“Böyle bir kitabı hazırlamak kolay değil!”
[ 1. BÖLÜM]
(Ön açıklama: Yazar Yılmaz Erdoğan, bana telefon edip “Benimle bir
söyleşi yap da, bizim kültürel meselelerden bir güzelce konuşayım,” dedi.
Doğrusunu isterseniz, ben de uzun zamandan beri kendisiyle şaşırtıcı tezlerine
ilişkin konuşmak istiyordum. Böylece ben söyledim, o dinledi. Ben sordum, o
cevapladı. O söyledi ben dinledim. Sonunda da bu söyleşi ortaya çıktı. Yazar
Yılmaz Erdoğan ile tarih tezlerine, Laz diline, İskender Tzitaşi’ye, Laz
alfabelerine, Türkiye’deki Laz aydınlarının kültürel faaliyetlerine ve yeni bir
dernek kurma çalışmalarına ilişkin bir söyleşi yaptık. 29 II 2024, Ali İhsan
Aksamaz)
+
Ali İhsan Aksamaz: Facebook
sayfanızdan biliyorum. Laz tarihine ilişkin bir kitabınız var: “Güneşin
Çocukları: Lazlar”. Kitabınıza neden bu adı koydunuz? Lazların Müslümanlık ve
Hıristiyanlık öncesi “Paganlık” veya “Şamanlık” dönemlerini mi göstermek
istiyorsunuz?
Yılmaz Erdoğan: “Güneşin
Çocukları: Lazlar” adını özellikle seçtim. Bu adı seçerken; Kolkhis Kralı
Ayet’in; Güneş Tanrı Helios’un oğlu olması ve şimdilerde başkaları tarafından
kullanılan Güneş Kursu’muza da gönderme yapmayı amaçladım. Amaçlarımın içinde
Hristiyanlık-Müslümanlık-Yahudilik gibi ne dinsel ne Paganist döneme gönderme
yapmak diye bir olgudan söz etmek olanaksız. Zaten karakter olarak bu tür yaklaşımlardan
da hiç hoşlanmam. Bu kitabı hazırlarken 11 bin sayfayı aşkın tuttuğum özel
arşivimden aldığım bilgileri esas kaynağına, sahibine izafe ederek;
Tarih-Uygarlıklar konusunda yapılan çarpıtılmış gaspçı Batı yaklaşımının
yanlışlarını söz konusu etmek için hareketlendim. Şimdi düşünün; benim adım
Yılmaz. Tutup da sen bana Abdülcabbar veya bilmem ne Gaffar diyemezsin. Oysa
Batılı Tarihçiler aynen böyle yapmış. Tarihi adım adım yapan uygarlık yolcuları
Lazlar ve Kolkhis Kafkasya’sında Lazlaşmış Ön Türklerden hatta Laz Sümerlerden
bile alarak; Grek- Helen-Yunan aidiyetinde bırakmış. Bunu yaparken de o
Grek-Helenlerin atalarının Pelasg- Pelaz Lazları olduğunu yok sayarak hem de.
Ali İhsan Aksamaz: Kitabınız
henüz yayınlanmadı. Fakat zaman zaman kitabınızdan bazı bölümleri facebook
sayfanızda yayınlıyorsunuz. Kitabınızı tamamen ne zaman yayınlayacaksınız?
Şimdiye kadar yayınladığınız makalelerinizden gördüğüm kadarıyla söylüyorum;
kitabınızda verdiğiniz bilgiler çok şaşırtıcı. Ancak kaynaklarınızın adlarını
niçin hiç vermiyorsunuz?
Yılmaz Erdoğan: Kitabım
henüz bitmedi. Onca geniş bir arşivden süzerek bilgiler verecek çokça 1000
sayfa kıstası içinde kalacak böyle bir kitabı çok geniş arşiv bilgilerinden
ayıklayarak hazırlamak kolay değil. Onun için bir plan geliştirerek herkesin
kolayca erişebileceği M.Ö. 800’lerden Urartu tarihinden bir belge ile
başlattıkları yanlış Laz Tarihini çok çok gerilere çekerek birinci kitabı
tamamlamak istiyorum. Lazların geçmişini M.Ö. 800’ lerden başlatan kolaycıların
cahilliği beni hep güldürmüştür. O da, bir dilin en az 4500- 6000 yıl içinde
oluşabileceği gerçeğidir. Bundan bile habersizlerin internet ortamında Lazlara
Tarih vermeleri bana gülünç geliyor. Belge yayınlamaya sıra gelince; yaklaşık
1650 kitap ve belge kitabın ekinde zaten olacak. Kaldı ki birçok bölümde,
paragraf aralarında zaten o belgelerin adını veriyorum. Ayrıca belgeleri
sıralayarak, yanlışa alışkın birilerinin “ben yaptım oldu” hazırcılığına
malzeme vererek; onların tekrar Laz Tarihi ve Uygarlığı konularında
saçmalamalarına tanık olmak istemiyorum. Bu sözlerim bir ego veya kibir ifadesi
değil; Laz olmanın ta kendisidir. Ben hakkımı arıyorum. Kimseden hak
dilenmiyorum. Bir avuç Gürcü Fanatiğin (Gürcü kardeşlerimi tenzih ederim),
dünya üzerinde hiç gitmedikleri bölgelere gitmiş olduklarını kanıtlamak için
Lazları kullanması ve “Ha Lazlar, ha biz. Lazlar değil mi ki bizim soyumuzdur!”
