Lazca ders kitaplarında sınıf
mücadelesi metinleri-5 [Lazca-Türkçe]
Birinci Bölüm:
https://aliihsanaksamaz.blogspot.com/2025/11/lazca-ders-kitaplarnda-snf-mucadelesi.html
https://aliihsanaksamaz.blogspot.com/2025/11/lazca-ders-kitaplarnda-snf-mucadelesi_13.html
Üçüncü Bölüm:
https://aliihsanaksamaz.blogspot.com/2025/11/lazca-ders-kitaplarnda-snf-mucadelesi_19.html
Dördüncü Bölüm:
https://aliihsanaksamaz.blogspot.com/2025/11/lazca-ders-kitaplarnda-snf-mucadelesi_29.html
Çocukların Alınıp
Satıldığı Zamanlar:
Bütün bunlar çok
zaman önce yaşanıyordu. Eskiden bizde böyle şeyler oluyordu. Köy fakirlerinin
yiyecekleri yeterli olmadığı için, hâli vakti yerinde olanlara çocuklarını
vermek istiyorlardı. Bu fakir ailelere simsarlar gidiyordu. Simsarlar, ana-
babalara çocukları için iyi bir hayat vaadinde bulunuyorlardı. Çocukları bir
zanaat öğrenmeye vereceklerini söylüyor, söz veriyorlardı. Anne ve babalar
sevinçle çocuklarını bu simsarlara veriyorlardı. Böylece simsarlar on çocuğu
topluyorlardı. Tren kondoktörleriyle de anlaşıp canlı yüklerini para
vermeksizin gizlice kente götürüyorlardı. Simsarlar orada bu çocukları
esnaflara; kunduracı, çilingir ve
şapkacıya götürüyorlardı. Her bir çocuk için esnaftan on manat aldıktan sonra
şöyle oluyordu. On çocuğu da bir eve satıp sipariş de alıyorlardı. Canlı malı
satın alanlar rahatsızlık duyup simsara soruyorlardı:
--Sen bu çocuğu
bana getiriyorsun ama belki de ana- babası buralardadır!
Simsar şöyle
karşılık veriyordu:
--Rahat ol!
Çocuğun burada kimsesi yok! Herşey senin elinde!
Musa’nın Derdi:
Musa iki yıldır
kunduracı çıraklığı yapıyor. Koskoca iyi yıl geçti. Gel gör ki Musa’ya sanki
oniki yıl geçmiş gibi geliyor. Çok yorgun.
Bu kunduracı dükkânında şafak vaktinden akşama kadar çalışıyor. Ondan
sonra da çok işi var. Ustasının hanımına da yardım etmesi gerekiyor. Ustasının çocuklarına bakması da gerekiyor. Bütün bunlar Musa’ya zor geliyor. Gününün
yalnızca bir anı onun hoşuna gidiyor. Herkes uyuduktan sonra, Musa yavaş- yavaş
yanaşıyor, kitabını alıyor. Okumayı öğrenmeye çalışıyor. Musa henüz küçük bir
çocuk. Kitaptaki Arapça harfler eğri büğrü; birbirlerine benziyor. Harflerin üstünde, altında noktalar; nerede
ne oldukları zar zor anlaşılıyor. Kitabın dili de Musa’ya yabancı; Türkçe.
Okumayı öğrenmekten hoşlanıyor, ama ona kim öğretir ki?!
Bazen gece
yarısı ustası uyanıp Musa’nın kafasına yumruğu patlatıyor.
Dükkânda:
Loriti’nin oğlu
İsa henüz oniki yaşında bir çocuk. Babasının yeterince arazisi olmadığı için ekmek parası kazanmaya hep gurbete gidiyor.
Gurbette bir fırında çalışıyordu. İsa da annesiyle beraber tarlalarında
çalışıyorlardı. Mısır ekiyorlardı, bahçeyi ekiyorlardı. Ektikleri mısır her yıl
onlara yetmiyordu. Beş- altı ay boyunca dışarıdan mısır satın almak zorunda
kalıyorlardı. Ama hangi parayla satın alsınlar ki?! Bir seferinde İsa’nın
babası yine gurbetten geldi. İsa çok sevindi. Babası için nalyadan küme,
portakal ve fındık indirdi.
