"Sözlü Lazca-Türkçe olmayacak. Türkçe- Lazca olacak!"
Ali İhsan Aksamaz:
Facebook/ Meta paylaşımlarınızdan gördüğüm kadarıyla yeni bir Lazca sözlük
hazırlamışsınız.1999 yılından bugüne kadar, Türkiye’de, ana dili Lazca
olan Vatandaşlarımız tarafından hazırlanan sekiz
farklı Lazca- Türkçe yayınlandı. Bu sözlükler çeşitli ebatlarda. Üç Lazca-
Gürcüce sözlük de Gürcistan’da yayınlandı. Bu sözlükler de çeşitli ebatlarda.
Bu üç sözlükten biri ana dili Lazca olan Ali Tandilava tarafından hazırlandı. Geçtiğimiz
günlerde de Japon araştırmacı Gôichi Kojima tarafından hazırlanan bir sözlük yine
Türkiye’de yayınlandı. Bu sözlük 2072 sayfa ve 16 x 24 cm.ebatında; oldukça kalın
bir sözlük. Bu çalışma Ankara’da Töz Yayınları tarafından yayınlandı. Yani ülkemizde yayınlanan artık dokuz farklı
Lazca sözlük mevcut. Bu güzel bir gelişme. Sizinki de yayınlandığında Türkiye’de
on farklı Lazca sözlük olacak. Sizi yeni bir sözlük hazırlamaya sevk eden sebepler
nedir? Sizin sözlüğünüz diğerlerinden hangi açılardan farklı?
Yılmaz Erdoğan:
O çalışmaları yapan insanları kutlarım, öncelikle…Sonra sözlük gibi konularda akademik
ifadelerle birlikte halkın uzağında
kalacak tüm anlam betimlemeleri ortaya bir kakafoni çıkarır ki Pilarget'in Lazına
hitap etmekten uzaktır bu çalışmalar, güzel olsa da… Eğer sözlük olgusunu salt bildik kelimeleri anlamdırarak sıralamak
şeklinde anlıyorsa biri ve yaptığı çalışma da buna yönelikse, orada durup
düşünmek gerekiyor…Hele hele bir de Lazca-Türkçe Sözlük olarak tanımlanıyorsa
yaptığı çalışma, işte orada büyük bir yanlış var demektir...
Kolkhis Lazonalısı, bir kelimenin Lazcasını biliyorsa, neden sözlüğe baksın?!
Aklını yemedi ki! İşte seninle birlikte hazırlığını bitirmeyi amaçladığım sözlük,
söz konusu ettiğim bu yanlışlara düşülerek hazırlanmayacaktır. Bir Laz;
romantik gece ortamını, lumci/ akşamdan başlatarak, ser/ gece tanımıyla
sonuçlandırmamalı. Aslında biraz da budur dili veya dilleri öldüren tıkanıklık.
Oysa hazırlanan sözlükte ğodağuma/ romantik geceye ilişkin işlerlikli bir cümle
içinde kullanılma örneğini koyarsan, o zaman bizim Lazlar da ğodağuma kelimesinin
büyüsünü yüreklerinde duyumsarlar. Söylediğin gibi, birçok Lazca şiirimde işte
bu tür unutulmuş Lazca kelimeleri kullanıyordum, sırf Lazcanın tıkanıklık
gösteren kelime haznesini büyütmek için. Lâkin bir de duydum ki kendilerini kurnaz
beni ahmak zannedenler yatmış kulaklarının üstüne, bu tür unutulmuş Lazca
kelimeleri kullanmamı bekliyor. Niye?! Sözlük hazırlayacaklar! Güldüm ve anında
durdum! Bu Türkçe- Lazca Halk Sözlüğünde işte bu türden unutulmuş binin üstünde
yeni kelime olacak, önce! Biliyorsun, Cuma; yapacağım işi eksiksiz yaparım. Eksiklisini
herkes yapar. Ben herkes değil, Laz Dili-Tarihi
ve Edebiyatına gönül vermiş, yürek koymuş biriyim.