şeklindeki akıllı çatlatan sallamaları beni rahatsız ediyor. Senin, benim ve
bizden öte sadece üç arkadaşımızın içinde olduğu Ogni Miladını, biz
Tandilava’nın “Lazlar’ın Tarihi” adlı kitabına tepki olarak gerçekleştirmedik
mi? Gerçekleştirdik. Bu konuları daha önce konuştuğumuz için sözümü uzatmak
istemiyorum. Kitabımdaki bilgileri şaşırtıcı bulmanız çok doğal. Laz Sümer
Tabletlerinde; M.Ö. 432 bin yıldan başlayan bir anlatı sırası var. Ve ben
sadece Laz Sümer Tablet veya yazılarına bakmadan, onların da sağlamasını
yaparak anlatımlarımı tek tek belgelemek ve belgeleri de örneğin sonuçları
yadsınamaz uluslararası bir DNA laboratuarından aldığım sonuçlarla birlikte
veriyorum. Kitabımda bu bilgiler hep var, belgeleriyle. Şimdi sen dahil;
Nibiru’dan gelenlerin (Nibiru Lazca “Dışarıdan gazel okuyan” anlamına gelir ve
Nibiru Gezegeninin güneş sistemimize kuralsız girmesi de hep kaos doğurmuştur.)
yani Su ve Yer ile Bilgeliğin Tanrısı Enki’ye Lazuta dendiğini biliyor muydun?
Sanmam! Yine Yeraltı Tanrısı Ereşkigal (Hekate. Prensesimiz Medeanın annesi,
Güneşin oğlu Ayet’in eşi) Laz olarak adlandırılmışsa, bu herkes için ilginç
değil mi? Bu tanımlar bizi çok çok gerilere götürmez mi? Götürür. Anunakilerin
Dilmun/ Tilmun adını verdikleri Cennet eğer Büyük ve Küçük Kafkas Dağları
arasındaki geniş vadiye binlerce yıldır isim olduysa, bunun bir anlamı yok mu?
Bunlar şaşırtıcı değil, saklanan bilgiler.
Roma
ve Pers( Sasani) impartorlukları arasında jeopolik çatışma alanlarından biri:
Kafkasya (Fotoğraf: omniatlas.com/ wikipedia)
Ali İhsan Aksamaz: Önceden de
dediğim gibi, Facebook sayfanızdan görüp okuyorum. Yayınlanmış makalelerinizle
bizlere Laz Tarihine ilişkin ilginç ve şaşırtıcı bilgiler veriyorsunuz. Şimdiye
kadar hiç duyulmamış, şimdiye kadar hiç yazılmamış bilgileri bize veriyorsunuz.
Tezlerinizi dikkatle okuyorum. Yalnızca Lazların tarihine ilişkin değil, bütün
eski dünya tarihine ilişkin de yeni bilgiler veriyorsunuz. Yeni bir Tarih tezi
yaratmaya çalışıyorsunuz; öyle gözüküyor. Bu ilginç ve şaşırtıcı tarih
tezlerinize ilişkin bize neler söylemek istiyorsunuz?
Yılmaz Erdoğan: Bir daha
yineleyeyim; akıl ve mantık çizgisinde kimseye karşı değilim. Salt
haksızlıklardan hoşlanmam. Şimdi bizim Lazlar; Mitra Dininin eski dönemlerde
kendileri için ne kadar önemli olduğunu bilmesin diyemem. O Mitra Dininin tüm
Avrupa’yı nasıl etkilediğini yok sayamam. Çünkü Lazların Avrupa’da çok önemli
olmaları önce Mitra, ondan önce de
Tanrıça Laz Ana Kybele -Didinana- Lato- Cybel- Kuvava- Kubaba- Lad- Lat- Ellad-
İllad: Laz adlarıyla bilinen kendilerine Laz adını veren Tanrıçalarına borçludur.
