʒ̆k̆ark̆uk̆uma, ʒ̆k̆armele”
* Piʒxalasufla (Arılı); “Aile, Bulak̆o, Turnaşavla, K̆adişavla, Cameşavla, K̆uruşavla,
Mzaine, P̆azine, Açiğona, Bulizeni, Gargadi, Gelaxunoni, Dadalavla, Diʒxona,
Turnazeni, K̆ik̆inaşona, K̆araʒ̆adixa, K̆varbağu, Limxanapuna, Melekteri,
Merzeduzi, Mont̆reʒi, Nežona, Nobağene, Nomk̆yapule, Nosiruba, Nopat̆eni,
Noxak̆ene, Yobiduzi, Oine, Ombrepeti, Omjore, Ont̆k̆olepe, Oxvame, P̆ap̆uzeni,
Jilenmelikteri, Skanderğali, T̆epe, Ust̆axmet̆işlivadi, Kaklapi, Kvalona,
Kvarbe, Ğesti, ʒ̆aʒ̆k̆uneri, Xacalişona, Cagvari”
*Piʒxalaulya (Gürsu); “Başkoyi, K̆ancakoyi, ʒ̆ak̆odoni, Bayamişavla, Terzoğlişavla,
Lodapeşavla, Paşaşavla, Kurdişavla, Ç̆evatişavla, Boʒona, Gerdosume, Geçit̆i,
Goloskuri, K̆ak̆ele, K̆aradaği, K̆vamandixa, Mamandixa, Mont̆reʒi, Nobağule,
Nonžğameni, Nora, Not̆oroce, Oine, Omoxale, Omjore, Saʒaxi, Pinarona,
Kvanaçini, Kvat̆axeri, Ğonoba, Çaluğuzeni, Çurnağali, ʒ̆k̆armele, Xacoğlişona,
Ç̆ink̆amağara”
* Ğayna (Ihlamurlu); “Zenimoşi, K̆alkanli, K̆okvaskuri, Mandremosi (Yemişli),
Okura”
• Çuk̆uliti/Abuxemşini (Aslandere); “Meurzena, Oçamreti, Şirğori”
• ʒati (Saat); “Toxumi (Tohumlu), Nežifişavla, Odobaşişavla, Çelengişavla,
Ç̆k̆emişişavla, Bak̆i, Beyazali, Golagza, Dogzeni, Dolozeni, Zeni, Temelişi,
İbik̆işduzi, İnç̆erepuna, İsina, K̆abilişona, K̆umuşi, Omçananik̆i, Ruba,
T̆raşi, Kereçxana, Koseşona, Şenluği”
*ʒ̆upe (Beydere),
* Ç̆anap̆eti (Meyvalı); “Tolimçxvana, K̆aralikoyi, Kibarişavla, Çxant̆ikoyi,
Xemşelati, K̆orxona, Mandreç̆veri, Mʒxulizeni, Mğesti, Çarçağani, ʒxembrona”
*Ç̆urç̆ava (Çınarlı); “Andravati (Gökçetaş), K̆ilava (Kilittepe), Savaskiri
(Kirazlı), Nomp̆rane, Ç̆enneti, Xok̆ovati, Altunoğlişavla, Berbatoğlişavla,
Geduğişavla, Duliʒ̆aşavla, Zorlişavla, Tudenavla, Tuiloğlişavla,
K̆ot̆iloğlişavla, K̆ulek̆oğlişavla, Mununişavla, Omeroğlişavla, Osmanoğlişavla,
Jinavla, Rizinalişavla, Selimoğlişavla, Pupoğlişavla, Çamangavla, Xachusenişavla,
Fanoğlişavla, Amgvaneti, Anžğali, Beşkidi, Genazuk̆i, Golaoba, Elak̆re,
Zendidi, Zeni, Zurgi, K̆oloci, K̆oru, Memet̆elişi, Nežmakvala, Nežona,
Nolangvane, Nomoxeli, Nosuleni, Noğeceni, Oine, Omjore, Oxort̆ut̆oneri,
P̆aç̆andixa, Selamsona, Kvat̆axeri, Kereçxana, Ğaldidi, Çimçiopuna, ʒ̆k̆artiğali,
Ç̆ubrona, Xolonidi, Famk̆ude”
*Xara (Hara); “K̆ozmağa, Demirişavla, K̆adepeşavla, K̆avazoğlişavla,
K̆aralepeşavla, Memişişavla, Yobişişavla, Ruk̆eşavla, Kitapçepeşavla,
Koroğlişavla, Kosoğlişavla, Xocoğlepeşavla, Camek̆ala, Gelaskendi, Genç̆ereri,
Doxvaminoni, Duç̆k̆aşa, İsina, Mtutişobğe, Mʒ̆k̆adona, Omoxale, Omjore, Stama,
Karmat̆eğali, ʒ̆k̆aromani, ʒ̆k̆aroşumoni”
*Xemşilati (Yaylacılar); “Badurin, Goloskur, Duxan, Mesazlar, Omuxale,
T̆açiman, Kokaʒor”
Art̆aşeni
(Ardeşen):
* Metisti (Barış Mahallesi); “Ap̆açi, K̆aracaavla, Micgure, Mşkeropunaruba,
Çororuba”
*Noğa (Merkez Mahallesi),
* Ok̆ordule (Yayla Mahallesi); “Avlalivadi, Bak̆oğliosmanona, Devrişona, Tudenʒ̆ari,