Ülkemizde
1999 yılından bugüne kadar Vatandaşlarımız tarafından hazırlanmış ve yayınlanan
Lazca- Türkçe sözlükler
Ali İhsan Aksamaz: Bu sözlük
çalışmanıza ne zaman başladınız? Hangi yörelerden, daha ziyade hangi yaş
grubundan insanlardan kelime derlemesi yaptınız? Bu derleme çalışmasını tek
başınıza mı yürüttünüz, süreç içinde size katılanlar, katkı sunanlar da oldu
mu? Çalışmanız kolektif bir çalışmanın ürünü mü? Bu sözlük çalışması sizin
adınızla mı yayınlanacak?
Yılmaz Erdoğan:
Bu sözlük ya da kelime biriktirme güzelliğine 13-14 yaşlarında başladım. Duyduğum
ama sık konuşulmayan her Lazca kelimeyi notlarıma aldım. En çok da babamın
verdiği örnek, zaman zaman Lazcasının içinde geçen kelimeleri biriktirdim. Örneğin;
"meto"nun "yiğitlik/ efelik” olduğunu; orta boy/ tıknaz insanlara
"kisava" dendiğini ilk ondan duydum.
“Hini” nin “hayal”; “”han”ın “han” olduğunu da. Sözlükte her yöreden kelime
olacak elbette. Lâkin sözlüğün tek yazım ağzı olacak. O da, bütün dünyanın bozulmamış
kabul ettiği Arhavi- Fındıklı Lazcasının Sideri- Pilarget ağzı. Bu sözlük dahil,
hiç bir şeyin benim adımla filan yayınlanması çok çok enteresan bir şey değil. Enteresanlık
yayınlanmış olması. Eğer nerdeyse 450 bin yıllık dostluğa sahip kardeş sıcaklığı
içinde seninle birlikte neden hazırlayıp da yayınlamayalım ki?! Kimsenin bu
çalışmama özel bir katkısı olmadı. Zaten “Lazca yazıyorum,” diyerek her Lazca kelimenin
sonuna, “Gürcü fanatiklerin” çok istediği
şekilde “-i” ekini koyanlardan katkı filan da beklemem.
Ali İhsan
Aksamaz: Bu sözlük çalışmanız kaç
Lazca kelimeyi içeriyor? Sözlüğünüz yalnızca Lazca- Türkçe mi olacak? Yoksa aynı
kelimeler hem Lazca- Türkçe hem de Türkçe- Lazca olarak iki farklı bölümde mi
verilecek? Verilen her Lazca kelime, cümle içinde de kullanılacak mı? Ürettiğiniz
kelimeler de olacak mı?
Yılmaz Erdoğan:
Sözlük çalışmasında kaç kelime olduğunu söylemek zor. Çünkü her gün neredeyse
yeni bir unutulmuş Lazca kelimeyle karşılaşıyorum. Sözlü, hiç bir şekilde Lazca-Türkçe
olmayacak. Türkçe- Lazca olacak, tek bölüm halinde. Her Lazca kelime önemine İstinaden
en az bir Devamlı konuşulacak cümle içinde kullanılacak. Bazı özel ve çok
kullanılan kelimeler de birkaç cümle içinde kullanılacak. Kelime üretmeyi
düşünmüyorum. Uluslararası alanda kabul görmüş Teknik terimleri Lazcalaştırarak
bayağılık içinde olmak istemem. Gerektiğinde tam da sözlük yazım aşamasında,
gerekseme duyacağım bir kaç kelimeyi üretebilirim de.
Ali İhsan
Aksamaz: Bu sözlük çalışmanıza
ilişkin başka neler söylemek istersiniz?
Yılmaz Erdoğan:
Fazla söze gerek yok sanki. Hem Atalarımız ne demiş; "Ainesi iştir kişinin,
lâfa bakılmaz!" Sözlük, çok pahalı kâğıda basılınca değeri katlanmıyor,
ucuz kağıda basılınca da değerinin
üstünden atlanmıyor!
2000’li
yıllarda ilk on beş yılında Gürcistan’da yayınlanan Lazca- Gürcüce sözlükler
Ali İhsan Aksamaz: Unutmadan
sorayım; bu sözlük çalışmanızda hangi alfabeyi kullanıyorsunuz?
