Bir “Haber”in “Türkçe”si
TRT’nin Lazca yayın yapmamasına
Rize eski milletvekili Mehmet Bekâroğlu haklı olarak tepki gösterdi. Yaptığı
basın açıklamasının ardından, Lazlar ve Lazca bir kez daha gündeme geldi. Bu
konuyla bağlantılı son güncel gelişmelere değinmeden önce, Lazlar hakkında kısaca bilgi vermenin, faydalı
olacağını düşünüyorum. Böylelikle TRT’nin Lazca yayın yapmayarak, bu dili
konuşan insanlara nasıl bir haksızlıkta bulunduğu daha açık bir şekilde
anlaşılacaktır.
“Kolh”lardan, “Laz” adıyla ilk
bahseden 1. yüzyıl tarihçisi Plinius olmuştur. 2. yüzyıl tarihçisi Arrianus zamanında Lazlar,
(günümüzde Abhazya sınırları içinde
kalan) Sokhumi’den başlamak üzere
“Trabzon”a kadar olan bölgede yaşamaktaydı. Roma / Bizanslıların “Laz” dedikleri bu insanları Gürcüler ve
Abhaz-Abazalar “Megrel” olarak adlandırır. Günümüzde ise, Türkiye ve Gürcistan’da
yaşayan ve Müslüman olanları “Laz
”, yalnızca Gürcistan’da yaşayan ve
Hıristiyan olanları ise “ Megrel ”
adıyla özdeşleşmiştir. Roma /
Bizanslıların “Lazika” dedikleri
krallıklarına Gürcüler ve Abhaz-Abazalar
“Egrisi” der. Bu krallık, bugünkü
Abhazya , Megrelya (Samegrelo), İmereti, Acara, Guria’yı içine alıyordu.
1461’e kadar “Trabzon Krallığı”nın
yönetimi altındaki “Lazia Teması”nda
yaşayan Lazlar, “Rum” yönetimiyle çatışma içindeydi. Bu durum,
Lazları Osmanlıların “doğal” müttefiki
haline getiriyordu. “Trabzon
Krallığı”nın Osmanlıların eline geçmesinden sonra da Lazlar “özerkliklerini” koruyabilmiş ve yerel derebeylerinin
yönetiminde yaşamışlardır. Bu “özerklik ”,
görünürde Hıristiyan, özde Pagan olan Lazların, süreç içinde İslâmiyeti kabul
etmelerinde kuşkusuz önemli bir faktör
olmuştur.
Osmanlı yönetimindeki “Lazistan
Sancağı”nda yaşayan Lazlar, 19. yüzyıldaki “Osmanlı-Rus Savaşları” ve Birinci
Dünya Savaşı sırasında Osmanlı Devleti’ne tam bir bağlılık göstermişlerdir. Bazı
yabancılar, bu bağlılığı “şaşırtıcı”
bulur. Osmanlı Devletinin, Çarlık
Rusyası karşısındaki her yenilgisi ve toprak kaybı, Lazları kitlesel göçlerle
yüz yüze bıraktı. Marmara Bölgesindeki
günümüz “diaspora sı”, işte böyle oluştu. “1915”te ise, Çoruh Vadisinde yaşayan 52 000 Müslüman Acar ve Lazdan yalnızca 7.000’inin hayatta kalabilmesi nüfus
kayıpları konusunda önemli bir örnek teşkil eder. 16 Mart 1921 tarihli Moskova Antlaşması
sonucunda da aynı coğrafyadan “zorunlu” kitlesel kopuşlar yaşanacaktı.
Lazların Kurtuluş Savaşı’na
bağlılığı da tamdı. İşgal İstanbul’undaki yeraltı mukavemet faaliyetlerine
aktif olarak gönüllü katılmaları, silah ve mühimmat temini ve bunların
Anadolu’ya takalarla kaçırılmasında Lazların kan ve teri nasıl inkâr edilebilir
ki?!
Lazca’nın geliştirilerek gelecek
kuşaklara aktarılması şöyle dursun, bazı dönemlerde konuşulmasının bile
engellenmeye çalışıldığını biliyoruz. Yıllar sonra Türkiye’nin diğer ana dilleri
için tam bir umut doğdu derken, bu kez
de TRT’nin haksızlığına uğranılıyor; Abazaca ve Gürcüce ile birlikte Lazca
yayın da yapmıyor.
