22 Ağustos 2020 Cumartesi

‘Baydın(ız)’

 

 

‘Baydın(ız)’

 

Hayatın hemen her alanında ülkemizin halledilmeyi bekleyen oldukça ciddî iç ve dış problemleri var. Bu durumu iktidar ve muhalefet partileri de, bütün vatandaşlar da çok iyi biliyor. Bu problemlerin bir bölümü 18 yıldır Ak parti iktidarının izlediği yanlış ‘ekonomik- sosyal’ politikalardan,  bir bölümü de Ak Parti iktidarı öncesi izlenen yine yanlış ‘ekonomik- sosyal’ politikalardan kaynaklanıyor.  

Gel gör ki, iktidar ve muhalefet partileri ele ele vererek bu sorunları çözmeye çalışmak yerine, gündelik siyasette kendi ‘ellerini güçlendirmek’ için sunî gündem maddeleriyle zihin bulandırıyor ve birbirlerinin lâfı altında kalmamak için büyük bir çaba harcıyorlar.

Türkiye’nin bugün geldiği bu noktada karşılaştığı iç ve dış problemleri tek başına Ak Parti iktidarı yaratmadığı gibi, Ak Partinin iktidardan gitmesiyle de bu problemler bir gün içinde çözülemeyecek. Hâtta Türkiye bu problemlerin bir bölümüyle uzunca bir süre yaşamak zorunda kalacak. Bütün bunları da herkes biliyor.

Hemen hemen bütün siyasî partiler bazen dinin, bazen Atatürk’ün ve bazen de her ikisinin de ardına saklanarak Türkiye’nin ‘ekonomik- sosyal’ problemlerini el ele vererek çözmek yerine oylarını kaybetmemek ve hâtta arttırmak için sunî gündemlerle yeni seçimlere kadar zaman geçirmeyi tercih ediyorlar.

Siyasîlerin parti grup toplantılarında yaptıkları ‘konuşmaların’ daha katmerlisini vatandaşlar hemen her gün kendi aralarında yapıyorlar. Yine siyasîlerin twitter hesaplarında yaptıkları ‘açıklamaların’ daha katmerlisini vatandaşlar da kendi twitter hesaplarında yapıyorlar. Ancak bütün bunlarla Türkiye’nin ‘ekonomik- sosyal’ problemleri ortadan kalkmıyor, dolar ve yuro karşısından Türk lirasının alım gücü her geçen gün düşüyor. GSMH de düşüşte.

Hayat her geçen gün pahalılaşıyor. Üretim düşüyor. İşsizlik artıyor. Ülkedeki hayvancılık ve tarım artık insanlarımızı besleyemiyor. Turizm gelirleri oldukça geriledi. Hepsinden en önemlisi eğitimin kalitesi her geçen gün daha da düşüyor.   

Bütün bunlara rağmen, hemen hemen bütün siyasî sözcülerin ve onlardan bir şekilde nemalanan ‘gazetecilerin’  ‘derin çözümleyici analizlerine’ her gün TV kanallarında tanık oluyoruz. Havanda su dövmekte birbirleriyle yarışıyorlar. Binlerce defa tekrarladıklarını bir defa daha tekrarlayarak karşı tarafa gol attıkları düşüncesiyle ‘tatmin’ oluyorlar.

Son günlerde ise, iktidar ve muhalefet partilerinin temsilcileri, ABD başkanlık adayı Joe Biden’in 7- 8 ay önce, daha başkanlık aday adayıyken söyledikleri üzerinden birbirlerini suçluyorlar.

‘Siyasî parti temsilcileri’, ABD başkanlık adayı Joe Biden’in o sözleri nasıl söyleyebildiğine ve bu cesareti nereden bulduğuna kafa yormuyorlar, ancak birbirlerini zamanında tepki vermemekle ya da konuyu 7-8 ay sonra kasıtlı olarak gündeme taşımakla suçluyorlar.

İktidar ve muhalefet partilerinin temsilcileri, Joe Biden’in Türkiye’de iktidarda ve muhalefette kimin olacağına ilişkin görüş belirtmesine  ‘veciz sözlerle’ cevap verip kendisini cevapsız bırakmamış olduklarını düşünüyor olmalılar. Bu twitter mesajları çokça beğeni alıyor ve paylaşılıyor. İktidar ve muhalefet partilerinin bu temsilcileri bu beğeni ve paylaşım sayısıyla çok mutlu olabilir ve görevlerini yerine getirdiklerini düşünebilirler. Ancak kazın ayağı hiç de öyle değil.

‘İktidar ve muhalefetin sözcüleri’, Joe Biden’in Türkiye’nin siyasî kaderi üzerinde bu açık seçik fikirlerini beyan etmesinin kaynağını ya gerçekten bilmiyorlar ya da bilmek istemiyorlar.

 

 

Joe Biden’ın gücü

 

 

Kuşkusuz Joe Biden, kendisinin Türkiye’nin siyasî kaderi üzerine konuşma hakkı olduğundan o kadar emin ki o sözleri açıkça beyan edebiliyor. Kendisine de bu hakkı CHP lideri Millî Şef İsmet İnönü ve Hükümetinin ABD ile imzaladığı askerî, siyasî, kültürel, ekonomik gizli ve açık anlaşmaların oluşturduğu iklimin veriyor olduğunu biliyor olmalı. Aslında Donald Trump’un fütursuzca ettiği sözler de cesaretini aynı iklimden alıyor.

İktidar ve muhalefet parti sözcülerinin, bu iklimi göz önünde bulundurmadan ettikleri her ABD karşıtı lâfın muhatabı tarafından duyulmayacağını ve birbirlerine söyledikleri lâfların da kayıkçı kavgasından öteye gitmediğini anlamaları gerek. 

 

(Önerilen okuma: Haydar Tunçkanat, “İkili Anlaşmaların İçyüzü”, Alaca Yayınları, 2019, İstanbul)

 

 (20 VIII 2020)

Ali İhsan Aksamaz

aksamaz@gmail.com

 


http://www.kuzgunportal.com/2020/ali-ihsan-aksamaz-baydiniz-59481/


https://sonhaber.ch/baydiniz/