IV- "Laz" Tiplemesi*
“Geleneksel
Türk Tiyatrosu tiplemeye dayanır. Geleneksel Türk Tiyatrosu’nun Laz
tiplemesiyle özelliğinin, günümüz sözde TV parodi ve skeçlerinde, tiyatro
yaptığını sanan ve bilimsellikten uzak bazı sözde sanatçılar tarafından Laz
karakterine dönüştürülmesi, bu konu üzerinde durmanın önemini ortaya
çıkarmaktadır1.
Dr. Sokullu, yaptığı araştırmada şu görüşlere yer
vermektedir: ‘Karagöz oyunlarında çok sık yapılan alay, insanın hayvansal
yanını eleştirmeye, dürtüsel davranışları göstermeye yönelmiştir. Fakat bu
gülünçlemenin aşağılama, küçültme gibi bir amaçla yapılmadığı, seyirciye karşı
bir tavır takındıracak bir gülünçleme yönteminin kullanılmadığı fark edilir’2
Oysa gerçek durum çok daha farklı görünmektedir.
Kukla, Karagöz, Meddah ve Ortaoyunu’nda insanlar meslekleriyle, olumsuz ve
komik kişisel özellikleriyle ve toplum karşıtı diğer özellikleriyle karakterize
edilmezler. Bunun yerine şive, lehçe, deyiş gibi etnik özellikleri abartılarak
tiplenirler. Görünüşte bu özelliklerle gülünçleme yapılıyor gibi geliyorsa da,
oyunlardaki Laz, kendisini değil, tüm Lazları temsil etmektedir! Yani, Laz.
Geleneksel Türk Tiyatrosu’nda her yönüyle (!)
geldiği etnik kökeniyle yansıtılır. Geleneksel Türk Tiyatrosu’nu izleyen kişi,
hayatında hiç Laz görmemişse, gördüğü Laz tiplemesiyle, oyundan tüm Lazları tüm
özellikleriyle tanıyarak ayrıldığı izlenimine kapılabilir. Oyunun görünmeyen
esas amacı da böylece gerçekleşmiş olur.
Metin And’ın da tipleme konusundaki görüşleri
şöyledir: ‘Kukla, Karagöz ve Ortaoyunu kişilerinin en büyük özelliği tip
olmalarıdır. Bunlar durağan ve değişmez genellemelerdir; kendi
istemlerini kullanma güçleri yoktur, bu yüzden sürekli olarak kendilerini
yinelerler.’3
Laz tiplemesi, “ağzı kalabalık, karşısındakine
konuşma fırsatı vermeyen” bir tiplemedir4. Laz, bu özelliğinden hiç
vazgeçmez, vazgeçirilemez ve hep insanları kendisine güldürür. Ona gülünmesinin
gerçek nedeni sadece “ağzı kalabalık” oluşu mudur? Hayır. Ancak Kukla, Karagöz,
Meddah ve Ortaoyunu’nda rolü bellidir. Kendini bilmez ve aynı zamanda da zayıf
durumdadır.”5 Bunun sonucunda da alay konusu olup,
aşağılanması kaçınılmazdır. Bu görüşü İslam Ansiklopedisi de paylaşmaktadır:
“Türk atasözleri ve Karagöz oyunları çok zaman Lazları alay mevzuu olarak ele
alır.”6
Dr. Sokullu, “gülünçlemenin aşağılama, küçültme gibi
bir amaçla yapılmadığını belirtme ihtiyacı hissediyorsa da, “Yöresel halk
temsilcilerinin beşeri zaafından çok tipik soy özelliklerinin
karikatürleştirildiğini” de belirtmektedir.7
Dr. Sokullu, “Tipik soy özellikler” derken, “şive,
deyiş’ özelliklerini kastediyor olmalı.
Kukla, Karagöz, Meddah, Ortaoyunu’nda Laz’ın
kendisine gülünmesini sağlayan nedir? Acelecilik ve gevezelik gibi belirli
kalıplaşmış davranışlar mı? Kıza kiz, amcaya emice, tamama, temem, diyerek
genellikle a’dan sonra u; ı’dan sonra u getirmesi mi? Yoksa sevdiği kadına
tatlı sözler söylemesi gerektiğinde, “Baklaca, sarığı burma, kaymaklı ekmek
kadaifi...”8 demesi mi?
