16 Aralık 2024 Pazartesi

Hayri Hayrioğlu’nun Ardından

 

 

 


[1] Cemal Şener’in Lazlar hakkında yazmış olduğu makale:

https://aliihsanaksamaz.blogspot.com/2024/11/cemal-senerin-lazlar-hakknda-yazms.html

[2] “Lazlar’ın Tarihi” adlı kitap:

https://aliihsanaksamaz.blogspot.com/2024/11/2-lazlarn-tarihi-adl-kitap-lazepesi.html

[3] “Lazlar’ın Tarihi” ve diğer kitaplar:

https://aliihsanaksamaz.blogspot.com/2024/11/3-lazlarn-tarihi-ve-diger-kitaplar.html

[4] Şehzat Ayartepe:

https://aliihsanaksamaz.blogspot.com/2024/12/sehzat-ayartepe.html

[5] Şehzat Ayartepe’nin makalesine ilişkin:

https://aliihsanaksamaz.blogspot.com/2024/12/5-sehzat-ayartepenin-makalesine-iliskin.html

[6] Hayri Hayrioğlu:

https://aliihsanaksamaz.blogspot.com/2024/12/6.html

Hayri Hayrioğlu’nun Ardından:

https://aliihsanaksamaz.blogspot.com/2024/12/hayri-hayrioglunun-ardndan.html

 

 


Hayri Hayrioğlu’nun Ardından

 

           

Kendisiyle yüz yüze en son 1994’te İnegöl’de görüşmüştüm. Hayri Hayrioğlu ile İnegöl Derneği’ne birlikte gittiğimizi hatırladım. Beni, dernektekilerle tanıştırmıştı. Diğerlerine şöyle demişti: “Ogni Kültür Dergisi’nin her şeyi!” Konuşmuş, çay içmiştik… Köfte yemeye davet etmişti. Köfteciye giderken, İnegöl sokaklarında yürürken yaptığımız sohbeti hatırladım. Bir pastaneden birer bardak limonata içmiştik. “Bak! Bu pastacı da Laz,” demişti. O köftecide yediğimiz köftenin tadı hâlâ damağımda… Evindeki kitaplığı düşündüm. O kitaplığındaki kitapları hatırladım. Bir sürü Gürcüce kitabı vardı. Dışarıya çıkarken dolaptaki çantasının içinden çıkartarak itinayla beline yerleştirdiği tabancası geldi gözümün önüne. Dışarıya çıkarken yüzünü kaplayan tedirginliği hatırladım.           

Geçmişe döndüm. Sayısız telefon konuşmalarımızı hatırladım. O telefon görüşmelerinde de Ahmet Özkan Melaşvili’nin katledilmesine ilişkin anlattıklarını hatırladım. Bunları anlatırken sesinde hissettiğim tedirginlikleri hatırladım. Ogni Kültür Dergisi’nde yayınlamak üzere kendisinden istediğim yazıları hatırladım. Buluştuğumuz zaman bana teslim ettiği çeviri yazılarını düşündüm. Bir keresinde, kendisinde ქართული ანბანი/ Kartuli Anbani ile yazan iki daktilo bulunduğunu, birisini bana hediye etmeyi düşündüğünü söylemişti. Aradan zaman geçti. Öylece kaldı!

“ლაზური პარამითეფე / Lazuri P̆aramitepe” adlı kitabı bana hediye ettiği günü hatırladım. O zamanlar piyasada cep telefonu falan yoktu. Eve telefon etmişti. Saat ve yer tespiti yapıp buluşmuştuk. Topkapı’da buluşacaktık. O zamanlar Topkapı’da Anadolu ve Rumeli otogarları vardı. Onlardan birinde buluştuk. İstanbul’dan İnegöl’e dönüyormuş. Çantasından birkaç materyalı çıkardı ve bana verdi. Ayrıca  “Lazuri P̆aramitepe”yi de uzattı. “Bak,” dedi, “bu Lazca bir kitap”. Şaşırdım. Şaşkınlığımın iki sebebi vardı. Birincisi; Lazca bir kitabın olabileceği o güne kadar hiç aklıma gelmemişti. İkincisi de; Lazca dediği kitabın farklı bir alfabe ile yazılmış olduğuydu. Bu alfabe bende ilk anda Hindistan taraflarında kullanılan bir alfabeyi hatırlatmıştı. Kitabı şöyle bir karıştırdım. Tabii hiçbir şey anlamadım. “Bu alfabeyi öğrenmeliyim,” diye düşündüm içimden.

