15 Ocak 2025 Çarşamba

Bir “Haber”in “Türkçe”si

 




Bir “Haber”in “Türkçe”si

 

 

TRT’nin Lazca yayın yapmamasına Rize eski milletvekili Mehmet Bekâroğlu haklı olarak tepki gösterdi. Yaptığı basın açıklamasının ardından, Lazlar ve Lazca bir kez daha gündeme geldi. Bu konuyla bağlantılı son güncel gelişmelere değinmeden önce,  Lazlar hakkında kısaca bilgi vermenin, faydalı olacağını düşünüyorum. Böylelikle TRT’nin Lazca yayın yapmayarak, bu dili konuşan insanlara nasıl bir haksızlıkta bulunduğu daha açık bir şekilde anlaşılacaktır.

 

                                  

“Kolh”lardan, “Laz” adıyla ilk bahseden 1.  yüzyıl tarihçisi Plinius olmuştur.  2. yüzyıl tarihçisi Arrianus zamanında Lazlar, (günümüzde Abhazya  sınırları içinde kalan)  Sokhumi’den başlamak üzere “Trabzon”a kadar olan bölgede yaşamaktaydı. Roma / Bizanslıların  “Laz” dedikleri bu insanları Gürcüler ve Abhaz-Abazalar “Megrel” olarak adlandırır. Günümüzde ise, Türkiye ve Gürcistan’da yaşayan ve Müslüman olanları  “Laz ”,  yalnızca Gürcistan’da yaşayan ve Hıristiyan olanları ise  “ Megrel ” adıyla özdeşleşmiştir.  Roma / Bizanslıların  “Lazika” dedikleri krallıklarına Gürcüler ve Abhaz-Abazalar  “Egrisi” der. Bu krallık,  bugünkü Abhazya , Megrelya (Samegrelo), İmereti, Acara, Guria’yı  içine alıyordu.

 

1461’e kadar “Trabzon Krallığı”nın yönetimi altındaki  “Lazia Teması”nda yaşayan Lazlar, “Rum” yönetimiyle çatışma içindeydi.  Bu durum,  Lazları Osmanlıların “doğal” müttefiki  haline getiriyordu.  “Trabzon Krallığı”nın Osmanlıların eline geçmesinden sonra da Lazlar  “özerkliklerini”  koruyabilmiş ve yerel derebeylerinin yönetiminde yaşamışlardır.  Bu   “özerklik ”,  görünürde Hıristiyan, özde Pagan olan Lazların,  süreç içinde İslâmiyeti kabul etmelerinde  kuşkusuz önemli bir faktör olmuştur.

 

Osmanlı yönetimindeki “Lazistan Sancağı”nda yaşayan Lazlar,  19.  yüzyıldaki “Osmanlı-Rus Savaşları” ve Birinci Dünya Savaşı sırasında Osmanlı Devleti’ne tam bir bağlılık göstermişlerdir. Bazı yabancılar, bu bağlılığı  “şaşırtıcı” bulur. Osmanlı Devletinin,  Çarlık Rusyası karşısındaki her yenilgisi ve toprak kaybı, Lazları kitlesel göçlerle yüz yüze bıraktı.  Marmara Bölgesindeki günümüz “diaspora sı”, işte böyle oluştu. “1915”te ise, Çoruh  Vadisinde yaşayan  52 000 Müslüman Acar ve Lazdan  yalnızca 7.000’inin hayatta kalabilmesi nüfus kayıpları konusunda önemli bir örnek teşkil eder.  16 Mart 1921 tarihli Moskova Antlaşması sonucunda da aynı coğrafyadan “zorunlu” kitlesel kopuşlar yaşanacaktı.

 

Lazların Kurtuluş Savaşı’na bağlılığı da tamdı. İşgal İstanbul’undaki yeraltı mukavemet faaliyetlerine aktif olarak gönüllü katılmaları, silah ve mühimmat temini ve bunların Anadolu’ya takalarla kaçırılmasında Lazların kan ve teri nasıl inkâr edilebilir ki?!

 

Lazca’nın geliştirilerek gelecek kuşaklara aktarılması şöyle dursun, bazı dönemlerde konuşulmasının bile engellenmeye çalışıldığını biliyoruz. Yıllar sonra Türkiye’nin diğer ana dilleri için tam bir umut doğdu derken,  bu kez de TRT’nin haksızlığına uğranılıyor; Abazaca ve Gürcüce ile birlikte Lazca yayın da yapmıyor.

