2 Aralık 2024 Pazartesi

“Eğer bu çalışmaları biz yapmazsak, bizim yerimize başkaları yapar ve kendilerine göre anlamlandırıp yorumlar!”

 

 


 

 

Eğer bu çalışmaları biz yapmazsak, bizim yerimize başkaları yapar ve kendilerine göre anlamlandırıp yorumlar!”

 

(Ön açıklama: Ozan Sarı, Facebook/ Meta’daki “Laz / Colchis Genetics & “DNA” adlı sayfanın yöneticisi. Birkaç gün önce bana facebook üzerinden arkadaşlık teklif etti; sayfasının takipçisi oldum. Kendisiyle hayat hikâyesi, dünya ve Türkiye’deki “DNA” çalışmaları ile “etnik gen” sayfası üzerine konuştuk. 18 XI 2024, Ali İhsan Aksamaz)

+

Ali İhsan Aksamaz: Bize kendinizi tanıtır mısınız? Nerede, ne zaman doğdunuz? Hangi okullarda öğrenim gördünüz? Mesleğiniz ve çalışma hayatınızdan bahseder misiniz? Ne iş yapıyorsunuz? Evli misiniz? Çocuklarınız var mı? Hangi dilleri biliyorsunuz?

 

Ozan Sarı: Merhabalar Ali İhsan bey, öncelikle bu söyleşi için teşekkür ediyorum. 1983 yılında İstanbul- Beyoğlu'nda dünyaya geldim. Bahçelievler Koza İlkokulu ve akabinde Zeytinburnu Adile Mermerci Anadolu Lisesinde okudum. Lisans eğitimimi Kütahya Dumlupınar Üniversitesi Makina Mühendisliği bölümünde tamamladım. Mezun olduktan sonra İstanbul’da Saha Mühendisi, Şantiye Şefi olarak özel bir firmada çalıştım. 2009'da yüksek lisans eğitimim için New York, Amerika'ya geldim. Delaware, Wilmington Üniversitesi’nde Finans ve Finansal Yönetim üzerine master yaptım. Şu an New York'ta özel bir inşaat firmasında proje müdürü olarak çalışmaktayım. Evli ve iki çocuk babasıyım. Oğlum Colhis Maximus beş yaşında, kızım Lazika Maria iki buçuk yaşında. Türkçe, İngilizce ve Lazca biliyorum.

 

Ali İhsan Aksamaz: Konumuzla bağlantılı birkaç terimin hangi dilden geldiğini sormak istiyorum. “Gen”,“DNA”, “etnik gen”; bu terimler hangi dilden geliyor? Yine bu terimlerin anlamı nedir?

 

Ozan Sarı:Sorulara geçmeden şunu belirtmem gerek, genetik ve “DNA” çok geniş bir alana yayılmış derin bir dal. Cevaplarımı verirken önce genel anlamda, sonrasında ise asıl konumuz olan "etnik köken testleri" bağlamında değerlendirme yapacağım.

Bu tarz bilimsel terimlerin büyük çoğunluğu Latince ve Yunanca kökenlidir. “DNA”, insan ve hemen hemen tüm diğer canlılarda mevcut olan ve kalıtımla aktarılan genetik malzemedir, kromozomlar üzerinde yer alır.
İnsanda toplam 46 tane kromozon vardır. Bunlardan 22 tanesi, biri anne ve biri babadan olmak üzere çift halinde gelir. 23. kromozon biraz farklı, o da cinsiyeti belirleyen eşeysel kromozom. Anneden sürekli "X" kromozomu alırız. Babadan ise “X” veya "Y" olabilir. Babadan gelen "X" anneden gelen "X" ile birleşirse, "dişi" "XX", babadan gelen "Y" anneden gelen "X" ile birlesirse "erkek" "XY" olur. Buradaki Y-“DNA” da baba hattı oluyor. “DNA”nın çoğunluğu hücre çekirdeği (nucleus) içinde bulunur ve nukleer “DNA” adını alır. Küçük bir miktarda “DNA” ise, hücrenin mitokondrisinde mevcuttur ve mitokondrial “DNA” (MTDNA) olarak adlandırılır. “MTDNA”, sadece anneden çocuklarına nakledilen halkasal kod dizisidir.

