[Lazca-Türkçe Masallar- 6]: “Yılan ile Adam”
Bir zamanlar adamın biri
dağlık bir yerde ateş yakmış. Ateş, etrafa da yayılmış. Derken ateş bir ağacı da sarmış. O ağacın üstünde bir
yılan oturuyormuş. Yılan, yanan ağaçtan kaçamamış. Orada sıkışıp kalmış. Haykırmaya
başlamış. Bir başka adam bu haykırışların geldiği yere gitmiş. Yılan, adama
şöyle demiş:
--Ne olur, beni bu
ağaçtan indir!
--Ben seni oradan nasıl
indireyim ki?
Yılan yalvarmış:
-Ne olur beni bu ağaçtan
indir!
Adam, yılanın
haykırışlarına dayanamamış. Gidip bir başka ağaçtan çatal şeklindeki bir sırık
kesmiş. Sırığı yanan ağacın üstündeki yılana uzatmış. Yılan, sırığa sarılmış.
Sonra da yavaş yavaş sırığın diğer ucuna ulaşıp yanan ağaçtan kurtulmuş. İşte
tam da o anda kendisini kurtaran adamın boynuna sarılmış.
Adam, yılana şöyle demiş:
--Tamam kurtuldun! Artık
yere in!
Yılan:
--Hayır, yere inmem!
--Neden? Sen ağaçta
yanıyordun, seni kurtardım işte!
--Evet, sen beni
kurtardın, güzel ama senin gibi bir adamın biri de o ateşi yakmıştı; az kaldı yanıyordum!
Şimdi ben seni illaki yiyeceğim! Senin üzerinden yere inmem!
Adam yalvarmış:
--Yere in! Ben sana büyük
iyilik ettim. Ateşte yanacaktın. Yanmadın. Ben seni kurtardım. Sen şimdi beni
niye yiyeceksin ki?
--İnsanoğlundan bize hayır
gelmez!
Adam, yılana yalvarmış:
--Hadi, beni serbest
bırak!
--Peki, ben seni illaki
yemeyeceğim. Böyle boynunda, sırtında sarılmış oturayım da yolda öyle gidelim!
Sonra yılan düşünüp şöyle
demiş:
--O hâlde senin
akıbetini, “bu adamı yesem mi, yemesem mi? Sen bir şey söyle!” diye yolda göreceğimiz
üç hayvana soralım!
Sonra korku içindeki
adam, vücuduna sarılmış yılanla beraber yola koyulmuş. Gitmişler, gitmişler.
Derken karşılarına büyük bir dere çıkmış. Dere kenarında oturup duran bir öküz
görmüşler. Adamın akıbetinin ne olması gerektiğini öküze sormuşlar.
Öküz fazla düşünmeden
yılana şöyle demiş:
--Münasiptir; sen bu
adamı ye!
Adam, öküze sormuş:
--Neden?
Öküz
hemen karşılık vermiş:
--İnsanoğlundan bize hayır
gelmez!
Adam, öküze yine sormuş:
--Neden?
--Vaktizamanında gücüm
kuvvetim yerindeyken tam yirmi yıl boyunca bir insanoğlu için çalıştım. Artık
ihtiyarladım, güçten kuvvetten düştüm, çalışamıyorum. O insanoğlu beni kovdu;
ne yiyecek veriyor ne de su! Şu dağlık yerde ne bulursam ancak onu yiyorum. Yoksa
ölüp giderim!
Adam ile yılan, öküzü
orada bırakıp yine yola koyulmuşlar. Girmişler, gitmişler. Düzlük bir yerlerde
ihtiyar bir at oturuyormuş. Ata seslenmişler. At gelmiş. Yılan, ata sormuş:
--Ben bu adamı yiyeceğim!
Adam, ata şöyle demiş:
--Ben bu yılana büyük
iyilik ettim!
--Nedir?
--Dağlık bir yerde ateş
yanıyordu. Bu yılan da yanan bir ağaçta sıkışıp kalmıştı. Ben bu yılanı yanan o
ağaçtan indirip kurtardım. Şimdi, “seni yiyeceğim” diye tutturdu.
At hiç düşünmeden adama
şöyle demiş:
--Münasiptir; yılan seni
yesin!
--Neden?