 

 

2000 yılında yapılan nüfus sayımlarında yurttaşların Türkçe dışındaki ana dillerine ilişkin bilgi edinmeyi sağlayacak sorular sorulmadı. Bu sebeple, bu ana dillerin sayısını; hangi bölgelerde kaç kişi tarafından ana dili, ikinci dil, üçüncü dil olarak konuşulduklarını; kaç kişinin bu ana dillerini öğrenmek istediğini ve kendilerini nasıl tanımladıklarını bilemiyoruz. Bu somut duruma rağmen,TRT’nin yayın yapacağı ana dillerini Boşnakça, Arapça, Kırmançi, Çerkesçe ve Zazaca ile sınırlı tutması ve 7 Haziran 2004 tarihinden itibaren de bu ana dillerde yayına başlaması, TRT’nin dikkate almadığı diğer anadillerini konuşan duyarlı yurttaşları üzüntüye sevk etti. TRT’nin bu konudaki kıstası da belli değildi. Haksızlığa uğrayan yurttaşlar bir açıklama bekliyordu. Ancak TRT’nin kulakları tıkalıydı. Bu durumda, duyarlı insanlara, dilekçe haklarını kullanmaktan başka bir yol kalmıyordu. Benim bildiğim, ana dilleri Abazaca, Gürcüce veya Lazca olan bazı duyarlı insanlar, bu haklarını TRT’ye başvurarak kullanıyor, kendi ana dillerinin de TRT tarafından dikkate alınması için sessiz bir çaba içine giriyordu. Bu gelişmeler sırasında gözler, parlamento üyesi ve ana dilleri Abazaca, Gürcüce veya Lazca olan veya en azından o ana dillerini konuşan ailelerden gelen milletvekillerini arıyordu. Basına yansımasa da, yine de bu milletvekillerinin çeşitli teşebbüslerde bulundukları umut ediliyor!

 

 

İşte tam da bu hayal kırıcı ortamda, Rize eski milletvekili Mehmet Bekâroğlu, şöyle bir basın açıklaması yapıyor ve yüreklere su serpiyordu: “Benim ana dilim, (yasaya göre mahalli dil ve lehçe) Lazcadır. Benim gibi anadili Lazca olan 300 bin Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı, TRT'nin Lazca yayın yapmamasından rencide olmuştur. Doğrusu TRT'nin bu ayrımcılığı niçin yaptığını merak ediyoruz. Eminim ki Gürcüce ve diğer mahalli dilleri konuşanlar da aynı durumdadır.  Yasa gereği mahalli dil ve lehçelerde yayın yapma görevini üstlenen TRT, bu seçimleri yaparken hangi kriteri esas almıştır? TRT'nin Lazca ve diğer mahalli dil ve lehçelerde de yayın yapılması için bir çalışması var mı, varsa Lazca yayınlar ne zaman başlayacak, hangi gün ve hangi saatlerde olacaktır? Başka dil ve lehçelerde yayın yapılmayacaksa bunun nedeni nedir?  Gerekirse hakkımı yasal yollarla arayacağımı bildirir, açacağım mahkemelere esas olacak şekilde bu sorularıma yasal süresi içinde cevap verilmesini talep ederim.”

 

9 Haziran’daki bu açıklaması, gerektiği kadar etki yapmadı. Televizyon kanalları ilgi göstermedi; kendisiyle görüşmeler yapılmadı. Oysa basın mensupları Bekâroğlu’nun bu açıklamasının ardından, kendisine en azından Lazca ve Gürcüce haberleri TRT’de kimin hazırlayıp sunacağı, bu konuda Gürcistan Cumhuriyeti’nde Gürcüce ve Lazca alanında yetişmiş dilbilimci, program yapımcıları ve spikerlerden nasıl faydalanılabileceği gibi konularında sorular yöneltilebilirlerdi. 

 

Bekâroğlu’nun basın açıklamasından sonra tam bir suskunluk görüldü. Bu suskunluğun sebebinin, kendisinin siyasî kimliğinden ve partisiyle, iktidar partisi arasındaki husumetten kaynaklandığı düşünülebilir. Oysa Bekâroğlu, kamuoyu önünde belki de hayatında ilk defa kendisi için bir teşebbüste bulunuyor ve ana dili Lazca için bir yurttaş olarak yürürlükteki kanunlardan doğan hakkını kullanıyordu.