Yılmaz Erdoğan:
İşte tam da burası "zurnanın zırt dediği yer!" Öncelikle hiçbir
alfabeye rücu etmek istemiyorum.Lazcanın cümle içinde kullanılışına göre telaffuzu
doğru olduğundan, Latin harfleriyle olduğu gibi yazmayı düşünüyorum. Örneğin;
“çuk/ kazan olduğu gibi yazılsın. Çiçila/ yılan da öyle. İlla bir fonetik şekil
kullanılacaksa bu şu an kullanılan Çitaşi'nin Alfabesi olmamalı. Çitaşi, o alfabeyi
çekişme halinde olduğu “fanatik Gürcüler” nedeniyle o şekilde planlamış
olabilir. Bu yanlıştır. Madem böyle bir fonetik planlama yapılacaksa, o zaman “neden
anayurtları;Tokat- Almus Lazonası (Çanetti-Cabik) olan Alman Fonetiğiyle alfabe yapmadın?” diye sorarlar adama. Bugün Lazcaya
en uygun alfabe Alman fonotiğiyle olanaklıdır. Bu konuda etraflı bir çalışma
içindeyim. Bakarsın bu yeni alfabeyi kullanırım.
Ya da konuştuğum gibi yazar, okuduğum gibi konuşurum! Diyeceksin ki "Neden
bu kadar katısın?" Katı değilim. Öncelikle Tarihten gasp edilmiş, Lazların
hakkını istiyorum. Üç bin yıldır, başta Plinius Rodoslusu, hani şu Gaius Plinius
Secundus ya da Yaşlı Plinius (MS 23–24 Ağustos 79), Como doğumlu Romalı
tarihçi, bilgin, avukat, yazar, filozof ve komutan özelliklerine sahip Lazca bilmez
Lazsızlık Tarihçisi ve tüm Helenizm hayranlarının büyük bir
titizlikle gizlediği Laz Kolkhis’in "Altın lisanı"nı olduğu gibi
korumayı amaçlıyorum.
Daha geçenlerde, 1.800
bin yıllık Altın insan fosilinin bulunduğu Kafkasya Dymanisi Bölgesindeki
Basplemi Gölünden bir Bazalt tablet çıkarıldı. O tabletteki yazılar, çok arzu
edildiği halde, o bölgeye Lazlardan binlerce yıl sonra, Urartu Devleti
dağılmadan bir süre önce, yani, M.Ö beşinci yüzyılda bizzat Lazlar tarafından
getirilerek yerleştirilen Gürcüce çıkmadı. Çünkü Atlantis dili ve o dili dünyada
sadece Atlantilazlar konuşur, yazar. İşte konu bu. Onun için katıyım.
Ali İhsan Aksamaz:
Sözlük çalışmanız ne zaman ve hangi yayınevinden yayınlanacak?
Yılmaz Erdoğan:
İğne ile kuyu kazar titizliğinde hazırladığım sözlük konusunda aceleci
olmayacağım. Yayınlanması için "Servet Yayınevi" ile bir ön
görüşmemiz oldu. Umarım, sözlüğü de o güzel insanlar yayınlar.
Ali İhsan Aksamaz: Tarih
alanındaki çalışmalarınıza ilişkin daha önceki söyleşimizde açıklamalarda
bulunduğunuzdan o konuda bir şey sormuyorum. O çalışmanız ne zaman ve hangi
yayınevi tarafından yayınlanacak?
Yılmaz Erdoğan:
Tarih çalışmalarımın son bölümündeyim. Her yeniden gözden geçirdiğim bölümü
yayıncıya gönderiyorum. Göndermeden de uluslararası bir yapay zekâ sitesinden
onay alıyorum. Sanırım en çok iki ay içinde kitap raflarda olacak. Sadece şu
kadarını söylemek isterim: Lazca bilmeyenlerin yazdığı tarih asla yansız olamaz.
Ben o yanlıların yazdığı tarihin yok sayılarak yeni bir tarih yazılmasını
istiyorum. Tıpkı "Ey insanlar! Hepiniz Türksünüz!" diyen Amerikalı
yazar Gene Matlock gibi.
