18 Haziran 2025 Çarşamba

Lazca- Türkçe Fabllar-4/ KEDİ İLE KÖPEK- K̆AT̆U DO COĞOİ

 

 



 

KEDİ İLE KÖPEK- K̆AT̆U DO COĞOİ

 

Köpek, Kediye her zaman düşmandır. Neden biliyor musunuz? Hemen söyleyeyim.

Bir zamanlar Kedi ile Köpek çok iyi arkadaşlarmış. Bir gün Köpek şöyle demiş:

--Soğukta başım çok üşüyor. Bana bir başlık örüver.

Kedi, hiç kulak asmamış. Örmemiş. Bu durum Köpeğin pek fenasına gitmiş. Kediyi kovalamış.

Kedi hemen bir ağaca tırmanmış. Oradan Köpeğe bakıyormuş.

Köpek yalvarmış:

--Ne olur, ağaca tırmanmayı bana da öğret! Öğretirsen, şimdiye kadar bana ettiklerini affederim.

Kedi:

 

- Ya, ben de bu işi tam da böyle zamanlar için düşünüyordum!

Bu sözler Köpeğin pek fenasına gitmiş. Kediye havlamaya başlamış. Ne var ki hiçbir şey yapamamış. İşte bundan sonra da Kediye hep düşman olmuş.

https://aliihsanaksamaz.blogspot.com/2025/05/lazca-turkce-fabllar-1-civciv.html

https://aliihsanaksamaz.blogspot.com/2025/06/lazca-turkce-fabllar-2-bildircin-ile.html

https://aliihsanaksamaz.blogspot.com/2025/06/lazca-turkce-fabllar-3-baykus-ile-adam.html

 

K̆AT̆U DO COĞOİ

Coğoi at̆uşa dido duşmani ren. Muşeni giçkini? Moo dogiʒ̆va.

K̆at̆u do Coğoi ar vaxtis dido k̆ai manebrape t̆es. Ar dğas Coğoik at̆us uʒ̆u, megeem, ki tis zade qini maqu edo ar p̆ap̆axi domişviya. K̆at̆uk va nusiminu do Coğois p̆ap̆axi va uşveen. Amuşeni Coğois p̆at̆i aʒ̆oneen, gui muxteen do at̆us gyatxozeen.

K̆at̆u cas kextu ekolen Coğois oʒ̆k̆ert̆u.

-Ar caşa yextimu kodomogui mu iqven! Aşo oxveʒ̆inu kogyoç̆k̆u Coğoik at̆us. Moguina, k̆atta şei gixat̆iupya.

-Aya man amk̆ata vaxtişeni şevinaxepya,- uʒ̆u at̆uk Coğois.

Coğois p̆at̆i gui komuxtu do kogyoç̆k̆u at̆us olalus, hama mutu var axvenu. Amuşk̆ule Coğoi at̆uşa duşmani ren.

 


[Ʒiala Narak̆iže, “Lazuri T̆ekst̆ebi ”, Gamomʒemloba “Batumis Şota Rustavelis Saxelmʒ̆ipo Universit̆et̆i, Batumi, 2015 (Gürcü Alfabesinden Latin Alfabesine çevriyazı ve Lazcadan Türkçeye çeviri: Ali İhsan Aksamaz, İstanbul, 2020)]

 

aksamaz@gmail.com


16 Haziran 2025 Pazartesi

Lazca-Türkçe Sözlü Tarih- 1: “Önce kendimden bahsedeyim!”

 

[Ön açıklama: Gerek (1877-78) Osmanlı- Rus Harbi, gerekse Birinci Cihan Harbi sırasında diğer Müslüman ahali gibi Lazlar da canlarını düşman zulmünden kurtarmak maksadıyla  yerlerini, yurtlarını, evlerini, topraklarını, mallarını terk etmek ve Türkiye’nin daha güvenli bölgelerine göç etmek zorunda kaldı; trajedileri yaşandı. Lazca olarak vaktizamanında Sovyet dilbilimciler tarafından Gürcü Alfabesiyle kayıt altına alınan bu tanıklıkları önce Lazca olarak Latin Alfabesine çevriyazı olarak aktardım. Daha sonra da Türkçeye tercüme ettim. Bu tanıklıklar dizi hâlinde yayınlanacak. Her tanıklık metninin sonunda, tanıklığını anlatan kişi ile o tanıklık metninin hangi kitapta, ne zaman, kim tarafından yayınlandığını belirttim. Ümit ederim, bu tanıklıklar dizisi hem bu konuyu merak edenlere ve hem de araştırmacılara katkı sağlar. Ali İhsan Aksamaz aksamaz@gmail.com]

 

 


 

Lazca-Türkçe Sözlü Tarih- 1:

 

“Önce kendimden bahsedeyim!”

 

Ben esasen Batumlu’yum. Babam Çerkes. Annem Fındıklı’dan. Ben henüz altı aylık bir bebekken annem vefat etmiş. Küçük yaşta öksüz kalmışım. Üç yaşımdayken de babam vefat etmiş. Babam vefat etmeden hemen önce, “Yakın zamanda buralarda muharebe olacak, ayak altında kalıp zarar görürsünüz,” diyerek, beni anneannemle beraber [ბათუმი]/Batum’dan [ვიწე]/ Fındıklı’ya göndermiş. Çarlık Rusyası ile Osmanlı Devleti arasında çıkan harpte Batum’da da muharebe olmuş.

