16 Aralık 2024 Pazartesi

SÖZÜN ÖZÜ/ ROMAN YAZMAYA GİDEN YOLDA

  


 

(1)AZLAĞA/ ABUİSLAH/ ESENKIYI:

https://aliihsanaksamaz.blogspot.com/2024/10/azlaga-abuislah-esenkiyi.html

(2) KÖYÜMÜZ/ KYOİ ÇKİNİ:

https://aliihsanaksamaz.blogspot.com/2024/11/koyumuz-kyoi-ckini.html

(3) HEY GİDİ ÇOCUKLUK/ EY GİDİ BEROBA:

https://aliihsanaksamaz.blogspot.com/2024/11/3-hey-gidi-cocukluk-ey-gidi-beroba.html

(4) BAYKUŞ/ OLOLİ:

https://aliihsanaksamaz.blogspot.com/2024/11/4-baykus-ololi.html

(5) Ortaokul Günlerim / Oşkenani Doguroniş Ndğalepes:

https://aliihsanaksamaz.blogspot.com/2024/12/ortaokul-gunlerim-oskenani-doguronis.html

(6) TEKNİKER OKULU VE ERZURUM/ T̆EKNİK̆ERİŞ DOGURONİ DO ERZURUMİ:

https://aliihsanaksamaz.blogspot.com/2024/12/6-tekniker-okulu-ve-erzurum-teknikeris.html

(7) EŞKIYALAR YOLUMUZU KESTİ:

https://aliihsanaksamaz.blogspot.com/2024/12/7-eskiyalar-yolumuzu-kesti.html

(8) ŞİİR NASIL YAZILIR?/ LEKSİ MUÇ̆OŞİ İÇ̆AREN?:

https://aliihsanaksamaz.blogspot.com/2024/12/8-siir-nasil-yazilir-leksi-mucosi-icaren.html

 

  

SÖZÜN ÖZÜ/ ROMAN YAZMAYA GİDEN YOLDA

 

 

 

 

Çocukluğumdan bu yana, benim için bir muamma olan geçmişimizi ve özümüzü hep merak etmişimdir. Yıllar sonra, “Biz kimiz?” veya “Nereden geldik?” gibi soruların cevaplarını ancak 1988 de Sarp Hudut Kapısının iki taraflı olarak açılmasından sonra tam olarak öğrenebildim.

 

Diğer yandan; Lazların gelenekleri, hasletleri, dinleri ve dilleri, kısacası kültürleri ile ilgili çok önemli olan sorular birçok kimse gibi uzun yıllar benim de kafamı kurcalayıp durmuştur. Hatta ilkokul yıllarında bile Lazca yazı yazmanın yollarını ararken babamın Lazca olarak mektup yazarken kullandığı Arapça harflerin Lazcada kullandığımız seslerle tam olarak örtüşüp örtüşemediğini ve Lazca yazışmak için bizim de Arapça harfleri öğrenmek zorunda olup olmadığımızı da hep merak eder dururdum.

 

Lazca yazı yazma merakım ancak 1980’li yıllara kadar sürdü. Zira o yıllarda artık bu işi bir yoluna koymak gerektiği düşüncesiyle Lazcadaki özel sesler için bazı arayışlara ve elde ettiklerimi de uygulamaya koyulmuştum bile. Örneğin bir “Ç̆” sesini tam olarak elde etmek için dört tane sessiz harfi, diğer özel sesler için de yine iki, üç veya dört tane sessiz harfi bir araya getirip birçok Lazca metinleri yazmaya başlamıştım bile. “Şurimşine”deki şiir ve öyküleri bu şekilde tamamlamıştım ama dört harften oluşan bir sesi herkesin tam olarak okuyabilmesi olanaksızdı. Hele hele onun yanında başka sessizler de varsa!

 

Bu çözüm yolundan gidilemeyeceğini anlayınca, bugün de kullandığımız gibi harflerin üzerinde oynamalar yapmaya başladım. Böylece yazılmış olan bütün yazılarımı işaretlemiş olduğum harflerle tekrar değiştirmek zorunda kaldım. Elbette ki taa “Lazuri P̆arametepe” masal kitabını yazıncaya kadar yazdığım tüm yazıları (“Şurimşine”, “Nenaçkina”, “K̆olxeti gezi notları”, “Golaktei Meçeti” Lazca tiyatro vb.) dosya kâğıdında ve elle yazıyordum. O zamanlarda bugünkü gibi bilgisayar ortamım olmadığından yazılarda yapılması gereken değişiklikler için tüm sayfaların değiştirilmesi zorunluluğu vardı. Bununla beraber, benim yaptığım çalışmalar yine boşa gidecekti. Zira benim koyduğum işaretlerle ifade edilen harf veya şekiller klavyelerde mevcut değildi.