Bu ilk görüşmemizde, Hayri Hayrioğlu’nun çok şaşırdığını da belirtmeliyim. Bir yerlerde de yazmış, değinmiştim. Bana şöyle demişti: “Telefon konuşmalarında seni çok kararlı biri olarak değerlendirdim. Oysa sen, kısa boylusun?!”

Yine bu ilk görüşmemizde, “Lazlar’ın Tarihi” adıyla yayınlanan kitabı Gürcüceden Türkçeye çevirirken zorlandığını söyledi. Hele Kitaptaki Lazca şiir, bilmece- bulmaca, hikâyeleri Türkçeye çevirirken çok zorlanmış. Laz arkadaş ve tanıdıklarından kimsenin kendisine çeşitli sebeplerden yardımcı olmadığından yakındı. Hâlâ kulağımdadır: “Bak, Lazca sayılar,” dedi: “Ar, jur, sum, otxo, xut, anşi, şkviti, çxoro, vit..” Vedalaştık. Ayrıldık.

Eve gidince, bana hediye etmiş olduğu  “Lazuri P̆aramitepe” adlı kitabı elime aldım. İncelemeye başladım. Önce nereden başlayacağımı bilemedim. Alfabe çok zor geldi. Bu kitabın 35. sayfasına gelince biraz rahatladım. Çünkü o alfabenin Latin alfabesiyle karşılaştırmalı bir tablosu vardı. Böylelikle başladım. Bir hafta içinde alfabeyi öğrendim. Yavaş yavaş ama karşılaştırmalı listeye bakmadan o alfabe ile yazmaya başladım. İkinci haftada ise Lazca metinleri okumaya geçtim. Kitaptaki o dört masalı diyebilirim ki, onlarca defa yazdım. Böylelikle hem alfabeyi pekiştirdim hem Lazcada bilmediklerimi öğrendim. Bu kitaptan çok şey öğrenmekle kalmadım. Ogni Kültür Dergisi’nin birinci sayısı için de oradan faydalanarak geniş bir çalışma hazırladım; yayınlandı.

 

“Lazuri P̆aramitepe/ Lazca Masallar” (1982)

 

 

Buluştuğumuzda Hayri Hayrioğlu, Fahrettin Kırzıoğlu adlı bir kişiden bahsetti. Ben bu adı ilk defa duyuyordum. Hayri Hayrioğlu, Fahrettin Kırzıoğlu’na çok kızgındı. Tabii sonradan kendisini tanıdım. Soğuk Savaş Yıllarında Resmî İdeoloji teorisyenliği yapan insanlardan biri. Doğal olarak Hayri Hayrioğlu çok kızıyordu. Yazdıklarıyla, Ahmet Özkan Melaşvili’yi hedef gösterdiğini, Ahmet Özkan Melaşvili’nin katledilmesinde Fahrettin Kırzıoğlu’nun da yazdıklarıyla payı olduğunu düşünüyordu. Bana Fahrettin Kırzıoğlu ile ilgili bir anısını anlattı. Fahrettin Kırzıoğlu’nun yalnızca Lazlar, Gürcüler ile ilgili teori ve tezleri yokmuş. Kürtlerle ilgili de tezleri varmış. Hayri Hayrioğlu, Diyarbakır’da polis olarak görevli. Bir gün Fahrettin Kırzıoğlu, Kürtler üzerine konferans vermek üzere oraya gider. Emniyet yanına bir koruma verir. Koruma kimdir? Biliyor musunuz?! O sırada emniyet teşkilatında olan Hayri Hayrioğlu! Hayri Hayrioğlu, Fahrettin Kırzıoğlu’nu tanır. Ne var ki, Fahrettin Kırzıoğlu, Hayri Hayrioğlu adını bilir, ancak korumasının Hayri Hayrioğlu olduğunu bilmez. Hayri Hayrioğlu, kendisini zor tutmaktadır. O gün Hayri Hayrioğlu, Fahrettin Kırzıoğlu’nu, o günün akşamında işi bitince oteline bırakır. Ayrılırken de şöyle der: “Ben kimim biliyor musun?!” Fahrettin Kırzıoğlu şaşırır. “Hayri Hayrioğlu! Gürcüoğlu Gürcü!” Fahrettin Kırzıoğlu, koşar adımlarla oradan uzaklaşır. Otele girer. Ertesi gün, görev gereği Hayri Hayrioğlu otele gittiğinde, Fahrettin Kırzıoğlu’nun otelden çok erkenden ayrıldığını öğrenir. Oysa konferans daha birkaç gün sürecektir!