 

O hengâmede ben Fındıklı’da kalmışım. Babam Batum’daymış. Muharebe bitince babam bir ara Fındıklı’ya gelmiş. Gel kör ki ben o zaman çok küçük olduğum için babamı tam olarak  hatırlayamıyorum. Anneannem, “ Ben Batum’a önceden gideyim sonra sizi de aldıracağım”, demiş. Ne var ki Anneannem Batum’a gittikten kısa bir süre sonra babam vefat etmiş.

 

Babam vefat ettikten sonra ben yine Fındıklı’da kalmışım. Babamın evi Batum’daki [ნურიეში ბაზარი]/ Nuriye Pazarı semtindeymiş. Babam vefat edip ben de kimsesiz kalınca oradaki evini başkaları sahiplenmiş. Her şeyi de kaybolup gitmiş.  

 

Ben Fındıklı’da dayımın yanında yetim büyüdüm. 14 yaşıma kadar dayımın yanında kaldım. Daha sonra onun yanından ayrıldım. [ხოფა]/ Hopa’ya gittim. Hopa’da bir ağanın yanında işe girdim. Ağanın hanımı, sanki öz annemmiş gibi beni gözetiyordu. Kendi çocuklarından ayrı tutmuyordu. Çocuklarıyla öz kardeş gibi büyüdüm.

 

Aradan yıllar geçti. 20 yaşıma geldim. O sıralarda Yunanlılar Türklerle muharebe yapıyordu. Seferberlik ilân oldu. Yanında çalıştığım ağanın iki oğlunu da silâh altına aldılar. Muharebeye gireceklerdi. Bu çocuklar çok çıtkırıldımdı. Onlardan birinin yerine askere ben gittim. Muharebeye gittim. Onların yerine askere gittiğim için daha sonra beni evlendirmek istediler. Evlendirdiler de…

 

Evlendikten sonra Hopa’da ağanın yanında kalmak istemedim. Eşimin Fındıklı’daki evine gidip yerleştik. 4- 5 yıl orada kaldık. O sırada ben üç yıl boyunca [ანაკლია]/ Anaklia, [ფოთი]/ Poti ve [ოჩამჩირე]/ Oçamçire’de sandalcılık yaptım. Daha sonra Fındıklı’ya döndüm. Hep eşimin evinde yaşamaktan artık utanıyordum. Kalktım tek başıma Batum’a geldim. Ailemi Fındıklı’da ailesiyle bıraktım. Batum’a yakın [მახო]/ Maho’da Fındıklılı komşular vardı. “Bir onların yanına çıkayım,” dedim. Öyle de yaptım. Bir gün Batum’dan Maho’ya çıktım. Oralarda verimli araziler vardı. Orayı beğendim. Maho’ya önceden yerleşmiş Fındıklılı komşular, “Eşini de Fındıklı’dan al getir. Buraya yerleşin. Buralar çok iyi,” dediler. Hemen Fındıklı’ya döndüm. Eşimi ve çocuğumu alıp tekrar Maho’ya gittim; yerleştim.

Salih adlı bir zat vardı. Ondan icarla bir arazi tuttum. 7- 8 yıl boyunca orada kaldım. Ekip biçtim. Şükrü Efendi dedikleri bir zat vardı. Durduk yere bana düşman oldu. “Burada sana arazi ekip biçtirmem, buradan çekip git!” Diyordu.

 

Ben de kendisine şöyle dedim: “Çalıştığımın, benim olan şeylerin karşılığını ver, ben de gideyim!”

 

İki yıl boyunca kendisiyle her Allah’ın günü böyle cenkleşip durduk. Bir gün artık  dayanamayıp yemin ettim: “Bu Maho’da artık icarla yaşamam!”

Daha sonra Halkoğlu Salih adlı zat bana şöyle dedi: “Seni buradan bir yere bırakmam. Arazi istiyorsan, ben vereceğim!”

İşte bu araziyi verdi. Sonra çalıştım çabaladım bir ev yaptım. Adamın arazisinin parasını da  ödedim. Böylece buraya yerleşmiş oldum.

 

Derken seferberlik ilân edildi. Biz de buralarda duramadık. Türkiye’ye, Fındıklı’ya döndük. Üç ay boyunca kaynımın yanında kaldık. Bize baktılar. Sonra oradan [სამსუნი]/ Samsun’a gittik. Harp zamanı. Her şeyi bırakıp gittik. Samsun’a eşim, dört erkek ve bir kız çocukla gittim. Dört yıl boyunca Samsun’da muhacir olarak yaşadık. Zor günler geçirdik. Samsun’da yirmi gün içinde üç erkek ve bir kız çocuğum vefat etti. Orada toprağa verdik. Elimde bir tek erkek çocuk kalmıştı. O da ha bugün ha yarın ölecek diye üzülüyordum! Öldürmeyen Allah öldürmedi, ömrünü uzattı. Annesiyle birlikte o çocuğumu da yıllar sonra ancak Fındıklı’ya getirebildim.