--Çünkü insanoğlundan bize
hayır gelmez! Vaktizamanında gücüm kuvvetim yerindeyken gençken sırtıma binen insanoğlunu hep götürüp
getiriyordum. Gel gör ki artık ihtiyarladım, güçten kuvvetten düştüm. Artık
insanları taşıyamıyorum. Sahibim olacak o insanoğlu beni kovdu. Tamam işte,
yılan seni yesin!
Adam ile yılan, atı orada
bırakıp yine yola koyulmuşlar. Gitmişler, gitmişler. Derken yolda bir çakalı
görüp çağırmışlar. Çakal da yanlarına gelmiş:
--Hele, söyleyin bakalım!
Mevzu nedir?
Adam, çakala şöyle demiş:
--Benim için bir iyilik
yap!
--Neden? Ne var ki?
--Ben bu yılana büyük
iyilik ettim! Yanıyordu, kurtardım! Şimdi, “illaki seni yiyeceğim,” diye tutturdu!
Şu yılana bir şeyler söylesene!
Çakal:
--Ben, “yılan seni
yesin!” diyorum!
Adam, çakala sordu:
--Neden?
--İnsandan bize hayır
gelmez!
Adam, çakala yalvarmaya
başlamış:
--Hayır, hayır! Bak, ben
sana leziz yiyecekler veririm! Sana tavuk getiririm. Sen, hele beni bir kurtar!
--Madem öyle, seni
kurtarayım! Ama sen de bu iyiliğimi hiç unutmayasın!
--Hayır, hayır, ne demek!
Bu iyiliğini hiç unutmayacağım!
Çakal, yılana şöyle demiş:
--Şimdi adamın üstünden
yere in!
Yılan, adama verdiği sözü
tutup üstünden inmiş. Yere çöreklenmiş.
Çakal, adama dönüp şöyle
demiş:
--Şimdi eline bir sırık
al!
Adam, sırığı eline almış.
--Şimdi de o yılana vur!
Adam, yılana sırıkla
vurup öldürmüş.
Sonra da çakala sormuş:
--Artık beni kurtardın,
başka ne istiyorsun?
--Ben artık yoluma
gideyim! Sen de kendi yoluna git!
--Hayır, olmaz! Sen bana
iyilik yaptığın için ben de sana iyilik yapacağım!
Çakal:
--Hayır, hayır, ben bir
şey istemiyorum!
--Hiç öyle şey olur mu?
Sen burada hele bir dur da ben sana illaki tavuk getireceğim!
--Ne yapalım, peki!
--Ben buraya gelene kadar
sakın kaçma! Ben boşu boşuna bu kadar yolu gelmek istemem! En iyisi seni buraya
iple güzelce bir bağlayayım!
--Hayır, iple bağlama işi
olmaz!
Adam, çakalın oradan gitmeyeceğine
kanaat getirememiş. Çakalı iple bir güzel bağlayıp kendisi de gitmiş.
Adam, çakala tavuk
götürmek yerine beş- altı köpeği sağdan soldan toplayıp bir çuvala atmış.
Çuvalı da sırtına vurup çakalı bağladığı yere dönmüş.
Çakala şöyle demiş:
--Sana bir çuval dolusu leziz
tavuk getirdim!
Çuvalı yere koyup
boşaltmış. Köpekler etrafa saçılmış. Sonra da çakala saldırmışlar.
Çakal, “kaçayım!” demiş
ama becerememiş.
Köpekler kendisini parçalamadan
önce çakal, adama şöyle demiş:
--İnsanoğlundan bize hayır
gelmeyeceğini ben hep biliyordum! Başıma ne geldiyse hırsım ve aç gözlülüğümden
geldi. Kendim ettim kendim buldum!
https://aliihsanaksamaz.blogspot.com/2025/10/lazca-turkce-masallar-1-tebdili-kyafet.html
https://aliihsanaksamaz.blogspot.com/2025/11/lazca-turkce-masallar-2-tovbekar-eskya.html
https://aliihsanaksamaz.blogspot.com/2025/11/lazca-turkce-masallar-3-akl-ile-kader.html
https://aliihsanaksamaz.blogspot.com/2025/11/lazca-turkce-masallar-4-kardesin.html
https://aliihsanaksamaz.blogspot.com/2025/12/lazca-turkce-masallar-5-ay-ile.html
++
“Ǯiǯila do k̆oçi”
Ar dağepunas ar k̆oçik
daçxuri nunǯu. Daçxuri dido diç̆u. A’ncaşa mextu daçxui do ǯiǯila geşaxet̆u
ncaş jin. Ǯiǯila uramt̆u. Başk̆a k̆oçi moxtu, ǯiǯilak-na uramt̆u yerişa. K̆oçis
uǯu-ki:
--Hak kogemioni-a!
