[7 Haziran seçimlerine az bir süre kala Çoğulcu
Demokrasi Partisi’nden 2. Bölge Bağımsız milletvekili adayı Ali İhsan Aksamaz
ile görüştük. ÇDP Kurucuları arasında Çerkes olmayan tek kişi olan Laz
Yazar Ali İhsan Aksamaz ile yaptığımız söyleşinin ilk bölümünde ağırlıklı
olarak Lazları konuştuk. Yusuf
Altunok, ajanskafkas.com]
Yusuf Altunok: Öncelikle
sizi tanıyarak başlayalım, kimdir Ali İhsan Aksamaz?
Ali İhsan
Aksamaz: 1959 yılında,
24 Ocak’ta İstanbul’da doğdum. Rize/Ardeşen- Şanguli köyü kökenli bir baba ile
kökeninde Çerkeslik de bulunan bir annenin ilk çocuğuyum. Vefa lisesinden mezun
oldum. Daha sonra Antalya Yabancı Diller Yüksek Okulu’nda okudum ve ardından
Konya Selçuk Üniversitesi Eğitim Fakültesi’nden mezun oldum. İstanbul
Tepebaşı’nda bulunan İtalyan Kültür Merkezi’nde ve Roma’da dil okulunda
İtalyanca kurslarına gittim. Dolayısıyla iki yabancı dilim var, biri İngilizce
biri İtalyanca. Onun da dışında da Lazcayı literatür takip edecek, yazıp, akıcı
bir şekilde konuşacak derecede biliyorum. Lazca, aslında annem Laz olmadığı
için ana dilim değil. Bu sebeple özel uğraşımla geliştirdim Lazcamı. Çok
okudum, Sovyetler Birliği döneminde Türkiye’ye ulaşan akademik amaçlı
çalışmaları takip ettim. Hâlen de, dediğim gibi, literatürü takip ederek
okumalarımı sürdürüyorum.
Yusuf Altunok: Lazlar ve Lazca ile ilgili çalışmalarınız da var. Bunlardan biraz bahsedebilir misiniz?
Ali İhsan
Aksamaz: Evet, Lazlar
ve Lazca ile ilgili naçizane bilgim ve cesaretim seviyesinde çeşitli kitaplar
hazırladım. Herhâlde ölene kadar, ya da akli melekelerim yerinde olduğu sürece
de bu konuda üretmeye çalışacağım. Bu arada biraz da Gürcüce biliyorum.
Yayınladığım kitaplar arasında benim için en önemlisi “Laz Dili Temel
Dersleri”. Aslında bu kitabın ortaya çıkışı da ilginçtir. Kadıköy’de bulunan AKA-
DER’den bir teklif geldi bana, “Lazca ve Lazlarla ilgili bir şey yapalım” diye.
Bir sunum yapmamı istediler. Ben de “isterseniz, ben ders vereyim” dedim. Bir
akademik yıl ders verdim orada. Böyle bir çalışma için ciddî bir ön hazırlık
gerekiyor tabii. Bu hazırlık aşamasında yaptığım çalışmaları kitaplaştırdım ve
bu kitap ortaya çıktı. Lazika Yayın Kolektifinden yayınlandı. Bu sıralar bu
ders kitabının ikinci baskısı üzerinde çalışıyorum. İkinci baskıya biraz farklı
bir konu olarak, Lazca Siyer çalışmamı ekledim. Bunun dışında 30 yılı aşkın bir
zamandır İngilizce öğretmeniyim. Bir dönem Büyükşehir Belediyesinde Özürlüler Merkezinde
çalıştım. Şu anda emekliyim ama hâlen ders ücretli olarak derslere devam
ediyorum. Evliyim. Eşim Nuray Gök Aksamaz da bir kültür insanı. Onun da “Kafkasya
Mitolojisi” adlı bir çalışması var. Aynı zamanda “Nartlar’dan Beri” adlı bir
bölümde topladığı kendisine ait olan Nart şiirleri var. Bir kızımız var, İTÜ’yü
bitirdi, master hazırlıkları yapıyor.
Yusuf Altunok: Aslında bu
söyleşinin amacı seçimler. Ancak sizi bulmuşken Lazlardan biraz daha bahsetmek
istiyorum. Maalesef Lazlar konusunda hem Çerkes Diasporası hem de Türkiye
kamuoyu pek bilgili değil. Bu sebeple Lazları biraz daha tanımak isteriz.
Ali İhsan
Aksamaz: Lazlar,
Güney Batı Kafkasya ile Doğu Karadeniz bölgesinin yerli halkı. Yani bugün
birbirine komşu ülke olan Türkiye ile Gürcistan’ın birbirine yakın olan
bölgelerinde yaşayan yerli halklardan bir tanesi. Lazlar eski dönemlerde Megrel
olarak adlandırılıyorlardı. Hatta şu anda da kendilerine Margali derler
Megreller. Margali kelimesi ekinci demek. Yani eken, biçen, tarımla uğraşan
anlamına geliyor. Süreç içerisinde Megrellere yani Magrallara Bizanslılar Laz
dediler. Magral, Megrel ve Laz aslında eş anlamlı kelimeler olarak aynı halkı
tanımlamak için kullanıldı. Yakın akrabaları olan Gürcüler onlara Megrel ya da
Megreli derken bir diğer komşuları olan Abhazlar onlara Agırva diyorlar.
