15 Ocak 2025 Çarşamba

Eğitim Sen ve Bireylerin Ana Dillerinde Öğretim Hakkı

 


Eğitim Sen ve Bireylerin Ana Dillerinde Öğretim Hakkı


 

Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası, tüzüğünde yer alan “anadil” ifadesi yüzünden mahkemelik oldu. Bu yüzden Ankara, bu hafta başında Eğitim Senli Eğitim ve Bilim Emekçilerinin, sendikalarının mahkemelik olmalarına karşı yürüttükleri bir oturma eylemine daha tanıklık etti. Öğretmenler, sendikalarını savundu. Oturma eylemleri sırasında hoparlörlerden yükselen Kırmanci, Lazca ve Zazaca türküler eşliğinde çekilen halaylar, oynanan horonlar aslında bu ülkenin diğer ana dillerinin de var olduğunun bir kez daha tesciliydi.  

 

 

Eğitim Sen’in tüzüğünde yer alan ve mahkemelik olmasına sebep olan “ana dili” konusu, “Sendikanın Amaçları” ara başlığı altında verilen 2. maddenin b şıkkında yer alıyor: “ (Eğitim Sen) … bireylerin anadillerinde  öğrenim görmesini ve kültürlerini geliştirmesini savunur.”  Ben, âdet olduğu üzere, adalete intikâl etmiş bir konu hakkında bir yorumda bulunamayacağım. Ülkemizin imzaladığı uluslararası antlaşmaların iç hukuk üzerinde olduğuna da vurgu yapmayacağım. Öncelikle ülkemizdeki kavram kargaşasına dikkat çekmekle söze başlayacağım. “Eğitim” mi? “Öğretim” mi? “Eğitim- öğretim” mi? Devam etmek istiyorum. “Ana dil” mi? “Anadil” mi? “Anadilde öğretim” mi? “Anadil öğretimi” mi? “Anadilde eğitim-öğretim” mi? “Anadil eğitim-öğretimi” mi? Bu, sıralamaya çalıştığım kavramlar tam olarak neyi ifade ediyor? Konunun tarafları öncelikle bu kavramlara bir açıklık getirmeli, ardından da Türkiye’nin diğer ana dilleriyle bağlantılı bu kavramları kullanarak tartışmalıdırlar. Yoksa yapılan iş, hangi boyutta olursa olsun,  havanda su dövmekten öteye geçemeyecektir.

 

 

Ülkemizde birçok ana dilinin konuşulduğu bir gerçek. Çıkartılan yönetmeliklerde de adları anılmayan bu dillerin hangilerinin olduğu, hangi yörelerde kaç kişi tarafından konuşulduğu hâlâ belli değil.

 

Aslında demokratikleşmenin bir sonucu olarak, siyasî otorite bir çalışma başlatmalıydı. Türkiye’nin diğer ana dillerini tespit etmeli, bu dillerin konuşanlarını kültürel alanda desteklemeliydi. Örneğin, bu dillerin enstitüleri kurulmalı, öncelikle bu dillerin ilk ağızda on bin kelimelik sözlükleri çıkartılmalıydı. Bu sözlükler temel alınarak, öncelikle ilkokul ilk sınıf öğrencileri düzeyine hitap eden masal, hikâye kitapları CD’leriyle birlikte yayınlanmalıydı. Ardından bu dillerin gramer ve eksersiz kitapları çıkartılmalıydı. Bütün bunlarla eş zamanlı olarak bu ana dillerini öğretecek ve radyo TV vb. faaliyetleri bu dillerde yürütecek, gazeteleri bu dillerde yayınlayacak personel yetiştirilmeliydi. Fiiliyata geçilmeliydi. Devlet, ülkenin diğer anadilleriyle barışmalıydı. Ne oldu? İki yönetmelik çıkartıldı, beş ana dilinde TRT, radyo ve TV yayınlarına başladı. Bu ana dillerde yapılan yayınlar birçok bakımdan izleyicisinden kabul görmedi. Çoğu ana dili ise TRT tarafından görülmedi.

