1-AZLAĞA/ ABUİSLAH/ ESENKIYI:
https://aliihsanaksamaz.blogspot.com/2024/10/azlaga-abuislah-esenkiyi.html
2- KÖYÜMÜZ/ KYOİ ÇKİNİ:
https://aliihsanaksamaz.blogspot.com/2024/11/koyumuz-kyoi-ckini.html
3- HEY GİDİ ÇOCUKLUK/ EY GİDİ BEROBA:
https://aliihsanaksamaz.blogspot.com/2024/11/3-hey-gidi-cocukluk-ey-gidi-beroba.html
(4) BAYKUŞ/ OLOLİ:
https://aliihsanaksamaz.blogspot.com/2024/11/4-baykus-ololi.html
(5) Ortaokul Günlerim /
Oşkenani Doguroniş Ndğalepes:
https://aliihsanaksamaz.blogspot.com/2024/12/ortaokul-gunlerim-oskenani-doguronis.html
(Türkçe- Lazca)
Benim
bebekliğim, babamın öğretmenlik görevi nedeniyle Rize’nin Salarha köyünde
geçti. Sonradan Azaklı, Dosma, Çarşı içi ve Ziraat bahçesi yakınlarında da uzun
yıllar kaldık. Yaz tatillerinde köye gider, okul zamanı yine geri dönerdik.
Ancak köyde toplanması gereken üzümleri bırakamadığımız için okul başlasa bile
biz üzümleri toplar, pekmez ve kümeleri yapar ondan sonra okula gidebilirdik.
Bu durum, okula on beş- yirmi hatta otuz gün kadar geç başlamamıza neden olurdu
ki geri kaldığımız dersleri yetiştirmekte oldukça zorlanır veya ucunu
bırakırdık. Bununla beraber, karnemizdeki zayıflar daima bizim “tembel”
damgasını yememize neden olurdu.
Ortaokulda ilk seneyi
okumak için Müşir ile beraber Zonguldak’a teyzemin yanına gitmiş ve bir ay geç
başladığımız okulda henüz sınıfa adım attığım anda biyoloji dersinden yazılı
olmuştuk. Tabii ben o zamana kadar biyoloji ismini ilk defa duyduğum gibi,
sorulan sorular da benim için oldukça anlamsız ve saçma sapan şeylerdi.
Soruların altına yazdığım şu cümleyi hiç unutamam: “Öğretmenim, ben okula bugün
geldim. Bunları bilmiyorum; kusura bakma!”. Tabii bu başlangıç bütün yıl boyu
benzer şekillerde devam edip gitti. Sonuçta, dokuz zayıfla sınıfta kalmama
rağmen, arkadaşların içindeki en iyi karne benim karnem idi.
Bizler, Hopa-
Rize arasında genellikle, her ışık gördüğü yerde mola veren dillere destan “Tarı”
vapuru ile giderdik. O perişanlığı yaşardık ama bu sefer Hopa’dan Zonguldak’a,
daha önceden yangın geçirmiş “Bakır” isimli şilepten dönme bir vapurla yedi gün
sekiz gecede gitmiştik. Yolculuğumuz, bir komşu kadının yanında ve vapurun
ambar kısmında demirden müteşekkil zemin üzerine atılan yaygıların üstünde
geçmişti. Tam karşımızdaki tuvaletten taşan ve özellikle Sinop açıklarında
deniz tutmasından kaynaklanan ifrazatlardan (!) bahsetmek istemiyorum. Üstelik
o arada ben uyuz olmuştum ve eve gidince beni Arap sabunuyla yıkayarak tedavi
etmişlerdi. Bir müddet sonra da kabakulak oldum ve okuldan üç hafta kadar daha
uzak kaldım.
Köye döndükten
sonra Hopa Ortaokulunda birinci sınıfı tekrar okumuş ama yabancı dil olarak
yalnız Fransızca olması nedeniyle ilk sene içinde birkaç kelimesini öğrendiğim
İngilizce de güme gitmişti. Buna rağmen diğer derslerim fena değildi. Güzel
sanatla ilgili olanlar ise şahaneydi. Hopa’dan köyümüze devamlı yaya olarak
gidip gelirken Müşir ile beraber müzik kitabındaki solfejleri okuyarak iyice ezberlemiştik.
İkimizde de ses sorunu yoktu. En zor olan 25. solfeji bile çok çok rahat
okuyorduk.