--Haydi baba, ye!
Babası evde on
gün boyunca kaldı. Sonra yine gurbete gitmek için hazırlanmaya başladı.
Yemekten sonra
babası, İsa’ya şöyle dedi:
--Evladım! Henüz
önünde koca bir hayat duruyor. Bu hayata hazırlanmak gerek. Biz fakir
insanların elinde bir zanaat olmayınca açlıktan ölürüz. O sebeple bir zanaat
öğrenmek gerekir. Zanat öğrenmen için seni kente götüreceğim.
Böylece İsa,
köyden kente indi. Orada babası İsa’yı bir dükkâna verip kendi tekrar gurbete
gitti. İsa yalnız başına kaldı. Onun çalışma saati çok erkenden başlıyordu.
Kalktıktan sonra dükkânı süpürüyordu; su, odun getiriyordu. Sonra fırında
ustasına yardım ediyordu.
Dükkân ile
fırının sahibinin sesi durmadan duyuluyordu:
--İsa, bana su getir! İsa, bu francala yı
Ahmet Efendinin evine götür!
İsa her tarafa
koşturuyordu. Her tarafa yetişiyordu. İnce işler çoktu. Bütün bunları İsa’ya
yaptırıyorlardı.
Bir seferinde
İsa, dükkân sahibine sordu:
--Bana ne zaman
zanaat öğreteceksin?!
Dükkân sahibi de
İsa’ya sordu:
--Ne zanaati
öğrenmek istiyorsun?
--Ekmek pişirme
ustası olmak istiyorum.
Dükkân sahibi
güldü. Gülmekten yüzü kızardı. Sonra şöyle dedi:
--Üç- dört yıl
boyunca şimdi çalıştığın gibi çalış! Sonra fırın ustasına yardım edeceksin!
Ondan sonra da ustalığı öğreneceksin!
İsa sordu:
--Bu hepsini
para almadan mı yapacağım?!
--Hele bak! Para
da mı istiyorsun?! Zanaat öğretiyorum, bir de paramı istiyorsun?! Hele bak,
köpek yavrusu seni!
İsa’nın fenasına
gitti, üzüldü. Patronunun sözleri ve o
bakışı çok fenasına gitti.
Kızın Adı Mariya:
Yakutçada da kıza [кыыс/] kız diyorlar. Bu küçük kız; ormanlar, tepeler ve derelerle kaplı bir köyde yaşıyor. Evlerinin küçük pencereleri var. Mariya kızın yaşadığı eve Yakutçada yurta, ülkesine de Yakustistan deniyor. Köyündeki insanlar hep avcılıkla geçiniyor. Orada avcılık kolhozu bulunuyor. Avcılar avlarını avlayıp derilerini, postlarını veriyorlar. Onun karşılığında da un, şeker, gazyağı, kumaş satın alıyorlar. Kış mevsiminin başlarında Mariya kız, okula gitmeye başlıyor. Bütün çocukların okula gitmesi gerekiyor. Bütün Sovyet ülkesinde ve Yakutistan’da okumamış tek bir çocuk bile kalmayacak. Her sabah beyaz karın her tarafında küçük küçük gölgeler görülüyor.
Şimdi Mariya
kız, arkadaşlarıyla sınıfta oturuyor.
Öğretmenleri şöyle dedi:
--Kentlerde inşa
ediyor oldukları gibi, burada da tuğladan büyük okul binasını inşa edecekler.
Kentte insanların
nasıl yaşadıklarını atlatmak için Sovyet yönetiminin nasıl kendisini köye
gönderdiğini de sınıfta anlatıyordu. Mariya kız ve diğer çocuklar, öğretmenlerini
can kulağıyla dinliyorlar. Öğretmenleri, Sovyet yönetiminden, Sovyetler Cumhuriyetlerinde
yaşayan kitlelerden bahsediyordu. Mariya kız cankulağıyla öğretmeni dinliyor,
gözlerini kapattı. Öğretmenin söylediklerine inanmıyor. İçinden şöyle geçiriyor:
--Acaba sıcaktan
bunalan insanların bizim gibi yaşamadıklar öyle yerler var mı?! Ama bizim yaşadığımız
yerde uzun uzun kış mevsimi ve böyle kısa yaz mevsimi var!