 

 

Aslında Türkiye’deki ana dili sorunu bundan yetmiş beş yıl önce, 1 Ocak 1929’da  çalışmalara başlayan “Millet Mektepleri”nde çözülebilirdi. O dönemde müttefikimiz olan Sovyetler Birliği’nin desteği bu konuda da kuşkusuz tam olacaktı. Sovyetler Birliği’nin yanı sıra ülkemizde de konuşulan ve Sovyet Yönetimi tarafından “kültürel haklar” verilen Abazaca, Adığece, Kabardeyce, Karaçaylı-Balkarlıca, Osetçe, Çeçence, İnguşça, Avarca, Lazca gibi “Genç Yazılı Diller”in ilk alfabelerinin Latin kökenli olması, genç Türkiye Cumhuriyeti’nin “ana dili sorunu”nu çözmek için altın değerinde bir imkânı nasıl elinden kaçırdığı bizlere bugün daha açık bir şekilde gösteriyor.

 

Diğer ana dillere saygı gösterecek ve onların kurumsal olarak gelişmelerine katkı sağlayacak bir anlayışın, ülkemiz ve dünya kültürel zenginliğine bugün sağlayacağı katkıyı tahmin bile edemeyiz. Oysa diğer ana dilleri baskı altına alan, değil kurumsallaşmalarını, bazı dönemlerde konuşulmalarını bile engellemeye çalışan anlayışın Türkçeyi de koruyup geliştirebilmesi ve zenginleştirebilmesi beklenemezdi. Öyle de oldu. Türkiye’nin diğer ana dillerine karşı arslan kesilenlerin; İngilizce, Fransızca, Almanca karşısında boyun eğmeleri, inkârcılığın teslimiyetçiliğin ikiz kardeşi olduğu bir kez daha gösteriyor.

 

1920’lu, 1930’lu ve hatta 1940’lı  yıllarda “ana dili”, pedagojik özellikli bir konuydu. Eğer çocuk tek dilliyse ve bu dil de Türkçe dışındaki bir dilse, o çocuğu okulda, ileriki yıllarda etkilerinden kurtulamayacağı travmalar bekliyordu. Bu çocuk; kendisini, çevresini, doğayı ve bunlarla kendisi arasındaki ilişkileri ana dili neyse, o dille kavrayarak okula geliyor, hiç bilmediği bir dili baskıyla öğrenmeye ve o dille eğitim-öğretime zorlanıyordu. Böylelikle ne kendi anadilini ne de Türkçeyi iyi öğrenebilen kuşaklar ortaya çıkıyordu. Günlük hayatı yüz kelimeyle sürdürmeye çalışan, dediği anlaşılmayan günümüzün insan tipi o uygulamaların sonucudur. Oysa hem Türkçeye hakim hem de yerel ana diline hakim, kendisine güvenen, çevresiyle uyumlu, üreten yurttaşlar yetiştirilebilirdi. İnsanlar baskılarla “gizli din” taşımaya adeta mecbur edildiler. Yoksa her şey bu kadar kısa sürede alt-üst olur muydu?!

 

 

Günümüzde “ana dili” artık büyük ölçüde bir demokrasi sorunudur. Yurttaşlık bilinç ve bağlarının geliştirilmesi için Türkiye’nin diğer ana dillerinin korunup geliştirilmesi ve kurumsal olarak gelecek kuşaklara aktarılması için siyasî otorite, cesur demokratik adımlar atmalıdır.  Eğitim Sen gibi kuruluşlar, tüzüklerinde “ana dili” ifadesi yer alıyor diye mahkemelik olmamalı, tam aksine bu kuruluşlar desteklenerek güçlerinden faydalanılmalıdır. Örneğin, ilk etapta Latin alfabesine dayanan alfabelerle on bin kelimelik temel bir Abazaca-Türkçe, Adığece-Türkçe, Çeçence-Türkçe, Gürcüce- Türkçe, Karaçaylı- Balkarlıca-Türkçe, Kırmançi-Türkçe, Lazca-Türkçe, Zazaca-Türkçe sözlük için çalışmalar başlatılabilir. Eğitim Sen bu görevi üstlenerek pekâlâ güzel bir mesaj verebilir ve birilerini de utandırabilir.