 

Önce Fındıklı’da kaynımın evine sığındık. Ekip biçme zamanıydı. Neredeyse ekip biçme zamanı geçiyordu da. Ekip biçmeye dört yıldır hasrettim. Ancak iki gece Fındıklı’da kalabildim. Fındıklı’dan tekrar Maho’ya döndük. Arazimi ekip biçmenin hasretini yaşıyordum. Gel gör ki Maho’ya dönünce dünyam başıma yıkıldı. Bir de baktım ki evin yerinde yeller esiyordu. Rus Çarının askerleri bütün köyü yakmış. Sonra bu tarafa geldim. Ekip biçmeye başladım. Burada da kuru topraktan başka bir şey yoktu. Toprağı kazdım, derme çatma bir kulübe yaptım. Burada canla başla çalışıp çocuk çocuğumu yaşattım. Çok çalıştım. Çalışıp bir ev yaptı. Büyük bir ev yaptım. Sonunda artık rahatım, biraz rahatladım... Bu evi yapalı iki yıl oluyor.

 

Tarlada mısırlar olgunlaştı. Artık kırma zamanı. Çalışma zamanı yani. Birkaç ineğim var. İki de boğam var. Göz açıp kapayana kadar kış gelecek, kar yağacak. Hayvanlar yiyecek isteyecek! Çalışmayınca olmuyor işte… Evi de henüz tam olarak düzenleyemedim ki… Şimdi ürünü toplayalım ki kış gelince yiyebilelim…

Şimdi çok yorgunum. Yarın yine anlatırım.

[Devam edecek…]

 

 

 

“Ti Çkimişen Giǯva”

 

Ma zati Batumuri bore. Baba çkimi Ç̆erkezi e. Ǯut̆a bort̆i-şa, baba domiğuru. Nana çkimi Viǯuri e. Aşi tuteri, nanak yetimi memaşku. Sum ǯaneri bort̆i-şi, baba-ti domiğuru. Baba-çkimi var ğuru-şa, Batumis muarebe ivu, Rusi do Turkişi muarebe rt̆u. Baba çkimik nana çkimişi nana, nan-didi elemik̆atu, Viǯeşa mendimoçku- ki, “Haǯi hak muarebe ivasen, muarebes tkvan dizaten.”

 

Ma Viǯes kodopskidi. Baba çkimi Batumis t̆u. Muarebe tamami divu-ş- k̆ule, baba çkimi Viǯeşa komoxtu. Lakin ma ǯut̆a bort̆i. Baba çkimi var biçini. Nan- didis baba çkimik uǯu- ki, “Ma ǯoxle bigzala Batumişa. E-do ek̆ule tkva-ti mogiçinate. E- do tkva- ti komoxtate Batumişa”, uǯu nan-didi. Batumişa moxtu- ç̆k̆ule doğuru baba- çkimi.

Baba çkimi doğuru-ç̆k̆ule, ma dopskidi Viǯes. Baba çkimişi oxori-ti Batumis Nurieşi Bazais t̆u. Ma-ti umiteli dopskidi- is, baba çkimişi yeri gondunu.

 

Ma Viǯes cumadi çkimi- k̆ala bort̆i yetimi. Vit̆ootxo (14) ǯaneri bort̆işa, cumadi çkimi- k̆ala bort̆i. Ek̆ule hekolen gamapti do Xopaşa komopti. Xopas ar ağaşi yanis kamapti. Ağaşi çili xanumi buži gemiberet̆u. Emuşi berepek̆ala baraber cuma’steri gobit̆it!

 

Ek̆ule mati dobivi. Arti eçi (20) ǯaneri dobivi. Urumik muarebe goru Turkik̆ala. Muarebe goruşk̆ule, berepe lat̆ifi t̆es do i’onat̆es juriti muarebeşa. Arteğişi yeine ma bidi. Uk̆ule muarebeşe moptişi, tkves- ki, ağaşi biç̆epek, “Haya çkuni yerine muarebeşa na iduşi, çkun haya doboçilat,” – do domoçiles.

 

Domoçiles-ş-k̆ule ma daha hek dodginu var mint̆u, Hekole kagamapti do çili çkimişi oxorişa bigzali. Viǯes rt̆u. Otxo- xut (4- 5) ǯanas çili çkimiş oxoris bort̆i. Sum ǯanas Anak̆rias, Potis, Çamçires biçalişidoren, Zuğaş sandalis. Ek̆ule bizgali oxorişa geri. İro çilişi oxoris dodginu oncğore ma’u. Hekolen ebiseli do Batumişa mopti ma xvala. Batumişa mopti ç̆k̆ule, Viǯuri manžageepe hak, Maxos xet̆es. “Hantepeşi yanişa ar keşapta” – ma, ptkvi, Batumişen. Keşapti- is, ham yerepe k̆ai yerepe t̆u, momǯondu. ( Viǯurepe – k̆onkşi zop̆onan, Xopurepe – manžageri, amma juriti ar yen!) Viǯuri, ak na xet̆es, k̆onkşepe, miǯves: “Hak moxti sin, çili skani yezdi do moxti! Hak k̆ai ren,” – miǯves. Manti geri bigzali Viǯeşa, çili çkimi do bere çkimi yebzdi do geri komopti Maxoşa.

 

Hak uşurite ar ar yona ebuç̆opi Salixas, heşo uşurite şkit- ovro (7- 8) ǯanas dopxedi. Maradidis Xavlaşi Şukri Efendi uǯumelt̆es. Heak maduşmanu ma:

 

“Si hak ‘ona var goxaçkapam” - ya, miǯu. “Si igzali” - a, miǯu.

 

Manti buǯvi ki, “ Ma na biçalişi, na miğun şeepeşi haki komomçi do bigzalar!”