Üşüdüğü içi
giyiniyor. Mariya kız, herşey anlayıp bilmek istiyordu. Küçük Mariya kız
okuldan çıkıyor, evine gidip kitaplarını alıyor ve okuyor. Sonra tebeşiri eline
alıp yazıyor. Sonra da dışarı çıkıyor.
- Xazır ol!
Bir Özbek Kızı:
--Naziye, bana
hamuru getir!
--Naziye, ateşi
yak!
Terli Naziye avluda
bir öteye, bir beriye koşuşturuyor.
Naziye, annesine
yalvarıyor:
--Ben Hamra’ya
gideceğim!
--Git ama
sokaklarda hiç oyalanma!
Naziye,
çarşafını alıp giyiyor. Başını, elini, ayaklarını çarşafın içinde saklanıyor.
Yüzünü de bir peçeyle sakladı.
Çarşaf giyinmiş
Naziye yolda gidiyor. Çarşafı üzerinden
çıkartmak hiç olmaz.
Bir süre sonra
Hamra’nın evine vardı.
Konuşmaları
sırasında Hamra, Naziye’ye şunları da söyledi:
--Biliyor
musun?! Kadınların toplandıkları bir ev ver. Orada kadınların peçelerini açmak
serbesttir.
O eve kültür
klübü deniyor.
Çarçaflı iki
kadın geliyor. Eğilmiş yavaş yavaş geliyorlar. Herkes kadın olduklarını sanıyor.
İşte büyük taştan bir ev. Pencereleri büyük, içeriye çok da ışık giriyor. O iki
kadın bu eve girdi. Yüzlerini açtılar. Hayır, kadın değillermiş, meğerse iki
genç kızmış.
Yüksek bir
yerdeki masada kadınlar oturuyor. Narince bir kadın diğerlerine şöyle diyor:
--Çarçafı
çıkarmak gerek. Özbek kız ve kadınlarına çarşaf gerekmiyor. İhtiyar adam ve
kadınlar size doğruyu
söylemiyor. Oysa çarçafla hastalanılır, insanın gözleri bozulur. Özbek
kadınlarına öğrenim görmeleri de gerekir.
Öğrenim görünce daha kolay yaşarlar. Gençsiniz, güzel işler
yapabilirsiniz. Yüzlerinizi açın!
Böyle
anlatıyordu o narince kadın.
Naziye, o kadını
dinliyor. Söyledikleri hoşuna gidiyor. Kendi evinde hiç de böyle söylemiyorlar.
--Naziye, derse
gidiyor musun?!
Naziye:
--Evet!
Gül rengi
elbisesini giyerek, başına süslü desenli bir eşarp örterek koşar adımlarla sokağa
çıkıyor. Günümüzün Naziye’si artık böyle çarşafsız; gülümsüyor.
Onu gören,
saçları bağları ağarmış yaşlı adam ve hocalar şöyle söyleniyor:
--Hiç de
utanmıyor! Başımıza taş yağacak!
Naziye artık
okulda okuyor.
Zehra:
Nuri ile Zera uzaklardaki
Hindistan’ın kenti Kalküta’da yaşıyor. Kalküta’da çok sayıda dokuma fabrikası
var. Fabrikalarda Hintliler çalışıyor ama fabrikaların sahibi İngiliz
burjuvazisi. İngiliz burjuvazisi, Hindistan’ı eline aldı. Kendileri için Hintli
işçi ve köylüleri çalıştırıyorlar. Nuri ve Zera’nın annesi dokuma fabrikada
çalışıyor. Dokuz yaşındaki Nuri de fabrikada çalışıyor. Akşamleyin Nuri
fabrikadan eve geç geldi. Annesini de getirdi. Annesi hastalandığı için patron,
onu fabrikadan çıkardı.
Küçük Zera
sordu:
--Anne, sana ne
oldu?!
Nuri:
--Sus, Zera! Annemiz
çok kötü bir hâlde!
