İlköğretim
Okullarında Lazca da Artık Seçmeli Ders:
https://aliihsanaksamaz.blogspot.com/2024/12/ilkogretim-okullarnda-lazca-da-artk.html
LAZCA’NIN KÜÇÜMSENMEMESİ GEREKEN İLK ZAFERİ:
https://aliihsanaksamaz.blogspot.com/2024/12/lazcanin-kucumsenmemesi-gereken-ilk.html
LAZCA’NIN KÜÇÜMSENMEMESİ GEREKEN İLK ZAFERİ
Geçtiğimiz birkaç gün içinde çok önemli
bir gelişme yaşandı. Milli Eğitim Bakanlığı Talim ve Terbiye Kurulu, Laz
aydınlarının sundukları “Lazca Seçmeli Ders Müfredat Programı”nı onayladı.
Böylece Lazca da 2013- 2014 Eğitim ve Öğretim yılından itibaren ilköğretimde
resmen seçmeli ders haline geldi. Kürtçe, Abhazca ve Çerkesçe ile ilgili
seçmeli ders uygulamasına geçen eğitim ve öğretim yılında başladı, kitapları
basıldı, sınıfları açıldı. “Lazca Müfredat Programı” o zaman henüz hazır
olamadığı için “Lazca Anadil Sınıfları” açılamamıştı.
Hatırlanacağı gibi geçen eğitim ve
öğretim yılında müfredat hazır olmamasına rağmen, birçok yerde veliler, okul
müdürlüklerine dilekçe vererek çocuklarının “Lazca Seçmeli dersi” görmelerini
talep etmişlerdi. Okul müdürlükleri ise, dilekçeleri geri çevirmiş ve gerekçe
olarak da “Lazca Müfredat Programı”nın bulunmadığını velilere birer yazı ile
bildirmişti.
Şimdi sıra Lazca ders kitaplarının hızla
hazırlanmasına ve velilerin de bu dersi seçmeli ders olarak seçmelerine geldi.
“Lazca Seçmeli Ders” konusunun geçmişi kısaca işte böyle.
M.Ö. 3. yüzyılda yaşamış olan şair ve
İskenderiye Kütüphanesi yöneticisi Apollonius, “Argovnatika” adlı eserinde
“Altın Post”un ülkesi Kolkheti’nin halkı ve dilinden de bahseder. İşte Lazca,
bu Kolkheti’nin dilidir. Kolkhların dilidir.
Gel gör ki, 4000 yıllık bir geçmişe
sahip olmasına rağmen, Lazcanın hiçbir resmî tanınmışlık ve korunması yoktu.
Kürtçe için Kuzey Irak, Abhazca İçin Abhazya, Çerkesçe için Rusya
Federasyonu’na bağlı kimi Kuzey Kafkas Cumhuriyetlerindeki özerk yapılar hem
resmî olarak bir tanınmışlığın hem de bu dil ve kimliklerin geleceğe
taşınmasının açık bir ifadesidir. Lazcanın bu imkânları yoktu. Lazca bugüne
kadar, “Soğuk Savaş sebebiyle” kapalı pazar ilişkilerinin hâkim olduğu
yörelerde konuşulduğu için ayakta kalmayı başarabildi. Dünyanın tek bir pazar
haline geldiği ve kitle iletişim araçlarının böylesine geliştiği bu ortamda
okulu, kitabı, televizyonu ve radyosu olmayan hiçbir dilin yaşama şansı yoktur.
Lazca da öyle. Üstelik şu ana kadar Lazca’nın hiçbir resmî tanınmışlığı ve
korunmuşluğu da bulunmuyordu. Bakanlığın “Lazca Müfredat Programı”nı kabul edip
onaylaması bu anlamda da oldukça önemlidir.
Devlet, artık Lazcayı tanıyor. Bu,
Lazcanın yukarıda belirtmeye çalıştığım kendi özel durumu çerçevesinde önemli bir
gelişme. Bu şartlar altında, “Seçmeli Lazca Ders uygulaması” yeterli midir?
Kuşkusuz ve kesinlikle hayır! Bundan sonra bütün Laz aydınlarına büyük görevler
düşmekte. Lazca yazmalılar. Lazca kitaplar yayınlamalılar. Lazca belgesel ve
çizgi filmler çekmeliler. Lazca atari oyunları hazırlanmalı. Böylece bir Lazca
iklimi oluşabilir. Kuşkusuz bundan sonraki aşama Lazca anadilde eğitim ve
öğrenim olmalıdır. Bütün bunlarla paralel olarak TRT’nin Lazca da yayın yapması
konusunda ciddî bir lobi faaliyeti yürütülmesi gerekiyor. Aynı şekilde Lazca
eski yer adlarının yeniden resmî olarak kullanılması ve tabelalarda yer alması
için de çaba gösterilmeli. Başta Rize ve Artvin’de olmak üzere üniversitelerde
Laz Dili ile ilgili çalışma yapan birim ve kurumlar oluşturulmalıdır. Tarih
kitap ve bunları kaynak alan sitelerde Laz tarihine ilişkin yalan ve yanlış
bilgiler silinmelidir.
“Lazca Seçmeli Ders” konusunda günümüzün
en temel konusu, bu derslerin hangi öğretmenler tarafından nasıl
okutulacağıdır. Şimdi bu konuya kafa yorulmalı. Veliler de, seçmeli ders
konusunda teşvik edilmelidir.
Hiç kuşku yok ki, “Lazca Seçmeli Ders
Müfredatı”nı uzun bir süreç ortaya çıkartmıştır. Bu anlamda bütün Laz aydınları
bu müfredatı birlikte hazırladı; ilmik ilmik ördü. Laz Enstitüsü de bu müfredatı
Bakanlığa sundu. “Ogni Kültür Dergisi”nin yayınlanmaya başladığı tarihten bu
yana, 20 yıldır bu kimlik mücadelesinde teri ve tuzu bulunan herkesin bu somut
başarıda da payı vardır. Bu, Laz Kimlik mücadelesinin öncüsü Osmanlı Lazları
Halk önderi Hopalı Faik Efendi ve Sovyetler Birliği Laz Okulları Müdürü ve Halk
Önderi İskender Tzitaşi ve arkadaşlarının da çizgilerinin doğruluğunun bir
teyididir. Şimdi aramızda olmayan Şehzat Ayartepe, Fahri Kahraman, Yamakoğlu
Yüksel Yılmaz, Mehmet Yavuz Türköz, M. Recai Özgün, Kazım Koyuncu, Nizamettin
Alkumru, Abaşişi Nurdoğan Demir gibi, bu mücadelenin ilk akla gelenlerinin de
bu başarıda payı büyüktür.
[Kaynak:
Ali İhsan Aksamaz, “Lazca’nın küçümsenmemesi gereken
Zaferi”, Özgür Gündem Gazetesi, 11. IX. 2013]