2000 yılında yapılan nüfus
sayımlarında yurttaşların Türkçe dışındaki ana dillerine ilişkin bilgi edinmeyi
sağlayacak sorular sorulmadı. Bu sebeple, bu ana dillerin sayısını; hangi
bölgelerde kaç kişi tarafından ana dili, ikinci dil, üçüncü dil olarak
konuşulduklarını; kaç kişinin bu ana dillerini öğrenmek istediğini ve
kendilerini nasıl tanımladıklarını bilemiyoruz. Bu somut duruma rağmen,TRT’nin
yayın yapacağı ana dillerini Boşnakça, Arapça, Kırmançi, Çerkesçe ve Zazaca ile
sınırlı tutması ve 7 Haziran 2004 tarihinden itibaren de bu ana dillerde yayına
başlaması, TRT’nin dikkate almadığı diğer anadillerini konuşan duyarlı
yurttaşları üzüntüye sevk etti. TRT’nin bu konudaki kıstası da belli değildi.
Haksızlığa uğrayan yurttaşlar bir açıklama bekliyordu. Ancak TRT’nin kulakları
tıkalıydı. Bu durumda, duyarlı insanlara, dilekçe haklarını kullanmaktan başka
bir yol kalmıyordu. Benim bildiğim, ana dilleri Abazaca, Gürcüce veya Lazca olan
bazı duyarlı insanlar, bu haklarını TRT’ye başvurarak kullanıyor, kendi ana dillerinin
de TRT tarafından dikkate alınması için sessiz bir çaba içine giriyordu. Bu
gelişmeler sırasında gözler, parlamento üyesi ve ana dilleri Abazaca, Gürcüce
veya Lazca olan veya en azından o ana dillerini konuşan ailelerden gelen
milletvekillerini arıyordu. Basına yansımasa da, yine de bu milletvekillerinin
çeşitli teşebbüslerde bulundukları umut ediliyor!
İşte tam da bu hayal kırıcı
ortamda, Rize eski milletvekili Mehmet Bekâroğlu,
şöyle bir basın açıklaması yapıyor ve yüreklere su serpiyordu: “Benim ana dilim, (yasaya göre mahalli dil
ve lehçe) Lazcadır. Benim gibi anadili Lazca olan 300 bin Türkiye Cumhuriyeti
vatandaşı, TRT'nin Lazca yayın yapmamasından rencide olmuştur. Doğrusu TRT'nin
bu ayrımcılığı niçin yaptığını merak ediyoruz. Eminim ki Gürcüce ve diğer
mahalli dilleri konuşanlar da aynı durumdadır.
Yasa gereği mahalli dil ve lehçelerde yayın yapma görevini üstlenen TRT,
bu seçimleri yaparken hangi kriteri esas almıştır? TRT'nin Lazca ve diğer
mahalli dil ve lehçelerde de yayın yapılması için bir çalışması var mı, varsa
Lazca yayınlar ne zaman başlayacak, hangi gün ve hangi saatlerde olacaktır?
Başka dil ve lehçelerde yayın yapılmayacaksa bunun nedeni nedir? Gerekirse hakkımı yasal yollarla arayacağımı
bildirir, açacağım mahkemelere esas olacak şekilde bu sorularıma yasal süresi
içinde cevap verilmesini talep ederim.”
9 Haziran’daki bu açıklaması,
gerektiği kadar etki yapmadı. Televizyon kanalları ilgi göstermedi; kendisiyle
görüşmeler yapılmadı. Oysa basın mensupları Bekâroğlu’nun bu açıklamasının
ardından, kendisine en azından Lazca ve Gürcüce haberleri TRT’de kimin hazırlayıp
sunacağı, bu konuda Gürcistan Cumhuriyeti’nde Gürcüce ve Lazca alanında
yetişmiş dilbilimci, program yapımcıları ve spikerlerden nasıl
faydalanılabileceği gibi konularında sorular yöneltilebilirlerdi.
Bekâroğlu’nun basın açıklamasından
sonra tam bir suskunluk görüldü. Bu suskunluğun sebebinin, kendisinin siyasî
kimliğinden ve partisiyle, iktidar partisi arasındaki husumetten kaynaklandığı
düşünülebilir. Oysa Bekâroğlu, kamuoyu önünde belki de hayatında ilk defa
kendisi için bir teşebbüste bulunuyor ve ana dili Lazca için bir yurttaş olarak
yürürlükteki kanunlardan doğan hakkını kullanıyordu.
