3 Ağustos 2025 Pazar

Lazca-Türkçe Sözlü Tarih- 8: “Bayrağımızı görünce ağladık!”

 



 

Lazca-Türkçe Sözlü Tarih- 8: “Bayrağımızı görünce ağladık!”

 


Ninem şöyle seslenmişti:

--Gâvur, [Sümer]/ Sumla’ya kadar gelmiş. Sabah erkenden kalkıp buradan gideceğiz!

O gece 13 tavuğumuzu da kesip pişirdik. Muhacirlik için hazırlıklar yaptık. Ertesi gün sabah namazında kalktık. Elimizde tavuk butları yola koyulduk. [Işıklı]/ Ğera taraflarına kafile hâlinde vardık. Yanımızda kısır bir ineği de götürmüştük. Ğera’da Memişoğlu’nun avlusunda o ineği kesip hep beraber yedik. Yine kafile hâlinde oradan daha ötelere Ardeşen taraflarına vardık. Orada uzunca bir süre kaldık. Yanımızda kilimlerimiz de vardı. O kilimlerle çadırlar kurduk.

Uzunca bir süre daha ötelere kafile hâlinde gittik. Halamgiller ve yanındakiler çok kalabalıktı. Bir süre sonra bizden ayrıldılar. Yine batı istikametinde yürümeye devam ettik. [Atina]/ Pazar taraflarında, az biraz ötede, Kalecik’te dedem vefat etti. Seksen yaşındaydı. Dini vecibeleri yerine getirmek zorundaydık. Bu sebeple Kalecik’te durduk.

Annem dövünüyordu:

 --Bu muhacirlikte dedeyi nasıl toprağa vereceğiz?! Dini vecibeleri kim yerine getirecek?! Dedeyi kim toprağa verecek?!

Harp sırasında herkes karmaşa içinde bir yerlerde başının çaresine bakmaya çalışıyordu. Orada Hoca falan da bulunmuyordu. Lazım olan hiç bir şey bulunmuyor! Neyse ki dedemin yeğeni Alefendi ve kardeşi sandalla bize ulaştılar. Ağlaşıyorlardı:

--Vay, dede, vay! Dede vefât etti, vay!

Pazar taraflarından kefen ile sabun satın alıp getirdiler. Teneşir bulamadık. Birbirine bağlanmış iki ağaç ile dedemin cenazesini mezarına kadar taşıyıp toprağa verdiler. Dedemi, sahile yakın kumluk arazide toprağa vermedik. Daha yukarılardaki bir arazide toprağa verdik. Dedemi toprağa verdiğimiz arazinin sahibine bir Mecidiye, yani 20 kuruş ödedik. Sahile daha yakın yerler kumluk olduğu için parasızdı. Ama dedemi o kumluk yerde toprağa vermezdik. Annem, dini vecibeleri yerine getiren Hoca Efendi ile mezarı kazan adama para verdi.

Birkaç gün sonra Çayeli taraflarına vardık. Oralarda çayırlık bir yerlerde kaldık. İbrahim Reis gelecekti. İki gece gelemedi. Akşam vakitlerinde 20 düşman gemisi Çayeli’yi topa tutmuş.  Rusça bilenler duymuş:

 --Yarın düşman buraya gelecek. Askerini çıkaracak.  

Bu haber üzerine o gece ayakkabılarımızı bile çıkartmadan uyuduk. Annem, çamaşırlarımızı topladı. Diğer eşyalarımızı, yatağı topladı. Sürmene tarafına doğru yola çıktık. Ben elimde bir yorgan, bir yastık bir de su güğümü taşıyordum. Yolda elimdekilerle yürüyordum. O zaman yedi buçuk yaşımdaydım.

Sürmene’den önce Rize’ye vardığımızda hava kararmıştı. Hava da çok soğumuştu. Orada çok üşüdük. Büyük halamın kocası  Gümüş Reis, ateş yakıp bizi ısıtmaya çalıştı. Geceleyin uyumadık. Hep yollarda yürüdük. Of’a ulaştığımızda hava aydınlanmıştı. Güneş çıkmıştı. Dükkânların kapılarını açtılar. Ben yine ellerimde bir yorgan, bir yastık ve bir de güğüm taşıyordum. Tabi diğerleri de bir şeyler taşıyorlar. Küçük kız kardeşim, daha bebek erkek kardeşimi sırtında taşıyor. O zaman iki buçuk yaşındaydı. Dükkânları açmışlar. O hengâmede kimse malının mülkünün derdinde değil.  Halamın kocası Gümüş Reis, Ayşe Hala’ya şöyle dedi:

--Bir torba ver de şuradan birazcık pirinç dolduralım!

Oradan üç dört okka kadar pirinç aldı. O yükler elimizde yollarda yürüdük, yürüdük, yürüdük. Sonunda Sürmene’ye ulaştık. Üstüne üstlük bir de bitlendik. Annem oradan büyük bir kazan satın aldı. Çalı çırpı ile ateş yakıp o kazanda su ısıttı. Sonra da bizi yıkadı.