Bir gün müzik
hocası, müzikten sözlü imtihana tabi tuttu. Sırayla herkese birer solfej okutup
birkaç kişi hariç herkese zayıf notlar verirken sıra bana geldi. Bana ise en
zor olan 25. solfeji okumamı söyleyince hiç tereddütsüz ve tam kuralına uygun
olarak okumaya başladım. Öyle ki kimsenin kolay kolay çıkaramayacağı o ince
“do”ları, “re”leri aynen okurken herkes hayretle beni dinliyordu. Ne var ki
önde oturan kızlar kendilerini tutamayıp gülmeye başlamazlar mı! Tabii ben
birden şaşırıp okumayı kestim ama hoca bana devam etmemi söyleyince ben de
devam edip bitirdim. Hoca bana dönüp “on,” dedi. Kızlara da sıfırı bastı.
Böylelikle de arkadaşların şaşkın bakışları arasında müzik dersinden ilk defa
on numara alan kişi olarak tarihe geçmiş oldum!
Hopa’da sınıfı
geçtikten sonra ertesi yıl Rize’ye dönmüş ve ortaokulun ikinci sınıfına kaydımı
yaptırmıştım. Aslında okumaktan nefret ediyor ve içimden babama kızıyordum.
Sağlığım yerinde olduğuna göre herhangi bir inşaatta herhalde bana da bir iş
verirlerdi. Herkes gibi ben de karnımı doyuracak bir şeyler yapabilirdim. Tabii
benim düşüncelerimi kimse bilemiyor ve devamlı olarak ders çalışmamız için
şiddetli bir baskı yapıyorlardı. Ben de inat edip ders çalışmıyordum.
Kitapların sayfaları arasına yerleştirdiğim
“Tom Miks, Teksas veya Pekos Bill” cinsi resimli ve çizgili uyduruk
şeyleri okuyordum. Sonradan durumu anlamasınlar diye onları formalara ayırıp
incelterek ders kitabının yaprakları arasına sokuşturuyordum. O da olmazsa
mutlaka boş bulduğum yerlerde resim karalıyordum. Hatta bir ara ben de bir
çizgi roman kahramanı yarattım ve onu resimlemeye bile başladım. Ne var ki onun
devamını da getiremedim. Bütün bunlara rağmen okulun hoşuma giden tarafları da
vardı. Güzel sanata dayalı derslere karşı çok aşırı bir ilgim vardı ki onlara
Fransızca da eklenmiş. Hocam, karnemde bana kafadan hep on numara veriyordu.
Karnemde tek olan bu numara, diğer yamuk yumuk notların yanında çok tuhaf
şekilde sırıtırdı. Hoca, sınıftaki tembellerden sekiz-on kişilik bir gurubu da
Fransızca öğretmem için bana havale etmişti.
“Tarı adlı vapur; Rize’den Hopa’ya kadar olan 130 kilometrelik
yolu ya 7- 8 saatlik otobüs yolculuğu ile veya 4 saat süren vapur seyahati ile
alırdık”
Tabii ben ikinci sınıfta yine çaktıktan sonraki
sene sınıfımı değiştirdiler. Şimdiki arkadaşlar çok daha çalışkan ve uslu
çocuklardı. İşte ondan sonra kendimi bulmaya başladım; notlarım da biraz
yükseldi.
Okul tatil olunca Rize’den Hopa’ya kadar olan
130 kilometrelik yolu ya 7- 8 saatlik otobüs yolculuğu ile veya haftada bir gün
gelip 4 saat süren vapur seyahati ile alırdık. Vapurların en iyisi meşhur “Tarı”
vapuru idi.
Okumaya karşı
ilgimin artması şöyle olmuştu: Ortaokulun ikinci sınıfında ikinci yıl okurken
karnemde yine bir sürü zayıf vardı. Bir gün, Fransızca öğretmenimiz
hastalandığı için boş geçmekte olan dersimize tarih ve coğrafya dersimizin
öğretmeni geldi. Kendisi Fransızcayı iyi bildiğini göstermek için biraz nutuk
çektikten sonra da herkese sorular sormaya başladı. Herkes çuvallarken benden
takır takır cevaplar alınca da bir hayli şaşırdı. O şaşkınlık içinde de bana
dönüp:
-Benim
duyduklarım doğru mu? Sen hiç de tembel bir talebeye benzemiyorsun. Deyince
arkadaşlar hemen:
-Hocam, Yılmaz
bizim yedek Fransızca hocamız. Kendisi Fransızca şiir bile yazıyor, diye araya
girdiler. Bunun üzerine hoca da karmaşık duygular içinde tekrar bana:
-Doğru mu bu?