Burada tez öne sürmüyorum. Bilgi paylaşıyor ve belgeliyorum. Gerisi Laz ve
Türklerden bu bilgileri gasp eden bilim insanlarının işi.
Ali İhsan Aksamaz: Lazlar,
Megreller, Gürcüler, Abhazlar, Svanlar gibi bugünkü az nüfuslu halkların
tarihleri büyük ölçüde imparatorlukların tarihleri içinde saklıdır. Bugünkü az
nüfuslu halkların tarihleri çoğunlukla Roma- Bizans, Sasani, Türk- Osmanlı ve
Rus imparatorluklarının tarihleri içinde saklıdır. Bu eski tarihten söz
ediyorum tabii. Önceden Kolkheti krallığı, Lazika krallığı vardı; Abhaz
krallığı vardı; Gürcü krallıkları vardı. Fakat o krallıklar, o dönemin
imparatorluklarının vasal krallıklarıydı. Kolkheti krallığının içinde Lazlar/
Megreller, Abhazlar, Svanlar ve diğerleri de yaşıyordu. Ben böyle biliyorum.
Lazika Krallığı içinde Lazlar/ Megreller, Abhazlar, Svanlar, “Gürcüler” de
yaşıyordu. Ben böyle biliyorum. Abhaz Krallığı içinde Lazlar/ Megreller de,
Abhazlar da, Svanlar da, “Gürcüler” de yaşıyordu. Ben böyle biliyorum. Ne 1000-
1500 sene önceki o vasal krallıkların ekonomik- siyasî- egemenlik anlayışlarıyla
bugünkü etnik durumu, ne de bugünün etnik anlayışla 1000- 1500 sene önceki o
vasal krallıkların ekonomik- siyasî- egemenlik anlayışlarını anlayabiliriz.
Bütün bunları doğru olarak bilmemiz ve tarihi de öyle anlamamız gerekiyor.
Tarih önemlidir ancak tarih yalnızca tarihtir. Sonra bin sene önce kim kimdi,
kim neredeydi, bunu ancak Tanrı bilebilir. Bin sene önceki, iki bin sene, ne
bileyim on bin sene önceki tarih size neden lâzım? Yılmaz Erdoğan: Bu konularda çok fazla konuşarak incitici bir imaj
bırakmak istemem. Benim ve Lazların,
Gürcülerle uzaktan yakından ilgileri yoktur, dilleriyle de. Müşterek
yaşam alanı olmuştur, kelime alışverişi yapılmıştır. Lâkin Gürcüler Kolkhis
Kafkasya’sına Lazlardan binlerce sene sonra gelmişlerdir. İberya adı onların
değildir, örneğin. Onlar, Lazlar tarafından Hazar’ın Güney-doğusundan
toplanarak, Lazlarca terk edilen İberya’ya yerleştirilmiştir. Ahamenid
Devletinin yıkılışı sonrasında hem de. Bu şekliyle nasıl biz onların soyu veya
boyu oluruz? Bu büyük bir yalan! Karşı durmayayım mı? Fanatik bir ırkçı veya
şucu- bucu değilim. Basit ama Evrensel görevi olduğuna inanan bir fâniyim. Bu
görevimi yaparken de hiç engel tanımam. Ben bu kitabı 30 yıl önce de
yayınlayabilirdim. Ama şan ve şöhret peşinde değildim ki yayımlayayım. Lazların
nüfusu olayına sıra gelince; öyle azımsanacak bir azınlık hiç değiliz. Altay
Dağları’ndan Adriyatik’e kadar uzanan Pontika Bozkırları, Osmanlı’nın Balkan
Lazistan’ı, Karadeniz’in bütün kıyıları asimile olmuşsa, da Lazona’dır. Bugün
Laz Devleti yok diye, Svan-Megrel- Laz aynılığının oluşturduğu, Tzani, Çan,
Çanetti, Canca, Canik, Alazya (Kıbrıs) yerleşmeleri ve Laz Amazonların kurduğu
kentler, Kent Devletler tarihin içinde. İkinci kitabım bunları uzun uzun
belgeleriyle gözler önüne serecek.
Ali İhsan Aksamaz:
Makalelerinizde “Kolkhis/ Kolhis” diyorsunuz? “Kolkhis/ Kolhis” yerine
“Kolkheti/ Kolheti” veya “Kolkhida”/ “Kolhida” niçin demiyorsunuz? “Kolkhis/
Kolhis” diyorsunuz ancak o ülkede yaşayan “Kolkhlardan/ Kolhlardan”
bahsetmiyorsunuz. Niçin? Kolkhların bugünkü mirasçıları kimlerdir? Kolkh dili
bugün hangi dillerin içinde yaşıyor?
