21 Mayıs 2020 Perşembe

21 Mayıs 1864 Çerkes soykırımı







21 Mayıs 1864 Çerkes soykırımı




“Çerkes” denilince aklınıza ilk ne geliyor?” Bu soruyu son 25 yılda çevremdeki birçok kişiye çeşitli vesilelerle sordum. Özel sohbetlerimizde duyduklarım da oldu. Bunlardan kimisi Çerkes değildi, kimisi Çerkes’ti, kimisi de Çerkes Aydını’ydı. Kuşkusuz bu insanların her biri de bilgisi ve ideolojik- siyasî duruşuna göre cevap verdi.

Çoğunun aklına ilk “Çerkes Tavuğu” ve “Çerkes Peyniri” geliyormuş. Kimisinin aklına Türkân Şoray ve Ediz Hun geliyormuş. Kimisinin aklına ilk Kuşçubaşı Eşref ve Ethem Bey geliyormuş. Kimisinin aklına “Şark-ı Karib Çerkesleri Temin-i Hukuk Cemiyeti” geliyormuş. Kimisinin aklına ilk 150’likler geliyormuş. Kimisinin aklına da Gönen- Manyas Çerkes Sürgünü geliyormuş.

“Çerkes” denilince benim aklıma ilk ne geliyor? İlk haminnemi hatırlıyorum. Kırım Hanlığı ile Çerkes kabileleri arasındaki ilişkileri, Pşıları; üretim, mülkiyet ve paylaşım ilişkilerini;  köle ticaretini, Çarlık Rusyası’nın Kuzey Kafkasya’ya yayılışını, Osmanlı Sultanı ile Rus Çarı’nın Kırım Hanlığı ve Kafkasya’daki hâkimiyet mücadelelerini, 1864- Çerkes Soykırımı ve Sürgünü”nü, “Çerkes İttihad ve Teavün Cemiyeti” ve “Çerkes Kadınları Teavün Cemiyeti”ni, Kuzey Kafkasya Cumhuriyeti’ni (1917- 1921), günümüzde Türkiye’de ölmekte olan anadillerini ve anadillerine duyarsız Aydınları hatırlıyorum ben de.

Bir de “1492: Conquest of Paradise/ Cennetin Fethi” adlı film gözlerimin önünden geçiyor.

Ayrıca; Hüseyin Deniz, Murat Bardakçı, Fatih Altaylı, Erol Bilbilik, Hatip Dicle, Tanzer Ünal, Oktay Vural, Muharrem İnce ve Mehmet Akkaya’nın günümüz Çerkesleri ve Çerkes Aydınlarının faaliyetleri hakkında söylediklerini ya da yazdıklarını da unutmuyorum.

Yıllar Önce Erol Bilbilik, “1864- Çerkes Soykırımı ve Sürgünü” anmaları hakkında şöyle yazıyordu:

“21 Mayıs 1864'te sona eren Rus-Kafkas Sava­şı'ndan 138 yıl sonra Çerkes sürgününü anma gününün gündeme getirilmesi ve bunun her yıl kutlanmasının yolunun açılması, menhus bir plânın parçasıdır.

Çerkes sürgün gününün anılması Demokratik Çerkes Platformu (DÇP)'nun 138 yıl sonra mı aklına geldi? Rus-Kafkas Savaşı 21 Mayıs günü sona ermişti. Sürgün günü olarak 21 Mayıs yerine neden 19 Mayıs seçilmiştir? Çerkesler, 138 yıldan bu yana Türkiye, Suriye, Ürdün, İsrail, Rusya, Yugoslav­ya, Almanya, İngiltere, Fransa ve ABD'de yaşadıklarına göre DÇP, o ülkeler adına da bir sürgünü anma kampanyası başlatmakta mıdır? “Sürgünü anma Günü”nün gündeme getirilişinin, Türkiye, Rusya, İran, Suriye ve Orta Asya Cumhuriyetleri'nin arasındaki ilişkilerin en iyi olduğu bir döneme rastlaması bir tesadüf müdür ?

“Sonuç olarak, sürgünü anma gününü ilerde Çerkes soykırımını anma gününe dönüştürülmesi ve Rusya'ya karşı bir koz olarak kulla­nılması veya ABD ve AB'nin Kürtler için dayattığı ‘özgürlükler’in Çerkesler için gündeme getirilmesi plânlanmaktadır.”

“Kafkas göçü” ya da “Kafkas sürgünü” insanlık tarihinin en tra­jik olaylarından bir tanesidir. Bu “göç” ya da “sürgün” sırasında on binlerce insan açlıktan, hastalıktan ve kötü koşullardan dolayı hayat­larını kaybetmişti. Bu insanların torunlarının, bu acı olayları kolektif hafızalarında canlı tutmak istemelerini “menhus bir plânın parçası” olarak göstermeye çalışmak hiçbir insanî değer yargısıyla bağdaşma­maktadır.