Tarihsel süreç içerisinde Laz adı Müslümanlaşanların üzerinde kaldı
diyebiliriz. Diğer bahsettiğimiz kavramlar, Megrel ise, Hristiyanların üzerinde
kaldı. Tabii şunu da belirtmek gerekiyor: Gürcistan’ın Lazları şu anda yeniden
ata dini olarak adlandırdıkları Hristiyanlığa dönmüş durumdalar.
Osmanlı Lazları, kendi üretim ilişkileri içinde
yaşayıp üreterek hayatlarını devam ettiriyorlardı. Cumhuriyete kadar da bu
şekilde devam etti bir şekilde. Hatta Kurtuluş Savaşı olarak kodlanan savaşa
fedakârca destek oldular. Nazım Hikmet’in “Arhavi’li İsmail” adlı destanında da
Lazların bu mücadeleye destekleri ayrıntısıyla anlatılır. Birinci Meclis, bildiğiniz gibi Türkiye’nin önemli bir
mevzisiydi. Hem halklar, hem mezhepler, hem de dinler açısından, ama ikinci
meclis öyle değildi maalesef. Kısaca 1930’lu yıllardan itibaren bütün diğer
kimlikler gibi Laz kimliği de baskı altına alınmaya başlandı. Ancak bu
baskıların çok fazla etkili olduğu söylenemez. Çünkü Lazların çoğu, kendi
üretim ilişkileri içerisindeki köylerde
yaşıyorlardı. Devlet otoritesi size bir şey dese bile, köyde, kırsalda büyük
ölçüde geleneksel üretim ilişkileri içinde Lazca ve Laz kültürü yaşıyordu.
Ancak ne zaman ki 1970’lerden sonra radyo, televizyon ve elektrik oralara
girdi, asimilasyon çok daha hızlı bir şekilde etkisini göstermeye başladı.
Yusuf Altunok: Karadeniz
bölgesinin tamamı Laz olarak bilinir ancak, sanırım, gerçek bu değil. Lazlar
nerelerde yaşıyorlar daha çok Türkiye’de?
Ali İhsan
Aksamaz: Özel olarak
Rize’de Pazar, Ardeşen, Fındıklı, Çamlıhemşin; Artvin’de ise Hopa ve
Arhavi’de yaşıyorlar Lazlar. Aynı zamanda 93 Harbi olarak adlandırılan
1877-1878 Osmanlı-Rus Savaşları sırasında önemli sayıdaki bir nüfus Türkiye
dışındaki bölgelerden, birçok Laz gelip Türkiye’nin Batı bölgelerine, Adapazarı,
Sapanca, Düzce gibi bölgelere yerleşmiştir. Bunlar bugün muhacir Laz köyleri
olarak bilinen köylerde yaşarlar. Bunlar da kendi dil ve kültürlerini büyük
ölçüde yaşatıyorlar. Tabii burada köyde kalanların kimliklerini yaşatma
oranlarının çok daha fazla olduğunu söylemek lazım. Şöyle bir ayrım vardır,
bilirsiniz, toprak yolda yaşayan insanlar kendi kimliklerini, kültürlerini
dillerini yaşarlar ancak yol asfalt olmaya başladığında kültürün yaşatılma
oranı da aynı ölçüde düşer.
Özetle Lazlar, Sovyetler Birliği çökene kadar ciddî
bir asimilasyona uğradılar Türkiye’de. Ancak şunu da not etmek lazım ki Osmanlı
ülkesinde olsun, Cumhuriyet Türkiye’sinde olsun bir takım Laz aydınları ve Laz
örgütleri çeşitli çalışmalar yapmışlardır. Ancak bunlar ne yazık ki açığa
çıkarılmamıştır tam anlamıyla. Osmanlı dönemindeki çalışmalara örnek vermek
gerekirse Hopalı Faik Efendi vardır mesela, ilk Laz dili gramerini oluşturmuş
olan. Bu çabalarından dolayı takibata uğramış olduğunu söylememe gerek yok
sanırım. Onun dışında İrfan Aleksiva adlı bir arkadaşımızın ortaya çıkardığı,
Fındıklılı Ahmet Tevfik Kavasişi adlı aydının Lazca bir broşürü var. “Sevgili
vatandaşlarım Lazlar…” diye başlar o broşür. Bu metin daha sonra çeviri yazı
olarak Lazi Yayınları tarafından da basıldı. Bu örnekler gösteriyor ki hem
Osmanlı döneminde hem de Türkiye dönemlerinde tüm engellemelere rağmen, Laz
aydınlarının kültürlerine dair çalışmaları vardır.
Yusuf Altunok: Şu anda
Türkiye’de yaşayan Lazların mevcut sorunlarını sormak istiyorum. Ne tür
talepleri var Lazların ya da talepleri var mı?