Diye sorunca ben de sıkılarak:-Diğer derslerden biraz daha iyiyim, diye cevap
verdim.
Her neyse! Hocam
benim nasıl dâhiyane (!) bir zekâya sahip olduğumu anladığında:
-Demek senin
kafan çalışıyor! Ama sen benim derslerime çalışmıyorsun! Hele şimdiden
sonra benden düşük not al da gör bakalım
neler oluyor, diye serzenişte bulundu. Ben de “söz hocam, artık tembellik yok!” diye cevap verdim.
Benim için,
verilen sözün tutulmaması için araya ancak çok büyük bir engelin girmesi
gerekir. Oysa sözümü tutabilmem içinse notlarımı bir anda düzeltmemin imkânı
yoktu. Çünkü kitapları başından itibaren çalışmam gerekiyordu ve ilk sınav için
de sadece bir haftalık bir zaman
kalmıştı. Sonuçta, ertesi haftaki imtihanlarda zorunlu olarak çok az bilinen
kopya çekme metotlarından birini uygulamak suretiyle aldığım yüksek notla
hocayı oldukça memnun ettim. Bu arada ders çalışmayı öğrenmem nedeniyle,
öğrencilik hayatımda ilk defa olarak tarih ve coğrafya gibi derslerden çok
yüksek notlar alışım beni aşka getirmiş ve bayağı ders çalışmaya başlamıştım.
İşte o günden sonra bütün okullardaki birçok derslerimizde en iyi öğrencilerden
biri oldum. Bu dersler içinde sadece matematiğim çok berbattı ama cebir dersine
başlamamızla beraber, matematikte de harikalar yaratmaya başlamıştım.
Ortaokul
sıralarında iken resme karşı karasevda derecesinde aşırı bir ilgim de vardı ki
en küçük boş anımda bile elim asla boş durmaz, mutlaka bir şeyler karalardım.
Sınıfta arkadaşlar, zorlandıkları resimlerini küçük bir ücret karşılığında bana
yaptırırlardı. Manzara veya portre ne olursa olsun resmin her türlüsünü
yapıyordum. Öyle ki arkadaşların getirdikleri, pörsüyüp dağılmış vesikalık
resimleri bile karakalemle aynen büyütüyordum. Bu amaçla ilerde güzel
sanatlarda okumayı kafaya koymuştum. Tatilde köye gittiğimde killi topraktan
yaptığım araç gereç ve heykelleri yanan ateşin külüne gömüp kurutarak
heykeltıraşlığımı da herkese gösterirdim. Sesim çok güzeldi. Hem halk müziği,
hem de sanat müziğini o kadar güzel okurdum ki duyanlar köyde radyo olmadığı
halde bu radyo sesinin nereden geldiğini tahmin etmeye çalışırlardı. O
devirlerde kimsede radyo olmayışı da milletin merakını daha da arttırıyordu. Ben
yaptığım işte en iyi olmalıydım! İşte bu ahval ve şerait içinde birtakım acı ve
tatlı hatıraları geride bırakmak suretiyle ortaokul, beş sene gibi kısacık (!)
bir sure içinde bitiverdi.
Ortaokul
bitiminde liseye kaydımı yaptırıp bir gün ders gördüm. O gün, bir saat müzik
dersimiz vardı. Hoca, tahtada iki sıra alt alta porteleri çizdikten sonra
içlerini notalarla doldurdu. Üstüne de, “Yunus Emre Oratoryosu” Başlığını
koyduktan sonra bizlere dönüp:
-Kim okuyacak?
Diye sordu.
Arkadaşlar çok
denediler ama hoca hiçbirini beğenmedi.
-Ben okuyayım,
hocam! Diye parmak kaldırdım ve okudum. Hocam arkadaşlara dönüp:
-İşte, ben böyle
talebe istiyorum! Deyince dünyalar benim oldu. Lisede başarılı olabileceğimi
düşünmeye bile başladım. Ancak hocam benim gibi bir öğrenciye sahip olamadı.
Çünkü eve gidince babam bana:
-Okul işini ne
yaptın? Diye sorunca, ben de liseye kayıt yaptırdığımı söyledim. Babam kısa bir
tereddütten sonra:
-Liseye gidip
okulu uzatacağına bence sanat okuluna gitsen daha iyi olurdu. Deyince, aklıma
birden babamın maddî sıkıntısı geldi ve buruk bir şekilde, “Peki, olur!”