Yine yürüyerek yola devam ettik. Sürmene’de İbrahim Reis bizi karşıladı. Trabzon’u da gündüz geçtik. Sonra gün ağarana kadar kürek çekerek bir sandalla gittik. Daha ötelerde bir yerlerde de biraz durduk. Sonra Tirebolu’ya vardık.  Orada uzunca bir süre kaldık. Orada da bitlendik. O muhacirlikte başımıza gelenleri anlatmakla bitmez ki!

Babam bize para gönderdi; 10 tane altın gönderdi. Ordu’da vakit geçirdik. O sıralar salgın hastalıklar olduğu için bizi Samsun’daki karantinaya gönderdiler. Bazı yörelerde yelkenliye bindik, indik. O hâlde batı istikametine yavaş yavaş ilerliyorduk işte… İnebolu’ya vardıktan  sonra  büyük yelkenliyle yolumuza devam ettik. Bir süre sonra denizden gelen garip sesler duyduk.  Düşmanın denizaltısı bizi batıracak diye milleti korktu sardı. Ağlamaya başladılar.  Bir süre sonra o denizaltının direği göründü. Deniz yüzüne çıkınca da bayrağını görebildik. Bizim bayrağımız!  İçinde bulunduğumuz yelkenli gemideki insanlar sevinçle gülüştü. O kadar sevindik ki! Önce düşman gemisi sanıp şimdi bizi batıracak, boğulacağız diye o kadar korkmuştuk ki! Sonra bizim denizaltımız olduğu anlayınca o kadar sevindik ki! Önce çok ağladık!

Daha sonra Bartın’a vardık. Sabahleyin  Bartın’dan tekrar yine hareket ettik. Zonguldak’a kadar gittik. Zonguldak’tan Devrek’e çıkacağız; 30 kilometrelik yol.  O zaman şimdiki gibi yol yoktu. Atlara binip Devrek’e öyle vardık. Oraya varınca annem de, babam da birer kurban kesti. Annemim adağı varmış. Babam da çocuklarımı gördüm diye.

 […]

[Devam edecek…]


  https://aliihsanaksamaz.blogspot.com/2025/06/lazca-turkce-sozlu-tarih-1-once.html

https://aliihsanaksamaz.blogspot.com/2025/06/lazca-turkce-sozlu-tarih-2-kendimden.html

https://aliihsanaksamaz.blogspot.com/2025/06/lazca-turkce-sozlu-tarih-3-ticaret.html

https://aliihsanaksamaz.blogspot.com/2025/07/lazca-turkce-sozlu-tarih-4-sohum.html 

https://aliihsanaksamaz.blogspot.com/2025/07/lazca-turkce-sozlu-tarih-5-muhacirlikte.html

https://aliihsanaksamaz.blogspot.com/2025/07/lazca-turkce-sozlu-tarih-7-perisan-bir.html



[451(171, 1).]

 “Gyauri Sumlaşa komoxtudoren, ç̆umanişe ebiselaten, bimt̆aten!” – dadi- çkimik micoxes. Hem seis vit̆osum [13] tane kotume mebok̆vatit, digubu. Ç̆umanişe Sabanamazis ebiselit, kotumeşi t̆ut̆ulepe ek̆aç̆k̆omey- ek̆aç̆k̆omei Ğerak̆ele golobaonit. Arti k̆isii puci mendebionitdort̆un, Ğeras Memişoğlişi oxois mebok̆vatit, op̆ç̆k̆omit. Çablati moduşeni da! Pucişi t̆k̆ebi--çabla. Daha mele golaftit, Ardaşenişa. Hekoti epeice kodobdgitit. Kilimepe miğut̆es, kilimepeşi çadii dobdgit. Epei yeişa baabei bigzalit, uk̆ule xala- çkimi do hentee k̆alabaluği t̆es, dido t̆es, hentee elemaǯk̆es, çku bidit, mebaonit çkva. P̆ap̆uli- çkimi Pazarda, a mʒika daa mele, K̆alecuğis doğuu, seksen yaşinde. Va agzales. Nana- çkimik: “

Mu p̆aten haǯi, haya mik doxvasen?”

Xoca va ižien, mutu va ižien! Neise, p̆ap̆uli- çkimişi alimse Alefendi cuma- muşik̆ala baabei feluk̆aten komoxtes.

“Uu, p̆ap̆uli doğuu!”