Ali İhsan
Aksamaz: Tabii ki
Lazlar, diğer halklarda olduğu gibi aynı ekonomik imkânsızlıkları ve sıkıntıları
yaşıyorlar. Hayat şartlarının mutlaka düzeltilmesi gerekiyor. Çünkü eskiden
Lazistan Sancağı denilen, şimdi Lazona dediğimiz yerde nüfus özellikle köylerde
sürekli azalıyor. Şu anda Lazlar hem köylü, hem kentli, hem de İstanbul,
Ankara, İzmir’de yaşayanlarla birlikte büyük kentli olarak yaşıyorlar. Fikri
yapılarının da bu şekilde hem köylü hem kentli hem de büyük kentli olduğunu
söyleyebiliriz. Kimlik mücadelesinde kalıcı başarılar elde edememelerinin
sebebi de biraz buradan kaynaklanıyor.
Yusuf Altunok: Bu
anlattıklarınızdan yola çıktığımızda Lazların Türkiye’deki siyasal süreçlere
kendi kimlikleriyle katılım düzeyleri, daha net ifade edecek olursak
siyasallaşma düzeyleri nedir?
Ali İhsan
Aksamaz: Lazlar,
aslında tarihsel TKP’nin (Türkiye Kominist Partisi) önemli kadrolarını
oluşturuyorlardı. Biliyorsunuz Sovyetler Birliği, Güney sınırlarını güvence
altına almak için genç Türkiye Cumhuriyeti ile iyi ilişkiler içerisindeydi ve
onu küstürmek istemiyordu. Türkiye’nin iki seçeneği vardı, İngiltere ve
Sovyetler Birliği. Bu iki büyük güç arasından tahterevalli politikası ile
Ankara yönetimi işi götürdü. Bu süreçte bir de TKP gerçeği var. Sovyet Rusya
hiç bir zaman Türkiye ile ilişkilerini bozmadı. Lenin döneminde de Stalin
döneminde de, hatta bugünde böyledir bu. Türkiye ile Rusya Federasyonu
ilişkilerini iyi tutmak istiyor çünkü komşu ülkeler.
Bu çerçevede tarihsel TKP’nin de Sovyet gölgesinde
kalmış bir hareket olduğunu söyleyebiliriz açıklıkla. Sovyet yönetimi kendi
etkisindeki TKP’nin Türkiye ile ilişkilerini bozmaması yönünde tedbirler
almıştır. Dikkat ederseniz iki kuşak öncesinde TKP’li olanlar bir bakmışsınız
CHP’li olmuşlar. Böyle bir proses de var.
Süreç içerisinde, biliyorsunuz, 1988 31 Ağustos’unda
Sarp Sınır Kapısı açıldı. Bu sınırın açılmasıyla birlikte o tarafta kalan
Lazlar ile bu tarafta kalan Lazlar arasında gidip gelmeler ve ilişkiler
başladı. 1937’de kapanan sınırın ardından ilk ilişkiler kuruluyordu bu dönemde.
Daha sonraki dönemde pasaportsuz geçişlerin başlamasıyla Lazlar birbirleriyle
ilişkilerini daha da artırdı. Bu dönemin etkisiyle Laz aydınları da, özellikle
Avrupa’da, Almanya’da yaşayan genç aydınların içerisinde olduğu grup kendi
kimliklerini yaşatmak için el yordamıyla da olsa bir şeyler yapmaya çalışırlar.
Ve bu çabaların sonucunda bir alfabe hazırlandı. Gerçi Sovyetler Birliği’nde, Lazların
kültürel hakları sahip oldukları dönemde Latin alfabesine dayalı bir alfabeleri
vardı. Ancak Almanya’daki aydınların bundan haberleri yoktu. Esas itibariyle
1980’li yılların ikinci yarısından sonra Laz kimlik hareketinin yavaş yavaş
ivme kazandığını görüyoruz. Bunlar genelde sol, sosyalist, Marksist grupların
etkin olduğu hareketler. Bu çalışmalar hakkında çok fazla bir kaynak yok. Bunun
sebebi bu grupların o dönem için illegaliteleri ve diğer kesimlerin de onları
görmek istememesinden kaynaklanıyor.
Yusuf Altunok: Özellikle
2000’li yıllardan sonra Türkiye’deki etnik kimliklerin daha görünür olduklarını
görüyoruz. Lazlar için de benzer bir süreçten bahsedebiliyor muyuz?
Ali İhsan
Aksamaz: 1993’de
benimde içerisinde olduğum bir grup “Ogni Dergisini” çıkarttık. “Ogni” aslında “ognu”
yani “duymak” fiilinden geliyor.” Ogni” “duy” demek. Bu yayın organı altı sayı
çıktı ama Lazlarda müthiş bir kimlik sıçramasına yol açtı. Lazcanın
yazılamayacağını düşünüyordu insanların çoğu bu dönemde. Resmî ideoloji,
insanların beynini öyle bir dumura uğratmış ki Lazcanın yazılma ihtimalini bile
yok sayıyorlardı.
