15 Aralık 2025 Pazartesi

Lazca ders kitaplarında sınıf mücadelesi metinleri-6 [Lazca-Türkçe]

 

 


 

Lazca ders kitaplarında sınıf mücadelesi metinleri-6 [Lazca-Türkçe]

Birinci Bölüm: 

https://aliihsanaksamaz.blogspot.com/2025/11/lazca-ders-kitaplarnda-snf-mucadelesi.html

İkinci Bölüm:

https://aliihsanaksamaz.blogspot.com/2025/11/lazca-ders-kitaplarnda-snf-mucadelesi_13.html

Üçüncü Bölüm:

 https://aliihsanaksamaz.blogspot.com/2025/11/lazca-ders-kitaplarnda-snf-mucadelesi_19.html

Dördüncü Bölüm:

 https://aliihsanaksamaz.blogspot.com/2025/11/lazca-ders-kitaplarnda-snf-mucadelesi_29.html

Beşinci Bölüm: https://aliihsanaksamaz.blogspot.com/2025/12/lazca-ders-kitaplarnda-snf-mucadelesi.html

 

 

Radyosever:

İnsanların birbirleriyle radyo aracılığıyla haberleştiklerini Eşref uzun zamandan beri duyuyordu. Ancak bu iletişimin nasıl olduğunu ve insanların radyo aracılığıyla nasıl haberleştiğini bilmiyordu. Bir keresinde babasıyla birlikte kente indiğinde Eşref, radyo satan bir mağazaya gitti.

Mağazanın vitrinine bakınca çeşitli radyo aparatları, radyo alet edevatları görüyor. Vitrinde bir de kitap duruyor. Kitabın kapağında şöyle yazıyor: “Radyo aparatı nasıl yapılır?/ Radyoseverler için klavuz kitap”.

Eşref kararını verdi:

--Ben de radyo aparatı yapacağım!

Bu kararını uygulamak için o mağazaya girdi. Vitrinde gördüğü o kitabın bir kopyasını satın aldı.

Sevinçli Eşref şimdi bulvara koşuyor. Orada bir banka oturdu. Kitabı okumaya başladı. Bir yandan okuyor diğer yandan da radyo aparatı yapmak için gerekli olan alet edevatı defterine not alıyor. Daha sonra başka bir mağazaya gitti. Eşref, gerekli alet edevatı satın aldıktan sonra kentteki kolhoz pazarına gitti. Orada babası, kolhozdan getirilen zerzevatı satıyordu.

Eşref’e şöyle dedi:

--Bugün satış işimizi erkenden bitirdik! Sen neredeydin? Kendin için iyi bir şeyler satın aldın mı?

--Çok iyi şeyler satın aldım, baba. Şimdi çok iyi şeylerim var!

--Öyleyse çok iyi! Eve gidince yeriz!

--Baba, satın aldığım şeyler yenmez ki!

--O hâlde neden satın aldın?

--Radyo aparatı yapmak için gerekli olan alet edevatı satın aldım. Ben radyo aparatı yapacağım. Sonra da her gün Moskova’nın, Tiflis’in vereceği haberleri, çalacağı müzik  parçalarını dinleyeceğiz.

Babası, Eşref’e sordu:

--Sen böyle neler düşünüyorsun, evladım! İyi de sen radyo aparatı yapabilir misin?

Babasına, satın aldığı gösterdi:

--Bu kitap bana yol gösterecek!

Aradan on gün geçti. Bu on gün içerisinde Eşref yorulmadan çalıştı. Sonraki on birinci gün radyo aparatını yaptı.

Eşref herkesi çağırdı:

--Bugün radyo dinlemek için bizim eve gelin!

Babası Eşref’e sordu:

--Her şeyin hazır mı? Herhangi bir konuda sana yardımcı olayım mı?

--Anteni çekmekte bana yardım et, onun dışında her şeyi hazırladım.

Eşref, iki uzun sırık aradı. İki sırık arasına tel çekip babasının yardımıyla birini evlerinin damına dikti. Diğerini evlerinin aynındaki ağaca taktı.

Sevinçli Eşref babasına seslendi:

--Artık anten de hazır!

Akşamleyin Eşreflerin evinde konu komşu çok kişi toplandı.  Saat yediye az bir zaman kalınca radyo aparatının hoparlörü hışırdama başladı. Ondan sonra da yayın başladı:

--Sevgili dinleyiciler, burası Moskova Radyosu! Moskova Radyosunu dinliyorsunuz!

