21 Mayıs 1864 Çerkes soykırımı
“Çerkes” denilince aklınıza ilk ne geliyor?” Bu
soruyu son 25 yılda çevremdeki birçok kişiye çeşitli vesilelerle sordum. Özel
sohbetlerimizde duyduklarım da oldu. Bunlardan kimisi Çerkes değildi, kimisi
Çerkes’ti, kimisi de Çerkes Aydını’ydı. Kuşkusuz bu insanların her biri de
bilgisi ve ideolojik- siyasî duruşuna göre cevap verdi.
Çoğunun aklına ilk “Çerkes
Tavuğu” ve “Çerkes Peyniri” geliyormuş. Kimisinin aklına Türkân Şoray ve Ediz
Hun geliyormuş. Kimisinin aklına ilk Kuşçubaşı Eşref ve Ethem Bey geliyormuş. Kimisinin
aklına “Şark-ı Karib Çerkesleri Temin-i Hukuk Cemiyeti” geliyormuş. Kimisinin
aklına ilk 150’likler geliyormuş. Kimisinin aklına da Gönen- Manyas Çerkes
Sürgünü geliyormuş.
“Çerkes” denilince benim
aklıma ilk ne geliyor? İlk haminnemi hatırlıyorum. Kırım Hanlığı ile Çerkes
kabileleri arasındaki ilişkileri, Pşıları; üretim, mülkiyet ve paylaşım ilişkilerini;
köle ticaretini, Çarlık Rusyası’nın
Kuzey Kafkasya’ya yayılışını, Osmanlı Sultanı ile Rus Çarı’nın Kırım Hanlığı ve
Kafkasya’daki hâkimiyet mücadelelerini, 1864- Çerkes Soykırımı ve Sürgünü”nü, “Çerkes İttihad ve Teavün Cemiyeti” ve
“Çerkes Kadınları Teavün Cemiyeti”ni,
Kuzey
Kafkasya Cumhuriyeti’ni (1917- 1921), günümüzde Türkiye’de ölmekte olan anadillerini
ve anadillerine duyarsız Aydınları hatırlıyorum ben de.
Bir de “1492: Conquest
of Paradise/ Cennetin Fethi” adlı film gözlerimin önünden geçiyor.
Ayrıca; Hüseyin Deniz, Murat Bardakçı, Fatih
Altaylı, Erol Bilbilik, Hatip Dicle, Tanzer
Ünal, Oktay Vural, Muharrem İnce ve Mehmet Akkaya’nın
günümüz Çerkesleri ve Çerkes Aydınlarının faaliyetleri hakkında söylediklerini
ya da yazdıklarını da unutmuyorum.
Yıllar Önce Erol
Bilbilik, “1864- Çerkes Soykırımı ve Sürgünü” anmaları hakkında şöyle
yazıyordu:
“21 Mayıs 1864'te sona eren Rus-Kafkas Savaşı'ndan 138 yıl sonra
Çerkes sürgününü anma gününün gündeme getirilmesi ve bunun her yıl
kutlanmasının yolunun açılması, menhus bir plânın parçasıdır.
Çerkes sürgün gününün
anılması Demokratik Çerkes Platformu (DÇP)'nun 138 yıl sonra mı aklına geldi?
Rus-Kafkas Savaşı 21 Mayıs günü sona ermişti. Sürgün günü olarak 21 Mayıs
yerine neden 19 Mayıs seçilmiştir? Çerkesler, 138 yıldan bu yana Türkiye,
Suriye, Ürdün, İsrail, Rusya, Yugoslavya, Almanya, İngiltere, Fransa ve ABD'de
yaşadıklarına göre DÇP, o ülkeler adına da bir sürgünü anma kampanyası
başlatmakta mıdır? “Sürgünü anma Günü”nün gündeme getirilişinin, Türkiye,
Rusya, İran, Suriye ve Orta Asya Cumhuriyetleri'nin arasındaki ilişkilerin en
iyi olduğu bir döneme rastlaması bir tesadüf müdür ?
“Sonuç olarak, sürgünü
anma gününü ilerde Çerkes soykırımını anma gününe dönüştürülmesi ve Rusya'ya
karşı bir koz olarak kullanılması veya ABD ve AB'nin Kürtler için dayattığı
‘özgürlükler’in Çerkesler için gündeme getirilmesi plânlanmaktadır.”
“Kafkas göçü” ya da “Kafkas sürgünü” insanlık
tarihinin en trajik olaylarından bir tanesidir. Bu “göç” ya da “sürgün”
sırasında on binlerce insan açlıktan, hastalıktan ve kötü koşullardan dolayı
hayatlarını kaybetmişti. Bu insanların torunlarının, bu acı olayları kolektif
hafızalarında canlı tutmak istemelerini “menhus bir plânın parçası” olarak
göstermeye çalışmak hiçbir insanî değer yargısıyla bağdaşmamaktadır.