İsina, K̆amaşani, K̆asavati, K̆ula, K̆urt̆iavla, Memeona, Meşeluği, ʒ̆alenona,
Micgure, Nolivade, T̆obasti, T̆urçiona, Paʒxape, Port̆ok̆alluği, Şumelevati,
Çeşona, ʒ̆aribaşxuri, Cakşişona, Cinilivadi”
* Siati (Baş Mahalle),
*Put̆ra (Bahar Mahallesi),
* Kvanç̆areri (Elmalık); “Badalaavla, Terziavla”
*Ç̆iç̆ivati (Şentepe),
*Cibist̆asi (Yeni Mahalle); “Bainaavla, Tainaavla, K̆ulik̆ançona, Xomopina”
* Furt̆ona (Düz Mahalle); “Roşi, Cesvaraponi”
* Ağvani (Seslikaya); “Avaç̆iavla (Çavuşoğlu Mahallesi), Alik̆iavla (Baş
Mahalle), Banik̆iavla (Şeremet Mahallesi), Evit̆eti (Dere Mahallesi),
Tudeniavla (Dede Mahallesi), K̆ant̆evast̆asi (Şenyamaç), Moraliavla (Yavuz),
Osvaraponi, Cenuk̆u (Türbe Mahallesi), Zurgi, Txirona, Meşk̆amxuri, Mt̆auru,
Nonçereni, Noğeceni, Sk̆indona, T̆afaavla, Pertek̆ala, Kvamç̆ita, Kvat̆avli,
Kvaşuba, ʒ̆arik̆ala, ʒ̆arinçxuru, Xendeği, Celazeni, Ceğoburi, Cixali,
Caurimek̆ap̆inoni, Baç̆i, Maxat̆oba, Cexunt̆oba, Let̆ona, Mʒ̆upona, Mʒ̆umonişk̆ala,
T̆obaşk̆ala, Ç̆aç̆aona, Cennemina, Balagina, Xocibadi, Xincitude, Rak̆animele,
Xomuyiniavla, Dutxuriruba, Dutxurizeni, Let̆amç̆itona, Kvamç̆udi,
Kvaok̆oşk̆oreri, Buna, Kvaoronʒinoni, Karmat̆eruba, Ziyaavla, Cenuk̆uavla,
Xaciruba, Ç̆orğuni, Mek̆açoniruba, K̆ulaberiavla, Tubbeavla, Ç̆erona, Nobağule,
ʒ̆ariçxuri, Veloğliavla, Çoroğliavla, Sutlioğliavla, Yegenoğliavla,
Muftoğliavla, Tersiavla, Xaciavla, K̆urdoğliavla, Çavuşoğliavla,
Ceçxasanoğliavla”
*Ağeni (Beyazkaya),
* Bak̆va (Yamaçdere); “P̆ap̆aineti, Rak̆ani, Ğumencaavla, Çimbriavla,
Çirağiavla, Xasaniavla, Cancaavla, Cevreriavla, Ap̆aç̆i, K̆aveşk̆ala, Molozeni,
T̆obalayla, Çaluğuzeni, Furt̆onaabca, Kvaniʒ̆aruba”
* Dutxe (Tunca); “Zendi do Ç̆irina (Ortaada), Nobağule (Konak), Perteti do
Çurdoğliavla (Düz Mahalle), T̆axori, Xalik̆ana (Şenyuva), Xok̆ovati (Esentepe),
Celaisk̆uri (Kirazlık Mahallesi), İsina, K̆ant̆ivati, Livadik̆udeli,
Omcorerak̆ani, Onamosi, Oşk̆enanionamosi, Oca, P̆oğona, Rubameleniona,
Çerkinizeni, ʒ̆arikşe, Fetaavla, İprikçeşi, Ç̆arxirak̆ani, Ç̆umayida,
Depanirak̆ani, Goktoni, Ğalatik̆ona, İnt̆ori, Kvayti, Lardivati, Mandreruba,
Mğesti, Movri, Mulona, Muxudoni, Nanç̆eri, Neknari, Nok̆ot̆ule, Nolivade,
Txirona, Omç̆apule, Omjvabule, Rak̆animele, Sidere, Şaşk̆eni, Şoraxi, Terteti,
Zirzeni”
*Zenimosi ( Yurtsever),
* Timisvati (Köprüköy); “Mit̆ati, Çerana, Betiçoi, Xincip̆ici, Bulizeni,
K̆uk̆loma, Notena, Nolivade, Ğulivati, Çeranazeni, Biliona, Golamturi,
Dididaği, Elap̆ici, Vula, Livadik̆udeli, Meoruba, Norigunže, Operidaği,
T̆ask̆uri, Poğarina, Karmat̆eruba, Kvamʒxeni, Kvamʒ̆k̆uli, Şainik̆aya, ʒ̆alelivadi,
Ç̆eç̆auça, Xamilivadi, Xebağu, Celaboni, Celazeni, Celaxunoni, Cilemona”
* Tolikçeti (Duygulu); “Aleksoğlepe, Francoğlepe, Abaşinaona, Vask̆ilisk̆uri,
Vula, Zurgi, K̆isulaona, K̆unuxiona, K̆ufezeni, K̆inya, Nosik̆ale, Ç̆exuona,
Cemʒ̆omilu, Fişnaona”
* Maxat̆oba; “Gzaʒ̆ale, K̆aracozona, Çibariavla, Cefilit̆e”
* Mexeniti (Şenyurt); “Ot̆obaşe, Yoviti, Molaç̆veri, Ok̆omç̆irada, Bağuk̆uçxe,