 


Guram K̆art̆ozia, “ლაზური ტექსტები/ Lazca Metinler” (1972)

 


 

Yanlış hatırlamıyorsam, 1994’den sonrasıydı. Bir gün Hayri Hayrioğlu telefonla aradı: “Ali İhsan! Senden bir isteğim olacak. Şimdi sana yazdıracağım adrese gidiver. Bana “Güneşin Kızı” adlı kitabı al ve gönder. Bana aldığını söylersen, kitapevinden indirim yaparlar.” Ardından da ekledi: “Ben Gürcistan’dayken Guram K̆art̆ozia’dan Lazca bir kitap satın aldım; kendisine beş dolar verdim. Elindeki tek nüshaymış. O beş doların Türk lirası karşılığını hesapla, ona karşılık para kadar indirimli “მზე გოგო/ Güneş Kız” al ve gönder! Olur mu? Ben Guram K̆art̆ozia’nın kitabını sana posta ile gönderdim. Birkaç güne kadar eline ulaşır!”

Dediğini hemen yaptım. Cağaloğlu’na gittim. Hafızam ben yanıltmıyorsa, Cağaloğlu Hamamı arkasında bir yerlerdeki yayınevini buldum. Hayri Hayrioğlu için o kitabı aldım. Kendisine ulaşmasını sağladım.

Birkaç gün sonra da onun gönderdiği kitap elime ulaştı. Guram K̆art̆ozia, kitaba el yazısıyla şunları yazmış: “ბატონ ვახტანგ მალაყმაძეს, ღრმა პატივისცემით, . კართტოზია / Bat̆on Vaxt̆ang Malaqmažes, Ğrma P̆at̆ivisʒemit, G. K̆art̆ozia, 18. X. 94 (Bay Vakhtank Malakmadze’ye, derin saygıyla, G. K̆art̆ozia, 18. X. 1994)”   

 


Hayri Hayrioğlu’nun çocuk masalı çalışması: “მზე გოგო/ Güneş Kız”

 

 

Aramızda geçen bir başka telefon görüşmesini daha hatırlıyorum. İstanbul’a giden bir tanıdığıyla SorunYayınları’na teslim edilmek üzere bir kitap göndermiş. Kitap, İstanbul’a gitmesine gitmiş ama Elmadağ’da bir büroda kalmış. Hayri Hayrioğlu, benden rica etti. Elmadağ’daki o bürodan kitabı aldım. Söylediği üzere kitabı önce okudum, notlar çıkardım. Akabinde de Sorun Yayınları’na kitabı teslim ettim. Böylece Sırrı Öztürk’ü de onun sayesinde tanımış oldum. Kitap, sonradan  “Gürcistan Tarihi” adıyla iki baskı yaptı. Bu kitaba ve daha önce yine Sorun Yayınlarından çıkan diğer kitabına, Lazlar ve Lazcaya yaklaşımları konusunda haklı eleştirilerim oldu.