Radyonun sesini duyan oradaki herkes öyle sevindi ki sanki karanlık geceden aydınlık güne çıkmış gibi oldular.

Müzik parçaları çaldılar. Şarkılar söylediler.

Eşref’in babası:

--Bu ne iyi bir şey böyle! Evimde oturuyorum, sanki Moskova’daymışım gibi zannediyorum. Radyo sayesinde birbirimize yaklaşıyoruz.

Kolay Yol:

Nuri, evde ders çalışıyordu. Babası yanına yaklaşıp sordu:

--Ne okuyorsun?

--Önceki zamanlarda çocukların nasıl öğrendiklerine ilişkin bir metni okuyorum.

--Bana da oku!

Nuri, metni babasına okudu.

--Çok doğru yazıyorlar. Önceleri öyleydi. Çocukluğumda ben de öyle zorluklar çekiyordum. Ben de öyle öğreniyordum. O zaman, şimdiki gibi okul yoktu. Üstelik hiç kimse de yazıyı öğrenmeye kimse öyle kulak asmıyordu. Hayat çok zordu.

--Baba, şimdi çocuklara öyle davranılmıyor. Sovyet İktidarı, öyle hatalara izin vermiyor! Doğru olmaz!

Artık yazıyı öğrenmeye herkesi zorladılar. Temel öğrenim herkes için gereklidir. Sonra ortaokula gideceksin. Ondan sonra da kim isterse üniversiteye gidiyor.

Burayı istemiyorsan, fabrika ve işletmelerde mevcut olan okula girip bir zanaat öğreneceksin. Oradan bilgili işçiler mezun oluyor. Öğrenmenin yolu artık herkese açık ve kolaydır.

Misafir Güneş (Nenets Okulu Öğretmenlerinin Dedikleri):

Çar yönetimi sırasında Grilona’daki ailelere hiç kimse okul kurmuyordu. Kendi alfabeleri yoktu. Kendi dilleriyle yazılmış kitapları da yoktu. Sovyet İktidarı döneminde artık onların alfabeleri de var, kendi dillerinde kitapları da var, okulları da var. Çocukları uzaklardan okula getiriyorlar.

İlkbaharda etraf tundra yeşili bitkilerle örtünüyor. Grilona içindeki göl, bataklık ve dereler parıldıyor. Kışın tundra buz ve karla örtünür. O zaman koşturan geyikler için yol açılır.

Nenets insanı, geyikleri hafif kızağın önüne bağlıyor, çocukları da kızağa oturtup okula götürüyor. Orada ilkbahar gelene kadar bırakıyor.

Nenets öğretmenleri, yılın en neşeli gününü, güneşin ortaya çıktığı o gün olarak kabul ediyorlar. Nenetslerin yaşadıkları yerlerde iki ay içinde fırtınalı geceler uzar. Okulumuzun önünde bir tümsek var. Oradan ta uzaklara bakmak mümkündür. O tümsekten güneşi görebiliriz. Güneşin bu yıl görüneceği ilk günü sakın kaçırma! Güneş yavaş yavaş toprağın üstünde parlayacak ve yine batacak. Güneşin bu ilk ışığını görmek ne sevinçli bir andır böyle!

Çocuklar okuldan koşarak çıkıp o tümsekte toplanıyorlar. Bu köyde yaşayan insanlar da o saatte o tümseğin üstündedir. Köpekleri de orada. İşte bulutun kenarı kızardı. Herkes heyecanla bekliyor. Parlak ışıklar yayıldı. Ufuktaki güneş yuvarlaklaştı. Çocuklar, “İşte güneş, güneş!” diye sevinçle bağrışıyorlar. Gençler tüfek atıyorlar. Büyükler, küçükler alkışlıyorlar, birbirlerinin boynuna sarılıyorlar. Çocuklar, ayı yavruları gibi, karda oyunlar oynuyor, yuvarlanıyorlar. Onların yanındaki köpekler de oynuyorlar. Şimdi gün uyanacak! Grilona’da güneşi çok seviyorlar. En çok sevdikleri kelime de güneştir. Oradaki herkesin sevdiği Nenets şarkısı şöyle:

“Oturup denize bakıyorum./ Üçümüz de iyi hâldeyiz;/ ben, deniz ve güneş!”

Sıhhiyeci Köpek:

[1917- 1923] İç Savaşı sırasında cephede sağ el ve ayağıma kurşun isabet etti; vuruldum. Çukurluk bir yere yuvarlandım. Çok kanım aktı, kuvvetten düştüm. Bizimkiler hiçbir yerde görünmüyordu. Mataramdaki bütün suyu içtim. Sonra bayılmışım. Kendime geldiğim zaman bazen sabah, bazen de akşam zannediyordum. Yardım çağırıyordum ama kimse duymuyor, kimse bana cevap vermiyordu. Anladım ki bizimkiler oldukça uzaktaydılar.

