27 Ocak 2025 Pazartesi

"Sözlü Lazca-Türkçe olmayacak. Türkçe- Lazca olacak!"

 

 


 

"Sözlü Lazca-Türkçe olmayacak. Türkçe- Lazca olacak!"

 

 

Ali İhsan Aksamaz: Facebook/ Meta paylaşımlarınızdan gördüğüm kadarıyla yeni bir Lazca sözlük hazırlamışsınız.1999 yılından bugüne kadar, Türkiye’de, ana dili Lazca olan   Vatandaşlarımız tarafından hazırlanan sekiz farklı Lazca- Türkçe yayınlandı. Bu sözlükler çeşitli ebatlarda. Üç Lazca- Gürcüce sözlük de Gürcistan’da yayınlandı. Bu sözlükler de çeşitli ebatlarda. Bu üç sözlükten biri ana dili Lazca olan Ali Tandilava tarafından hazırlandı. Geçtiğimiz günlerde de Japon araştırmacı Gôichi Kojima tarafından hazırlanan bir sözlük yine Türkiye’de yayınlandı. Bu sözlük 2072 sayfa ve 16 x 24 cm.ebatında; oldukça kalın bir sözlük. Bu çalışma Ankara’da Töz Yayınları tarafından yayınlandı.  Yani ülkemizde yayınlanan artık dokuz farklı Lazca sözlük mevcut. Bu güzel bir gelişme. Sizinki de yayınlandığında Türkiye’de on farklı Lazca sözlük olacak. Sizi yeni bir sözlük hazırlamaya sevk eden sebepler nedir? Sizin sözlüğünüz diğerlerinden hangi açılardan farklı?

 

Yılmaz Erdoğan: O çalışmaları yapan insanları kutlarım, öncelikle…Sonra sözlük gibi konularda akademik  ifadelerle birlikte halkın uzağında kalacak tüm anlam betimlemeleri ortaya bir kakafoni çıkarır ki Pilarget'in Lazına hitap etmekten uzaktır bu çalışmalar, güzel olsa da… Eğer sözlük  olgusunu salt bildik kelimeleri anlamdırarak sıralamak şeklinde anlıyorsa biri ve yaptığı çalışma da buna yönelikse, orada durup düşünmek gerekiyor…Hele hele bir de Lazca-Türkçe Sözlük olarak tanımlanıyorsa yaptığı çalışma, işte orada büyük bir yanlış var demektir...

Kolkhis Lazonalısı, bir kelimenin Lazcasını biliyorsa, neden sözlüğe baksın?! Aklını yemedi ki! İşte seninle birlikte hazırlığını bitirmeyi amaçladığım sözlük, söz konusu ettiğim bu yanlışlara düşülerek hazırlanmayacaktır. Bir Laz; romantik gece ortamını, lumci/ akşamdan başlatarak, ser/ gece tanımıyla sonuçlandırmamalı. Aslında biraz da budur dili veya dilleri öldüren tıkanıklık. Oysa hazırlanan sözlükte ğodağuma/ romantik geceye ilişkin işlerlikli bir cümle içinde kullanılma örneğini koyarsan, o zaman bizim Lazlar da ğodağuma kelimesinin büyüsünü yüreklerinde duyumsarlar. Söylediğin gibi, birçok Lazca şiirimde işte bu tür unutulmuş Lazca kelimeleri kullanıyordum, sırf Lazcanın tıkanıklık gösteren kelime haznesini büyütmek için. Lâkin bir de duydum ki kendilerini kurnaz beni ahmak zannedenler yatmış kulaklarının üstüne, bu tür unutulmuş Lazca kelimeleri kullanmamı bekliyor. Niye?! Sözlük hazırlayacaklar! Güldüm ve anında durdum! Bu Türkçe- Lazca Halk Sözlüğünde işte bu türden unutulmuş binin üstünde yeni kelime olacak, önce! Biliyorsun, Cuma; yapacağım işi eksiksiz yaparım. Eksiklisini herkes yapar.  Ben herkes değil, Laz Dili-Tarihi ve Edebiyatına gönül vermiş, yürek koymuş biriyim.