Ali İhsan Aksamaz: Öte
yandan Lazca günden güne ölüyor.
Değil on tane bugüne kadar çeşitli ebatlarda yüz tane de Lazca sözlük
yayınlanmış olsa Lazca ölüyor. Bu somut bir gerçek. Tek başına yalnızca
akademik çalışmalar kimseyi yanıltmasın. Kimin hazırladığı Lazca sözlüğün diğerininkinden
daha kalın olduğunun da hiçbir kıymetiharbiyesi yok. Lazcanın konuşanları
günden güne azalıyor. Önemli bir tespit olarak Türkiye’deki eski asimilasyon
politikalarının bu yok oluştaki rolünü belirli zeminlerde vurgulamak yanlış
değilse de, 1993 yılından bu yana Laz aydınlarının Lazcanın bu yok oluşundaki pay
ve sorumluluğunu göz ardı etmek de hiç doğru bir yaklaşım değil. Türk Devleti, “Soğuk Savaş Yılları” sonunda,
“Türkçeden Başka Dillerle Yapılacak Yayınlar Hakkında”, 12.04.1991 tarihinde
3713 no’lu kanunla değişiklikler yaptı; “ana dili” konusunda olumlu
düzenlemelere gidildi. Bu tarihte piyasada Laz aydını yoktu. 1993 yılında “Ogni
Kültür Dergisi”, bu olumlu yasal düzenlemeler sayesinde kısıtlı da olsa Lazca yayın yapabildi. 1999 yılında ilk Lazca sözlük yayınlandı. İlerleyen yıllarda
hem Laz aydınlarının sayısı arttı hem de kendilerini geliştirdiler. 2000 yılına
ulaşıldığında kültürel her alanda ciddî işler üretebilecek Laz aydınlarının
sayısı hiç de azımsanamayacak bir sayıya ulaştı. Güzel çalışmalar yapıldı. Gel
gör ki, bu sefer de çeşitli sebeplerden “sen- ben” kavgası başladı. Oysa bugün
kurumsal olarak çok daha farklı bir konumda olunabilirdi; Lazcaya sahip
çıkılabilirdi. Eğer Laz aydınları “sen-ben” ayrımına düşmeselerdi, egolarını
yenip el ele verebilselerdi, yalnızca Lazcanın tarihsel olarak konuşulduğu yörelerde
değil, Marmara Bölgesindeki yerleşimlerde de, İstanbul’da da “Lazca Seçmeli Ders
Sınıfları” açılabilirdi. Türk Devleti 1991 yılında bütün engelleri kaldırdı. O
tarihten sonra Lazca konusunda sorumluluk yalnızca Laz aydınlarının boynunda. Abazaca,
Çerkesçe, Çeçence, Osetçe Türkiye’de tamamen ölse bile, Rusya Federasyonu
içinde sahip oldukları “kültürel haklar” sayesinde ilanihaye bir şekilde yaşayacak;
kaybolmayacak. Gürcüce Türkiye’de tamamen ölse bile, Gürcistan Cumhuriyetinde asla
ölmeyecek; devlet dili. Lazcanın bu diller gibi böyle hiçbir bir avantajı yok;
günden güne ölüyor. Üstelik bütün bunların farkında olarak ısrarla ele ele
vermeyen aydınları var! Böylece giderse,
ileride Lazca yalnızca akademik çalışma konusu olacak. “21 Şubat UNESCO Ana Dili
Günü” ağlama şovlarıyla, “Benim sözlüğüm seninkinden daha kalın,” muhabbetlerini bir kenara bırakarak, Laz
aydınları geçmişte aralarında yaşanan tatsızlıkları unutarak artık el ele vererek Lazcayı yaşatmak için
çareler aramalılar. Burada da yaşça en büyük ve Lazcaya hâkim bir Laz büyüğü
olarak size büyük pay düşünüyor. Ne yazık ki Munir Yılmaz Avcı’yı kaybettik. Evet, farkındayım, oldukça uzun bir değerlendirme; haklısınız. Ancak birisinin bütün
bunları olduğu gibi ortaya koyması gerekiyordu. Şimdi, siz ne düşünüyorsunuz?