Yaralarım acıyor…

--Kayboldum, -diye düşündüm.

Gayka olmasaydı ölüyordum.

İkinci gece ve gündüzün bitiminde yakın bir yer bir köpeğin havlamasını duyuyorum. O kadar sevindim ki anlatamam. Yalnızca tek mesele vardı; beni bulacak mı, bulamayacak mı?

Buldu da! Gayka, beni buldu. Sevinçten ağzımı yüzümü yaladı.

--Benim iyi yürekli arkadaşım! Can yoldaşım!

Şimdi ben ona arkadaş niye demeyeyim ki!

Yanıma uzanıp sırtını bana döndü. Sırtındaki ay-yıldızlı çantanın üstünde şöyle yazıyordu: “İhtiyaç duyduğun al!” O çantadan iyot ile sargı bezini çıkarttım. İyodu yaralarıma sürdüm. Sonra da sargı beziyle yaralarımı sardım.

Gayka, bana koşuyor. Brinzeli adı verilen çubuğu benden dişleriyle alıp uzaktaki kızıl sıhhiye personeline götürüyor.

Gayka, bulunduğum yere sıhhiyecilerin ulaşmasını sağladı. Böylece kurtuldum.

Çarın İktidarı Zamanında Fabrikada Nasıl Çalıştığımız (Bir İşçinin Anıları):

Çarlık yönetimi zamanında ben makine fabrikasında çalışıyordum.

İşçiler sabah altıda fabrikaya gidiyorlardı. Ellerinde yiyecek bohçalarını taşıyorlardı. Yiyecek  olmayınca olmuyordu. Çalışma saati on iki saatten fazlaydı. İşçilik ücretimiz çok azdı. Bir aylık çalışması karşılığında işçiye ancak on yedi-on sekiz manat veriyorlardı.  Bizi, süresinden daha fazla da çalıştırıyorlardı. Çalışma şartları yok ağırdı. İmalathanenin içinde rüzgâr esiyor, tepemize yağmur damlıyordu.

Usta İşçiler:

Babası ve Hamza bir fabrikada çalışıyorlar.

Sabah … Hamza gözünü açtı. Annesi başına geldi:

--Haydi, kalk artık Hamza! Saat altı oldu. Baban çay içiyor.

Hamza kalkıyor, banyosunu yapıyor. Sonra da beş dakika jimnastik yapıyor.

Babası:

--Hamza, çay iç! Patates ye, lezzetli. İşte ekmek de burada.

Hamza soruyor:

--Anne, sen evde mi olacaksın?

--Evet. Bugün işte çalışmıyorum. Bugün benim izin günüm.

Babası ile Hamza tramvayla çalıştıkları fabrikaya gidiyorlar. Hamza’nın babası fabrikada usta. Hamza ise henüz öğrenci. O yüzden fabrikada dört saat çalışıyor. Sonra da okuluna gidiyor.

--Şimdi usta işçi olarak çalışıyoruz. Biz ustayız. Fabrikaya geç gelmek olmaz, hızlı ve iyi çalışmak gerekiyor. Kim çalışmazsa, o tembeldir.

Tramvaydaki yolcular sohbet ediyorlar, gülüşüyorlar. Hepsi hâllerinden memnun. Babası ve Hamza yine evlerinde aileleriyle beraberler. Bu aile işçilerin ailesidir.  İşçilerin hepsi de gönülden çalışıp iyi bir hayat sürüyorlar.

Orman:

Köyün etrafında sanki bekçi gibi tepeler bulunuyor. Bitki, ormanın ucuna kadar her tepeye adeta elbise giydiriyor. Öteden beriden soğuk ve temiz sular iniyor; sesleri ta uzaktan bile duyuluyor. Yamaçlarda ki düzlük ve boğazlık yerlerde mısır, tütün ve darı tarlaları görülüyor. Güzel ve hoş bir manzara!