Nok̆uk̆are, T̆obakʒaperi, K̆ap̆ula, Onžinapu, ʒ̆ariti, Nouržene, Nok̆ak̆it̆e,
Mtutiʒ̆ameri, Mʒ̆uruba, Mç̆onona, Noç̆eproni, Onçxure, Mek̆isk̆iri, Kurişepxe,
Lik̆udi, Kurişobğe, Baç̆izurgi, Kvat̆axeri, Oxvamurak̆ani”
* Mut̆afi (Gündoğan); “Berxa, Veisiavla, K̆aniavla, K̆arosmanoğliavla,
K̆uleciavla, Selimoğliavla, Çeliğiavla, Cencaloğliavla, Arap̆ina, Bak̆amandre,
Baç̆i, Boyenžğemi, Godixa, Golagza, Dağiona, Dove, Zumadi, Merzek̆udeli,
Molaçveri, Nobağule, Nop̆açeni, Nosveni, Nosine, Noprinzeni, Onʒark̆u,
Ğecek̆ule, Çubrididi, ʒangiloni, Ç̆orç̆ona, Tişiʒ̆ari, Noçambre, P̆laç̆i,
Sifadixa, Onçxure, Nokarmayeni, Binexona, Mç̆onona, Xarat̆i, Bauruba, P̆int̆oavla,
P̆it̆acari, Patarat̆i, Omcore, Çereçxana, Fadinalivadi, ʒ̆ask̆uri, ʒ̆ask̆urinaona,
Mtutona, K̆onağiavla, Mbulona, Xamzoğliavla, ʒ̆ik̆urina, Nuk̆umxona,
Flamuriona, Kvaʒiʒilona, Ç̆arğuni, Xamiona, K̆inçiona, Opanʒu, K̆orzati,
Ferxat̆i, Pirigiavla, Beşk̆eti, T̆uzxana, Meradaği, Puksona, Nezigamaç̆veri,
Txiriot̆axu, ʒiprona, Melenizeni, Molenizeni, Zilamacurci, Oxvame, Namazakva,
Beçarona, Abaşona, K̆asimoğlona”
*Noğeceni (Manganez),
*Yanivati (Bayırcık); “Dobira, Tudeniavla, Ciniavla, Doxvamu, Tamlona,
Tudenzeni, Txirona, Mşalina, Omrona, Rak̆animele, Skinda, Ç̆arğuni, Ç̆ubrona,
Cinona”
*Omcore (Güney); “Amatipxeavla (Tepe Mahallesi), Axmet̆epeavla, K̆arbapeavla
(Düz Mahalle), K̆ork̆ot̆epeavla, Mşkerona (Kumarlık Mahallesi), Şabanepeavla,
Çukurepeavla, Xaciavla, Asutixa, Baʒ̆aona, Bulik̆omati, Donik̆eti, İsina,
Memişixasanona, T̆op̆ona”
*Oce (Yeniyol),
*P̆alivati (Sinan); “Bibiʒ̆aavla, K̆adioğliavla, Nizamiavla, Selimiavla,
Kağanaavla, Cileniavla, Abjap̆ici, Alik̆izeni, Amedoğlona, Bocena, K̆orzati, ʒ̆aritoli”
* Salonçe (Armağan),
* Sifati (Pirinçlik); “Zurxa, K̆oda, Mamala, Xaşimiavla”
* Pilergevati (Akkaya); “K̆ak̆aliavla, K̆arak̆urçiavla, K̆arap̆et̆iavla,
Merzeavla, Mollak̆asimavla, Mcveriavla, Yusufoğliavla, P̆arip̆aavla, Şemlaavla,
Xasaavla, Zayna, Timk̆ule, K̆avezeni, Livaʒ̆ari, Meleniavla, Noğeceni, Nombane,
Oxvame, Sitori, Subaxçe, T̆ağanisirt̆i, ʒ̆alekteri, Ç̆uburdidaği, Cinlivadi”
* Ğera (Işıklı); “Bağuk̆uçxe, Makvaliguri, Nop̆romule, T̆at̆uona, Roiʒine,
Alağaavla, Onžinapu, Gupi, Baç̆i, Nonç̆eroni, K̆ik̆iya, Oʒangiloni, Ç̆ask̆uri, ʒxenimeolapuri,
Kvasenduği, Kvanoğamisa, Gola, Zabaavla, Meyoç̆veri, Mcakçoni, Lok̆a, Kasavati,
Noprinzeni, ʒ̆aroşume, Çeçxurona, ʒ̆arik̆ap̆ula, Axmeriavla, Seydoğliavla,
Gunženoğa, Nocağeni, Deliavla, Mahaniavla, Mʒ̆iriavla, Xanʒ̆aavla, Lik̆udiavla,
Karmat̆eavla, Tumbi, Nonʒ̆orale, Nok̆ak̆it̆e, Kvamurgi, Let̆amç̆ita,
Tolimçxona, Nouržene, Yapazona, Saatç̆indaği, Kvamangana, Kvamek̆ap̆inoni, ʒ̆aritoli,
ʒ̆aribaçxuri, Xacamet̆iavla, Yak̆ubiavla, K̆uç̆uğaliavla, Tantuavla,
Axmeriavla, Seydoğliavla, K̆afk̆amaliavla, Pirpiloğliavla, Omeroğliavla,
Çeleşoğliavla, Yanuğiavla, K̆araxasaniavla, Memişoğliavla,
Mollamurtazaoğliavla, K̆onağiavla, K̆alyonciavla, Memişinaavla, Çebiavla,