“Sürgünü anma
günü” yeni gündeme getirilmemiştir, hep gündemdedir. Ayrıca, Dünya Çerkes
Birliği ve Krasnodar Eyaleti yöneticileri, dönemin Rusya Federasyonu Devlet
Başkanı Boris Yeltsin'e çağrıda bulunarak “jenosit” ve “sürgün”ün 130. yıldönümünde
resmen kabul edilmesi talebinde bulunmuşlardı. Boris Yeltsin, Erol Bilbilik'in
“Rusya ile ilgili kaygıları”nı pek dikkate almıyor. “Sürgün”ün 130. yıldönümü
(21 Mayıs 1994) dolayısıyla yayınladığı mesajında, yıllar önce Erol Bilbilik'e
adeta bir göndermede bulunuyor:
“Geçtiğimiz asırda
Kafkasya topraklarının paylaşımı için Rusya İmparatorluğu, İngiltere, Fransa,
İran ve Osmanlı imparatorluğu arasındaki çekişmeler bize uzun yıllar önceki
acı olayları anımsatıyor. Tüm bu devletler, Dağlı halkların çektikleri
acılardan dolayı manevî sorumluluk altındadır.
Kafkas Savaşlarındaki
büyük can ve mal kaybından dolayı bugün Rusya insanları derin üzüntü
duymaktadır. Bu savaşlar esnasında veya savaşın yol açtığı kötü koşullar
nedeniyle veya anayurtlarından sürülürken yabancı ülke topraklarında yaşamını
kaybeden tüm insanları saygı ile anıyor, topraklarının bol olmasını diliyorum.
Uzun yıllar önce meydana gelen bu olayların yeni nesiller tarafından unutulmamasını
ve bizlerin bu tür felâketlerle bir daha karşılaşmamamızı diliyorum.
Ülkedeki politik havaya
uygun olarak, tarihin çeşitli dönemlerine ve 1820-1860'lı yıllarda meydana
gelen Kafkas Savaşları’na ilişkin değişik bakış açıları vardır. Demokratik
hukuk devleti prensiplerinin ve insanî değerlerin bugünkü Rusya’da Kafkas
Savaşları’nın objektif olarak değerlendirme zamanı gelmiştir. Bu savaşlarda Kafkas
halkları yaşamlarını, özgürlüklerini ve ulusal varlıklarını korumak için
kahramanca mücadele etmişlerdir...”
21 Mayıs; “Çerkes Soykırımı ve Sürgünü”nün 156.
Yıldönümü.
Çerkes Soykırımı ve
Sürgünü’ne ilişkin fail ve tanıkların söylediklerini hatırlatmakla yetiniyorum:
Çar 1. Petro:
“Rusya'nın çıkarları için mümkün olabildiği kadar İstanbul'a ve
Hindistan'a yaklaşmak lâzımdır. Buraları elinde tutan dünyaya hükmeder. Bunun
için de ne gerekiyorsa onu yapmalıyız.”
Çar Naibi Prens Baryatinski:
“Karadenizin kıyılarını bir Rus denizi ve
toprağı haline getirmek için dağlıları kıyıdan temizlemek zorundaydık. Dağlı
Çerkesler’e ulaşabilmemize engel olan Kuban ötesi halklarının da tümüyle yerlerinden
kaldırılması gerekiyordu.”
Grandük Michael:
“Dağlılar teslim olmuyor diye biz
görevimizi yarıda bırakamazdık. Yarısının temizlenebilmesi için öbür yarısının
yok edilmesi gerekiyordu.”
Milyutin:
“Dağlıları, zorla ve bizim istediğimiz
yerlere göndermeliyiz. Gerekiyorsa Don yöresine sürmeliyiz. Bizim esas gayemiz
Kafkas Dağlarının eteklerindeki bölgelere Rusları yerleştirmektir. Ancak bunu
şimdiden dağlılara hissettirmeyelim.”
Çar 2. Aleksandre:
“Üç yıl içerisinde Batı Kafkasya'ya boyun
eğdirilerek uyuşmaz yerli halkları temizleyip çıkardınız. Uzun yıllar süren
kanlı savaşın zararlarını kısa sürede bu verimli topraklardan çıkartabiliriz.”
Tolstoy:
“Köylere gece
karanlığında dalıvermek adet haline gelmişti. Gecenin kara örtüsü altında Rus
askerlerinin ikişer üçer evlere dalmasını izleyen dehşet sahneleri öylesine
korkunçtu ki, hiçbir rapor görevlisi olanları aktarmaya cesaret edemezdi.”
Puşkin:
“Çerkesler, bizden
nefret ediyor. Çünkü onları özgür yaylalarından attık, köylerini yaktık ve kabileleri
toptan yok ettik.”