Tabii bu çalışmalarla birlikte Kâzım Koyuncu faktörü
var. “Ogni” önemliydi ama Kâzım Koyuncu ile birlikte bu kimlik bilinci daha da
bir ivme kazandı. Çünkü Kâzım Koyuncu yaptığı çalışmalar ile Lazcayı popüler
bir dil haline getirdi. Koyuncu’nun kanser olup maalesef hayatını kaybetmesiyle
birlikte Laz dilinin popülaritesi biraz daha fazlalaştı. Tabii Türkiye’de
yapılan bütün bu çalışmalar siyasal söylemleri de içinde barındırıyor. Bütün
sol grupların bunları sahiplenmeye çalıştıklarını görüyoruz mesela. Her biri
kendi algıları üzerinden bu çalışmalar ile ilgili seksiyonlar oluşturmaya
çalıştılar ve bu süreç bir şekilde devam ediyor.
Burada çok önemli bir şey yaşandığını da söylemek lâzım.
“Laz Kültür Derneği” kuruldu İstanbul’da, bunun yanı sıra “Laz Enstitüsü”
açıldı. Arhavi’de “Çkuni Berepe (Bizim Çocuklar)” adlı Kültür, Sanat, Turizm
derneği var. İrfan Aleksi adlı bir arkadaşımızın çıkardığı bir gazete var.
Bunların dışında tabii internet ortamında Lazlar ile ilgili belki binlerce
yayın var. Lazların yurt dışında hiç bir yerde özerk bölgeleri ve tabii özerk
hakları olmadığını düşündüğümüzde bu çalışmaların ne kadar zor olduğunu da
görürsünüz. Türkiye’deki Laz aydınları bu çalışmaları, emin olun, tırnaklarıyla
kazıyarak ortaya koydular. Bu insanlara bu yüzden ben ayrım yapmadan sonsuz
saygı duyuyorum. Maalesef resmî ideoloji sadece insanların kimlikleriyle
buluşmalarının önünde set olmadı, aynı zamanda aydınların birlikte hareket etme
ihtimallerini de dumura uğrattı. Ciddî bir güvensizlik ortamı oluştu aydınlar
arasında. Şu anda birbirinden farklı duran birçok grup var ama zaman içerisinde
bunlar birbirlerine yaklaşacaklar ve birlikte hareket etmeye başlayacaklardır,
ben buna tüm kalbimle inanıyorum. Bu anlamda Lazların da politize olduklarını
göreceğiz. Zaten politize olmalılar çünkü resmî ideoloji bir siyaset
uygulayarak bütün kimliklere yok etmeye çalıştı. Bununla da ancak politize
olarak mücadele edilebilir.
Yusuf Altunok: Geçtiğimiz
yıllarda seçmeli ders olarak çeşitli dillerde eğitim verilmeye başlandı. Bu
anlamda Lazcanın durumu nedir? Bu sınıflara ciddî bir rağbet var mı?
Ali İhsan
Aksamaz: Bu
gelişmeler geç de olsa AK Parti döneminde yaşandı. Ben kendi adıma AK Parti’ye
müteşekkirim. Yaptıkları doğru, yanlış değil, ancak tabii ki yetersiz.
Seçmeli ders konusu Lazca açısından çok önemliydi. Bu, şu anlama geliyor:
Türk devleti bu güne kadar yok saydığı, asimile etmeye çalıştığı bir halkı
tanıdı. Ve onların kimliklerini, dillerini yaşatması noktasında da adımlar
atıyor. Bu adımlar bu açıdan çok önemli. Tabii bu gelişmeler gönül isterdi ki
20’li- 30’lu yıllarda olsun ve hem ortak anlaşma dilimiz Türkçe hem de yerel
dillerimiz bu durumda olmasın. Türkçe hiç iyi bir durumda değil, yerel
dillerimiz için de durum vahim. Ayrıca insanlarda da ortak anlaşma dilimizi
reddetme gibi bir eğilim var son dönemde. Bu kesinlikle yanlış. Aynı nüfus
cüzdanını taşımak durumundayız ve aynı ülkede yaşamak zorundayız sonuçta. Böyle
şizofrenik bir yapı söz konusu. Ancak zannediyorum ki önümüzdeki dönemde bu
sorunların daha da siyasallaşmasıyla ve geliştirilecek siyasî duruşlar ile
birlikte daha da ileri adımlar atılacak.
Bu gelişmeler geç de olsa AK Parti döneminde yaşandı.
Ben kendi adıma AK Parti’ye müteşekkirim. Yaptıkları doğru, yanlış değil, ancak
tabii ki yetersiz. Bu, haftada iki saatle olacak bir şey değil ve kesinlikle
geliştirilmeli.
Lazların yaşadıkları bölgede, Lazona’da, hemen her
ilçede sınıflar açıldı, hatta birkaç ilçede birden fazla açıldı. Sadece Hopa
merkezde açılmadı. Biliyorsunuz Hopa sol grupların etkili olduğu bir yer. Benim
Hopa’da yaşayan bu siyasal gruplardan arkadaşlarım var. Onlara “neden Lazcanın
seçmeli ders olarak açılması için çaba harcamıyorsunuz?” diye soruduğumda
aldığım cevap çok komik. “Bu uygulama Ak Parti zamanında gerçekleşti. Onun için
biz bunu savunamayız ve bu konuda çalışma yapamayız” diyorlar. Buna rağmen Hopa
merkezde olmasa da Çhala dediğimiz yerde sınıf açıldı.