Ülkemizde 1999 yılından bugüne kadar Vatandaşlarımız tarafından hazırlanmış ve yayınlanan Lazca- Türkçe sözlükler

 


Ali İhsan Aksamaz: Bu sözlük çalışmanıza ne zaman başladınız? Hangi yörelerden, daha ziyade hangi yaş grubundan insanlardan kelime derlemesi yaptınız? Bu derleme çalışmasını tek başınıza mı yürüttünüz, süreç içinde size katılanlar, katkı sunanlar da oldu mu? Çalışmanız kolektif bir çalışmanın ürünü mü? Bu sözlük çalışması sizin adınızla mı yayınlanacak?

Yılmaz Erdoğan: Bu sözlük ya da kelime biriktirme güzelliğine 13-14 yaşlarında başladım. Duyduğum ama sık konuşulmayan her Lazca kelimeyi notlarıma aldım. En çok da babamın verdiği örnek, zaman zaman Lazcasının içinde geçen kelimeleri biriktirdim. Örneğin; "meto"nun "yiğitlik/ efelik” olduğunu; orta boy/ tıknaz insanlara "kisava" dendiğini ilk ondan duydum.
“Hini” nin “hayal”; “”han”ın “han” olduğunu da. Sözlükte her yöreden kelime olacak elbette. Lâkin sözlüğün tek yazım ağzı olacak. O da, bütün dünyanın bozulmamış kabul ettiği Arhavi- Fındıklı Lazcasının Sideri- Pilarget ağzı. Bu sözlük dahil, hiç bir şeyin benim adımla filan yayınlanması çok çok enteresan bir şey değil. Enteresanlık yayınlanmış olması. Eğer nerdeyse 450 bin yıllık dostluğa sahip kardeş sıcaklığı içinde seninle birlikte neden hazırlayıp da yayınlamayalım ki?! Kimsenin bu çalışmama özel bir katkısı olmadı. Zaten “Lazca yazıyorum,” diyerek her Lazca kelimenin sonuna, “Gürcü fanatiklerin” çok  istediği şekilde “-i” ekini koyanlardan katkı filan da beklemem.

Ali İhsan Aksamaz: Bu sözlük çalışmanız kaç Lazca kelimeyi içeriyor? Sözlüğünüz yalnızca Lazca- Türkçe mi olacak? Yoksa aynı kelimeler hem Lazca- Türkçe hem de Türkçe- Lazca olarak iki farklı bölümde mi verilecek? Verilen her Lazca kelime, cümle içinde de kullanılacak mı? Ürettiğiniz kelimeler de olacak mı?

Yılmaz Erdoğan: Sözlük çalışmasında kaç kelime olduğunu söylemek zor. Çünkü her gün neredeyse yeni bir unutulmuş Lazca kelimeyle karşılaşıyorum. Sözlü, hiç bir şekilde Lazca-Türkçe olmayacak. Türkçe- Lazca olacak, tek bölüm halinde. Her Lazca kelime önemine İstinaden en az bir Devamlı konuşulacak cümle içinde kullanılacak. Bazı özel ve çok kullanılan kelimeler de birkaç cümle içinde kullanılacak. Kelime üretmeyi düşünmüyorum. Uluslararası alanda kabul görmüş Teknik terimleri Lazcalaştırarak bayağılık içinde olmak istemem. Gerektiğinde tam da sözlük yazım aşamasında, gerekseme duyacağım bir kaç kelimeyi üretebilirim de.

Ali İhsan Aksamaz: Bu sözlük çalışmanıza ilişkin başka neler söylemek istersiniz?

Yılmaz Erdoğan: Fazla söze gerek yok sanki. Hem Atalarımız ne demiş; "Ainesi iştir kişinin, lâfa bakılmaz!" Sözlük, çok pahalı kâğıda basılınca değeri katlanmıyor, ucuz kağıda basılınca da değerinin  üstünden atlanmıyor!

 




2000’li yıllarda ilk on beş yılında Gürcistan’da yayınlanan Lazca- Gürcüce sözlükler

 


Ali İhsan Aksamaz: Unutmadan sorayım; bu sözlük çalışmanızda hangi alfabeyi kullanıyorsunuz?