“Laz Fıkraları”: Negatif Ayrımcılık
Lazın kendisine güldürdüğü ne şivesidir, ne de ne de
acele konuşması, Laz’a gülmelerinin nedeni tiplemede kendisine yüklenen aklı
kıtlıktır. Ona yüklenen, ondan istenen aklı kıt bir tutum sergilemesidir. Zayıf
durumdaki kendini bilmeyen9 tiplendirmesiyle komik duruma
düşürülmektedir. Çünkü Lazın kendi istemlerini kullanma gücü yoktur.
Lazlar, Geleneksel Türk Tiyatrosu’nda ve günümüz
sözde tiyatro ve TV skeç ve parodilerindeki tiplemelerden çok farklı
özelliklere sahiptir. Nüfus coğrafyası uzmanlarının yaptıkları bilimsel
araştırmalara göre, Lazların yoğun olarak yaşadığı Güneydoğu Karadeniz Bölgesi
insanların yaşamalarına, üremelerine ve gelişmelerine son derece uygundur10.
*Ayrıca
bkz. Selma Koçiva, Laz Fıkralarıyla Üstümüze Gelenler, Özgür Politika Gazetesi,
11 Ekim 1998, İstanbul; Ali İhsan
Aksamaz, “Lazlara Gülmenin Dayanılmaz Hafifliği”, Özgür Gündem
Gazetesi, 15 Haziran 1993,
İstanbul.
Dipnotlar
1.
“...Türk gölge tiyatrosundaki Laz tipi,
iyi kalpli, saf ve her zaman kavga etmeye hazır bir kişi olarak
canlandırılmakta, Türkiye’de Lazların aptallığı(!) üzerine sayısız saçma fıkra
anlatılmakta. Lazları böyle yanlış değerlendirmenin Bizans dönemine kadar
uzanan bir geleneği vardır... Yunanistan’da da Doğu Pontus’tan sürülenler Lazoi
olarak adlandırılmakta ve onların sözde aptallıklarıyla da alay edilmekte.”
(Wolfgang Feurstein, Bir Alman Gözüyle Lazlar, Ogni Kültür Dergisi, Sayı 2,
Ocak 1994).
2.
Dr. Sevinç Sokullu, Türk Tiyatrosu’nda Komedyanın Evrimi, s.124, Kültür
Bakanlığı yayını, Ankara, 1979.
3.
Metin And, Geleneksel Türk Tiyatrosu, s.457, İnkılap Kitabevi, İstanbul, 1985.
4.
M. And, a.g.k.
5.
S. Sokullu, a.g.k.
6.
V. Minorsky, İslam Ansiklopedisi (Lazlar Maddesi), cilt 7, s.27, Maarif
Basımevi, İstanbul, 1957.
7.
S. Sokullu, a.g.k., s.104.
8.
Sadık Şendil, 7 Kocalı Hürmüz, s.30, Tiyatro-Flm Yayıncılık, İstanbul.
9.
S.Sokullu, a.g.k., s.14.
10.
Av. Şehzat Ayartepe, Lazların Tarihçesi, Karadeniz Haber, s. 41, 1. Aralık.
1976.
Faydalanılan
Kaynaklar/ Önerilen Okumalar: “Lazlar”, Birikim
Sosyalist Dergi, sayı 71-72, Mart- Nisan 1995, Birikim Yayıncılık, İstanbul;
“Kafkasyadan Karadenize Lazların Tarihsel Yolculuğu”, Çiviyazıları Yayınevi,
1997, İstanbul; “Dil Tarih Kültür Gelenekleriyle Lazlar” 1. Baskı, Sorun
Yayınları, 2000; 2. Baskı, Belge Yayınları, 2014, İstanbul
(Güncel
fotoğraf ve harita kaynakları: wikipedia, sites.google.com/site/georgiaconfliqt,
agenda.ge, azizyardimli.com, tanridag-yolcusu.tumblr.com,
theculturetrip.com/europe/Georgia, www.kirmizilar.com,
ozhanozturk.com,vikipedi, kolkhoba.org, finchannel.com,
ortodokslartoplulugu,hürriyet gazetesi, karagoz.net, Lazca.org, lazi kültür
yayınları)
Ali İhsan
Aksamaz
aksamaz@gmail.com