K̆oçik uǯu-ki:
--Ma muç̆oşi
gegionar”-ya.
--Var, illa gemioni-a,
oxveǯu.
K̆oçik çat̆ali biga
komek̆vatu, ǯiǯilas konunç̆u ncaşa. Ǯiǯila he bigas kogexedu. Bigas mok̆axtu,
mok̆axtu do k̆oçis alis kogak̆oru.
K̆oçik uǯu:
--Kodoxedi-a!
Ǯiǯilak:
--Var-ya, var
dobxedur-ya.
K̆oçik:
--Muşeni-a, si-a
iç̆vaput̆i-a do ma mogişletini-a.
Ǯiǯila uǯu-ki:
--Si momişletini-a,
k̆ay-a, lakin-ya skani’ster ar k̆oçik nunǯu-ya do ma biç̆vaput̆i-a. Ma haǯi si
gç̆k̆omare-a. Var dopxedur-ya.
K̆oçik oxveǯu:
--Kodoxedi-a. Ma si dido
k̆aoba goğodi-a. Daçxuris iç̆vaput̆i-a do va gç̆vi do mogişletini-a do haǯi mot
mç̆k̆omare-a?
Ǯiǯilak uǯu:
--K̆oçişe k̆aoba var
iven-ya.
--Var-ya,- k̆oçik oxveǯu
ǯiǯilas,- mu iven koxomişkvi-a!
Ǯiǯilak:
--İlla var, gç̆k̆omare-a.
Ma haşo cinikis gegxet̆a-ya do haşo gzas bidat-ya! Sum şei muntxa memaganoren,
hentepes dobk̆itxat-ya: “Ha k̆oçi bç̆k̆oma-i mot bibxort̆a-ya. Si ar mutu
domiǯvi!”
Ok̆ule mextes, mextes do ar didi ğalis ar
çifti xoci goşaxet̆u. Xocis dok̆itxes.
Xocik ǯiǯilas uǯu:
--Oç̆k̆omi-a!
K̆oçik uǯu xocis:
--Muşeni-a?
Xocik
uǯu-ki:
--K̆oçişe k̆aoba var
iven-ya!
K̆oçik:
--Muşeni-a?
Xocik uǯu ki:
--Ma-ya eçi ǯanas-ya
k̆oçişeni biçalişamt̆i-a, k̆ay k̆ap̆et̆i bort̆i-şi-a. Haǯi dobibadi-a do var
maçalişu-ya. K̆oçik memt̆k̆oçu-ya. Var gyari momçams-ya do var ǯk̆ari-a. Ha
dağis mutu kobžir-na, obibxor-ya do var-na, mutu! Var-ya do haşote bğurur-ya.
Haǯi heya naşkves. Xolo
gzas nulunan. İdes, ides do ar duzis ar badi nʒxeni kogoşaxet̆u. Ǯxenis
koducoxes. Ʒxeni komoxtu. Ǯiǯilak nʒxenis dok̆itxu:
--Ma ha k̆oçi
p̆ç̆k̆omare-a.
K̆oçik nʒxenis uǯu-ki:
--Ma hamus-ya didi k̆aoba
boğodi-a.
Nʒxenik:
--Mu-ya?
K̆oçik tku-ki:
--Ar dağis-ya daçxuri
iç̆vet̆u-ya do Ǯiǯila ncas geşikaçu-ya, iç̆vaput̆u-ya do ma heya kogeboyon-ya,
mobuşletin-ya. Haǯi-a-gç̆k̆omare,- miǯumes-ya.
Nʒxenik tku-ki:
--Gç̆k̆omas-ya!
K̆oçik:
--Muşeni-a?!
--Muşeni-a do k̆oçişe
k̆aoba var iven-ya,-uǯu nʒxenik,- ma-ya genci bort̆i-şi-a, k̆oçi-a p̆anda k̆ap̆ulas gexuneri goboyonamt̆i-a. Haǯi-a
dobibadi-a do dobixrak̆i-a. K̆oçi var gomaonen-ya, var maçalişen-ya. K̆oçik
memt̆k̆oçu-ya. K̆ay-a do ogç̆k̆omas-ya, ogç̆k̆omas-ya!