K̆asimoğliavla, Batumoğliavla, Kotoğliavla, K̆aroğliavla, Xat̆oğliavla”
* Şanguli (Doğanay); “Andoğliavla, Aliʒ̆ona, Buna, Zanuruba, İslamiavla,
Memişoğliavla, Mʒxulixombula, Nomandreni, Çibaroğliavla, Cameavla, Boşnağiʒ̆ari,
Bulicet̆axeri, Bunamandre, Gamantxoreri, Gamarak̆ana, Zenginiruba, Zurgi, Tentarak̆ani,
Tudezeni, İniʒ̆ari, İsina, Nizali, Nok̆araveni, Nopat̆eni, Yobiona, Omcore,
Sk̆uroxombula, Uriaçe, Karmat̆egolagza, Kvat̆axeri, Ğrunk̆şiruba, Ç̆arğuni,
Çelti, Çilisa, Cinrak̆ani”
* Žğemi; “ʒ̆alenižğemi, Cilenižğemi”
*ʒ̆alenižğemi (Aşağıdurak); “Muşk̆ala, Ç̆axi (Kirazlı), Ç̆irixinci, Cixali (Düz
Mahalle), Binciliavla, Davitiavla, K̆ulaberiavla, Nizamiavla, Yağiciavla,
Ofliavla, Sarabiavla, Xut̆t̆iavla, Brak̆aavla, Langonepeavla, Unciavla,
Çunguşiavla, Çauşoğlepe, Civaavla, Baliʒ̆aavla, Demirt̆aşiavla, Mamut̆iavla,
Mevludiavla, Cileniavla, Abjap̆ici, Ap̆t̆ezeni, Bainoğlizeni, Derengola,
Dobira, Zizeni, Tabilimeşe, Tabiliruba, Topalicelagza, Tudenlivadi,
Tudenoşvaju, Txombona, İsiluği, İsina, K̆aralivadi, Lemşona, Let̆antxoru,
Lorigunže, Melelivadi, Melenk̆ale, Ngola, Nezmononi, Noberge, Ont̆olopu,
Onşxure, Oranʒ̆inoni, T̆ap̆rik̆e, T̆urçimeogza, Kvamsk̆ubu, Kvamʒ̆uli, ʒ̆alengola,
ʒ̆arik̆op̆a, ʒ̆arimangana, ʒ̆arinteli, ʒ̆arini, ʒ̆ariya, ʒ̆arikşe, Ç̆anç̆axona,
Ç̆urbona, Celazena, Cilenigola, Cinioşvaju, Corcona”
* Cilenižğemi (Yukarıdurak); “Baçivati, Dobira, Zimati, Tudezeni, K̆itizeni,
Nok̆apte, Omcore, P̆ulaç̆i, T̆obari, Kvadidi, Kvazeni, Kvaşuba, Ç̆orç̆ona”
* Ç̆umaida (Eskiarmutluk); “Goktoni, Sidere, Şaşk̆eni”
* Xocibati (Akdere)
Vija (Çamlıhemşin):
* Abiçxo (Köprübaşı),
*Mek̆aleskiriti (Dikkaya); “Beica, Golazeni, Zibari, K̆inya, Meleniçoi, Naxra,
Cileniçoi, Setariavla, Seferimezre, T̆ask̆uri, ʒanamezre, Xincip̆ici, Ceçelumu,
Anamorderi, Ağanilevadi, Buğuzeni, Binezona, Gamak̆udela, Gamarak̆ana, Damlivati,
Zenimosi, Tudelevadi, Txombugamagza, İsina, K̆odak̆ap̆ula, Meleavla,
Olast̆reji, Olimxone, Omcore, Oşvaju, Selimilevadi, T̆ask̆uzeni, Kaçidixa,
Kvadidi, Ç̆emunalevadi, Xaliçona, Xandaği, Xunduzilevadi, Cinilevadi”
*Mʒ̆anu (Topluca); “Badgina, K̆olenizeni, K̆ot̆unadixa, Namandreni, Partina,
Ğerevati, Çerana, Cinopa, Bet̆evat̆a, Botronca, Eozena, K̆amp̆arona,
K̆urik̆ast̆a, Maselevati, Kvak̆ari, Celevat̆a, Tudelevadi, Meloxori, Nezepona,
Nosik̆ale, Omcore, Çotovati, ʒ̆ada, Ç̆orç̆ovadixa, Nok̆irk̆eni, Cexunoni,
Saridixa, Masarona, Didiruba, Zist̆o, Oroç̆e, K̆ok̆luxi, K̆omat̆i, P̆inç̆u,
Çetek̆alivi, Dortini, Sayakt̆uri, Nozona, Lelvani, Met̆avli, Golazeni, Taʒ̆ik̆eri,
Limboʒona, Txirona, Nobağule, Didacelaperi, ʒ̆ariğuli, Ziborçi, Xulinta,
Noxvemi, Karmat̆eruba, Ciniceʒ̆omilu, Tudeniceʒ̆omilu, Demiriʒ̆ari, Bucğiʒ̆ari,
K̆urk̆ulaʒ̆ari, Kunuoruği, Tudenixaviʒ̆i, T̆alazeni, T̆asiʒ̆ari, Kvat̆axeri, Mʒxulizeni,
K̆irsula, Ç̆aç̆axona, Çopunimeşe, İst̆erona”
* Komilo (Muratköy); “Tolikçeti, Lazivati, Onçxure, P̆ip̆eriti, Cinopa,
Babadaği, Zurgi, İsirluği, Lat̆ombru, Oç̆inaxe, Kvamurgi”