 

Jur ǯanas haşopeten bicengit, ok̆ule ma - “Ham Maxos uşurite var dopxedur” – dei, yemini p̆i. Uk̆ule Xalk̆- oğli Salixak miǯu ki, “Si var goçkumer geri, yeri ginon na, ma megçare!” do ham yeri ma momçu. Ma momçu-ş-k̆ule, ar oxori dop̆k̆odi do para komepçi yerişi. Uk̆ule yeleşmişi dobivi, kodobixori.

 

Deken, seferbelluği kogamaxtu. Kogamaxtu-ç̆k̆ule, çkun muaciri dobivit. Bigzalit Turkiaşa. Sum tutas oxoraskiri çkimiş yanis bort̆i, hemuk pşinaxu. Uk̆ule, hekole Samsonişa bigzalit, kamebaşkvit do bgzalit. Otxo (4) biç̆i bere do ar bozote bidi. Otxo ǯanas muaciri bort̆i Samsonis. Sum (3) biç̆i dor ar bozo domiğuru hek eçi (20) dğaşi doloxe. Arteği biç̆i  domiskidu xes. Heti – andğa ğurase, ç̆umen ğurase, haşote boǯk̆edi! Tangrik va oğurinu, didi ndğa meçu do geri komobiyoni (nana muşi do ar bere).

 

Viǯeşa mopti ǯoxle, oxraskiri çkimişi oxorişa. Oxaçkuşi ora t̆u. Vaxti mek̆ilamt̆u oxaçkuşi. Otxo (4) ǯaneri xaseti bort̆i; jur seriş domadginu hak. Hekole komopti Maxoşa. Maxoşa mopti- is, Maxos oxori çkar va ren.  Teli kyoi doç̆udoren Rusik. Uk̆ule ak mopti- is, oxaçkus kogeboç̆k̆i. Let̆aşi met̆i mutu va bžiri: Ar let̆a kort̆u. Met̆i mutu var! Edo ar paʒxa, let̆a gamapxaçki do ar paʒxa dop̆k̆odi. Heşo hak biçalişi do berepe heşo boskedini. Biçalişi, biçalişi do oxoroiti dop̆k̆odi, didi oxori, edo haǯi raxat̆i bore, dobiraxat̆i mʒika… Jur ǯana ren, na dop̆k̆odidoren. Si hak moxtidore, ma hak va bort̆i.

 

‘Onape ot̆axoni en, lazut̆i komoinç̆u dulyaşi zori zamani ren, kyep̆ç̆opaten. Ar- jur puci komiyonun, jur xoci komiyonun; aǯi k̆işi mulun, mtviri mtvasen, hentepes gyari unon! Var içalişaşi, var iven… Va domaǯopxu oxori ki… Aǯi ok̆obobğare, k̆işis p̆ç̆k̆omare…

Haǯi donoç̆k̆inde boret do kodobincirat! Ç̆umeniti lumcis bç̆arate!

[Naqonasunon…]

 

 


[Kaynak kitap: Arnold Çikobava (24./ Kaynak kişi: Xusein Reşid- oğli),  “Ç̆anuris Gramat̆ik̆uli Analizi/ T̆ekst̆ebiturt”, S.S.R.K̆ Meʒnierebata Ak̆ademiis- Sakartvelos  Piliali, Tbilisi, 1936, (Gürcü Alfabesinden Latin Alfabesine çevriyazı, düzenleme ve Türkçeye çeviri: Ali İhsan Aksamaz, İstanbul, 1999)] 

aksamaz@gmail.com

 

https://www.ozgurcerkes.com/?Syf=22&Mkl=1293248&pt=Ali%20%C4%B0hsan%20Aksamaz&L%C3%82ZCA-T%C3%9CRK%C3%87E-S%C3%96ZL%C3%9C-TAR%C4%B0H--1

 


11 Haziran 2025 Çarşamba

Lazca- Türkçe Fabllar-3/ BAYKUŞ İLE ADAM- OLOLİ DO K̆OÇİ

 

 


 

BAYKUŞ İLE ADAM- OLOLİ DO K̆OÇİ

 

Bir Adam, Baykuşu yakalamış. Kafese kapatmış. İyi bakıyor, hiçbir şeyini eksik etmiyormuş. Gel gör ki Baykuş bu duruma hiç memnun değilmiş. Böylece dört uzun yıl geçmiş.

Adam hazırlanmış.

Baykuş sormuş:

--Nereye gidiyorsun?

--Şehre gidiyorum. İşlerim var.

--Yolunun üzerindeki ormanda arkadaşlarım var. Sağ olduğumu, kafeste tutulduğumu söyle.

Yola koyulmuş.

Şehre giden yol gerçekten de ormandan geçiyormuş. Bir ağacın dalına tünemiş Baykuşu görmüş. Şöyle demiş:

--Arkadaşın artık evimde yaşıyor. Kafeste tutuyorum. Durumu da çok iyi.

Bunu duyan Baykuş ağaçtan aşağıya kendisini bırakmış. Hızla yere inince de hareketsiz öylece uzanmış. Adam, hemen yanına gitmiş. Dokunmuş, sarsmış ama boşuna!  Baykuş ölü gibi yerde öylece yatıyormuş. Baykuşu bırakıp yoluna gitmiş.

Şehirde işlerini bitirip eve dönmüş. Baykuşa, olanları anlatmış.

