“Eğer bu çalışmaları biz yapmazsak, bizim
yerimize başkaları yapar ve kendilerine göre anlamlandırıp yorumlar!”
(Ön açıklama: Ozan Sarı, Facebook/ Meta’daki “Laz / Colchis Genetics
& “DNA” adlı sayfanın yöneticisi. Birkaç gün önce bana facebook üzerinden
arkadaşlık teklif etti; sayfasının takipçisi oldum. Kendisiyle hayat hikâyesi, dünya
ve Türkiye’deki “DNA” çalışmaları ile “etnik gen” sayfası üzerine konuştuk.
18
XI 2024, Ali İhsan Aksamaz)
+
Ali
İhsan Aksamaz: Bize kendinizi tanıtır mısınız? Nerede,
ne zaman doğdunuz? Hangi okullarda öğrenim gördünüz? Mesleğiniz ve çalışma
hayatınızdan bahseder misiniz? Ne iş yapıyorsunuz? Evli misiniz? Çocuklarınız
var mı? Hangi dilleri biliyorsunuz?
Ozan
Sarı: Merhabalar Ali İhsan bey, öncelikle
bu söyleşi için teşekkür ediyorum. 1983 yılında İstanbul- Beyoğlu'nda dünyaya
geldim. Bahçelievler Koza İlkokulu ve akabinde Zeytinburnu Adile Mermerci
Anadolu Lisesinde okudum. Lisans eğitimimi Kütahya Dumlupınar Üniversitesi
Makina Mühendisliği bölümünde tamamladım. Mezun olduktan sonra İstanbul’da Saha
Mühendisi, Şantiye Şefi olarak özel bir firmada çalıştım. 2009'da yüksek lisans
eğitimim için New York, Amerika'ya geldim. Delaware, Wilmington Üniversitesi’nde
Finans ve Finansal Yönetim üzerine master yaptım. Şu an New York'ta özel bir inşaat
firmasında proje müdürü olarak çalışmaktayım. Evli ve iki çocuk babasıyım. Oğlum
Colhis Maximus beş yaşında, kızım Lazika Maria iki buçuk yaşında. Türkçe, İngilizce
ve Lazca biliyorum.
Ali
İhsan Aksamaz: Konumuzla bağlantılı birkaç terimin
hangi dilden geldiğini sormak istiyorum. “Gen”,“DNA”, “etnik gen”; bu terimler
hangi dilden geliyor? Yine bu terimlerin anlamı nedir?
Ozan
Sarı:Sorulara geçmeden şunu belirtmem
gerek, genetik ve “DNA” çok geniş bir alana yayılmış derin bir dal. Cevaplarımı
verirken önce genel anlamda, sonrasında ise asıl konumuz olan "etnik köken
testleri" bağlamında değerlendirme yapacağım.
Bu tarz bilimsel terimlerin büyük çoğunluğu
Latince ve Yunanca kökenlidir. “DNA”, insan
ve hemen hemen tüm diğer canlılarda mevcut olan ve kalıtımla aktarılan genetik
malzemedir, kromozomlar üzerinde yer alır.
İnsanda toplam 46 tane kromozon vardır.
Bunlardan 22 tanesi, biri anne ve biri babadan olmak üzere çift halinde gelir.
23. kromozon biraz farklı, o da cinsiyeti belirleyen eşeysel kromozom. Anneden
sürekli "X" kromozomu alırız. Babadan ise “X” veya "Y"
olabilir. Babadan gelen "X" anneden gelen "X" ile birleşirse,
"dişi" "XX", babadan gelen "Y" anneden gelen
"X" ile birlesirse "erkek" "XY" olur. Buradaki Y-“DNA”
da baba hattı oluyor. “DNA”nın çoğunluğu hücre çekirdeği (nucleus) içinde
bulunur ve nukleer “DNA” adını alır. Küçük bir miktarda “DNA” ise, hücrenin
mitokondrisinde mevcuttur ve mitokondrial “DNA” (MTDNA) olarak adlandırılır. “MTDNA”,
sadece anneden çocuklarına nakledilen halkasal kod dizisidir.