* Ğvandi (Çayırdüzü); “Tudeniçoi, K̆arap̆inaona, K̆aç̆enevati, K̆ok̆ovati,
Yağiciavla, Oxoriceç̆veri, Sk̆urdi, Ğorisk̆urdi, Ç̆ilaxi, Çoyepemelenk̆ale,
Çurdiona, ʒxemrona, Akra, Didiruba, Dolot̆axu, Evrezeni, Hiprona, İsina,
Kvayti, Mxuşk̆ala, Mxvena, Omot̆e, P̆et̆revati, P̆izmalivadi, Tudenilivadi,
Xasaona, Xut̆işi”
* Furt̆unaşi jileni oput̆epe; “T̆ezina, Mak̆revisi, Kiuşiva, Çinçiva,
Mollavesi, K̆olona, Meidani, K̆obuca, Çat̆i, Eleviti, Varoşi, K̆aleibala,
Verşenbegi, Xala, Mik̆ronk̆avaği, Livik̆ç̆ak̆isli, Kesmanmenevari, Golaboga,
Canutdobira, Canuti, Xolco, İlica, K̆avrani, Balakçori, Akrak̆, İnt̆k̆ari,
Ongole, Sano, Cixve”
* K̆açk̆arişi oncvinalepe; “Abuʒori, Dastavi, Didigola, Didizuğa, Turilevcari,
K̆omati, Moğonarak̆ani, Nozona, Ombole, Sataple, Sevri, Sanduği, T̆aʒik̆eri,
Karmat̆edololast̆reri, Kvaburç̆uli, Çauşiʒ̆ari, ʒirpona, ʒ̆aleningola, ʒ̆aleniceçelumu,
ʒ̆aribaçxuri, ʒ̆arik̆ançeni, ʒ̆ariğuli, Xamip̆iji, Cileningola, Cileniceçelumu”
Atina
(Pazar):
* Devrişi (Gazi Mahallesi),
* Duduvati (Güzelyalı Mahallesi),
* Tudenibulepi (Kirazlık Mahallesi),
* K̆uk̆ulati do Larozi (İkiztepe Mahallesi),
* Noğa (Merkez Mahallesi),
* Noğadixa (Cumhuriyet Mahallesi),
* Kvakçe (Beyaztaş Mahallesi),
* Şileriti (Soğuksu Mahallesi),
* Cinibulepi (Zafer Mahallesi); “Eyubiavla, Terziavla, Tonialiavla, İmşiriavla,
Maminaavla, Samseavla, Ç̆at̆uriavla, Cameavla, Cancaavla, Bergaliavla,
Monoroba, Ok̆inçive, Karmat̆eğali, Çai, Çurdaliavla, ʒ̆inoroba, Fevzulaona”
* Avramiti (Güney); “Eyusirt̆i, K̆amberik̆oda, Mevlendixa, Nap̆e, T̆oxt̆eavla,
Tairik̆oda, ʒ̆iginiavla, Ç̆eğazeni, Mulaç̆iladi, T̆axeri, Çarbazeni,
Xaç̆isirt̆i”
*Aranaşi (Darılı); “Arak̆ani, Bailivadi, Baxadariavla, Goragaderi, Emtume,
Mençoona, Nebiğali, Nezore, Oruba, Çinari, Oşk̆urizeni, Oxorilivadi, P̆aʒ̆eostulina,
Salamsona, Saramet̆i, Çeremitxana, Çeremitxaşdaği, ʒ̆ap̆alağali, ʒ̆ariti,
Xanžiğali, Xist̆ona, Xocaalilivadi, Xocoğliavla”
* Apso (Suçatı),
*Açaba (Bucak),
*Başkoyi (Başköy),
*Bogina (Tektaş/Şendere),
*Dat̆ivati (Handağı); “Bilaliavla, Devrişoğliavla, K̆uşamediavla, Lalaxi,
Melayva, P̆ap̆uç̆iavla, Şaraboğliavla, Xuk̆aniavla, K̆axuruba, Zurgi, Xandak̆a,
ʒ̆aristi, Oxvame, Çeleʒ̆ipri, Nasivati, Cegza, Nolivade, Tudezeni, Maçxa,
Baç̆i, Nežinaʒ̆ari, Libalinaona, ʒ̆iprizeni, Tibuç̆ik̆omat̆i, Dolozena,
Nomsfeni, Pavricet̆omaloni, Omcore, Mç̆onona, Bemuona, Baynaziona, ʒ̆aritoli,
Curdulizeni, Çiliserak̆ani, K̆iblerak̆ani, Rubarak̆ani, Omç̆apule, T̆aminç̆o,
K̆ayineti, Dove, Kvauça, ʒ̆arik̆udeli, Mʒ̆oruba, Nopat̆eni, Sarap̆eni,
Ğviniruba”
* K̆uʒ̆uma (Hamidiye),
*Veneği (Örnek),
*Zanati (Derinsu),
*Zeleği (Balıkçı),
*Tordovati (Sivrikale); “Eyubisirt̆i, Mollak̆asimgolayona, Urmelepe, Pangupe,
Ğazigolayona, Çuçuk̆epe, Bilonʒona, Burğuna, Gamaç̆veri, Tamiati, Noğap̆et̆i,
Noğaceni, Nuk̆ugunže, Orç̆epe, P̆alaavla, Çangati, ʒipuba, ʒxot̆una, Ç̆oruna,
Xerk̆iʒ̆ale, Xuseavla”
* İlast̆asi (Yemişli); “Kvacenç̆areri”,