Yılmaz Erdoğan: Kolkhis
diyorum; doğru. Kolhetti-Egrisi- Kolhida’nın bütünü Kolh’ların Lazonasıdır.
Kolhların, Lazların Atası olduğu o yanlı tarihçilerin nasılsa kabul ettiği bir
gerçektir. M.Ö 1300’lerde kurulan Laz Devletidir Kolkhis. Daha Gürcüler,
Lazların adını verdiği İberya’da yokken hem de… Kolhlardan çok söz ediyorum.
Kaçırmış olabilirsiniz. Kolhların mirasçıları sadece Lazlardır.
Roma ve Pers( Sasani) impartorlukları arasındaki
sınır (Fotoğraf: Wikipedia)
Ali İhsan Aksamaz: Siz
Lazcayı çok iyi biliyorsunuz. Lazcayı aktif olarak da kullanıyorsunuz. Lazcayı
çok iyi bilen, Lazca güzelce makale, masal ve şiirler yazabilen bir insansınız.
Lazca makale, masal ve şiirlerinizi beğeniyorum. Fakat bazı Lazca makale ve
şiirlerinizin konusunu beğenmiyorum. Dediğim gibi, Lazca oldukları için yine de
beğeniyorum. Çünkü bilmediğim eski Lazca kelimeleri sizin makale, masal ve
şiirlerinizden de öğreniyorum. Lazca çalışmalarınızdan bahseder misiniz? Lazca
çalışma arşivinizden bahseder misiniz?
Yılmaz Erdoğan: Ben sadece
Lazca şiir yazmıyorum ki! Karadeniz şivesiyle ve özellikle Türkçe şiirler de
yazıyorum. Lazca şiir yazmamın asıl nedeni; kayıp kelimeleri kullanmak ve
birkaç fanatik Gürcü propagandasının çok istediği, her kelimenin sonuna “i” ekleyerek Lazca konuşulup yazılmayacağını da
kanıtlamak istiyorum. Lazca çalışmamın temelinde çağdaş bir yazın diline sahip
olunması amaçlıdır. Hazırcı değilim. Değiştirilmesi gereken her ne varsa, değiştirilmesinden yanayım ve savunucusuyum.
Günümüzde Atalarının izlerini Karadeniz dağlarında bulan Germanylerin fonetik
tarzına uygun yeni bir Laz Fonetiği oluşturacağım. Hazırladığım cümleler içinde
Lazca kelimeler kullanarak uygulamalı Lazca haline getirdiğim Türkçe- Lazca
sözlüğün yayımını şimdilik durdurdum. Sanıyorum Laz grameriyle birlikte kalıcı
bir hale getirmek için basımını yapacağım. Her konuda taviz veren bir kişiliğim
var. Lâkin Lazlık benim malım değil. Başkasının da malı değil. Laz olgusuna en
iyi şekilde nasıl hizmet vereceğimin planını yapıyorum. Bir yıl filan sonra;
“Nuh’un Ayak İzlerine Yolculuk” adıyla belki de bu konuların filmini de
yapacağız.
Devam edecek…
https://sonhaber.ch/yilmaz-erdogan-ile-soylesi-1-bolum/
“ben bir idealistim!”
[Ön açıklama: Türkçe söyleşiden kısa zaman sonra, yazar Yılmaz Erdoğan’a Lazca
sorular da gönderdim. Yazar Yılmaz Erdoğan, “Ben hiç duyulmamış Lazca kelimeler
kullanmadan yapamam; öyle alışığım. Duyulmamış Lazca
kelimeler kullandığımda da, öyle herkes anlayamaz. Kimse anlayamadığında da
polemik çıkar. Polemik çıkınca da benim tansiyonum çıkar; ben de bunu
istemiyorum. Onun için de sana Lazca cevap vermeyeceğim,” dedi. / [Goʒ̆otkvala: Turkuli int̆erviuşen
mk̆ule oraşk̆ule, mç̆aru Yilmaz Erdoğani k̆ala muşi tarixuri
tezepeşen, Lazuri Nenaşen, İskender ʒ̆itaşişen, Lazuri albonepeşen,
Turkiyeşi Lazi gamantanerepeşi k̆ult̆uruli faaliyetepeşen do muşi ağani
derneğişi dodguşi noçalişeşen Lazuri int̆erviu oxvenuti mint̆u. Mk̆ule
oraşk̆ule mç̆aru Yilmaz Erdoğanis Lazuri k̆itxalapeti mevuncğoni. “Ma
çkar uşegnapu Lazuri zit̆ape va vixmaraşi, va maxvenen; eşos gegaperi
vore. Uşegnapu Lazuri zit̆ape vixmaraşiti, eşo iristi va oxvaʒ̆onen.
