Bir “Aydın”a
E-posta
2007 yılının sonları ile 2008 yılının başlarında, aynı ekibin
elemanları olup olmadıklarını ve birbirlerinden haberdar olup olmadıklarını bilemediğim
biri bey, diğeri hanım, iki farklı kişi benimle bağlantı kurmaya çalıştı. Biriyle
e-posta ile yazıştım. Diğeri önce
telefonla aradı daha sonra da Aksaray’daki bir pastanede buluştuk. Bir Laz dergisi çalışması yürütmek
istediklerini, beni de aralarında görmek istediklerini söylüyorlardı. Söylediklerine
göre benim bilgi ve birikimimden faydalanmak istiyorlarmış. Sanki sormuşum
gibi, öncelikle paranın sorun olmadığını ısrarla vurguluyorlardı. Her iki
kişiye de paranın kaynağını sordum. Her ikisi de geçiştirdi. O zaman
anlayabildiğim kadarıyla bu iki kişi de dış kaynaklı bir vakfın
yönlendirmesiyle hareket ediyorlardı. Ancak her ikisinin de bunun pek de farkında
olmadıklarının kanaatine vardım. Oysa onlar, bunu umursamıyorlardı. Kolkhoba. org’u arkadaşlarla beraber kuralı o
sıralarda henüz iki yıl olmuştu. Yukarıda sözünü ettiğim iki kişinin benimle
bağlantı kurdukları sıralarda Bülent Mustafa Sonbay, Memedali Barış Beşli, İsmail Avcı da İstanbul’da bir
Laz Kültür Derneği kurma faaliyetleri yürütüyorlardı. Benimle de bağlantı
kurmuşlardı. Paranın sorun olmadığını öne çıkaran, ancak kaynağını açıklamayan
bu iki kişinin yaklaşımları bana hiç de normal gelmediği için her ikisini de
hak ettikleri bir dille tersledim. Aşağıdaki e-posta, o pastane buluşmasından
sonra benimle yaptığı telefon konuşmasının ardından o hanıma gönderilmişti.
“Selam ….. Hanım; yükünüzün çok ağır olduğunu, böylesi
bir görevi başaramamanın
korkusunu bütün bedeninizde olanca ağırlığıyla hissettiğinizi, dolayısıyla da büyük bir stres altında bulunduğunuzu
anladım. Ancak bu işi yazıya dökülmüş olarak
sürdürmemenizin ilerde sizin aleyhinize
kullanılabileceğini ve çeşitli kademelerde başınızı ağrıtabileceğini, bunun da sizin ruh sağlığınızı şimdi
olduğundan daha da bozacağını düşündüğüm
için, önerimi bir kaç kez yineledim. Verdiğiniz
cevapta kullandığınız üsluptan, daha şimdiden ruh sağlığınızın ciddî derecede bozulduğunu görüyor ve çok
üzülüyorum. Bu sebeple sizi ve
yazdıklarınızı, bugüne kadar hiç kimseye olmadığım kadar anlayışla karşılıyor ve yine de size yardımcı
olmak istiyorum.
Pastanedeki ilk buluşmamızda sizi anladım. Bir
şeyler yapmak istiyorsunuz. Ancak hiç bir
şey bilmiyorsunuz ve psikolojik yapınız böylesi
nazik bir konuda derin bir diplomasi uygulamaya uygun değil. Sinirlerinizin çelik gibi sağlam olması gerekiyor. Ayrıca
ilgilendiğiniz konu oldukça ciddî. Derin bir
bilgi ve deneyim gerektiriyor. Bu konuda
derin bir bilgi ve deneyiminizin olmamasına, konuya hakim olmamanıza ve iki satır bile olsa Lazca yazamamanıza
rağmen, böylesi çirkef ilişkilerin hüküm sürdüğü
bir alanda kendinizi kahramanca ortaya
atmanız beni doğrusu çok duygulandırdı. Sürekli telefon ederek tarafımdan ısrarla yardım ve bilgilendirme taleplerinizi kırmak istemediğim için de, size
yardımcı olmaya karar verdim. Siz beni
buldunuz. Pastane buluşmamızda; bilmediğiniz, akıl edemediklerinizi hatta akıl erdiremediğiniz konuları
size öğretmem için benden ısrarla yardım
istediniz. Unuttunuz mu?! Sizi bu konularda yönlendirip yönetmemi istediniz. İstediğiniz sürece size her türlü
desteği vereceğim. İpleri kopartan ve
kopartılmasına yardımcı olacak olan ben
olmayacağım. Aldığım eğitim, bilgi ve birikimimim, bana “leb demeden leblebiyi anlama” yeteneği kazandırdı. Onun
için, gelişmeleri önceden görüyor ve işin
nereye varacağını kestirebiliyorum. Ayrıca kimin
ipinin kimin elinde olabileceğini de görüyorum. Yazdıklarımı okuyun. İlk okuyuşta anlamazsanız, bir kaç kez okuyun.
Daha sonra bir daha. Yine de yazdıklarımı
anlamazsanız. Türkçeyi bilmediğinize hükmedin.
Ancak üzülmeyin, öğrenirsiniz. Bilmemek ayıp değil. Kötü olan bilmediğini bilmemek. Üstelik birileri
bilmediğinizi biliyor ve siz de bunu
bilmiyorsanız, vah halinize. Bu iş bir-iki kişinin işi değil, kolektif bir çalışmadır. Bu işin içine Memedali
Barış Beşli, İsmail Avcı, Ahmet Hulusi Kırım
da katılmalıdır. Onların adları anılınca,
onlar hakkında anlattıklarınız beni dehşete düşürdü. O tavrınızdan vazgeçin. Sorun o kişilerde değil. Hedef
onlar değil. Bu işi kişiselleştirmeniz
hoş değil. Özel ilişkilerinizde onlarla yaşadıklarınızı
bu kolektif konuya yansıtmayın lütfen. Unutmayın, siz bu işe daha çok yeni girdiniz, girmediniz. Onlar 15
yıldır bu işin içinde. Onlardan
öğreneceğiniz çok şey var. Hem de çok. Başarılar.
(Ali İhsan Aksamaz, 5 Mart 2008)”
[Önerilen okumalar: Ali İhsan Aksamaz, “Birinci Laz Kültürü
Toplantısı”, circassiancenter.com.tr, 5. XII. 2004; Ali İhsan Aksamaz, “Bir “Aydın”a
İki Mektup”, circassiancenter.com.tr, 3.
I. 2008; Ali İhsan Aksamaz, “Laz
Aydınları Platformu Oluşturma Toplantılarındaki Konuşmalarım” (“Laz Aydınları
ve Sorumluluk, 1. Baskı, Sorun Yayınları, İstanbul, 2011)/ sonhaber.ch/
circassiancenter.com.tr; Ali İhsan Aksamaz, “Bazı Laz Aydınları Arasında
Geciken Hesaplaşmalar ve Unutulan Kimlik Mücadelesi”, circassiancenter.com.tr,
21. VIII. 2011; Ali İhsan Aksamaz, “Ogni Kültür Dergisi (Anı-1)”, circassiancenter.com.tr,
15. XI. 2015; “İstim arkadan gelir”, lazuri.com]
https://www.circassiancenter.com/tr/bir-aydina-e-posta/