Otozomal “DNA” testi (“etnik köken testi”), ana
hattı ve baba hattı testlerinde bize aktarılan genetik işaretleri gösteren,
belirli bir harf ile temsil edilen haplogrup sonucu vermez. Otozomal
test, anne ve babadan alınan genetik yapının etnik dağılımını, yani kişinin
genetik bilgilerine bağlı olarak oluşturulan biyocografi (etnik) köken analizi
sonuçlarını gösterir ve ayrıca bu test, geçmişteki bütün atalarımızdan
bize aktarılan tüm genetik işaretleri (otozomal SNP'ler) test edip bir dosya
(raw data) halinde bize verir.
Ali
İhsan Aksamaz: “Gen”,“DNA” üzerine çalışmalar ilk defa
hangi ülkelerde, ne zaman, ne amaçla başladı?
Ozan
Sarı:
Canlıların ve özellikle insanın
fiziksel özelliklerinin (kalıtım) nesilden nesile nasıl aktarıldığı konusu çağlar
boyunca birçok bilim insanı ve düşünürün aklını kurcalamıştır. 1859'da Charles
Darwin, “Türlerin Kökeni” kitabıyla
tabuları yıkarak o zaman baskın olan Tanrı’nın dünyayı yedi günde yarattığı düşüncesini
tartışmaya açtı ve evrimsel biyolojinin temelini oluşturdu.
Asıl konumuz genetik ve “DNA” üzerine çalışmaları ise, Gregor
Mendel ile başlatabiliriz. 1856'dan 1863 yılına kadar sürdürdüğü ünlü Mendel
Deneyleri ile "görünmeyen bir faktörün" baskın ve çekinik bir şekilde;
görülüp tahmin edilebilen sonuçlar doğurduğunu fark etti. Bu "görünmeyen
faktör" genlerdi. Bu şekilde genetiğin temel prensipleri keşfedilmiş
oldu. Neredeyse tam yüz yıl sonra 1962'de James D. Watson ve Maurice Wilkins,
ikili sarmalı ve “DNA” molekülünün yapısını keşfederek Nobel ödülü aldılar.
1990'da on üç yıl sürecek insan genom projesi başladı. Büyük heyecan yaratan
koyun Dolly 1996'da klonlandı. 2003'de insan genom projesi tamamlandı.
Ticarî genetik etnisite testleri ise, 2000 yılında
“FamilytreeDNA” (ABD) ve “Oxford Ancestors” (Büyük Britanya) firmalarının
kurulmasyla birlikte halka arz edildi. İlk etapta genetik soybilim ve soy araştırma
grupları olarak başlayan ilgi son on yılda popülerliğini arttırdı.
Ticarî testler dışında son on yılda popülerliği
artan diğer bir alan da “Antik DNA” araştırmalarıdır. “DNA” alandaki teknolojinin
ilerlemesi, arkeolojik kazılarda bulunan antropolojik malzemenin (mezarlardan
ele geçen insan kalıntıları) daha hızlı ve etkin bir şekilde analiz edilmesine
olanak sağladı. “Antik DNA”dan elde edilen sonuçlarla, toplulukların göç
hareketleri, birbirleriyle genetik akrabalıkları hakkında bilgiler edinip yazılı
tarihle karşılaştırabiliriz.
Ali
İhsan Aksamaz: Ülkemizde “gen”,“DNA” üzerine çalışmalar
hangi yıl, hangi kurumda başladı? Başka
ülkelerde kıyaslandığında ülkemizdeki bu çalışmaların durumu nedir?
Ozan
Sarı: Türkiye'de temel
bilimler alanında genetik üzerine yapılan çalışmaların büyük bölümü, 1933 Üniversite
Reformu’ndan sonra Türkiye’ye gelmiş olan İstanbul Üniversitesi Fen Fakültesi
Zooloji ve Botanik kürsülerindeki bilim insanlarının ortaya koydukları çalışmalardır.
Bunların dışında tarım ve hayvancılık ile tıp alanında çalışmalar da mevcuttur.
Ticarî anlamda etnik genetik testler maalesef ki
Türkiye'de yapılamamaktadır. Bu alanda lider olan diğer ülkelerle aradaki farkı
kapatabilmemiz için Türkiye, biyoteknoloji firmalarına destek vermelidir.