 

 

Bekâroğlu’nun yaptığı bu haklı çıkışının, ana dilleri Lazca olan diğer politikacılar tarafından da bir şekilde takip edilmesi söz konusu olabilirdi. Bu ise “bazıları” tarafından hoş karşılanmıyor, bunun önünün kesilmesi isteniyordu. Bir mesaj verilmeliydi! Bekâroğlu’nun  açıklamasının hemen ardından, “Milliyet Gazetesi” gibi “Türkiye’nin diğer ana dillerine” saygıyla yaklaştığı gözlenen bir gazetede, 13 Haziran 2004 tarihinde oldukça kısa, ancak “işin ehli” tarafından “özenle” hazırlanmış bir “haber” yayınlandı. Bu “haber”,“Lazlar, özel yayına karşı”  başlığını taşıyor. Masa başında hazırlandığı belli olan “haber” şöyle: “TRT’nin anadilde yayına başlamasının ardından, Doğu Karadeniz Bölgesi’nde yaygın olarak yaşayan “Laz” kökenli vatandaşlar, ayrımcılığa yol açacağı düşüncesiyle TRT’nin “Lazca” yayın yapmamasını istediklerini belirtti. Özellikle Rize’nin Pazar, Ardeşen, Hemşin, Çamlıhemşin, Fındıklı ile Artvin’in Arhavi ve Hopa ilçelerinde yaşayan Laz kökenli vatandaşlar, ‘Bizim tek dilimiz Türkçe’dir. Lazca da olsa, Kürtçe de olsa, Çerkezce de olsa farklı yayın istemiyoruz’ dedi.”

 

Bu “haber” ertesi günü, yani 14 Haziran 2004 tarihinde, İlkokul birinci sınıfın ilk döneminde öğretilen imlâ kurallarını dahi bilmeyen bir şahıs tarafından çok kötü bir Türkçe ile allanıp pullandırılmış olarak “Ortadoğu Gazetesi”nde de yayınlandı. “Milliyet Gazetesi”nde yayınlanan “haber” bu yönüyle de ilgi çekici!

 

Lazca’nın, “93 Harbi”nden (1877-78 Osmanlı- Rus Svaşından) sonra Akçakoca, Karamürsel, Sapanca, Düzce, Yalova vb. yerleşim birimlerinde oluşan “Laz diasporasında” toplu olarak yaşayan yurttaşlar arasında da, ekonomik sebeplerden dolayı gerek Doğu Karadeniz Bölgesi’nden gerekse de belirtilen bu “diasporadan”  göç edip İstanbul gibi büyük şehirlerde dağınık olarak yaşayan yurttaşlar arasında da konuşulduğunu göz ardı eden bu “haberin” kim veya kimlerle konuşularak hazırlandığı belli değil! Bu “haberi” kimin yaptığı belli değil! “Haberin” “mahreci” de belli değil!  Hem bütün bunlar belli bile olsa, sayıları milyonla ifade edilen insanlar arasından, varsa bazı insanların Lazca yayına karşı olmaları, bütün Lazların tavrı gibi değerlendirilebilir mi? Hepsinden de önemlisi, yasaların tanıdığı bir hakkın, hak tanınanlardan bazılarına kullandırılmaması yönünde bir gazete kamuoyu oluşturulması için “haber” yapar mı? Böyle bir durumda yapılan iş gazetecilik olur mu?! “Uzman işi” bu “haber”, “Milliyet Gazetesi”nin bu konudaki çizgisine uymamasına rağmen, nasıl yayınlandı?! Bu gazetenin yetkilileri acaba bunun farkında mı? Bu “habere” göre; TRT’nin Lazca yayın yapması ayrımcılıkmış! Bu “haber”, yalnızca bütün Lazlar TRT’nin Lazca yayın yapmasına karşıymış gibi göstermekle kalmayıp, Lazları “Kürtçe” ve Çerkesçe yayınlara karşıymışlar gibi de gösteriyor. Böylelikle Kürt ve Çerkeslerle Lazlar arasına düşmanlık tohumları da saçılmak isteniyor. Böyle “haber” olur mu?