Sınıf açılan yerlerde insanlar bu sınıflara ciddî
şekilde ilgi gösteriyorlar. Ben inanıyorum ki Lazlar ve Laz kimlik mücadelesi
veren aydınlar olduğu sürece bu sorunların üstesinden gelinecek ve tarihsel
yaralar birer birer sarılacaktır.
[ÇDP 2. Bölge Bağımsız
Milletvekili adayı Laz yazar Ali İhsan Aksamaz ile yaptığımız söyleşinin ikinci
bölümünde ÇDP’ye nasıl girdiğini, adaylığına Laz aydınların ve Laz seçmenin
tepkisini ve seçim çalışmalarını konuştuk.]
Yusuf Altunok: Yavaş yavaş siyasete ve milletvekili
adaylığınıza gelelim istiyorum. Öncelikle neden ÇDP bünyesinde siyasete atılma
kararı aldınız? Siyasete girme ve adaylık sürecinizi biraz anlatabilirseniz
sevinirim.
Ali İhsan Aksamaz: Ben politikacı değilim, “politika
ile ilgilenmiyor muyum” derseniz, tabii ki ilgileniyorum ama ben bir kültür adamıyım.
Yazdığım, çizdiğim şeyler tabii ki politika ile de ilgili ama her hangi bir
siyasî hareket ya da grup ile ilgili şeyler değil. Aslında “bir siyasî partiye
girip yönetici olacağım ya da ardından olursa bir de mebus olayım” diye bir
düşüncem yoktu. Biraz bu noktaya nasıl geldiğimi anlatmaya çalışayım. Şöyle bir
durum var; örselenmiş kimlikler konusu siyasî bir konu. Ben 1994 yılından beri
Çerkeslerin çeşitli yayın organlarında yazıyorum. “Yeni Kafkasya”, “Alaşara”
gibi yayın organlarında yazılarım çıktı. Hatta Çivi Yazıları Yayınevinden “Kafkasya
Yazıları” diye bir dergi çıkarmıştık arkadaşlarla birlikte, onun da isim
babasıyım. Ben hep Kafkasyalıların birliğini savundum. Çünkü Kafkasyalılar
Türkiye’deki Arnavutlardan veya Kürtlerden farklı. Şöyle bir slogan var,
biliyorsunuz, “Yaşasın Halkların Kardeşliği” diye. Bu, çok absürt bir slogan.
Kimse kusura bakmasın ama çok dişi bir ifade bu. Böyle sloganlarla olacak bir
iş değil bu. Bundan 3-4 yıl önce Abhazların, Gürcülerin, Lazların, Çerkeslerin
bir nüve yapı oluşturmaları konusunda çabalarımız oldu, ancak akamete uğradı.
Bunu kimler neden akamete uğrattı bilmiyorum açıkçası. Daha sonra bu
çalışmaların bir aşamasında devreye “Halkların Demokrasi Partisi” girdi.
Partinin kuruluş aşamasında birileri bizimle de bağlantı kurdu.
Yusuf Altunok: Bunu
sormayı düşünüyordum zaten. Siz Sol siyasetten geliyorsunuz ve HDP’de sol
söylemleriyle bilinen bir parti. HDP ile ilgili görüşleriniz nedir?
Ali İhsan Aksamaz: Kürt sorunu daha önceden, yani
12 Eylül öncesi dönemde bir Türkiye sorunuydu. Türkiye’nin demokratikleşmesi
konusuyla ilgili bir sorundu. 1920’li yıllarda Kürt dili anadil olarak eğitim
hayatında olabilseydi, Türkiye’de yaşadığımız sorunlar bu şekilde yakıcı bir
şekilde yaşanmayacaktı örneğin. Ama Kürt sorunu artık bir Türkiye sorunu değil
uluslararası bir sorun. Suriye, İran, Irak ve Türkiye’yi ilgilendiren bir sorun
olmaktan, hatta Kürtleri ilgilendiren bir sorun olmaktan bile çıktı şu anda.
Uluslararası büyük aktörlerin bir sorunu artık Kürt sorunu. Konuyu bu çerçevede
değerlendirmek lazım. Hatta HDP’nin ön nüvesini oluşturmak için Çerkes, Laz,
Gürcü vs. aydınlarıyla yapılan bir toplantıda birçok arkadaş da bu konudaki
kaygılarını dile getirdiler. İşin trajik yanı bugün “HDP’yi destekleyelim” diye
imza verenler de vardı o kaygılarını dile getirenler arasında. Bu konuya isim
vererek daha detaylı girmek istemiyorum şu durumda.