Diyerek kabul ettim. Ertesi gün, liseden kayıtlarımı alıp “Erkek Sanat
Enstitüsüne” kayıt oldum ve bir gün de orada okudum. Bir gün de orada okudum
ama arkadaşlarımın çoğunun Yapı Enstitüsüne devam ettiklerini öğrenince, ertesi
gün de oranın kapısına dayandım. Müdür muavinine durumu anlatınca bana:
-Kayıtlarımız
doldu. Maalesef seni alamam! Dedi. Ben ısrar ettim.
-Kayıtlarınız
dolu olsa bile ben burada okumak istiyorum! Dedim. Hoca ile hayli cebelleştikten
sonra kapıdan içeriye Ardeşenli olduğunu söyleyen bir adam ve oğlu girdi. Adam
hocaya dönüp:
-Hocam, oğlumun
kaydı için bana söz vermiştiniz. İşte onu alıp getirdim deyince hoca ona
verdiği sözü tutmak zorunda kaldı. Ne var ki dolu olan kayıtlar bana da açılmış
oldu!
Sanat okulundaki
dersler bana çok kolay gelmişti. Daha ikinci haftasında iken teknik resim
dersimize gelen okul müdürümüz bizden pergel kullanmadan dört tane eşit çember
çizmemizi istedi. Ben de cetvel yardımıyla dört tane eşit uzunluğu, aynı
uzunluktaki dikleriyle beraber işaretleyip etraflarını da muntazam olarak
çevirdim ve resmi verdim. Hoca benim
notumu “sıfır” diye açıklayınca resmen aptallaştım. Sebebini sorunca aldığım
cevap çok ilgi çekiciydi:
-Sen aynayı
koyup etrafını çevirmişsin! Diye cevap verdi. Ben itiraz edince de:
-Öyleyse bir
daha çiz! Dedi. Ben çemberleri çizerken kendisi de benim cetvelle uyguladığım
tekniği gördü ve koca müdür benden özür dileyip bana verdiği sıfırı dokuza
çevirdi. Sonra da “on veremem, çünkü on benim hakkımdır!” Diye ilave etti. [Yazan: Munir Yılmaz Avcı]
[Önerilen okumalar: M. Yılmaz Avcı,
“Azlağa/ Abuislah/ Esenkıyı”, circassiancenter.ch.com.tr; M. Yılmaz Avcı,
“Köyümüz”, circassiancenter.ch.com.tr;
M. Yılmaz Avcı, “Hey Gidi Çocukluk”, circassiancenter.ch.com.tr; M.
Yılmaz Avcı, “Baykuş”, circassiancenter.ch.com.tr]
OŞKENANİ DOGURONİŞ NDĞALEPES
Man onʒ̆elis
gebcant̆işi, babak mamgurupoloba naikipt̆u Rizinişi Salarxa coxoni kyois
vort̆it. Ok̆uleti; Azaklixoca, Dosma, Derepazari, Noğa do “Ziraatiş Baxçe” stei
svapesti dobdgitit. Emuşeni baba sorenna, çkinti ek viqvetit.
K̆arta moşvacinonis
kyoişa movit̆it do doguroniş geç̆k̆ap̆us xolo kagoviktet̆it. Murenki oşkenani
doguroniş orapes qurženepe dop̆ʒ̆ilat, kyume do p̆ek̆mezepe dop̆at ya ptkvatşi,
doguronişa eşo-aşoten 20- 30 ndğask̆ule ancax malet̆es. Edo dersepeşa
varmemaç̆işinet̆es do k̆arnes zayifeten oxorişa moptatşiti, “kyunti” ya
micoxopt̆es.
Geç̆k̆ap̆uloni
navoçodi ʒ̆anas, em orapes Zonguldağis nart̆u dadi çkimik micoxesşi, Muşiri
k̆ala, naiç̆u do k̆aravişa goktimei nart̆u “Bakir” coxoni ar şilebis
kodolomoxunes do ar manžageres kelamixunes. Ar ç̆it̆a qini mç̆k̆idi do k̆uruti
k̆ala nondğulepiti komomçes do ambaris demirepeş jin nanorçes kilimi do eya-
ayaşi jin kelavibğit. ʒ̆oxle çkini naren çeçmeşi nek̆na birtum gonʒ̆k̆ei ren do
milleti amulun- gamulun. Navaimt̆ras ʒ̆k̆arepe çkini ʒ̆oxlendo mik̆ulun do
kinais naren xut̆ulaşen zoğas diliben. Sinop̆iş ʒ̆oxle, milleti k̆ala çkinti sap̆ara kelavibğit.
