Lazca-Türkçe
Sözlü Tarih- 9: “Muhacirlik!”
1914 yılında Çarlık Rusyası ile Osmanlı Devleti harbe
başladı. Çarın askerleri, [ბათუმი]/ Batum’a
girip ele geçirdi. Bütün bu gelişmeler bizi de çok etkiledi. Ruslar Hristiyan,
biz Müslümandık. “Ruslar, Müslümanları kesiyor!” diye bir şayia dolaşıyordu. Tabi biz de korkuyorduk. Bu korkuyla çoluk
çocuk köyümüz [სარფი]/ Sarp’tan kalktık. Böylece muhacir
olduk. Kimimiz kayıklarla, kimimiz, hayvanların çektiği arabalarla köyümüzden alelacele
yola koyulduk. Yollarda başımıza gelmeyen kalmadı.
Köyden çıktığımızda, tabi evimizin bütün eşyalarını
yanımıza alamadık. Yanımıza alamadığımız eşyalarımızı sakladık; ya toprağa
gömdük, ya da evlerimizin çatısına yerleştirdik. Evlerimizden işte bu hâlde
çıktık.
Yanımıza fazla eşya alamadık. Çünkü kayıklara ve
arabalara biz bile zaten zor sığıyorduk. Üstelik düşman bize yetişecek korkusuyla da acele
ediyorduk. O sebeple çoğu eşyalarımızı geride bırakmak zorunda kaldık.
Kayıklarla yola çıkanlar çok fazla uzağa gidemiyordu.
Hava bozunca karaya çıkmak zorunda kalıyorlardı. Hava düzelene kadar da bekliyorlardı.
Üstelik düşman yetişecek diye korkuyorlardı.
Hayvanların çektiği arabalarla yola çıkanlar, diğerlerine göre biraz daha
rahattılar. Gel gör ki onlar da çoğu zaman yollarda kaldılar. Tabi o yollar, hayvanların
çektiği arabalara bile uygun değildi; yol sanki birden bitiveriyordu!
Bu zor şartlar altında yollarda giderlerken
muhacirlerin ekmek ve suları da tükendi. Kıtlık baş gösterdi. Yollarda çoğu
çocuk ve yaşlı birçok insan vefat etti. Acılar çekildi. Vefat edenlerin
cenazelerini o anda bulundukları yerlerde toprağa veriyorlardı.
Günlerdir yollardaydık. Yollarda durmadan gidiyorduk.
Gel gör ki hiç birimiz henüz nereye gittiğimizi bilmiyorduk. Bize sahip çıkan
bir hükümet yetkilisi de yoktu. En nihayetinde o anda bulunduğumuz yerin Hükümet
yetkilisine adam gönderdik:
--Bize bir yerlerde arazi verin de yerleşelim. Yoksa
yollarda açlık ve susuzluktan öleceğiz!
Yetkililer bize şöyle diyordu:
-- Size biraz yardım yapacağız. Siz de yolunuza devam
edeceksiniz!
Gerçekten de bize öyle veya böyle yiyecek içecek
yardımı yaptılar. Biz de yeniden yola koyulduk. Böylece bir haftalık yolu
gittik.
Yollarda giderken zaman zaman Türk köylerinden de
geçiyorduk. Bakımlı köylerde dinlenmek için bir süre duruyorduk.
Bir gün bir köye ulaştığımızda, düzlük bir yerde bir
adam ateş yakmış büyük kazanlarda pilav pişiriyordu. Etli yemekler de vardı.
Buğday ekmeği bile pişirtip muhacirlere parasız dağıtıyordu.
Meğerse o adam, muhacirlerin o köyden de geçeceğini önceden
duymuş. Kendi parasıyla sevabına muhacirleri yedirip içirmeye karar vermiş.
Onun için de önceden bütün hazırlıkları yapmış. Doğrusu biz o adamın bu
yardımseverliğine şaşırdık:
-- Bir adam bunca muhaciri nasıl yedirip içirecek?!
Ne var ki o adam çok zenginmiş. Herkese yemek dağıtıyordu.
İki üç gün boyunca o köyde dinlendik. Sonra
yine kalkıp yollara düştük.