Mitis va oxvaʒ̆onaşiti p̆olemik̆a yeçkindun. P̆olemik̆a yeçkindaşiti
t̆ansiyoni komomanžinen; mati aya va minon. Emuşeniti nena va
gegiktirare,”-ya miʒ̆u mç̆aru Yilmaz Erdoğanik. Ali İhsan Aksamazi]
İskender Tzitaşi (1904, Fındıklı- 1938, Tiflis); zamanın Merkezî Sovyet Hükümeti’nin siyasî kararı ve Abhazya Yerel Sovyet Hükümeti’nin desteğiyle Latin alfabesi temelli alfabeyle Sohum’da yayınlanan ilk Lazca gazete (1929) ile Lazca ders kitapları (1932- 1937). Bu ders kitapları, Sovyet vatandaşı ebeveynlerin çocuklarına Lazca öğretmek için değil, anadilleri Lazcayla eğitim vermek için hazırlandı. (Fotoğraflar: Google)
Ali İhsan Aksamaz: Önce
kısaca İskender Tzitaşi hakkında bilgi vermek istiyorum. 1904 yılında
Fındıklı’da doğdu. 1929’da Latin harfleriyle Laz alfabesini hazırladı. 7 Kasım
1929 tarihinde Sohum’da ilk Lazca gazeteyi yayınladı: “Kızıl Yıldız”.
Abhazya’da Lazların yaşadığı bazı köylerde ve Acaristan’ın Sarpi köyünde Laz
okulları açtı. Moleni Sarpi köyünde ve Новый Афон/ Yeni Afon’da Lazca
tiyatrolar kurdu. O okullar için Lazca ders kitapları hazırladı. Abhazya/
Oçamçire’de Скурча/ Skurça Limanı vadisinde ve Бзыбь/ Bzıb vadisinde fakir Laz
köylüleri için kolhozlar kurdu. Sovyet vatandaşı Lazların kültürel, ekonomik ve
siyasî hakları konusunda canla başla çareler aradı. Lazcayı bir standart bir
kent dili haline getirmek için çalıştı. Tabii bütün bunları merkezî Sovyet
yönetiminin o zamanki doğru politikaları, yine o zamanki Abhazya yerel hükümetinin
desteğiyle, diğer önder arkadaşlarıyla birlikte yaptı. 1936- 1938 yılları
arasındaki “Büyük Terör” zamanında tasfiye edildi. Diğer önder arkadaşlarıyla
birlikte Tiflis’te idam edildi ve yeri şimdi de bilinmeyen bir toplu mezara
gömüldü. Bolşeviklerin önceki ve sonraki yaptıklarını beğeniriz veya
beğenmeyiz. Ancak bütün bunlar tarih ve bilmemiz gerekir. İskender Tzitaşi,
bizlere önemli bir kültürel miras bıraktı, yazılı kültürel materyaller bıraktı.
Siz, İskender Tzitaşi’yi eleştiriyorsunuz. Siz, “İskender Tzitaşi, Lazları
Gürcüleştirmek istiyordu,” diyorsunuz. Oysa bazı “Gürcü” aydınları da, “İskender
Tzitaşi, Kremlin’in adamıydı. Lazları Gürcülerden ayırmak ve Ruslaştırmak
istiyordu,” diyorlar. İskender Tzitaşi’nin Lazcaya ilişkin çalışmaları hakkında
şimdi ne düşünüyorsunuz?
Yılmaz Erdoğan: İskender
Tzitaşi dâhil tüm Laz konularından bilgi sahibiyim. Eleştirdim; evet. Çünkü Laz
diline “-şi” ve “-i” eklerini ulamak onun işi. Rus Dilbilgisi kurallarına veya
Halkların Kardeşliği ilkesinin çalışmaması gereken kuramına göre, Lazcayı hiç
kimse berbat edemez. Bu ulusların diliyle Lazca kelime türetmek de ayıp. Bugün
Kürtçe’de Laz Dilinden geçme 300’ e yakın kelime var. Bizim kullanamadığımız “çur” kelimesini, en basitinden onlar “çukur”
olarak rahatlıkla kullanabiliyor. Geldiğimiz çağda Lazcayı Tzitaşi’nin
prangaları altında tutmak olanaksız. Kendi değerini bulacak bir dildir Lazca.
Bir kökten bu kadar çok kelime üretilen ikinci bir dil yok ki dünyada!