Bir süre sonra Baykuş, kafesin bir köşesine ölmüş gibi uzanmış. Bunu gören Adam, hemen kafesin kapısını açmış. Baykuşu dışarı çıkartmış. Ayılmasını beklemiş. Ne var ki Baykuş canlanacağa hiç benzemiyormuş. Artık öldüğüne kesin kanaat getirmiş. Götürüp uzakça bir yere atmış. Adam gittikten sonra Baykuş, ormana doğru kanat çırpmış.

 https://aliihsanaksamaz.blogspot.com/2025/05/lazca-turkce-fabllar-1-civciv.html

https://aliihsanaksamaz.blogspot.com/2025/06/lazca-turkce-fabllar-2-bildircin-ile.html


OLOLİ DO K̆OÇİ

Ar k̆oçik ololi koç̆opu do mskva k̆afesi duxvenu, homoluxunu do k̆ai oǯk̆et̆u. Otxo ǯana mek̆ilu. K̆oçik mutu eksiği va uxvenupt̆u, hama ololi xolo razis va t̆u.

Ar ndğas k̆oçik sotxani oxtimu hodilingonu. Ololik kožiu do k̆itxu:

--So nuluya?

--Şeerişa, - uǯu k̆oçik.

Ololik uǯu:

--Gzas germa na megagas, çkimi akardaşepe yenanya. Uǯvi-ki: Saği voe do k̆afesis molapxe.

K̆oçi igzalu. Şeerişi gza, mtiniti, germas mik̆ilap̆t̆u. K̆oçik ar alçaği ncaş qas gexunei ololi kožiu do uǯu:

--Skani akardaşi çkimik̆ala yen, k̆afesis miqoun do dido k̆ai ren.

Aya ololik na şignu, ncaşen melu. K̆oçi mextu, oxonk̆anu, hama ololi ğurelistei žit̆u. K̆oçik naşku do gzas kogedgitu.

Oxorişa na mextu, k̆oçik muşi oxois na uqount̆u ia ololis, mteli-şei duǯu, muç̆o na iqustei. Aya ololikti ğuelistei ar kyoşes kilinciru. K̆oçik manişa xolo gonǯk̆u k̆afesiş nek̆na, kagamiqonu ololi, dido vaxtis unt̆u ki, şui muğat̆u, hama ololi osağuşis va nungapt̆u. Mindiğu k̆oçik do mendra met̆k̆oçu. Ololi disağu do germaşa doputxu.


 

[Kaynak kitap: Tea K̆alandia, (Kaynak kişi: Mamula Osmanis Že Tandilava (1931 doğumlu, Sarp Köyü/ Zurab Tandilavas “Lazuri Zğap̆rebis mixedevit), “Lazuri T̆ekst̆ebi”,Gamomʒemloba Art̆anuci/ K̆olxuri seria-5, Tbilisi, 2008, (Gürcü Alfabesinden Latin Alfabesine çevriyazı ve Lazcadan Türkçeye çeviri: Ali İhsan Aksamaz, İstanbul, 2014)]

 

aksamaz@gmail.com

 

 https://www.circassiancenter.com/tr/lazca-turkce-fabllar-3-baykus-ile-adam-ololi-do-k%cc%86oci/

 

 

4 Haziran 2025 Çarşamba

Lazca- Türkçe Fabllar-2/ BILDIRCIN İLE İBİBİK- OT̆RİK̆E DO ƷANA

 

 


 

 BILDIRCIN İLE İBİBİK- OT̆RİK̆E DO ƷANA

 

 

Bir zamanlar Bıldırcın ile İbibik birbirlerine şöyle dedi:

“Kardeş olalım, aynı evde yaşayalım.”

Bıldırcın:

 “Yuvamızı, eğrelti otlarının arasında yapalım. Kuru otları da yuvamızın etrafına yayarız. Böylece hem üşümeyiz hem de kimsenin gözüne çarpmayız. Oradan daha iyi bir yeri bulamayız.”

İbibik:

“Yok, olmaz! Bizi orada yılanlar yer. Hem yılanlar yemese bile, insanlar bizi ateşe verir. Ben orada asla yaşayamam.”

--Kardeşcağızım, hiç korkmayasın! Oranın yılanları da, insanları da beni çok iyi tanırlar. Hiç kimse bize kötülük yapmayı düşünmez, -dedi Bıldırcın.

--Sen ne diyorsun, Kardeşcağızım?! İnsanlar ve yılanlar kötülükten başka hiç bir şey yapamaz. Ben onlardan iyilik bekleyemem. Şöyle yapalım: Yuvamızı deniz kıyısında kuralım! Deniz kıyısında iyi bir meşe ağacı biliyorum. Öyle sağlam, öyle kuvvetli ki, kimse bize orada bir şey yapamaz. Yuvamızı o ağacın üzerinde yapalım. Yaşayabildiğimiz kadar orada yaşayalım!

Bıldırcın, İbibiğin bu söylediklerini hiç beğenmedi:

“Hayır, Kardeşcağızım; Rüzgâr, Denizi kaldırıp o ağacı da götürdüğü zaman, ya biz nereye gideceğiz o zaman?! Sen gel, benim dediğim gibi yapalım!”

-- Kardeşcağızım, ben senin bu kadar da korkak olduğunu hiç bilmiyordum. Ben hiçbir şeyden korkmam. İstersen, ben o denizi bile kurutabilirim. Gel, benim dediğim gibi yapalım!  O kadar da pısırık olma! -Dedi İbibik.