Geceleyin bir yerlerde arabayla yolda giderken bir
horoz öttü. Yakınlardan horozların ötüş sesleri kulağımıza kadar geliyordu. Ne
var ki evler hiç görünmüyordu. Şaşırdık: “Böyle şey nasıl olur?!” Derken düzlük
bir yerde giderken arabamızın tekerleği aniden çukurluk bir yere çakıldı. Bakınca
o çukurluğun bir evin bacası olduğunu fark ettik. Meğerse oralarda yaşayan
Türklerin evleri toprağın altındaymış.
Arabanın tekerleğini bin bir zorlukla takıldığı yerden
kurtardık. O evin sahibinin bize bir bakmasını istiyorduk. Seslendik, seslendik
ama uzunca bir süre hiç kimse bize cevap vermedi. En nihayetinde yaşlı bir kadın karşılık
verdi. Meğerse zavallı kadın, kendisine zarar vereceğimizi sanmış. Bizim muhacir
olduğumuzu bilmiyordu. O evde yaşlı bir adam ile o yaşlı kadın yaşıyormuş. Su
istedik, verdiler. Yolu da tarif ettiler.
O köyün dışında bir yerlerde konakladık. Bir süre
sonra bir şeyler satın almak için tekrar o köye gittik. Gündüz köye girince
daha da şaşırdık. İnsanlar toprak altından çıkıyordu. Evleri toprağın
altındaydı. Karanlık içinde yaşıyorlardı. Aydınlanmak için evlerinde
gündüz bile yağ kandili yakıyorlardı. Odun yerine de kuru tezek
yakıyorlardı. Ancak fazla sayıda inek ve
koyunları vardı. Bütün bunları görünce oradan bir şey satın almaktan vazgeçip
döndük.
Ertesi gün yine kalktık. Arabalarımıza doluşup yola
koyulduk. Yolumuz deniz kıyısından yukarılara doğru uzanıyordu. Aslında biz denizden
çok fazla da uzaklaşmak istemiyorduk. O
sebeple içerilere giden yoldan ayrılıp diğer yola koyulduk. Deniz tarafına
yöneldik. Ancak o yol çok kötüymüş. Kayalıktı. Öküzler, yüklü arabaları yukarılara
çekmekte zorlanıyordu. Onun için yüklerimizi sırtımızda taşıdık. Yağmurlu
havalarda yerler çok çamurlu oluyordu. Her şeyimiz ıslanıyordu. Çocuklarımız
hasta oluyordu. Bazen vefat edenler de oluyordu. Başımızda kıyametler kopuyordu.
Köyümüz Sarp’tan muhacir çıkıp yollara düşeli üç ay
olmuştu. Hâlâ başımızı sokacak bir yer bulamamıştık. Üstelik ekmeğimiz de, suyumuz
da yoktu. Muhacir çıktığımızdan beri köyümüzün akıbeti hakkında haber de alamıyorduk. O an bulunduğumuz yerlere bizden sonra
köyümüzden gelen hiç kimseyle de karşılaşmadık. Köyümüze geri dönmeye de korkuyorduk.
Uygun bir arazi bulup yerleşmeyi istiyorduk. Ancak Sarp gibi bir yeri nerede bulacaktık ki?!
Konakladığımız yerlerdeki Türk yetkililer şöyle
diyordu:
--Geri dönmek
olmaz. Rus askerleri Batum’a girdi. Artık yapacak bir şey yok. Siz gidebildiğiniz
kadar batıya gidin! Başınızın çaresine bakın!
İhtiyaç duymamız hâlinde yetkililer, Hemşinli arabası diye tabir edilen arabaları
bize sağlıyordu.
Köyümüzden ne kadar uzaklara gidersek, harp bittiğinde
geri dönmemizin de o kadar zor olacağını biliyorduk. Zamanın Hükümet
yetkilileri de böyle istiyordu. Bu sebeple de o anda bulunduğumuz yerde bize
yerleşme imkânı sağlamıyorlardı. “Mümkün olduğu kadar uzaklara gidin!”
diyorlardı. Biz de daha uzaklara gidiyorduk. Korku, bizi yönlendiriyordu. Daha sonra
sahildeki bir köye vardık. Bu köyde yaşayanlar daha önceki (1877-1878)/ 93
Harbi muhacirliğinde oralara gelip yerleşen Lazlarmış. Balıkçılık yapıyorlardı.
Biz de onlara yardım ediyorduk. Balık tutup evimize götürüyorduk. Çocuklarımızı
öyle besliyorduk.