 

 

Bu “haberin”, Bekâroğlu’nun açıklamasının hemen ardından yayınlanması sebebiyle, ilk bakışta O’na bir cevap olduğu değerlendirilebilirse de, asıl hedef Lazcadır. Bekâroğlu’nun açıklamasında Lazcanın yanı sıra Gürcüceyi sahiplenmesi de, “haberi” hazırlayanın hoşuna gitmiyor. İki kardeş dil, yani Lazca ve Gürcüce yan yana görülmek istenmemektedir. Bekâroğlu’nun demokratik hakkını kullanmak için yaptığı açıklamanın ardından yayınlanan bu ”haber”, bu gerçeği bir kez daha açığa vurmuştur. Açıklamasının hemen ardından önce “Milliyet Gazetesi”nde sonra da “Ortadoğu Gazetesi”nde çıkan bu “haber”, Lazcanın tutarlı savunuculara ve dostlara her zamankinden daha fazla ihtiyaç duyduğunu göstermektedir.

 

“Milliyet Gazetesi”, çizgisine uymayan bu “haberi” hazırlayıp yayınlatanları açığa vurmalı; Basın Konseyi, Gazeteciler Cemiyetleri ve Hukuk Kurumları da bu kişileri bu anti-demokratik tutumlarından dolayı kınamalıdır.

 

[Kaynak: Ali İhsan Aksamaz, “Bir “Haber”in “Türkçe”si”, Radikal Gazetesi Pazar Eki RADİKAL İKİ, 04. VII. 2004]

 

 


[Önerilen okumalar: Ali İhsan Aksamaz, “Türkiye’nin Ana dili Zenginliği”, 27. XII. 2007, circassiancenter.com; Ali İhsan Aksamaz, “Kültürel Zenginliğimizin Farkında Olamayışımız”,  Sanat Estetik Politika / Kültür-Sanat Konferansı Tebliğleri, Sorun Yayınları, İstanbul, 2008; Ali İhsan Aksamaz, “Şu Bizim Sahipsiz Lazca”, Eğitim Sen/lazca.org/  circassiancenter.com.tr, 31. V. 2009; Ali İhsan Aksamaz, “CHP-TRT ve Lazca”, Sorun Polemik/ Marksist İnceleme Araştırma Eleştiri Dergisi, Sayı: 38, Sorun Yayınları, İstanbul, 2009/ jinepsgazetesi.com, 31. X. 2009;  Ali İhsan Aksamaz, “Kılıçdaroğlu’nun Lazca Hassasiyeti”, demokrathaber.org/ sonhaber.ch/ circassiancenter.com.tr, 7. VIII. 2011; Ali İhsan Aksamaz, “Yine Geldi 21 Şubat/ Xolo Komoxtu 21 K̆undura”, yusufbulut.com/ suryaniler.com/ sonhaber.ch/ circassiancenter.com.tr, 21. II. 2012;  Ali İhsan Aksamaz, "CHP’li Hiç Olmadım; AKP’li de Değilim!", yusufbulut.com/ sonhaber.ch/ circassiancenter.com.tr, 21. IX. 2013; Ali İhsan Aksamaz, “Ağlama! Değmez Bu 21 Şubat Gözyaşlarına!”,   kuzgunportal.com, circassiancenter.com.tr, 5. XI. 2020; Ali İhsan Aksamaz, “Ana Dili”nde Eğitim- Öğretim ve “Ana Dili” Eğitimi- Öğretimi Üzerine Makaleler”, circassiancenter.com.tr; Ali İhsan Aksamaz, “Ana dili” Eğitimi- Öğretimi Üzerine Makaleler", sonhaber.ch, 0. XI. 2022; Ali İhsan Aksamaz , “TBMM’de CHP Grubu adına Lazca Konuş[ama]ma”, 19. III. 2024; Semih Akgün (Ali İhsan Aksamaz ile Söyleşi): “Anadilleriyle ilgili insanların söyledikleri hamaset dolu lâflarının içini bir proje etrafında doldurmak üzere bir araya gelmeleri ve neyi nasıl yapacakları konusunda işbaşı yapmaları gereklidir.”, cherkessia.net, 28. VII. 2011; Semih Akgün (Ali İhsan Aksamaz ile Söyleşi): “Ana dillerin “ağız, şive, lehçe ve diyalekt” farklılıklarını öne sürenler, bu anadilleri küçümsemek için bunu yapıyorlar”, cherkessia.net, 19. VI. 2012; “TBMM Lazca Yazılan Dilekçeyi Ek Olarak Kabul Etti”/ Faik Aksamaz’ın Dilekçesi, Star Gazetesi, 16. XII. 2006]


aksamaz@gmail.com

 

https://www.circassiancenter.com/tr/bir-haberin-turkcesi/