(1)AZLAĞA/ ABUİSLAH/
ESENKIYI:
https://aliihsanaksamaz.blogspot.com/2024/10/azlaga-abuislah-esenkiyi.html
(2) KÖYÜMÜZ/ KYOİ
ÇKİNİ:
https://aliihsanaksamaz.blogspot.com/2024/11/koyumuz-kyoi-ckini.html
(3) HEY GİDİ
ÇOCUKLUK/ EY GİDİ BEROBA:
https://aliihsanaksamaz.blogspot.com/2024/11/3-hey-gidi-cocukluk-ey-gidi-beroba.html
(4) BAYKUŞ/ OLOLİ:
https://aliihsanaksamaz.blogspot.com/2024/11/4-baykus-ololi.html
(5)
Ortaokul Günlerim / Oşkenani Doguroniş Ndğalepes:
https://aliihsanaksamaz.blogspot.com/2024/12/ortaokul-gunlerim-oskenani-doguronis.html
(6)
TEKNİKER OKULU VE ERZURUM/ T̆EKNİK̆ERİŞ DOGURONİ DO ERZURUMİ:
https://aliihsanaksamaz.blogspot.com/2024/12/6-tekniker-okulu-ve-erzurum-teknikeris.html
(7)
EŞKIYALAR YOLUMUZU KESTİ:
https://aliihsanaksamaz.blogspot.com/2024/12/7-eskiyalar-yolumuzu-kesti.html
(8) ŞİİR NASIL YAZILIR?/ LEKSİ MUÇ̆OŞİ İÇ̆AREN?:
https://aliihsanaksamaz.blogspot.com/2024/12/8-siir-nasil-yazilir-leksi-mucosi-icaren.html
SÖZÜN
ÖZÜ/ ROMAN YAZMAYA GİDEN YOLDA
Çocukluğumdan bu yana, benim için bir muamma olan geçmişimizi ve özümüzü
hep merak etmişimdir. Yıllar sonra, “Biz kimiz?” veya “Nereden geldik?” gibi
soruların cevaplarını ancak 1988 de Sarp Hudut Kapısının iki taraflı olarak
açılmasından sonra tam olarak öğrenebildim.
Diğer yandan; Lazların gelenekleri, hasletleri, dinleri ve dilleri,
kısacası kültürleri ile ilgili çok önemli olan sorular birçok kimse gibi uzun
yıllar benim de kafamı kurcalayıp durmuştur. Hatta ilkokul yıllarında bile
Lazca yazı yazmanın yollarını ararken babamın Lazca olarak mektup yazarken
kullandığı Arapça harflerin Lazcada kullandığımız seslerle tam olarak örtüşüp
örtüşemediğini ve Lazca yazışmak için bizim de Arapça harfleri öğrenmek zorunda
olup olmadığımızı da hep merak eder dururdum.
Lazca yazı yazma merakım ancak 1980’li yıllara kadar sürdü. Zira o
yıllarda artık bu işi bir yoluna koymak gerektiği düşüncesiyle Lazcadaki özel
sesler için bazı arayışlara ve elde ettiklerimi de uygulamaya koyulmuştum bile.
Örneğin bir “Ç̆” sesini tam olarak
elde etmek için dört tane sessiz harfi, diğer özel sesler için de yine iki, üç
veya dört tane sessiz harfi bir araya getirip birçok Lazca metinleri yazmaya
başlamıştım bile. “Şurimşine”deki şiir ve öyküleri bu şekilde tamamlamıştım ama
dört harften oluşan bir sesi herkesin tam olarak okuyabilmesi olanaksızdı. Hele
hele onun yanında başka sessizler de varsa!
Bu çözüm yolundan gidilemeyeceğini anlayınca, bugün de kullandığımız gibi
harflerin üzerinde oynamalar yapmaya başladım. Böylece yazılmış olan bütün
yazılarımı işaretlemiş olduğum harflerle tekrar değiştirmek zorunda kaldım.
Elbette ki taa “Lazuri P̆arametepe” masal kitabını yazıncaya kadar yazdığım tüm
yazıları (“Şurimşine”, “Nenaçkina”, “K̆olxeti gezi notları”, “Golaktei Meçeti” Lazca
tiyatro vb.) dosya kâğıdında ve elle yazıyordum. O zamanlarda bugünkü gibi bilgisayar
ortamım olmadığından yazılarda yapılması gereken değişiklikler için tüm
sayfaların değiştirilmesi zorunluluğu vardı. Bununla beraber, benim yaptığım
çalışmalar yine boşa gidecekti. Zira benim koyduğum işaretlerle ifade edilen
harf veya şekiller klavyelerde mevcut değildi.
