BILDIRCIN İLE İBİBİK- OT̆RİK̆E DO ƷANA
Bir
zamanlar Bıldırcın ile İbibik birbirlerine şöyle dedi:
“Kardeş
olalım, aynı evde yaşayalım.”
Bıldırcın:
“Yuvamızı, eğrelti otlarının arasında yapalım.
Kuru otları da yuvamızın etrafına yayarız. Böylece hem üşümeyiz hem de kimsenin
gözüne çarpmayız. Oradan daha iyi bir yeri bulamayız.”
İbibik:
“Yok,
olmaz! Bizi orada yılanlar yer. Hem yılanlar yemese bile, insanlar bizi ateşe
verir. Ben orada asla yaşayamam.”
--Kardeşcağızım,
hiç korkmayasın! Oranın yılanları da, insanları da beni çok iyi tanırlar. Hiç kimse
bize kötülük yapmayı düşünmez, -dedi Bıldırcın.
--Sen
ne diyorsun, Kardeşcağızım?! İnsanlar ve yılanlar kötülükten başka hiç bir şey yapamaz.
Ben onlardan iyilik bekleyemem. Şöyle yapalım: Yuvamızı deniz kıyısında
kuralım! Deniz kıyısında iyi bir meşe ağacı biliyorum. Öyle sağlam, öyle
kuvvetli ki, kimse bize orada bir şey yapamaz. Yuvamızı o ağacın üzerinde
yapalım. Yaşayabildiğimiz kadar orada yaşayalım!
Bıldırcın,
İbibiğin bu söylediklerini hiç beğenmedi:
“Hayır,
Kardeşcağızım; Rüzgâr, Denizi kaldırıp o ağacı da götürdüğü zaman, ya biz
nereye gideceğiz o zaman?! Sen gel, benim dediğim gibi yapalım!”
--
Kardeşcağızım, ben senin bu kadar da korkak olduğunu hiç bilmiyordum. Ben
hiçbir şeyden korkmam. İstersen, ben o denizi bile kurutabilirim. Gel, benim
dediğim gibi yapalım! O kadar da pısırık
olma! -Dedi İbibik.
Uzunca
bir süre Bıldırcın ile İbibik birbirlerini ikna edemediler.
Biri:
“Böyle yapalım!”; diğeri: “Yok, böyle
yapalım!” Dedi.
Her
ne dendiyse, dendi; her ne olduysa, oldu. Birbirlerine girdiler, birbirlerini yiyip
durdular. Sonunda da her biri istediği yere gitti.
Bıldırcın
gidip eğrelti otlarının içine daldı. Yuvasını orada yaptı. Sonra da evlendi. Çoluk
çocuğa karıştı. Artık başka bir şeye ihtiyacı yoktu. Ne var ki bir gün avcılar
köpekleriyle gelip zavallı bıldırcını yuvasından kaçırdı. Kaçmaya alışkın
olacaksın ki, kaçabilesin. Bıldırcın, eğrelti otlarının arasında yaşaya yaşaya zamanla
uçmayı da unuttu. Uçmaya çalıştı ama avcılar tüfeklerini ateşleyip onu öldürdü.
Bıldırcın
için Lazların şöyle bir sözü var:
“Bütün
denizi aştım,
köprü
yok;
bıldırcın
öldürdüm,
kuş
gibi değil!”
Şimdi
de İbibiğin başına gelenleri görelim. İbibik gidip o söylediği ağacın üzerine
yuvasını yaptı. Orada mutlu yaşıyordu. Bıldırcın’ın başına gelenleri duyunca kahkahayla
gülmekten az kalsın ölüyordu. Bıldırcını avcıların öldürmesi de İbibiğin pek
hoşuna gitti. Hemen kendisini övmeye başladı:
“Ben
bu aklımla bu âlemde kral olmazsam, olmaz!”
Tanrı,
onun bu sözlerini duydu; kızdı. Hemen Yağmur ile Rüzgârı çağırdı.
Rüzgâr,
Denizi kabarttı. Dolu ile Yağmur, İbibiğin
yuvasını bastı. Üstelik Gök de gürlüyordu. İbibik sanki bir işe yarayacakmış
gibi hemen yere uzandı. Bacakları havaya kaldırdı. Bunu gören eşi sordu:
“Be
adam, sen delirdin mi?! Bu havada dışarıda öyle ne yapıyorsun?!”
İbibik
hemen lâf yetiştirdi:
“Güzelim,
sen de hepten akılsız mısın? Görmüyor musun? Gök yıkılıyor. Ben de ayaklarımla göğü
yerinde tutuyorum!”
Gel
gör ki İbibik ayaklarıyla göğü tutamadı!
Deniz, o ağacı da devirip çok uzaklara götürdü. İşte o zaman İbibik
kaçacak yer aradı. Uçmak istedi, uçamadı. Tüyleri ıslanmıştı. Küçücük İbibik de
böylece denizin payına düştü. Deniz, onu da hemen yutuverdi.
“Uçmak
istiyordu İbibik,
uçamadı,
ıslanmıştı.
Büyüktü
yüreği,
küçücük
olduğunu bir türlü akıl edemiyordu.”
Bıldırcın
ile İbibiğin hayatları işte böyle sonlanıyor. Bıldırcın, ölümü eğrelti
otlarının arasında, İbibik, ölümü suda
buluyor.
OT̆RİK̆E DO ƷANA
Arte
ot̆rik̆e do ʒanak:
“Cumalepe
dobivat do ar oxoris pskidatya”, tkves.