Otozomal “DNA” testi (“etnik köken testi”), ana hattı ve baba hattı testlerinde bize aktarılan genetik işaretleri gösteren, belirli bir harf ile temsil edilen haplogrup sonucu vermez.  Otozomal test, anne ve babadan alınan genetik yapının etnik dağılımını, yani kişinin genetik bilgilerine bağlı olarak oluşturulan biyocografi (etnik) köken analizi sonuçlarını gösterir ve ayrıca bu test, geçmişteki bütün atalarımızdan bize aktarılan tüm genetik işaretleri (otozomal SNP'ler) test edip bir dosya (raw data) halinde bize verir. 

 

Ali İhsan Aksamaz: “Gen”,“DNA” üzerine çalışmalar ilk defa hangi ülkelerde, ne zaman, ne amaçla başladı?

Ozan Sarı: Canlıların ve özellikle insanın fiziksel özelliklerinin (kalıtım) nesilden nesile nasıl aktarıldığı konusu çağlar boyunca birçok bilim insanı ve düşünürün aklını kurcalamıştır. 1859'da Charles Darwin, “Türlerin Kökeni”  kitabıyla tabuları yıkarak o zaman baskın olan Tanrı’nın dünyayı yedi günde yarattığı düşüncesini tartışmaya açtı ve evrimsel biyolojinin temelini oluşturdu.

Asıl konumuz genetik ve “DNA” üzerine çalışmaları ise, Gregor Mendel ile başlatabiliriz. 1856'dan 1863 yılına kadar sürdürdüğü ünlü Mendel Deneyleri ile "görünmeyen bir faktörün" baskın ve çekinik bir şekilde; görülüp tahmin edilebilen sonuçlar doğurduğunu fark etti. Bu "görünmeyen faktör" genlerdi. Bu şekilde genetiğin temel prensipleri keşfedilmiş oldu. Neredeyse tam yüz yıl sonra 1962'de James D. Watson ve Maurice Wilkins, ikili sarmalı ve “DNA” molekülünün yapısını keşfederek Nobel ödülü aldılar. 1990'da on üç yıl sürecek insan genom projesi başladı. Büyük heyecan yaratan koyun Dolly 1996'da klonlandı. 2003'de insan genom projesi tamamlandı.

Ticarî genetik etnisite testleri ise, 2000 yılında “FamilytreeDNA” (ABD) ve “Oxford Ancestors” (Büyük Britanya)  firmalarının kurulmasyla birlikte halka arz edildi. İlk etapta genetik soybilim ve soy araştırma grupları olarak başlayan ilgi son on yılda popülerliğini arttırdı.

Ticarî testler dışında son on yılda popülerliği artan diğer bir alan da “Antik DNA” araştırmalarıdır. “DNA” alandaki teknolojinin ilerlemesi, arkeolojik kazılarda bulunan antropolojik malzemenin (mezarlardan ele geçen insan kalıntıları) daha hızlı ve etkin bir şekilde analiz edilmesine olanak sağladı. “Antik DNA”dan elde edilen sonuçlarla, toplulukların göç hareketleri, birbirleriyle genetik akrabalıkları hakkında bilgiler edinip yazılı tarihle karşılaştırabiliriz.

 

Ali İhsan Aksamaz: Ülkemizde “gen”,“DNA” üzerine çalışmalar hangi yıl, hangi kurumda  başladı? Başka ülkelerde kıyaslandığında ülkemizdeki bu çalışmaların durumu nedir?

 

Ozan Sarı: Türkiye'de temel bilimler alanında genetik üzerine yapılan çalışmaların büyük bölümü, 1933 Üniversite Reformu’ndan sonra Türkiye’ye gelmiş olan İstanbul Üniversitesi Fen Fakültesi Zooloji ve Botanik kürsülerindeki bilim insanlarının ortaya koydukları çalışmalardır. Bunların dışında tarım ve hayvancılık ile tıp alanında çalışmalar da mevcuttur.

Ticarî anlamda etnik genetik testler maalesef ki Türkiye'de yapılamamaktadır. Bu alanda lider olan diğer ülkelerle aradaki farkı kapatabilmemiz için Türkiye, biyoteknoloji firmalarına destek vermelidir.