Gerçekten de o kadar hoştu ama insanlar kendi elleriyle bu manzarayı tahrip ettiler. Herkes istediği yerde ağaç kesiyordu. Hayvan sürüleri gidip ağaç fidanlarını yiyordu. Orman artık kimseye fayda sağlamıyordu. Böylece orman yavaş yavaş yok oluyordu. Kısa zaman içinde köyün yakınında tek bir ağaç bile kalmadı. Yamaçlara yağan yağmurlar, toprağı dereye indirdi. Yamaçlar çıplak ve kayalık kaldı. Önceleri tarlaların olduğu yerlerde artık kimse tek bir ot bile göremiyordu. Su kaynakları kurudu. Bir zamanlar akan o suların neşeli ve yankılanan sesi artık duyulmuyordu. Bir keresinde şiddetli bir yağmur yağdı. Sel oldu. Sel; bir evi, iki mağazayı ve bir serenderi önüne katıp götürdü.

Şimdi köyde insanlar ağlıyor. Yaşlı kadınlar şöyle diyor:

--Bu, Allah’ın bize verdiği bir cezadır! Önceleri öyle güzel tarlalarımız vardı ki sel hiç olmuyordu. Allah’a yakaralım!

Kentteki yetkililer, köyü sel bastığını, zarar verdiğini duyunca hemen bir komisyon oluşturup köye yolladılar.

Kentten gelen bir yetkili sordu:

--Ağaçları neden uygun şekilde kesmediniz?

Bu kişi ormanla ilgilenen, ormancı dedikleri yetkiliydi:

--Ormanı korumak gerekir. Siz ağaçları böyle kestiğiniz için yamaçlarda hiç ağaç kalmadı. 

Ağacın kökü toprağı tutar. Toprak da yağan yağmuru emer. Böylece de sel felâketi olmaz. Yani bunların biri diğerini izler.

Köylüler, yetkilinin bu anlattıklarından selin sebebini iyice anladılar. Ondan sonra da ormana gözleri gibi baktılar. Eskiden kestikleri ağaçların yerine yenilerini dikiyorlardı artık. Hayvanların otlatma alanlarını çitlerler çevirdiler. Kesilecek ağaçları da usulüne göre kestiler.

Yardımcılar:

Hava karardı. Kapkara bulutlarla yağmur geliyor. Kolhoza dâhil çiftçiler tütün mağazasına doğru koşuyorlar. Tütün yüklü makinalar mağazanın bahçesinde. Onları mağazanın içine girmeleri gerekiyor. Herkes koşturup işini yapıyor. Ama bulut üzerlerine daha hızla yaklaşıyordu. İrice iki üç yağmur damlası toprağa düştü bile.

Yetkili, diğerlerine sesleniyordu:

--Koşa koşa, çabuk çabuk!

Kolhoza dahi çiftçiler görüyor ki boyunlarında kızıl fularları takılı çocuklar yardımcı olmak için koşuşturuyorlar.

Çocuklar selâm verdi:

--Kolay gelsin, emmiler! Biz de size yardım etmek için geldik!

--Tam da ihtiyacımız olduğu zamanda geldiniz, sağlam delikanlılarsınız!

Ortalık iş kaynıyordu. Kimi makinaları mağazaya çekiyordu, kimi tarladan sepetleri getiriyordu.

Böylece birleştikleri güçleri sayesinde yağmur tam yağmadan mağazaya taşıma işini tamamlamış oldular.

İnşa faaliyetlerini sürdürüyoruz:

Tepe tepeden yüksek. Her yerde ağaçlar. Dereler hızla denize kavuşuyor. Yollar dik ve engebeli. Yağmur yağdığı zaman o yolda gidemezsin. Dereler yükselir. İnsan değil, at bile dereden geçemez. Ya da kar yağdığı zaman o yolu insanlar yine kullanamaz.  Tepelerle çevrili o köyde durum eskiden böyleydi. Gel gör ki artık her şey değişti. Patika yolları genişletiyorlar. Otomobilin gidip geleceği yolu açtılar. Yine çok yeni yollar yapıyorlar. Çok hızlı bir şekilde derelerin üstüne demir köprüler inşa ettiler. Derelerin gücüyle büyük su tribünlerini döndürüp elektrik üretiyorlar. Tepelerdeki köyler artık elektrik ışığıyla aydınlanıyor.

--Evet, biz toplumcu hayatı inşa ettik!

Demiryolu:

Düzenleyici kişi, tepelerde ovalarda düz yollar yaptı. Derelere köprüler kurdu. Düz yollara çelik relsape koydu. Relsapelara demir makinelar oturttu. Bu makinanın kazanı, sobası ve borusu vardı. Sobaya odun veya kömür atıyorlardı. Kazanda su kaynıyor. Lokomatif zıplaya zıplaya gidiyor. Öyle hızı gidiyor ki at bile ona yetişemez. Saatte elli kilometreye kadar hız yapıyor. 