1990’lı yılların hemen başında, Georges Duméz’il’in “Documents
Anatoliens” adlı kitabından bir sayfalık bir fotokopi elime geçince oradaki
Lazca kelimelerden elde ettiğim Lazca alfabe ile canı gönülden bütün yazılarımı
tekrar değiştirmek zoruna kaldım.
Bu çalışmalarım da Batum’dan Hopa’ya gelmiş bulunan bir Laz vatandaşın
elinde taşıdığı ʒ̆itaşi İskender’in “Ok̆itxuşeni Supara” adlı kitabı elime
geçinceye kadar sürdü. Ondan sonrasında ise çalışmalarımı tekrar değiştirmek
için yeni bir uğraş içine girmek zorunda kaldım. Artık sevincim sonsuzdu ama “Ogni Dergisi” ile şimdi kullandığımız ‘Lazuri
Alboni’ karşıma çıkınca bir kere daha yeni alfabe ile yazdıklarımı
tekrarlamanın dışında yapacak bir şeyim kalmamıştı.
Yaptığım çalışmalarda öncelikli olarak amacım kolayca yazılıp
okunabilecek şekilde bir Lazca eser yaratmak olduğu için ilk olarak herkesin
hoşlanacağı türden şiirler yazmaya karar vermiştim. Sonradan da şiirlerime renk
katmak için birkaç tane yaşanmış öykü ekleyerek onları kitap haline getirmek
istiyordum. Öylece herkes Lazcanın da yazılı bir dil olduğunu anlayacaktı. Bu
benim için çok önemli idi çünkü bu o zamana kadar gerçek anlamda Lazca ve
Türkçe olarak yazılmış ilk kitap olacaktı.
Bu çalışma devam ederken, yine de o zamana kadar hiç ele alınmamış bir
konu olan “Lazca Gramer” için kafamı yormaya başlamıştım. Elimde hiçbir doküman
olmadığı için tamamen kafamın içindekileri toparladıktan sonra onları birtakım
kurallara bağlamak zorunda kalacaktım ama bunun için öncelikle dilbilgisini
iyice öğrenmem gerekiyordu. Böylece 55 yaşından sonra Türkçe, Almanca ve biraz
da Fransızca gramer kitaplarını karıştırmaya başladım. Sonra da okuduklarımı
Lazca ile karşılaştırıp 500 kadar fiilin Lazca olarak çekimini yaparak çok uzun
bir müddet irdeledikten sonra kafamın içindekileri bir masaya boşalttım ve
bütün taşları yerli yerine oturtmaya çalıştım. Bu çalışma geceli gündüzlü
olarak tam dört yılımı alırken kitap basılıncaya kadar geçen tüm on yıl boyunca
devamlı olarak üzerinde düzeltmeler yaptım. Zira gramer konusu asla hata
yapmaya gelmezdi. Bu kitap yazılırken de bana yardımı dokunabilecek kimselerin
olmayışı da benim için büyük bir talihsizlikti. Zira Lazcayı çok iyi bildiğini
söyleyip yardım etmeye kalkanlar, birkaç dakika sonra bildiklerinin hiçbir işe
yaramadığını görüp geri çekiliyorlardı.
“Şurimşine” ve “Lazuri Nenaçkina /Lazca Dilbilgisi” tamamlandıktan ve
tamamen kendi başıma çalışmak zorunda olduğumu anladıktan sonra yine Lazcada
bir ilki yaşamak ve yaşatmak istediğim için bundan sonra da bir tiyatro oyunu
yazmaya karar verdim. (Baskıya Hazır) “Dönük
Cami/ Golaktei Meçeti” adını
koyduğum bu çalışma aslında ana hatlarıyla 20 günlük bir zaman zarfında
tamamlandı ama bunun üzerindeki düzeltmeler de yıllarca devam etti.
2005 yılında Ali İhsan Aksamaz’la davetli olarak yaptığımız Gürcistan
gezisi sonunda ise henüz yeni yeni tanımaya başladığımız Gürcistan’ın değişik
bir yüzünü (Baskıya hazır)“Bilmediğimiz Ülke K̆olxeti/ Navarmiçkinan Tere K̆olxeti
adı altında bir seyahatname olarak tamamladım ve sonrasında da yine bir başka
ilki yaşamak isteyerek Lazların masal dünyasına el attım. Böylece
çocukluğumuzda zevkle dinlediğimiz halde günümüzde çoğunu unuttuğumuz veya
yarım yamalak hatırladığımız masallarımıza
“Lazuri P̆arametepe /Laz Masalları” adı
ile tekrar kavuşmuş olduk.
Masal kitabından sonra, benim okeyim alınmadan çok bozuk bir baskı ile
piyasaya sürülen “Şurimşine”yi yeni baştan düzenlemeye karar verdim ve o
aşamada bir belgesel olarak köydeki yaşantımızı da “Şurimşine” ile
kaynaştırdım. Böylece de “Şurimşine Belgeseli (Baskıya hazır)” ortaya çıkmış
oldu.