Akademik alanda ise, 2004 'de Cengiz Cinnioglu, 2012'de Uğur Hodoğlugil, 2014'de Ömer Gökçümen, 2021'de Ece Kars'ın calışmalarını sayabiliriz.  Ayrıca son dönemde Songül Alpaslan- Rodenberg'in Lazaridis ve Reich ile birlikte yürüttüğü, merkezinde “Antik Anadolu”nun yer aldığı ve 700'den fazla yeni örneğin analiz edildiği, birbiriyle bağlantılı üç makale 2022 yılı Ağustos ayında “Science Dergisi”nde yayınlandı.

 

Ali İhsan Aksamaz: “Etnik gen”, bu terim ne anlama geliyor? Yine bu terim ilk defa hangi ülkede kullanılmış?

Ozan Sarı: “Genetik Etnik Köken terimi”, 2000'lerin başında ticarî testlerin yaygınlaşmasıyla kullanılmaya başladı. Her firmanın kendine özel, coğrafî bölge bazında genetik gruplamaları bulunmaktadır. Yapılan testler sonrası simüle edilen tahminî etnik köken sonuçları ve bu sonuçlarla bağlantılı bilgiler verilmektedir. Daha önce de bahsettiğimiz üzere bu tarz firmalar genelde Amerika ve Avrupa kökenlidir.

 

Ali İhsan Aksamaz: “Etnik gen” üzerine yapılan çalışmalar ilk hangi ülkede, ne amaçla  başlatılmış?

 

Ozan Sarı:Ticarî etnik köken testleri 2000'lerde başlamış olsa da, “Genografik Projesi” bu alanda bir milat olarak bahsedilebilir. “National Geographic Society” ve “IBM” tarafından 2005'te başlatılan, dünya çapında yüz binlerce insandan alınan “DNA” örneklerini toplayıp analiz ederek, tarihsel insan göç modellerini haritalamayı amaçlayan çok yıllı bir genetik antropoloji çalışması. Bu bilgiler ışığında 2010'larda yapılan popülasyon genetiği çalışmalarında modern insanların, çoğunlukla “H. Sapiens” ve  az ölçüde de “arkaik insanlar”ın bölgesel varyantlarından türemiş olduğu keşfedilmiş. Bugün “Neanderthal”, “Denisova” ve “Modern İnsanlar”ın 700.000 yıl öncesinden ortak ataya sahip olduğunu “antik “DNA” analizleri”nden biliyoruz.

 

Ali İhsan Aksamaz: “DNA” testi nasıl yapılıyor? Kan, idrar, tükürük veya sperm tahlili mi yapılıyor? Bu test hangi kurumlarda yapılıyor.

 

Ozan Sarı: “DNA testi” genellikle kan, dişeti, saç, cilt veya idrar gibi vücut sıvılarından alınır. Ticarî testler için ise, tükürük veya yanak mukozasından ucu pamuklu çubukla alınan sürüntü ABD veya Avrupa'daki laboratuvarlarda analiz edilir. Sonuçların açıklanması 2-4 hafta sürer.

 

Ali İhsan Aksamaz: Yaklaşık otuz yıl kadar önce yabancı bir film izlemiştim. Bir çocuk daha kundaktayken kaçırılıyor; aradan yıllar geçiyor; çocuk kendi imkânlarıyla bir şekilde ailesini buluyor ancak aile bu çocuğa inanmıyordu. ÇocuğaDNA” testi yaptırıyorlardı. O  filmden aklımda kalmış bu terim. Ölmüş ve bir isimle defnedilmiş bir kişinin, aslında o kişi olmadığıyla ilgili iddialar üzerine ailesinden alınan “DNA” örnekleriyle o kişinin çürümüş cenazesine de “DNA” testi uygulandığını geçenlerde bir gazetede okumuştum. Vefat etmiş veya yaşayan bir kişiye akrabalık tespiti yapılmasını anlayabiliyorum. Bazı durumlarda bana yanlış da gelmiyor. Ancak gerçekten de “etnik gen” tespiti yapmak için bir test uygulanabiliyor mu? “Türk geni”, “Yunan geni”, ne bileyim; “Bulgar geni” diye gerçekten de böyle, bugünkü millî sınırlar içinde yaşayan insanlara ilişkin etnik genler var mı?  Kişilerin etnik genleri gerçekten de testlerle tespit edilebiliyor mu?