Uzunca bir süre Bıldırcın ile İbibik birbirlerini ikna edemediler.

Biri: “Böyle yapalım!”; diğeri:  “Yok, böyle yapalım!” Dedi. 

Her ne dendiyse, dendi; her ne olduysa, oldu. Birbirlerine girdiler, birbirlerini yiyip durdular. Sonunda da her biri istediği yere gitti.

Bıldırcın gidip eğrelti otlarının içine daldı. Yuvasını orada yaptı. Sonra da evlendi. Çoluk çocuğa karıştı. Artık başka bir şeye ihtiyacı yoktu. Ne var ki bir gün avcılar köpekleriyle gelip zavallı bıldırcını yuvasından kaçırdı. Kaçmaya alışkın olacaksın ki, kaçabilesin. Bıldırcın, eğrelti otlarının arasında yaşaya yaşaya zamanla uçmayı da unuttu. Uçmaya çalıştı ama avcılar tüfeklerini ateşleyip onu öldürdü.

Bıldırcın için Lazların şöyle bir sözü var:

 

“Bütün denizi aştım,

köprü yok;

bıldırcın öldürdüm,

kuş gibi değil!”

 

Şimdi de İbibiğin başına gelenleri görelim. İbibik gidip o söylediği ağacın üzerine yuvasını yaptı. Orada mutlu yaşıyordu. Bıldırcın’ın başına gelenleri duyunca kahkahayla gülmekten az kalsın ölüyordu. Bıldırcını avcıların öldürmesi de İbibiğin pek hoşuna gitti. Hemen kendisini övmeye başladı:

“Ben bu aklımla bu âlemde kral olmazsam, olmaz!”

Tanrı, onun bu sözlerini duydu; kızdı. Hemen Yağmur ile Rüzgârı çağırdı. 

Rüzgâr, Denizi kabarttı. Dolu ile Yağmur,  İbibiğin yuvasını bastı. Üstelik Gök de gürlüyordu. İbibik sanki bir işe yarayacakmış gibi hemen yere uzandı. Bacakları havaya kaldırdı. Bunu gören eşi sordu:

“Be adam, sen delirdin mi?! Bu havada dışarıda öyle ne yapıyorsun?!”

İbibik hemen lâf yetiştirdi:

“Güzelim, sen de hepten akılsız mısın? Görmüyor musun? Gök yıkılıyor. Ben de ayaklarımla göğü yerinde tutuyorum!”

Gel gör ki İbibik ayaklarıyla göğü tutamadı!  Deniz, o ağacı da devirip çok uzaklara götürdü. İşte o zaman İbibik kaçacak yer aradı. Uçmak istedi, uçamadı. Tüyleri ıslanmıştı. Küçücük İbibik de böylece denizin payına düştü. Deniz, onu da hemen yutuverdi.

 

“Uçmak istiyordu İbibik,

uçamadı, ıslanmıştı.

Büyüktü yüreği,

küçücük olduğunu bir türlü akıl edemiyordu.”

 

Bıldırcın ile İbibiğin hayatları işte böyle sonlanıyor. Bıldırcın, ölümü eğrelti otlarının arasında, İbibik,  ölümü suda buluyor.

 https://aliihsanaksamaz.blogspot.com/2025/05/lazca-turkce-fabllar-1-civciv.html

OT̆RİK̆E DO ƷANA

 

Arte ot̆rik̆e do ʒanak:

“Cumalepe dobivat do ar oxoris pskidatya”, tkves.

Ot̆rik̆ek uǯu ʒanas:

“Moxti, limxanapunas oxori-çkuni dop̆k̆odat do moşkva tipi kogobubğat; t̆ubuti mavanoren do mitisti tolis va nat̆en. Hamuşen k̆ai yeri sotiksani va mažirenanya”.

Ʒanak:

“Var, hek ǯiǯilapek omipxornan; ǯiǯilapek va mç̆k̆omes-na-ti, k̆oçepek daçxuris komemçaman. Ma hek var maskedinenya”.

--Cumak̆a, mo gaşkuynet̆as! Hekoni ǯiǯilapek do k̆oçepekti miçinoman, mitis çkunde p̆at̆obaş oxenu va mangonenya, -tku ot̆rik̆ek.

--Si mu zop̆on, Cuma- çkimi, k̆oçi do ǯiǯilas p̆at̆obaş met̆a mutu va axenenan, ma hemtepeşen k̆aoba va maçven. Moxti, haşo dop̆at: Obğe- çkuni zuğa- p̆icis kok̆obdvat! Zuğa- p̆icis ar k̆ay mç̆k̆oniş nca komiçkin. Heya heşo k̆ap̆et̆i do heşo menceloni ren-ki, mitis çkunde mutu va axenen. He ncas jin dop̆k̆odat oxori- çkuni do pskidat na maskedinenanşakis!

Ot̆rik̆es va moǯondu ʒanaşi notkvamepe do uǯu:

“Var, cumak̆a, ixik zuğa koyoselu do he nca mendoğapu- na, çku mu p̆aten, so bidaten? Moxti do ma na ptkvistey dop̆at!

--Cuma- çkimi, si hak̆onay mşkurinace na t̆i, va miçkit̆u. Ma mitişen va maşkurinen, ginon- na, zuğati momaçodinen. Ma na ptkvistey p̆at, tutula va rt̆aya!- uǯu ʒanak.