Lokomatif, vagonları çekiyor. Bir vagonda insanlar gidiyor. Diğer vagon yükle doldurulmuş. Yük götürüyorlar.

[Devam edecek…]

+

 

Radiomaorope:

 

Radiote k̆oçepek artikatis ambari na meçaman Eşrefik dido ora ognamt̆u. Ama muç̆oşi heya iven do muç̆o ikumt̆es hemus var uçkit̆u. Ar fara babak̆ala noğaşa gextuşi, Eşrefi radio na gamaçaman mağazaşa idu. Oǯk̆en penceres çkvadoçkva radio, t̆akimepe renan, arçkvati kitabepe žinan. Ar kitabiş jin ç̆arumt̆u: “Radio ap̆arati muç̆osi ixenen/ Radiomaoropepeşeni supara”.

 

--Mati radio ap̆arati p̆are! Muşeburot kogonk̆vatu Eşrefik. Muşi gonk̆vatuşi tişa moyonuşeni heya mağazas kamaxtu do na žiru kitabi keç̆opu. Xeleri Eşrefi bulvarişa nunk̆ap̆un. Hek gelaxunonis kodoxedu do ok̆itxus kogyoç̆k̆u. Ar k̆ele ik̆itxums, ar k̆ele ap̆arati oxenuşeni na unon şeyepe defteris noç̆arums. Arçkva radio mağazaşa idu. Eşrefi, keç̆opu na unt̆u şeyepe do k̆olmanuri bazarişa idu. Hek baba muşik k̆olmanişen na moiğu zamzavati gamaçamt̆u.

--Handğa ordo doboçodinit,- babak Esrefis uǯu,- edo si so ort̆i, skanişeni mutu k̆ayi şeyepe

eç̆opii?

--Ma dido k̆ayi şeyepe ep̆ç̆opi, baba! Dido k̆ayi şeyepe miğun haǯi! -nena gyukturu Eşrefik.

--Heşo ren na, k̆ayi ren! Oxoris p̆ç̆k̆omaten!

--Baba, hentepe var iç̆k̆omenan!

--Mu eç̆opi hemindos?

--Radio ap̆arati oxenuşeni şeyepe ep̆ç̆opi. Ma radio ap̆arati p̆are do ok̆ule k̆arta dğas

Mosk̆ovak, Tbilisik ambari do musik̆a na meçams mebiucaten, -uǯu Eşrefik.

--Mupe moingonam, bere çkimi?! Ama dogaxeneni? Kogiçkini muşi oxenu?- k̆itxu babak.

--Hemuk domogurasenya do,- Eşrefik babas kitabi oǯiru.

Vit dğa golilu. Ham vit dğaşi doloxe Eşrefik udoç̆k̆indinu içalişamt̆u do uk̆açxeni mavitani

dğas dovu radio-ap̆arati.

--Handğa radio meucinuseni, oxori çkunişa komoxtit!- ucoxomt̆u iris Eşrefik.

--Mteli şeyi xaziri giğuni, mutu megişvelai?- Eşrefis babak k̆itxumt̆u.

--Antenaşi dodgus memişveli, çkva mteli xaziri ren,- Eşrefik uǯu.

Jur didi ǯalami Eşrefik dogoru juristi, teli konok̆oru do babaş meşvelute oxoriş jin kogedgu,

majurani ǯalami oxorişi yanis na t̆u ncas kogyuçanu.

--Haǯi antenati xaziri miğunan!- babas uǯu xeleri Eşrefik. Lumcis dido k̆oçi ok̆ibğu. Saati

şkitis mʒika nužit̆uşi radio-ap̆aratik oşiralus kogyoç̆k̆u. Ok̆ule emedeni sersi kesiğu:

--Alo, alo! İsinapams Mosk̆ovak, isinapams Mosk̆ovak!

Sersi oxuşkuşk̆ule mteli-xolos heşo axeleski, mitam mǯk̆upanas teoni dğaşa na amaxtessteri. Musik̆a kogelaçes. Dibires.

--Mu k̆ayi ren!- Eşrefis babak uǯu- Oxoris pxer do Mosk̆ovas na boresteri maǯonen. Radiote artikatis mebaxolert!

Cidaxi gza:

Nurik dersi iguramt̆u. Hemus baba muşi konaxolu do k̆itxu:

--Mu ik̆itxum?

--Ǯoxle berepek muç̆oşi iguramt̆esşeni otkuce bik̆itxum. Nena gyukturu Nurik.

--Ar domik̆itxi!

Nurik ar otkunci babas duk̆itxu.