Yılmaz Erdoğan: İşte tam da burası "zurnanın zırt dediği yer!" Öncelikle hiçbir alfabeye rücu etmek istemiyorum.Lazcanın cümle içinde kullanılışına göre telaffuzu doğru olduğundan, Latin harfleriyle olduğu gibi yazmayı düşünüyorum. Örneğin; “çuk/ kazan olduğu gibi yazılsın. Çiçila/ yılan da öyle. İlla bir fonetik şekil kullanılacaksa bu şu an kullanılan Çitaşi'nin Alfabesi olmamalı. Çitaşi, o alfabeyi çekişme halinde olduğu “fanatik Gürcüler” nedeniyle o şekilde planlamış olabilir. Bu yanlıştır. Madem böyle bir fonetik planlama yapılacaksa, o zaman “neden anayurtları;Tokat- Almus Lazonası (Çanetti-Cabik) olan Alman Fonetiğiyle alfabe  yapmadın?” diye sorarlar adama. Bugün Lazcaya en uygun alfabe Alman fonotiğiyle olanaklıdır. Bu konuda etraflı bir çalışma içindeyim. Bakarsın bu yeni alfabeyi kullanırım.
Ya da konuştuğum gibi yazar, okuduğum gibi konuşurum! Diyeceksin ki "Neden bu kadar katısın?" Katı değilim. Öncelikle Tarihten gasp edilmiş, Lazların hakkını istiyorum. Üç bin yıldır, başta Plinius Rodoslusu, hani şu Gaius Plinius Secundus ya da Yaşlı Plinius (MS 23–24 Ağustos 79), Como doğumlu Romalı tarihçi, bilgin, avukat, yazar, filozof ve komutan özelliklerine sahip Lazca bilmez Lazsızlık Tarihçisi ve tüm Helenizm hayranlarının büyük bir
titizlikle gizlediği Laz Kolkhis’in "Altın lisanı"nı olduğu gibi korumayı amaçlıyorum.

Daha geçenlerde, 1.800 bin yıllık Altın insan fosilinin bulunduğu Kafkasya Dymanisi Bölgesindeki Basplemi Gölünden bir Bazalt tablet çıkarıldı. O tabletteki yazılar, çok arzu edildiği halde, o bölgeye Lazlardan binlerce yıl sonra, Urartu Devleti dağılmadan bir süre önce, yani, M.Ö beşinci yüzyılda bizzat Lazlar tarafından getirilerek yerleştirilen Gürcüce çıkmadı. Çünkü Atlantis dili ve o dili dünyada sadece Atlantilazlar konuşur, yazar. İşte konu bu. Onun için katıyım.

Ali İhsan Aksamaz: Sözlük çalışmanız ne zaman ve hangi yayınevinden yayınlanacak?

 

Yılmaz Erdoğan: İğne ile kuyu kazar titizliğinde hazırladığım sözlük konusunda aceleci olmayacağım. Yayınlanması için "Servet Yayınevi" ile bir ön görüşmemiz oldu. Umarım, sözlüğü de o güzel insanlar yayınlar.

 

Ali İhsan Aksamaz: Tarih alanındaki çalışmalarınıza ilişkin daha önceki söyleşimizde açıklamalarda bulunduğunuzdan o konuda bir şey sormuyorum. O çalışmanız ne zaman ve hangi yayınevi tarafından yayınlanacak?

 

Yılmaz Erdoğan: Tarih çalışmalarımın son bölümündeyim. Her yeniden gözden geçirdiğim bölümü yayıncıya gönderiyorum. Göndermeden de uluslararası bir yapay zekâ sitesinden onay alıyorum. Sanırım en çok iki ay içinde kitap raflarda olacak. Sadece şu kadarını söylemek isterim: Lazca bilmeyenlerin yazdığı tarih asla yansız olamaz. Ben o yanlıların yazdığı tarihin yok sayılarak yeni bir tarih yazılmasını istiyorum. Tıpkı "Ey insanlar! Hepiniz Türksünüz!" diyen Amerikalı yazar Gene Matlock gibi.