1990’lı yılların hemen başında, Georges Duméz’il’in “Documents Anatoliens” adlı kitabından bir sayfalık bir fotokopi elime geçince oradaki Lazca kelimelerden elde ettiğim Lazca alfabe ile canı gönülden bütün yazılarımı tekrar değiştirmek zoruna kaldım.

 

Bu çalışmalarım da Batum’dan Hopa’ya gelmiş bulunan bir Laz vatandaşın elinde taşıdığı ʒ̆itaşi İskender’in “Ok̆itxuşeni Supara” adlı kitabı elime geçinceye kadar sürdü. Ondan sonrasında ise çalışmalarımı tekrar değiştirmek için yeni bir uğraş içine girmek zorunda kaldım. Artık sevincim sonsuzdu ama “Ogni Dergisi” ile şimdi kullandığımız ‘Lazuri Alboni’ karşıma çıkınca bir kere daha yeni alfabe ile yazdıklarımı tekrarlamanın dışında yapacak bir şeyim kalmamıştı.

 

Yaptığım çalışmalarda öncelikli olarak amacım kolayca yazılıp okunabilecek şekilde bir Lazca eser yaratmak olduğu için ilk olarak herkesin hoşlanacağı türden şiirler yazmaya karar vermiştim. Sonradan da şiirlerime renk katmak için birkaç tane yaşanmış öykü ekleyerek onları kitap haline getirmek istiyordum. Öylece herkes Lazcanın da yazılı bir dil olduğunu anlayacaktı. Bu benim için çok önemli idi çünkü bu o zamana kadar gerçek anlamda Lazca ve Türkçe olarak yazılmış ilk kitap olacaktı.

 

Bu çalışma devam ederken, yine de o zamana kadar hiç ele alınmamış bir konu olan “Lazca Gramer” için kafamı yormaya başlamıştım. Elimde hiçbir doküman olmadığı için tamamen kafamın içindekileri toparladıktan sonra onları birtakım kurallara bağlamak zorunda kalacaktım ama bunun için öncelikle dilbilgisini iyice öğrenmem gerekiyordu. Böylece 55 yaşından sonra Türkçe, Almanca ve biraz da Fransızca gramer kitaplarını karıştırmaya başladım. Sonra da okuduklarımı Lazca ile karşılaştırıp 500 kadar fiilin Lazca olarak çekimini yaparak çok uzun bir müddet irdeledikten sonra kafamın içindekileri bir masaya boşalttım ve bütün taşları yerli yerine oturtmaya çalıştım. Bu çalışma geceli gündüzlü olarak tam dört yılımı alırken kitap basılıncaya kadar geçen tüm on yıl boyunca devamlı olarak üzerinde düzeltmeler yaptım. Zira gramer konusu asla hata yapmaya gelmezdi. Bu kitap yazılırken de bana yardımı dokunabilecek kimselerin olmayışı da benim için büyük bir talihsizlikti. Zira Lazcayı çok iyi bildiğini söyleyip yardım etmeye kalkanlar, birkaç dakika sonra bildiklerinin hiçbir işe yaramadığını görüp geri çekiliyorlardı.

 

“Şurimşine” ve “Lazuri Nenaçkina /Lazca Dilbilgisi” tamamlandıktan ve tamamen kendi başıma çalışmak zorunda olduğumu anladıktan sonra yine Lazcada bir ilki yaşamak ve yaşatmak istediğim için bundan sonra da bir tiyatro oyunu yazmaya karar verdim. (Baskıya Hazır) “Dönük Cami/ Golaktei Meçeti” adını koyduğum bu çalışma aslında ana hatlarıyla 20 günlük bir zaman zarfında tamamlandı ama bunun üzerindeki düzeltmeler de yıllarca devam etti.

 

2005 yılında Ali İhsan Aksamaz’la davetli olarak yaptığımız Gürcistan gezisi sonunda ise henüz yeni yeni tanımaya başladığımız Gürcistan’ın değişik bir yüzünü (Baskıya hazır)“Bilmediğimiz Ülke K̆olxeti/ Navarmiçkinan Tere K̆olxeti adı altında bir seyahatname olarak tamamladım ve sonrasında da yine bir başka ilki yaşamak isteyerek Lazların masal dünyasına el attım. Böylece çocukluğumuzda zevkle dinlediğimiz halde günümüzde çoğunu unuttuğumuz veya yarım yamalak hatırladığımız masallarımıza “Lazuri P̆arametepe /Laz Masalları” adı ile tekrar kavuşmuş olduk.

 

Masal kitabından sonra, benim okeyim alınmadan çok bozuk bir baskı ile piyasaya sürülen “Şurimşine”yi yeni baştan düzenlemeye karar verdim ve o aşamada bir belgesel olarak köydeki yaşantımızı da “Şurimşine” ile kaynaştırdım. Böylece de “Şurimşine Belgeseli (Baskıya hazır)” ortaya çıkmış oldu.