Söylediklerimi nasıl değerlendiriyorsunuz? Bu konuda başka hangi somut
önerileriniz var?
Yılmaz Erdoğan:
Cuma, geniş ama doğru bir değerlendirme yapmışsın. Biliyorsun ki kibir
bilmem.Sadece ilkelerimle ayakta dururum. Konu, Lazca ve türevi konularına
gittiğindeyse, heyecanım artar. Bu bir fanatik ırkçı yaklaşım değil, aksine aidiyetin
getirdiği bir olgunca sevinme gelişimidir. Benim dışımda birçok kişi Lazlık
adına birçok şey yaptı. Hiç bir şey sormadan danışmadan adeta "Ben yaptım
oldu!" egoizmi içinde kalarak hem de.
Biliyorsun, eğer bugün Arhavi maden belâsına uğramamış olsaydı, 2025 Yazında
dünyadan ilgi duyan herkesi davet ederek Arhavi’de dev bir kongre organize
etmek istiyordum. Şu anda zor. Lâkin yineleyeyim: Lazlık konusunda ne zaman, ne
yapmam istenirse, o zaman onu yaparım. Benim parayla, pulla, Laz
rantiyeciliğiyle hiç işim olmaz. “Güneşin Çocukları: Lazlar” adlı kitabın yayınlanmasıyla
farklı bir iklim oluşacak umudundayım.
İşte o zaman birlik ve beraberliğin kutsallık öyküsünü hep birlikte umarım
yazarız.
Ali İhsan Aksamaz: Facebook/
Meta paylaşımlarınızdan görüyorum; çevre ve çevre sorunlarıyla da
ilgileniyorsunuz. Kendi çapınızda mücadele ediyorsunuz. Kısaca da bu alandaki faaliyetlerinizden
de bahseder misiniz?
Yılmaz Erdoğan:
Çevre veya doğa konusu canımdan da önemli. Bizden sonrakilere soluyacak temiz havayı
miras bırakamıyorsak, varlığımız ne işe yarar?! Bu nedenle önce “Arhavi Çevre Derneği/
ARÇEDER"in kuruluşuna dâhil oldum. Ortadaki “ÇE"nin sahiplendiği gibi,
Dostlarım, Yoldaşlarım, Canlarımla beraber vereceğimiz kavganın hem neferi hem
de danışmanı olarak hareket ettim. Sonra “Türkiye Yeşil Kültür Hareketi/ TYKH"yi
kurdum. Hâlen başkanlığını yapıyorum. Duyarlılığımın temel taşlarını minik bir
çıkarcılıkla bile açıklamak mümkün değil. Amacım; Lazonayı önce maden belâsından
kurtarmak, HES belâsından kurtulmasına ön ayak olduğum gibi.
Ali İhsan Aksamaz: 2025’in “21 Şubat UNESCO Ana
Dili Günü” kutlamalarına az bir zaman kaldı. Kimi aydınlar, siyasetçiler, 21
Şubat’ı “coşkuyla” kutluyor. 21 Şubat bitiyor; her şey unutuluyor. Siz
UNESCO’nun 21 Şubat “Uluslararası Ana
Dili Günü”nü ve bu “coşkulu” kutlamaları nasıl değerlendiriyorsunuz?
Yılmaz Erdoğan:
Göstermelik hiç bir olgu, gerçeğin duyumsanmasına tercümanlık yapamaz. Aydın,
ama politize olmuş kişiliklerin Ülkemi getirdikleri mahvolma düzeyini
sorgulamaktan uzak halleriyle, “UNESCO Ana Dili Günü” duygusal yaklaşımlarını basit
bir palavratörlük olarak görüyorum.
Japon
araştırmacı Gôichi Kojima tarafından hazırlanan ve geçtiğimiz günlerde
Ankara’da yayınlanan Lazca- Türkçe sözlük
Ali İhsan Aksamaz: Çalışmalarınızın,
kitap olarak yayınlanacakları zaman ve yayınevleri konusunda bilgilendirdiğiniz
için teşekkür ederim. Sağlıcakla kalın.
Yılmaz Erdoğan:
Teşekkür ederim, Cuma.