Kürt sorunu Türkiye’nin sorunu olmaktan çıktığı için
böyle bir sorunun tarafı gibi gözüken bir siyasî hareket içerisinde henüz kendi
siyasal duruşlarını ve rüştlerini ispat etmemiş Çerkes, Abhaz, Laz ve Gürcü
aydınlarının yan yana durmaları pek mantıklı olmazdı. Ben de bu sebeplerle
kendi adıma HDP ile birlikte durmadım. Ama buna rağmen, “Özgür Gündem Gazetesi”nden
makale istediklerinde makalelerimi gönderdim, hatta evvelki sene barış ile
ilgili görüşlerimi sorduklarında da kendilerini cevapladım. Ki bunu manşetten
de verdiler sağ olsunlar. Bunlara rağmen, dediğim gibi, Kürt hareketi artık
uluslararası bir vizyon aldı. Biz Kafkasyalıların da o vizyon içerisinde
olmadığımız açık. “Yaşasın Halkların Kardeşliği” gibi sığ ve dişil bir söylemin
arkasına sığınırsak her yerde durabiliriz tabii!
Yusuf Altunok: ÇDP’yi bu
anlamda sizin için cazip kılan nedir? Kısaca neden ÇDP?
Ali İhsan Aksamaz: Adaylıktan önce nasıl ÇDP’li
olduğumdan bahsedeyim isterseniz. Bilindiği üzere Kuşba Erol benim çok eski
arkadaşım, Abhazya’da tanışmıştık kendisiyle. O aradı beni ve bir siyasî
hareket oluşturduklarını söyledi. Ki daha öncesinde de ÇHİ sürecinde ben
onların yanında kısmen yer almıştım. Çalıştaya vs.’ye katıldım. Dolayısıyla bu
çevre bana yabancı değil, hele Çerkesler hiç değil. Daha önce “Jıneps Gazetesi”nde
de makalelerim yayınlanmıştı zaman zaman. Bu sebeplerle böyle bir teklif gelince
ben düşünmeden kabul ettim. Yani tam hazırmışım gibi değil de, bir şeref
saydım. Ankara’ya gittik ve kuruluşumuzu gerçekleştirdik. Şu anda da ÇDP’nin
kurucular kurulu ve parti meclisi üyesiyim.
Adaylık konusuna gelince; ben aslına bakarsanız
ÇDP’nin seçime gireceğini düşünmüyordum. Ancak beni arayarak seçimlere bağımsız
adaylarla katıldıklarını ve beni de İstanbul 2. Bölgeden milletvekili adayı düşündüklerini
söylediler. Ben de “tabii ki şeref duyarım “dedim ve kabul ettim. Adaylığım bu
şekilde gerçekleşti özetle.
Bu süreçte Çerkes entelektüel grupları arasında belli
problemler olduğunu da biliyorum. Ancak bu anlamda bir tarafın yanında durup
diğer tarafa, tabiri caizse nanik yapmanın da, doğru olmadığını düşünüyorum.
Biraz önce bahsettiğim gibi, asimilasyon politikalarına karşı siyasal bir duruş
sergilemek gerekiyor. Bugün, bu ÇDP içerisinde gerçekleşti. Bu arada biraz
espriyle söylemem gerekirse, ÇDP aslında bir Çerkes partisi değil! Adı “Çoğulcu
Demokrasi Partisi” ama 37 Çerkes bir tek Laz ben varım. Partinin bu anlamda
çoğulcu tarafını oluşturuyorum!
ÇDP, bence önemli çünkü kimlik meselesinin siyasal bir
konu olduğunu ve siyasal bir duruşla çözümlenmesi gerektiğini ortaya koydu. ÇDP
doğru olabilir, yanlış olabilir birçok eleştiri de getirilebilir ÇDP’ye, ama
işin böyle bir tarafı var. Ben de bu sebeple ÇDP içerisinde yer aldım. Gönül
isterdi ki Gürcüler de olsun Abhazlar da olsun, Pomaklarda olsun. Ama onlar da
bu hareket içerisine zaman içerisinde giriyorlar. Öyle duyuyorum ve biliyorum.
Kendi adıma söylemem gerekirse, bu çevre içerisinde,
yani ÇDP çevresine girince etrafımda bir sevgi yumağı buldum. Bu sevgi yumağı
beni sarmaladı bir rüya gibi. Bu rüya bitsin istemiyorum açıkçası. Sadece
İstanbul’da da değil, Samsun’da Bursa’da falan da gittiğimiz toplantılarda çok
ciddî bir teveccüh var ve bu çok sevindirici.
Yusuf Altunok: Adaylığınıza
diğer Laz aydınlarının ve Laz seçmenin tepkisi nasıl?
Ali İhsan Aksamaz: Şöyle söyleyeyim; ben aktif
olarak sosyal medyayı, özellikle Facebook ve Twitter’ı kullanıyorum. Sosyal
medya üzerinden çok sayıda “Laz Vakfı”, “Laz Derneği”, Laz entelektüelleri ile
irtibatım var. Şimdiye kadar hiç bir Laz aydını bana “sen kim oluyorsun da, bu
partiye neden girdin?” diye bir soru sormadı. Aksine benimle bu konuyu konuşan
arkadaşlar, aydınlar fikrî ve psikolojik olarak hep bana destek oldular.