Bir hafta boyunca o köyde konakladık. Daha sonra
tekrar yola koyulduk. Yolumuza devam ettik. Türklerin köyüne yerleşmek
istemiyorduk. Onlarla geçinemezdik. Çünkü onların başka, bizim başka gelenek ve
göreneklerimiz vardı. Diyelim ki yerleştik; aramızda anlaşmazlık çıkacak ve sürekli
kavga hâlinde olacaktık. Biz de bunu istemiyorduk. 93 Harbi muhacirliğinde Sarp köyünden çıkan
Lazların [Akçakoca]/ Akçaşehir’de yerleşip yaşadıklarını duyduk. Biz de oraya gitmek istedik. Gel gör ki Akçaşehir, o an bulunduğumuz
yerden o kadar uzaktaydı ki! Üstelik on aydır yollardaydık.
Akçaşehir’e gidene kadar çok çile çektik. Oraya
gidince gördük ki hakikaten de denize yakın verimli güzel bir köy. Köyün üç
tarafı tepelerle çevriliydi. Köy, denizden uzakta. Denize bakan bir ova vardı. Köyün
en iyi verimli yerlerinde daha önce oraya yerleşenler yaşıyordu. Bizim oralara
yerleşme imkânımız hiç yoktu. O sebeple de biz tepelerdeki sahipsiz yerlere
yerleşmek zorunda kaldık. Zaman içinde yavaş yavaş oralarda küçük evler yaptık.
Yerleştik. Sahipsiz tepelerdeki yerleri kazarak tarlalar açtık. O tarlalarımızı
ektik, biçtik. Mısır yetiştirdik. Artık yeme içme bakımından bir sıkıntımız kalmamıştı.
Gel gör ki oranın havası bize hiç iyi gelmedi. Muhacirlerin kimisi sıtma oldu, kimisi
öyle hastalandı ki sürekli vefatlar oluyordu.
Akçaşehir’de annem ve babam vefat etti. Öksüz ve yetim
kaldık. Biz üç erkek kardeştik. Birimiz balık tutuyor, diğerleri tarla işlerini
yapıyordu. Böylece yaşayıp gidiyorduk. Bu köyün dışında yine Lazların
yaşadıkları başka köyler de vardı. O köylerdeki Lazlarla tanışınca bazılarıyla
akraba bile çıktık.
Akçaşehir’e iyice yerleşince evlilikler de oldu. Büyük
düğünler yapıyorduk. Ağabeyime büyük bir düğün yaptık; bütün köy halkını davet
ettik. Düğün üç gün boyunca sürdü.
Köyümüzde Türkler de yaşıyordu. Bizim düğün adetlerimize çok şaşırdılar.
Gelinimiz, oranın yerli zengin Lazlarından birinin kızıydı. Önce ağabeyim gibi fukara
muhacir bir gence kız vermek istemediler. Ne var ki ağabeyimle kız arasında karşılıklı
aşk yaşanınca mecbur kalıp kızı verdiler. Düğün masraflarının çoğunu kızın
babası üstlendi. Adam zengin olduğu için küçük bir düğünü kendisine
yakıştıramıyordu. Küçük bir düğün yapılırsa, insanların kendisiyle alay
etmesinden çekiniyordu. Kızının bütün çeyizlerini İstanbul’dan getirtti.
Düğünden üç ay sonra damadı ve kızını alıp kendi yanına götürdü. Onları bir yıl
kadar yanında tuttu. Daha sonra onlara baştan aşağı kestane ağacından büyük bir
ev yaptırdı. Evi güzelce de dayayıp döşedi. Ağabeyimin çocukları oldu. Kayınpederi,
ağabeyimin erkek çocuklarından birini evlat edindi. Çünkü ağabeyimle
evlendirdiği kızından başka evladı yoktu.
Köyümüz Sarp’tan muhacir çıktığımızın üstünden tam beş
yıl geçmişti. Ben ve küçük erkek kardeşim, Sarp’a geri döndük. Geri dönerken
önceki kadar eziyet çekmedik. Çünkü paramız vardı. Dönerken sürekli deniz
yolculuğu yaptık. Bazen de sandalla yolumuza devam ettik.
Sarp’a varınca bizden önce muhacirlikten dönenlerin
çok olduğunu gördük. Nispeten rahat yaşıyorlardı. Sıkıntıları yoktu. Bizim evimizde amcam oturuyordu. Çarın
askerleri evimizi yıkmış. Ambar ve diğer depomuzu tamamen yakmışlar. Rus
askerleri, yapacak işleri olmadığında evlerimizi, ambarlarımızı ateşe verip
yakmışlar.
