4 Haziran 2025 Çarşamba

Lazca- Türkçe Fabllar-2/ BILDIRCIN İLE İBİBİK- OT̆RİK̆E DO ƷANA

 

 


 

 BILDIRCIN İLE İBİBİK- OT̆RİK̆E DO ƷANA

 

 

Bir zamanlar Bıldırcın ile İbibik birbirlerine şöyle dedi:

“Kardeş olalım, aynı evde yaşayalım.”

Bıldırcın:

 “Yuvamızı, eğrelti otlarının arasında yapalım. Kuru otları da yuvamızın etrafına yayarız. Böylece hem üşümeyiz hem de kimsenin gözüne çarpmayız. Oradan daha iyi bir yeri bulamayız.”

İbibik:

“Yok, olmaz! Bizi orada yılanlar yer. Hem yılanlar yemese bile, insanlar bizi ateşe verir. Ben orada asla yaşayamam.”

--Kardeşcağızım, hiç korkmayasın! Oranın yılanları da, insanları da beni çok iyi tanırlar. Hiç kimse bize kötülük yapmayı düşünmez, -dedi Bıldırcın.

--Sen ne diyorsun, Kardeşcağızım?! İnsanlar ve yılanlar kötülükten başka hiç bir şey yapamaz. Ben onlardan iyilik bekleyemem. Şöyle yapalım: Yuvamızı deniz kıyısında kuralım! Deniz kıyısında iyi bir meşe ağacı biliyorum. Öyle sağlam, öyle kuvvetli ki, kimse bize orada bir şey yapamaz. Yuvamızı o ağacın üzerinde yapalım. Yaşayabildiğimiz kadar orada yaşayalım!

Bıldırcın, İbibiğin bu söylediklerini hiç beğenmedi:

“Hayır, Kardeşcağızım; Rüzgâr, Denizi kaldırıp o ağacı da götürdüğü zaman, ya biz nereye gideceğiz o zaman?! Sen gel, benim dediğim gibi yapalım!”

-- Kardeşcağızım, ben senin bu kadar da korkak olduğunu hiç bilmiyordum. Ben hiçbir şeyden korkmam. İstersen, ben o denizi bile kurutabilirim. Gel, benim dediğim gibi yapalım!  O kadar da pısırık olma! -Dedi İbibik.

Uzunca bir süre Bıldırcın ile İbibik birbirlerini ikna edemediler.

Biri: “Böyle yapalım!”; diğeri:  “Yok, böyle yapalım!” Dedi. 

Her ne dendiyse, dendi; her ne olduysa, oldu. Birbirlerine girdiler, birbirlerini yiyip durdular. Sonunda da her biri istediği yere gitti.

Bıldırcın gidip eğrelti otlarının içine daldı. Yuvasını orada yaptı. Sonra da evlendi. Çoluk çocuğa karıştı. Artık başka bir şeye ihtiyacı yoktu. Ne var ki bir gün avcılar köpekleriyle gelip zavallı bıldırcını yuvasından kaçırdı. Kaçmaya alışkın olacaksın ki, kaçabilesin. Bıldırcın, eğrelti otlarının arasında yaşaya yaşaya zamanla uçmayı da unuttu. Uçmaya çalıştı ama avcılar tüfeklerini ateşleyip onu öldürdü.

Bıldırcın için Lazların şöyle bir sözü var:

 

“Bütün denizi aştım,

köprü yok;

bıldırcın öldürdüm,

kuş gibi değil!”

 

Şimdi de İbibiğin başına gelenleri görelim. İbibik gidip o söylediği ağacın üzerine yuvasını yaptı. Orada mutlu yaşıyordu. Bıldırcın’ın başına gelenleri duyunca kahkahayla gülmekten az kalsın ölüyordu. Bıldırcını avcıların öldürmesi de İbibiğin pek hoşuna gitti. Hemen kendisini övmeye başladı:

“Ben bu aklımla bu âlemde kral olmazsam, olmaz!”

Tanrı, onun bu sözlerini duydu; kızdı. Hemen Yağmur ile Rüzgârı çağırdı. 

Rüzgâr, Denizi kabarttı. Dolu ile Yağmur,  İbibiğin yuvasını bastı. Üstelik Gök de gürlüyordu. İbibik sanki bir işe yarayacakmış gibi hemen yere uzandı. Bacakları havaya kaldırdı. Bunu gören eşi sordu:

“Be adam, sen delirdin mi?! Bu havada dışarıda öyle ne yapıyorsun?!”

İbibik hemen lâf yetiştirdi:

“Güzelim, sen de hepten akılsız mısın? Görmüyor musun? Gök yıkılıyor. Ben de ayaklarımla göğü yerinde tutuyorum!”

Gel gör ki İbibik ayaklarıyla göğü tutamadı!  Deniz, o ağacı da devirip çok uzaklara götürdü. İşte o zaman İbibik kaçacak yer aradı. Uçmak istedi, uçamadı. Tüyleri ıslanmıştı. Küçücük İbibik de böylece denizin payına düştü. Deniz, onu da hemen yutuverdi.

 

“Uçmak istiyordu İbibik,

uçamadı, ıslanmıştı.

Büyüktü yüreği,

küçücük olduğunu bir türlü akıl edemiyordu.”

 

Bıldırcın ile İbibiğin hayatları işte böyle sonlanıyor. Bıldırcın, ölümü eğrelti otlarının arasında, İbibik,  ölümü suda buluyor.

 https://aliihsanaksamaz.blogspot.com/2025/05/lazca-turkce-fabllar-1-civciv.html

OT̆RİK̆E DO ƷANA

 

Arte ot̆rik̆e do ʒanak:

“Cumalepe dobivat do ar oxoris pskidatya”, tkves.