Neyse, daha dido mutu otkumalu varminon. Anş ndğalei do şkvit serişk̆ule
Zonguldağis komevodgitit.
Çkin Zonguldağişa
moptitşi, doguroni naguinʒ̆k̆uşk̆ule eşo- aşo ar tuta k̆onai ar ora mek̆alapei
rt̆u. Çkini supara- muparaşi yeç̆opinuti muk̆o ndğas itamamu aʒ̆i k̆ai
varmşuns.
Em orapes, man
namiçkin Zonguldağis ar xvala “Mehmet
Çelikel Lisesi” nart̆uşeni çkinti ek komemoç̆ares do “Eki” şirketişi tente
motvei manganaten dadepe do cumadepe çkini naxenan Dağbacaşen doguronişa
oxtimus kogevoç̆k̆it. Murenki daha iptinei ndğas sinifişa naamaptik̆ala ar
oxorca mamgurapale
komoxtu do “Kart̆alepe kamuşiğit. İmtiani vikip!” Ya miʒ̆ves do çkar
navamignapun mutxanepe domk̆itxes. Ar kart̆alis voʒ̆k̆er, ar mamgurapales
voʒ̆k̆er. Ok̆uleti ti eʒ̆obzdip do tavanis voʒ̆k̆er. Mutu varoxovoʒ̆onişi,
kart̆alis “Mamgurapale çkimi, man andğa mopti do antepe varmiçkin.
Domixat̆iri!” yado kamevuç̆arişk̆ule, xut dek̆ik̆es çkimi imtiani diçodu.
Edo mutu var, em
ndğas jur dersişen çkva imtiani domp̆es do entepesti eşo şeepe komevuç̆ari.
Majurani ndğaepeti eşo mik̆ilu mara manebrape çkimiş doloxe, K̆unduraş tutas
namomçes en mskva k̆arne xoloti man miğut̆u. Man nçxoro zayifi, majuranepes
vit̆oar do vit̆ojur zayifepe uğut̆es. Man zaten Zonguldağişa namoptit k̆ala
k̆aravis msora namağoduşeni, arabuli sabuniten mbones do vik̆aret̆işakis
doguronişa varmalu. Ok̆uleti k̆abak̆ulaği domağodu do eç ndğas çkva oxoris
kelapxedi. Edo, xoloti en k̆ai k̆arne man miğunten maxelet̆u mara oxoris çkini
k̆ala naxen nana çkimişi cuma Niyazik çkimistei vaisimadu do k̆arnepe çkini
nažiru do manebrapesti ducoxuşk̆ule odas duvaris kelomosvares do nut̆uk̆is
kogyoç̆k̆uşi, Muşiris žiʒini komişuxtu do “kirt...” ya nameçu k̆ala ar şamai
oç̆k̆omu. Ok̆ule eya xvala vardoskidasten çkinti kogolomoqones. Xolo xovi
varmik̆uxtuşi, “Oput̆es naeladgin piʒariş çeçmepaşa kamaxtit do komolaxedit.
Ç̆umanişakis gamaxtimu varen. Hade marş, marş!” yado dolomiqures.
Otxo çeçmeşi aris ar
xçini namolaxet̆uşeni çeçme ar teği noksani namomixtesşeni çkinti xçiniş
gamoxtumi oçumalus kogevoç̆k̆it. İşte em oras ar manebraşi nana moxtu do Niyazi
dayis koduluxu do çkinti kamomişletines.
Majurani ʒ̆anas babak
“Hopa Ortaokulis” komemoç̆ares. Muk Rizinis xvala kodoskidu. Çkinti manebra
çkinepek̆ala Xopaşa k̆uçxeten oxtimu- moxtimus kogevoç̆k̆it. Em orapes saat̆i
mitis çkamu uğut̆u mara olu- molu 3-4 saat̆iş gza miğut̆es. 5-6 berek bireli- bireli
vit̆it- movit̆it. Eşoki Muşiri k̆ala sersepe dido mskva namiğut̆esşeni musik̆aş
dersiş suparas naç̆art̆u solfejepe bile ezberi dop̆it do suparas çkar
ugyoʒ̆k̆omilu entepe mak̆itxet̆es.