--Mtiniti ç̆aruman. Haşo t̆u. Berobas mati heşo mǯorumt̆i,- Nuris babak uǯu,- mati heşo

biguramt̆i. Hemindos haǯi na rensteri doguroni var t̆u. Ç̆araş ogurusti mitik uci var meçamt̆u. Çetini t̆u oskidinu.

--Baba, haǯi heşo berepes oğodinu var iven. Sovetyari pala onç̆inuk izni var meçams!

İsa ren. Var iven. Haǯi ç̆aras oguru iri-xolos gyoç̆irines. Geç̆k̆apuloni doguronişi enç̆kinu

mtelis unon. Ok̆ule oşkaneni doguronişa idare. Hemuşk̆ule, mis guris uğun universit̆eşa nulun. Hak var ginon na oguru zaoti do fabrik̆ak̆ala na ren doguronis amaxtare, hak zenaati igurare. Hekole gamulunan k̆ayi çkinaperi madulyepe. Oguruşi gza gonǯk̆imeri ren. Cidaxi gza ren.

Musafiri mjora (Neneʒuri doguronis mamgurapalepesi tkvala):

K̆iralişi oras Grilonaşi orapes doguronepe mitik var uk̆odumt̆u. Mutepeşi alboni hentepes var uğut̆es. Muşi nanaşnenate ç̆areli suparapeti var uğut̆es. Sovetyari pala onç̆inuşi oras hentepes uğunan muşi alboni, muşi supara, muşi doguroni. Doguronişa berepe mendraşen moyonaman. Doguroni na ren oput̆eşen 600-700 k̆ilomet̆ro mendra berepes gonink̆onepe cogik̆ala gulunan. Purkinaşi oras tundra yeşili mt̆k̆alepe moitumers. Yeşilonaşi doloxe t̆oba, t̆oç̆lop̆i do galepe çxant̆unan. İnuvaşi oras tundra ineri do mtviri moitumers. Hemindos iri k̆ele darçinus çorçi na renan mskverepeseni gza goinǯk̆en.

Neneʒik çorçi nart̆is mskverepe nuk̆idams, berepe gyoxunams do doguronişa mendiyonams.

Hek purkina moxtimaşakis dut̆alams. Ǯanas mtelişen xeleri dğa neneʒi mamgurepek mjoras gamaçkinduşi dğa şinuman. Hek, so skidunan neneʒepi, jur tutaşi doloxe furt̆unoni seri goinzden. Çkuni doguronişen xolos ar buksi ren. Hemuşen mendraşa ožiramu goinç̆imen. Buksişen mtelişen ordo mjora mažirenan. İrişen ǯoxleneri dğas mo iyaner. Mjora mʒika-mʒika let̆as jin çxat̆asen do xolo kogyulun. Ama mu xeloni ren mjoraşi maartani tenaşi ožiramu! Berepe doguronişen gamunk̆ap̆unan do buksis ok̆oibğenan. Hak mteli oput̆es na skidunanpe renan, hakti coğorepe renan. Aha ǯaleni p̆ulaşi mžğa dimç̆itanu. Mtelik didi guriş bangalite iyondaman. Çxat̆eri tenape gofiryales. Horizontiş jin yemurgonu mjora. “Mjora” icoxuman berepek. Ağnemordalepek t̆ufeği ot̆k̆omelan. Didi do ç̆ut̆alepek xe ot̆k̆vaʒinaman, artikatişi alis dolok̆idaman, xeleri renan. Mtutiş motalepesteri mtviris asternan berepek, hentepek̆ala lak̆ot̆epekti isternan. Haǯi dğas manžinasen. Grilonaş dido oruman mjoras. Mtelişen xazi na oğodams zit̆a ren mjora. Mtelik na orums neneʒuri birapas hasa zop̆onan:

“Ma pxer do zuğas boǯk̆er./ K̆ayi xalis boret sumixolo/ ma, zuğa do mjora!”

Sanit̆ar Coğori:

Dobadonarepeşi cengiş oras maržğvani xes do k̆uçxes k̆urşumi momat̆u. Skurişa dobimurgoni. Didi diʒxiri gemixtu, mencelis mebli. Çkunepe soti var ižiret̆es, mutu var ignapet̆u. Mataras ǯ̆k̆ari na miğut̆u mteli pşvi. Ok̆onabğuri. Gobk̆unʒxuşiş- bazi ç̆umandeli, bazi lumci gemaven. Meşveluşeni bicoxom, mitik nena var gemikturams. Hemute oxonaǯ̆onet̆uki, çkunepe mendra t̆es.