Ot̆rik̆ek uǯu ʒanas:

“Moxti, limxanapunas oxori-çkuni dop̆k̆odat do moşkva tipi kogobubğat; t̆ubuti mavanoren do mitisti tolis va nat̆en. Hamuşen k̆ai yeri sotiksani va mažirenanya”.

Ʒanak:

“Var, hek ǯiǯilapek omipxornan; ǯiǯilapek va mç̆k̆omes-na-ti, k̆oçepek daçxuris komemçaman. Ma hek var maskedinenya”.

--Cumak̆a, mo gaşkuynet̆as! Hekoni ǯiǯilapek do k̆oçepekti miçinoman, mitis çkunde p̆at̆obaş oxenu va mangonenya, -tku ot̆rik̆ek.

--Si mu zop̆on, Cuma- çkimi, k̆oçi do ǯiǯilas p̆at̆obaş met̆a mutu va axenenan, ma hemtepeşen k̆aoba va maçven. Moxti, haşo dop̆at: Obğe- çkuni zuğa- p̆icis kok̆obdvat! Zuğa- p̆icis ar k̆ay mç̆k̆oniş nca komiçkin. Heya heşo k̆ap̆et̆i do heşo menceloni ren-ki, mitis çkunde mutu va axenen. He ncas jin dop̆k̆odat oxori- çkuni do pskidat na maskedinenanşakis!

Ot̆rik̆es va moǯondu ʒanaşi notkvamepe do uǯu:

“Var, cumak̆a, ixik zuğa koyoselu do he nca mendoğapu- na, çku mu p̆aten, so bidaten? Moxti do ma na ptkvistey dop̆at!

--Cuma- çkimi, si hak̆onay mşkurinace na t̆i, va miçkit̆u. Ma mitişen va maşkurinen, ginon- na, zuğati momaçodinen. Ma na ptkvistey p̆at, tutula va rt̆aya!- uǯu ʒanak.

Dido oras pence ǯk̆es ot̆rik̆e do ʒanak.

Arik: “Haşo patya!” Majurak: “Var, haşo p̆atya!”

Muntxa itku, ditku, muntva ivu, divu. Hamtepe dolibaxes- doliç̆k̆omes do igzales mintxas na unt̆u yerişa.

Ot̆rik̆e idu do limxanapunas meşilu, dok̆odu obğe, ok̆ule diçilu, berepe domralu. Skidala- muşis mutu va uk̆oremt̆u. Ar ndğa k̆oçepe coğorepeten moxtes do omt̆ines zavali ot̆rik̆es. Ama omt̆inuşeti gegaperi t̆are-ki, gamt̆inasen. Limxanapunas na skidut̆u, ot̆rik̆es oputxu goç̆k̆ondu do: “epputxare”-şa, ot̆k̆çes do doyles. Hemuşeni Lazepes hamk̆ata tkvala uğunan:

“Mteli zuğa g/moyli,

xinci va ren;

ot̆rik̆e doyli, k̆inçi va ren!”

 

Haǯi çkva ʒanaşi domiskides. Ʒanati idu do uçkit̆us ncas jin obğe komodgu do skidut̆u k̆aobaten do xelinaperi. Ot̆rik̆eşi ambai ognuşi, t̆ua žiʒaten doğuru. Heşo k̆ay daǯonu ot̆rik̆e na iles, heşo moǯondu ti- muşi- ki ti- muşiş omʒku do oxvamu kogyoç̆k̆u:

“Ma çkimi ğnositen do menceliten k̆irali va bivi-na, va iven!”

 Nenape- muşi Ğormotik kognu do koducoxu mç̆ima do ixis.

İxik zuğa moselu, xorşak̆ali do mç̆ima ʒanaş obğes koyabažgu, nʒa xonʒut̆u. Ʒanakti, “Muntxa boreya”, do moyktu, t̆rik̆epe kodomtinu emtumani. Oxorca muşik:

“Ç̆e k̆oçi şa dideliiya hamk̆ata t̆aronis!”

Ʒanak:

“ Kale bozo, mtel uğnose re! Va žiromi, nʒa geykten do ma bokaçamya!”

Ama ʒanas nʒa va dakaçu. Zuğak gyoktu he nca do mendiğu. Ʒanak omtinuş gza goru. “Epputxareya”-şa, va yaputxinu, mtel şu t̆u. Ç̆uç̆ut̆a ʒana zuğas anç̆u.

 

“Ʒanas omt̆inu unt̆u,

va yaputxinu, şu t̆u.

Guri didi uğut̆u,

ç̆ut̆a na t̆u, va şunt̆u.”

 

Haşo içoden ot̆rik̆e doʒanaş skidala. Ot̆rik̆ek limxanapunas, ʒanak ǯk̆ais žiroms ğura- muşi.

 

 




[Kaynak kitap: Guram K̆art̆ozia, (Kaynak kişi: Memet̆ K̆azancioğli, Tbilisi, 9. II. 1968) “Lazuri T̆ekst̆ebi (-1)”, Gamomʒemloba “Meʒniereba”, Sak. SSR Meʒn. Ak̆ademiis St̆amba, Tbilisi, 1972 (Gürcü Alfabesinden Latin Alfabesine çevriyazı ve Lazcadan Türkçeye çeviri: Ali İhsan Aksamaz, İstanbul, 1997)]

 

aksamaz@gmail.com

 

https://www.circassiancenter.com/tr/lazca-turkce-fabllar-2-bildircin-ile-ibibik-ot%cc%86rik%cc%86e-do-%ca%92ana/