* K̆it̆ati (Aktepe); “Alağape, K̆ust̆ape, Yangunepe, Baç̆i, Mançxot̆i, Muʒ̆anak̆oru,
ʒ̆arini, ʒ̆ip̆ula, Ç̆et̆ava, Xaç̆i”
* K̆osk̆ovati (Hisarlı); “Alik̆oğli, Biniʒ̆a, Ek̆va, Eçek̆a, Xalit̆epe,
Ağak̆oru, Elena, Zelena, Luğigolayona, Morderona, Ombruna, P̆iast̆oni”
* K̆ost̆anivati (Dernek),
* K̆uzik̆a (Elmalık),
* Lamğo (Yk̆cehisar); “Bayaminape, Tisuzepe, K̆alyoncepe, Mutinape, Xacoğlepe,
Cğanivati, Eksaruğe, Livadik̆udeli, Onalivadi, Jilenilivadi”
* Mamak̆ivati (Irmak); “Bompona (Kaynaklı), Demircoğliavla, K̆aboğliavla,
Paçilati (Ardaklı), Ç̆eriavla (Adaklı), Cerecivati, Ak̆rana, Gamarak̆ana, Dolozena,
Eşedurak̆ani, Zenididi, Txombona, K̆op̆aliceninteri, Makvalona, Melenk̆alena,
Mosik̆alena, Nozak̆ik̆e, Nomsveni, Nop̆at̆eni, Noç̆alimle, Osmanalizeni,
Rak̆animele, Rubap̆ici, Sarap̆eni, Seferoğliona, T̆uk̆uona, Kvauça, Kvakçe,
Çerana, ʒ̆arip̆ici, ʒ̆arişume, Xociva, Cedai, Cundurizeni, Argunicet̆axeri,
Melenk̆ale, Osp̆iride, Xaydariona, Cenç̆vena, Nozak̆ik̆eğali, Noç̆alimleğali,
Pinçoronağali”
* Meleskuri (Ortayol),
• Melyati (Merdivenli); “Balabani, Adabucaği, Ardine, Arnusati, Aşiğinaona,
Timerduxa, K̆ark̆aloni, Memişindaği, Not̆ik̆ane, Orubak̆ale, Orʒona, Orubamele,
Oşk̆enalizeni, Karmat̆eğali, Ç̆ubruna, Xocazeni, Cennetiʒ̆ari, Cuneli”
* Mermanati (Akbucak),
* Mesemiti (Topluca),
* Noxlamsu (Yavuz/ Hasköy),
*P̆ap̆ati (Papatya),
* P̆ap̆ilati (Sessizdere); “Bat̆mazi, Bilali, K̆arxane, Nasivati, Nasufiavla,
Nebioğliavla, P̆ap̆ucepeşiavla, Pialeavla, Ğut̆eavla, Çukuriavla, Ç̆oç̆onaavla,
Alipaşanalivadi, Astarak̆ani, Ağemina, Demirinazeni, Emineona, Zurgi,
Tatimbara, Tudenilivadi, İniʒ̆ari, K̆aravati, K̆omat̆ina, K̆urt̆ivuri,
Mak̆izeni, Muradoğlizeni, Seferiona, P̆ap̆unaona, Sakvariti, Salamsona,
T̆obalamgvani, T̆op̆izeni, T̆uxaliona, Piruzizeni, Karmat̆elivadi,
Karmat̆eğali, Ğuşuruba, Çxak̆ana, ʒarak̆ani, Ç̆orona, Ç̆ubunak̆aya, Ç̆ubritude,
Camelivadi, Ceşk̆vaperi, Himuk̆ale, Fafunaona, Badaʒ̆ari”
* Sap̆u (Ocak); “Balaxiavla, K̆ayt̆azinaavla, Muft̆oğliavla, Balağabaç̆i,
Mcvabulona, Nobacene, Omcore, Çilise, Xamamina”
* Sitori (Kayağantaş),
* Sk̆efenivati (Sivritepe),
* Suleti (Dağdibi),
*Surminati (Kuzeyce); “Emba, K̆amp̆arona, Leçere, Mtutionžere”
* T̆alvati (Tütüncüler); “Anapuri, Ç̆ebamçxuna, Ç̆iladi, Dixak̆vata, Dologza,
Elagza, İst̆uruna, Kat̆ori, K̆andğuna, K̆ikidi, K̆ok̆atriğa, K̆usp̆i, Kofeti,
Kvamokti, Kvamule, Lomandene, Mç̆imadixa, Mç̆oni, Mecguruba, Mguleti, Molanç̆o,
Mzumexuna, Nezixangari, Nopat̆ene, Ok̆ont̆aluri, Omcore, Onç̆xure, Oşoşoroba,
Pat̆iç̆iladi, P̆ozoni, Semt̆eti, Skenderi, Skinduna, T̆abalamgvani, Xanati,
Yiç̆oçi”
* Ğulivati (Şentepe),
* Çingiti (Uğrak),
* ʒ̆uk̆it̆a (Derebaşı),
* Xak̆u (Şehitlik); “Daylaneavla, Doninç̆eriavla, K̆araliavla, Samseavla,
Cameavla, Adaʒ̆ari, Dologza, K̆arak̆aşiona, K̆araʒ̆aona, Let̆amç̆ita,
Monç̆aliavla, Xak̆uruba”
* Xanç̆k̆uni (Alçılı),
* Xaç̆ap̆iti (Subaşı),
*Xotri (Kocaköprü),
* Xudisa (Kesikköprü); “Demircoğliavla, Manceavla, Poyraziavla, Şiroğliavla, ʒvit̆i,