Hemen Xocak goinžikups, p̆ap̆uli- çkimi kodoxu. Atinak̆eleşe kefeni do sap̆oni moiğes. Ğurei na gedumenan piʒari va bžiit, var t̆u. Jur tane ncas ek̆orei p̆ap̆uli- çkimi bionit, kodoboxvit. Ama k̆umis va doboxvit, jin. Ar Mecidie mepçit, eçi kroşi, saibi- muşis do let̆a na en yeis, daa jin doboxvit. Daa tude k̆umluği yei t̆u paasuzi, ama hek va doxu, tabi, xocasti, na ntxorusti nana- çkimik paa komeçu. A jur ndğaşk̆ule Map̆arveşa bigzalit, çailis kodobdgitit. İbraim Reizik moxtast̆u, mionast̆u ar seis, jur seis va malu. Akşamdan eçi tane gemik bombardumani dovu Map̆arve. Tkves-kia (Rusça uçkit̆es hekonepek); “Ç̆umanişe hako moxtasen do gamionasen vaporik̆ele, gyauri gamionasen”,--tkves.  Sei k̆uçxe- modvei dobinciit. Nana- çkimik çamaşuepeti dok̆oobu, kok̆obğu çamaşuepe, yataği- mataği. Surmeneşa bigzalit. Ma a yoğani, a yastuği, arti k̆uk̆uma dokaçei. Ǯk̆ai oşuşeni ǯut̆a k̆uk̆uma. Şki do gvei ǯanei bort̆i. Surmeneşen ogine Rizenişa biditşk̆ule domǯkupudort̆un, ini maes. Didi xala-  çkimişi komocik Gyumiş Reizik daçxui dogzu, domot̆ubines. Sei va binciit, bulut.

Ofişa biditşk̆ule dotanudort̆un, mjoa kextudort̆un. Dukyanepeşi nek̆na kogonǯk̆es. K̆uçxeten meboomt da! A yoğani, a yastuği, arti k̆uk̆uma xes dokaçei – ma. Majuapesti uğunan. Ǯut̆a- cuma- çkimi da- çkimik k̆ap̆ulas mok̆idei. Jur ǯanei do gvei t̆u hem oas. Dukyanepe gonǯk̆esdoen,  mitis malişi derdi va uğun. Dadi- çkimişi komocik, Gyumiş Reizik, Ayşe dadis uǯu kia: “A torba komomçi- dedi do amʒika pinci kodolobobğat”- dedi. Elaktu- melaktu yok, xami noxunu epei jin, a sum- otxo ok̆k̆a k̆onai pinci keç̆opu.

Bidit, bidit Surmeneşa. Mt̆i kogomabğes. Nana – çkimik heko didi ç̆urk̆i eç̆opu, gedgu, a k̆ai domibones, xua miboxes da! Golobaonit. Surmenes İbraim Reizik emç̆opes, T̆rap̆uzonisti ndğalei golaftit. Golataneşakis heşo feluk̆aten bidit, xopeten. Daha meleti işte hek amʒika kodobdgit. Tirebolişa bizgalit.  Heko epei kodobdgit. Hekti mt̆i kogomabğesdort̆un. Oo, muacirluk! Otkuten va içoden-ki!

 Babak para komomincğones, vit [10] tane altuni komomincğones. Ordus oxobaktit, Samsonis  k̆arantina moçkvapes, xastaluk var. Bazi yeepes yerkenlis dolopxedit. Heşoten tamo- tamo- tamo …

İnebolişa biditşk̆ule didi yerkenliten bulut.  “Uuuu”, ar sesi koen. Haǯi, “Zuğaş tudele na gulun, gemolapanen”- deine, milletik obgarinus kogyoç̆k̆u. Amʒika oraşk̆ule diğei kižiu. Muç̆o eşaxtu, hemen bayaği komažies, çkuni bayaği. Ok̆adar ožiʒinu! En ogine bibgait, “gemolapanen haǯi, bişkidaten”- deine, uk̆uleti bižiʒinit. Bartinişa bigzalit. Bartin Liman dur, ağne vilyaeti iu.  Ç̆umanişe Bartinişen tekrar bulut. Zonguldağişak bigzalit. Zonguldağişen Devreğişa eşaftaten. Eçidovit [30] kilometro yei en. Gza var t̆u, ʒxenepes gepxedit do bidit. Biditşk̆ule nanakti k̆urbani nok̆vatu, babakti k̆urbani nok̆vatu. Nana kadinei t̆u, nok̆vatu; babakti “Berepe- çkimi kobžii”- deine.

[…]

[Naqonasunon…]

 

 


 [Kaynak kitap: Guram K̆art̆ozia, (451(171, 1)/ Kaynak kişi:  Zia Alis že Aykut (Mak̆olli), 1908 doğumlu, Gulpiti (Fındıklı); Kayıt tarihi: 23. XI. 1991) , “Lazuri T̆ekst̆ebi- II, Gamomʒemloba “Meʒniereba”, Tbilisi, 1993, (Gürcü Alfabesinden Latin Alfabesine çevriyazı, düzenleme ve Türkçeye çeviri: Ali İhsan Aksamaz, İstanbul, 1997)]

 

aksamaz@gmail.com

 

https://www.ozgurcerkes.com/?Syf=22&Mkl=1294569&pt=Ali%20%C4%B0hsan%20Aksamaz&L%C3%82ZCA-T%C3%9CRK%C3%87E-S%C3%96ZL%C3%9C-TAR%C4%B0H--8