Yarape maç̆uns…

--Gomdinuya!- ma guris mek̆amilams.

Coğori “Gayk̆a” var t̆uşi, gomdunut̆i.

Majurani ser-dğalerişi oçodinus bognam. Sontxa xolos coğorik p̆urins. Heşo maxelu ki, va itkven. Xvala heya mžiraseni varna var mžirasen? Komžiru. Gayk̆ak komžiru. Gomaxveli, nunk̆u do p̆ici eşamilok̆u.

--Çkimi k̆ayi guroşi manebra! Şurimşine çkimi!

Edo muç̆o var gebodva hemus manebra coxo!

Kelinciru çkimi yanis coğori do k̆ap̆ula memiktu. K̆ap̆ulas hemus mç̆ita tutoni çanta uğut̆u: “Na gik̆orems kezdiya!” Eşabiği ma iyodi. Bint̆i. İyodi yaraş dobusvi, dobik̆iri

Edo Gayk̆a çkimda unk̆ap̆un brinzeli k̆ibirepes dokaçeri. Brinzeli ket̆i ren, namu na dolok̆idaman coğorişi alis. Coğori sanit̆arik yara na uğun k̆oçi kožiraş-k̆ule yezdims brinzeli do unk̆ap̆un muşi sanit̆ari k̆oçepeşa. Yara na uğun var ažiru na muk brinzeli var yezdims.

Gayk̆a brinzeli k̆ibirepes dokaçei çkuni mç̆ita miuri sanit̆arepeşa idu do çkimda moyonu.

Haşote dobuçiti.

Gemçalape:

Baba do Xemzek fabrik̆as içalişaman. ç̆umandeli… Xemzek toli kogonǯk̆u. Komoxtu nana:

--Keyseli, Xemze! Saati aşi ren. Babak çai şums.

Xemze isels, ibons, xut dek̆ik̆eşi jimnastik̆a ikoms.

--Xemze, çai şvi!- Babak uǯumers, -dixa-markvali ç̆k̆omi, t̆uʒa ren, nostoneri. Ehe kovali, k̆valiti hak ren.

--Nana, si oxoris kort̆arei? -Xemzek k̆itxams.

--Ko, handğa var biçalişam. Handğa moşvacinoni dğa miğun.

Baba do Xemze t̆ramvaite fabrik̆aşa ulunan. Xemzeşi baba matexne ren. Xemze mamgure ren. Muk otxo saati içalişams, edo ok̆ule mektebişa nulun.

--Haǯi çku gemçaleburot biçalişamt. Çku gemçalepe boret. Fabrik̆aşa yano moxtimu var iven, k̆ap̆ineri do k̆ayi oçalişu unon. Mik var içalisams, heya bunduri ren.

T̆ramvais xelapa ožiʒinu ren. Baba do Xemze xolo lavoni mutepeşis renan. Haya lavoni

madulyepeşi lavoni ren. Mteli madulyepek ar gurite içalişaman do skidunan dido k̆ai.

Germa:

Oput̆eşi gomorgvas mçumalepesteri mağala rak̆anepe dginan. Mt̆k̆aş peroni germak

k̆unǯulişakis k̆arta rak̆anis dolokunu dolokunams. Hakole do hekole gyulunan ini do paği ǯk̆arepe, mutepeşi sersi mendraşe ignapen. Okti yerepes, zenepe do dolorubapes lazut̆i, tutuni do kurumişi onape ižirenan. Mskva do oxeloni sureti ren. Mtineti heşo oput̆e t̆u. Heşo t̆u ama k̆oçepek xe mutepeşite kok̆oxves ham mskva ožiramu. K̆artak na unt̆u svas ncalepe k̆vatumt̆es. Cogi gulut̆u do ağani ncalepe imxort̆es. Germa mitik var çumert̆u. Haşo tamo germa nik̆arbet̆u. Oput̆eş xolos ordo ar nca var doskidu. Oktepes mç̆imapek let̆a geçxes do galişa geiğes. Oktepe t̆et̆eli do kvaloni kodoskides. Ǯoxle onape na t̆es svalepes, haǯi mitis ar tipiti var ižiret̆u. Ǯk̆artolepe meskures. Ǯk̆arepeşi xeleri do ranǯk̆aleri sersi var ignapet̆u. Ar fara zori mç̆ima domç̆imu. Gvari kogextu do ar oxori, jur mağaza do serenti mendiğu. İmgaran oput̆es.