Gürcistan’da akademik amaçla Gürcü alfabesiyle yayınlanan “Lazca Metinler” adlı kitaplar: Tea Kalandia (Tiflis, 2008), İrine Asatiani (Tiflis, 2012), Nodar Kakabadze (Tiflis, 2018), Tsiala Narakidze (Batum, 2015) (Fotoğraflar: Google)
Ali İhsan Aksamaz: 1993’den
beri kullandığımız Latin kökenli Laz alfabesine karşı çıkıyorsunuz. 1993’den bu
yana, bu alfabe ile yüzü aşkın Lazca kitap, binlerce makale yazıldı ve
yayınlandı. Siz, bu alfabeye de karşı çıkıyorsunuz çünkü kendinize özel Latin
kökenli bir alfabe kullanıyorsunuz. Buna
niçin ihtiyaç duyuyorsunuz? Bu konuda bir tezinizin olduğu anlaşılıyor, öyle
mi? İskender Tzitaşi, Fahri Lazoğlu ve Wolfgang Feurstein Laz alfabelerini
yetersiz mi buluyorsunuz? Bu alandaki teziniz nedir?
(Sovyetler
Birliği; 1929- 1930’lar) anadilinde Lazca eğitim amaçlı İskender Tzitaşi
alfabeleri ile (Batı Almanya; 1984) akademik amaçlı Fahri Lazoğlu/ Wolfgang
Feurstein alfabesi
Yılmaz Erdoğan: Neden o
dilde yazıldı demiyorum ki! Yazmayın artık! Lazca bu değil diyor ve bine yakın
Lazca şiirle bunu örnekliyorum. Elbette onlar da Laz diline, tarihine katkıda
bulundular. Lâkin ben bir idealistim. Ya doğrusu ya hiç çizgisinde hem de. O
alfabeleri yetersiz bulduğumdan değil, tek başına bazı harf diye oluşturulan
şekillerin aslını vermediğini söylüyorum. Lazca bilme yen biri; “çiçila”
(yılan) kelimesini “3” ile başlatırsan; “çiiyçila” söylemini ağzından çıkaramaz
ki. Hele Laz değilse, hiç çıkaramaz. Yeni fonetik şekiller tüm bunları
önleyecektir inancındayım. Ayrıcalık olsun diye “x” gibi harfleri de özellikle
kullanmıyorum. Çünkü Lazca bir kelime cümle içinde kullanılışına, yüklendiği
göreve göre anlam kazanır.
Ali İhsan Aksamaz: Sovyetler
Birliği döneminde ve sonrasında Gürcistan’da Gürcü harfleriyle derlenmiş,
yazılmış ve yayınlanmış binlerce sayfa Lazca masal, anlatı ve şiir var. Bütün
bunlar çok önemli. Siz bu konuda ne düşünüyorsunuz? Gürcü alfabesini biliyor
musunuz? Bilmiyorsanız, öğrenecek misiniz?
Yılmaz Erdoğan: Laz her
dilde yazar. Laz belki batan Atlantis’e saygısından, belki de Bilge Tanrı Enki
(Lazuta)’nın isteği gereği, kendi alfabesini oluşturmamış olabilir. Fransızca
yazdığı için Laz Fransız olmuyor elbette. Gürcüce alfabeyi o devlet sınırları
içinde kullanmaları çok doğal. Burada da Latin alfabesiyle Türkçeyi
kullanıyoruz. Verilen eserler Gürcü alfabe ile yazıldığı için değer ifade etmez.
Değeri varsa, kantarda ağırlık oluşturur!
Ali İhsan Aksamaz: Özelikle
İstanbul ve Ankara ile başka bazı şehirlerde benim bilebildiğim birçok yöresel
kültürel dernek ve vakıf var. Kültürü ve Lazcayı yaşatmak için canla başla
çalıştıklarını biliyorum. Öyle veya böyle faydalı kültürel faaliyetler yapıyorlar. “Facebook”
sayfanızdan anlayabildiğim kadarıyla, yeni bir dernek kurmak için çareler
arıyorsunuz. Niçin yeni bir dernek kurmaya ihtiyaç duyuyorsunuz?
Yılmaz Erdoğan: Yeni bir
dernek kurmak filan istemiyorum ki! Sadece “Laz Sempozyumu” veya “Laz
Konferansı” toplayıp her konuyu enine boyuna tartışmaktan yanayım. Bugün
dışarıdan en az etkilenmiş; Fındıklı- Arhavi Lazcası Sideri- Pilarget ağzı
ortak Lazca olmak durumundayken bunu yapmamak doğru değil. Türkiye’de
Karadeniz, Doğu veya Ege şivesi anadili olabilir mi? Olamaz! İşte bunun için ortak bir Lazcamız
olsun istiyorum.