 “Sürgünü anma günü” yeni gündeme getirilmemiştir, hep gündemdedir. Ayrıca, Dünya Çerkes Birliği ve Krasnodar Eyaleti yöneticileri, dönemin Rusya Federasyonu Devlet Başkanı Boris Yeltsin'e çağrıda bulunarak “jenosit” ve “sürgün”ün 130. yıldö­nümünde resmen kabul edilmesi talebinde bulunmuşlardı. Boris Yeltsin, Erol Bilbilik'in “Rusya ile ilgili kaygıları”nı pek dikkate almıyor. “Sürgün”ün 130. yıldönümü (21 Mayıs 1994) dolayısıyla yayınladı­ğı mesajında, yıllar önce Erol Bilbilik'e adeta bir göndermede bulunuyor:

“Geçtiğimiz asırda Kafkasya topraklarının paylaşımı için Rusya İm­paratorluğu, İngiltere, Fransa, İran ve Osmanlı imparatorluğu ara­sındaki çekişmeler bize uzun yıllar önceki acı olayları anımsatıyor. Tüm bu devletler, Dağlı halkların çektikleri acılardan dolayı manevî sorumluluk altındadır.

Kafkas Savaşlarındaki büyük can ve mal kaybından dolayı bu­gün Rusya insanları derin üzüntü duymaktadır. Bu savaşlar esnasın­da veya savaşın yol açtığı kötü koşullar nedeniyle veya anayurtların­dan sürülürken yabancı ülke topraklarında yaşamını kaybeden tüm insanları saygı ile anıyor, topraklarının bol olmasını diliyorum. Uzun yıllar önce meydana gelen bu olayların yeni nesiller tarafından unu­tulmamasını ve bizlerin bu tür felâketlerle bir daha karşılaşmamamı­zı diliyorum.

Ülkedeki politik havaya uygun olarak, tarihin çeşitli dönemleri­ne ve 1820-1860'lı yıllarda meydana gelen Kafkas Savaşları’na iliş­kin değişik bakış açıları vardır. Demokratik hukuk devleti prensiple­rinin ve insanî değerlerin bugünkü Rusya’da Kafkas Savaşları’nın objektif olarak değerlendirme zamanı gelmiştir. Bu savaşlarda Kaf­kas halkları yaşamlarını, özgürlüklerini ve ulusal varlıklarını koru­mak için kahramanca mücadele etmişlerdir...”


21 Mayıs;  “Çerkes Soykırımı ve Sürgünü”nün 156. Yıldönümü.


Çerkes Soykırımı ve Sürgünü’ne ilişkin fail ve tanıkların söylediklerini hatırlatmakla yetiniyorum:





Çar 1. Petro:
  “Rusya'nın çıkarları için mümkün olabildiği kadar İstanbul'a ve Hindistan'a yaklaşmak lâzımdır. Buraları elinde tutan dünyaya hükmeder. Bunun için de ne gerekiyorsa onu yapmalıyız.”


Çar Naibi Prens Baryatinski:

 “Karadenizin kıyılarını bir Rus denizi ve toprağı haline getirmek için dağlıları kıyıdan temizlemek zorundaydık. Dağlı Çerkesler’e ulaşabilmemize engel olan Kuban ötesi halklarının da tümüyle yerlerinden kaldırılması gerekiyordu.”



Grandük Michael:

“Dağlılar teslim olmuyor diye biz görevimizi yarıda bırakamazdık. Yarısının temizlenebilmesi için öbür yarısının yok edilmesi gerekiyordu.”




Milyutin:

“Dağlıları, zorla ve bizim istediğimiz yerlere göndermeliyiz. Gerekiyorsa Don yöresine sürmeliyiz. Bizim esas gayemiz Kafkas Dağlarının eteklerindeki bölgelere Rusları yerleştirmektir. Ancak bunu şimdiden dağlılara hissettirmeyelim.”



Çar 2. Aleksandre:

 “Üç yıl içerisinde Batı Kafkasya'ya boyun eğdirilerek uyuşmaz yerli halkları temizleyip çıkardınız. Uzun yıllar süren kanlı savaşın zararlarını kısa sürede bu verimli topraklardan çıkartabiliriz.”



Tolstoy:

“Köylere gece karanlığında dalıvermek adet haline gelmişti. Gecenin kara örtüsü altında Rus askerlerinin ikişer üçer evlere dalmasını izleyen dehşet sahneleri öylesine korkunçtu ki, hiçbir rapor görevlisi olanları aktarmaya cesaret edemezdi.”



 Puşkin:
“Çerkesler, bizden nefret ediyor. Çünkü onları özgür yaylalarından attık, köylerini yaktık ve kabileleri toptan yok ettik.”