Zera’ın
uyumasının üzerinden çok zaman geçti ama Nuri, annesiyle yine konuşuyordu:
--Anne! Yarın
fabrikaya Zera’yı götüreceğim. Ben dokuz yaşımdayım ama iki yıldır fabrikada
çalışıyorum. Zera yedi yaşında. Biz çalışacağız. Sen hastasın, sen
çalışamazsın. Sen hasta olunca biz çalışacağız.
Annesi cevap vermedi.
Fabrikada
çalışan dokuma tezgâhlarının sesi yeri göğü inletiyor. Havada beyaz pamuklar
tozları uçuşuyor. Ustabaşı dokuma tezgâhları arasında dolaşıyor. Nuri ve Zera,
beyaz yumuşak pamukları ayırıyorlar. Bu
işte çok küçük yaştaki çocuklar çalışıyor. Çocuklar kayıştan pamukları toplayıp
götürüyorlar. Çalışmak Zera’ya çok ağır geliyor. Nuri, kızkardeşinin ne kadar
da küçük olduğunu görüyor.
Zera yorulup
makinanın yanına uzandı. Ustabaşı görüp ıslık çaldı. Zehra duymadı. Sonra
ustabaşı gelip Zera’yı sopayla dürttü. Zera algılamıyor. Ustabaşı kızıp küçük
Zera’yı ayağıyla dürttü.
Nuri şöyle bağırıyordu:
--Kızkardeşime
vurman doğru değil! O daha küçük bir kız. Annesinin yerine çalışıyor. Senin
annen açlıktan ölmeyecek ama bizim annemiz ölecek!
Ustabaşı bir
eliyle Nuri’yi diğer eliyle Zehra’yı kavrayıp makinalara doğru fırlattı.
--Çalışın! Yoksa
her ikinizi de işten atacağım!
Uyanık Hoca:
Bir seferinde
bir adam, hocaya gidip şöyle demiş:
--Köpeğim öldü,
insanı gömer gibi gömme izni ver!
Hoca:
--Bu doğru
olmaz!
--Ama köpeğim
yürekli bir dostumdu.
--Ben onu
bilmem!
--Ben sana para
versem, ne kadar istiyorsun, söyle!
--O zaman iş
değişir! Öyleyse izin veriyorum. İstersen, köpeğini de ben gömerim!
Öyle de yapmış
hocamız.
Havalarda Uçmak:
Pilotlar, fırlayan
kuşlarla fırtına gibi toprak üstünde süzülüyorlar. Aşağıda bir anda kentler, tarlalar, tümsek
yerler, dolanan dereler görülüyor. Ama daha önceleri bu uçmayı nasıl
öğreniyorlardı ki?!
Üç yüz yıl kadar
önce bir köylü düşüncelere daldı. Yüksek bir yerden iki kanatla inmeyi
deniyordu. Bu düşüncesi sebebiyle o köylüyü sopalarla dövdüler, yaptığı
kanatları da kırdılar.
Uçmak konuda bir
başka istekli kişi, Ryanis kentindeki Furvini adlı kişiydi. Yukarıya doğru
uçmayı başardı. Büyük bir balon ürettip içine duman doldurdu. Balona da bir ip
bağladı. Oturmak için bir bank yaptı. Balondaki bu banka oturup ağaçların
üstüne çıktı. Rüzgâr balonunu alıp götürdü. Derken balonu bir kiliseye çarpıp
çanınına takıldı.
Bu konuda
papazlar şöyle dedi:
--Bu köylüyü
havaya cinler kaldırdı. Onu ya yakmak ya da didi diri toprağa gömmek gerekir.
Zavallı
öldürülmekten zar zor kurtuldu.
Hangi gücün
balonu havaya kaldırdığını insanlar o zaman anlayamadı. Hâlbuki duman ile sıcak
hava içine girdiği için balon havalanmıştı.
Fransa’da hava
balonu yapmayı düşündüler. O balon da havayla doldurulduğu için uçuyordu.
Böylesi balonları, pilotları istedikleri zamanlarda yapamadılar. Daha sonra
yaptılar.