Bir yıl kadar doğru dürüst yerleşemedik. Daha sonra evimizin
bütün eksiklerini tamamladık. Her şeyi bir hâl yoluna koyduk. Tamirleri yaptık.
Ambarımızı, depomuzu inşa ettik. Ertesi yıl tarlamızı ekip biçmeye başladık.
Böylece işlerimiz hâl yoluna girmiş oldu. Üçüncü yıl ben evlendim. Çoluk çocuğa
karıştım. Artık evimiz bize dar geliyordu. Erkek kardeşime, bize yeni bir ev
gerektiğini söyledim. Erkek kardeşim de benim gibi düşünüyormuş. Gurbete gidip
para kazanmak ve dönünce de yeni bir ev yapmak istiyordu. Gurbete gitmesine razı
oldum. Kendisini gurbete yolcu ettim. Tuna Nehrinde taşımacılık yapan gemilerin
birinde çalışacağını söyledi. Ne var ki Sohum’da kalmış. Orada balıkçılık
yapmış. Üç yılda ancak bir mektup yazıyordu. Mektubunu da bana biriyle elden gönderiyordu.
Kardeşim, Sohum’dan yeterli parayla geldi. Ustalar
tuttuk. Dağdan keresteleri kestirip getirdik. İmeceyle taşıdık; bir araya
yığdık inşaat için hazırladık.
Daha sonra eski evimizin arkasındaki yeri kazıp yeni evimizi
inşa ettik. İki yıl içinde eve yerleştik. Daha sonra da kardeşimi Sarplı bir
kızla evlendirdik. İkinci Cihan Harbi çıkana kadar beraber rahat yaşadılar.
Harp çıkınca [1941- 1945], erkek kardeşimi Sovyet ordusu askere aldı. İki yıl
sonra yaralı olarak eve döndü. Üç çocuğu daha oldu. Şimdi torunları da var.
Hepsinin de ayrı ayrı evleri var. Hâlleri iyi.
İşte başımızdan bütün bunlar geçti!
[Devam
edecek…]
https://aliihsanaksamaz.blogspot.com/2025/06/lazca-turkce-sozlu-tarih-1-once.html
https://aliihsanaksamaz.blogspot.com/2025/06/lazca-turkce-sozlu-tarih-2-kendimden.html
https://aliihsanaksamaz.blogspot.com/2025/06/lazca-turkce-sozlu-tarih-3-ticaret.html
https://aliihsanaksamaz.blogspot.com/2025/07/lazca-turkce-sozlu-tarih-5-muhacirlikte.html
https://aliihsanaksamaz.blogspot.com/2025/07/lazca-turkce-sozlu-tarih-6-hopada-az.html
https://aliihsanaksamaz.blogspot.com/2025/07/lazca-turkce-sozlu-tarih-7-perisan-bir.html
https://aliihsanaksamaz.blogspot.com/2025/08/lazca-turkce-sozlu-tarih-8-bayragmz.html
“MOACİROBA”
Şilya nçxovroş vit̆ootxo (1914) ʒ̆anas Urusişi
ukumetik muharebe qu Turkik̆ala do Batumis kamaxtu. Batumi kezdu do xolo aşo
manç̆et̆u. Çkin maşkurines. Urusi (gyauri) Krist̆iani t̆u, çkin- Muslimani do
zop̆ont̆eski, Urusik Muslimanepe oç̆k̆irapsya do çkinti maşkurinet̆es.
Moiselit do çkini kyopeşen do muaciri gamaptit. Gzas
kimik feluk̆apeten, kimik arabapeten vidit. Gzadogza dido şeepe tişa memixtes.
Akolenna gamait̆it, oxorişi mtelli şey var yemazdes, namutxanina var yemazdes,
kopşinaxit, let̆as dovoxvit, nç̆eris meşabdvit do aşoten oxorepeşen kagamaptit.
Dido yuki var yemazdes emuşeni- ki, feluk̆apes do
arabapes var vint̆ret̆it, hemti acele miğut̆es: Maşkurinet̆es- ki, Gyauri var
memç̆işanya do ak̆o puli- purti meaşkvit.
Mitxanina feluk̆aten idu, dido mendra var ales.