Ali İhsan Aksamaz: Öte yandan Lazca günden güne ölüyor. Değil on tane bugüne kadar çeşitli ebatlarda yüz tane de Lazca sözlük yayınlanmış olsa Lazca ölüyor. Bu somut bir gerçek. Tek başına yalnızca akademik çalışmalar kimseyi yanıltmasın. Kimin hazırladığı Lazca sözlüğün diğerininkinden daha kalın olduğunun da hiçbir kıymetiharbiyesi yok. Lazcanın konuşanları günden güne azalıyor. Önemli bir tespit olarak Türkiye’deki eski asimilasyon politikalarının bu yok oluştaki rolünü belirli zeminlerde vurgulamak yanlış değilse de, 1993 yılından bu yana Laz aydınlarının Lazcanın bu yok oluşundaki pay ve sorumluluğunu göz ardı etmek de hiç doğru bir yaklaşım değil.  Türk Devleti, “Soğuk Savaş Yılları” sonunda, “Türkçeden Başka Dillerle Yapılacak Yayınlar Hakkında”, 12.04.1991 tarihinde 3713 no’lu kanunla değişiklikler yaptı; “ana dili” konusunda olumlu düzenlemelere gidildi. Bu tarihte piyasada Laz aydını yoktu. 1993 yılında “Ogni Kültür Dergisi”, bu olumlu yasal düzenlemeler sayesinde kısıtlı da olsa Lazca yayın yapabildi. 1999 yılında ilk Lazca sözlük yayınlandı. İlerleyen yıllarda hem Laz aydınlarının sayısı arttı hem de kendilerini geliştirdiler. 2000 yılına ulaşıldığında kültürel her alanda ciddî işler üretebilecek Laz aydınlarının sayısı hiç de azımsanamayacak bir sayıya ulaştı. Güzel çalışmalar yapıldı. Gel gör ki, bu sefer de çeşitli sebeplerden “sen- ben” kavgası başladı. Oysa bugün kurumsal olarak çok daha farklı bir konumda olunabilirdi; Lazcaya sahip çıkılabilirdi. Eğer Laz aydınları “sen-ben” ayrımına düşmeselerdi, egolarını yenip el ele verebilselerdi, yalnızca Lazcanın tarihsel olarak konuşulduğu yörelerde değil, Marmara Bölgesindeki yerleşimlerde de, İstanbul’da da “Lazca Seçmeli Ders Sınıfları” açılabilirdi. Türk Devleti 1991 yılında bütün engelleri kaldırdı. O tarihten sonra Lazca konusunda sorumluluk yalnızca Laz aydınlarının boynunda. Abazaca, Çerkesçe, Çeçence, Osetçe Türkiye’de tamamen ölse bile, Rusya Federasyonu içinde sahip oldukları “kültürel haklar” sayesinde ilanihaye bir şekilde yaşayacak; kaybolmayacak. Gürcüce Türkiye’de tamamen ölse bile, Gürcistan Cumhuriyetinde asla ölmeyecek; devlet dili. Lazcanın bu diller gibi böyle hiçbir bir avantajı yok; günden güne ölüyor. Üstelik bütün bunların farkında olarak ısrarla ele ele vermeyen aydınları var!  Böylece giderse, ileride  Lazca yalnızca akademik çalışma konusu olacak. “21 Şubat UNESCO Ana Dili Günü” ağlama şovlarıyla, “Benim sözlüğüm seninkinden daha  kalın,” muhabbetlerini bir kenara bırakarak, Laz aydınları geçmişte aralarında yaşanan tatsızlıkları  unutarak  artık el ele vererek Lazcayı yaşatmak için çareler aramalılar. Burada da yaşça en büyük ve Lazcaya hâkim bir Laz büyüğü olarak size büyük pay düşünüyor. Ne yazık ki Munir Yılmaz Avcı’yı kaybettik. Evet, farkındayım, oldukça uzun bir değerlendirme; haklısınız. Ancak birisinin bütün bunları olduğu gibi ortaya koyması gerekiyordu. Şimdi, siz ne düşünüyorsunuz? Söylediklerimi nasıl değerlendiriyorsunuz? Bu konuda başka hangi somut önerileriniz var?       