--Ğormotişi ceza renya!- kçinepek zop̆onan- ǯoxle haşo k̆ayi onape miğut̆es, gvari çkar var

İvudort̆u! Ğormotis boxveǯat!

Gvari na gextu do oput̆es zarari na dovu noğas ognesşi k̆omisiya doǯopxes do keşoçkves

oput̆eşa.

--Ncalepe usuverite mot k̆vatumt̆it?- k̆itxu ar k̆oçik. Heya germas na oǯk̆en magerme na

uǯumelan k̆oçi t̆u.

--Germa oçumaluşi ren. Tkva haşo ncalepe na k̆vatumt̆itşeni oktepes nca var doskidu. Ncaşi

ciyakik let̆a okaçams. Let̆akti mç̆ima şums do gvari var iven. Haşo ari majuras noums.

Oput̆arepek koxoǯones dulya mus ren do hemuşk̆ule germas oǯk̆edes. Na k̆vatumt̆es svalepes nca orgamt̆es, oncuşi svalepes koguğobes, ok̆vatuti suverite k̆vatumt̆es.

Memşvelalepe:

T̆aroni ok̆omǯk̆upu, uça mç̆imoni p̆ula mulut̆u. K̆olmanurepe tutuniş mağazaşa unk̆ap̆ut̆es. Maşinape, tutuni gek̆ideri gale renan do mağazaşa amamalu unt̆u. K̆artak mani dulya ikomt̆u. Ama p̆ula daha k̆ap̆ineri mulut̆u. Jur-sum mçxu mç̆imas ǯap̆u let̆as melu.

--K̆ap̆ineri, mani!- icoxomt̆u bigadarik.

Oǯk̆enan k̆olmanurepek, darçel-darçeli unk̆ap̆unan berepe mç̆ita mandili alis gok̆oreri.

--K̆aobate, manebrape!- selami komeçes berepek, -çku tkvanda meşveluşeni moptit.

--K̆ayi oras komoxtit, p̆alik̆arepe ret!

Dulya igubet̆u. Mik maşina amaimert̆u, mik onaşe k̆alati moimert̆u, mik dengi mağazaşa

mendimert̆u. Haşo ok̆onç̆eri mencelepete dulya omç̆imuşakis doçodines.

Pk̆odumt:

Rak̆ani rak̆anişen mağali ren. Mteli svas ncaepe. K̆ap̆ineri galepe gyulunan zuğaşk̆ele.

Gzaepe nç̆ule, endra-gendra renan. Mç̆ima domç̆imu na gzas var galen, galepe irdenan k̆oçis varti ʒxenis mek̆alen. Vana mtviri domtu na xolo gza var iven. Hasteri ožiramu t̆u rak̆anoni Ak̆anis. Ama haǯi, mteli dikturu. K̆uçxes gza omçiranaman, doves avt̆omobili na goilen gza xolo dido ağani gzaepe ikuman. K̆ap̆ineri ğalepes doves k̆ik̆inaşi xincepe. Galepes mencelite oktaman didi t̆urbinape do elektrik̆işi te iç̆ven rak̆anoni oput̆epes.

--Ko, çku dop̆k̆odit soʒialistoni oskidinu.

K̆ik̆inaşi gza:

Gomnǯuranu k̆oçik rak̆anepes zeni do oçepes dovu zili gza. Ğalepes xincepe dok̆odu. Zili gzas kogyodu puladişi relsape. Relsapes kogejodu k̆ik̆inaşi makina. Makinas uğut̆u çuveni, p̆eç̆k̆o do bori. P̆eç̆k̆os dişka vana noşkeri dolot̆k̆omelan, çuvenis ǯk̆ari iguben.

T̆arik̆ams keşurmtoru ʒxenepe var uonun, haşo k̆ap̆ineri nulunki, ʒxenis var naç̆işinen. Saatis jurneçdovit k̆ilomet̆rosakis ikoms. Unk̆ap̆un keşurmtoru do zdims vagonepe. Ar vagonite k̆oçepe nulunan, majuranepes oğmalute opsşa ren, oğmalu mendimelan.

[Naqonasunon…]

 


 [Kaynak kitap: İskender Ǯitaşi, “Ok̆itxuşeni Supara/ MajuraniFila”, Abazastani Ö. S. S.C., Gürcistan S. S. C., S. S.C. B, Аҟəа/ Soxumi/სოხუმი/ Сухум, 1937, (1937 Latin Alfabesinden 1984 Alfabesine çevriyazı, düzenleme ve Türkçeye çeviri: Ali İhsan Aksamaz, İstanbul, 1998]

 

aksamaz@gmail.com