T̆aroni p̆at̆i gexvadut̆es do gale gamit̆es, t̆aroni geʒ̆ipxapaşa çumert̆es,
geride şkurinati uğut̆es. Mitxanina arabapeten idu, entepe raxat̆i t̆es, hama
dido vakitis gzas kodoskides, arabaten gza lai içodet̆u?!
Moacirepes gzas gyari- ʒ̆k̆ari dvaçodes. Ugyaroba
kogiç̆k̆u. Berepe, badi- xçini dido ğurut̆es. Dido naç̆ires. Ena ğurat̆es gzas,
em kyois doxvapt̆es cenaze.
Meulut̆it, hama mitis var miçkit̆es, so meulut̆it.
Çkini saebi çkar ukumeti var t̆u. Soni ukumetişa k̆oçepe voçkvit do vuʒ̆vit-
ki, çkin ar soti yeri komomçit do kodoibargatya, varna gzas ugyareli-
uʒ̆k̆areli kep̆ç̆k̆odutya.
Em vakitis Turkis ukumetik miʒ̆ves- ki, mʒika yardumi
dogoğodapt do xoloti idaginonanya do mtiniti gyari-ʒ̆k̆aiş yandan yardumi
moğodes do xoloti gebdgitit gzas do aşoten ar havtaşi gzas vigzalit.
Gzasna mevit̆it, Turkepeşi kyoepes golailapt̆it. K̆ai
yeri t̆uk̆onşi, moşvacinuşeni dobdgitut̆it.
Ar kyoisna amaptit, ar duzi yeis ar k̆oçik daçxiri
ogzeret̆u do didi ç̆uk̆epeten pilavi gibupt̆u. Xorʒoni gyarepeti uğut̆u, xçe
kualepeti oç̆vapapt̆u do miletis upareli upartupt̆u.
Megerem em k̆oçikna şignu, moacirepe mulvanya, muşi
paraten gyari pçaminonya do ak̆o şeepe ikipt̆u. Çkin gamak̆vies: Ar k̆oçik ak̆o
k̆oçis muç̆o çasinonya?!
Hama aya k̆oçi dido zengin t̆eren do mtelisti gyari
duparu. Jur- sum ndğas komoişvacit xolo moiselit, gzas geudgitit.
Sei arabatenna meit̆it, mamulqioli t̆u. Yani
çkinis mamulepeşi oqirus srsi muit̆u do oxorepe var ižiret̆u. Çkin
gamak̆vires: Aşo şey iqvenia?! Duzi- duzisna meulut, emedeni çkini arabaşi
tekerleği k̆uis kodololu. Mendapʒ̆k̆editşi, oxorişi baca
t̆u. Megerem ekoni Turkepes let̆aş tude oxorepe uğut̆erenan.
Araba keşaiqonit do mint̆es- ki, aya aoxorişi saebik
gamiʒ̆k̆edat̆u. Vucoxit, vucoxit, hama mitik var gamiʒ̆k̆edu. Soni ar xçinik
nena komomçes. Megerem zavalis aşkurinen, mutu var moğodanya. Çkinna moaciripe
vort̆it, var uçkut̆u. Aya oxoris ar badi do xçini skidut̆es. ʒ̆k̆ari
vak̆vandit, komomçes do gzati komemogures.
Çkinti vidit do moşvacinuşeni kyoiş gale kodoibargit.
Mutupe yeç̆opinuşeni vigzalit kyoişa. Kyois doloxena amaptit ndğaleri dido
gamak̆vies: Mteli let̆as tudendo işit̆es. Oxorepe let̆aş tude uğut̆es, mʒ̆k̆upi-
mʒ̆k̆upis skidut̆es. Ndğaleriti k̆andelis nužit̆es, dişka yeine
lazma xomula ç̆upt̆es, eti k̆ai- ki, pucepe do mçxurepe dido uqonut̆es. Amk̆ata
şeepena bžirit, hiç mutu var yep̆ç̆opit do geri goiktit.
Majurani ndğas xoloti moiselit, arabape geibğit do
vigzalit. Çkini gza mzoğap̆icişen jilendo nit̆u. Çkin mzoğaşen mendra va
mint̆es, amuşeni elvaaʒ̆k̆it ya gzas do başka gzas gebdgitit do mzoğak̆ele
gelvaaqonit. Gza dido p̆at̆i gamaxtu, k̆araluğepe t̆u. Xocepes emtumanis var
elvatires yukoni arabape do bazi yeriş k̆ap̆ulaten elaimet̆it. Mç̆ima t̆aronis
p̆at̆i t̆alaxi iqvet̆u, mteli şey maşolet̆es, berepe mažabunet̆es, bziti
ğurut̆es, ti çkinis k̆yameti git̆u.