Arak̆ani, Nobağule, Omjore, P̆laç̆i, Katrağa, ʒ̆ariavla, Xuxaste”
*Xunari (Aktaş),
* Cabati (Sulak); “Buna, Liğat̆a, Noğaceni, Opsidi, P̆rinzuna, Kvanʒxeni,
Çurdiduzleme, Celagza”
* Cacivati (Akmesçit); “Xoşneşinavla, Tik̆amunduli, Onçxura, ʒ̆aricexuneri,
Xincati, Omsumaleğali”
*Cigeture (Boğazlı)
Laz tiplemesi:
Geleneksel Türk Tiyatrosu tiplemeye dayanır. Geleneksel
Türk Tiyatrosu’nun Laz tiplemesi özelliğinin, günümüz sözde TV parodi ve
skeçlerinde, tiyatro yaptığını sanan ve bilimsellikten uzak bazı sözde
sanatçılar tarafından Laz karakterine dönüştürülmesi, bu konu üzerinde durmanın
önemini ortaya çıkarmaktadır.
Dr. Sokullu, yaptığı araştırmada şu görüşlere yer
vermektedir: “Karagöz oyunlarında çok sık yapılan alay, insanın
hayvansal yanını eleştirmeye, dürtüsel davranışları göstermeye yönelmiştir.
Fakat bu gülünçlemenin aşağılama, küçültme gibi bir amaçla yapılmadığı,
seyirciye ‘karşı’ bir tavır takındıracak bir gülünçleme
yönteminin kullanılmadığı farkedilir.
Oysa gerçek durum çok daha farklı görünmektedir.
Kukla, Karagöz, Meddah ve Ortaoyunu’nda insanlar meslekleriyle, olumsuz ve
komik kişisel özellikleriyle ve toplum karşıtı diğer özellikleriyle karakterize
edilmezler. Bunun yerine şive, lehçe, deyiş gibi etnik özellikleri abartılarak
tiplenirler. Görünüşte bu özelliklerle gülünçleme yapılıyor gibi geliyorsa da,
oyunlardaki Laz, kendisini değil, tüm Lazları temsil etmektedir. Yani; Laz,
Geleneksel Türk Tiyatrosu’nda her yönüyle geldiği etnik kökeniyle yansıtılır.
Geleneksel Türk Tiyatrosu’nu izleyen kişi, hayatında hiç Laz görmemişse,
gördüğü Laz tiplemesiyle, oyundan tüm Lazları tüm özellikleriyle tanıyarak ayrıldığı
izlenimine kapılabilir. Oyunun görünmeyen, esas amacı da böylece gerçekleşmiş
olur.
Metin And’ın da tipleme konusundaki görüşleri
şöyledir: “Kukla, Karagöz ve Ortaoyunu kişilerinin en büyük özelliği
tip olmalarıdır. Bunlar durağan ve değişmez genellemelerdir; kendi istemlerini
kullanma güçleri yoktur, bu yüzden sürekli olarak kendilerini yinelerler.”
Laz tiplemesi, “ağzı kalabalık, karşısındakine
konuşma fırsatı vermeyen” bir tiplemedir. Laz, bu özelliğinden hiç
vazgeçmez, vazgeçirilmez ve hep insanları kendisine güldürür. Ona gülünmesinin
gerçek nedeni sadece “ağzı kalabalık” oluşu mudur? Hayır.
Ancak Kukla, Karagöz, Meddah ve Ortaoyunu’nda rolü bellidir. “Kendini
bilmez ve aynı zamanda da zayıf durumdadır.” Bunun sonucunda da alay
konusu olup, aşağılanması kaçınılmazdır. Bu görüşü, İslâm Ansiklopedisi de
paylaşmaktadır: “Türk atasözleri ve Karagöz oyunları çok zaman Lazları
alay mevzuu olarak ele alırlar.”
Dr. Sokullu, “gülünçlemenin aşağılama,
küçültme gibi bir amaçla yapılmadığını” belirtme ihtiyacı hissediyorsa
da, “Yöresel halk temsilcilerinin beşeri zaafından çok tipik soy
özelliklerinin karikatürleştirildiğini” de belirtmektedir.
Dr. Sokullu, “Tipik soy özellikleri” derken “şive,
deyiş” özelliklerini kastediyor olmalı.