Bekâroğlu’nun yaptığı bu haklı
çıkışının, ana dilleri Lazca olan diğer politikacılar tarafından da bir şekilde
takip edilmesi söz konusu olabilirdi. Bu ise “bazıları” tarafından hoş
karşılanmıyor, bunun önünün kesilmesi isteniyordu. Bir mesaj verilmeliydi!
Bekâroğlu’nun açıklamasının hemen
ardından, “Milliyet Gazetesi” gibi “Türkiye’nin diğer ana dillerine” saygıyla
yaklaştığı gözlenen bir gazetede, 13 Haziran 2004 tarihinde oldukça kısa, ancak
“işin ehli” tarafından “özenle” hazırlanmış bir “haber” yayınlandı. Bu “haber”,“Lazlar, özel yayına karşı” başlığını taşıyor. Masa başında hazırlandığı
belli olan “haber” şöyle: “TRT’nin
anadilde yayına başlamasının ardından, Doğu Karadeniz Bölgesi’nde yaygın olarak
yaşayan “Laz” kökenli vatandaşlar, ayrımcılığa yol açacağı düşüncesiyle TRT’nin
“Lazca” yayın yapmamasını istediklerini belirtti. Özellikle Rize’nin Pazar,
Ardeşen, Hemşin, Çamlıhemşin, Fındıklı ile Artvin’in Arhavi ve Hopa ilçelerinde
yaşayan Laz kökenli vatandaşlar, ‘Bizim tek dilimiz Türkçe’dir. Lazca da
olsa, Kürtçe de olsa, Çerkezce de olsa farklı yayın istemiyoruz’ dedi.”
Bu “haber”
ertesi günü, yani 14 Haziran 2004 tarihinde, İlkokul birinci sınıfın ilk
döneminde öğretilen imlâ kurallarını dahi bilmeyen bir şahıs tarafından çok
kötü bir Türkçe ile allanıp pullandırılmış olarak “Ortadoğu Gazetesi”nde de
yayınlandı. “Milliyet Gazetesi”nde yayınlanan “haber” bu yönüyle de ilgi
çekici!
Lazca’nın,
“93 Harbi”nden (1877-78 Osmanlı- Rus Svaşından) sonra Akçakoca, Karamürsel,
Sapanca, Düzce, Yalova vb. yerleşim birimlerinde oluşan “Laz diasporasında” toplu
olarak yaşayan yurttaşlar arasında da, ekonomik sebeplerden dolayı gerek Doğu
Karadeniz Bölgesi’nden gerekse de belirtilen bu “diasporadan” göç edip İstanbul gibi büyük şehirlerde
dağınık olarak yaşayan yurttaşlar arasında da konuşulduğunu göz ardı eden bu
“haberin” kim veya kimlerle konuşularak hazırlandığı belli değil! Bu “haberi”
kimin yaptığı belli değil! “Haberin” “mahreci” de belli değil! Hem bütün bunlar belli bile olsa, sayıları
milyonla ifade edilen insanlar arasından, varsa bazı insanların Lazca yayına
karşı olmaları, bütün Lazların tavrı gibi değerlendirilebilir mi? Hepsinden de
önemlisi, yasaların tanıdığı bir hakkın, hak tanınanlardan bazılarına
kullandırılmaması yönünde bir gazete kamuoyu oluşturulması için “haber” yapar
mı? Böyle bir durumda yapılan iş gazetecilik olur mu?! “Uzman işi” bu “haber”, “Milliyet
Gazetesi”nin bu konudaki çizgisine uymamasına rağmen, nasıl yayınlandı?! Bu
gazetenin yetkilileri acaba bunun farkında mı? Bu “habere” göre; TRT’nin Lazca
yayın yapması ayrımcılıkmış! Bu “haber”, yalnızca bütün Lazlar TRT’nin Lazca
yayın yapmasına karşıymış gibi göstermekle kalmayıp, Lazları “Kürtçe” ve
Çerkesçe yayınlara karşıymışlar gibi de gösteriyor. Böylelikle Kürt ve
Çerkeslerle Lazlar arasına düşmanlık tohumları da saçılmak isteniyor. Böyle
“haber” olur mu?