Xarmani do qurženiş
dulyape diçoduşk̆ule zaten qinobati namulut̆uşeni Xopas ar ç̆it̆a oxori
kodovokaçit do olu- moluşen kamovuçitit.
Ar ndğas musik̆aş
dersis mamgurapalek imtianişeni k̆artais ar solfeji ok̆itxapu do sinifis muk̆o
bere renna, iris xolo zaifi komeçu. Man
en zori nart̆u 25-ani solfeji komomxvadutina, “gam” nauʒ̆umelan zik̆ip̆int̆i
jur fara namojomaktinet̆u (jur okt̆avi) k̆onai musaiti sersiten mitis
navaak̆itxet̆u stei mç̆ipe sersepeten ok̆itxus kogevoç̆k̆işi, k̆ulanepes žiʒina
komişuxtes. Eşopeten dovoçodini şk̆uleti Mamgurapelek man “
Xopaş Oşkenani
Doguronis İngilisuri dersi navart̆uşeni Fransuli vik̆itxupt̆it. Man “Mskva
Sanatepe” nauʒ̆umelan mskva
zanaxat̆epeşa dido xavesoba namiğut̆uşeni Fransulişenti sinifişi en çalişk̆ani
vort̆i. Resimişi dersi do sp̆oristi en k̆ai vort̆i do k̆arta doguronis eya eşo
idu.
Kyois miti navaren
svapes eşo mskva vibirt̆i ki milletis radio açkinet̆u mara em orapes kyois radio
navart̆uşeni, man navibirt̆i koxoʒ̆onapt̆es. Baba çkimi do Muşiristi çkimişen
mskva sersi uğut̆es. Mara çkin oncğori maqvet̆es do miti navaren svapes
vibirt̆it. Boşi vort̆aşiti, ç̆alimişi let̆apeşen manganape do heykelepe
vikipt̆i do daçxiris voxominapt̆i.
Em ʒ̆anas sinifi
kamek̆aptitşi, majurani ʒ̆anas xolo Rizinişa mendaptit. Aʒ̆i xolo başka doguronis başka mamgurapalepe
k̆ala ok̆itxus gevoç̆k̆apt̆it. Helbet xolo xarmani do qurženepeşi dulyape
dovoçit do muk̆o ndğa mek̆alapeis navort̆itşeni xolo dersepes memaç̆iret̆es.
Edo aʒ̆i mʒudi mu ptkva! Xolo kogevontxit do mutu var! K̆arne çkimiş zayifepes
nauxuktun jur- sum tane 9-10 numeraşen ari Fransuli majuranepeti resimi do
jimnast̆ik̆i miğut̆u. Man em ʒ̆anapes zaten dersepes koxovuşkveet̆i do boşi
nabžira ar mutus suretepe oğaruşeni xes k̆alemi dokaçei govit̆i. Mitxani do
mutxani bžirana, emuş suretepe bğarupt̆i. Manebrapek p̆ap̆ulepe mutepeşişi
gomcvelei do gostikei vesik̆aluği suretepe momimert̆es do man entepe uça
k̆alemiten vordapt̆i. Suretepe dersis navaraçodinas berepes paraten man
vuxvenupt̆i. Eşopeten k̆arta suretişen 25- 30 aslani manti oxomskidut̆u. T̆om
Miks- T̆eksasi stei resimoni kitabepes dido p̆qoropt̆i. Baba-nanak dersi mot
vaigurap yado miqurat̆esşi, kitabiş oşkenas T̆om Miks kogoşavudumert̆i do eya
vik̆itxupt̆i. Ok̆ule, T̆om Miksi p̆eci narenşeni koxoʒ̆onapanten formape
kak̆op̆ʒ̆k̆ipt̆i do dersiş kitabis eşo kogoşavudumert̆i. Mʒika oraşk̆uleti,
manti ar ğaraşi romanişi oğarus kogevoç̆k̆i mara oşkenani doguronişk̆ule
enst̆it̆uşa vigzalişi, eya eşo gverdi gzas kodomiskidu.
Edo em ʒ̆anasti
kogevontxişk̆ule majurani ʒ̆anas sinifi domiktires. Ağani manebrapes
mendovoʒ̆k̆er iri xolo nosei do çalişk̆ani berepe renan. Majurani sinifişi
berepe aşo vart̆es. İri xolo muç̆o ar xʒapei k̆ida stei dolovixvet̆it. Mʒika- mʒika
k̆ai not̆epe ožiramus kogevoç̆k̆i mara xoloti otxo- xut stei numarape
heyemolaten goʒ̆amağet̆u.
