8 Ocak 2025 Çarşamba

Bir “Aydın”a E-posta

 





Bir “Aydın”a E-posta

 

2007 yılının sonları ile 2008 yılının başlarında, aynı ekibin elemanları olup olmadıklarını ve birbirlerinden haberdar olup olmadıklarını bilemediğim biri bey, diğeri hanım, iki farklı kişi benimle bağlantı kurmaya çalıştı. Biriyle e-posta ile yazıştım.  Diğeri önce telefonla aradı daha sonra da Aksaray’daki bir pastanede buluştuk.  Bir Laz dergisi çalışması yürütmek istediklerini, beni de aralarında görmek istediklerini söylüyorlardı. Söylediklerine göre benim bilgi ve birikimimden faydalanmak istiyorlarmış. Sanki sormuşum gibi, öncelikle paranın sorun olmadığını ısrarla vurguluyorlardı. Her iki kişiye de paranın kaynağını sordum. Her ikisi de geçiştirdi. O zaman anlayabildiğim kadarıyla bu iki kişi de dış kaynaklı bir vakfın yönlendirmesiyle hareket ediyorlardı. Ancak her ikisinin de bunun pek de farkında olmadıklarının kanaatine vardım. Oysa onlar, bunu umursamıyorlardı.  Kolkhoba. org’u arkadaşlarla beraber kuralı o sıralarda henüz iki yıl olmuştu. Yukarıda sözünü ettiğim iki kişinin benimle bağlantı kurdukları sıralarda Bülent Mustafa Sonbay, Memedali Barış Beşli, İsmail Avcı da İstanbul’da bir Laz Kültür Derneği kurma faaliyetleri yürütüyorlardı. Benimle de bağlantı kurmuşlardı. Paranın sorun olmadığını öne çıkaran, ancak kaynağını açıklamayan bu iki kişinin yaklaşımları bana hiç de normal gelmediği için her ikisini de hak ettikleri bir dille tersledim. Aşağıdaki e-posta, o pastane buluşmasından sonra benimle yaptığı telefon konuşmasının ardından o hanıma gönderilmişti.

 

“Selam ….. Hanım; yükünüzün çok ağır olduğunu, böylesi bir görevi başaramamanın korkusunu bütün bedeninizde olanca ağırlığıyla hissettiğinizi, dolayısıyla da büyük bir stres altında bulunduğunuzu anladım. Ancak bu işi yazıya dökülmüş olarak sürdürmemenizin ilerde sizin aleyhinize kullanılabileceğini ve çeşitli kademelerde başınızı ağrıtabileceğini, bunun da sizin ruh sağlığınızı şimdi olduğundan daha da bozacağını düşündüğüm için, önerimi bir kaç kez yineledim. Verdiğiniz cevapta kullandığınız üsluptan, daha şimdiden ruh sağlığınızın ciddî derecede bozulduğunu görüyor ve çok üzülüyorum. Bu sebeple  sizi ve yazdıklarınızı, bugüne kadar  hiç kimseye olmadığım kadar anlayışla karşılıyor ve yine de size yardımcı olmak istiyorum.


Pastanedeki ilk buluşmamızda sizi anladım. Bir şeyler yapmak istiyorsunuz. Ancak hiç bir şey bilmiyorsunuz ve psikolojik yapınız böylesi nazik bir konuda derin bir diplomasi uygulamaya uygun değil. Sinirlerinizin çelik gibi sağlam olması gerekiyor. Ayrıca ilgilendiğiniz konu oldukça ciddî. Derin bir bilgi ve deneyim gerektiriyor. Bu konuda derin bir bilgi ve deneyiminizin olmamasına, konuya hakim olmamanıza ve iki satır bile olsa Lazca yazamamanıza rağmen, böylesi çirkef ilişkilerin hüküm sürdüğü bir alanda kendinizi kahramanca ortaya atmanız beni doğrusu çok duygulandırdı. Sürekli telefon ederek tarafımdan ısrarla yardım ve bilgilendirme taleplerinizi kırmak istemediğim için de, size yardımcı olmaya karar verdim. Siz beni buldunuz. Pastane buluşmamızda; bilmediğiniz, akıl edemediklerinizi hatta akıl erdiremediğiniz konuları size öğretmem için benden ısrarla yardım istediniz. Unuttunuz mu?! Sizi bu konularda yönlendirip yönetmemi istediniz. İstediğiniz sürece size her türlü desteği vereceğim. İpleri kopartan ve kopartılmasına yardımcı olacak olan ben olmayacağım. Aldığım eğitim, bilgi ve birikimimim, bana “leb demeden leblebiyi anlama” yeteneği kazandırdı. Onun için, gelişmeleri önceden görüyor ve işin nereye varacağını kestirebiliyorum. Ayrıca kimin ipinin kimin elinde olabileceğini de görüyorum. Yazdıklarımı okuyun. İlk okuyuşta anlamazsanız, bir kaç kez okuyun. Daha sonra bir daha. Yine de yazdıklarımı anlamazsanız. Türkçeyi bilmediğinize hükmedin. Ancak üzülmeyin, öğrenirsiniz. Bilmemek ayıp değil. Kötü olan bilmediğini bilmemek. Üstelik birileri bilmediğinizi biliyor ve siz de bunu bilmiyorsanız, vah halinize. Bu iş bir-iki kişinin işi değil, kolektif bir çalışmadır. Bu işin içine Memedali Barış Beşli, İsmail Avcı, Ahmet Hulusi Kırım da katılmalıdır. Onların adları anılınca, onlar hakkında anlattıklarınız beni dehşete düşürdü. O tavrınızdan vazgeçin. Sorun o kişilerde değil. Hedef onlar değil. Bu işi kişiselleştirmeniz hoş değil. Özel ilişkilerinizde onlarla yaşadıklarınızı bu kolektif konuya yansıtmayın lütfen. Unutmayın, siz bu işe daha çok yeni girdiniz, girmediniz. Onlar 15 yıldır bu işin içinde. Onlardan öğreneceğiniz çok şey var. Hem de çok. Başarılar.

(Ali İhsan Aksamaz, 5 Mart 2008)”

 


 


 

[Önerilen okumalar: Ali İhsan Aksamaz, “Birinci Laz Kültürü Toplantısı”, circassiancenter.com.tr, 5. XII. 2004; Ali İhsan Aksamaz, “Bir “Aydın”a İki Mektup”, circassiancenter.com.tr,  3. I.  2008; Ali İhsan Aksamaz, “Laz Aydınları Platformu Oluşturma Toplantılarındaki Konuşmalarım” (“Laz Aydınları ve Sorumluluk, 1. Baskı, Sorun Yayınları, İstanbul, 2011)/ sonhaber.ch/ circassiancenter.com.tr; Ali İhsan Aksamaz, “Bazı Laz Aydınları Arasında Geciken Hesaplaşmalar ve Unutulan Kimlik Mücadelesi”, circassiancenter.com.tr, 21. VIII. 2011; Ali İhsan Aksamaz, “Ogni Kültür Dergisi (Anı-1)”, circassiancenter.com.tr, 15. XI. 2015; “İstim arkadan gelir”, lazuri.com]


aksamaz@gmail.com


https://www.circassiancenter.com/tr/bir-aydina-e-posta/