Bunun sonrasında ise, “Artık yaşım yetmişe geldi ama bu benim beyin
gücümün yaşı değildir, ben boş duramam,” diye düşünürken yine bir ilk olarak
aklıma bir roman yazma fikri geldi ki “Aleyna’ya ne oldu?/ Aleynas mu ağodu?”
adlı roman da böylece ortaya çıkmış oldu.
Bütün çalışmalarımı çok çok büyük bir titizlikle yapmama ve yazdıklarımı
onlarca defa elden geçirmeme rağmen, insanın doğası gereği hatalarım veya
eksiklerim olabilir. Unutulmasın ki benim yazdıklarımın hepsi de bir ilktir,
tek başına yapılmıştır ve hiçbir kaynaktan faydalanılmamıştır. Bu ana kadar
yapmış olduğum çalışmaların çok daha güzellerinin ilerideki günlerde bizden
sonrakiler tarafından ortaya konacağından da en küçük bir şüphem yoktur. Zira
önlerinde bol miktarda kaynakları olacaktır.
Bugün bazı kişiler tarafından, “Yılmaz Avcı bu kitapları başkalarının
yazacağını bildiği için onlardan önce davranarak alelacele yazdı!” Şeklinde
aldığım bazı duyumlara inanmamakla beraber yine de bu söylentiler beni
ziyadesiyle üzmekte olduğundan eğer bunlar gerçekse bu kişileri sadece Allah’a
havale ediyorum. Zira benim yazdıklarımın başkaları tarafından da yazılmaya
çalışıldığını bilseydim hiç tereddütsüz onlarla temasa geçer ve çalışmalarımızı
birleştirmeyi teklif ederdim. Şimdi de yine birileri ortaya çıkıp “Tam da ben
bir roman yazarken…” veya “ Tam da ben anılarımı bir araya toplarken…” şeklinde
bir yaygara koparırlarsa da doğrusu hiç şaşırmam.
Şu anda Lazca olarak hemen her çeşit yazının altına imza atmış bir kişi
olarak görevimi yapmış olduğumu düşünüyorum.
Bu nedenle de içim çok rahat.
Amaaa yine de bu iş burada bitmez. Bundan sonraki çalışmalarım, inşallah
hiç noksansız bir sözlük çalışması ile Lazlardaki tek sesliliği sağlayacak olan
bir “Laz Birliğinin” oluşturulması yönünde olabilir. Bunların tek başına
gerçekleştirilmesi mümkün olmadığı için bu konularda bana gereken şey, Allah’tan
sağlık ve benimle aynı düşünceleri paylaşan sağlam bir arkadaş gurubu
olacaktır. Biraz zor görünse de neden olmasın!
Bu arada, tüm çalışmalarım boyunca her zaman için bana destek olan
değerli dostum Ali İhsan Aksamaz’a şükranlarımı sunmayı bir borç bilirim.
10/ 10/ 2009, M. Yılmaz AVCI
(1)AZLAĞA/ ABUİSLAH/
ESENKIYI:
https://aliihsanaksamaz.blogspot.com/2024/10/azlaga-abuislah-esenkiyi.html
(2) KÖYÜMÜZ/ KYOİ
ÇKİNİ:
https://aliihsanaksamaz.blogspot.com/2024/11/koyumuz-kyoi-ckini.html
(3) HEY GİDİ
ÇOCUKLUK/ EY GİDİ BEROBA:
https://aliihsanaksamaz.blogspot.com/2024/11/3-hey-gidi-cocukluk-ey-gidi-beroba.html
(4) BAYKUŞ/ OLOLİ:
https://aliihsanaksamaz.blogspot.com/2024/11/4-baykus-ololi.html
(5)
Ortaokul Günlerim / Oşkenani Doguroniş Ndğalepes:
https://aliihsanaksamaz.blogspot.com/2024/12/ortaokul-gunlerim-oskenani-doguronis.html
(6)
TEKNİKER OKULU VE ERZURUM/ T̆EKNİK̆ERİŞ DOGURONİ DO ERZURUMİ:
https://aliihsanaksamaz.blogspot.com/2024/12/6-tekniker-okulu-ve-erzurum-teknikeris.html
(7)
EŞKIYALAR YOLUMUZU KESTİ:
https://aliihsanaksamaz.blogspot.com/2024/12/7-eskiyalar-yolumuzu-kesti.html
(8) ŞİİR NASIL YAZILIR?/ LEKSİ MUÇ̆OŞİ İÇ̆AREN?:
https://aliihsanaksamaz.blogspot.com/2024/12/8-siir-nasil-yazilir-leksi-mucosi-icaren.html