General Grigori Zass:
“Çerkes olarak bilinen barbarlar, insan değildir. Kazığa geçirdiğim, parçaladığım ve kopardığım Çerkes kafalarını kaynatıyor ve temizliyorum, sonra da Berlin’de anatomiyle ilgili çeşitli işyerlerine ve öğretim görevlisi dostlarıma gönderiyorum. Hayvanların bilim adına kullanılmasında hiç sakınca yoktur. Nefes alan son Çerkes yok olmadan benim görevim tamamlanmamıştır.”




Nikolai İvanovich Lorer:



“General Zass, karargâhının yakınında, özel olarak yapılmış küçük bir tepenin üzerine, mızraklara geçirilmiş, sakalları rüzgârda uçuşan Çerkes kafaları dizmişti. Bu iğrenç tabloyu seyretmek üzüntü vericiydi… Bir gün General Zass, davetlisi bir hanımın ricası üzerine düşman kafalarını kaldırtmayı kabul etti. Biz de o sırada misafiriydik. Generalin çalışma odasına girdiğimizde dayanılmaz, iğrenç bir kokuyla sarsıldım. General Zass gülerek, yatağın altında kafaların konduğu sandıkların bulunduğunu söyleyerek şaşkınlığımızı giderdi ve camlaşmış gözleriyle korkunç şekilde bize bakan birkaç kafanın bulunduğu kocaman bir sandığı çekip çıkardı.”




1864 yılındaki Çerkes Sürgününden 65 yıl sonra, 1929 baharında Adigey’e bilimsel çalışma üzerine giden Sovyet- Megrel tarihçi Simon Canaşia’ya  Şapsığların Bölgesi Cubga’da karşılaştığı 91 yaşında bir ihtiyar o günleri şöyle anlatır:
Deniz kenarında yedi yıl boyunca atılmış insan kemikleri vardı. Kargalar, erkek sakallarından ve kadın saçlarından yuvalarını kurarlardı. Deniz, yedi yıl boyunca karpuz gibi insan kafataslarını atıyordu. Benim orada gördüklerimi düşmanımın bile görmesini istemem.”





(Kaynaklar/ Önerilen Okumalar:  Ali İhsan Aksamaz, “Menhus Bir Plân”, Yeni Kafkasya Gazetesi, Sayı 6, Ekim 2002, İstanbul; Ali İhsan Aksamaz, “Çerkes Çalıştayı ve Kimlik Mücadelesi”, 27 III 2012, ozgurcerkes.com; Boris Yeltsin, “Kafkas Halkları Kahramanca Mücadele Etmişlerdir”, Ogni Kültür Dergisi, sayı 6, 1994, İstanbul; “Büyük Çerkes Sürgününü Unutma”, 20 V 2009, odatv4.com; “Çerkes Soykırımı ve Tanıkları”, 18 XII 2018, cerkesya.org; “Demokratik Çerkes Platformu Deklerasyonu” Kafkasya Yazıları, sayı 8, Çiviyazıları, 2000, İstanbul; Erol Bilbilik, “AB’nin Çerkes Sürgününü Anma Oyunu”, Haftalık Haber-Yorum Dergisi Aydınlık, sayı 776, 2 Haziran 2002, İstanbul; “E. Sefer Berzeg, “Kafkasya ve Çerkesler Bibliyografyası”, Kafkasya Gerçeği Yayınları, 1996, Samsun; “Grigory Zass”, wikipedia,org; Hüseyin Deniz, “Lazlar, Çerkezler ve Kürtler…” Özgür Gündem Gazetesi, 23 Haziran 1992, İstanbul; “İşgal, Soykırım ve Sürgün- Tanıklar”, demokratikcerkeshareketi.org; Justin McCarthy, “ Death and Exile, the Ethnic Cleansing of Ottoman Muslims, 1821-1922”, Princeton, 1995; Mehmet Akkaya, “Etnik Parçalanmanın Yeni Örgütü: ÇDP”, 20 VIII 2014, aydinlik.com; Mehmet Akkaya, “ÇDP, Çerkeslere Değil, Emperyalizme Hizmet Ediyor”, 21 VIII 2014, aydinlik.com; Nart, “Çerkes Sürgünü: 21 Mayıs 1864”, 15 Haziran 2005, kaffed.org; Özel Uğurlu, “Sürgün”, Kavim Yayıncılık, 2016, İstanbul; “Tanzer Ünal Basın Konseyi'ne şikâyet edildi”, 29. III 2012, ozgurcerkes.com;)

 (Fotoğraflar: wikipedia; ilk tablo: Pyotr Gruzinski, 1872)

19 V 2020
Ali İhsan Aksamaz
aksamaz@gmail



https://sonhaber.ch/21-mayis-1864-cerkes-surgunu/