 

Ozan Sarı: Etnik genden ziyade etnik köken terimi daha doğru olur. Yıllarca dünyanın dört bir yanındaki etnik gruplardan bireylerin “DNA”ları analiz edilerek, her geçen gün sayısı artan bir veri tabanı oluşturulur. Bu sayede test edilen bireyin sonuçları, veri tabanındaki diğer “DNA” dizilimleriyle karşılaştırılarak günümüz toplumlarındaki hangi ortak ata veya etnik gruba yakın oldukları belirlenir.  Her firmanın kendine has “üniform küme bileşenleri” (etnik gruplamaları) var. Bu bileşenler baz alınarak yapılan hesaplamalar sonucu elde edilen veriler bize yüzdelik dilimler halinde gösterilir. Burada dikkat edilmesi gereken bu simüle edilen hesaplayıcıların, veri tabanının genişlemesiyle belli periyodlarla güncelleniyor olması. O yüzden sonuçlar "tahminî" olarak açıklanır. Bu bağlamda “Türk Geni”, “Bulgar Geni” gibi tanımlar kesinlik ifade etmemekle birlikte istatistiki olarak ortalamalar/ yakınlıklar belirlenebilir.

 

Ali İhsan Aksamaz: “Etnik gen” konusunda çalışan farklı kurumların, birbirlerinin ortak verilerinden faydalandıkları ortak bir envanter merkezleri var mı? Farklı kurumlar olsa da birbirleriyle bilgi alış verişinde bulunuyorlar mı?

 

Ozan Sarı:Bu konular üzerine çalışan devlete bağlı bir kurum yok. Ticarî firmalar ise, kendi veri tabanlarını genişletmek için diğer firmalarda test yaptırmış kişilerin otozomal sonuçlarını transfer etmelerine olanak sağlıyorlar. Burada önemli olan nokta test sahibi olarak, siz sonuçlarınızın gizli kalması hakkına sahipsiniz. Bunu direkt olarak hesabınızda seçenekler bölümünden yapabilirsiniz.

 

Ali İhsan Aksamaz: “Etnik gen”/ “DNA” testleri ne amaçla yapılıyor? Bu “etnik gen” testini yaptıran kişiler, bu testten sonra kendilerini nasıl hissediyor? Bu konularda yayınlanmış tanıklıklar var mı?

 

Ozan Sarı: Bu tarz testler bir çok amaçla yapılabilir. Genetik hastalıkların tanısı, biyolojik temelli sağlığı ilgilendiren özelliklerin (genlerin) belirlenmesi, ebeveyn testi ve bizim ana konumuz olan  “soyağacı/ etnik köken/ toplum genetiği” araştırmaları. Kişilerin kendilerini nasıl hissettikleri subjektif bir konu. Bu konuda yazılmış birçok bireysel blog, yazı ve youtube videoları mevcut. Genelde sonuçlar merak uyandırıp, kişiyi soyağacıyla ilgili daha detaylı ve kapsamlı araştırma yapmaya teşvik ediyor.

 


 

Ali İhsan Aksamaz: “Laz / Colchis Genetics & “DNA” adlı Facebook/ Meta sayfanız hakkında da bilgi verir misiniz? Böyle bir sayfayı oluşturmaya neden ihtiyaç duydunuz? Sayfanızda daha ziyade tür paylaşımlar yapıyorsunuz? Bu sayfa takipçileri arasında ne tür kültürel alışverişler gerçekleşiyor? 

 

Ozan Sarı: Facebook sayfamız 2015 yılında kuruldu. “Laz/ Colchis Genetics & “DNA” projesinin ve grubu”nun amacı; Kafkas/Kolh genetiğiyle ilgilenenleri bir araya toplayıp, Kolhislilerin/ Lazların kim olduklarına ve nereden geldiklerine dair genetik bilgiler ışığında yeni yorumlar eklemektir. Bu bağlamda çalışmalarımızın odak noktasını tarihî Kolhis etki alanı ile örtüşen coğrafî bölgenin genetik yapısı oluşturuyor. Amacımız; bu bölgeki halklar arasında “DNA” testini teşvik etmek ve verileri analiz ederek Kolhis'in devamı olan halkların ve bir bütün olarak Güney/ Batı Kafkasya bölgelerinin tarihini daha iyi anlamamızı sağlamaktır. Ben, 2014'de ilk test yaptırdığımda, test sonuçlarımı diğer Laz sonuçlarıyla karşılaştırabileceğim bir platform yoktu. Ayrıca o dönemde akademik çalışma amaçlı, Lazlardan örnekler toplanmış ve analiz edilmişti. Fakat bunlar bilim camiasına servis edilirken "Georgian- Laz" olarak etiketlenmişlerdi. Bu durumun oluşturduğu rahatsızlıkla Lazları temsilen böyle bir oluşuma ihtiyaç olduğunu düşündük.