Hayri Hayrioğlu hakkında internette doğru dürüst bilgi bulunmaması, yalnızca bir tek fotoğrafının bulunabilmesi oldukça ilgimi çekti! Neden?! Ne kadar ilginç, değil mi?! Kendince inandığın bir davanın savunucusu ol! Riskleri göze al. Ara, bul! Yaz, çiz! Fedakârlıklarda bulun. Üstelik çoluğunu ve çocuğunu da bu fedakârlıklara mecbur kıl! Ölünce de senin davanın sözüm ona savunucuları seni hiç görmesin! Sanki sen hiç yaşamamışsın, fedakârlıklarda bulunmamışsın gibi davransınlar; internette hakkında doğru dürüst bir biyografin bile bulunmasın!  Hayri Hayrioğlu, bunu hak etmiyordu. Bu durum, doğrusunu isterseniz, benim dikkatimi birkaç ay önce çekmişti. GKM’den Nevzat Kaya’nın benimle yaptığı söyleşide de Hayri Hayrioğlu konusuna, kendisine sahip çıkılmamasına dikkat çekmeye çalışmıştım. Hayri Hayrioğlu hakkındaki insanî yaklaşımlı, duygu yüklü Lazca- Türkçe bir yazıyı 2006 yılında yazdığımı burada utanarak söylemek zorundayım. Ben, Hayri Hayrioğlu’nun çeviri ve makalelerini eleştirmiş olan bir kişiyim. Ama yine de, onun insan, aydın, katkı sağlayan ve cömert yönünü ön plana çıkaran Lazca- Türkçe bir yazıyı kaleme almıştım. Bunu bir borç bilmiştim. Oysa onun arkadaşları, onun hakkında dişe dokunur doğru dürüst üç-beş satır kaleme almamışlardı. Onu anmıyorlardı bile! Unutulup gitmesini istiyorlardı adeta! Bu olacak iş değildi.

1993 yılı. Şimdi hatırladığım kadarıyla Mayıs’ın sonu veya Haziran’ın hemen başları. Okuldayım. Hatırlatayım; o zaman cep telefonu yok! Arkadaşlardan biri: “Telefonun var. Bölüm Başkanımız Kuteybe Bey’in odasına gidiver hemen,” dedi. Telefondaki Hayri Hayrioğlu idi. O zaman yayınlanmakta olan  “Ekonomi Politika” adlı dergiden Ümit Beyazoğlu adlı bir gazeteci kendisiyle telefonda bir röportaj yapmış. Konu; çevirdiği “Lazlar’ın Tarihi” adlı kitapmış. Ümit Beyazoğlu’nun verdiği adrese bir de resim göndermiş. Hayri Hayrioğlu, telefonda bana şunları söyledi: “Ben gazetecinin sorduklarına cevap verdim. Bir de resim gönderdim. Sen Muhammed Vanilişi’yi tanımadın. O, şimdi Sarp’ta. Onunla çekilmiş bir resim. Gazeteciye senin ev ve iş telefonlarını da verdim. Bir şey lâzım olursa, Ali İhsan Aksamaz benim İstanbul’daki temsilcim, dedim. Bir şey olursa, yardımcı olursun, değil mi?!” diye sordu.  

Şu anda, o haberi hazırlayan Ümit Beyazoğlu’nun beni arayıp aramadığını hatırlayamıyorum. Ancak hemen belirteyim; o gazetecinin adıyla Ekonomi Politika’nın 31. sayısında (27 Haziran- 4 Temmuz 1993) çıkan haber birçok açıdan kötüydü. Resmen hedef gösteriyordu. Haberde kullanılan başlığını söyleyeyim, siz haberin içeriğini anlayın: “ Bir Emeklinin Başımıza Ördüğü Püsküllü Bela- Sıkıcı bir Laz fıkrası- İnegöllü polis emeklisi Hayri Hayrioğlu, 1960’lı yıllarda Gürcistan’da basılmış “Lazlar’ın Tarihi” adlı kitabı Türkçeye çevirince, ortalık ansızın karıştı. Yoksa Lazlar da PKK militanları gibi dağa mı çıkacak?”