Günümüzde hava
gemileri de inşa ediyorlar. Onları pilotlar kullanıyor. İnsanlar, uçak inşa
etmeyi de öğerendiler. Uçak havada pervanesi sayesinde uçuyor. Uçağı, dümenini
kullanarak aşağıya, yukarıya her nereye
istersen o tarafa götürebilirsin.
[Devam edecek…]
Berepeş
Gamaçamu:
Haya dido oraş
ǯoxle k̆iralişi oras t̆u. Çkunde haşo ivaput̆u. Oput̆eşi umutelepes gyari na
var ubağut̆esşeni gorumt̆es sotişa daha gyaroni svaşa berepeş meçamu. Hentepes
emç̆opalepe nit̆es. Emç̆opalepek baba do nanapes berepeşeni k̆ayi oskidinu
ukadamt̆es. Biç̆epe zenaatis oguruşa meçamuşi nena meçamt̆es. Xelate nana-babak
berepe emç̆opales meçamt̆es. Haşote vit bere do biç̆i ok̆ibgen.
K̆onduktorik̆ala ok̆otkvinute şuroni oğmalu t̆k̆obaşaşa para umeçamu noğasa
mendiyonamt̆es. Hek emç̆opalepek berepe yonamt̆u esnafepeşa: Maǯugeşa,
çilengeri do makudeşa. K̆arta bereşeni vit manati koguǯuguşk̆ule, heşo ivet̆u:
Vit bereti ar oxoris gamaçamt̆u do xolo mendvalu eç̆opumt̆u. Şuroni mali na
eç̆opinamanpe uraxat̆e k̆itxumt̆es:
--Si heya çkimda
moyonam, ama bekiti hemuşi nana, baba hak ren.
--Raxat̆i t̆a,
nena gyukturamt̆u emç̆opalek, hak hemus miti var uyonun, mteli skani xes
ren.
Musaşi
derdi:
Jur ǯana ren
muç̆o Musa maǯuğeşi çiraği na ren. Jur ǯana golilu. Ama Musas vitojur ǯana na
golilu k̆onari heşo daǯonen. Dido doç̆k̆indineri ren. Getanap̆icişen
olumceraşakis içalişams Dukyanis. Ok̆uleti lumcis dulya ren. Ustaşi oxorcas
meşvelu unon. Hemuşi beres meǯk̆omilu unon. Musas çetini daven. Xvala ar ani
hemus loʒa aven. Mteli kodinciraşk̆ule Musa tamo-tamo noxolun, ezdams supara do
gyoç̆k̆ams ok̆itxuşi ogurus. İsa ç̆ut̆a ren. Arabuli boncapete
ndrik̆el-mondrik̆eli golisvarunan, nungaman artikatis. Noktape jin, tude ʒxont̆unan.
Çetini oxiǯonen so do mu noren.
Nenapeti uçinopu
renan, Turkuli renan. Ok̆itxuşi oguru Musas dido k̆ayi aǯonen ama mik
ogurams? Bazi
usta gok̆uʒxun do hemindos Musaşi ti geçamuten t̆k̆vaʒun.
Dukyanis:
Loritişi İsa
vitojur ǯaneri bere ren. Baba muşis let̆a dido na var uğut̆uşeni p̆anda k̆urbetişa
nit̆u. K̆urbetis hemuk furnes içalişamt̆u. İsa muşi nanak̆ala onas
içalişamt̆es. Xaçkumt̆es lazut̆i, ikomt̆es getasule. Lazut̆i k̆arta ǯanas var
ubağut̆u. 5- 6 tutas lazut̆i eç̆opinuşi uğut̆es. Ama mute eç̆opan?!
Ar fara İsaşi
baba komoxtu. İsas dido axelu. Babaşeni kume, portok̆ali do txiri kogeiğu:
--Ç̆k̆omiya!-
uǯumert̆u.
Vit dğas baba
dodgitu oxoris do ok̆ule oxtimuşa oxazirus kogyoç̆k̆u.
Gyarişk̆ule İsas
uǯu babak:
--Bere çkimi!
Oskedinu dahaluk goǯogižin. Oskedinuşa oxaziru unon. Çku umuteli k̆oçepes
xes zenaati var
uğut̆aşi, ugyareli bğurut. Hamuşeni zenaatiş oguru unon. Zenaatis oguruşeni
noğaşa
mendagiyonare.