Dido oras pence ǯk̆es ot̆rik̆e do ʒanak.

Arik: “Haşo patya!” Majurak: “Var, haşo p̆atya!”

Muntxa itku, ditku, muntva ivu, divu. Hamtepe dolibaxes- doliç̆k̆omes do igzales mintxas na unt̆u yerişa.

Ot̆rik̆e idu do limxanapunas meşilu, dok̆odu obğe, ok̆ule diçilu, berepe domralu. Skidala- muşis mutu va uk̆oremt̆u. Ar ndğa k̆oçepe coğorepeten moxtes do omt̆ines zavali ot̆rik̆es. Ama omt̆inuşeti gegaperi t̆are-ki, gamt̆inasen. Limxanapunas na skidut̆u, ot̆rik̆es oputxu goç̆k̆ondu do: “epputxare”-şa, ot̆k̆çes do doyles. Hemuşeni Lazepes hamk̆ata tkvala uğunan:

“Mteli zuğa g/moyli,

xinci va ren;

ot̆rik̆e doyli, k̆inçi va ren!”

 

Haǯi çkva ʒanaşi domiskides. Ʒanati idu do uçkit̆us ncas jin obğe komodgu do skidut̆u k̆aobaten do xelinaperi. Ot̆rik̆eşi ambai ognuşi, t̆ua žiʒaten doğuru. Heşo k̆ay daǯonu ot̆rik̆e na iles, heşo moǯondu ti- muşi- ki ti- muşiş omʒku do oxvamu kogyoç̆k̆u:

“Ma çkimi ğnositen do menceliten k̆irali va bivi-na, va iven!”

 Nenape- muşi Ğormotik kognu do koducoxu mç̆ima do ixis.

İxik zuğa moselu, xorşak̆ali do mç̆ima ʒanaş obğes koyabažgu, nʒa xonʒut̆u. Ʒanakti, “Muntxa boreya”, do moyktu, t̆rik̆epe kodomtinu emtumani. Oxorca muşik:

“Ç̆e k̆oçi şa dideliiya hamk̆ata t̆aronis!”

Ʒanak:

“ Kale bozo, mtel uğnose re! Va žiromi, nʒa geykten do ma bokaçamya!”

Ama ʒanas nʒa va dakaçu. Zuğak gyoktu he nca do mendiğu. Ʒanak omtinuş gza goru. “Epputxareya”-şa, va yaputxinu, mtel şu t̆u. Ç̆uç̆ut̆a ʒana zuğas anç̆u.

 

“Ʒanas omt̆inu unt̆u,

va yaputxinu, şu t̆u.

Guri didi uğut̆u,

ç̆ut̆a na t̆u, va şunt̆u.”

 

Haşo içoden ot̆rik̆e doʒanaş skidala. Ot̆rik̆ek limxanapunas, ʒanak ǯk̆ais žiroms ğura- muşi.

 

 




[Kaynak kitap: Guram K̆art̆ozia, (Kaynak kişi: Memet̆ K̆azancioğli, Tbilisi, 9. II. 1968) “Lazuri T̆ekst̆ebi (-1)”, Gamomʒemloba “Meʒniereba”, Sak. SSR Meʒn. Ak̆ademiis St̆amba, Tbilisi, 1972 (Gürcü Alfabesinden Latin Alfabesine çevriyazı ve Lazcadan Türkçeye çeviri: Ali İhsan Aksamaz, İstanbul, 1997)]

 

aksamaz@gmail.com

 

https://www.circassiancenter.com/tr/lazca-turkce-fabllar-2-bildircin-ile-ibibik-ot%cc%86rik%cc%86e-do-%ca%92ana/


28 Mayıs 2025 Çarşamba

Lazca- Türkçe Fabllar-1/ CİVCİV- ǮİP̆İLİ

 

 


 

CİVCİV- ǮİP̆İLİ

 

Civciv, otlamak için küçük bahçeye gitti. Orada geziniyor, otluyordu. Bir elma ağacının altında otluyorken, ağaçtan bir yaprak düşüp Civciv’in kuyruğuna dokundu. Civciv, çok korktu. Oradan kaçıp annesine gitti.

-- Anne, anne! - Civciv seslendi.

-- Ne var, evlâdım, ne oldu sana böyle?

-- Anne, gök yarıldı. Bir parçası da kuyruğuma düştü, kaçalım anne!

Hemen oradan kaçtılar. Çok yol gittiler. Bir Ördeğe rastladılar.

-- Ördek Kardeş, nereye gidiyorsun böyle? -Tavuk sordu.

-- Evime gidiyorum.

-- Oralarda gök yarıldı. Civciv’im söyledi.

--Civciv, evlâdım, sana kim söyledi?

-- Ben kendi gözlerimle gördüm, göğün bir parçası da kuyruğuma düştü.

Üçü birden yola koyuldular. Biraz gidince bir Kaz’a rastladılar.

-- Kaz Kardeş, sen nereye gidiyorsun böyle? - Ördek sordu.

-- Evime.

-- Oralarda gök yarıldı da sen nasıl gidiyorsun?

-- Sana kim söyledi?

-- Bana Tavuk Kardeş söyledi.

-- Tavuk Kardeş, sana kim söyledi? - Kaz sordu.