Akademik alanda ise, 2004 'de Cengiz Cinnioglu,
2012'de Uğur Hodoğlugil, 2014'de Ömer Gökçümen, 2021'de Ece Kars'ın calışmalarını
sayabiliriz. Ayrıca son dönemde Songül Alpaslan- Rodenberg'in Lazaridis
ve Reich ile birlikte yürüttüğü, merkezinde “Antik Anadolu”nun yer aldığı ve
700'den fazla yeni örneğin analiz edildiği, birbiriyle bağlantılı üç makale 2022
yılı Ağustos ayında “Science Dergisi”nde yayınlandı.
Ali
İhsan Aksamaz: “Etnik gen”, bu terim ne anlama
geliyor? Yine bu terim ilk defa hangi ülkede kullanılmış?
Ozan
Sarı: “Genetik
Etnik Köken terimi”, 2000'lerin başında ticarî testlerin yaygınlaşmasıyla
kullanılmaya başladı. Her firmanın kendine özel, coğrafî bölge bazında genetik
gruplamaları bulunmaktadır. Yapılan testler sonrası simüle edilen tahminî etnik
köken sonuçları ve bu sonuçlarla bağlantılı bilgiler verilmektedir. Daha önce
de bahsettiğimiz üzere bu tarz firmalar genelde Amerika ve Avrupa kökenlidir.
Ali
İhsan Aksamaz: “Etnik gen” üzerine yapılan çalışmalar
ilk hangi ülkede, ne amaçla başlatılmış?
Ozan
Sarı:Ticarî etnik köken
testleri 2000'lerde başlamış olsa da, “Genografik Projesi” bu alanda bir milat
olarak bahsedilebilir. “National Geographic Society” ve “IBM” tarafından
2005'te başlatılan, dünya çapında yüz binlerce insandan alınan “DNA” örneklerini
toplayıp analiz ederek, tarihsel insan göç modellerini haritalamayı amaçlayan çok
yıllı bir genetik antropoloji çalışması. Bu bilgiler ışığında 2010'larda yapılan
popülasyon genetiği çalışmalarında modern insanların, çoğunlukla “H. Sapiens”
ve az ölçüde de “arkaik insanlar”ın bölgesel varyantlarından türemiş olduğu
keşfedilmiş. Bugün “Neanderthal”, “Denisova” ve “Modern İnsanlar”ın 700.000 yıl
öncesinden ortak ataya sahip olduğunu “antik “DNA” analizleri”nden biliyoruz.
Ali
İhsan Aksamaz: “DNA” testi nasıl yapılıyor? Kan, idrar,
tükürük veya sperm tahlili mi yapılıyor? Bu test hangi kurumlarda yapılıyor.
Ozan
Sarı: “DNA testi” genellikle kan,
dişeti, saç, cilt veya idrar gibi vücut sıvılarından alınır. Ticarî testler için
ise, tükürük veya yanak mukozasından ucu pamuklu çubukla alınan sürüntü ABD
veya Avrupa'daki laboratuvarlarda analiz edilir. Sonuçların açıklanması 2-4
hafta sürer.
Ali
İhsan Aksamaz: Yaklaşık otuz yıl kadar önce yabancı bir
film izlemiştim. Bir çocuk daha kundaktayken kaçırılıyor; aradan yıllar
geçiyor; çocuk kendi imkânlarıyla bir şekilde ailesini buluyor ancak aile bu
çocuğa inanmıyordu. Çocuğa “DNA”
testi yaptırıyorlardı. O filmden aklımda
kalmış bu terim. Ölmüş ve bir isimle defnedilmiş bir kişinin, aslında o kişi
olmadığıyla ilgili iddialar üzerine ailesinden alınan “DNA” örnekleriyle o
kişinin çürümüş cenazesine de “DNA” testi uygulandığını geçenlerde bir gazetede
okumuştum. Vefat etmiş veya yaşayan bir kişiye akrabalık tespiti yapılmasını
anlayabiliyorum. Bazı durumlarda bana yanlış da gelmiyor. Ancak gerçekten de
“etnik gen” tespiti yapmak için bir test uygulanabiliyor mu? “Türk geni”,
“Yunan geni”, ne bileyim; “Bulgar geni” diye gerçekten de böyle, bugünkü millî
sınırlar içinde yaşayan insanlara ilişkin etnik genler var mı? Kişilerin etnik genleri gerçekten de
testlerle tespit edilebiliyor mu?