Yaptığım paylaşımları onlarda paylaştılar, vs. Yani bu anlamda olumsuz bir
şeyle karşılaşmadım, aksine desteklerini görüyorum. Şimdi el ilanlarımız da
çıktı, onları dağıtıyoruz. Seçim aracımızla dolaştık ve birçok kişiyle ve
dernekle irtibat kuruyoruz bu süreçte ve genelde olumlu tepkiler alıyoruz.
Aday olduğum bölge Laz yoğunluğunun olduğu bir bölge.
Daha önce de söylediğim gibi Lazlar hem köylü, hem kenti, hem de büyük şehirli.
Bu anlamda Lazlar interneti çok iyi kullanıyorlar. Bizi de birbirlerine tavsiye
ediyorlar, sağ olsunlar.
Bazı arkadaşlar tarafından “şu kadar oy alınır, bu
kadar oy anca çıkar” gibi söylemlerde bulunuluyor. Genelde Çerkes arkadaşlardan
“şu kadar oy alınırsa, başarı sayılır” gibi söylemleri çokça duyuyoruz. Bunlar
sübjektif değerlendirmeler açıkçası. Aslında mesele bu insanların Çerkes
kimliği, Laz kimliği temelinde bir siyaset yapıyor olmaları sonuçta ve bu
insanlara destek vermek lâzım. Zaten “kazanamazlar, olmayacak” demek de yanlış.
Unutmamak gerekiyor ki hayat sürprizlerle dolu.
Yusuf Altunok: İkinci
bölgede, yani sizin aday olduğunu bölgede milletvekili olmak için kaç oy almak
gerekiyor?
Ali İhsan Aksamaz: Yaklaşık 80 bin civarında oy
almak gerekiyor seçilebilmek için. Bu bölgede 12 tane ilçe var. Bu bir kadro ve
örgüt meselesi, dayanışma meselesi nihayetinde ama eğer iyi çalışılırsa pekâlâ
alınabilir bir oy oranı bu. El ilanlarımızı bastırdık. Bu el ilanlarında kısa
bir otobiyografimiz ve kazanabilirsek takipçisi olacağımız konular var.
Elimizden geleni yapıyoruz. Önemli olan kimlik mücadelesi yapan bir siyasi yapı
içerisinde adım atmak zaten. Kâbe’ye gitmeye çalışan topal karınca hikâyesinde
olduğu gibi, aynen. Bu anlamda pekâlâ sürpriz olabilir, ben buna inanıyorum.
Yusuf Altunok: Sokaktaki,
daha doğrusu propaganda çalışmalarınızdaki tepkiler nasıl?
Ali İhsan Aksamaz: Olumlu. Yani ben şimdiye kadar
“neden uğraşıyorsunuz” diyenine rastlamadım. Ama şöyle bir durum söz konusu. Mesela
bana bazı arkadaşlarım “neden MHP’den aday olmuyorsun” diye sordular. Ya da “neden
Vatan Partisinden, HDP’den, Ak Parti’den neden aday olmuyorsun” diyenler oldu.
Ama mesela kimse “neden CHP’den aday olmuyorsun?” diye sormadı. Ama genelde
olumlu tepkiler aldığımı söyleyebilirim.
Yusuf Altunok: Aslında
ben sormak istediklerimin neredeyse tamamını sordum. Son olarak sizin eklemek
istediğiniz bir şeyler varsa, onları da alabilirim.
Ali İhsan Aksamaz: Söyleşimiz sırasında kimseyi
direkt hedef alarak kızdıracak bir şeyler söylememeye çalıştım. Buna özellikle
dikkat ettim; umarım başarılı olmuşumdur. Ama ben isterdim ki basın yayın
hayatında olan bazı arkadaşlarımız en azından benim e-posta yoluyla da olsa
görüşlerimi alsınlar. Maalesef olmadı ama belki bundan sonra olur ya da belki
seçilirsek olur.
Bizim Laz aydınları olarak üzerinde durduğumuz iki üç
konu var, bu vesileyle onları dile getirmek isterim. Bunlardan birincisi “Düzce
Üniversitesinde Çerkes Dili Edebiyatı” olduğu gibi “Laz Dili Edebiyatı
bölümünün” açılması. Bunu bütün Laz aydınları olarak çok arzu ediyoruz. Bunun
dışından “Abhaz Dili Edebiyatı bölümünün” açılması da çok önemli. Ayrıca
TRT’nin 7/24 Lazca yayın yapması konusunda da çaba harcamamız gerekiyor ki bu da
Laz aydınları olarak çok arzuladığımız bir şey. Bir de seçmeli derslerin
saatlerinin artırılmasını istiyoruz.