Haber ne maksatla yapılmıştı? Bilemiyorum. Ancak Hayri Hayrioğlu’yu açıkça hedef gösteriyordu. Hayri Hayrioğlu, Ahmet Özkan Melaşvili’den hedef gösterilmenin ne anlama geldiğini biliyordu. Bu yayından rahatsız olduğunu biliyorum. Bu haber, onda tedirginlik yaratmıştı.

 

Muhammed Vanilişi (1909- 1997) ve Hayri Hayrioğlu (1936-2003)

 

 


Anlaşılan birileri Hayri Hayrioğlu’nun bu çevirisiden rahatsız olmuştu. Görüldüğü kadarıyla bu haber için telefonda bir sorgulama yapılmıştı. Ardından da gazetecilikle alakası olmayan bir tarzda bir haber yayınlanmıştı. Haberin altındaki imza, Ümit Beyazoğlu’nun haberin böyle yayınlanmasında sorumluluğu var mıdır?! Bilemiyorum. Görüldüğü gibi, 1993’te bile Hayri Hayrioğlu böylesi bir psikolojik baskı altındaydı. 

 

Burada bir hatırlatmada bulunmak isterim: “Lazlar’ın Tarihi” adlı kitabın başlangıç bölümü, Çev: H. Vahtang Hinkiladze imzasıyla, “Çveneburi Kafkasoloji Dergisi”nin 1979’da İstanbul’da basılan 6-7. ortak sayısında yer almıştır.

Hemen belirteyim: “Hayri Hayrioğlu” diye yazınca, internette karşınızda tek bir resmi çıkıyor. O da net değil. O sözünü ettiğim dergide Muhammed Vanilişi ile birlikte yayınlanan fotoğrafını en kısa zamanda taratıp, onun o haliyle hafızalarda kalmasına yardımcı olacağım.

[Kaynak: Ali İhsan Aksamaz,  “Hayri Hayrioğlu’nun Ardından”, yusufbulut.com, 5 VII 2011 [“Laz Aydınları ve Sorumluluk”, Sorun Yayınları, İstanbul, 2011]

 