Ozan
Sarı: Etnik genden ziyade
etnik köken terimi daha doğru olur. Yıllarca dünyanın dört bir yanındaki etnik
gruplardan bireylerin “DNA”ları analiz edilerek, her geçen gün sayısı artan bir
veri tabanı oluşturulur. Bu sayede test edilen bireyin sonuçları, veri tabanındaki
diğer “DNA” dizilimleriyle karşılaştırılarak günümüz toplumlarındaki hangi
ortak ata veya etnik gruba yakın oldukları belirlenir. Her firmanın
kendine has “üniform küme bileşenleri” (etnik gruplamaları) var. Bu bileşenler
baz alınarak yapılan hesaplamalar sonucu elde edilen veriler bize yüzdelik
dilimler halinde gösterilir. Burada dikkat edilmesi gereken bu simüle
edilen hesaplayıcıların, veri tabanının genişlemesiyle belli periyodlarla güncelleniyor
olması. O yüzden sonuçlar "tahminî" olarak açıklanır. Bu bağlamda
“Türk Geni”, “Bulgar Geni” gibi tanımlar kesinlik ifade etmemekle birlikte
istatistiki olarak ortalamalar/ yakınlıklar belirlenebilir.
Ali
İhsan Aksamaz: “Etnik gen” konusunda çalışan farklı
kurumların, birbirlerinin ortak verilerinden faydalandıkları ortak bir envanter
merkezleri var mı? Farklı kurumlar olsa da birbirleriyle bilgi alış verişinde
bulunuyorlar mı?
Ozan
Sarı:Bu konular üzerine çalışan
devlete bağlı bir kurum yok. Ticarî firmalar ise, kendi veri tabanlarını genişletmek
için diğer firmalarda test yaptırmış kişilerin otozomal sonuçlarını transfer
etmelerine olanak sağlıyorlar. Burada önemli olan nokta test sahibi olarak, siz
sonuçlarınızın gizli kalması hakkına sahipsiniz. Bunu direkt olarak hesabınızda
seçenekler bölümünden yapabilirsiniz.
Ali
İhsan Aksamaz: “Etnik gen”/ “DNA” testleri ne amaçla
yapılıyor? Bu “etnik gen” testini yaptıran kişiler, bu testten sonra
kendilerini nasıl hissediyor? Bu konularda yayınlanmış tanıklıklar var mı?
Ozan
Sarı: Bu tarz testler bir çok
amaçla yapılabilir. Genetik hastalıkların tanısı, biyolojik temelli sağlığı
ilgilendiren özelliklerin (genlerin) belirlenmesi, ebeveyn testi ve
bizim ana konumuz olan “soyağacı/ etnik köken/ toplum genetiği” araştırmaları.
Kişilerin kendilerini nasıl hissettikleri subjektif bir konu. Bu konuda yazılmış
birçok bireysel blog, yazı ve youtube videoları mevcut. Genelde sonuçlar merak
uyandırıp, kişiyi soyağacıyla ilgili daha detaylı ve kapsamlı araştırma yapmaya
teşvik ediyor.
Ali
İhsan Aksamaz: “Laz / Colchis Genetics & “DNA”
adlı Facebook/ Meta sayfanız hakkında da bilgi verir misiniz? Böyle bir sayfayı
oluşturmaya neden ihtiyaç duydunuz? Sayfanızda daha ziyade tür paylaşımlar
yapıyorsunuz? Bu sayfa takipçileri arasında ne tür kültürel alışverişler
gerçekleşiyor?
Ozan
Sarı: Facebook sayfamız 2015 yılında kuruldu. “Laz/ Colchis
Genetics & “DNA” projesinin ve grubu”nun amacı; Kafkas/Kolh genetiğiyle
ilgilenenleri bir araya toplayıp, Kolhislilerin/ Lazların kim olduklarına ve
nereden geldiklerine dair genetik bilgiler ışığında yeni yorumlar eklemektir.
Bu bağlamda çalışmalarımızın odak noktasını tarihî Kolhis etki alanı ile örtüşen
coğrafî bölgenin genetik yapısı oluşturuyor. Amacımız; bu bölgeki halklar
arasında “DNA” testini teşvik etmek ve verileri analiz ederek Kolhis'in devamı
olan halkların ve bir bütün olarak Güney/ Batı Kafkasya bölgelerinin tarihini
daha iyi anlamamızı sağlamaktır. Ben, 2014'de ilk test yaptırdığımda, test sonuçlarımı
diğer Laz sonuçlarıyla karşılaştırabileceğim bir platform yoktu. Ayrıca o dönemde
akademik çalışma amaçlı, Lazlardan örnekler toplanmış ve analiz edilmişti. Fakat
bunlar bilim camiasına servis edilirken "Georgian- Laz" olarak
etiketlenmişlerdi. Bu durumun oluşturduğu rahatsızlıkla Lazları temsilen böyle
bir oluşuma ihtiyaç olduğunu düşündük.