Sum tuta mik̆ilu, moacirina gamaptit do ar meskani var
mažires, gyari var, ʒ̆k̆ari var. Ok̆vaçxe çkini kyoişi mutu ambai var
emaç̆opes, momxtimu miti var t̆u. Geri ok̆onaktinu maşkurinet̆es. Mint̆es- ki,
ar k̆ai yeri kobžirat̆it do kodoibargat̆it, hama çkini Sarpisteri yeri so
bžiropt̆it?!
Turkiş ukumetik miʒ̆umet̆es- ki, geri oxtimu var
iqvenya, Urusik Batumi kezdu do aşo manç̆enya. Ena galenanşa, iditya. Arabape
ukumetik momçapt̆es, hemşilepeşi arabape.
Turkis ukumetisti ya unt̆u-ki, muk̆o mendra
vort̆itk̆on çkini kyoişen, eko çetini t̆u geri moxtimu, muarebena içodat̆u,
edo, amuşeni yei var momçapt̆es, mendra idanya do çkinti meit̆it. Çkin mu
meit̆it, şkurinak moçkumert̆es. Aşoten mzoğap̆icis ar kyoişa komeptit.
Ekoni yerlepe bazi Lazepe t̆es, sifteneri moacirobas
xtimeri. Çxomi oç̆opuşi dulyape uçkit̆es, çkinti mevuşolt̆it do çxomi
p̆ç̆orup̆t̆it, oxorişa moimert̆it do berepes pçapt̆it.
Ar havtas ek kodopskidit. Ek̆ule xolo gebdgitit
gzas do golvaaqonit. Golvaaqonit emuşeni- ki, çkin Turkepeşikyopes dobargu var
mint̆es, entepek̆ala çkin var maxvenet̆es. Entepes mutepeşi adeti uğut̆es,
çkin- çkini. Edo, var viʒ̆qvamint̆es do boine k̆abğa maqvasunt̆es. Arti
mişignap̆ut̆es- ki, sipteneri moacirobas Sarpi çkinişen gamaxtimeri Lazepe
Turkieşi ar “Akçişeeris” skidutes do çkinti ek oxtimu mint̆es, hama aya yeri
ek̆o mendra t̆u- ki, vit tutas xvala gzas vort̆it.
Ek mextimapaşa dido mʒ̆irit. Ekna meptit, mtini k̆ai
yerit̆u, mzoğap̆icis yanis ar kyoi. Kyois sum semtişen tepepe gudgit̆u,
mzoğaşen açiği, mzoğap̆icik̆ele duzi guʒ̆užit̆u. Aya kyoişi asli
k̆ai yerepes yeli milleti xet̆u, p̆at̆i do dağis kenarepes çkin kodoibargit.
Ç̆it̆a- ç̆it̆a oxorepe dop̆k̆idit, daği gamamç̆varit do qonape dopxaçkit, k̆ai
lazut̆i maqves. Gyari- ʒ̆k̆aişen ziani var miğut̆es, hama ekoni hava var
momixtes: Bazepes çxe dvağodes, bazi aşo dizabunu do boine ğurape iqvet̆u.
Man nana- baba ek domiğru. Yetimi kodpskidit. Sum Cuma
vort̆it. Aik mzoğas çxomi p̆ç̆orup̆t̆it, majurak qonaş dulia ikipt̆u do aşoten
pskidut̆it. Ya kyoişen başka, xolo kyoepe t̆es, nakna xoloti Lazepe skidut̆es.
Ekoni Lazepeti keşabgorit do bazi çkini xisimiti gamaxtu.
K̆aina kodoibargit, oçilu- okimocuti kogyoç̆k̆it, didi
dugunepeti vikipt̆it. Didi Cuma çkinis didi duguni vuxvenit, mteli kyois
vuç̆andit. Sum dğas duguni miğut̆es. Çkini kyois Turkepeti skidut̆es. Entepek
gaak̆vies çkini dugunis adetepe. Gelini (nisa) çkini zengini k̆oçepeşen
(ağapeşen) t̆u, yerli ekoni Lazepeşen do çkinda fuk̆ara moacirişa, meçamu var
unt̆es, hama biç̆i do k̆ulanis aras qoropa uğut̆es do ek̆ule mecburi iqves,
momçat̆es.
