ŞANGULİ’NİN EVLÂDI: FAİK AKSAMAZ
Yakın geçmişe kadar Doğu Karadeniz Bölgesi, Çarlık Rusyası ile
Osmanlı Devleti’nin rekabet ve çatışma alanlarından bir tanesiydi. Günümüzde bu
bölge; tarihi, coğrafyası, demografisi ile üretim, mülkiyet ve paylaşım
ilişkileri bakımından diğer bölgelere göre birçok farklılığı da sinesinde
barındırır.
Oyun kurucu büyük devletlerin rekabet ve çatışmaları, Doğu Karadeniz
Bölgesi insanlarının kaderlerini büyük ölçüde etkilemiştir. 1828 – 1829
Osmanlı- Rus Harbi, 93 Harbi olarak da bilinen 1877 -1878 Osmanlı – Rus Harbi,
Birinci Dünya Savaşı ve ardından Çarlık Rusyası ordularının Doğu Karadeniz’i
işgal etmeleri ve 1917 Sovyet Devrimi, yöre insanının kaderini toplumsal ve
bireysel açıdan etkiledi: Muhacirlik, sürgün, katliam, eşkıyalık, karşılıklı
kırımlar, ölüm, kan, gözyaşı, kıtlık, yoksulluk, haksızlık, hastalık, iç
göçler…
Lazlar eskiden de ekmek parası kazanmak için gurbete gidiyorlardı. Gurbet;
Batum, Anaklia, Oçamçire, Gudauta, Sohum, Kiev idi.
Ardından gelen ‘yeni’ dönemde ise Türkiye içine kapandı. Doğu Karadeniz
Bölgesi ve insanları da bu içe kapanış döneminde kendi paylarına düşen
olumsuzlukları yaşadı: Kıtlık, hastalık, çaresizlik, eğitimsizlik.
Bu ‘yeni’ dönemle birlikte artık gurbet, büyük ölçüde İstanbul idi.
Yöre insanlarının yaşadığı bütün bu olumsuzlukları babam da yaşadı. Babam,
1931’de Ardeşen’in Şanguli Köyü’nde dünyaya gelmiş. Çay tarımı ve bu tarımın
getirdiği görece refahın nimetlerinden henüz faydalanamamış Doğu Karadeniz’in
bir köyünde doğmuş. Elektrik, telefon, yol ve okul-eğitimin olmadığı bir
köyde… Gündelik ihtiyaçları karşılamaya ve ancak hayatta kalmaya
yetebilecek nafaka üretiminin yapıldığı bir köy. Mısır, karalâhana, birkaç
çeşit sebze, meyve ile keçi ve tavuktan elde edilebilen gıdalarla sürdürülebilen
hayatlar. Yolun bile olmadığı köyden yaya olarak Ardeşen’e ancak altı saatte
gidilebilen ve altı saatte de Şanguli’ye dönülebilen yıllar. Babası, o iki
buçuk yaşındayken sıtmadan hayatını kaybediyor. On yaşında ise annesini
kaybediyor.
On dört yaşında yeni gurbet İstanbul’a geliyor. Burada hiç kimsesi yok.
Askerlik, evlilik, çocuklar… Hayata tutunuyor. Dik duruyor.
Ayakta kalmayı başarıyor. Alın teriyle sürdürülen ve kiralık evlerde
geçen bir hayat. Sendikacılık, kooperatifçilik ve siyasî faaliyetler derken
günümüzde seksenli yaşlarının ikinci yarısını sürdürüyor babam. Tek
geliri olan emekli maaşıyla yaşıyor.
Babası, her çocuğun gözünde ilk kahramandır. Benim için de öyle… Ancak bu
çalışmayı yapmamın nedeni, Faik Aksamaz’ın yalnızca babam olmasından
kaynaklanmıyor. Onun toplumsal mücadelenin içinde adsız bir nefer oluşu
ve haksızlıklara karşı hep dik duruşu bu kitabı ortaya çıkardı.
Bu kitabın dili Lazca. Yani, babamın anadili. Babam gibi, dik durabilen
dünün çocukları için, bugünün umut yüklü çocukları için ve atalarının diline
sahip çıkabilecek yarının çocukları için hazırladık bu kitabı.
İnsanlık 20. yüzyılda da büyük acılar yaşadı. 21. yüzyılın,
insanlığın yüzyılı olması dileğiyle…
(06 I 2018)
ALİ İHSAN AKSAMAZ
aksamaz@gmail.com
https://sonhaber.ch/sangulinin-evladi-faik-aksamaz-ali-ihsan-aksamaz/
http://circassiancenter.com/tr/sangulinin-evladi-faik-aksamaz/
http://www.cikrikyayinlari.com/index.php/2020/02/15/sangulinin-evladi-faik-aksamaz-ali-ihsan-aksamaz/
https://www.babil.com/sangulisi-skiri-sanguli-nin-evladi-faik-aksamaz-kitabi-ali-ihsan-aksamaz
https://www.istanbulkitapcisi.com/kitap/sangulisi-skiri-sanguli-nin-evladi-faik-aksamaz-kitabi-ali-ihsan-aksamaz https://www.kitabinabak.com/yazar/ali-ihsan-aksamaz--kbk/782b7ec9b155ee2cadf4a28503d07fef
https://www.kitapyurdu.com/yazar/ali-ihsan-aksamaz/367.html