[Önerilen okumalar: Ali İhsan Aksamaz, “Ogni Kültür Dergisi (Anı-1)”, circassiancenter.com.tr, 15. XI. 2015; Ali İhsan Aksamaz, "Kolektif Bir Çalışma: “Arhavi Halk Bilim Araştırması", sonhaber.ch/ circassiancenter.com.tr, 28. II. 2020; Ali İhsan Aksamaz, Dünden Bugüne Lazca Gramer ve Sözlük Çalışmaları, sonhaber.ch/ circassiancenter.com.tr, 07. III. 2020; Ali İhsan Aksamaz, “Ağlama! Değmez Bu 21 Şubat Gözyaşlarına!”, kuzgunportal.com, circassiancenter.com.tr, 5. XI. 2020; Ali İhsan Aksamaz, "TBMM’de CHP Grubu adına Lazca Konuş[ama]ma", sonhaber.ch/ circassiancenter.com.tr,19. III. 2024; Ali İhsan Aksamaz, “Yeni Lazca Bir Sözlük”, sonhaber.ch/ circassiancenter.com.tr, 22. I. 2025; Bülent Bilmez & İrfan Çağatay, “Sahipsiz Bir Hak Dil Hakları Bağlamında Yaşayan Diller ve Lehçeler Seçmeli Dersi Lazca Örneği (2012-2021)”, Laz Kültür Derneği Yayını, İstanbul, 2021; Ali İhsan Aksamaz, “Niyazi Ahmet Banoğlu/ Georges Dumézil/ Contes Lazes”, aliihsanaksamaz.blogspot.com, 7. XI. 2024; Ayşenur Emer, Eylem Bostancı Avcı, Adnan Avcı, Özge Bakay, “Türkiye'de Lazcanın Mevcut Durumu- 2018/ Saha Bulguları: Derinlemesine Görüşmeler”, Laz Enstitüsü Yayını, İstanbul, 2018; Bülent Bilmez & İrfan Çağatay, “ Sahipsiz Bir Hak Dil Hakları Dil Hakları Bağlamında Yaşayan Diller ve Lehçeler Seçmeli Dersi Lazca Örneği (2012-2021) (Ekler), Laz Kültür Derneği Yayını, İstanbul, 2021; Givi G. Karçava: “Bir dilde başka dillerden ne kadar çok ödünç kelime varsa, o dilin o kadar eski, zengin ve bir kültür dili olduğunu anlayabiliriz!”, sonhaber.ch/ gurcuhaber.com/ circassiancenter.com.tr/ hyetert.org, 6 V. 2021; Kemal Özbıyık, “Üzerleri ‘Toz’ Olmasın/ Doğu Karadeniz’de Yaş Almak”, Karina Yayınevi, Ankara, 2016; "Kemal Özbıyık ile Söyleşi 1, 2, 3", sonhaber.ch,16. IX. 2023, 19. IX. 2023, 25. IX. 2023; “12. IV. 1991 tarihinde 3713 no’lu kanunla yapılan değişiklikler” (Yayımlandığı Resmî Gazete tarihi: 12.IV.1991, Sayı: 20843); Yılmaz Erdoğan: “Bizimkiler Sohum’a Yerleşmiş!”, circassiancenter.com.tr, 22. XI. 2018; Özge Bakay, “M.E.B. Yaşayan Diller ve Lehçeler Seçmeli Lazca Dersi Raporu 2013- 2020”, Laz Enstitüsü Yayını, İstanbul, 2020; Yılmaz Erdoğan: “Ogni Kültür Dergisi ikinci çocuğum olarak kucağımdaydı!” , sonhaber.ch/ circassiancenter.com.tr, 7. VI. 2022; Yılmaz Erdoğan: “Böyle bir kitabı hazırlamak kolay değil!/”Ben bir idealistim!”, sonhaber.ch/ circassiancenter.com.tr, 09. III. 2024; Munir Yılmaz Avcı, “Tek Ses Olarak Muhatap Olamadığımız Müddetçe Bizim Bu Seslenişlerimiz Sadece Çatlak Birer Ses Olarak Yankılanır!”, lazca.org/ circassiancenter.com.tr, 30. V. 2013]
(27. I. 2025)