Ali İhsan Aksamaz:
Gürcistan’da Meleni Sarpi’de bir “Laz Etnografya Müzesi”, Arhavi’de, Dikyamaç/
Kamparna’da bir “Yaşam Tarzı Müzesi” var. Bu müzeleri gördünüz mü?
İzlenimlerinizi söyler misiniz?
Yılmaz Erdoğan: Hayır,
görmedim. Araştırmalarım başka yönde olduğu için yüzeysel konulara
Lazona’dayken zaman ayıramıyorum.
Ali İhsan
Aksamaz: UNESCO’nun
“21 Şubat Anadili Günü” bana komik geliyor. 21 Şubat, hem bazı siyasetçiler hem
de anadillerini yaşatmak için çalışıyormuş gibi yapan kimi aydınlar için bir “günah
çıkarma günü”; ben böyle görüyorum. Bu yılki “anadili günü”nde milletvekili
Tahsin Ocaklı, Mecliste annesi için birkaç cümle konuşmak istedi; izin
verilmedi. Bu konuya ilişkin ne söylemek istersiniz? Önce şunları da
söyleyeyim: Daha önceki “anadili günleri”nde milletvekili Mehmet Bekaroğlu
Meclis’te Lazca mesajlar vermişti. Biliyorsunuz; Tahsin Ocaklı’nın çok güzel
Lazca şarkıları var. Mehmet Bekaroğlu da Laz Enstitüsü’nün kurucu başkanı.
Yılmaz
Erdoğan: İzledim. Burada siyaseten yapılan kargalıkları söz konusu etmek istemem.
Konuşmaya kalkmak da yanlış, susturmak da yanlış.
Ali İhsan
Aksamaz: Şimdi siz de isterseniz artık söyleşimizi sonlandıralım. Artık başka
sorum yok. Ancak yine de sizin söylemek istedikleriniz veya mesajlarınız varsa,
buradan duyuralım. Teşekkür ederim!
Yılmaz Erdoğan: Ben, her
gün sanal âlemde, ama her gün internet ortamında hiç durmadan konuşup yazıyorum.
Son sözüm şöyle olabilir: Hak dilenmiyorum. Hiç kimsenin beni desteklemesini de
beklemiyorum. Ben Atatürk mirasçısıyım ve her işimi tek tabanca görürüm ki sen
çok uzun yıllardan bu yana dostum olduğun için bunu en iyi bilenlerdensin.
Bitti…
Milletvekili
Tahsin Ocaklı’nın, annesine hitaben Meclis’te Lazca birkaç cümle söylemesine
izin verilmedi (21 II 2024)
(Önerilen
okumalar: “Abhazya Parlamentosu’nun Açıklaması”, “Kafkasya Yazıları”, Sayı
6, Çiviyazıları Yayınevi, İstanbul, 1999/ sonhaber.ch/
circassiancenter.com.tr; Ali İhsan Aksamaz, , “Lazuri ren çkini
minoba”, Laz Kültür Dergisi Tanura, Sayı 3, Lazika Yayın Kollektifi Yayını,
İstanbul, 2012; “Dünden Bugüne Lazca
Gramer ve Sözlük Çalışmaları”, 07 III
2020, sonhaber.ch/ circassiancenter.com.tr; Givi G. Karçava: “Bir dilde başka dillerden ne kadar çok
ödünç kelime varsa, o dilin o kadar eski,
zengin ve bir kültür dili olduğunu anlayabiliriz!”, 6 V 2021,
sonhaber.ch/ gurcuhaber.com/ circassiancenter.com.tr/ hyetert.org;
İbrahim Bayrakoğlu- İrfan Ç. Aleksiva, “Büyük
Tasviyede Lazlar”, Dil, Tarih, Kültür Dergisi Ogni, Sayı 7, Laz Kültür Derneği
Yayını, İstanbul, 2017; “İçindekilerle Ogni Kültür Dergisi (1993-1994)”,
12 XI 2020, sonhaber.ch/ circassiancenter.com.tr; Isqenderi
Chitaşi, (Yayıma Hazırlayan: İrfan Ç. Aleksiva; Rusçadan Çeviri: Ergün Konakçı;
Almanca’dan Çeviri: Nurten Kurnaz), “Çquni Çhara/ Albonişi Supara”, Laz Kültür
Derneği Yayınları, İstanbul, 2012; Isqenderi Chitaşi, (Tıpkıbasım, sözlük;