Haşote İsa
noğaşa kogextu. Hek baba muşik̆ala İsa Dukyanis komeçu do xolo k̆urbetişa
igzalu. Xvala kodoskidu İsa. Hemuşi oçalişuşi dğa ordo geiç̆k̆et̆u.
Eyseluşk̆ule muk kosumt̆u dukyani, moimert̆u ǯk̆ari, dişka do ok̆ule
nuşvelamt̆u furnes.
--İsa, ǯk̆ari
moiği! İsa, ham francola Axmet̆ efendiş oxorişa mendiğiya!
Haşo Dukyani do furnes manceşi sersi
ignapet̆u. İrik̆ele İsa oxut̆k̆vaʒut̆u. İrik̆ele meç̆işut̆u. Mç̆ipe dulya dido
t̆u do heya İsas oxenapamt̆es.
Ar fara
Dukyanişi mances k̆itxu İsak:
--Zenaati mundes
mogurare?
--Mu zenaati
ginon?-k̆itxu mancek.
--Ma koualiş
oç̆uşi ustas ovapumu minon.
İžiʒu mancek.
Ožiʒinute goimç̆itanu. Ok̆ule haşo nena gyukturu:
--Sum-otxo ǯanas
haǯi na içalişamsteri içalişi, ok̆ule furneş ustas nuşvelare do hemuşk̆ule
ustalik̆oba
igurare.
--Mteli upareli?!-k̆itxu
İsak.
--Xici! Parati
ginon! Goguram do parati gorum! Xici, lak̆ot̆i!
İsaşi guris
p̆at̆i davu. Xayi daǯonu manceşi nena do hemuşi oǯk̆omilu.
K̆is Mariya:
K̆is, Yak̆uturot
bozos uǯumelan. Ham ç̆ut̆a k̆is germape, rak̆anepe do galepeşi doloxe skidun,
ç̆ut̆a pencerepe na uğun oxoris. Oxoris so skidun k̆is Mariya, uǯumelan yurta,
muşi teres Yak̆utiye coxons. Muşi oput̆es mteli avcobate skidunan. Hak ren
avcepeşi k̆olmani. Avcepek iluman do mutepeşi t̆k̆ebi meçaman do mkveri,
şekeri, k̆azyaği, çiti yuç̆opuman. İnuvaşi geç̆k̆apules k̆is Mariyak mektebişa
oxtimus gyoç̆k̆ams. Mteli Sovetyari arinalas doYak̆utiyesti ar uk̆itxu bere,
var doskidasen. K̆arta ç̆umandeli kçe mtviris iri k̆ele ulunan ç̆ut̆a figurape.
Muşi
manebrepek̆ala koxen k̆is Mariya mektebis. Mamgurapalek tkuki, ordo k̆odanoren
tuğulaşi didi mektebişi yapi, muç̆o noğas na k̆odumansteri. Noğas muç̆oşi
skidunan, muç̆o oput̆epes Sovetik mendoçku heya oguruşa mamgurapalek
oxoǯonapamt̆u. K̆is Mariya do berepek niucaman. Sovetyari lik̆ataşeni,
Sovetyari Cumhuriyetepes na skidunan opapeşeni tkumers mamgurapalek. K̆ayi
niucams k̆is Mariyak, tolepe kogedu mamgurapales do var icers:
“P̆ia korenani
hem k̆ata yerepe namupes çxvapa na avenan do t̆et̆eli gulunan. Ama çkunde
k̆ele gunže,
gunže inuva do haşo mk̆ule monç̆inora ren.”
Hemus ini na
avet̆uşeni muk dolikunams. K̆is Mariyas mtelişi oxoǯonapu do oçkinu unt̆u.
Ç̆ut̆a k̆is mektebis gamulun, oxorişa komulun, ezdims kitabepe do ik̆itxams. Ok̆ule
kvamç̆aru xes okaçams do boncape ç̆arums. Gamulun.
- Xaziri t̆a!
Ar Ozbek̆işi
Bozo:
--Naziye, ʒomi
moiği!
--Naziye daçxuri
dogzi!