Siyasal olarak Lazların, Gürcülerin, Abhazların ve
Çerkeslerin bir arada durmaları gerekiyor. Çünkü bu sorunlar hepimizin ortak
sorunları. Var olan bir siyasal harekete eklemlenmek durumunda olmamaları
gerekiyor. Çünkü “ben HDP’yi destekliyorum ya da HDP’yi destekleyin” demek
biraz kolaycılık oluyor. Daha doğrusu elini taşın altına koymamak oluyor. Bir de
ikide bir Kafkasya konusunu gündeme getirmek bence mantıksız. Kafkasya tabii ki
önemli ama ben Çerkeslerin de diğerlerinin de Kafkasya’ya yoğun olarak gidip
orada etkili bir nüfus oluşturabileceğine inanmıyorum. Bu anlamda Türkiye’de
kimlik mücadelesinden kaçmanın bir yolu “HDP’ye oy verin” demekse bir diğer
yolu da Kafkasya konusunu fazlaca ön plana çıkarmaktır. Sonuçta biz burada,
Türkiye’de, yaşıyoruz. Eğer biz burada kimliklerimizi yaşatabilirsek, bunun
Kafkasya’ya, burada devamlı Kafkasya’yı gündemde tutmaktan çok daha fazla
faydası olacağı kanaatindeyim. Bu söylediklerimin tamamı ÇDP’nin kurumsal
görüşü değil, tabii ki benim kişisel görüşlerim.
Yusuf Altunok: Sorularımı
cevapladığınız için çok teşekkür ederim.
Ali İhsan Aksamaz: Ben teşekkür ederim, sesimi
duyurmama aracı olduğunuz için.
[Kaynak: Yusuf Altunok, “Ali İhsan Aksamaz ile
söyleşi 1-2”, 1-3. VI. 2015, ajanskafkas.com]
[Önerilen
okumalar: Ali
İhsan Aksamaz, “(Lejenxase) Çerkes Çalıştayı’ndan Gözlemler- Notlar”, 27. III.
2012, yusufbulut.com.tr/ circassiancenter.com.tr; Ali İhsan Aksamaz, “Birinci
Basamak Lazca Dersleri Kursunu Tamamladık”, 12. V. 2013, yusufbulut.com/
sonhaber.ch/ circassiancenter.com.tr; Ali İhsan Aksamaz, (23 Ocak 2015- Arşiv)
ÇDP’nin İstanbul Toplantısı”, yusufbulut.com.tr/ aliihsanaksamaz.blogspot.com; Ali
İhsan Aksamaz, “7 Haziran 2015 Genel Seçimleri (Arşiv) Düzce Bağımsız
Milletvekili Adayı Ayşe Pişkin’e Destek Toplantısı”, 24. II. 2015, yusufbulut.com.tr/
circassiancenter.com.tr; Ali İhsan
Aksamaz, “7 Haziran 2015 Genel Seçimleri (Arşiv) Bursa Bağımsız Milletvekili
Adayı Aydın İlhan’a Destek Toplantısı”, 13. IV. 2015, yusufbulut.com.tr/
aliihsanaksamaz.blogspot.com; Ali İhsan Aksamaz, “Laz Gençlerinin Çamlıca
Toplantısından Notlar”, 06. IV. 2015, yusufbulut.com/ circassiancenter.com.tr; “Lazca
için ders kitabı hazır”, 11 XI 2013, hurriyet.com.tr; Murat Özden, “Ben etnik partilere karşıyım!”/
11. VII. 2015, Murat Özden, "Çerkes Siyasallaşmasının Öncüleri” , Apra
Yayıncılık, İstanbul, 2018/sonhaber.ch/ circassiancenter.com.tr; “Radio
Kolha’nın Redaktörü Mişa Numanişi, Tbilisi’de Ali İhsan Aksamaz İle Bir Söyleşi
Yaptı”, Çveneburi Kültürel Dergi, Sayı 58- 59, İstanbul, 2006; Sırrı Öztürk, “Dil, Tarih, Kültür, Gelenekleriyle Lazlar
Kitabı Üzerine Röportaj”, Sorun Polemik Marksist İnceleme- Araştırma Dergisi,
Sayı 2, Şubat 2002, Sorun Yayınları, İstanbul/ sonhaber.ch/
circassiancenter.com.tr; Semih Akgün, “Anadilleriyle ilgili insanların
söyledikleri hamaset dolu lâflarının içini bir proje etrafında doldurmak üzere
bir araya gelmeleri ve neyi nasıl yapacakları konusunda işbaşı yapmaları
gereklidir.”, 28. VII. 2011,
cherkessia.net; Semih Akgün, “Ana dillerin “ağız, şive, lehçe ve diyalekt”
farklılıklarını öne sürenler, bu anadilleri küçümsemek için bunu yapıyorlar”,
19. VI. 2012, cherkessia.net; Semra
Çelebi, “Anadolu Kültürü Kadıköy’de yaşıyor, 1. XI. 2012, gazetekadikoy.com.
tr; Talip
Kaynar, “Türkiye’de ana dili konusunda büyük bir kavram karmaşası var!”, Özgür
Gündem Gazetesi, 13. VI. 2006, İstanbul/ sonhaber.ch/ circassiancenter.com.tr;
Yaşar Güven, “Emeğe ve Dillere Saygılı Herkes Beraber Çalışmalıdır!”, Jineps/
Ulusal Yaygın Aylık Siyasî Gazete, Yıl 1, Sayı 3, Şubat 2009, İstanbul/ circassiancenter.com.tr]