yayına hazırlayan: İrfan Ç. Aleksiva), “Oxesapuşi Supara” (“Lazca Matematik
Kitabı”), Geoaktif Yayınları, İstanbul, 2012; İrfan Ç. Aleksiva, “Yeni
Bilgiler Işığında İskender Chitaşi”, Ogni Skani Nena, Sayı 7, Laz Kültür
Derneği Yayını, İstanbul, 2017; İsmail Avcı Bucaklişi, “Laz Alfabesinin Gerçek Mimarı”, 1 IV 2017, jinepsgazetesi.com; İsmail
Avcı Bucaklişi, “Japon İşi Laz
Alfabesi”, -1 V 2017, jinepsgazetesi.com; Kamil Semih Kalyoncuoğlu, “Lazistan
Sancağı'nın Sosyo- Ekonomik Yapısı(1877-1918),
2021, iksadyayinevi.com; “Kapsamlı Lazca- Gürcüce Sözlük Yayınlandı”, 20
XI 2021, sonhaber.ch/ circassiancenter.com.tr/ gurcuhaber.com; “Kolektif Bir
Çalışma: Arhavi Halk Bilim Araştırması”, 28 II 2020, sonhaber.ch/
circassiancenter.com.tr; “Laz Alfabesi (Alboni)”, lazkulturdernegi.org.tr; “Laz
Kimlik Mücadelesinde İskender Tzitaşi’nin Önemi”, 14 IV 2013, yusufbulut.com/
sonhaber.ch/ circassiancenter.com.tr; “Laz Dili
Temel Dersleri”, 11 I 2024, sonhaber.ch/
circassiancenter.com.tr; “Mecit Çakırusta’nın İmza Günü Etkinliği”, 19
II 2012, circassiancenter.com.tr; Nodar
Lomouri, (Çeviren: Ali İhsan Aksamaz), “Egrisi/ Lazika Krallığının Tarihi”,
Ogni Kültür Dergisi, Sayı 5,
Temmuz-Ağustos 1994, İstanbul; Nuri Bagaps,
(Çeviren: Anri Çediya) “20. Yüzyılda ve 21. Yüzyılın Başında Abhazya’da Laz
Nüfusu: Demografik Durum ve Yerleşim Coğrafyasının Özellikler/ The Laz
Population in Abkhazia in the 20th Century and Beginning of the 21st Century:
Demographic Situation and Features of the Geographic Settlement”, Kafkasya
Calışmaları – Sosyal Bilimler Dergisi / Journal of Caucasian Studies Mayıs 2021
/ May 2021, Yıl / Vol. 6, № 12/ dergipark.org.tr; “Ortaokul ve İmam Hatip
Ortaokulu Yaşayan Diller ve Lehçeler Dersi (Lazca; 5, 6, 7 ve 8. Sınıflar)
Öğretim Programı”, mufredat.meb.gov.tr; “Rize Milletvekili Ocaklı,Anadil
Günü’nde Meclis’te Lazca Konuşurken Mikrofonu kapatıldı”, 21 II 2024,
aktuel53.com.tr; “Sovyet Lazları Halk Önderi
İskender Tzitaşi ve Solun Ezberini Bozan Mektupları”, 5 XII 2013, sonhaber.ch,
circassiancenter.com.tr; Şemseddin Sami (Çevriyazı: Fahrettin Çiloğlu), “Kâmüs-
ul Alâm’da Lazlar ve Lazistan”, Ogni Kültür Dergisi, Sayı 2, İstanbul, 1994; “TBMM’de
Lazca Krizi! Kürsüde Mikrofon Kapatıldı”, 22 II 2024, gunebakis.com.tr; “ვისწავლოთ ლაზური!/ Lazca Öğrenelim!”,
03 II 2024, sonhaber.ch/ circassiancenter.com/ abhazpostasi.com; Yaşa Tandilava: “Müze tarihtir!”, 28 I 2021,
sonhaber.ch/ circassiancenter.com.tr/ gurcuhaber.com; Yılmaz Erdoğan,
“Lazlar”, Ogni Kültür Dergisi, Sayı 1, İstanbul, 1993; Yılmaz Erdoğan: “Bizimkiler Sohum’a Yerleşmiş!”, 22 XI 2018,
circassiancenter.com.tr; Yılmaz Erdoğan: “Ogni Kültür Dergisi” ikinci çocuğum
olarak kucağımdaydı!” ,7 VI 2022, sonhaber.ch/
circassiancenter.com.tr)
https://www.circassiancenter.com/tr/boyle-bir-kitabi-hazirlamak-kolay-degil/
https://sonhaber.ch/yilmaz-erdogan-ile-soylesi-1-bolum/
https://sonhaber.ch/yilmaz-erdogan-ile-soylesi-2-bolum/