Kukla, Karagöz, Meddah, Ortaoyunu’nda Lazın kendisine
gülünmesini sağlayan nedir? “Acelecilik ve gevezelik gibi belirli
kalıplaşmış davranışlar” mı? “Kız’a kiz; amca’ya emice;
Tamam’a temem” diyerek “genellikle a’dan sonra u; ı’dan sonra
u getirmesi” mi? Yoksa sevdiği kadına tatlı sözler söylemesi
gerektiğinde, “Baklava, sarığı burma, kaymaklı ekmek kadaifi...” demesi
mi?
Lazın kendisine güldürdüğü ne şivesidir, ne de acele
konuşması, Laza gülmelerinin nedeni tiplemede kendisine yüklenen aklı
kıtlıktır. Ona yüklenen, Ondan istenen aklı kıt bir tutum sergilemesidir. “Zayıf
durumdaki kendini bilmeyen” tiplendirilmesiyle komik duruma
düşürülmektedir. Çünkü Lazın kendi istemlerini kullanma gücü yoktur.
Lazlar, Geleneksel Türk Tiyatrosu’nda ve günümüz sözde
tiyatro ve TV skeç ve parodilerindeki tiplemelerden çok farklı özelliklere
sahiptirler. Nüfus coğrafyası uzmanlarının yaptıkları bilimsel araştırmalara
göre; Lazların yoğun olarak yaşadığı Güney-doğu Karadeniz Bölgesi insanların
yaşamalarına, üremelerine ve gelişmelerine son derece uygundur
Megrel-Lazlar ve Abhazya:
Yura G. Argun, 1976’da Sohumi’de yayımlanan kitabında
şöyle yazıyordu: “Bugün Abhazya’da yaşayan halkların kültürel ve sosyal
yaşamlarındaki ortaklık ‘sosyalist kültür yapısı’ndan gelmektedir. Bu halklar,
örnek bir ailenin fertleri gibi, birlikte üretip, kardeşçe yaşamaktadırlar.”
Argun’un kitabı, 1990’da “Abhazya’da Yaşam ve
Kültür” adıyla Türkçe’ye çevrildi. Önsözünde, Abhaz-Gürcü anlaşmazlığı
kastedilerek, şu satırlara yer veriliyordu: “Abhazya’da yaşanan olaylar
kardeş iki halkın arasına yapay düşmanlık tohumları saçmıştır. Her şeye karşın
Abhaz ve Gürcü halkları bu sorunları aşacaktır.”
Ancak gelişmeler hiç de bu temennideki gibi olmadı.
Gürcüler ve Megrel-Lazlar, bugün merkezi çok iyi bilinen, etnik arındırmaya
tâbi tutulmalarından önce, Abhazya’nın 535 bin olan toplam nüfusunun etnik
bileşimi 97 bin Abhaz, 55 bin Gürcü, 155 bin Megrel-Laz, 23 bin Svan, 76 bin
Rus, 77 bin Ermeni, 15 bin Ukraynalı, 18 bin Tatar-Türk şeklindeydi. Bugün ise,
Megrel-Laz, Svan ve Gürcü’nün oluşturduğu 150 bin civarındaki kitle Abhazya’dan
ayrılmak zorunda bırakıldı.
Evlerinden, işlerinden, komşularından ayrılmak zorunda
bırakılan ve komşuları Abhazlara karşı kinle yüklenen; binlerce bireyini bu
haksız savaşta kaybeden bu insanlar yıllarca Abhazya’da komşuları Abhazlarla
birlikte üretmişler, birlikte yaşamışlardı.
Bugün, Abhazya’da çok kısa bir zaman önce yaşanmış
olan kanlı olaylar, en son Çeçenya olayları ışığı altında bizleri vicdan
muhasebesi yapmaya ve Lazika Krallığı, Abhazya Krallığı ve Gürcüstan
tarihlerini yeniden gözden geçirmeye sevketmektedir. Bizanslılar, Persler,
Araplar, Selçuklular, Osmanlılar, Ruslar hep bu coğrafyayı ele geçirmeye
çalışmışlar, insanlar hep direnmiş, ama birlik içinde istilacılara mücadele
etmişlerdi. Kafkasya’da küçük ulusların varlıklarını sürdürebilmeleri hep
kardeşleriyle dayanışarak olmuştur.
Abhazya’da kalıcı bir barışın kardeşler arasında
sağlanması, Abhazlar ile Megrel-Lazlar, Gürcüler ve Svanlar arasındaki
düşmanlık duygularının bertaraf edilebilmesi için, savaş suçluları hariç,
evlerinden ayrılmak zorunda bırakılan 150 bin civarındaki bu insanların
ülkeleri olan Abhazya’ya dönebilmeleri gerçekleştirilmelidir. Abhazya’nın
statüsü ise, Abhazya Cumhuriyeti ve Gürcüstan Cumhuriyeti arasında yürütülecek
görüşmelerle çözümlenebilecek bir sorundur.
Çeçenya pratiği, Abhazya’da sorunların kaynağının
Rusya’yı yönetmeye çalışan anlayış olduğunu bir kez daha göstermiştir.
https://www.kitapyurdu.com/yazar/ali-ihsan-aksamaz/367.html
http://www.circassiancenter.com/tr/kafkasya-kultur-kokenli-bir-topluluk-lazlar/