Uponi Naziye
gunk̆ap̆un avlis hekole-hakole.
--Ma Xamraşa
bidare, nanas axveǯams Naziyek.
--İdi ama soti
sokağis mo dodgitur!
Naziyek ezdams
çarçafi do ti, xe, k̆uçxe, mteli çarçafis meşat̆k̆obun. Nunk̆u uça peçete
dit̆k̆obinu.
Nulun çarçafi dolokuneri Naziye. Moǯk̆imu var iven. Komoxtu Xamraşa.
--Giçkini,-
zop̆ons Xamrak, -koren ar oxori, hek çkuni oxorcalepe ok̆oibğenan, hek p̆icişi
moǯk̆imu iven.
K̆lubi coxons hem oxoris. Çarçafoni jur oxorca mulun. Mondrik̆eri, tamo
mulunan. Helbet kçinepe renanya do iris daǯonen. Aha didi kvas oxori. Mçire
pencerepe, te didi ren. Ham oxoris oxorcalepe kamaxtes. Nunk̆us komuiǯk̆es.
Var, oxorcalepe va renan, jur bozo t̆udoren. Didi mağala burmes, st̆olis
oxorcalepe xenan. Mç̆ipe ar oxorcak uǯumers majuranepes:
--Çarçafi
moǯk̆imuşi ren Ozbek̆işi bozo do oxorcas çarçafi var unon. İsa var tkumelan
badepek do
kçinepekya. Çarçafite ižabunen, tolepe ok̆ixvenan. Oguruti unon Ozbek̆işi
oxorcalepes, iguraşi k̆olayi maskidinenan. Gencepe ret, tkva dulya dogaxenenan,
komuiǯk̆it nunk̆upeya do haşo oxoǯonapamt̆u.
Naziyek niucams.
K̆ai aǯonen. Oxoris haşo p̆ot̆e var zop̆ont̆es.
- Naziye dersisa
nuluri?!
Naziyek koya,-
uǯumers do k̆ap̆ineri sokağişa gamulun. Gulişperis dolokunu dolokuneri, tis
motun meǯopxeri
tabla, uçarçafe hasteri ren handğaneri Naziye. Nulun do ižiʒams.
--Oncğore var
uçkin!- barbalams toma kçe k̆ateri badik do xocapek.
Haǯi Naziyek
ik̆itxams mektebis.
Zera:
Nuri do Zera
mendrani Hindistaniş noğa K̆alk̆utas skidunan. K̆alk̆utas dido oşvaluşi
fabrik̆ape renan. Fabrik̆as Hindepek içalişaman ama fabrik̆aşi mancepe
İnglisepe renan. İnglisuri burjuapek Hindistani koguǯuğes. Hentepek ti muşiseni
Hinduri madulye do oput̆arepes oçalişapaman. Nuri do Zeraşi nanak fabrik̆as
içalişams, çxoro ǯaneri Nurikti fabrik̆as içalişams. Lumcis Nuri yano komoxtu
do žabuni nana muşiti komoyonu. Muk dižabunu do mancek fabrik̆as kogamoşku.
--Nana, mu
gağodu?- ç̆ut̆a Zerak k̆itxoms.
--Dostibi, Zera!
Nana p̆at̆i xalis ren!
Zera na dinciru
dido ora golilu ama Nuri nana muşik̆ala xolo isinapamt̆u:
--Nana!- tku
Nurik, ç̆umen Zera fabrik̆aşa mendabiyonare. Ma çxoro ǯaneri bore ama jur ǯana
ren na biçalişam. Zera şkit ǯaneri ren. Çku biçalişaten. Si žabuni re, si var
gaçalişen. Si žabuni kort̆aşi, çku biçalişaten. Nanak mati nena var geukturu.
Maşinapek
şanp̆iruman. Havas kçe txveri putxun. Fabrik̆as gulun gemçinadvale. Nuri do
Zerak çuçku kçe
txveri mejimelan. Ham dulyas dido ç̆ut̆a berek içalişams. Berepek bert̆is
txveri
ok̆obğaman, mendimelan maşinapeşa, pağuman maşinape. Zeras çetini aven oçalişu.