Bu “haberin”,
Bekâroğlu’nun açıklamasının hemen ardından yayınlanması sebebiyle, ilk bakışta
O’na bir cevap olduğu değerlendirilebilirse de, asıl hedef Lazcadır. Bekâroğlu’nun
açıklamasında Lazcanın yanı sıra Gürcüceyi sahiplenmesi de, “haberi”
hazırlayanın hoşuna gitmiyor. İki kardeş dil, yani Lazca ve Gürcüce yan yana
görülmek istenmemektedir. Bekâroğlu’nun demokratik hakkını kullanmak
için yaptığı açıklamanın ardından yayınlanan bu ”haber”, bu gerçeği bir kez
daha açığa vurmuştur. Açıklamasının hemen ardından önce “Milliyet Gazetesi”nde
sonra da “Ortadoğu Gazetesi”nde çıkan bu “haber”, Lazcanın tutarlı savunuculara
ve dostlara her zamankinden daha fazla ihtiyaç duyduğunu göstermektedir.
“Milliyet
Gazetesi”, çizgisine uymayan bu “haberi” hazırlayıp yayınlatanları açığa
vurmalı; Basın Konseyi, Gazeteciler Cemiyetleri ve Hukuk Kurumları da bu
kişileri bu anti-demokratik tutumlarından dolayı kınamalıdır.
[Kaynak: Ali İhsan Aksamaz, “Bir
“Haber”in “Türkçe”si”, Radikal Gazetesi Pazar Eki RADİKAL
İKİ, 04. VII. 2004]
[Önerilen okumalar: Ali İhsan Aksamaz, “Türkiye’nin Ana dili
Zenginliği”, 27. XII. 2007, circassiancenter.com; Ali İhsan Aksamaz, “Kültürel
Zenginliğimizin Farkında Olamayışımız”,
Sanat Estetik Politika / Kültür-Sanat Konferansı Tebliğleri, Sorun
Yayınları, İstanbul, 2008; Ali İhsan Aksamaz, “Şu Bizim Sahipsiz Lazca”, Eğitim
Sen/lazca.org/ circassiancenter.com.tr,
31. V. 2009; Ali İhsan Aksamaz, “CHP-TRT ve Lazca”, Sorun Polemik/ Marksist
İnceleme Araştırma Eleştiri Dergisi, Sayı: 38, Sorun Yayınları, İstanbul, 2009/
jinepsgazetesi.com, 31. X. 2009; Ali
İhsan Aksamaz, “Kılıçdaroğlu’nun Lazca Hassasiyeti”, demokrathaber.org/
sonhaber.ch/ circassiancenter.com.tr, 7. VIII. 2011; Ali İhsan Aksamaz, “Yine
Geldi 21 Şubat/ Xolo Komoxtu 21 K̆undura”, yusufbulut.com/ suryaniler.com/
sonhaber.ch/ circassiancenter.com.tr, 21. II. 2012; Ali İhsan Aksamaz, "CHP’li Hiç Olmadım;
AKP’li de Değilim!", yusufbulut.com/ sonhaber.ch/ circassiancenter.com.tr,
21. IX. 2013; Ali İhsan Aksamaz, “Ağlama! Değmez Bu 21 Şubat
Gözyaşlarına!”, kuzgunportal.com,
circassiancenter.com.tr, 5. XI. 2020; Ali İhsan Aksamaz, “Ana Dili”nde Eğitim-
Öğretim ve “Ana Dili” Eğitimi- Öğretimi Üzerine Makaleler”,
circassiancenter.com.tr; Ali İhsan Aksamaz, “Ana dili” Eğitimi- Öğretimi
Üzerine Makaleler", sonhaber.ch, 0. XI. 2022; Ali İhsan Aksamaz , “TBMM’de
CHP Grubu adına Lazca Konuş[ama]ma”, 19. III. 2024; Semih Akgün (Ali İhsan
Aksamaz ile Söyleşi): “Anadilleriyle ilgili insanların söyledikleri hamaset
dolu lâflarının içini bir proje etrafında doldurmak üzere bir araya gelmeleri
ve neyi nasıl yapacakları konusunda işbaşı yapmaları gereklidir.”,
cherkessia.net, 28. VII. 2011; Semih Akgün (Ali İhsan Aksamaz ile Söyleşi):
“Ana dillerin “ağız, şive, lehçe ve diyalekt” farklılıklarını öne sürenler, bu
anadilleri küçümsemek için bunu yapıyorlar”, cherkessia.net, 19. VI. 2012;
“TBMM Lazca Yazılan Dilekçeyi Ek Olarak Kabul Etti”/ Faik Aksamaz’ın Dilekçesi,
Star Gazetesi, 16. XII. 2006]
https://www.circassiancenter.com/tr/bir-haberin-turkcesi/