 

Bunun sonrasında ise, “Artık yaşım yetmişe geldi ama bu benim beyin gücümün yaşı değildir, ben boş duramam,” diye düşünürken yine bir ilk olarak aklıma bir roman yazma fikri geldi ki “Aleyna’ya ne oldu?/ Aleynas mu ağodu?” adlı roman da böylece ortaya çıkmış oldu.

 

Bütün çalışmalarımı çok çok büyük bir titizlikle yapmama ve yazdıklarımı onlarca defa elden geçirmeme rağmen, insanın doğası gereği hatalarım veya eksiklerim olabilir. Unutulmasın ki benim yazdıklarımın hepsi de bir ilktir, tek başına yapılmıştır ve hiçbir kaynaktan faydalanılmamıştır. Bu ana kadar yapmış olduğum çalışmaların çok daha güzellerinin ilerideki günlerde bizden sonrakiler tarafından ortaya konacağından da en küçük bir şüphem yoktur. Zira önlerinde bol miktarda kaynakları olacaktır.

 

Bugün bazı kişiler tarafından, “Yılmaz Avcı bu kitapları başkalarının yazacağını bildiği için onlardan önce davranarak alelacele yazdı!” Şeklinde aldığım bazı duyumlara inanmamakla beraber yine de bu söylentiler beni ziyadesiyle üzmekte olduğundan eğer bunlar gerçekse bu kişileri sadece Allah’a havale ediyorum. Zira benim yazdıklarımın başkaları tarafından da yazılmaya çalışıldığını bilseydim hiç tereddütsüz onlarla temasa geçer ve çalışmalarımızı birleştirmeyi teklif ederdim. Şimdi de yine birileri ortaya çıkıp “Tam da ben bir roman yazarken…” veya “ Tam da ben anılarımı bir araya toplarken…” şeklinde bir yaygara koparırlarsa da doğrusu hiç şaşırmam.

Şu anda Lazca olarak hemen her çeşit yazının altına imza atmış bir kişi olarak görevimi yapmış olduğumu düşünüyorum.  Bu nedenle de içim çok rahat.

 

Amaaa yine de bu iş burada bitmez. Bundan sonraki çalışmalarım, inşallah hiç noksansız bir sözlük çalışması ile Lazlardaki tek sesliliği sağlayacak olan bir “Laz Birliğinin” oluşturulması yönünde olabilir. Bunların tek başına gerçekleştirilmesi mümkün olmadığı için bu konularda bana gereken şey, Allah’tan sağlık ve benimle aynı düşünceleri paylaşan sağlam bir arkadaş gurubu olacaktır. Biraz zor görünse de neden olmasın!

 

Bu arada, tüm çalışmalarım boyunca her zaman için bana destek olan değerli dostum Ali İhsan Aksamaz’a şükranlarımı sunmayı bir borç bilirim.

 

10/ 10/ 2009,  M. Yılmaz AVCI

 

(1)AZLAĞA/ ABUİSLAH/ ESENKIYI:

https://aliihsanaksamaz.blogspot.com/2024/10/azlaga-abuislah-esenkiyi.html

(2) KÖYÜMÜZ/ KYOİ ÇKİNİ:

https://aliihsanaksamaz.blogspot.com/2024/11/koyumuz-kyoi-ckini.html

(3) HEY GİDİ ÇOCUKLUK/ EY GİDİ BEROBA:

https://aliihsanaksamaz.blogspot.com/2024/11/3-hey-gidi-cocukluk-ey-gidi-beroba.html

(4) BAYKUŞ/ OLOLİ:

https://aliihsanaksamaz.blogspot.com/2024/11/4-baykus-ololi.html

(5) Ortaokul Günlerim / Oşkenani Doguroniş Ndğalepes:

https://aliihsanaksamaz.blogspot.com/2024/12/ortaokul-gunlerim-oskenani-doguronis.html

(6) TEKNİKER OKULU VE ERZURUM/ T̆EKNİK̆ERİŞ DOGURONİ DO ERZURUMİ:

https://aliihsanaksamaz.blogspot.com/2024/12/6-tekniker-okulu-ve-erzurum-teknikeris.html

(7) EŞKIYALAR YOLUMUZU KESTİ:

https://aliihsanaksamaz.blogspot.com/2024/12/7-eskiyalar-yolumuzu-kesti.html

(8) ŞİİR NASIL YAZILIR?/ LEKSİ MUÇ̆OŞİ İÇ̆AREN?:

https://aliihsanaksamaz.blogspot.com/2024/12/8-siir-nasil-yazilir-leksi-mucosi-icaren.html