Çkin em ʒ̆anapes
moşvacinoni moxtaşi, ot̆obositen şkvit- ovro saat̆is, varna k̆aravi momxvadesna!
Em orapeşi en menşuri k̆aravi “Tari” rt̆u do sotxani te žirasna,
konodgitut̆u. Mara xoloti en k̆ai
k̆aravi eya rt̆u. K̆araviten otxo saat̆is Xopaşen Rizinişa vit̆it, movit̆it.
Dersis iqoropineni?
Helbet iqoropinen mara mamgurapaleti oqoroponi iqvasunon. Ar ndğas, Fransuli
dersiş mamgurapalek ovro- vit tane kyunti berepeşi coxope domisvaru do antepes
Fransuli sin oguraginon ya miʒ̆u. Manti ho, ho ya vuʒ̆vi do mutu var.
Xolo ar ndağas Fransuli
dersişi mamgurapale varmoxtuşi, ist̆oriaşi mamgurapale komoxtu do mutxani k̆ai
Fransuli nauçkit̆astei berepes, “Sin mu gcoxons?”, “Numera muk̆o giğun?” stei
sualepe ok̆itxus kogyoç̆k̆u. Çkimda sira moxtu do çkimden muç̆o makineli
t̆ufeği stei coğabepe kognuşi, guişaşu do:
-Sin çkimi dersi çkar
vargiçkin mara ak̆o çetini ar dersi k̆artaişen k̆ai giçkin. Man eşo oxovoʒ̆onap
ki sin dido ğnosoni ar bere re. Mara varixandep. Arçkva çkimi dersisti aşo
çalişk̆ani variqvina, çkar momažire!” Ya miʒ̆uşi, berepek: “Xoca, Yilmazik çkin
dersi momçapan. Emus Fransuli dido k̆ai uçkin. Eşoki leksi bile ç̆arups.” Ya
uʒ̆vesşi emukti, man mupei ar çkinapei “dahi” (!) navort̆i koxoʒ̆onuşi, manti
emus naunt̆u sozi komepçi. İşte em ndğaşakis çkar kitabi navargomʒ̆k̆ip̆t̆i man
em ndğaşk̆ule oxandus kogevoç̆k̆i.
Em ʒ̆anapes bayramiş
ndğalepe çkinişeni naren k̆onai nana- baba çkinişeniti dido mskva mik̆ilapt̆u.
Çkin resmi geçidis mtinişi kimolepe stei xe- k̆uçxepe memskvanei mek̆avit̆atşi,
entepekti xelebaten xe ok̆omit̆k̆vaʒunept̆es. Bayramepe moxtaşi,
maʒ̆k̆ominalepek en k̆ai svas dodginuşeni mişintxet̆es do nadginanpe muç̆o tipi
stei ok̆onaç̆varupt̆es.
Lises ar ndğas:
Oşkenani Doguroni diçoduşi, iri manebrapestei mepti do lises komeviç̆ari. Edo
em ndğas dersepes kogevoç̆k̆it. Aʒ̆i mamgurupeşi mteli xolo manebrape çkimi
rt̆es. Mamgurapalepekti man miçinopt̆es do aʒ̆işk̆ule mskvaşa dovik̆itxup yado
visimadept̆i. Eşopeten Musik̆aş dersis kamaptit. Mamgurapalepek çkar mutu
vartkuşa, dapaşa mextu do ʒ̆oxle k̆vazalişen maržgvanişa ğarape doğaruşk̆ule
entepe not̆apeten kyopşu. Jin muşiti,” Yunus Emreşi Orat̆orya” yado konoç̆aru
do “Aya mis ak̆itxen?” Yado mk̆itxes. Berepe yiselan- doxedunan. Murenki çkari
mutus vairgun. Mundeşk̆ule man keviseli do ar mskvaşa dovuk̆itxişi,
mamgurapalek:
-Hah işte, man aşo
mamguru minon ya tku do manti guri domixvenu. Murenki çkimistei mamguru arçkva
varažiru. Limcişi oxorişa moptişi, babak:
-Epçi, mu qvi?!
Mektebis niç̆arii? Ya miʒ̆uşi manti:
-Hoo, lises
komeviç̆ari ya vuʒ̆vi. Babak ar ç̆it̆a oras nena varişiğuşk̆ule:
-Teşke sanatişi
mektebişa idat̆i do ok̆itxu ordo doçodat̆i! Ya miʒ̆uşi, nena vareşaviği mara
babas ak̆onai menceli uğun, muk̆o bere ok̆itxapaps, emuşeniti ʒ̆oi zop̆ons.