Ot̆rik̆ek
uǯu ʒanas:
“Moxti,
limxanapunas oxori-çkuni dop̆k̆odat do moşkva tipi kogobubğat; t̆ubuti
mavanoren do mitisti tolis va nat̆en. Hamuşen k̆ai yeri sotiksani va mažirenanya”.
Ʒanak:
“Var,
hek ǯiǯilapek omipxornan; ǯiǯilapek va mç̆k̆omes-na-ti, k̆oçepek daçxuris
komemçaman. Ma hek var maskedinenya”.
--Cumak̆a,
mo gaşkuynet̆as! Hekoni ǯiǯilapek do k̆oçepekti miçinoman, mitis çkunde
p̆at̆obaş oxenu va mangonenya, -tku ot̆rik̆ek.
--Si
mu zop̆on, Cuma- çkimi, k̆oçi do ǯiǯilas p̆at̆obaş met̆a mutu va axenenan, ma
hemtepeşen k̆aoba va maçven. Moxti, haşo dop̆at: Obğe- çkuni zuğa- p̆icis
kok̆obdvat! Zuğa- p̆icis ar k̆ay mç̆k̆oniş nca komiçkin. Heya heşo k̆ap̆et̆i do
heşo menceloni ren-ki, mitis çkunde mutu va axenen. He ncas jin dop̆k̆odat
oxori- çkuni do pskidat na maskedinenanşakis!
Ot̆rik̆es
va moǯondu ʒanaşi notkvamepe do uǯu:
“Var,
cumak̆a, ixik zuğa koyoselu do he nca mendoğapu- na, çku mu p̆aten, so bidaten?
Moxti do ma na ptkvistey dop̆at!
--Cuma-
çkimi, si hak̆onay mşkurinace na t̆i, va miçkit̆u. Ma mitişen va maşkurinen,
ginon- na, zuğati momaçodinen. Ma na ptkvistey p̆at, tutula va rt̆aya!- uǯu ʒanak.
Dido
oras pence ǯk̆es ot̆rik̆e do ʒanak.
Arik:
“Haşo patya!” Majurak: “Var, haşo p̆atya!”
Muntxa
itku, ditku, muntva ivu, divu. Hamtepe dolibaxes- doliç̆k̆omes do igzales
mintxas na unt̆u yerişa.
Ot̆rik̆e
idu do limxanapunas meşilu, dok̆odu obğe, ok̆ule diçilu, berepe domralu.
Skidala- muşis mutu va uk̆oremt̆u. Ar ndğa k̆oçepe coğorepeten moxtes do
omt̆ines zavali ot̆rik̆es. Ama omt̆inuşeti gegaperi t̆are-ki, gamt̆inasen.
Limxanapunas na skidut̆u, ot̆rik̆es oputxu goç̆k̆ondu do: “epputxare”-şa,
ot̆k̆çes do doyles. Hemuşeni Lazepes hamk̆ata tkvala uğunan:
“Mteli
zuğa g/moyli,
xinci
va ren;
ot̆rik̆e
doyli, k̆inçi va ren!”
Haǯi
çkva ʒanaşi domiskides. Ʒanati idu do uçkit̆us ncas jin obğe komodgu do
skidut̆u k̆aobaten do xelinaperi. Ot̆rik̆eşi ambai ognuşi, t̆ua žiʒaten doğuru.
Heşo k̆ay daǯonu ot̆rik̆e na iles, heşo moǯondu ti- muşi- ki ti- muşiş omʒku do
oxvamu kogyoç̆k̆u:
“Ma
çkimi ğnositen do menceliten k̆irali va bivi-na, va iven!”
Nenape- muşi Ğormotik kognu do koducoxu mç̆ima
do ixis.
İxik
zuğa moselu, xorşak̆ali do mç̆ima ʒanaş obğes koyabažgu, nʒa xonʒut̆u. Ʒanakti,
“Muntxa boreya”, do moyktu, t̆rik̆epe kodomtinu emtumani. Oxorca muşik:
“Ç̆e
k̆oçi şa dideliiya hamk̆ata t̆aronis!”
Ʒanak:
“
Kale bozo, mtel uğnose re! Va žiromi, nʒa geykten do ma bokaçamya!”
Ama
ʒanas nʒa va dakaçu. Zuğak gyoktu he nca do mendiğu. Ʒanak omtinuş gza goru.
“Epputxareya”-şa, va yaputxinu, mtel şu t̆u. Ç̆uç̆ut̆a ʒana zuğas anç̆u.
“Ʒanas
omt̆inu unt̆u,
va
yaputxinu, şu t̆u.
Guri
didi uğut̆u,
ç̆ut̆a
na t̆u, va şunt̆u.”
Haşo
içoden ot̆rik̆e doʒanaş skidala. Ot̆rik̆ek limxanapunas, ʒanak ǯk̆ais žiroms
ğura- muşi.
[Kaynak kitap: Guram K̆art̆ozia, (Kaynak
kişi: Memet̆ K̆azancioğli, Tbilisi, 9. II. 1968) “Lazuri T̆ekst̆ebi (-1)”,
Gamomʒemloba “Meʒniereba”, Sak. SSR Meʒn. Ak̆ademiis St̆amba, Tbilisi, 1972
(Gürcü Alfabesinden Latin Alfabesine çevriyazı ve Lazcadan Türkçeye çeviri: Ali
İhsan Aksamaz, İstanbul, 1997)]