[Önerilen okumalar: Ali İhsan Aksamaz (Yayına Hazırlayan), Mç̆araloba/ “Txa do Mgeri”, “Nani”, “Uça Biç̆i”, “Ç̆ut̆a Nusa”, “Biç̆iş Obiru”, “Lazuri Oxaçkuşi Birapa”, “Ç̆ut̆a Karmat̆e”, Bunduru Qvai do K̆ak̆ali”, “Çilik Gyabgart̆u Komocis” (Lazuri P̆aramitepe, Tiflis, 1982), Ogni Kültür Dergisi, Sayı 1, İstanbul, 1993;  Ali İhsan Aksamaz (/Faik Ateş), “Lazca ve Megrelce Arasındaki İlişki”, (Lazuri P̆aramitepe, Tiflis, 1982),  Ogni Kültür Dergisi, Sayı 1, İstanbul, 1993; Ali İhsan Aksamaz, “Hayri Hayrioğlu”, 26. V. 2006 (“Dil-Tarih- Kültür- Gelenekleriyle Lazlar”, 2. Baskı, Belge Yayınları, İstanbul, 2014); Ali İhsan Aksamaz, “Ahmet Özkan Melaşvili ve Hayri Hayrioğlu’yu Andık”, yusufbulut.com/ circassiancenter.com.tr, 4-5 VII 2011 ( “Laz Aydınları ve Sorumluluk”, Sorun Yayınları, İstanbul, 2011; Ali İhsan Aksamaz, “Sandro’nun Hayatı”, sonhaber.ch/ circassiancenter.com.tr/ gurcuhaber.com, 16. IV. 2020; “Demokratik Gürcüler Platformu'nun Laz aydını Ali İhsan Aksamaz’la yaptığı röportajı Demokrat Haber okurlarının ilgisine sunuyoruz…”, demokrathaber.org/ circassiancenter.com.tr, 27. V. 2011; Erdoğan Şenol, “Gürcü Ansiklopedik Sözlüğü”, Emsal Matbaa Tanıtım Hiz. San. ve Tic. Ltd. Şti., Ankara, 2021; Eşref Yılmaz: “Göç olaylarında bilgi karmaşası çok yaygın!”, sonhaber.ch/ circassiancenter.com.tr/ gurcuhaber.com, 22. V. 2022; H. Hinkiladze (Çev.), “Laz Hikâyeleri/ “Sirke Vergisi”, “Padişah İle Laz”, Çveneburi Kafkasoloji Dergisi, Sayı 1, Gürcü Kültür Derneği Yayın Organı, Stockholm, İsveç, 1977; H. Hinkiladze (Çev.), “Yoksul Laz’ın Son Dileği”, Çveneburi Kafkasoloji Dergisi, Sayı 4- 5, Gürcü Kültür Derneği Yayın Organı, Stockholm, İsveç, 1978; H. Vahtang Hinkiladze, “Lazların Tarihi”, Çveneburi Kafkasoloji Dergisi, Sayı 6- 7, İstanbul, 1979; Hayri Hayrioğlu (Çev.), “Kazakistan’a Sürülen Lazlar”, Ogni Kültür Dergisi, Sayı 1, İstanbul, 1993; Hayri Hayrioğlu, “Muhammde Vanilişi’yi Yitirdik”, Çveneburi Kültürel Dergi, Sayı 28, İstanbul, 1998; Mehmet Ender Savcın: “Gürcistan’da akrabalarımız var!”, sonhaber.ch/ circassiancenter.com.tr, 11. X. 2020; Nevzat Kaya: “Büyük isimlerin değil, büyük davaların adamı olunuz!”, sonhaber.ch/ circassiancenter.com.tr, 4 XII 2018; Parna- Beka Çilaşvili, “Gürcüstan kitabı üzerine kısa bir değerlendirme”,  7. VIII. 2016;  Parna- Beka Çilaşvili, “Taşralı Gürcülerin kendilerini yeniden keşfi”, tetripiala.wordpress.com, 20. I. 2017; Parna- Beka Çiladze, “Yine mi “Çveneburi?”, tetripiala.wordpress.com, 12. IV.  2020; Parna- Beka Çiladze, “Çveneburi dergisini kim çıkardı?”, tetripiala.wordpress.com, 17. IV. 2020; Pridon Khalvaşi, Erdoğan Şenol (Çeviren), Gece Kitaplığı, Ankara, 2019; Rozeta Gujejiani, Giorgi Iremadze, Mirian Khositashvili, “Hayri Hayrioğlu (Vakhtang Malakmadze)” Georgian Parliament National Library Istanbul Georgian Art House, Tbilisi, 2019; Şanver Akın: “Gürcüstan” kitabı Türkiye’de yaşayan Gürcü halkı için bir milâttı!”, sonhaber.ch/ circassiancenter.com.tr/ gurcuhaber.com, 07. IV. 2020; Ümit Bayazoğlu, “Sıkıcı bir Laz fıkrası/ Polis emeklisi Hayri Hayrioğlu’nun başımıza ördüğü püskülü belâ”, EP/ Ekonomi Politika, sayı 31, İstanbul, 27. VI. 1993; Yakop Gogebaşvili, (Çeviren: Hayri Hayrioğlu), Yüz Yıl Önce Samegrelo ( Megrelya), Ogni Kültür Dergisi, Sayı 1, İstanbul, 1993; Zakaria Laşkaraşvili, (Çeviren: Hayri Hayrioğlu), “ Yüzyıl Önce Ç̆aneti”, Ogni Kültür Dergisi, Sayı 1, İstanbul, 1993]

 

aksamaz@gmail.com

 



https://www.circassiancenter.com/tr/hayri-hayrioglunun-ardindan/