Daha dido yuki mo vaqvet̆a yado mevisimadişk̆ule majurani ndğas vidi do “Erkek
Sanatişi Enst̆it̆us” komeviç̆ari do ek ok̆itxus kogevoç̆k̆i. Murenki çkimi kimi
manebrape ağani naguinʒ̆k̆u “Yapı Sanatişi Enst̆it̆u”- şa oxtimus
kogyoç̆k̆eet̆es. Man akole xvala kodopskideet̆i. Edo majurani ç̆umanişiti vidi
do “Sanatişi Enst̆it̆u”- şi Mudiiş muavinis komevodgiti. Emus iri şei dovuʒ̆vi
şk̆ule:
-Xoca, man ak ok̆itxu
minon ya vuʒ̆vişi:
-K̆ayidepe kipşu.
Variqven yado nena gemiktiru.
-K̆ayidepe yopşa rt̆as
mara man ak vik̆itxaminon yado xolo mevobažgi:
K̆oçik “Varyemazden!” Ya micoxops manti, “Man ak ok̆itxu
minon do mot variqven!” Yado mevokaçap. Em oras ar k̆oçi do bere kamaxtes do
k̆oçik:
-Xoca, man bere
çkimişeni sozi momçeet̆i. Aha bere komoviqoni! Ya uʒ̆uşi, xoca kodiliç̆opu.
Manti fursat̆i kobžirişi, k̆ai xeşa kodolvak̆ni. Zaten mukti naniç̆opu
koxoʒ̆onuşi, juriti kemzdes. Eşopeten sum ndğaş doloxe sum doguroni naiktiru ar
k̆oçi naviqvişeni coxo çkimiti helbet “Guinnes” reni, “Gunes” reni, mu
zik̆ip̆int̆i renna, ar soti mutupes konoç̆arapan!
Aʒ̆i am doguronis
mskva zenaetepeşen çkariş dersi vart̆u mara man mu maxvenet̆u! Mteli xolo mep̆t̆k̆oçi do mala do ç̆ak̆uç̆i
dokaçei, tuğula do bet̆oniten oxoriş ok̆idu vigurapt̆i. Resimişi dersi yado
“t̆eknik̆uri resimi”-şi dersi miğut̆es do em dersişati doguroniş mudii mulut̆u.
Mudii doguroni
naguinʒ̆k̆uşi, majurani dolonis dersişa moxtuşi, “resimişi kart̆alepe”
kamuşiğit do k̆art̆aliş doloxe xeten mteliti artikarti k̆ala ayni naiqvasunon
otxo çemberi doğarit ya miʒ̆ves. Man
emedeni kart̆ali dobzimi do otxo filaşa kak̆orpti. Ok̆ule karta filapeşi
oşkenapes k̆alemiten komevožangi. Merkezişen çapi 12 sant̆imi nauğun xaç̆i stei
artikarti diki namek̆vatups ğarape mek̆ovolapi do dobzimişk̆ule xeten
kogomovargvali. Golovokti- molovokti do k̆ai xeşa kogovomskvanişk̆ule daha
ʒ̆oxleni ğarape dobjveli do mamgurapales komepçi. Eti majurani dolonis moxtuşi,
k̆artais nameçu numerape sum, otxo, xut yado naik̆itxupt̆u k̆ala, k̆oçik çkimi
numera “sifiri” yado ik̆itxuşi, emedeni tis tuğula momat̆u ya maçkinu do
kepʒxont̆i. Muşeni? Yado p̆k̆itxişi, “Sin margvali yalis k̆alemi goqonee.” Ya
vamiʒ̆vasi! Manti oki vagaceren toli skaniş ʒ̆oxle gixvena!” Ya vuʒ̆vişi.
“Tamam, ar çkva doqvi!” Ya namiʒ̆u do xolo daha ʒ̆oxle nap̆eet̆i stei oğarus
kogevoç̆k̆i. Mukti ar mʒika komendomʒ̆k̆eduşk̆ule, “Mixat̆iri!” Ya miʒ̆u do
not̆i çkimi çxoroşa kagoktu. Ok̆uleti,
“Vit varmemaçen. Vit çkimi xakki ren!” Yado noqonu. [Mç̆aru: Munir Yilmaz Avci]