Yılmaz Erdoğan: Cuma, geniş ama doğru bir değerlendirme yapmışsın. Biliyorsun ki kibir bilmem.Sadece ilkelerimle ayakta dururum. Konu, Lazca ve türevi konularına gittiğindeyse, heyecanım artar. Bu bir fanatik ırkçı yaklaşım değil, aksine aidiyetin getirdiği bir olgunca sevinme gelişimidir. Benim dışımda birçok kişi Lazlık adına birçok şey yaptı. Hiç bir şey sormadan danışmadan adeta "Ben yaptım oldu!" egoizmi içinde kalarak hem de.

Biliyorsun, eğer bugün Arhavi maden belâsına uğramamış olsaydı, 2025 Yazında dünyadan ilgi duyan herkesi davet ederek Arhavi’de dev bir kongre organize etmek istiyordum. Şu anda zor. Lâkin yineleyeyim: Lazlık konusunda ne zaman, ne yapmam istenirse, o zaman onu yaparım. Benim parayla, pulla, Laz rantiyeciliğiyle hiç işim olmaz. “Güneşin Çocukları: Lazlar” adlı kitabın yayınlanmasıyla farklı bir iklim oluşacak umudundayım.
İşte o zaman birlik ve beraberliğin kutsallık öyküsünü hep birlikte umarım yazarız.

Ali İhsan Aksamaz: Facebook/ Meta paylaşımlarınızdan görüyorum; çevre ve çevre sorunlarıyla da ilgileniyorsunuz. Kendi çapınızda mücadele ediyorsunuz. Kısaca da bu alandaki faaliyetlerinizden de bahseder misiniz?

Yılmaz Erdoğan: Çevre veya doğa konusu canımdan da önemli. Bizden sonrakilere soluyacak temiz havayı miras bırakamıyorsak, varlığımız ne işe yarar?! Bu nedenle önce “Arhavi Çevre Derneği/ ARÇEDER"in kuruluşuna dâhil oldum. Ortadaki “ÇE"nin sahiplendiği gibi, Dostlarım, Yoldaşlarım, Canlarımla beraber vereceğimiz kavganın hem neferi hem de danışmanı olarak hareket ettim. Sonra “Türkiye Yeşil Kültür Hareketi/ TYKH"yi kurdum. Hâlen başkanlığını yapıyorum. Duyarlılığımın temel taşlarını minik bir çıkarcılıkla bile açıklamak mümkün değil. Amacım; Lazonayı önce maden belâsından kurtarmak, HES belâsından kurtulmasına ön ayak olduğum gibi.

Ali İhsan Aksamaz: 2025’in 21 Şubat UNESCO Ana Dili Günü” kutlamalarına az bir zaman kaldı. Kimi aydınlar, siyasetçiler, 21 Şubat’ı “coşkuyla” kutluyor. 21 Şubat bitiyor; her şey unutuluyor. Siz UNESCO’nun 21 Şubat  “Uluslararası Ana Dili Günü”nü ve bu “coşkulu” kutlamaları nasıl değerlendiriyorsunuz?

Yılmaz Erdoğan: Göstermelik hiç bir olgu, gerçeğin duyumsanmasına tercümanlık yapamaz. Aydın, ama politize olmuş kişiliklerin Ülkemi getirdikleri mahvolma düzeyini sorgulamaktan uzak halleriyle, “UNESCO Ana Dili Günü” duygusal yaklaşımlarını basit bir  palavratörlük olarak görüyorum.




Japon araştırmacı Gôichi Kojima tarafından hazırlanan ve geçtiğimiz günlerde Ankara’da yayınlanan Lazca- Türkçe sözlük

 


Ali İhsan Aksamaz: Çalışmalarınızın, kitap olarak yayınlanacakları zaman ve yayınevleri konusunda bilgilendirdiğiniz için teşekkür ederim. Sağlıcakla kalın.

 

Yılmaz Erdoğan: Teşekkür ederim, Cuma.