General
Grigori Zass:
“Çerkes olarak bilinen barbarlar, insan değildir.
Kazığa geçirdiğim, parçaladığım ve kopardığım Çerkes kafalarını kaynatıyor ve
temizliyorum, sonra da Berlin’de anatomiyle ilgili çeşitli işyerlerine ve
öğretim görevlisi dostlarıma gönderiyorum. Hayvanların bilim adına
kullanılmasında hiç sakınca yoktur. Nefes alan son Çerkes yok olmadan benim
görevim tamamlanmamıştır.”
Nikolai
İvanovich Lorer:
“General
Zass, karargâhının yakınında, özel olarak yapılmış küçük bir tepenin üzerine,
mızraklara geçirilmiş, sakalları rüzgârda uçuşan Çerkes kafaları dizmişti. Bu
iğrenç tabloyu seyretmek üzüntü vericiydi… Bir gün General Zass, davetlisi bir
hanımın ricası üzerine düşman kafalarını kaldırtmayı kabul etti. Biz de o
sırada misafiriydik. Generalin çalışma odasına girdiğimizde dayanılmaz, iğrenç
bir kokuyla sarsıldım. General Zass gülerek, yatağın altında kafaların konduğu
sandıkların bulunduğunu söyleyerek şaşkınlığımızı giderdi ve camlaşmış
gözleriyle korkunç şekilde bize bakan birkaç kafanın bulunduğu kocaman bir
sandığı çekip çıkardı.”
1864 yılındaki Çerkes Sürgününden 65 yıl sonra, 1929 baharında Adigey’e
bilimsel çalışma üzerine giden Sovyet- Megrel tarihçi Simon Canaşia’ya
Şapsığların Bölgesi Cubga’da karşılaştığı 91 yaşında bir ihtiyar o günleri
şöyle anlatır:
“Deniz kenarında yedi yıl boyunca atılmış insan kemikleri vardı.
Kargalar, erkek sakallarından ve kadın saçlarından yuvalarını kurarlardı.
Deniz, yedi yıl boyunca karpuz gibi insan kafataslarını atıyordu. Benim orada
gördüklerimi düşmanımın bile görmesini istemem.”
(Kaynaklar/ Önerilen Okumalar: Ali İhsan Aksamaz, “Menhus
Bir Plân”, Yeni Kafkasya Gazetesi,
Sayı 6, Ekim 2002, İstanbul; Ali İhsan
Aksamaz, “Çerkes Çalıştayı ve Kimlik Mücadelesi”, 27 III 2012, ozgurcerkes.com;
Boris Yeltsin, “Kafkas Halkları Kahramanca Mücadele Etmişlerdir”, Ogni Kültür Dergisi, sayı 6, 1994,
İstanbul; “Büyük Çerkes Sürgününü Unutma”, 20 V
2009, odatv4.com; “Çerkes Soykırımı ve Tanıkları”, 18 XII 2018, cerkesya.org;
“Demokratik Çerkes Platformu Deklerasyonu” Kafkasya Yazıları, sayı 8, Çiviyazıları, 2000, İstanbul; Erol
Bilbilik, “AB’nin Çerkes Sürgününü
Anma Oyunu”, Haftalık Haber-Yorum Dergisi Aydınlık, sayı 776, 2 Haziran
2002, İstanbul; “E. Sefer Berzeg, “Kafkasya
ve Çerkesler Bibliyografyası”, Kafkasya Gerçeği Yayınları, 1996, Samsun;
“Grigory Zass”, wikipedia,org; Hüseyin Deniz, “Lazlar, Çerkezler ve
Kürtler…” Özgür Gündem Gazetesi, 23 Haziran 1992, İstanbul; “İşgal,
Soykırım ve Sürgün- Tanıklar”, demokratikcerkeshareketi.org; Justin McCarthy, “ Death and Exile, the Ethnic
Cleansing of Ottoman Muslims, 1821-1922”, Princeton, 1995; Mehmet
Akkaya, “Etnik Parçalanmanın Yeni Örgütü: ÇDP”, 20 VIII 2014, aydinlik.com;
Mehmet Akkaya, “ÇDP, Çerkeslere Değil, Emperyalizme Hizmet Ediyor”, 21 VIII
2014, aydinlik.com; Nart, “Çerkes Sürgünü: 21
Mayıs 1864”, 15 Haziran 2005, kaffed.org;
Özel Uğurlu, “Sürgün”, Kavim Yayıncılık, 2016, İstanbul; “Tanzer Ünal Basın Konseyi'ne şikâyet edildi”,
29. III 2012, ozgurcerkes.com;)
(Fotoğraflar: wikipedia; ilk tablo: Pyotr Gruzinski, 1872)
19 V 2020
Ali İhsan
Aksamaz
aksamaz@gmail
https://sonhaber.ch/21-mayis-1864-cerkes-surgunu/