Haǯi hek igzales. İdes,
ides do ar yeriş mk̆yapu kožires. Mk̆yapus koducoxes. Mk̆yapu komoxtu.
--Mun oren-ya,- uǯu
mk̆yapuk.
K̆oçik uǯu:
--Ar çkimişeni k̆aoba
dovi-a!
Mk̆yapuk:
--Muşeni?! Mun oren-ya?
K̆oçik uǯu:
--Ma-ya ha ǯiǯilas dido
k̆ay dulya boğodi-a. İç̆vaput̆u-ya do mobuşletin-ya do haǯi “gç̆k̆omare”
miǯumes-ya do si ar mutu dotkvi-a!
--Ma haşo bzop̆on-ya,
ogç̆k̆omas-ya,- uǯu mk̆yapuk.
K̆oçik:
--Muşeni-a?
--K̆oçişe k̆aoba var
iven-ya.
--Var-ya!- k̆oçik oxveǯu,
-k̆ay şeepe mekçam-ya. Kotume mogionare-a do momişletini-a!
Mk̆yapuk uǯu-ki:
--Oki heşo ren-ya ma
komogişletina-ya do si mot gogoç̆k̆ondut̆as-ya!
K̆oçik:
--Var-ya, var
gomoç̆k̆ondut̆as-ya!
Mk̆yapuk uǯu ǯiǯilas:
--Haǯi-a tude kodoxedi-a.
Ǯiǯila kodoxedu.
Mkyapuk k̆oçis uǯu-ki:
--Ar biga kezdi-a!
K̆oçik biga kezdu.
--Ǯiǯilas geçi-a!
K̆oçik geçu do doylu
ǯiǯila.
--Haǯi momişletini-a,
çkva mu ginon-ya?-mk̆yapus uǯumes k̆oçik.
--Ma-ya bigzala-ya haǯi.
Si-ti gza skanis idi-a,- uǯu k̆oçis mk̆yapuk.
K̆oçik:
--Var-ya, si na k̆aoba
moğodi-şi, ma-ti ar k̆ay k̆aoba goğodare-a.
Mkyapuk:
--Var-ya, mutu var
minon-ya!
K̆oçik:
--İlla var-ya. Si hak
kort̆a-a, ma-ya kotume mogionare-a.
Mk̆yapuk:
-- K̆ay-a!
K̆oçik:
--Ma mobulurt̆a-şa-kis,
si imt̆apur-ya do ma mʒudişi var gomalen-ya tok̆ite-a komegok̆ora-ya.
Mk̆yapuk:
--Var-ya, mek̆oru var
unon-ya.
K̆oçik var daiceru do
konok̆oru do muk mendaxtu.
Kotume megyonare-a do coğorepe
dok̆orobu ar xut-aşi, ç̆uvalis kodolobğu. Komoyk̆idu k̆ap̆ulas, komoxtu
mk̆yapuşa.
Mk̆yapus uǯu-ki:
--Aha-ya, ar ç̆uvali kotume komogyoni-a.
Ç̆uvali kododgu.
Moçodinu. Coğorepe kodibğu. Konut̆alu mk̆yapus. Mk̆yapus meç̆işes.
Mk̆yapuk: “bimt̆a”-ya,
var amt̆inu. K̆oçis uǯu:
--K̆oçişe k̆aoba var
ivet̆u-ya, ma miçkit̆u-ya. Ma-ya ti çkimis ma boğodi-a.
Coğorepek oç̆k̆omes.
[Kaynak kitap: Sergi
Jğent̆i, “Ç̆anuri T̆ekst̆ebi/ Arkabuli K̆ilok̆avi”, S S R K̆ Meʒnierebata
Ak̆ademiis Sakartvelos Piliali, Ak̆ad N. Maris Sax. Enis, İst̆oriasa da Mat̆er.
K̆ult̆uris İnst̆it̆ut̆i, T̆pilisi, 1938, (Gürcü Alfabesinden Latin Alfabesine
çevriyazı, düzenleme ve Lazcadan Türkçeye çeviri: Ali İhsan Aksamaz, İstanbul,
1999)]