 

[Önerilen okumalar: Ali İhsan Aksamaz, “Ogni Kültür Dergisi (Anı-1)”, circassiancenter.com.tr, 15. XI. 2015; Ali İhsan Aksamaz, "Kolektif Bir Çalışma: “Arhavi Halk Bilim Araştırması", sonhaber.ch/ circassiancenter.com.tr,  28. II. 2020; Ali İhsan Aksamaz, Dünden Bugüne Lazca Gramer ve Sözlük Çalışmaları, sonhaber.ch/ circassiancenter.com.tr, 07. III. 2020; Ali İhsan Aksamaz, “Ağlama! Değmez Bu 21 Şubat Gözyaşlarına!”,  kuzgunportal.com, circassiancenter.com.tr, 5. XI. 2020; Ali İhsan Aksamaz, "TBMM’de CHP Grubu adına Lazca Konuş[ama]ma", sonhaber.ch/ circassiancenter.com.tr,19. III. 2024; Ali İhsan Aksamaz, “Yeni Lazca Bir Sözlük”, sonhaber.ch/ circassiancenter.com.tr, 22. I. 2025; Bülent Bilmez & İrfan Çağatay, “Sahipsiz Bir Hak Dil Hakları Bağlamında Yaşayan Diller ve Lehçeler Seçmeli Dersi Lazca Örneği (2012-2021)”, Laz Kültür Derneği Yayını, İstanbul,  2021; Ali İhsan Aksamaz, “Niyazi Ahmet Banoğlu/ Georges Dumézil/ Contes Lazes”,  aliihsanaksamaz.blogspot.com, 7. XI. 2024; Ayşenur Emer, Eylem Bostancı Avcı, Adnan Avcı, Özge Bakay, “Türkiye'de Lazcanın Mevcut Durumu- 2018/ Saha Bulguları: Derinlemesine Görüşmeler”, Laz Enstitüsü Yayını, İstanbul, 2018; Bülent Bilmez & İrfan Çağatay, “ Sahipsiz Bir Hak Dil Hakları Dil Hakları Bağlamında Yaşayan Diller ve Lehçeler Seçmeli Dersi Lazca Örneği (2012-2021) (Ekler), Laz Kültür Derneği Yayını, İstanbul,  2021; Givi G. Karçava: “Bir dilde başka dillerden ne kadar çok ödünç kelime varsa, o dilin o kadar eski,  zengin ve bir kültür dili olduğunu anlayabiliriz!”, sonhaber.ch/ gurcuhaber.com/ circassiancenter.com.tr/ hyetert.org, 6 V. 2021; Kemal Özbıyık, “Üzerleri ‘Toz’ Olmasın/ Doğu Karadeniz’de Yaş Almak”, Karina Yayınevi, Ankara, 2016; "Kemal Özbıyık ile Söyleşi 1, 2, 3", sonhaber.ch,16. IX. 2023, 19. IX. 2023, 25. IX. 2023; “12. IV. 1991 tarihinde 3713 no’lu kanunla yapılan değişiklikler” (Yayımlandığı Resmî Gazete tarihi: 12.IV.1991, Sayı: 20843); Yılmaz Erdoğan: “Bizimkiler Sohum’a Yerleşmiş!”, circassiancenter.com.tr, 22. XI. 2018;  Özge Bakay, “M.E.B. Yaşayan Diller ve Lehçeler Seçmeli Lazca Dersi Raporu 2013- 2020”, Laz Enstitüsü Yayını, İstanbul, 2020; Yılmaz Erdoğan: “Ogni Kültür Dergisi ikinci çocuğum olarak kucağımdaydı!” , sonhaber.ch/ circassiancenter.com.tr, 7. VI. 2022;  Yılmaz Erdoğan:  “Böyle bir kitabı hazırlamak kolay değil!/”Ben bir idealistim!”, sonhaber.ch/ circassiancenter.com.tr, 09. III. 2024; Munir Yılmaz Avcı, “Tek Ses Olarak Muhatap Olamadığımız Müddetçe Bizim Bu Seslenişlerimiz Sadece Çatlak Birer Ses Olarak Yankılanır!”, lazca.org/ circassiancenter.com.tr, 30. V. 2013] 

(27. I. 2025) 

aksamaz@gmail.com