Paylaşımlar genelde “Kolhis kültür alanı” içerisinde kalan bölgelerin tarihi ve genetiği ile ilgili malumatlar. Bunun dışında, arkeoloji, antropoloji, bölgede konuşulan dillerin tarihsel dönüşümü ve birbirleriyle etkileşimleri, il/ ilçe bazında yakın tarih göçleri ve insan hareketleri üzerine paylaşımlar da yapılıyor. Bu bağlamda elimizdeki genetik sonuçlar ile tarihi verileri de teyit/ tekzip etme fırsatı buluyoruz.

 

Ali İhsan Aksamaz: Kıymetli zamanınızı ayırdığınız ve bizleri aydınlattığınız için teşekkür ederim.

Ozan Sarı: Ben de sizin bu konuya olan ilginiz için teşekkür ederim. Sonuç kısmı için şunu belirtmek istiyorum: Genetik ve toplum genetiği, ilerleyen dönemlerde gerek tarih biliminde, gerek dil biliminde, gerekse antropoloji, demografi ve toplum göçleri konularında Çok daha kesin ve global olarak kabul gören bilgi ve teoriler ortaya koyacak. Bunu daha önce 1949'da  yaşanan “radyokarbon devrimi”ne benzetebiliriz. Şu an arkeolojinin, paleontoloji ve yerbilimsel olayların mutlak tarihlenmesi için vazgeçilmez hâle gelen ve ana yöntem olan radyokarbon tarihlemesi, ortaya atıldığı ilk dönemlerde kuşkuyla karşılanmıştı, ayni şeyi “genomik” ve “antik “DNA” devriminde de yaşayacağız. Genetik bilimi ve toplum genetiği de önümüzdeki on yıl içerisinde dil bilimi, antropoloji ve tarih bilimi için vazgeçilmez hâle gelecek. Eğer bu trendi şu anda yakalayabilir ve ayak uydurabilirsek bilimsel gelişmelerde o kadar söz sahibi olabiliriz. Bunun için öncelikli olarak akademisyenler olmak üzere bu konuyla ilgilenen herkesin toplumu bilgilendirmesi ve genetiğe ilginin arttırılması gerekiyor. 

Bu, kişisel olarak bir veya birkaç kişinin yapabileceği bir şey değildir. Bunu daha ileri seviyeye taşıyabilecek adımlar atılmalı. Eğer bu tarz çalışmaları biz yapmazsak bizim yerimize  başkaları yapar ve kendilerine göre anlamlandırıp yorumlarlar. Bu noktada hemen şu detayı da belirtmek istiyorum:  Lazların genetik yapısı üzerine çalışmalar Gürcistan merkezli olarak 2012'de başladı. 50'den fazla Laz'a “Y-DNA” ve bunların birkaçına otozomal test yapıldı. Detaylar hakkında fazla bilgimiz olmasa da bugünkü Laz değerlerinin birçoğu bu araştırmaların sonuçlarıyla elde edildi. Fakat bütün ham datalar akademik çevrelere “Georgian-Laz” olarak lanse edildi. Bu datalar, Gürcistan verisi olarak tanınıyor ve “FT-DNA” veri tabanında Gürcistan olarak listelenmiş. Dolayısıyla bu adlandırma dünyanın geri kalanında da kabul görmüş oldu. Bunu tersine çevirebilmek ise bizim elimizde. Grubu ilk kurduğumuzdan bu güne maalesef ki test sayısı çevre bölgelere göre çok az. Hâlihazırda test yaptırmış Lazlar bizimle iletişime geçip, gruplarımıza üye olur ve diğer Lazları teşvik eder ve bu sayede ilgilenen kişi sayısını da arttırırsak neden biz de kendi çalışmalarımızı ve  hesaplayıcılarımızı yapamayalım!

aksamaz@gmail.com

 

https://sonhaber.ch/ozan-sari-ile-soylesi/