Paylaşımlar genelde “Kolhis kültür alanı” içerisinde
kalan bölgelerin tarihi ve genetiği ile ilgili malumatlar. Bunun dışında, arkeoloji,
antropoloji, bölgede konuşulan dillerin tarihsel dönüşümü ve birbirleriyle
etkileşimleri, il/ ilçe bazında yakın tarih göçleri ve insan hareketleri üzerine
paylaşımlar da yapılıyor. Bu bağlamda elimizdeki genetik sonuçlar ile
tarihi verileri de teyit/ tekzip etme fırsatı buluyoruz.
Ali
İhsan Aksamaz: Kıymetli zamanınızı ayırdığınız ve
bizleri aydınlattığınız için teşekkür ederim.
Ozan
Sarı: Ben de sizin bu konuya olan ilginiz için
teşekkür ederim. Sonuç kısmı için şunu belirtmek istiyorum: Genetik ve
toplum genetiği, ilerleyen dönemlerde gerek tarih biliminde, gerek dil biliminde,
gerekse antropoloji, demografi ve toplum göçleri konularında Çok daha kesin ve
global olarak kabul gören bilgi ve teoriler ortaya koyacak. Bunu daha önce
1949'da yaşanan “radyokarbon devrimi”ne benzetebiliriz. Şu an
arkeolojinin, paleontoloji ve yerbilimsel olayların mutlak tarihlenmesi için
vazgeçilmez hâle gelen ve ana yöntem olan radyokarbon tarihlemesi, ortaya
atıldığı ilk dönemlerde kuşkuyla karşılanmıştı, ayni şeyi “genomik” ve “antik “DNA”
devriminde de yaşayacağız. Genetik bilimi ve toplum genetiği de önümüzdeki on yıl
içerisinde dil bilimi, antropoloji ve tarih bilimi için vazgeçilmez hâle
gelecek. Eğer bu trendi şu anda yakalayabilir ve ayak uydurabilirsek bilimsel
gelişmelerde o kadar söz sahibi olabiliriz. Bunun için öncelikli olarak
akademisyenler olmak üzere bu konuyla ilgilenen herkesin toplumu
bilgilendirmesi ve genetiğe ilginin arttırılması gerekiyor.
Bu, kişisel olarak bir veya birkaç kişinin yapabileceği bir şey
değildir. Bunu daha ileri seviyeye taşıyabilecek adımlar atılmalı. Eğer bu tarz
çalışmaları biz yapmazsak bizim yerimize başkaları yapar ve kendilerine
göre anlamlandırıp yorumlarlar. Bu noktada hemen şu detayı da belirtmek
istiyorum: Lazların genetik yapısı üzerine çalışmalar Gürcistan merkezli
olarak 2012'de başladı. 50'den fazla Laz'a “Y-DNA” ve bunların birkaçına
otozomal test yapıldı. Detaylar hakkında fazla bilgimiz olmasa da bugünkü Laz
değerlerinin birçoğu bu araştırmaların sonuçlarıyla elde edildi. Fakat bütün
ham datalar akademik çevrelere “Georgian-Laz” olarak lanse edildi. Bu datalar,
Gürcistan verisi olarak tanınıyor ve “FT-DNA” veri tabanında Gürcistan olarak
listelenmiş. Dolayısıyla bu adlandırma dünyanın geri kalanında da kabul görmüş
oldu. Bunu tersine çevirebilmek ise bizim elimizde. Grubu ilk kurduğumuzdan bu
güne maalesef ki test sayısı çevre bölgelere göre çok az. Hâlihazırda test yaptırmış
Lazlar bizimle iletişime geçip, gruplarımıza üye olur ve diğer Lazları teşvik
eder ve bu sayede ilgilenen kişi sayısını da arttırırsak neden biz de kendi çalışmalarımızı
ve hesaplayıcılarımızı yapamayalım!
https://sonhaber.ch/ozan-sari-ile-soylesi/