 

 

 


[Kaynak: Ali İhsan Aksamaz, “Eğitim Sen ve Bireylerin Ana Dillerinde Öğrenim Hakkı”, Öteki İstanbul Gazetesi, Sayı 20, 16-31 Ağustos, 2004]

 

 

[Önerilen okumalar: Ali İhsan Aksamaz, “Türkiye’nin Ana dili Zenginliği”, 27. XII. 2007, circassiancenter.com; Ali İhsan Aksamaz, “Kültürel Zenginliğimizin Farkında Olamayışımız”,  Sanat Estetik Politika / Kültür-Sanat Konferansı Tebliğleri, Sorun Yayınları, İstanbul, 2008; Ali İhsan Aksamaz, “Şu Bizim Sahipsiz Lazca”, Eğitim Sen/lazca.org/  circassiancenter.com.tr, 31. V. 2009; Ali İhsan Aksamaz, “CHP-TRT ve Lazca”, Sorun Polemik/ Marksist İnceleme Araştırma Eleştiri Dergisi, Sayı: 38, Sorun Yayınları, İstanbul, 2009/ jinepsgazetesi.com, 31. X. 2009;  Ali İhsan Aksamaz, “Kılıçdaroğlu’nun Lazca Hassasiyeti”, demokrathaber.org/ sonhaber.ch/ circassiancenter.com.tr, 7. VIII. 2011; Ali İhsan Aksamaz, “Yine Geldi 21 Şubat/ Xolo Komoxtu 21 K̆undura”, yusufbulut.com/ suryaniler.com/ sonhaber.ch/ circassiancenter.com.tr, 21. II. 2012;  Ali İhsan Aksamaz, "CHP’li Hiç Olmadım; AKP’li de Değilim!", yusufbulut.com/ sonhaber.ch/ circassiancenter.com.tr, 21. IX. 2013; Ali İhsan Aksamaz, “Ağlama! Değmez Bu 21 Şubat Gözyaşlarına!”,   kuzgunportal.com, circassiancenter.com.tr, 5. XI. 2020; Ali İhsan Aksamaz, “Ana Dili”nde Eğitim- Öğretim ve “Ana Dili” Eğitimi- Öğretimi Üzerine Makaleler”, circassiancenter.com.tr; Ali İhsan Aksamaz, “Ana dili” Eğitimi- Öğretimi Üzerine Makaleler", sonhaber.ch, 0. XI. 2022; Ali İhsan Aksamaz , “TBMM’de CHP Grubu adına Lazca Konuş[ama]ma”, 19. III. 2024; Semih Akgün (Ali İhsan Aksamaz ile Söyleşi): “Anadilleriyle ilgili insanların söyledikleri hamaset dolu lâflarının içini bir proje etrafında doldurmak üzere bir araya gelmeleri ve neyi nasıl yapacakları konusunda işbaşı yapmaları gereklidir.”, cherkessia.net, 28. VII. 2011; Semih Akgün (Ali İhsan Aksamaz ile Söyleşi): “Ana dillerin “ağız, şive, lehçe ve diyalekt” farklılıklarını öne sürenler, bu anadilleri küçümsemek için bunu yapıyorlar”, cherkessia.net, 19. VI. 2012; “TBMM Lazca Yazılan Dilekçeyi Ek Olarak Kabul Etti”/ Faik Aksamaz’ın Dilekçesi, Star Gazetesi, 16. XII. 2006]

 

aksamaz@gmail.com

 

 

https://www.circassiancenter.com/tr/egitim-sen-ve-bireylerin-ana-dillerinde-ogretim-hakki/