Nuri žiroms mu ç̆ut̆a ren da muşi. Zeras daç̆k̆indu do maşinaşi yanis
kelanciru. Gemçinadvalek kožiru distvinu. Zerak var ognams. Bigate nontxu,
Zerak var ognams. Gemçinadvales guri muxtu do k̆uçxete montxu bozos.
--Das geçamu var
iven. Heya ç̆ut̆a ren. Muk nanaşeni içalişams,- uramt̆u Nurik. Nana skani
omşkorinute var
ğurasen ama çkuni doğurunya,- uǯu Nurik.
Gemçinadvalek ar
xes Nuri majuranis Zera kogyak̆nu do maşinapeşa ot̆k̆oçu.
- İçalişit,
vardo juri-xolo dulyaşen mekt̆k̆oçaten.
Tink̆ozi Xoca:
Ar fara Xocaşa
k̆oçi komoxtu do uǯumers:
--Coğori domixroʒkuya,
k̆oçi na doxvamansteri doxuşi izni komomçi!
--K̆ayi var
iven!-Xocak tku.
--Ama coğori
çkimi arguroni dosti t̆u.
--Haya ma var
miçkin!-Xocak tku.
--Ma si dido
geç̆areri komekçam, nak̆o ginon si domiǯvi!
--Heşo ren na,
izni mekçam. Ginon, skani coğori doboxvare? Haşoti vu Xoca çkunik.
Oputxalapeşeni:
Met̆aloni
k̆inçepete zifosisteri got̆k̆vaʒunan let̆as jin maputxocepek. Tude ar anis
ižirenan, noğape, onape, buksepe, gomorçxulaneri ğalepe.
Ama oputxu muç̆osi
iguramt̆es? [Sumoşi] 300 ǯana k̆onari ǯoxle ar oput̆arik jur msva komoingonu.
Hentepete mağala svaşen hemuk gextimu ʒadumt̆u. Hamus gurişeni heya bigapete
dobaxes do msvalepe dot̆axes.
Noğa Ryazanis
çkva mongonate, Furvinis, jin eputxinu daxenu. Heyak didi bulti dovu do
doloxe k̆oma
kodolosku. Bultis tok̆i konok̆oru, doxunuşeni gelaxunoni dovu, kogelaxedu do
ncalepes jin haşote gextu. İxik bulti mendiğu do heya oxvames mat̆u. Çangis na
nobut̆u.
Furvinik gyak̆nu
do ğurasen komuçitu. P̆ap̆azepek ognapeski:
--Oput̆ari
havaşa cinepek eyonesya, heya oç̆uşi k̆oçi vana şurigedgineri doxuşi renya.
Dido çetinobate oğurinus komuçitu.
Mu mencelik
bulti havaşa keiğu k̆oçepes var oxaǯones. Halbuki k̆omak̆ala doloxe t̆uʒa hava
na amaxtuşeni bulti eputxu. Fransias havaşi bulti komoingones, heti t̆uʒa
havate dolopşeri na t̆uşeni putxut̆u. Hasteri bultite maputxoces na unt̆ut̆es
oras var axenes.
Ama uk̆açxe
heyati doves. Haǯi havaşi k̆aravepe, diri-jablepe k̆oduman, hentepe maputxocepek
oyonaman. Haerop̆lanepeşiti ok̆odu k̆oçepek kodigures. Havas haerop̆lani p̆rop̆eleriş
meşvelute gulun. Mot̆orik p̆rop̆eleri oktams. Dimonite jin, tude sotxa na ginon
k̆eleşe haerop̆lani gayonen.
[Naqonasunon…]
[Kaynak kitap: İskender Ǯitaşi, “Ok̆itxuşeni Supara/ Majurani Fila”,
Abazastani Ö. S. S.C., Gürcistan S. S. C., S. S.C. B, Аҟəа/ Soxumi/სოხუმი/ Сухум, 1937, (1937
Latin Alfabesinden 1984 Alfabesine çevriyazı, düzenleme ve Türkçeye çeviri: Ali
İhsan Aksamaz, İstanbul, 1998]
https://sonhaber.ch/lazca-ders-kitaplarinda-sinif-mucadelesi-metinleri-5-lazca-turkce/