Dugunişi xarci çoği çkini nisas babak xarcu,
emuşeni-ki ağa t̆u, ç̆it̆a duguni var nomskudu. Milletis mežiʒinuşen oncğore
aqu, k̆ulani muşişi çeizi mtelli P̆olişen moğapu.
Dugunişik̆ule (sum tutaşik̆ule) sica do k̆ulani yezdu
do muşi yanişa mendiqonu do ar ʒ̆anas muşik̆ala uqonunt̆u. Ek̆ule ar didi oxori
duk̆idu, mtelli ç̆uburiş ncaşi do ç̆uburis piʒarişi, k̆aixeşa komoʒ̆ipxu do
kodoç̆k̆oru. Ek̆ule Cuma çkimis berepe dvaqu. Ar biçi mtiri muşik diskiru, emus
ar k̆ulanişen met̆i çkva skiri var uqonunt̆u.
Xut ʒ̆ana mik̆ileet̆u, moacirina gamaptit. Man do
çkimi ç̆it̆a cumak geri çkini kyoişa, Sarpişa, goiktit. Geri moxtimus dido
ezieti var mʒ̆irit: Para miğut̆es, mtelli mzoğadomzoğa moptit, kimi feluk̆aten
moptit.
Sarpişana moptit, çkinden ʒ̆oxle moxtimerepe dido t̆es
do raxat̆i skidut̆es. Çkini oxoris cumadi xet̆u. Oxori gverdi doʒ̆k̆eret̆es
Urusis askerepek, bageni do bağu hepten doç̆kveret̆es. Urusis askeris dulya va
uğut̆uşi, oxorepes do bagenepes daçxiri nunʒ̆eret̆u do ç̆veret̆u.
Ar ʒ̆anaşa halişa var moptit. Oxoris muna eksiği
uğut̆u, mteli şey dop̆it, bageni do bağu dop̆k̆idit. Majurani ʒ̆anas qona
oxaçkus dervami p̆it do aşoten halişa komoptit. Masumani ʒ̆anas man doiçili,
bere- bai domaqu. Oxoris mʒika doindarit. Cumas vuʒ̆vi- ki, arçkva oxori lazimi
domaqves- ma.
Cumak miʒ̆u- ki, moro, man k̆urbetişa vulur do mʒika
para dovikip do moptaşi, oxori p̆k̆idatya. Manti razi doviqvi do mendovoçkvi.
Amuk tkveet̆u- ki, manya, Tunaşa vidaminonya, hama uk̆ule Soxumis
kodoskideret̆u do ek balukçoba ikipt̆u. Sum ʒ̆anas ek t̆u. ʒ̆anas ar mektubi
ancak muiç̆arupt̆u. Eti mitis xeten moncğonupt̆u.
Ek̆ulena gextu, dobağine para kagiğu, ustape vokaçit
do dağis oxorişi kiastepe dovoqazapit. Noderepeten doptirit,
kok̆oobğit do ok̆iduşeni dopxazirit.
Ek̆ule oxori çkinişi jimuk̆aşen oxorişeni let̆a
gamamtxorit do oxori kodobdgitit. Jur ʒ̆anas doloxe kodibargu. Ek̆uleti
dovoçilit, Sarpuli ar k̆ulani komepçit do isa skidut̆es muarebe giç̆k̆et̆uşa.
Muarebena giç̆k̆u, Cuma çkimi mindiqones. Jur
ʒ̆anaşk̆ule yarali komoxtu oxorişa. Sum bere çkva dvaqu muarebeşk̆ule do aʒ̆i
muşi berepeşi berepeti uqonun. Mtelisti ayri oxorepe uğunan, k̆ai xaliti
uğunan.
Aşope memixtes çkini tis.
[Naqonasunon…]
[Kaynak kitap: Nodar
K̆ak̆abaze, (“Moaciroba [-1]”;Tanıklığın kaydedildiği yer ve tarih: Sarp[i]
Köyü, Ağustos 1966), “Lazuri T̆ekst̆ebi/ K̆olxuri Seria- 11”, Gamomʒemloba
Art̆anuci, Tbilisi, 2018, (Gürcü Alfabesinden Latin Alfabesine
çevriyazı, düzenleme ve Türkçeye çeviri: Ali İhsan Aksamaz, İstanbul, 2020)]