-- Bana evlâdım, Civciv’im söyledi.

-- Civciv, evlâdım, sana kim söyledi?

-- Ben kendi gözlerimle gördüm, göğün bir parçası da kuyruğuma düştü.

Kaz da Civciv’e inandı. Şimdi dördü birden yolda gidiyor. Giderlerken giderlerken yolda bir Çakal’a rastladılar.

-- Çakal Kardeş, nereye gidiyorsun böyle? - Kaz sordu.

-- Evime.

-- Hayır, hayır, oralarda gök yarıldı! Sakın gitme! - Kaz, Çakal’a böyle dedi.

-- Sen nereden biliyorsun?

-- Bana Ördek Kardeş söyledi.

-- Ördek Kardeş, sen nereden biliyorsun? - Çakal sordu.

-- Bana Tavuk Kardeş söyledi.

-- Tavuk Kardeş, sen nereden biliyorsun?

-- Bana Civciv’im, evlâdım söyledi.

-- Evlâdım, Civciv, sen nereden biliyorsun?

-- Ben kendi gözlerimle gördüm, göğün bir parçası da kuyruğuma düştü.

Kurnaz Çakal onlara şöyle dedi:

“Siz hiç dert etmeyin! Benim çok iyi bir mağaram var. Oraya gidelim. Orada bize bir şey olmaz.”

 

Kurnaz Çakal’ın bu sözleri hepsinin de çok hoşuna gitti. Yola koyuldular. Mağaraya girdiler… Mağaraya girdikten sonra Kurnaz Çakal hepsini afiyetle bir güzel yedi.

 

Onların başına bütün bunlar küçük bir Civciv’in aklı yüzünden geldi.

+

 

ǮİP̆İLİ

 

Ǯip̆ili getasuleşa idu ocuşeni. Gulun, cums. Ar uşkurişi ncaş tude ort̆uşi, but̆k̆a melu do Ǯip̆ilişi k̆udelis gyat̆u. Aşkurinu Ǯip̆ilis, imt̆u do nana muşişa komextu.

-- Nana, nana! - ucoxoms Ǯip̆ilik.

-- Mu noren, mu gağodu?

-- Nana, ʒa gont̆roxu do ar finç̆a k̆udelis gemat̆u, bimt̆at, nana!

İgzales. Dido didi gzas ides do ar Bibi konages.

-- Bibi, so ulur? -Kotumek k̆itxu.

-- Oxorişa mebulur.

-- Hek ʒa gont̆roxu. Ǯip̆ilik miǯu.

--Ǯip̆ili, si mik giǯu?

-- Ma toli çkimite bžiri, ʒaşi ar finç̆a k̆udelis gemat̆u.

Sumi-xolok gza dokaçes. Ar mʒika idesşi, Ğorğoci konages.

-- Ğorğoci, si so ulur? - Bibik k̆itxu.

-- Oxorişa.

-- Hek ʒa gont̆roxu do muç̆o ulur?

-- Si mik giǯu?

-- Kotumek miǯu.

-- Kotume, si mik giǯu? - K̆itxu Ğorğocik.

-- Ǯip̆ilik miǯu.

-- Ǯip̆ili, si mik giǯu?

-- Ma toli çkimite bžiri, ʒaşi ar finç̆a ma k̆udelis gemat̆u.

Ğorğocis daceru do haǯi oxto-xolo ti nulunan. İdesşi, mk̆yapu konages.

-- Mk̆yapu, so ulur? - Ğorğocik k̆itxu.

-- Oxorişa.

-- Var, var, hek ʒa gont̆roxu, mo ulur! - Uǯu Mk̆yapus Ğorğocik.

-- Si mu giçkin?

-- Bibik miǯu.

-- Bibi, si mu giçkin? - Mk̆yapuk k̆itxu.

-- Kotumek miǯu.

-- Kotume, si mu giçkin?

-- Ǯip̆ilik miǯu.

-- Ǯip̆ili, si mu giçkin?

-- Ma toli çkimite bžiri, uci çkimite bogni, ʒaşi ar finç̆ati k̆udelis gemat̆u.

-- Ma k̆ayi mağara miğun, Mk̆yapuk mutepes uǯumers, hek bidat mutu var mağodenan.

İri-xolos k̆ayi daǯones do ides. Mağaras komeşiles… Komeşileşk̆ule Mk̆yapuk iri-xolo oç̆k̆omu.

Hentepes na ağodes mteli ar Ǯip̆iliş nosite.

 

 



[Kaynak kitap: Ǯitaşi İskenderi, M. Vanişi, S. Koseşi, “Oitxuşeni Supara/ Majurani fila” , Abazistanişi Devletiş gamamşkumala, Sohum, 1937, Gürcistan SSC., SSCB (1937 Latin Alfabesinden 1984 Latin Alfabesine çevriyazı ve Lazcadan Türkçeye tercüme: Ali İhsan Aksamaz, İstanbul, 1997)]

 

 aksamaz@gmail.com

 

https://www.circassiancenter.com/tr/lazca-turkce-fabllar-1-civciv-%c7%afip%cc%86ili/

 



["Ǯip̆ili/ Civciv" başlıklı fablın Türkiye'de yayınlandığı kaynak: Ali İhsan Aksamaz, “Dil-Tarih- Kültür- Gelenekleriyle Lazlar”, 1. Baskı, Sorun Yayınları, İstanbul, 2000]





+